nasıl ya? benim annem ölemez, ölemezdi diye düşündürür insanı.

üzülmekten çok farklı bir duyguya kapılır insan.

allah gecinden versin hepimize.

başlığı okurken bile tüylerim diken diken oldu.
devamını gör...

yüzüne kan gelmiş derler ya hani öyle oluyor. bi yaşama sevinci doğmuştu içime. kendimi sevmeye başlamış, dağa taşa uçan kuşa bile selam veresim gelmişti. hayatta en nefret ettiğim işi bile isteyerek içimden gelerek yapmıştım. sadece onu düşünür olmuştum. sanki dünya da bir o varmış hissiyatı ve bana aitmiş hissi oluşmuştu. ılk ve sondu. ondan sonrası da olmuyor zaten.
devamını gör...

insan sinir sistemi ya hep ya hiç yaklaşımı ile çalışır. rahatsızlık veren durum eşik değerinin altında kaldığında hiçbir şey hissetmeyiz fakat eşik değeri aşıldığında, eşik üzerinde kalan kısmı değil tamamını algılarız. beynimizin rahatsızlık veren durumu ağrı/acı olarak tanımlaması için, beyne ulaşan acı verilerinin eşiğin üzerinde olması gerekmektedir.

süreğen veya geçici bir hastalıktan dolayı zarar verici uyarıların neden olduğu üzücü bir his, hoş olmayan duygusal deneyim olarak adlandırılan ağrının, rahatsızlık hissine dönüştüğü noktaya ağrı/acı eşiği denmektedir. evrensel olarak kabul görmese de dolorimetri adında bir acı ölçer geliştirilmiştir.

kişiden kişiye değişmekle beraber zaman içerisinde daha az algılanması ve hatta bazı durumlarda hiç hissedilememesi durumları ile de karşılaşılmıştır. kimisi kan bile veremezken kimileri anestezisiz kendini kestirir..
devamını gör...

(bkz: kafa matik)
devamını gör...

çok değişik bir durumun içindeydim.
hayattan zevk almıyordum, gülmeyi severim gülmüyordum, konuşmuyordum, uyuyordum genelde.
günümün çoğunu yarı ölü şeklinde geçiriyordum.
bana bir" umut"gerekliydi. o yüzden "umut için" yaşamak istedim.
valide hanım "umutsuz yaşanmaz." demişti. çok haklı.
umut, benim nezlimde çok güçlü bir kıvılcımdır.
yaşamak olunca işin içinde umudu aldım hayatımın merkezine ve şimdilik iyi gidiyor.
devamını gör...

düğün yapmak gibi asla bir düşüncem yok ama küçük bir eğlence yaparsam kesinlikle zeybek ve harmandalı oynamak istiyorum. çalmazsa olmaz.
devamını gör...

ne kadar eksisi artısını götürse de empati yeteneğini bir o kadar geliştirmemizi sağlayan güçtür.

duygusal insanlar insan ilişkilerinde daha başarılıdır.sebebi kendi içindeki duygulara açıklığından karşındaki insanın duygusunu hissederek iletişimi güçlendirmesidir. haliyle " beni anlıyor ya" algısı oluşturmak kolaydır.

duygusallığı, kendimize dezavantajdan ziyade avantaj yönünde çevirerek insanları kucaklayalım. çünkü insan olmanın yolu empatiden, empati de duyguları bilmekten geçer.
devamını gör...

sagopa kajmerin ayakkabısını çözmüştüm en ünlü etkileşimimdir.
ayrıca sagopa kajmerin ayakkabısı ile çiğnediği sigarayı içmiştim.
beyinsizdim.
devamını gör...

2006 yapımı, patrick süskind'in perfume isimli etkileyici romanından uyarlanan sinema filmi. ülkemizde koku: bir katilin hikayesi adıyla vizyona girmiştir.

--! spoiler !--


filmde olaylar 18. yüzyılda fransa'da geçmektedir. sefalet, açlık ve pislik içerisinde yüzen paris halkının içerisinden alınan kesitlerle başlar olaylar. jean-baptiste grenouille bir balık satıcısı kadının oğlu olarak tezgâh arkasında çöplerin arasında doğar. annesi ölü doğumlar konusunda sabıkalı olduğu için onu da ölecek sanarak çöplerin arasına atmıştır. lakin jean yaşar ve bir yetimhanede büyür. güçlü bir koku alma yeteneği olduğunu çok geçmeden fark eder. gençlik döneminde tabakhanede çalışmaya başlayan jean, şehre indiği günlerden birinde güzel bir genç kızın kokusunun büyüsüne kapılır ve onu takip eder. bir süre sonra kıza ulaştığında kız korkar ve çığlık atar. çevrenin onu duymasından endişelenen jean da panik içinde onun ağzını elleriye kapar. ne var ki bu durum kızın boğularak ölmesine yol açar. jean burada kızın her yerini koklayarak güzelliğin ve ölümün kokusunu içine sindirir. paris'in o dönemki parfüm endüstrisi liderlerinden giuseppe baldini diğer üreticilerle rekabet içindedir. jean onun dükkânını görmüş ve bu koku imparatorluğuna hayran kalmıştır. bir gün tabaklanmış derileri baldini'ye getiren jean ona paris'in en iyi burnunun kendisi olduğunu söyler. baldini önce inanmaz ancak jean rakip üreticinin mamulünü kısa bir sürede üretince şaşırır. bir süre sonra da jean ona mükemmel kokular üreterek yanında çalışmaya başlar. ancak jean'ın artık bir hedefi vardır. her şeyin kokusunu esir edebilmek. baldini'den bunu ona öğretmesini ister. güllerden imbiklerle koku üretimini gören jean her şeyin kokusunu bu sayede çıkarabileceğini düşünür. lakin işler umduğu gibi gitmez. imbikte kaynatıp damıtmayı denediği cam ve kedinin kokusunu alamaz. baldini o sırada ona koku konusunda efsaneyle karışık bilgiler vermiştir. 12 ana kokudan, bunların vereceği hissiyattan ve birleşecekleri 13. koku ile oluşturacakları mükemmeliyetden bahsetmektedir. bu konuşma jean'a yeni amacını gösterir. güzelliğin o kokusunu yakalamak. baldini'nin yanında onun teknikleri ile bu kokuları elde edemeyeceğini anlayan jean ondan grasse'de ki çiçekleme tekniğini öğrenir ve oraya gitmek üzere yola çıkar. grasse'de çalışmaya başlayan jean için ilk deneyini yapma vakti gelmiştir. bulduğu ilk kadını içine attığı imbikden de herhangi bir koku elde edemez. bunun üzerine tekniğini değiştirir ve onları önce hayvansal yağla kaplayarak sonra bu yağı damıtma yoluna gider. ikinci cinayeti sonrası tekniği verimini verir. insanın kokusunu elde etmiştir. cinayetler peş peşe başlar. bu arada kent halkında da panik başlar. kentin önde gelen kişilerinden antoine richis'in kızı laure jean'ın yeni gözdesidir. on üçüncü şise için onun güzelliğini seçer. on iki cinayet tamamlanınca bulunan yanlış katiller nedeni ile jean işini rahatlıkla götürür. ancak sıra laura'ya gelince babası bir şekilde kızının başına geleceği hissetmiş ve onu şehir dışına kaçırmıştır. jean için şehir dışı da olsa laurayı bulmak zor olmaz. istenmeyen ama beklenen olur ve laura'da damıtılmış 13. şişede yerini alır. aynı anda jean'ın çalıştığı eski yerde eski kurbanlara ait giysi ve saçlar bulunmuş ve onu bulumak üzere yola koyulunmuştur. jean iksiri tamamladığı anda yakalanır. işkence ve ölüme mahkûm edilir. şehir meydanında işkence platformu hazırlanır. meydana gelen jean iksirini sürdüğü an bir anda öfkeli kalabalık yerini bir sevgi kalabalığına bırakır. laura'nın babası dahi onu affeder. koku gücünü göstermiştir. ancak jean yalnızdır. paris'e geri döner, kokuyu üzerine boca eder ve halkın sevgi dolu saldırıları arasında yok olur gider.


--! spoiler !--
devamını gör...

cepte görüp başka kadınlara salça olması.
devamını gör...

en sevdiğim eserlerden birisiyle bugünü kapatıyorum. iyi geceler dünya.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel andrew wyeth - wind from the sea (1947)
devamını gör...

daddynin umrunda olmayan sınırdır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

birçok sebebi var. öyle sürekli birilerine içini döken biri olmadım. genelde sürekli içime attıkça atar ve bir anda patlar sonra kaldığım yerden devam ederdim. bu çevremdekilerden çok bana zarar verdi. sözlükte yeri geliyor içimi döküyor yeri geliyor kafamı dağıtıyor yeri geliyor insanların fikirlerini bir konu hakkındaki düşüncelerini okuyarak kafamı meşgul ediyorum. bir başlıkta veya tanımda kendimi ifade edebiliyor, kendimi bulabiliyorum. yeri geliyor hayatında olan yakınım dediğin insanların yapamadığını sözlükte hiç tanımadığın bir insan yapıyor. kimsenin okumadığını bilsem de yazıyorum. elbet bir gün okuyan çıkar diye. çünkü yazmazsam boşluğa düşerim. bunu biliyorum.
devamını gör...

“ yanlış yoldan gitmenin birden çok yolu vardır. ama doğruyu yapmanın tek bir yolu bulunur. yanlış yapmak bu yüzden kolay, doğruyu bulmak ise bu yüzden zordur.”

aristotoles.
devamını gör...

bazı şarkılar sonmuş gibi,
bazı şarkılar oymuş gibi,
bi' denizcinin evine dönmesi kırlangıçların umrunda olmaz.
şimdi kuş vuran bir sapan kadar merhametsiz sensizlik...
ait olmadığım bi denizin tam ortasındayım.
yüzeceğim sana varana kadar kulaçlarım.
neredesin söyle?


içimden geçen yanımda olsa... * *
devamını gör...

devrim sırasında çarlık ordusuyla savaşırken, kafkasyada bağımsızlık için uğraşan halklara "merak etmeyin biz her halka hakkını vereceğiz" diyen ama çarlık ordusu tehlikesi bitince "hayırdır birader ne bağımsızlığı" diyen liderdir.
kurduğu devlette kafkas halklarının adı geçen çakma özerk bölgeler kurulmuş, çar askerleri elbiselerini kızıl ordu üniforması ile değiştirmiş, rus işgali devam etmiştir.
devamını gör...

üzerinde durulan mesele, konu anlamındadır.
devamını gör...

acaba hangisini söylesem bilemedim. ama çoban yıldızı sanki başka bir şey. aynı zamanda güzel bir gün de beni seç diye bağırıyor. tek başına dans'da gözüme güzel gözüküyor. daddy'e katılmıyor da değilim. çıkamadım işin içinden.
devamını gör...

efsane 90'lar türkçe pop müzik şarkılarından ben bir tane değil de birkaç tane bırakıyım şuraya.
bu arkadaşlarda ayrıca çok iyi söylüyorlar.
her izledigimde bu videoyu o masada bende olmak istiyorum.

devamını gör...

her köyde bir üniversite olduğu için gerek duyulmuyor. aham şaham bir türkçe bilmenize de gerek yok.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim