çölü geçmiş su yatağına varmıştım
suyu bekliyordu kabuğum çatlamak için
uyandım sesinize

dört duvar arası dağlar
kapılar
aynalar
göz içi ırmaklar… değil!

sesinizin çoğaldığı koyu bir zamandan izliyordum gölgemi
gölgem aslına yürürken suya eğildim
kayıp bir zaman vardı hafızamda
ne zaman yaklaşsam kururdu ağzım
bir gülümsemeyim şimdi
yakamoz değilim ne de bir serap

suya indim
su üzerinde kırıldığım renkleri
bırakıp geldim
çöl üzerinde yandığım kızgın kumları
üfleyip yağmurlara…

bahçeleri söylüyor sesiniz…
eksiksiz gül kokuyor
başım dönüyor bahçelerden

sokakları yürüyoruz!
dünyalı yürüyoruz
can cana değiyor duvarları hiç ederek
ellerimiz yumruk

kırılmış dalları
sararmış yaprakları
attım da geldim
soluğunuzda ne güzel şarkılar var
ırmakların yürüdüğü dağların
ırmakların kavuştuğu denizlerin şarkısı
uzanıyor göğe
kalbim


yedinci dem şiiridir.
devamını gör...

şehir olarak ankara, daha da özelinde anneciğimin uyuduğu yerdir. insan kaç yaşına gelirse gelsin, annesizliğin çaresi yoktur.
devamını gör...

"önce kendisi düşünülerek yaratılır, yapılır, sonra da insanlara yani topluma sunulur." şeklinde cevaplanası sorunsal.

ama ne var ki gerçek/saf/nahif/güdümsüz "sanat"ı sanırım asla bil(e)meyeceğiz.

çünkü "o"nlar asla yayınlanmayan ve de yayınlanmayacak; kimbilir kimin sevdasında, kiminin başucundaki defterde, kiminin tamburunun mızrabında, kiminin kestiği saçta, kiminin yaşattığı bir hatırada, fotoğrafta, kiminin özenle şekillendirdiği bir eşyada gizli kalacak ya da bilinmeden el değiştirip başkalarının hayatlarında birer nesne olacaklar.
devamını gör...

profili olan yazarlardan bahsediyor. geçiniz.
devamını gör...

ensesi donan kadınlardır.
geçen sene bu zamanlarda enseye vuemuştum makası. kafama soxum. tüm kışı titreyen kellemle geçirdim.
bu bende travma bıraktı artık. asla daha kesmem. yemişim dişilik vahşilik. saçlarımı rapunzel yapıcam lan.
devamını gör...

2007 abd yapımı, gerçek bir suç hikayesinden uyarlanan film. yönetmenliğini tommy o’haver yaparken, başrolleri elliot page,hayley mcfarland, catherine keener üstleniyor.


film, 1965’te öldürülen genç bir kadının cinayetini konu alır. sylvia likens, 1949 doğumlu gen ve güzel bir kızdı. anne babası, sirklerde, karnavallarda çalışan gezgin ebeveynlerdi. annesi ve babası o dönem ayrı yaşıyorlardı. 5 kardeşin 2’si anneyle diğer kardeşler de babalarıyla yaşıyordu. bir gün uzak bir karnavalda iş bulan anne babası sylvia ve kardeşi jenny’i , komşuları gertrude baniszewski'ye,3 aylığına haftalık 20 usd bakım ücretiyle anlaşarak emanet ettiler. gertrude baniszewski'nin kendiyle yaşıyan 7 çocuğu bulunmaktaydı. gertrude, psikolojik sorunları olan, şiddet eğilimli bir kadındı.

olayların başlangıcı ise , gertrude’ın kızı paula ve sylvia’nın yakınlaşmasıyla başlar. iyi arkadaş olmuşlardır. paula’nın o dönem evli bir erkek arkadaşı vardır ve ondan hamile kalmıştır. bu sırrı, sylvia’ya söyler. paula ve bradley, kavga ederken sylvia onlara denk gelir ve bradley’nin paula’nın canını yakması üzerine onun hamile olduğunu söyler. olaylar da işte bundan sonra felakete döner.

sylvia’nın ailesi 20 usd’lık ödemeyi geciktirince , gertrude bir iki defa sylvia ve kardeşine bodrum katında işkence uygulamıştı. sırrı açığa çıkan paula, annesine , sylvia’nın arkadaşlarının önünde kendine hakaret ettiğini ve hırsızlık yaptığını söyledi. annesiyle ona işkence yapmaya başladılar. gertrude bunu çocuklarının önünde yapmaktaydı ; bir nevi ‘yeni cani nasıl yetiştirilir’ in hayat bulmuş haliydi.

