kitaplıktaki en kıymetli kitap
mesut olmak sanatı isimli, 1957 basımı kitaptır.
aklımdaki birkaç kitabı almak için gittiğim sahafta, kasanın hemen yanındaki rafta diğer kitaplardan biraz uzakta duruyordu. boyutu normalden çok küçük, incecik bir cep kitabı işte. yaşını belli eden solgun kırmızısı, kapağındaki kırışıklıklar öyle hoştu ki beni kendine çekti.
eve gittiğimde fark ettim ki içine küçük notlar alınmış, bazı cümlelerin titrek ellerle altı çizilmiş. hemen okumaya başladım. ama kitaba duyduğum meraktan ziyade benden önceki okurunu tanımak istiyordum.
kitabın ona umut vermesini istiyordu. birçok pişmanlığı vardı ama en belirgin olanı zamanında çocuklarına karşı tutumuydu. bir de mutluluğun yeterince hakkını veremediği için üzülüyordu. kitabın sonlarına doğru bu fikre daha da tutunduğunu görmek mümkün. "mutlu olmak meğer ne kolaymış, kendimden esirgemişim." dediğine eminim.
kim bilir nasıl bir yaşamı olmuştu? özür dileme fırsatı olmuş muydu? dilerim olmuştur.
aklımdaki birkaç kitabı almak için gittiğim sahafta, kasanın hemen yanındaki rafta diğer kitaplardan biraz uzakta duruyordu. boyutu normalden çok küçük, incecik bir cep kitabı işte. yaşını belli eden solgun kırmızısı, kapağındaki kırışıklıklar öyle hoştu ki beni kendine çekti.
eve gittiğimde fark ettim ki içine küçük notlar alınmış, bazı cümlelerin titrek ellerle altı çizilmiş. hemen okumaya başladım. ama kitaba duyduğum meraktan ziyade benden önceki okurunu tanımak istiyordum.
kitabın ona umut vermesini istiyordu. birçok pişmanlığı vardı ama en belirgin olanı zamanında çocuklarına karşı tutumuydu. bir de mutluluğun yeterince hakkını veremediği için üzülüyordu. kitabın sonlarına doğru bu fikre daha da tutunduğunu görmek mümkün. "mutlu olmak meğer ne kolaymış, kendimden esirgemişim." dediğine eminim.
kim bilir nasıl bir yaşamı olmuştu? özür dileme fırsatı olmuş muydu? dilerim olmuştur.
devamını gör...
normal sözlük’ün sevilmeyen yazarları veri tabanı
şunu sevmiyorum demek özellikle bir insan söz konusuysa aleni olarak, herkese açık bir şekilde söylemek uygun bir davranış değildir. sevmiyor iseniz sözlüğün engelleme mekanizmaları kullanılmalıdır. nefret doğuracak, rencide edecek hareketlerden hepimizin uzak durması toplumumuzun ruh sağlığı açısından önem teşkil etmektedir. kin, öfke, nefretten uzak duralım sevgili yazarlar.
devamını gör...
askıda sevgili
allah affetsin ama yanlis anlasilmaya cok musait sevgili.
acikcasi askida yemek mantigi ile tikladim.
sevgili olmak isteyen birileri var secip sonraki tura geciyoruz gibi.
acikcasi askida yemek mantigi ile tikladim.
sevgili olmak isteyen birileri var secip sonraki tura geciyoruz gibi.
devamını gör...
hoşlanılan kişinin kitap okumayı sevmemesi
okuduğumuz roman hakkında konuşmayacaksak, şiirler de romantizmi doruklarda yaşamayacaksak, roman karakterlerinin analizini yapmayacaksak, yazarı hakkında dedikodu yapmayacaksak ve kitap hakkinda saatlerce tartismayacaksak, birbirimize kitap hediye etmeyeceksek veya kitap alıntısı paylaşmayacaksak neyleyim ben böyle hoşlanılacak sevgiliyi.
konu da bulamayız ki konuşacak. sıkılırım ben. hee kitap okumayı sevdirebilirim belki bir yerde ama ya bu sürede beni de kitaplardan soğutursa ya da benim israrimla istemeyerek kitap okumaya başlarsa ne faydası olacak.
bilemiyorum altan bilemiyorum çok zor.
whis bunu beğenmedi.
konu da bulamayız ki konuşacak. sıkılırım ben. hee kitap okumayı sevdirebilirim belki bir yerde ama ya bu sürede beni de kitaplardan soğutursa ya da benim israrimla istemeyerek kitap okumaya başlarsa ne faydası olacak.
bilemiyorum altan bilemiyorum çok zor.
whis bunu beğenmedi.
devamını gör...
çocuklarla girilen komik diyaloglar
şuan için 9 yaşındaki kardeşim yakın zamanda bir kayıp yaşamamızdan ötürü 'ölüm' konusuna takmış durumda.
- öldükten sonra cennete giderken nasıl gideriz melekler arabayla mı alır? yoksa uçarak mı gideriz?
- toprağın altında kalan şey biz degilsek neden mezara gidip dua ediyoruz? mezardaki bizi duyuyor mu?
- allah tek başına sıkılıyor mu?
- allah yaratırken asa mı kullanıyor yoksa sihirli sopası mi var yoksa eliyle mi yaratıyor?
.....
- öldükten sonra cennete giderken nasıl gideriz melekler arabayla mı alır? yoksa uçarak mı gideriz?
- toprağın altında kalan şey biz degilsek neden mezara gidip dua ediyoruz? mezardaki bizi duyuyor mu?
- allah tek başına sıkılıyor mu?
- allah yaratırken asa mı kullanıyor yoksa sihirli sopası mi var yoksa eliyle mi yaratıyor?
.....
devamını gör...
bloody mary
sırf metresi anne boleyn'le evlenebilmek için ispanya kralı ve kraliçesinin kızı, önce abisinin karısı, sonra karısı olan aragonlu catherine'i boşayan ve anne boleyn uğruna, etkileri günümüzde hala devam eden, ingiltere'yi katoliklikten, protestanlığın ingiltere'ye uyarlanmış şekli olan 'anglikanizm'e geçiren vııı. henry'nin, aragonlu catherine'den doğan ve yaşayan tek çocuğu; i. mary. (birinci mary yazmak istedim aslında, sözlükteki saçma gelenekten dolayı açacağım başlık değişmesin diye baştan 'i' ile yazdım.)
babası annesini reddedince uzun yıllar annesinden de babasından da uzakta sürgün yaşadı. babasının bitmek tükenmek bilmeyen erkek çocuk aşkı sonunda gerçek oldu. vııı. henry'nin ölümünden sonra tahta çocuk yaşta geçen vı. edward da uzun ömürlü olmayınca, o zaman için neredeyse kocamış yaşta (37) tahta çıkan ve kendisi gibi koyu katolik olan ıı. felipe'le (o da bambaşka bir hikaye) evlenip, ondan deliler gibi çocuk yapmaya çalışıp, bir türlü başaramayan ı. mary, bloody mary lakabını öldürttüğü binlerce protestana borçludur. kendisine ne yazık ki, hükümdarlığı ve ingiltere'nin katolik kalması çabaları, kendisinin ölümüyle sona ermiş ve nefret ettiği üvey kızkardeşi ı. elizabeth'in tahta çıkmasıyla, ingiltere, artık hem kesinkes 'anglikan' olmuş hem de ı. elizabeth döneminde en parlak 'altın' yıllarını yaşamıştır.
öyle bir ilişkiler yumağı ki, günümüzün en absürt pembe dizilerini aratmayacak ilişkiler, evlilikler, entrikalar, cinayetler, skandallar vs vs...
her biri için başlık açılır ve hayatları masal gibi okunur.
yukarıda anlatılan kadının anneannesi, ispanya kraliçesi i. ısabel, aynı zamanda -tesadüfen- bugünkü amerika kıtasını keşfeden kristof kolomb'a mücevherlerini vererek sefere çıkmasını sağlayan kadındır. vay ki vay!
