türk ve islam eserleri müzesi
sultanahmet meydanı'nda bulunan ve adı üzerinde, türk-islam eserlerini kapsayan ilk müzedir. 1983 yılında ziyarete açıldı.
müzenin üst katında halı, el yazmaları, ahşap, taş, cam-maden-seramik eserler, mukaddes emanetler ve alt katında etnografya bölümü bulunuyor.
dört halife ve emeviler döneminden başlayıp osmanlı devleti'ne kadar uzanan kronolojik sırayla eserlerin sergilendiği odalara girip çıkıyorsunuz. ben tabi ki başka türlüsü benden beklenemeyeceği için en sondan girip yarısını dolaşmıştım. büyüsü bozulmasın diye benim gibi yapmayın.
bana göre müzedeki en ihtişamlı ve ilginç eserlerden birisi cizre ulu camii'ye ait çift kanatlı kapı. kapı tokmağının bir tanesi çalınmış. şimdi danimarka'da bir müzede ve geri alınamamış. bununla ilgili bilgi panosunu da müzede görebilirsiniz.
müzenin üst katında halı, el yazmaları, ahşap, taş, cam-maden-seramik eserler, mukaddes emanetler ve alt katında etnografya bölümü bulunuyor.
dört halife ve emeviler döneminden başlayıp osmanlı devleti'ne kadar uzanan kronolojik sırayla eserlerin sergilendiği odalara girip çıkıyorsunuz. ben tabi ki başka türlüsü benden beklenemeyeceği için en sondan girip yarısını dolaşmıştım. büyüsü bozulmasın diye benim gibi yapmayın.
bana göre müzedeki en ihtişamlı ve ilginç eserlerden birisi cizre ulu camii'ye ait çift kanatlı kapı. kapı tokmağının bir tanesi çalınmış. şimdi danimarka'da bir müzede ve geri alınamamış. bununla ilgili bilgi panosunu da müzede görebilirsiniz.
devamını gör...
telefonla konuşmayı sevmeyen insan
benim ben bu insan.
bu huyum yüzünden telefonları açmıyorum ve insanlar bana kızıyor ya da küsüyor. sevmiyorum telefonda konuşmayı. yüz yüze saatlerce oturup muhabbet eden ben, telefonla konuşurken rahatsız oluyorum. lüzumu üzerine gelenlere bakıyorum diğerlerini açmıyorum.
nasıl ayırt ediyorsun diyenlere cevabım: mesaj atarlar ben de dönüş yaparım.
bu huyum yüzünden telefonları açmıyorum ve insanlar bana kızıyor ya da küsüyor. sevmiyorum telefonda konuşmayı. yüz yüze saatlerce oturup muhabbet eden ben, telefonla konuşurken rahatsız oluyorum. lüzumu üzerine gelenlere bakıyorum diğerlerini açmıyorum.
nasıl ayırt ediyorsun diyenlere cevabım: mesaj atarlar ben de dönüş yaparım.
devamını gör...
sarma sarılır dolma doldurulur
doğrusu yaprak sarması olan türk mutfağının nadide yemeği konusuna açıklık getirmek için açtığım başlıktır. önemli bir konu bırakın şimdi kuru muru. yetti canıma yıllardır.
sarılan bir şeye dolma demeyi ilk kim akıl etti merak içerisindeyim. kardeşim bakın biber dolması dolduruluyor. içi alırsın biberin içine afedersiniz tıkmak suretiyle doldurursun. sarma öyle mi? yatırırsın yaprağı şöyle bir okşarsın, alırsın içi koyarsın sağdan soldan kapatır sararsın. neyini anlamadınız lan.
sarılan bir şeye dolma demeyi ilk kim akıl etti merak içerisindeyim. kardeşim bakın biber dolması dolduruluyor. içi alırsın biberin içine afedersiniz tıkmak suretiyle doldurursun. sarma öyle mi? yatırırsın yaprağı şöyle bir okşarsın, alırsın içi koyarsın sağdan soldan kapatır sararsın. neyini anlamadınız lan.
devamını gör...
majör depresyon
majör kelime anlamı olarak büyük demektir.
depresyon ise şuan bozuk bir ruh halini tanımlayan bir kelime haline gelse de, sürekli olarak karamsar ve kötü bir ruh hali, üzüntü ile seyreden psikolojik rahatsızlığın adıdır. tedavisi mümkün bir rahatsızlıktır.
majör depresyon daha ağır seyreder çünkü kişide çevre, beden algısı tamamen değişir, tüm uyaranlara karşı tepkisizlik görülür. majör depresyonda kendini en belli eden özellik kalıcı olabilecek semptomlar ile gelmesidir. aşırı bir kilo kaybı veya kilo alımı, ciddi bir uykusuzluk veya çok uyuma, çevreye duyarsızlık, derin bir ruhsal çöküntü ile seyreder.
majör depresyondan muzdarip iseniz ciddi bir ruhsal çöküntü, iştah ve kilo kaybı, tüm aktivitelere duyarsızlık, spesifik bir konuda (iş, aile, para gibi) kafayı bozma ve sürekli bunu düşünme, sorumluluklardan kaçma, intihar düşüncesi, kendine saygının azalması (bu yüzden fazlasıyla pis olabiliriz), yoğun bir özgüven eksikliği yaşarsınız.
bunun klinik tedavisi şart. ancak unutmamalıyız ki her ilaç her insana iyi gelmeyebilir. mesela ben kendimi deney faresi gibi hissetmiştim bu yüzden. birçok ilaç denedim ve onları da başka zamanlarda yan etkileriyle beraber yazacağım.
majör depresyon tanısı konana kadar gösterdiğiniz her semptom aşırı olacağı için birçok farklı tanı konabilir. örneğin araştırmalarımda karşılaşmadım ancak kendimi hayattan fazlasıyla soyutladığım dönemlerde halüsinasyon gördüğüm olmuştu, şuanda hala depresyon ve halüsilasyon ilişkisini araştırıyorum ve depresyondaki bireylerin yaşadığı hormon değişikliklerinin halüsinasyona sebep olabileceğini (özellikle polikistik over yaşayan kadınlarda) gördüm.
ayrıca ciddi bir yeme bozukluğuyla seyrediyor, ani kilo ve iştah kaybı vücutta başka hastalıklara davetiye çıkarabilir.
travma sonrası stres bozukluğu ile beraber seyrederse hafıza açısından ciddi sıkıntılar teşkil edebiliyor.
not: bunlar benim gözlemlerim!
depresyon ise şuan bozuk bir ruh halini tanımlayan bir kelime haline gelse de, sürekli olarak karamsar ve kötü bir ruh hali, üzüntü ile seyreden psikolojik rahatsızlığın adıdır. tedavisi mümkün bir rahatsızlıktır.
majör depresyon daha ağır seyreder çünkü kişide çevre, beden algısı tamamen değişir, tüm uyaranlara karşı tepkisizlik görülür. majör depresyonda kendini en belli eden özellik kalıcı olabilecek semptomlar ile gelmesidir. aşırı bir kilo kaybı veya kilo alımı, ciddi bir uykusuzluk veya çok uyuma, çevreye duyarsızlık, derin bir ruhsal çöküntü ile seyreder.
majör depresyondan muzdarip iseniz ciddi bir ruhsal çöküntü, iştah ve kilo kaybı, tüm aktivitelere duyarsızlık, spesifik bir konuda (iş, aile, para gibi) kafayı bozma ve sürekli bunu düşünme, sorumluluklardan kaçma, intihar düşüncesi, kendine saygının azalması (bu yüzden fazlasıyla pis olabiliriz), yoğun bir özgüven eksikliği yaşarsınız.
bunun klinik tedavisi şart. ancak unutmamalıyız ki her ilaç her insana iyi gelmeyebilir. mesela ben kendimi deney faresi gibi hissetmiştim bu yüzden. birçok ilaç denedim ve onları da başka zamanlarda yan etkileriyle beraber yazacağım.
majör depresyon tanısı konana kadar gösterdiğiniz her semptom aşırı olacağı için birçok farklı tanı konabilir. örneğin araştırmalarımda karşılaşmadım ancak kendimi hayattan fazlasıyla soyutladığım dönemlerde halüsinasyon gördüğüm olmuştu, şuanda hala depresyon ve halüsilasyon ilişkisini araştırıyorum ve depresyondaki bireylerin yaşadığı hormon değişikliklerinin halüsinasyona sebep olabileceğini (özellikle polikistik over yaşayan kadınlarda) gördüm.
ayrıca ciddi bir yeme bozukluğuyla seyrediyor, ani kilo ve iştah kaybı vücutta başka hastalıklara davetiye çıkarabilir.
travma sonrası stres bozukluğu ile beraber seyrederse hafıza açısından ciddi sıkıntılar teşkil edebiliyor.
not: bunlar benim gözlemlerim!
devamını gör...
la grande famille

"to be a surrealist means barring from your mind all remembrance of what you have seen, and being always on the lookout for what has never been."
sürrealist olmak, gördüklerinin tüm anılarını zihninden uzaklaştırmak ve hiç olmamış olanı aramaktır.
rene magritte
en sevdiğim tablolarda ilk 10'a rahatlıkla girebilecek olan bu tablo rene magritte tarafından 1963 yılında yapılmıştır.
bu tabloyu tabii ki sadece ben değil epey bir sanatsever çok seviyor. peki neden?
resmin başlığından başlayalım. la grande famille yani büyük aile olarak isimlendirmiş ressam fakat resme baktığımızda aileye dair hiçbir şey görmüyoruz. konu magritte olduğu için tabii ki bu şaşırtmıyor. fakat resimdeki imgeleri tek tek incelediğimizde sebebini anlayabiliriz.
arka plan olarak kasvetli bir gökyüzü yaratılmış. karanlık bulutlar fırtına habercisi gibi. ufuktaki pembelik ise küçük bir umut ışığı mı yoksa kötü bir şeyin habercisi mi diye düşündürür bakanları. hemen altındaki dalgalı deniz de bu kasvete büyük bir katkı yapıyor. tüm bu bunaltıcı tasvirler bir ailenin yaşadığı zor zamanları, kavgaları ve anlaşmazlıkları temsil eder diyebiliriz.
aynı zamanda resmin tam ortasında tüm dikkatleri üzerine çeken, ışıl ışıl, umut dolu bir kuş figürü görüyoruz. bu kuş adeta bir pencere gibi, bahar mevsiminden mutluluk uyandırıcı bir gökyüzünü bize gösteriyor. bembeyaz bulutlar, masmavi gökyüzü bir ailenin yaşadığı mutlu anları, sevinçleri, iyi anıları, birlik ve beraberliği hatırlatıyor.
her ne kadar ilk bakışta bir aileye dair hiçbir şeyi anımsatmıyan bir resim gibi görünse de detayları incelediğimizde magritte'in aile kavramını ustaca ve sürrealizmin doğasına uygun bir şekilde resmettiğini görüyoruz.
devamını gör...
intihar eden gençlere yapıştırılan damga
dert s** gibidir herkes en büyüğü kendinde zanneder söyleminin tam karşılığı, bu gençlere yapıştırılan damgadır. kişinin derdi kendi omzunun taşıyabildiği kadardır ve cayma hakkını kullanmak şahsı ilgilendirir. haddimizi aşmamamız gereken konu.
devamını gör...