işkenceler devam ederken, paula’nın hamile olduğu dedikodusu yayılmıştı bile. zaten aklı gidik olan gertrude buna inanmak istemedi ve sylvia’yı suçladı; ona göre kızı asla hamile olamazdı; hamile olan olsa olsa sylvia olmalıydı. bu konuyu saplantı haline getiren gertrude, kıza psikolojil şiddet uygulamasının yanında , bir gazoz şişesini de cinsel organına sokmasını istedi. baskıya dayanamayan sylvia onun dediğini yaptı ama şiddet fitili ateşlenmişti bir kere; gertrude durmayacaktı. çocuklarından onu bodruma kapatmalarını söyledi.

gertrude bodruma kapatılan sylvia’ya işkencr yapmaları ve dövmeleri konusunda çocuklarını teşvik etmeye başladı. sistematik olarak işkenceye maruz kalmıştı. işin daha kötü ve ilginç tarafı, önce kendi oğullarıyla başlayan işkenceye mahalledeki diğer çocuklar da bodruma inip ona işkencr etmeye başladılar. demin başlığını gördüğüm kırık cam teorisi nin bir örneğini oluşturur bu durum.

tüm bu olaylar gerçekleştirilirkrn , sylvia’nın kardeşi jenny tüm bu olanlara şahitlik ediyordu. kimseye söylememesi konusunda tehdit edilen jenny, tüm ılanlara susmak zorunda kaldı. çevrede sylvia’yı soran ve merak eden olmuştu elbet. soranlara onun yatılı okulda olduğu söylenmişti. bu sırada, sylvia mahallenin oyuncağı haline gelmişti. her gün dövülüyor, üzerinde sigara söndürülüyor, cinsel organına şişe sokuluyordu.

bir gün , richard adlı sylvia’ya aşık olan kişi, tesadüfen eve geldi ve seslerin olduğu bodruma indi. gertrude’u elinde kızgın bir iğneyle sylvia’nın karnına bir şeyler yazarken gördü. normalde bu vahşeti durdurması beklenirdi, değil mi? maalesef öyle olmadı. gertrude , sylvia’nın sürtük olduğunu ve mahallede herkesle beraber olduğunu söyledi ve işkencesine ortak etti. bilinen şu ki sylvia’nın karnına kızgın iğneyle ‘ben bir kaltağım ve bundan gurur duyuyorum’ yazısını yazan richard’dı.

sylvia, bir kere kaçma teşebbüsünde bulundu ama hemen yakalandı. ceza olarak tekrar bodruma bağlandı ve az bir yemek ve su verildi. çocuklar da onu cezalandırmak için sopayla dövdüler. hem yetersiz beslenme hem de şiddetin boyutundan dolayı 26 ekim 1965’te , henüz 16 yaşındayken hayata gözlerini yumdu.

öldüğünü gören gertrude , richard’a (hobbs) polisi arattırdı ve eve gelen polisler jenny’yi buldu. jenny, tüm olanları polise anlattığında, tüm bu vahşet ortaya çıkmış oldu.

gertrude, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı ama 1985’te şartlı tahliye edildi. bu salıverilme tepki alsa da , karma cezasını verdi ve 5 yıl sonra kanserden geberdi. onunla beraber oğlu john da hüküm giydi ve suça iştirak edenler de çeşitli cezalar aldılar.
devamını gör...

kimin benimle iletisime gecmesini istersem, bunu nasil oluyor bilmiyorum, ama saglayabiliyorum bir sekilde. bir de “ben yazmasam senin yazacagin yok” veya “ben aramasam sen unuttun” gibi konusmalar yaparlar. “ya unutmadim, aksine seni andim diye ariyorsun sen suan beni” deyince de kandiriyorum zannediyorlar. bazi zamanlarda sirf bu konusmaya maruz kalmamak icin andigim kisiyi hemen kendim ariyorum.
devamını gör...

benim. ama phalaenopsis (yani orkidenin alt türü) başlığımı ne hiç dolduruyorsunuz ne de beğeniyorsunuz. ona çok üzülüyorıum işte. orkidelerle ne alıp veremediğiniz var !!!
devamını gör...

günaydın sözlükçüğüm..
bu sabah çok sürprizli bir güne uyandım ben. bir de balkonda kafama kafama vuran şu güneş olmasa daha da mutlu olabilirdim ama olsun. güzel bir gün geçirin dostlar. çok sürprizli bir gün olsun sizin için de. sloganı unuttuk mu? hayır.

gülümseyin, bulaşıcıdır.
devamını gör...

sinir hücreleri arasındaki birlikte tetiklenme durumunun, bu hücrelerin aralarında bulunan bağlantıyı güçlendireceğini söyleyen, hebb teorisi, hücre birleştirme teorisi ya da hebbian öğrenme gibi isimlerle de anılan, nöropsikolog donald hebb tarafından ortaya atılmış teori.

bir a sinir hücresi, her seferinde b sinir hücresinden hemen önce çalışıyorsa bu durum zamanla bu hücrelerin birlikte çalışmasını sağlayan olayla ilgili bir pekiştirmeye yol açar. yani? yani mesela herhangi bir konuyu öğrenmeye çalışırken yaptığınız aynı egzersizler, her seferinde aynı hücrelerin çalışmasını sağlar. bu durum zamanla yerleşik bir hal almaya başlar. bunu, bir noktaya sürekli aynı yoldan gidip döndüğünüzde, ayak izleriniz nedeniyle o yolun zamanla aşınması gibi düşünebilirsiniz. böylece bir daha sefere o noktaya gitmek için zorlayıcı bir yolu kullanmak yerine aşınmış patikayı takip edersiniz ve bu işleri kolaylaştırır.

özetle hebb kuralı, öğrenme olayının bir açıklamasıdır. aynı zamanda kötü alışkanlıkların bırakılmasının neden bu kadar zor olduğunu da açıklar.

günümüzde bu kural, başka yöntemlerin yanında ek olarak yapay zekâ ve yapay sinir ağları çalışmalarında kullanılır.
devamını gör...

9.999 tanesini reddetmek ile 10.000 tanesini reddetmek arasında pek bir fark görmediğimden 10.000 hayır ile uğurluyorum kendilerini.
devamını gör...

https://vocaroo.com/16h3Zce...
devamını gör...

kaplumbağalar da uçar
devamını gör...

yılbaşı, yüz hatta binlerce yıldır kutlanan bir gelenek. ilk izleri ise bundan yaklaşık 4000-5000 yıl önceye dayanıyor. günümüzde birçok yeni yıl geleneğinin roma'lılara dayandığı bir gerçek. ama tarihi onlardan çok daha eskiye, babillilere dayanıyor.

sümerce'de ilkbaharda kesilen arpa kelimesinden türetilen akitu, mezapotamya'da yeni yılın kutlandığı bir şenlikti. fakat günümüzden farklı olarak bayram, ilkbaharda kutlanırdı. ekinoksa denk gelen mart sonu, nisan başı gibi zamanlarda gün ve gecenin eşitlenmesinden sonra gelen ilk yeni ay ile dünyanın yeniden doğuşu kutlanırdı. dünya, yeni yıl ve bahar ile birlikte tanrılar tarafından temizlenirdi. gök tanrısı marduk'un deniz tanrıçası tiamat'a karşı kazandığı dini zaferi sembolize eden, din ve mitoloji ile iç içe geçmiş ve medeniyetin ilerlemesine büyük katkı sağlamış bu bayram yaklaşık 11-12 gün olarak kutlanmaktaydı.

bizlere sadece bir arpa ekim bayramı şeklinde gözükse de tarihe geçen ilk yılbaşı kutlamaları bunlardı. kendileri de bunu ''rêš šattim'', yılın başlangıcı olarak görmektelerdi. bu festivalin -şenlikler topluluğunun- merkezinde iki tanrı vardı. nabu ve babası, ismi telafuz edilemeyececek kadar kutsal olduğundan ''lord'' şeklinde söylenen marduk'tu. ve bu kutlamalar esnasında kralın aşağılandığı törenler de yapılırdı. krailyet kıyafetlerini çıkaran kral, marduk heykeli karşısında yemin eder. bir baş rahip gelip kralı tokatlar ve onun kulağını çekerdi. kralın gözünden gelen yaşlar ile marduk'un tatmin olduğuna ve kralın egemenliğini genişlettiğine inanılıyordu. kralın ilahı güçleri yenilenirdi. festivaller sırasında okunan enûma eliš destanı duyulmaya, tanrı heykellerinin sokaklarda gezdiği törenler de sanıyorum görülmeye değerdi.

