eskiden askerlik yıllar süren bir vazife. siz iyisiniz yine, biz dört sene askerlik yaptık diyen ihtiyarlara şahit olduk. daha eskiden daha uzunmuş. askerlerin iyileşip taburlarına dönmesi, taburcu olarak dilimize yerleşmiş. şimdi askerlik ve savaş kavramlarıyla ilgimiz yok ama yine de taburcu oluyoruz.
devamını gör...

dünyaya katlanamadığım zamanlar bir kitap alıp battaniyemin altına kıvrılırım.beni her şeyden uzaklaştıran küçük bir uzay gemisi gibidir.*
devamını gör...

görmeden, duymadan nasıl oluyorsa bazen oluyor işte insan bazen bir utanıyor, kızarıyor, gülümsüyor falan. bak yine oldu...
devamını gör...

büyüksün..

devamını gör...

platon'un çok kapsamlı bir felsefe sistemi vardır. felsefe tarihinin ilk büyük sistem kurucu filozofu olarak kabul edilir. kendisinden önceki pek çok filozoftan etkilenmiş ve özgün bir sistemde bu filozofların görüşlerini kaynaştırmıştır. bu bağlamda nietzsche platon'u ilk büyük eklektik filozof olarak anmıştır. onu etkileyen isimler bir ve değişmez varlık anlayışıyla parmenides, duyusal dünyanın sürekli bir oluş ve değişim içinde olduğu fikriyle herakleitos, ruhun ölümsüz ve bedenden farklı olduğu inancıyla pythagoras ve tabii ki etik soruşturmaları ve kavram felsefesiyle hocası sokrates'tir. platon'un sistemi çok kapsamlı olmakla birlikte onun asıl ve öncelikli meselesi siyasîdir. yaşadığı dönemde atina'nın içinde bulunduğu karmaşalar onu siyaset felsefesine yöneltmiştir. savaşların yıprattığı atina'da çürüyen bir şeyler görüyordu platon ve bu çürümüşlük hâlinden çıkabilmek için ortaya bir siyaset felsefesi projesi koymuştu. hocası sokrates teker teker kişileri mayötik soruşturmalarla kurtarmaya çalışıyordu. oysa platon meselenin çok daha derin olduğunu ve tek tek kişiler yerine doğrudan devlete yönelmek gerektiğini düşünüyordu. bu bağlamda onun en önemli eseri ve projesi devlet kitabında ortaya konmuştur. devlet her şeyden önce oldukça aristokratik ve baskıcı bir ideali temsil eder. platon'a göre demokrasi atina'yı mahvetmiştir ve her işte olduğu gibi devlet yönetiminde de liyakat sahibi kişiler olmalıdır. onun dillere pelesenk olmuş cümlesini burada hatırlatmakta fayda var: "ya filozoflar kral olmalı ya da krallar filozof olmalıdır." onun ideal devletinde çok ciddi bir eğitim anlayışı vardır. ideal devletin yöneticiler sınıfı, bekçiler veya korucular sınıfı ve çiftçiler/tüccarlar sınıfı vardır. ideal devlette eğitim asıl olarak yöneticiler ve bekçilerin eğitimidir. yıllarca süren disiplinli bir süreçtir bu. matematik, jimnastik, müzik, geometri gibi bilimler bu eğitim sürecinde çok önemlidir. yönetici adayları belirli aralıklarla test edilir ve olgunlaşana kadar bu insanlar süreç devam eder. platon'un devletinde yönetici sınıf ve bekçilerin mülkiyet ve aile kurma hakları yoktur. hep beraber bir komün hayatı yaşarlar. çok fazla mal mülk edinmeleri de yasaktır. aristoteles sonradan hocasını insan doğasını hiçe saymakla eleştirmiş ve bu ideal devletin mümkün olmadığını yazmıştır. platon'un devletinde homeros, hesiodos ve pindaros gibi "tanrısal şairlerin" yeri yoktur. hepsini kapı dışarı eder. platon'da genel olarak sanatın pek bir kıymet-i harbiyesi yoktur. çünkü sanat bir mimesis(taklit) olarak insanı hakikate götüremez. üstelik bu taklit ikinci dereceden bir taklit yani taklidin taklididir. suretlerin suretleriyle uğraşan sanatçılar ve şairler platon'un devletinde kendilerine yer bulamazlar. platon yalnızca tanrıları ve kahramanları öven şiirleri kabul eder. aristoteles bu bağlamda da hocasını eleştirir ve ondan ayrılır. platon bu ideal devletini yalnızca teorik bir fantezi olarak ortaya atmamış bu ideali fiili olarak hayata geçirebilmek için syrakusa tiranı dion'la ciddi temaslar kurmuştur. mektuplarında bu girişimlerini anlatmaktadır.
devamını gör...

insanın ders çalışma şevkini arşa çıkaran mekandır ama belirli bir saatten sonra insanın uykusunu getiriyor.
devamını gör...

su kaplumbağalarına verilen değer biz kara kaplumbağalarına pek verilmiyor. resmen ayrımcılığa uğruyoruz. neticede bu ayrımı yapanlar da insanlar.

bu durumda ikisi içinde kabuğumu kıpırdatmamak en mantıklısı olur. artı kurtarmak istesem dahi ben karar verip harekete geçene kadar, tosbağa cennetini boylamış olurlar.

birbirlerine sarılıp sırat köprüsünden geçsinler. ben keyifle marulumu yiyeyim.

kahrolsun faşizm. yaşasın tosbağaların kardeşliği. bitsin artık insanların bu kalleşliği!
devamını gör...

özellikle akpli olanlarının artık hobi edinmesi lazımdır. öteki türlü biz gençlere hakaret etmekten, aşağılamaya kadar her türlü pisliği yapmaktadırlar.

ayrıca bize bıraktıkları ülke için onları affedemiyorum.*
devamını gör...

kıymadır, canım anam hep kıymalı yapar.
devamını gör...

bir tek kanatları eksik olan yazar.
muazzam bir kişilik.
devamını gör...

"bir işim var da sonra arasam" diyen birine "ne işin var" denmez. (bkz: türklere özgü davranışlar)
bir halt yediyseniz "kusura bakma" denmez "özür dilerim" denir.
giriş katında balkonda oturan komşuyla 10dk veya 1 sa sohbet edilmez.
yemek götürdüğün tabağı dolu bekleme. birine birşey verdiysen geri getirmedi diye dedikodusunu yapma git iste.
çay, kahve şangır şangır karıştırılmaz.
insanlara zorla bir şeyler yedirmeye içirmeye çalışmayın. misafir sadece "su" istemişse 7 kere "kahve içer misin?" diye sorulmaz.
insanlarla gereksiz temas kurulmaz. kişisel alana (bkz: proksemi) saygı gösterin.
devamını gör...

siz de az pezevenk değilsiniz. (azerbaycan prezidentine)

-süleyman demirel
devamını gör...

eylem yapabilirsiniz dedim, yaparsanız tutuklanmazsınız demedim.
devamını gör...

ezginin günlüğü'nün aşk zamanı albümlerinin ilk parçası.

"ayrılık, çıktığın evde değil ki
ayrılık çaldığın kapıda"


geceye bırakalım
devamını gör...

keyif alınası, ruh iyileştiresi, kafa dağıtası, içe işleyesi, tam anına denk gelesi şarkıları bulup çıkarandır. adrese teslim edendir.
sözlükte bu tabirin karşılığı benim için
domestic hıyardır.
tam benlik şarkıları bulup yolluyor.
müziği çok sevdiğim halde, müziksiz edemediğim halde, bulduğum radyoyu dinlemekten daha fazla özen gösteremiyorum müziğe.
işin gücün arasında bir bakıyorum, bir şarkı gelmiş. a bakıyorum tam da bana iyi gelecek şarkı. hissikablelvuku resmen.
devamını gör...

gargamel.
devamını gör...