17 ekim 2021 trabzonspor fenerbahçe maçı
öncelikle trabzonspor'u tebrik ederim. iyi oynayarak kazandılar ama bu maçı hakettikleri anlamına gelmiyor. ali şansalan çok güzel, tempolu giden bir maçı eyyam yaparak kaosa sürükledi. kim'in kırmızısı, futbolcuların tavırlarına karşı yapılan çifte standart, penaltı pozisyonu vs. maçın önüne geçti.
sonuç olarak yine saha içini konuşmak yerine hakem hatalarını tartışıyoruz. böyle böyle ligimizin izlenilirliği, kalitesi diplere iniyor. yakında avrupa’ya takım gönderemeyecek seviyeye geleceğiz. neyse, böyle devam edin operasyon çocukları. elbet hesabı sorulur bu yaptıklarınızın.
sonuç olarak yine saha içini konuşmak yerine hakem hatalarını tartışıyoruz. böyle böyle ligimizin izlenilirliği, kalitesi diplere iniyor. yakında avrupa’ya takım gönderemeyecek seviyeye geleceğiz. neyse, böyle devam edin operasyon çocukları. elbet hesabı sorulur bu yaptıklarınızın.
devamını gör...
kitap yardımımızın ulaşması
herkes kafa sözlüğün onda biri kadar duyarlı olsa kitapsız okul kalmaz.
devamını gör...
erkek yazarlardan kadın yazarlara sorular
toplanın hanımlar, durum ciddi.
öncelikle üşenmeyip okuyacaklar için bir de şarkı bırakayım. tabii şarkıyı dinleyip okumadan da gidebilirsiniz, sorun etmem.
5-6 ay önce tanıştığım iş arkadaşıma karşı yaklaşık 1 aydır bi şeyler hissediyorum. hoşlanıyorum ondan. ofise ilk geldiğimden beri bana hep yakınlık gösterdi, ben de karşılık verdim. hatta bu konuyla ilgili şöyle bi konuşma geçti aramızda; "kafamın uyuştuğu kimse yok ofiste, seninle uyuşuyoruz, o yüzden yakın davranıyorum. bundan rahatsız olmuyorsun di mi" dedi. "hayır, aksine, hoşuma bile gidiyor, daha az yalnız hissediyorum burda" dedim. gülüştük geçtik. yakınlık dediğim de şunlar; ofise giriyorum bakışıyoruz tatlı bi bakışla göz kırpıyor, (masalarımız yan yana sayılır, arada bi masa boş sadece) yanımdan geçerken kulağıma naber, nasılsın diye fısıldıyor sürekli, sandalyemi sallıyor geçerken, koluma, omzuma dokunuyor aynı şekilde geçerken. bazen muhabbet ederken elini gösterip kedisinin nasıl çizdiğini anlatıyor, elini tutup bakıyorum falan. bi şeyler sormak için yanıma çağırdığımda başını omzuma yasladığı oluyor ya da ayakta dururken kolunu omzuma koyup yanıma doğru eğiliyor bilgisayara bakmak için. bi ara birkaç toplantıya soktu beni, tecrübe olsun diye. dinliyorum sadece, gerginim de. beni iyice germek için kulağıma bi şeyler fısıldıyo hatta öyle yapınca bi keresinde ben de onun kulağına "ojelerine bayıldım" diye fısıldamıştım ve kıpkırkımızı olmuştu. hem kafaca uyuşuyoruz hem de iş ortamına göre fazla sayılabilcek fiziksel temas da var aramızda. bu tarz şeyler işte yakınlık dediğim, okul ortamındaki yakınlık gibi aslında ama iş yerinde olunca farklı yorumlayabiliyorum sanırım.
uzun uzun yazıyorum çünkü içimi de boşaltıyorum ve iyi geliyor. geçen pazar sözlüğe de yazmıştım hatta bi arkadaşımızın düğününe gittik. benim en yakın arkadaşım onun da iş arkadaşı. kız istemeye falan katılmam lazım tabii öyle en son salona gitmek olmazdı. yanımda gelcek kimse olmadığı için o'na söyledim benimle gelir misin diye. tamam dedi. sabah erkenden aldım, kahvaltı yaptık, sonra damat evi, kız evi, salondu derken akşama kadar beraberdik ve çok keyifliydi. en son evine bıraktıktan sonra teşekkür ederim yazdım beni yalnız bırakmadığın için o da rica ederim dedi ben dayanamayıp tek kalp emojisi attım. ilk kurşunu attım orda galiba. pazartesi öğle arası yaklaşırken dışarıda yiyelim mi dedim yok ya yoğunum biraz dedi. o andan itibaren düştüm tamamen. hoşlandığımı hissedip geri çekildiğini düşündüm. pazartesiden beri yine iletişim var aramızda ama bi ufak gerginlik de var gibi.
ben artık konuşmak istiyorum. 1-2 hafta gözlemliyim tavırlarını, eskisi gibi sıcaklık olmazsa aramızda durumu fark edip çizgiyi çekti derim diye düşünüyordum. fakat beklemek zulüm geliyor. birkaç gündür hoşuma gidecek şeyler duymayacağımı düşünmeme rağmen bi an önce konuşayım da her şey netleşsin istiyorum. güzelce açıklıyayım. hoşlanmanın dışında arkadaşlığını da seviyorum çünkü. benim kafamdaki karışıklık bitsin, yakınlıklarını yanlış yorumlamayayım o da bilsin ve aramızda gerginlik kalmasın. beraber çalışmaya devam edicez sonuçta.
soru nerede diyeceksiniz şimdi. tamamı bi soru. durumu değerlendirip bi şeyler söyleyin lütfen bana. bu arada kadınlar belki bi kadın gözüyle daha farklı yaklaşabilirler diye bu başlığa yazdım ama erkek yazarların da görüşünü almak isterim elbette. tabii okumaya üşenmezseniz. *
öncelikle üşenmeyip okuyacaklar için bir de şarkı bırakayım. tabii şarkıyı dinleyip okumadan da gidebilirsiniz, sorun etmem.
5-6 ay önce tanıştığım iş arkadaşıma karşı yaklaşık 1 aydır bi şeyler hissediyorum. hoşlanıyorum ondan. ofise ilk geldiğimden beri bana hep yakınlık gösterdi, ben de karşılık verdim. hatta bu konuyla ilgili şöyle bi konuşma geçti aramızda; "kafamın uyuştuğu kimse yok ofiste, seninle uyuşuyoruz, o yüzden yakın davranıyorum. bundan rahatsız olmuyorsun di mi" dedi. "hayır, aksine, hoşuma bile gidiyor, daha az yalnız hissediyorum burda" dedim. gülüştük geçtik. yakınlık dediğim de şunlar; ofise giriyorum bakışıyoruz tatlı bi bakışla göz kırpıyor, (masalarımız yan yana sayılır, arada bi masa boş sadece) yanımdan geçerken kulağıma naber, nasılsın diye fısıldıyor sürekli, sandalyemi sallıyor geçerken, koluma, omzuma dokunuyor aynı şekilde geçerken. bazen muhabbet ederken elini gösterip kedisinin nasıl çizdiğini anlatıyor, elini tutup bakıyorum falan. bi şeyler sormak için yanıma çağırdığımda başını omzuma yasladığı oluyor ya da ayakta dururken kolunu omzuma koyup yanıma doğru eğiliyor bilgisayara bakmak için. bi ara birkaç toplantıya soktu beni, tecrübe olsun diye. dinliyorum sadece, gerginim de. beni iyice germek için kulağıma bi şeyler fısıldıyo hatta öyle yapınca bi keresinde ben de onun kulağına "ojelerine bayıldım" diye fısıldamıştım ve kıpkırkımızı olmuştu. hem kafaca uyuşuyoruz hem de iş ortamına göre fazla sayılabilcek fiziksel temas da var aramızda. bu tarz şeyler işte yakınlık dediğim, okul ortamındaki yakınlık gibi aslında ama iş yerinde olunca farklı yorumlayabiliyorum sanırım.