12 gün boyunca neler yapıldığı belli başlı eksiklikler ile birlikte günümüze ulaşsa da bazı noktaları tabii ki tarihle birlikte unutuldu. ama akitu, sadece babillilerde kutlanmadı. yeni asurlular da bu geleneği kabul ettiler. seleukos imparatorluğu'nda ve hatta roma'da bile festival devam etti. festival, roma imparatoru elagabalus tarafından italya'da da tanıtılmıştı.

tabii ki yeni yıl kutlamaları bunlarla sınırlı değildi. ama kutlamaların günümüzdeki tarihine gelmesi biraz daha uzun sürdü. mısır halkı nil'e bağlıydı. haliyle yeni yıl kutlamaları da nehrin hareketleri ile ilgiliydi. ne zamanki ovalar nil suları ile yıkanırdı, yeni yılı kutlarlardı. bu da yaklaşık temmuz ayına denk gelirdi. wepet renpet olarak kutladıkları bu yeni yıl ile ilgili romalı yazar censorinus, mısır yeni yılı'nın gece gökteki en parlak yıldız olan sirius'un 70 günlük bir aradan sonra ilk kez görünür hale gelmesiyle tahmin edildiğini söylemişti. bu da nil'in ovaları bereketlendirecek hareketlerinden, taşkınlardan hemen önceye denk geliyordu.

mayalılar için de yılbaşı, halihazırda kullandıkları kendi takvimlerine göreydi. bizler için haziran ayına tekabül ederdi. romalılar bile ilk zamanlarında 1 mart'ta karşılarlardı yeni yılı. bazı siyasi sebeplerle yeni yılı ocakta kutladıkları olmuştu fakat resmi olarak 1 ocak tarihi, julius caesar ile geldi. milattan önce 46 yılında, zamanın gökbilimcileri ve matematikçilerine danışarak, artık güneşe uymamaya başlayan takvimlerinin sorununu çözmeye çalıştı. jülyen takvimini tanıttı. adaşı olan iki yüzlü tanrı janus'a da ithafen 1 ocak'ı yılın ilk günü belirlemişti.

ortaçağ avrupasında yeni yıl yine sabit kalmamıştı. bazı kaynaklara göre milattan sonra 567 yılında council of tours konseyi 1 ocak’ın yeni yılın başlangıcı olarak görülmesini yasaklamıştı. böylelikle yeni yıl bazen isa'nın doğuşu'nu kutlamak amacıyla 25 aralık'ta, bazen de bundan 9 ay öncesinde; 25 mart'ta müjde bayramı olarak kutlandı. yıllar 1582'yi gösterdiğinde xııı. papa gregory miladi takvimi kabul etti ve yeni yıl tekrar 1 ocak'a alındı. tabii ki bunu da tüm dünya'nın kabul etmesi biraz zaman almıştı, 1770'lere gelindiğinde hala miladi takvimi kullanmayan ingiltere gibi eler vardı. ama günümüzde artık dünyanınn pek çok yerinde yılbaşı, yeni yıl 31 aralık'ta-1 ocak'ta kutlanır.

kaynakça ve daha fazlası: livius.org - akitu, history.com - antik yeni yıl kutlamaları, wikipedia - akitu, history.com - yeni yıl kutlamaları, learnenglish.britishcouncil.org - yeni yıl kutlamaları, worldhistory.org - mısır festivalleri, infoplease.com - yeni yıl kutlamaları, nereye.com.tr - yeni yıl kutlamalarının antik kökeni, arkeofili.com - antik dünya'dan yılbaşı kutlamaları
devamını gör...

yedi göbekten, tamam abartmayalım da şöyle temizinden iki üç göbekten izmirli biri olarak varlığından bir iki sene önce filan haberdar olduğum ve tadını beğenmediğim tatlı ama görseniz şehirde bunu sevmeyen herhalde sadece ben varım.
devamını gör...

küçükken bir dizideki ünlüye aşık oldum. kızın yaşı benimle aynıydı. sene 1999. çekimler istanbul'da diye istanbullu bir arkadaşımdan yardım istedim. dedim ki paralar benden kılavuzluk senden. beni trenle istanbul'a götüreceksin. kızın setine gideceğiz ve ben kıza bir mektup vereceğim. ciddi ciddi planlar yapıldı. güne bile karar verdik. neyse son bir kez dedim ki dizinin çekildiği ajansı arayayım. o an şok oldum. çünkü söz konusu dizi önceden çekilmiş. bizim izlediklerimiz eski bölümlermiş. yani kız benden 5 yaş falan büyükmüş. çok üzülmüştüm. şimdi diyorum ki iyi ki öyleymiş. istanbul'da başımıza gelmeyen kalmazdı yoksa.
devamını gör...

limon portakal nar çiçeği
nergis çiçeği
mersin çiçeği
sedir ağacı
yasemin ve daha çokları o kadar güzel ki kokuları hissettim.
devamını gör...

kahraman tazeoğlu gibi şairler, müzik kalitesi olmayan şarkılar, sanatçı(?)lar.
devamını gör...

merkez bankası para koruma kanununa göre suçtur.

kimin umurunda bilmiyorum ama.
devamını gör...

güneş sisteminin kütlesinin %99.8 'i güneşe aittir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim