40 yaşında emekli olan nesil
annem de öğretmenlikten emekli olduğunda 43 yaşındaydı. ne güzel bir jenerasyon. biz ölmeden görebilecek miyiz acaba sorarım size eyyy kafacılar.
devamını gör...
apoloji
hristiyan dininin doğruluğunu, haklılığını ussal temelde savunan metinlerdir. hristiyanlığın çok tanrılı dinlere karşı zayıf durumda olduğu dönemlerde yazımına başlanan apolojik metinler, hem inananların kuşkularını dağıtmayı, hem de inanmayanları hristiyanlığa çekmeyi hedefliyordu.
aslında sadece hristiyanlığa özgü bir kavram değildir. genel olaral savunma anlamına gelir.
hristiyan tarih yazımının başladığı geç antikçağ, antikite’den ortaçağ’a geçiş sancılarının yaşandığı ve günümüzü dahi etkileyen önemli bir kaç yüzyılı kapsamaktadır. siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal değişimlerin hızla gerçekleştiği bu dönemde akdeniz’in dört bir yanına yayılmış hıristiyanlar, ıv.yüzyıldan itibaren kendilerine tanınan geniş haklar çerçevesinde kendi itikatlarını apolojilerle ve yazdıkları tarih kitapları ile savunmaya çalışmışlardır. bu apolojiler ve tarihlerde hıristiyanların sapkın bir grup olmadığını ya da hıristiyanlığın sadece bir
felsefe okulu olmadığını savunmuşlar ve aynı zamanda kendilerine eski ahit’ten faydalanarak köklü bir geçmiş oluşturmuşlardır. bu süreçte karşımıza çıkan eusebius, augustinus ve orosius gibi önde gelen erken dönem hıristiyanlar, aynı zamanda dönemin siyasi gelişmeleri de eserlerine kaydederek hıristiyanlık- siyaset ve kilise bağlamında yeni edebi türler ve teoriler ortaya koymuşlardır. bunları yaparken yazım tekniğini de dikkate almış ve antik yunan tarih yazım geleneğinden faydalanmanın yanı sıra bu geleneği birçok noktada eleştirmişler ve eleştirdikleri bu noktaları kendi inanç ve ahlak sistemlerine göre tanzim etmişlerdir.
kaynak: sosyal bilimler dergisi
aslında sadece hristiyanlığa özgü bir kavram değildir. genel olaral savunma anlamına gelir.
hristiyan tarih yazımının başladığı geç antikçağ, antikite’den ortaçağ’a geçiş sancılarının yaşandığı ve günümüzü dahi etkileyen önemli bir kaç yüzyılı kapsamaktadır. siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal değişimlerin hızla gerçekleştiği bu dönemde akdeniz’in dört bir yanına yayılmış hıristiyanlar, ıv.yüzyıldan itibaren kendilerine tanınan geniş haklar çerçevesinde kendi itikatlarını apolojilerle ve yazdıkları tarih kitapları ile savunmaya çalışmışlardır. bu apolojiler ve tarihlerde hıristiyanların sapkın bir grup olmadığını ya da hıristiyanlığın sadece bir
felsefe okulu olmadığını savunmuşlar ve aynı zamanda kendilerine eski ahit’ten faydalanarak köklü bir geçmiş oluşturmuşlardır. bu süreçte karşımıza çıkan eusebius, augustinus ve orosius gibi önde gelen erken dönem hıristiyanlar, aynı zamanda dönemin siyasi gelişmeleri de eserlerine kaydederek hıristiyanlık- siyaset ve kilise bağlamında yeni edebi türler ve teoriler ortaya koymuşlardır. bunları yaparken yazım tekniğini de dikkate almış ve antik yunan tarih yazım geleneğinden faydalanmanın yanı sıra bu geleneği birçok noktada eleştirmişler ve eleştirdikleri bu noktaları kendi inanç ve ahlak sistemlerine göre tanzim etmişlerdir.
kaynak: sosyal bilimler dergisi
devamını gör...
en güzel reddetme cümlesi
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum.
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan istemiyorum.
(bkz: attilâ ilhan)
ölümüm birden olacak seziyorum.
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan istemiyorum.
(bkz: attilâ ilhan)
devamını gör...
sevmeden geçer zaman
redd'in 2012'de yayınladığı hayat kaçık bir uykudur* albümünde bulunan şebnem ferah ile düet yaptığı muazzam şarkıdır. **
sözleri;
sarkıttım isimsiz derin sulara
bir oltanın ucuna takıp kalbimi
yem olmuş duygular faşizmiydi aşk
hep başa sarmıştı küstüğümde hayata
devretmiş dertler şehrinde
aynı güne uyanırken
mişli geçmiş çöker üstüme
istesem de bugünü hiç yaşayamam
yok ki sonrası durmuşsa zaman
günün birinde
bozulmuş kalbin çok kırılmadan
sevmeden geçer zaman
yok ki sonrası durmuşsa zaman
günün birinde
bozulmuş kalbin çok kırılmadan
sevmeden geçer
unutursun günün birinde
bir yabancıyla uyanırken
mişti dersin geçer üzülme
istesem de dünü sana yaşatamam
yok ki sonrası durmuşsa zaman
günün birinde
bozulmuş kalbin çok kırılmadan
sevmeden geçer zaman
yok ki sonrası durmuşsa zaman
günün birinde
bozulmuş kalbin çok kırılmadan
sevmeden geçer zaman
yok ki
yok ki sonrası
(durmuşsa zaman)
bozulmuş kalbin
(sevmeden geçer zaman)
yok ki sonrası
bozulmuş kalbin
(sevmeden geçer zaman)
yok ki sonrası
(durmuşsa zaman)
bozulmuş kalbin
(sevmeden geçer zaman)
yok ki sonrası
bozulmuş kalbin
(sevmeden geçer zaman)
sözleri;
sarkıttım isimsiz derin sulara
bir oltanın ucuna takıp kalbimi
yem olmuş duygular faşizmiydi aşk
hep başa sarmıştı küstüğümde hayata
devretmiş dertler şehrinde
aynı güne uyanırken
mişli geçmiş çöker üstüme
istesem de bugünü hiç yaşayamam
yok ki sonrası durmuşsa zaman
günün birinde
bozulmuş kalbin çok kırılmadan
sevmeden geçer zaman
yok ki sonrası durmuşsa zaman
günün birinde
bozulmuş kalbin çok kırılmadan
sevmeden geçer
unutursun günün birinde
bir yabancıyla uyanırken
mişti dersin geçer üzülme
istesem de dünü sana yaşatamam
yok ki sonrası durmuşsa zaman
günün birinde
bozulmuş kalbin çok kırılmadan
sevmeden geçer zaman
yok ki sonrası durmuşsa zaman
günün birinde
bozulmuş kalbin çok kırılmadan
sevmeden geçer zaman
yok ki
yok ki sonrası
(durmuşsa zaman)
bozulmuş kalbin
(sevmeden geçer zaman)
yok ki sonrası
bozulmuş kalbin
(sevmeden geçer zaman)
yok ki sonrası
(durmuşsa zaman)
bozulmuş kalbin
(sevmeden geçer zaman)
yok ki sonrası
bozulmuş kalbin
(sevmeden geçer zaman)
devamını gör...
kanzuk
ekşi sözlük bünyesindeki entry adındaki tanımların başka bir sitede kopyalandığını tespit ettiğinde sitesindeki eser sahibi statüsünü kullanarak telif hakkı ihlali gerekçesiyle dava açan kişinin ekşi sözlük'teki takma adı.
devamını gör...
atv ekibini püskürten dayı
her ne kadar atv bomboş bir haber kanalı olursa olsun maske takmak gereklidir. dayının yaptığı yanlıştır.
maske takmak, korona virüsten korunmak için oldukça gereklidir. lütfen maskelerimizi takalım.
maske takmak, korona virüsten korunmak için oldukça gereklidir. lütfen maskelerimizi takalım.
devamını gör...
rehber
çok iyi hatırlıyorum bundan tam 5 sene evvel yeni keşfettim bu grubu. büyük bir sevinçle arkadaşıma göstermiştim ve birlikte dinlemeye baslamistik, hala daha dinliyoruz. bütün şarkılarının bende yeri ayridir özellikle sorgu'nun sözlerine bayılırım ama "ruh" bir başkadır dostlar.
turp günlerinden bi' gün, sabah beş
dilimde bi' şarkı nasıl'sa beleş.
bendeniz şekerler'in oğluyum, cebimde güneş
misal düşmemiş bi' kar tanesiyim
varsay uykuda bi' köy hanesiyim
içim ihtiyar savaş gazisi
talebim değil hanlar hamamlar, gömme saraylar
sahibi olduğum her şey: rûyalar
herkesin doyduğu bi' çıkma ekmek
senin de öyle
pantolon-ceket, sokaklar benim
bastığım toprak, ağaçlar benim
neler gördüm, neler görmediğim?
aldım ihmalden planlarımı
gezdim çıkmazda sokaklarımı
kadınlarca derya yüzdüm, saadet bulmadım!
beyaz attan düştüm ne hükmüm kaldı, ne prensliğim
adımdan bi' harf attım, görmedin
herkesin doyduğu bi' çıkma ekmek
senin de öyle
her gün aynı göz haliyle ben
her gün aynı göz haliyle ben
uyanıyorum sabahla
turp günlerinden bi' gün, sabah beş
dilimde bi' şarkı nasıl'sa beleş.
bendeniz şekerler'in oğluyum, cebimde güneş
misal düşmemiş bi' kar tanesiyim
varsay uykuda bi' köy hanesiyim
içim ihtiyar savaş gazisi
talebim değil hanlar hamamlar, gömme saraylar
sahibi olduğum her şey: rûyalar
herkesin doyduğu bi' çıkma ekmek
senin de öyle
pantolon-ceket, sokaklar benim
bastığım toprak, ağaçlar benim
neler gördüm, neler görmediğim?
aldım ihmalden planlarımı
gezdim çıkmazda sokaklarımı
kadınlarca derya yüzdüm, saadet bulmadım!
beyaz attan düştüm ne hükmüm kaldı, ne prensliğim
adımdan bi' harf attım, görmedin
herkesin doyduğu bi' çıkma ekmek
senin de öyle
her gün aynı göz haliyle ben
her gün aynı göz haliyle ben
uyanıyorum sabahla
devamını gör...
uykuya dalmadan önce aklınıza gelip uykunuzu kaçıran şey
sözlükte gezinerek unutmaya çalıştığım şeyi tekrar aklıma getiren başlık. teşekkürler.
devamını gör...
bromidrosifobi
vücut kokusundan korkmadır.
devamını gör...
synthesizer
osilatörler yardımı ile oluşturulmuş bir nevi 'müzik sentezleyici'. bu osilatörler elektrik sinyalinin dalga boyunu değiştirerek üç farklı şekle sokarlar ve tınısını şekillendirerek ses'e dönüştürürler. tınısı değişen bu üç farklı dalga(sinüs dalga, kare dalga ve üçgen dalga), bir synthesizer'ın ana sesleridir. bu alet ile hem doğal sesler taklit edilebilir hem de yeni tür sesler oluşturulabilir. ilk örneği 1870'lerde çıkmıştır fakat günümüzde kullanılan 'voltaj kontrollü' synthesizer'ların çıkması ise 1960'lardadır. zira moog synthesizer bu yıllarda çıkmıştır. peki nedir bu moog synthesizer? tabi ki bilinen ilk taciri amaçlı synthesizer. aynı zamanda ilk analog(ses üretme veya birleştirme için analog veriler kullanan) model olarak da geçer.
ayrıca sentez türüne göre de artırmalı ve eksiltmeli olarak ikiye ayrılır. artırmalı olanlarda ses'e, harmonik açıdan ilişkili yeni dalga şekilleri eklenir ve ulaşılmak istenen ses elde edilir. eksiltmeli olanlarda ise basit bir filtreleme ile bazı frekanslar elenir.
gelelim popüler müzikteki birkaç örneğine;
sweet dreams
(bkz: personal jesus)
(bkz: just can't get enough)
(bkz: tainted love)
ve en sevdiğim örnekler ise;
(bkz: together in electric dreams)
(bkz: giorgio by moroder)
ayrıca sentez türüne göre de artırmalı ve eksiltmeli olarak ikiye ayrılır. artırmalı olanlarda ses'e, harmonik açıdan ilişkili yeni dalga şekilleri eklenir ve ulaşılmak istenen ses elde edilir. eksiltmeli olanlarda ise basit bir filtreleme ile bazı frekanslar elenir.
gelelim popüler müzikteki birkaç örneğine;
sweet dreams
(bkz: personal jesus)
(bkz: just can't get enough)
(bkz: tainted love)
ve en sevdiğim örnekler ise;
(bkz: together in electric dreams)
(bkz: giorgio by moroder)
devamını gör...
anneler günü
tüm annelerin günü kutlu olsun sözlükçüğüm. annesi hayatta olmayanlara da sabırlar diliyorum.
en azından senede bir günü, kendini özel hissetmek isteyen annelere çok görmeyin derim ben. her kadın eşit sartlarda değil bunu unutmayın. hiç bir şey yapmanıza gerek yok gidin sarılın annenize hala hayattaysa, azıcık mıncıklayın, iki şımartın..
her günü annenizle mutlu geçirmeniz dileğiyle.
en azından senede bir günü, kendini özel hissetmek isteyen annelere çok görmeyin derim ben. her kadın eşit sartlarda değil bunu unutmayın. hiç bir şey yapmanıza gerek yok gidin sarılın annenize hala hayattaysa, azıcık mıncıklayın, iki şımartın..
her günü annenizle mutlu geçirmeniz dileğiyle.
devamını gör...
başıboşlar sekmesinin itin anüsüne sokulması sorunsalı
harbiden be çok kuytu köşeye attılar sizi. normalde seviyorum troll başlıkları ama akışa düşmediği sürece özellikle başıboşlar sekmesini açmaya da üşeniyor insan. neyse üzülmen geçer bu da.
devamını gör...
canlı yayın açılış programı
yayında hale lale jale ve tüm mahalleye selam göndereceğim, madem meşhur olacağız kendi dakikalarımı eşe dosta selam göndererek kullanacağım a dostlar. vizyonumu sorgulamayın, selam göndermemi isteyen varsa portakallasın vitaminlendirsin ehehe. *
devamını gör...
jose mauro de vasconcelos
1920-1984
yarı kızılderili yarı portekizli kanı taşıyan, dünya çapında ünlü brezilyalı yazar. kayığım rosinha (1961) onu üne kavuşturdu. ama onun bütün dünyada tanınmasını kendi hayat hikayesini bir üçlemeyle anlattığı kitap serisinin birincisi olan şeker portakalı sağladı. şeker portakalı'nda yazar, çok sade ve dokunaklı bir dille, kendini, ailesini ve kardeşlerini anlatır bize. ama öyle bir anlatır ki, kitabı okuyan herkes romanın başkahramanı olan zeze'de (yani jose: kendisi) kendisinden bir parça bulur. zeze'nin yaşadıklarını ta yüreğinde hisseder.
'aydın emeç’in çevirisiyle yüz binlerce adet basılan şeker portakalı’nı, ilk defa 1975 yılında aydın emeç kurucusu olduğu e yayınları yayınladı. daha sonra 1983 yılında can yayınları kitabın yazarı olan josé mauro de vasconcelos’un haklarını devralıp şeker portakalı’nı aydın emeç çevirisiyle basmaya devam etti. asıl adı “o meu pé de laranja lima” yani “benim portakal ağacım” olan, diğer dillerde de “benim tatlı portakal ağacım” ya da “benim güzel portakal ağacım” gibi isimleri olan ancak aydın emeç tarafından “şeker portakalı” olarak adlandırılan kitabı, can yayınları 35 yıl boyunca yayınlamayı sürdürdü.
can yayınları, 130 baskı yaptıktan sonra ana dilden çeviri kaygısı gerekçesiyle çevirmeni değiştirmeye karar verdi. aydın emeç’in çevirisinin kullanılmadığı eserde, aydın emeç’in yarattığı özgün adın da kullanılmamasını (fikir ve sanat eserleri kanuna aykırı) talep eden oğlu ali selim emeç, can yayınları’nın kitabı aydın emeç’in yaratıcısı olduğu şeker portakalı adını kullanarak basması ve buna devam etmesi sonucu dava açtı." (24 mayıs 2019 tarihli gazete duvar'dan alıntılanmıştır.)
"şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi."
"uzun uzun burnumu çektim.
-önemi yok, onu öldüreceğim!"
=ne diyorsun sen küçük; babanı mı öldüreceksin?"
-evet yapacağım bunu. başladım bile. öldürmek, buck jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! hayır. onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... ve bi gün büsbütün ölecek."
''sessizlik içindeydi her yer, ölümün kadifeden ayakları gezinir gibi. ve ben, yaşamaya hükümlüydüm; yaşamaya!''
"- nen var zeze?
= hiç. şarkı söylüyordum.
- şarkı mı söylüyordun?
= evet.
- öyleyse ben sağır olmalıyım.
insanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa? bir şey demedim. bilmiyorsa bunu ona öğretmeyecektim."
"-neden benim gibi yapmayı öğrenmiyorsun?"
=sen ne yapıyorsun ki?"
-kimseden hiçbir şey beklemiyorum. böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum..."
''destedeki bütün kartları öğrenmiştim. ama valeleri pek sevmiyordum. nedendir bilmem, kralın uşağı gibi bir görünüşleri vardı!''
''hayata uzaktan bakarak ilgisizliğimde yitip gitmiş gibiydim.''
''-xururuca!
=ne var?
-ağlamak kötü bir şey mi?
=ağlamak hiçbir zaman kötü değildir, budala. neden sordun?
-bilmiyorum, bir türlü alışamadım. sanki yüreğim boş bir kafes...''
"uyuyalım. insan uyudu mu her şeyi unutur."
yarı kızılderili yarı portekizli kanı taşıyan, dünya çapında ünlü brezilyalı yazar. kayığım rosinha (1961) onu üne kavuşturdu. ama onun bütün dünyada tanınmasını kendi hayat hikayesini bir üçlemeyle anlattığı kitap serisinin birincisi olan şeker portakalı sağladı. şeker portakalı'nda yazar, çok sade ve dokunaklı bir dille, kendini, ailesini ve kardeşlerini anlatır bize. ama öyle bir anlatır ki, kitabı okuyan herkes romanın başkahramanı olan zeze'de (yani jose: kendisi) kendisinden bir parça bulur. zeze'nin yaşadıklarını ta yüreğinde hisseder.
'aydın emeç’in çevirisiyle yüz binlerce adet basılan şeker portakalı’nı, ilk defa 1975 yılında aydın emeç kurucusu olduğu e yayınları yayınladı. daha sonra 1983 yılında can yayınları kitabın yazarı olan josé mauro de vasconcelos’un haklarını devralıp şeker portakalı’nı aydın emeç çevirisiyle basmaya devam etti. asıl adı “o meu pé de laranja lima” yani “benim portakal ağacım” olan, diğer dillerde de “benim tatlı portakal ağacım” ya da “benim güzel portakal ağacım” gibi isimleri olan ancak aydın emeç tarafından “şeker portakalı” olarak adlandırılan kitabı, can yayınları 35 yıl boyunca yayınlamayı sürdürdü.
can yayınları, 130 baskı yaptıktan sonra ana dilden çeviri kaygısı gerekçesiyle çevirmeni değiştirmeye karar verdi. aydın emeç’in çevirisinin kullanılmadığı eserde, aydın emeç’in yarattığı özgün adın da kullanılmamasını (fikir ve sanat eserleri kanuna aykırı) talep eden oğlu ali selim emeç, can yayınları’nın kitabı aydın emeç’in yaratıcısı olduğu şeker portakalı adını kullanarak basması ve buna devam etmesi sonucu dava açtı." (24 mayıs 2019 tarihli gazete duvar'dan alıntılanmıştır.)
"şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi."
"uzun uzun burnumu çektim.
-önemi yok, onu öldüreceğim!"
=ne diyorsun sen küçük; babanı mı öldüreceksin?"
-evet yapacağım bunu. başladım bile. öldürmek, buck jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! hayır. onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... ve bi gün büsbütün ölecek."
''sessizlik içindeydi her yer, ölümün kadifeden ayakları gezinir gibi. ve ben, yaşamaya hükümlüydüm; yaşamaya!''
"- nen var zeze?
= hiç. şarkı söylüyordum.
- şarkı mı söylüyordun?
= evet.
- öyleyse ben sağır olmalıyım.
insanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa? bir şey demedim. bilmiyorsa bunu ona öğretmeyecektim."
"-neden benim gibi yapmayı öğrenmiyorsun?"
=sen ne yapıyorsun ki?"
-kimseden hiçbir şey beklemiyorum. böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum..."
''destedeki bütün kartları öğrenmiştim. ama valeleri pek sevmiyordum. nedendir bilmem, kralın uşağı gibi bir görünüşleri vardı!''
''hayata uzaktan bakarak ilgisizliğimde yitip gitmiş gibiydim.''
''-xururuca!
=ne var?
-ağlamak kötü bir şey mi?
=ağlamak hiçbir zaman kötü değildir, budala. neden sordun?
-bilmiyorum, bir türlü alışamadım. sanki yüreğim boş bir kafes...''
"uyuyalım. insan uyudu mu her şeyi unutur."
devamını gör...
makyajla ilgili düşündürücü sözler
hiç face and body kullananla vitacolor kullanan bir olur mu?
-summer queen-
-summer queen-
devamını gör...
big mac
tadının nasıl olduğunu bilmediğim ürün. mc donalds'dan sadece patates kızartması alıyorum.
devamını gör...
kuzey kore'de uygulanacak yeni yasaklar
hayatımda en zevk alacağım hadiselerden biri ; koyu kuzey kore hükümet yanlısı ile koyu akp linin kapışmasını izlemek.
aynı saçma argümanları vurun birbirinize durun.
aynı saçma argümanları vurun birbirinize durun.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük.
ankara'da hava da iş yok. allah affetsin. mecbur evde tembellik yapılacak. hoş bu duruma bir alternatif de yok. hiç olmadı beş olmadan bir bahane ile market turu yapılabilir. elimizdeki avucumuzdaki tek eylemimiz. çıkıp yoğurt almayı planlıyorum. henüz planlıyorum çünkü aceleye getirmek istemiyorum. markete kızılay üstünden mi gitsem, iyice yürüyüp emin değilim. biraz daha düşüneyim daha marketler bile açılmadı.
bu yasaklar sayesinde, market çalışanları insani mesai yapmaya başladılar bir ona seviniyorum.
ankara'da hava da iş yok. allah affetsin. mecbur evde tembellik yapılacak. hoş bu duruma bir alternatif de yok. hiç olmadı beş olmadan bir bahane ile market turu yapılabilir. elimizdeki avucumuzdaki tek eylemimiz. çıkıp yoğurt almayı planlıyorum. henüz planlıyorum çünkü aceleye getirmek istemiyorum. markete kızılay üstünden mi gitsem, iyice yürüyüp emin değilim. biraz daha düşüneyim daha marketler bile açılmadı.
bu yasaklar sayesinde, market çalışanları insani mesai yapmaya başladılar bir ona seviniyorum.
devamını gör...
bir kelime ile içini dökmek
tükendim..
devamını gör...