uzun uzun yazıyorum çünkü içimi de boşaltıyorum ve iyi geliyor. geçen pazar sözlüğe de yazmıştım hatta bi arkadaşımızın düğününe gittik. benim en yakın arkadaşım onun da iş arkadaşı. kız istemeye falan katılmam lazım tabii öyle en son salona gitmek olmazdı. yanımda gelcek kimse olmadığı için o'na söyledim benimle gelir misin diye. tamam dedi. sabah erkenden aldım, kahvaltı yaptık, sonra damat evi, kız evi, salondu derken akşama kadar beraberdik ve çok keyifliydi. en son evine bıraktıktan sonra teşekkür ederim yazdım beni yalnız bırakmadığın için o da rica ederim dedi ben dayanamayıp tek kalp emojisi attım. ilk kurşunu attım orda galiba. pazartesi öğle arası yaklaşırken dışarıda yiyelim mi dedim yok ya yoğunum biraz dedi. o andan itibaren düştüm tamamen. hoşlandığımı hissedip geri çekildiğini düşündüm. pazartesiden beri yine iletişim var aramızda ama bi ufak gerginlik de var gibi.
ben artık konuşmak istiyorum. 1-2 hafta gözlemliyim tavırlarını, eskisi gibi sıcaklık olmazsa aramızda durumu fark edip çizgiyi çekti derim diye düşünüyordum. fakat beklemek zulüm geliyor. birkaç gündür hoşuma gidecek şeyler duymayacağımı düşünmeme rağmen bi an önce konuşayım da her şey netleşsin istiyorum. güzelce açıklıyayım. hoşlanmanın dışında arkadaşlığını da seviyorum çünkü. benim kafamdaki karışıklık bitsin, yakınlıklarını yanlış yorumlamayayım o da bilsin ve aramızda gerginlik kalmasın. beraber çalışmaya devam edicez sonuçta.
soru nerede diyeceksiniz şimdi. tamamı bi soru. durumu değerlendirip bi şeyler söyleyin lütfen bana. bu arada kadınlar belki bi kadın gözüyle daha farklı yaklaşabilirler diye bu başlığa yazdım ama erkek yazarların da görüşünü almak isterim elbette. tabii okumaya üşenmezseniz. *
devamını gör...
z kuşağının sözlüklerin kalitesini düşürmesi
z kuşağı olacak tabi sözlükte sadece bizim gibi moruklar mı olsun. yazın ablam millet tiktokta embesil hareketler yaparken siz buraya yazın , ben sizi destekliyorum.
devamını gör...
urartuca
urartulular'a ait olan dil.
dünya üzerinde yalnızca 12 kişi biliyor. yazabilen tek kişi ise mehmet kuşman.
dünya üzerinde yalnızca 12 kişi biliyor. yazabilen tek kişi ise mehmet kuşman.
devamını gör...
27 aralık 2020 normal sözlük güncellemesi
sözlüğü daha iyi hale getirmek için yapılan çalışmaların devamıdır. elinize sağlık. bir iki değerlendirmem olacak :
- profil fotoları çok küçülmüş.
- profil kısmına "favorilerim", "ukdeler", "cezalar" v. s. butonları koyma fikri güzel olmuş ancak fazla renk cümbüşü olmuş ve çok dağınık gözüküyorlar. pek kaliteli durmamış.
- "online" alanına basıldığında açılan ekrandaki yazı fontları çok büyümüş. eski haline getirilmeli.
- sayfa sonu butonu önceden var mıydı hatırlamıyorum ama çok faydalı olmuş.
- profil fotoları çok küçülmüş.
- profil kısmına "favorilerim", "ukdeler", "cezalar" v. s. butonları koyma fikri güzel olmuş ancak fazla renk cümbüşü olmuş ve çok dağınık gözüküyorlar. pek kaliteli durmamış.
- "online" alanına basıldığında açılan ekrandaki yazı fontları çok büyümüş. eski haline getirilmeli.
- sayfa sonu butonu önceden var mıydı hatırlamıyorum ama çok faydalı olmuş.
devamını gör...
yobazın ağlattığı kız
80 liralık ders kitabına parasının yetmediğini ve ailesinin ona nasıl alacağını anlatırken, "kafeye hala gidiyor musun" diye üzerine giderek çocuğu ağlatan bir adet yobaz içeren görüntüler.
videonun devamında cep telefonu kontrolü yapıldığına emin olsam bile ispatlayamam.
link
videonun devamında cep telefonu kontrolü yapıldığına emin olsam bile ispatlayamam.
link
devamını gör...
karides ıstakoz midye yemeyen insan
balık tüketmeden duramayan biri olarak benimdir.
hiçbirini ağzıma sürmedim.tatlarını merak da etmiyorum.
hiçbirini ağzıma sürmedim.tatlarını merak da etmiyorum.
devamını gör...
evde alkollü içki yapmak
hazır kitler ile bira yapıyorum karşılaştığım sorunlar ve bunların çözümlerini aktarabilirim burada.
üç kova yaptım henüz acemisi sayıldığım bu iş için en önemli tavsiye temizliktir.
bir diğer önemli şey ise kova sıcaklığıdır sıcaklık asla çok düşmemeli veya çok yükselmemelidir (15-25 derece) temizlikten asla ödün vermemeliyiz. ilk malzeme alımında gelen yapım tarifine harfi harfine uyarak sıkıntı yaşamazsınız.
benim her şeye uyduğum lakin karşılaştığım bir sorun da bira nın gazsız olmasıydı. bu sözlükteki biri iki haftalık kovada beklemenin ardından şişelerin de üç hafta kadar beklemesi gerektiğini tavsiye etmişti. ben kılavuzda bir hafta yazdığı için bir hafta duran şişelerden birisini açtım ve sıfır gazlı bir şeydi. en nihayetinde şişeleri görece daha sıcak bir odaya aldım ve alt üst yaparak çalkalamış oldum bir hafta daha beklediğimde bu sefer biralar gazlanmıştı.
üç kova yaptım henüz acemisi sayıldığım bu iş için en önemli tavsiye temizliktir.
bir diğer önemli şey ise kova sıcaklığıdır sıcaklık asla çok düşmemeli veya çok yükselmemelidir (15-25 derece) temizlikten asla ödün vermemeliyiz. ilk malzeme alımında gelen yapım tarifine harfi harfine uyarak sıkıntı yaşamazsınız.
benim her şeye uyduğum lakin karşılaştığım bir sorun da bira nın gazsız olmasıydı. bu sözlükteki biri iki haftalık kovada beklemenin ardından şişelerin de üç hafta kadar beklemesi gerektiğini tavsiye etmişti. ben kılavuzda bir hafta yazdığı için bir hafta duran şişelerden birisini açtım ve sıfır gazlı bir şeydi. en nihayetinde şişeleri görece daha sıcak bir odaya aldım ve alt üst yaparak çalkalamış oldum bir hafta daha beklediğimde bu sefer biralar gazlanmıştı.
devamını gör...
sözlüğün saygısız moderatörleri
artık hangi başlığın ironi/eğlenmek amaçlı, hangi başlığın ciddi amaçlarla yazıldığını anlamakta güçlük çekiyorum. ve bu artık sanki bilerek yapılıyormuş gibi hissediyorum. ve genellikle bu başlıklara yazmadan çekip gidiyorum, allah muhammed aşkına ciddi değilseniz en sona edit: (şaka şaka, eğlenmek için) falan yazın.
edit: ben çok ciddiyim.
edit2: ciddiymiş yazarın beyanı, editledi. teşekkürler.
edit: ben çok ciddiyim.
edit2: ciddiymiş yazarın beyanı, editledi. teşekkürler.
devamını gör...