bunları şimdi masal gibi okuyoruz ya, gerçekten korkunç zamanlarmış. zaman makinesi olsa, oralara gitsem, bir haftadan uzun kalmak istemezdim.*
babası annesini reddedince uzun yıllar annesinden de babasından da uzakta sürgün yaşadı. babasının bitmek tükenmek bilmeyen erkek çocuk aşkı sonunda gerçek oldu. vııı. henry'nin ölümünden sonra tahta çocuk yaşta geçen vı. edward da uzun ömürlü olmayınca, o zaman için neredeyse kocamış yaşta (37) tahta çıkan ve kendisi gibi koyu katolik olan ıı. felipe'le (o da bambaşka bir hikaye) evlenip, ondan deliler gibi çocuk yapmaya çalışıp, bir türlü başaramayan ı. mary, bloody mary lakabını öldürttüğü binlerce protestana borçludur. kendisine ne yazık ki, hükümdarlığı ve ingiltere'nin katolik kalması çabaları, kendisinin ölümüyle sona ermiş ve nefret ettiği üvey kızkardeşi ı. elizabeth'in tahta çıkmasıyla, ingiltere, artık hem kesinkes 'anglikan' olmuş hem de ı. elizabeth döneminde en parlak 'altın' yıllarını yaşamıştır.
öyle bir ilişkiler yumağı ki, günümüzün en absürt pembe dizilerini aratmayacak ilişkiler, evlilikler, entrikalar, cinayetler, skandallar vs vs...
her biri için başlık açılır ve hayatları masal gibi okunur.
yukarıda anlatılan kadının anneannesi, ispanya kraliçesi i. ısabel, aynı zamanda -tesadüfen- bugünkü amerika kıtasını keşfeden kristof kolomb'a mücevherlerini vererek sefere çıkmasını sağlayan kadındır. vay ki vay!
bunları şimdi masal gibi okuyoruz ya, gerçekten korkunç zamanlarmış. zaman makinesi olsa, oralara gitsem, bir haftadan uzun kalmak istemezdim.*
devamını gör...
banyodan çıkınca bornozla oturmak
aile evinde yaşanıyorsa gerçekleşmeyecek eylemdir çünkü gadın analar bize kıyamaz da ondandır. tek başınayken denemek istersin, elin gavurları mr. ve mrs smith'ten benim neyim eksik diye, sanki odadan annen seslenecekmiş gibi hissedip vazgeçersin. "alttan üşütüp karın ağrısı çekme, cırcır olma " ihtimaller balonu kafanın tam üstündeyken gerçekleştiremeyeceğin eylemdir. lale devri çocuklarıyız biz, zamanımız geçmiş...
devamını gör...
slowly
fikre bayılarak bir süre kullandığım ve hala düzenli bir mektup arkadaşı edinemediğim uygulama. amerika'ya mektup atıyorum 2 gün gitmiyor, karşıdaki de beklemekten sıkılıyor herhalde, muhabbet devam etmiyor. yine de gelen mektubu beklemenin verdiği heyecan sayesinde sevdiğim bir uygulama kendisi.
devamını gör...
sevişmek isteyen kızlar
kızların sevişmemesi gerektiğini düşünüyorsanız, erkekler olarak birbirinizle sevişin konu kapansın.
devamını gör...
yazarların karşılaştığı yobazlıklar
üniversite okurken ramazan ayında oruç tutmadığım için kendilerine sofu/softa takımı diye geçinen haddini, kendini ve bilhassa mensup olduğu dinini bilmeyen bir kaç sevişgen tarafından darp edilmek istendiğim durumdur. bileğimizle ve can dostumuzun verdiği destekle, itleri al aşağı etmiş olmanın mutluluğuyla ifade vermişliğimizde vardır evelallah..
devamını gör...
kısa şiirler
sevdiĝim insanlara kızabilirdim.
eğer sevmek bana
mahzun durmayı öĝretmeseydi...
orhan veli.
eğer sevmek bana
mahzun durmayı öĝretmeseydi...
orhan veli.
devamını gör...
yazarların sempati duyduğu kötü karakter
bu adamdır sempati duyduğum kötü karakter:

görselin kaynağı
da vinci'nin şeytanları adlı dizideki kont girolamo riario...
nedense çok da çekici geliyor...
edit: bozuk görsel linki düzeltildi.

görselin kaynağı
da vinci'nin şeytanları adlı dizideki kont girolamo riario...
nedense çok da çekici geliyor...
edit: bozuk görsel linki düzeltildi.
devamını gör...
örnek vatandaş (yazar)
nick'inin hakkını veren nadir yazarlardan birisidir. yardımsever iyi niyetli. zor bulunuyor böyle insanlar. kıymetini bilelim.
devamını gör...
herkes hoşlandığı sözlük yazarını itiraf etsin etkinliği
sanırım ivanmilinski'ye aşkımı itiraf edebileceğim başlık bu.
devamını gör...
erkek egemenliğinin ortadan kaldırılması bakanlığı
dünya tarihinde bir ilk olan ilk olan, kadın haklarının ilerletilmesi ve yerlilere karşı ırkçılıkla mücadele için kurulan bakanlık.
yerli çiftçi hareketinden olan sabina orellana ilk bakan şimdilik.
bolivya'da kurulan bakanlığın başka bir görevi ise sömürgeciliğe karşı mücadele.
güzel şeyler de oluyor dünyada, (bkz: var olsun yoldaşlar)*
edit: bu kez aramaya inanmadım ama bu başlık daha genel gibi(diğeri uzun ve haber sanki) iyi bari başlık taşınsın halkoyuyla *
yerli çiftçi hareketinden olan sabina orellana ilk bakan şimdilik.
bolivya'da kurulan bakanlığın başka bir görevi ise sömürgeciliğe karşı mücadele.
güzel şeyler de oluyor dünyada, (bkz: var olsun yoldaşlar)*
edit: bu kez aramaya inanmadım ama bu başlık daha genel gibi(diğeri uzun ve haber sanki) iyi bari başlık taşınsın halkoyuyla *
devamını gör...
turks ve caicos adaları
1 ay kadar önce ada ile ilgili bir belgesel izlemiştim. mevzunun fesle vesaire ile ilgili olmadığı direkt olarak türk denizcilerle ilgili olduğu anlatılıyordu. başlığı görünce de, o aklıma geldi birazcık araştırma yaptım. şöyle bilgiler mevcut;
16. 17. ve 18. yüzyıllarda ispanyol, fransız ve ingilizler arasında el değiştiren adaların ismi 16. yüzyılda ispanyollar’ın elindeyken bile yine türk adaları’ydı. yani bu ismi almasının fesle uzaktan yakından hiçbir alakası yok. ingilizler adanın ismini değiştirmek istemişlerse de ada halkını yüzyıllardır kullandıkları bu isimden vaz geçirememişler. adaların ismini değiştiremeyen ingilizler bu kez de ada ile türkler arasındaki bağı “fes benzerliği” masalını uydurarak kesmek istemişler. 1869 yılında ise turks ve caicos adaları’nın “ay-yıldızlı” eski bayrağını değiştirmeyi başarmışlar.
bayrak şöyle bir şey;

küba büyükelçisi de konuyla ilgili şöyle bir bilgi aktarmış;
“caicos kelimesi, türkçe’deki kayıktan geliyor. adanın adı türkler’in burada bulunduğunu gösteriyor. küba’nın en meşhur bir bölgesinin adı matatorcos, yani türklerin öldüğü yer! bunun bir felaket sonucu olduğunu dair bilgiler var. ispanyol gemisi san agustin 28 şubat 1596’da havana’ya geldiğinde mürettebatın 45’i müslüman, bazılarının adları ramazan, recep, yusuf, ali, hüseyin idi. batı anadolu ve karadeniz’den gelmişlerdi. 1640 yılında küba’nın güneyinde bir ingiliz ticari gemisi türk korsanları tarafından ele geçirilmiş.”
ayrıca, piri reis’in haritasında bu adaların bulunduğu yerde kayık resimleri olduğundan bahsediliyor. bu da küba büyük elçisinin sözlerini doğrular nitelikte. zaten oglalalakota dostumuz da fesin kullanılmaya başlanma zamanlarından bahsetmiş. bu sebeple türk denizcilerin oraya gitmiş olması ve bahsedilen izleri bırakmış olmaları daha akla yatkın gibi. laf aramızda bitkiyi de hiç sevmedim zaten *
16. 17. ve 18. yüzyıllarda ispanyol, fransız ve ingilizler arasında el değiştiren adaların ismi 16. yüzyılda ispanyollar’ın elindeyken bile yine türk adaları’ydı. yani bu ismi almasının fesle uzaktan yakından hiçbir alakası yok. ingilizler adanın ismini değiştirmek istemişlerse de ada halkını yüzyıllardır kullandıkları bu isimden vaz geçirememişler. adaların ismini değiştiremeyen ingilizler bu kez de ada ile türkler arasındaki bağı “fes benzerliği” masalını uydurarak kesmek istemişler. 1869 yılında ise turks ve caicos adaları’nın “ay-yıldızlı” eski bayrağını değiştirmeyi başarmışlar.
bayrak şöyle bir şey;

küba büyükelçisi de konuyla ilgili şöyle bir bilgi aktarmış;
“caicos kelimesi, türkçe’deki kayıktan geliyor. adanın adı türkler’in burada bulunduğunu gösteriyor. küba’nın en meşhur bir bölgesinin adı matatorcos, yani türklerin öldüğü yer! bunun bir felaket sonucu olduğunu dair bilgiler var. ispanyol gemisi san agustin 28 şubat 1596’da havana’ya geldiğinde mürettebatın 45’i müslüman, bazılarının adları ramazan, recep, yusuf, ali, hüseyin idi. batı anadolu ve karadeniz’den gelmişlerdi. 1640 yılında küba’nın güneyinde bir ingiliz ticari gemisi türk korsanları tarafından ele geçirilmiş.”
ayrıca, piri reis’in haritasında bu adaların bulunduğu yerde kayık resimleri olduğundan bahsediliyor. bu da küba büyük elçisinin sözlerini doğrular nitelikte. zaten oglalalakota dostumuz da fesin kullanılmaya başlanma zamanlarından bahsetmiş. bu sebeple türk denizcilerin oraya gitmiş olması ve bahsedilen izleri bırakmış olmaları daha akla yatkın gibi. laf aramızda bitkiyi de hiç sevmedim zaten *
devamını gör...
kaç kere aşık olunabilir sorunsalı
insan bana göre yalnızca bir kere aşık olabilir. belki o duyguları yaşatan belki daha güzellerini yaşatan biri veya birileri karşına çıkabilir ve insan bir kere aşık olmazmış diyebilirsin. bu tanımı goethe'nin şu sözüyle noktalamak istiyorum. insan yaşamı boyunca bir kişiyi sever. önceki ve sonrakiler; birer arayış, kaçış yada aldanıştır.
devamını gör...
fenerbahçe
hayatımdır, aşkımdır, tutkumdur.
her konuda her insana müsemma gösteririm.
her tartışmada sessiz kalabilirim.
gayet sakin bir kişiliğim vardır.
ama mevzu fenerbahçe ise orada duuur!
asla toz kondurmam.
her konuda her insana müsemma gösteririm.
her tartışmada sessiz kalabilirim.
gayet sakin bir kişiliğim vardır.
ama mevzu fenerbahçe ise orada duuur!
asla toz kondurmam.
devamını gör...
cazi
bir karadeniz efsanesi; cazi (cazu kari)
öncelikle bu saatte bu yazıyı yazıp hazırlamış biri olarak nasıl korktuğumu anlatamam. neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum. neyse korkmak yok.
nedir bu cazi?
cazi, bilinmeyen bir sebeple doğaüstü güçler kazanmış, ekseri yaşlı bir kadındır. ... bu geniş sahada cadılar, kara büyü yapan, bebekleri ya da yetişkin insanları öldürerek kalplerini ya da ciğerlerini yiyen genellikle kadın olarak tasvir edilen varlıklardır.
“cazı” ya da “cazu” ismi ise büyüyle olağan dışı işler yapan kişiler için geçerli bir ifade. “cadı” anlamına geldiğini de söyleyebiliriz.

doğu karadeniz'de anadolu ve orta doğu folklorundan farklı olarak cadıların normal anne ve babadan doğan ve cadılığı sonradan öğrenen sıradan kadınlar olduğunu inanılmaktadır. trabzon'da cazı, pontus rumcası konuşulan bölgelerde mayısa adlandırılan cadıların üzerine insan pisliği sürerek uçabildiğine, mısır ve kırım'a uçarak gidebildiklerine, örümcek, kuş ve diğer hayvanların formuna girerek şekil değiştirebildiklerine, çocuk ve kadınların ciğerlerini yediklerine, suya atıldıklarında batmadığına inanılmaktadır.
cazi olmuş insanlara bu hal allah'tan gelirdi. yeni bir doğum olduğu zaman cazileri uyku tutmaz, ille çocuğu boğup ciğerini ya da kalbini almak isterlermiş. bir şekilde saldırısı önlenmiş caziler bu duruma çok kızarlar, çocuğun kanını ağaca sürerek bu ağaç kuruyunca çocuk da ölsün diye kara büyü yaparlarmış. hayvan kılığına girebilirler, annenin uyuması için birtakım büyüler yaparlarmış. çocukların ciğeri ve kalbini ateşte pişirip yerlermiş.
ay neyse daha fazla anlatamayacağım. korkudan mutfağa gidemiyorum. ben kaçar.
ordu'ya gittiğimde babaannemden de dinlerdim bu cazu garu hikayesini.. gece soğuğunda otururken anlatırdı. biz de* anlattıklarına korkardık ama sorular sorar böyle bir şeyin nasıl olacağını düşünür dururduk. babamlar küçükken* eve kadar girdiğini tabaktaki yemeği koca elleriyle yediğini, elinin izinin tabakta durduğunu, bebeği gözlediğini fakat sonunda fark edilip dedemlerin yakalamaya çalıştığını anlatırdı. çok korkunç gelirdi. şu anda da korkunç gelmiyor değil.
kaynak: 1 2
öncelikle bu saatte bu yazıyı yazıp hazırlamış biri olarak nasıl korktuğumu anlatamam. neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum. neyse korkmak yok.
nedir bu cazi?
cazi, bilinmeyen bir sebeple doğaüstü güçler kazanmış, ekseri yaşlı bir kadındır. ... bu geniş sahada cadılar, kara büyü yapan, bebekleri ya da yetişkin insanları öldürerek kalplerini ya da ciğerlerini yiyen genellikle kadın olarak tasvir edilen varlıklardır.
“cazı” ya da “cazu” ismi ise büyüyle olağan dışı işler yapan kişiler için geçerli bir ifade. “cadı” anlamına geldiğini de söyleyebiliriz.

doğu karadeniz'de anadolu ve orta doğu folklorundan farklı olarak cadıların normal anne ve babadan doğan ve cadılığı sonradan öğrenen sıradan kadınlar olduğunu inanılmaktadır. trabzon'da cazı, pontus rumcası konuşulan bölgelerde mayısa adlandırılan cadıların üzerine insan pisliği sürerek uçabildiğine, mısır ve kırım'a uçarak gidebildiklerine, örümcek, kuş ve diğer hayvanların formuna girerek şekil değiştirebildiklerine, çocuk ve kadınların ciğerlerini yediklerine, suya atıldıklarında batmadığına inanılmaktadır.
cazi olmuş insanlara bu hal allah'tan gelirdi. yeni bir doğum olduğu zaman cazileri uyku tutmaz, ille çocuğu boğup ciğerini ya da kalbini almak isterlermiş. bir şekilde saldırısı önlenmiş caziler bu duruma çok kızarlar, çocuğun kanını ağaca sürerek bu ağaç kuruyunca çocuk da ölsün diye kara büyü yaparlarmış. hayvan kılığına girebilirler, annenin uyuması için birtakım büyüler yaparlarmış. çocukların ciğeri ve kalbini ateşte pişirip yerlermiş.
ay neyse daha fazla anlatamayacağım. korkudan mutfağa gidemiyorum. ben kaçar.
ordu'ya gittiğimde babaannemden de dinlerdim bu cazu garu hikayesini.. gece soğuğunda otururken anlatırdı. biz de* anlattıklarına korkardık ama sorular sorar böyle bir şeyin nasıl olacağını düşünür dururduk. babamlar küçükken* eve kadar girdiğini tabaktaki yemeği koca elleriyle yediğini, elinin izinin tabakta durduğunu, bebeği gözlediğini fakat sonunda fark edilip dedemlerin yakalamaya çalıştığını anlatırdı. çok korkunç gelirdi. şu anda da korkunç gelmiyor değil.
kaynak: 1 2
devamını gör...