1989 yılında öğrencilerin, işçilerin ve aydınların önderliğinde gerçekleşen tiananmen meydanı olayları sonucunda yaşanan katliamdır. protestoların sebebi ise çin'in baskıcı politikaları, enflasyonun ve işsizliğin artışı olarak söyleniyordu.
pekin'de tiananmen meydanında yapılan protestolar çin hükümeti tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı. ölü sayısı çin'e göre 200-300 olsa da çinli öğrenci örgütlerine göre 2000-3000 arasındaydı.

tiananmen olaylarının yaşandığı meydan.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

tank adam olarak anılan şahıs, tankların önünde durarak geçişlerini engellemeye çalışması protestoların simgesi olmuştur.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

manipülasyon ustası ve en tehlikeli canlı türü.

bu tür insanlar mesela bir mal pazarlıyorsa, hiç aklında olmayan kişiye bir şekilde o malı satın aldırabilir.

eğer kadın ve erkek ilişkilerindeki bir tarafsa daha da kötü çünkü sizi, sizin çok özel olduğunuza ikna kabiliyetleri yüksektir. azıcık duygusal bir boşluğunuza denk gelirse kapılıp gidersiniz bir yalana.
devamını gör...

6. sınıftaydım. ortaokulun ilk yılı. ilk defa sınıf öğretmenini terk etmiş, ders ders değişen branş öğretmenlerine terfi etmiştik.
ilk sınav. tabii tanımıyoruz öğretmenleri bu konularda.
sosyal bilgiler öğretmenimiz "macır hayrullah" aynı zamanda trafik dersimize de giriyordu. trafik sınavında çantadaki defterden baka baka 80'i doğrultmuştuk.
nereden bilebilirim ki adamın asıl branşında külyutmaz kesileceğini.
geldi çattı sosyal bilgiler sınavı. tabi ben döşedim kopyaları. kağıda, silgiye, kaleme, kalemliğe, sıraya.. kafaya koydum bu adam mal, her türlü kopya çeker 100'ü yapıştırırım.
daha sınavın ilk dakikalarında ben malı; çıkarmışım koca a4 kağıdını, katlarını açıyorum haşır huşur sesler çıkıyor dizimin üstüne koyuyorum. neymiş efenim dizime baka baka dolduracakmışım sınav kağıdını! bok doldurursun, daha ilk cümleyi geçirirken bir el uzandı gözümle dizimin arasına. kafayı kaldırmamla hayrullah'ın kulağıma asılıp marsa doğru çekiştirmesi bir oldu. kulağımın kafamdan ayrılmasına engel olmak için çekiştirilen yere doğru koşar adım gitmek zorunda kalmıştım, kendimi tahtanın önünde buldum.
- eyyllahım baa çücuk, sen naa kopya çekarsın baa. (sol yanağa şamar)
- eyyllahım baa bu naasıl şey baa (sağ yanağa şamar-kulakla karışık)
- sen utanmaz mısın baa (sol yanağa ters şamar)
- sen, sen sen nassıı bi çücuksun baa büüle (kulağımdan çekerek kafamı iki kere tahtaya vurdu ibine)
- git yerina baa, git göözümün önünden.
(koşar adım yerime doğru gidiyorum ama dünya dönüyor, yediğim sopanın beynimdeki etkisi hala devam ediyor)

neyse efenim yerime geçtikten sonra, diğer kopya bölgelerime başvurup kağıdı yine dolduruyorum.
böyle bir anı işte.
devamını gör...

herkes üzerine gelip haksız yere seni suçlarken haklı olduğunun bir anda ortaya çıkması ve onların senin yüzüne dahi bakamaması.
belki dünya'nın en huzurlu şeyi değildir ama huzur vericidir yine de.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim