dur bidakka bişey söylemem gerek
bir karamel makiyato parçası. ilk nakaratın ardından okuduğu mektup güzeldir.
tüm zamanların en kırılgan
ruhu hiç anlaşılmayan
sen insanı yıkar gidersin
hep uğraştım benim ol diye
gözlerinden düşüp ölmeye
gerek yok böyle sevmeye
ama dur bi dakka
bir şey söylemem gerek, gelmeyecek misin?
ama dur bi dakka
bir şey söylemem gerek, hiç mi sevmedin?
aaa
aaa
aaa
aaa
merhaba
seninle konuşmak istediğim bazı şeyler var
ama nerden başlayacağımı hiç bilmiyorum
yada başlamalımıyım onuda bilmiyorum, neyse
aslında hiç gitmeni istemedim
sen giderken sesde etmedim
böyle bi yıkımı hiç görmemiştim daha önce
kendimi kaybettim resmen
özlediğim çok zaman oldu
baya bi özledim yani
en boş şeyleri bile
konuştuğumuz bi sürü kelimeyi
sürekli aklımda tutmaya çalışıyorum
unutmayayım diye uğraşıyorum
seni gerçekten seni ve anılarımızı unuttuğumda gideceksin gibi hissediyorum
aslında uzaktan baktığında psikopatlaşmış bi hale benziyor
ama değil ya
sanırım çok seviyorum
ve bi gün gelirsin diye düşünüyorum
ki bence gelirsin neden gelmeyeceksin ki
artık karamel makiyato ısmarlamamada gerek yok
çok iyi karamel makiyato yapmayı öğrendim
hakkını veriyorum yani bazı şeylerin
o yüzden gel sana bi karamel makiyato yapayım
ama dur bi dakka
bir şey söylemem gerek, gelmeyecek misin?
ama dur bi dakka
bir şey söylemem gerek, hiç mi sevmedin?
tüm zamanların en kırılgan
ruhu hiç anlaşılmayan
sen insanı yıkar gidersin
hep uğraştım benim ol diye
gözlerinden düşüp ölmeye
gerek yok böyle sevmeye
ama dur bi dakka
bir şey söylemem gerek, gelmeyecek misin?
ama dur bi dakka
bir şey söylemem gerek, hiç mi sevmedin?
aaa
aaa
aaa
aaa
merhaba
seninle konuşmak istediğim bazı şeyler var
ama nerden başlayacağımı hiç bilmiyorum
yada başlamalımıyım onuda bilmiyorum, neyse
aslında hiç gitmeni istemedim
sen giderken sesde etmedim
böyle bi yıkımı hiç görmemiştim daha önce
kendimi kaybettim resmen
özlediğim çok zaman oldu
baya bi özledim yani
en boş şeyleri bile
konuştuğumuz bi sürü kelimeyi
sürekli aklımda tutmaya çalışıyorum
unutmayayım diye uğraşıyorum
seni gerçekten seni ve anılarımızı unuttuğumda gideceksin gibi hissediyorum
aslında uzaktan baktığında psikopatlaşmış bi hale benziyor
ama değil ya
sanırım çok seviyorum
ve bi gün gelirsin diye düşünüyorum
ki bence gelirsin neden gelmeyeceksin ki
artık karamel makiyato ısmarlamamada gerek yok
çok iyi karamel makiyato yapmayı öğrendim
hakkını veriyorum yani bazı şeylerin
o yüzden gel sana bi karamel makiyato yapayım
ama dur bi dakka
bir şey söylemem gerek, gelmeyecek misin?
ama dur bi dakka
bir şey söylemem gerek, hiç mi sevmedin?
devamını gör...
sözlük yazarlarının ruh halini anlatan görseller
devamını gör...
gülombayır dostluk ve kaynaşlık derneği
yılmaz erdoğan’ın yazıp yönettiği organize işler sazan sarmalı filminde geçen ve ismiyle gönüllerde taht kurarken bir yandan da göreni hafiften bir işkillendiren kurgusal mekandır.
türkiye’de neredeyse hiçbir dayanışma derneği insanların dayanışması için kurulmamıştır. evet; okey, batak, ihale oynayarak insanlar dayanışmalarını pekiştirebilir belki ama bu bana çok da mantıklı gelmez. zaten günün sonunda bunları büyük bir çoğunluğunun ruhsatsız kumarhaneler olduğu ortaya çıkar ve bu şaşırılacak bir şey değildir.
gülombayır dostluk ve kaynaşlık derneği de aslında bir kumarhanedir ama kapıya açık açık kumarhane yazamayacakları için böyle bir isim tercih edilmiştir. gülombayır diye bir yer yoktur ama dayanışmak için gelen hemşehri sayısı azımsanamayacak kadar çoktur.
sanchez bu derneğin çok önemli bir üyesidir. mekanın müdavimlerinin arasında çekiliş dolandırıcıları olduğunu da ondan öğreniriz. kendisi güler yüzlü ve sevimli bir insan olarak derneğin reklam yüzü gibidir. pokemon abisini basit bir soru ile şaşırtabilecek matematik bilgisine de sahiptir.
şimdi siz otuz altının kare kökünü düşünün, ben de çekilişten kazandığınız ipad’i paketleyeyim.
türkiye’de neredeyse hiçbir dayanışma derneği insanların dayanışması için kurulmamıştır. evet; okey, batak, ihale oynayarak insanlar dayanışmalarını pekiştirebilir belki ama bu bana çok da mantıklı gelmez. zaten günün sonunda bunları büyük bir çoğunluğunun ruhsatsız kumarhaneler olduğu ortaya çıkar ve bu şaşırılacak bir şey değildir.
gülombayır dostluk ve kaynaşlık derneği de aslında bir kumarhanedir ama kapıya açık açık kumarhane yazamayacakları için böyle bir isim tercih edilmiştir. gülombayır diye bir yer yoktur ama dayanışmak için gelen hemşehri sayısı azımsanamayacak kadar çoktur.
sanchez bu derneğin çok önemli bir üyesidir. mekanın müdavimlerinin arasında çekiliş dolandırıcıları olduğunu da ondan öğreniriz. kendisi güler yüzlü ve sevimli bir insan olarak derneğin reklam yüzü gibidir. pokemon abisini basit bir soru ile şaşırtabilecek matematik bilgisine de sahiptir.
şimdi siz otuz altının kare kökünü düşünün, ben de çekilişten kazandığınız ipad’i paketleyeyim.
devamını gör...
herkesin en büyük derdi kendinde sanması
aslında doğru bir durumdur. derdin büyüklüğünü ölçmek için bir yöntem yok, varsa söyleyin. o zaman nasıl karar vereceğiz hangi derdin daha büyük olduğuna? beni en çok üzen şey daha büyük derttir benim için. tabi başkasının derdi beni çok üzmediği için kendi derdimi en büyük dert sayarım.
-ben derde dert demem, dert benim olmadıkça.
-ben derde dert demem, dert benim olmadıkça.
devamını gör...
baba
hem en çok kırılan hem en çok sevilen, bankamatik yerine koyulan, evin direği, kahraman, küçükseniz akşamları eve çikolata getiren, büyükseniz arada bir telefon bekleyen, iyiliğin ve huzurun sembolü, güven kelimesini sırtında taşıyan kocaman çok sevilen ve anne ile evli kişidir.
devamını gör...
insanı en sakin anında bile sinir eden şeyler
anlatamamak.
neyi olduğunun önemi yok. anlatamadım mı, bitiyor bende olay.
neyi olduğunun önemi yok. anlatamadım mı, bitiyor bende olay.
devamını gör...
vietnam savaşı
çocukken babam nike, adidas, puma gibi yerlerin sevk kısımlarında çalışırdı. bazen içerisinde mont, tişört gelen kolilerin ufacık bir yerleri yırtık olurdu, o yırtıktan dolayı da sevk edecekleri bayiler bunu kabul etmezdi, babamlar da o kolileri yırtar ve içerisindeki tişörtleri, eşofmanları falan çalışanlar ile birlikte paylaşırdı.
birçok nike giysinin etiketine bakınca made in vietnam yazısını görürdüm, o çocuk halimle anneme "anne, vietnam savaşını amerika kazanmamış mıydı?" diye sorardım.
yaşım ilerledikçe bu olayı araştırmak için çok fırsatım oldu, amerika'da, ingiltere'de vietnam savaşı sonrası bile dönen sistematik savaşı tarafsızca anlatmış gazetecilerin olmasıyla ben de oldukça aydınlandım diyebilirim, bana göre vietnam savaşının resmi bitiş tarihi 15 mayıs 1975'tir, ama o 15 mayıs 1975 sonrası gayriresmi bir savaş daha başlatmışlardır vietnam'a, bu amerikalılar agent blue isminde bir ilaç üretiyorlar, bu ürettikleri ilaç, toprak ile temas edince toprağı tamamen kurutacak bir madde, pirinç gibi vietnam'ın temel gıda kaynaklarını kullanılamaz, tüketilemez hale getiren cinsten.
savaş boyunca zaten bol bol bu ilacı kullanıyor amerika ama vurucu kısım vietnam'dan çekildiği kısımda başlıyor, verebilecekleri en büyük zararı vermeye karar verip çekildikleri her kısma bu ilacı serpiyorlar.
bu ilaç onlarca yıl boyunca sürecek olan büyük bir yemek kıtlığına sebebiyet veriyor, zira topraktan verim alacakları hiçbir şey olmuyor vietnamlı kardeşlerimizin, yetmiyor bir de amerika tarafından ambargo yiyorlar.
sovytler, çin ve küba gibi devletler yardım etmeye çalışıyor ama ne fayda... sonrası mı? kapitalizmin en göreceli yanı olan giysi üretim fabrikalarında köle gibi çalışmaya giden süreç başlıyor.
birçok nike giysinin etiketine bakınca made in vietnam yazısını görürdüm, o çocuk halimle anneme "anne, vietnam savaşını amerika kazanmamış mıydı?" diye sorardım.
yaşım ilerledikçe bu olayı araştırmak için çok fırsatım oldu, amerika'da, ingiltere'de vietnam savaşı sonrası bile dönen sistematik savaşı tarafsızca anlatmış gazetecilerin olmasıyla ben de oldukça aydınlandım diyebilirim, bana göre vietnam savaşının resmi bitiş tarihi 15 mayıs 1975'tir, ama o 15 mayıs 1975 sonrası gayriresmi bir savaş daha başlatmışlardır vietnam'a, bu amerikalılar agent blue isminde bir ilaç üretiyorlar, bu ürettikleri ilaç, toprak ile temas edince toprağı tamamen kurutacak bir madde, pirinç gibi vietnam'ın temel gıda kaynaklarını kullanılamaz, tüketilemez hale getiren cinsten.
savaş boyunca zaten bol bol bu ilacı kullanıyor amerika ama vurucu kısım vietnam'dan çekildiği kısımda başlıyor, verebilecekleri en büyük zararı vermeye karar verip çekildikleri her kısma bu ilacı serpiyorlar.
bu ilaç onlarca yıl boyunca sürecek olan büyük bir yemek kıtlığına sebebiyet veriyor, zira topraktan verim alacakları hiçbir şey olmuyor vietnamlı kardeşlerimizin, yetmiyor bir de amerika tarafından ambargo yiyorlar.
sovytler, çin ve küba gibi devletler yardım etmeye çalışıyor ama ne fayda... sonrası mı? kapitalizmin en göreceli yanı olan giysi üretim fabrikalarında köle gibi çalışmaya giden süreç başlıyor.
devamını gör...
ağırınıza giden sözler
burda çalışmak istiyorsan bu düzene (her şeye itaat) uyacaksın.
devamını gör...
pesketaryen
diyetisyen dawn jackson blatner tarafından ortaya çıkarılmış yemek alışkanlığı.
pesketaryenler vejetaryenlerin aksine eti hayatlarından tamamen çıkarmazlar. genelde denizden yakalanmış hayvanları yemeyi tercih ederler.
balıkların gelişmemiş sinir sistemi olduğunu düşünen fakat kırmızı et yemekten en az vejetaryenler kadar çekinen pesketaryenler süt peynir bal gibi besinleri de yiyebilirler. bu yüzden vejetaryenliğin alt dalı olduğunu söyleyebiliriz.
ismini esnek ve vejetaryen kelimelerinin birleşiminden alan beslenme şeklinin kalp sağlığını iyileştirdiği, diyabet rahatsızlıklarının önüne geçtiği, kilo vermeyi kolaylaştırdığı, karbon ayak izini ve kanser riskini azalttığı kanıtlanmıştır.
pesketaryen beslenen insanlarda b12 vitamini ,çinko, demir, kalsiyum, omega-3 yağ asitleri gibi besin eksiklikleri olabilir. fakat belli takviyeler ile bunun önüne geçebilmek mümkündür.
benim gibi kırmızı et ile arası olmayıp, balıksız da yaşayamayan insanlar için uygun olduğunu düşünüyorum. kendinizi vejetaryen olarak sınıflandıramıyorsanız pesketaryen olarak sınıflandırabilirsiniz.
çevrenizden ''o neymiş ya'' , ''daha neler duyacağız acaba ''gibi tepkiler alsanız da et yemediğinizi söylediğinizde gelen ''vejetaryen misin?'' sorusuna ''hayır pesketaryenim'' diyerek, oluşan kafa karışıklığını bir nebze azaltabilirsiniz.
pesketaryenler vejetaryenlerin aksine eti hayatlarından tamamen çıkarmazlar. genelde denizden yakalanmış hayvanları yemeyi tercih ederler.
balıkların gelişmemiş sinir sistemi olduğunu düşünen fakat kırmızı et yemekten en az vejetaryenler kadar çekinen pesketaryenler süt peynir bal gibi besinleri de yiyebilirler. bu yüzden vejetaryenliğin alt dalı olduğunu söyleyebiliriz.
ismini esnek ve vejetaryen kelimelerinin birleşiminden alan beslenme şeklinin kalp sağlığını iyileştirdiği, diyabet rahatsızlıklarının önüne geçtiği, kilo vermeyi kolaylaştırdığı, karbon ayak izini ve kanser riskini azalttığı kanıtlanmıştır.
pesketaryen beslenen insanlarda b12 vitamini ,çinko, demir, kalsiyum, omega-3 yağ asitleri gibi besin eksiklikleri olabilir. fakat belli takviyeler ile bunun önüne geçebilmek mümkündür.
benim gibi kırmızı et ile arası olmayıp, balıksız da yaşayamayan insanlar için uygun olduğunu düşünüyorum. kendinizi vejetaryen olarak sınıflandıramıyorsanız pesketaryen olarak sınıflandırabilirsiniz.
çevrenizden ''o neymiş ya'' , ''daha neler duyacağız acaba ''gibi tepkiler alsanız da et yemediğinizi söylediğinizde gelen ''vejetaryen misin?'' sorusuna ''hayır pesketaryenim'' diyerek, oluşan kafa karışıklığını bir nebze azaltabilirsiniz.
devamını gör...
trailer trash
beş para etmeyen karanvancı diye çevirebileceğimiz, karavan çöpü anlamına da gelebilecek bir yakıştırma sözüdür.
bu söz amerika birleşik devletlerinde düşük sosyo-ekonomik bir sınıfta yer alan ve karavan parklarında yaşayan insanları aşağılamak için kullanılır.
sınıfsal ayrımlar sadece kast sistemine atfedilmiş gibi görünse de aslında hiç de öyle değildir. kapitalizm sınıfsal ayrılıkları sımsıkı kucaklayan bir sistemdir. bu sistemde tutunamayan insanlar da kendilerine alternatif yaşam tarzları üretip hayatta kalmaya çalışıyorlar.
karavan parkları da bu alternatif yaşam tarzları ve alanlarından biri. elbette karavan parkında yaşayanların tümünü alt sınıf sayamayız. bunu zevk için yapıp lüks karavanlarda belli dönemler geçirenler de var ama başlıktaki tanım karavan parklarına mahkum olanlar için.
chloe zhao’nun yazıp yönettiği ve en iyi film, en iyi kadın oyuncu ve en iyi yönetmen dallarında oscar ödülü kazanan nomadland filminde anlatılan insanlar da trailer trash tanımlamasına dahil oluyor. bu harika filmi izlediğiniz zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız.
bu sözde beni rahatsız eden şey amerika ile ilgili birçok konuda olduğu gibi merhamet eksikliği. çarpık bir düzende tutunmayı başaramayan insanlara anlayış göstermek yerine onlarla alay edip onları aşağılamak tam bir amerikan geleneği olsa gerek.
bu söz amerika birleşik devletlerinde düşük sosyo-ekonomik bir sınıfta yer alan ve karavan parklarında yaşayan insanları aşağılamak için kullanılır.
sınıfsal ayrımlar sadece kast sistemine atfedilmiş gibi görünse de aslında hiç de öyle değildir. kapitalizm sınıfsal ayrılıkları sımsıkı kucaklayan bir sistemdir. bu sistemde tutunamayan insanlar da kendilerine alternatif yaşam tarzları üretip hayatta kalmaya çalışıyorlar.
karavan parkları da bu alternatif yaşam tarzları ve alanlarından biri. elbette karavan parkında yaşayanların tümünü alt sınıf sayamayız. bunu zevk için yapıp lüks karavanlarda belli dönemler geçirenler de var ama başlıktaki tanım karavan parklarına mahkum olanlar için.
chloe zhao’nun yazıp yönettiği ve en iyi film, en iyi kadın oyuncu ve en iyi yönetmen dallarında oscar ödülü kazanan nomadland filminde anlatılan insanlar da trailer trash tanımlamasına dahil oluyor. bu harika filmi izlediğiniz zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız.
bu sözde beni rahatsız eden şey amerika ile ilgili birçok konuda olduğu gibi merhamet eksikliği. çarpık bir düzende tutunmayı başaramayan insanlara anlayış göstermek yerine onlarla alay edip onları aşağılamak tam bir amerikan geleneği olsa gerek.
devamını gör...
bir kadını kırmadan ona şişman olduğunu söylemek
büyük sevaptır.
siz söylemeseniz kadın kilolu olduğundan haberi bile olmayacaktı zaten. yani nerden bilsin kadın kilo aldığını? allah razı olsun
hala böyle düşünceli, zeki,herşeye karışması gerektiğini düşünen insanlar var.
siz söylemeseniz kadın kilolu olduğundan haberi bile olmayacaktı zaten. yani nerden bilsin kadın kilo aldığını? allah razı olsun
hala böyle düşünceli, zeki,herşeye karışması gerektiğini düşünen insanlar var.
devamını gör...
tavuklu pilav
hayat kurtaran bir yemektir, ekonomik ve lezzetlidir, öğrenci dostudur. çakarsın bir tavuklu pilav açık ayran bakarsın işine gücüne uzun süre tok tutar. sarhoşken de cenazede de keyif veren nadir unsurlardandır. gece serhoşken efenime söyleyim ketçap sıkanı mı istersin, tavuk yerine salata koyduran mı istersin, yanına bir kavanoz cin biber yiyen mi istersin. sen tavuk döner dürüm seversin ama cenazene tavuklu pilav gelir, seviniz bu güzide nimeti. afiyet sağlık olsun sözlük.
devamını gör...
fernando pessoa
" ben senin her zaman aradığın ve asla bulamayacağın kimseyim."
devamını gör...
sex education
çok keyifli bir netflix dizisi. bu dizi alttan alta olması gerekeni işliyor. gençlerin kafasındaki seks algısını değiştiriyor bir nevi alt metni çok hoş o yüzden. ayrıca çekilen yer neresi bilmiyorum ama insan izlerken orada yaşamak istiyor öyle güzel.
devamını gör...
anlamsızlık
bazen başka bir galaksiden bu dünyayı ilk kez ziyaret gelmiş biri olduğumu düşündüğümde dünyaya bakıp gördüğüm şeydir.
bu belki benim yeterince zeki olmamandan kaynaklanıyor olabilir, belki ilk kez gördüğüm şeylere anlam verme konusunda çok beceriksiz ve yeterli düşünce gücüne sahip olmayan biri olabilirim. ama gerçekten baktığım her şey bana anlamsız geliyor zaman zaman. bunların bazılarını not defterimde listelemişim bir zamanlar:
ütünün anlamsızlığı: ütü kullanan birini ilk kez görsem çok anlamsız gelir bana. plastik ve metalden yapılmış bir aleti ısıtarak kumaşların üzerinde gezdirmek. şu an bile manasız gelse de ilk kez görsem aklım almazdı sanırım.
paranın anlamsızlığı: üzerine resimler basılı renkli kağıtları değiş tokuş ederek bütün dünyanın anlam yükünü bu kağıtlara yüklemek galaksi gezgini bir insanolunbiraz’ın anlam vermeyeceği bir şey olurdu, aslında şu an da biraz öyle.
el sıkışmanın anlamsızlığı: bir şeyleri kavramak tutmak için tasarlanmış olan organların bir karşılaşma esnasında karşılıklı olarak bir birini kavraması bu sahneye ilk kez tanık olan zavallı bir zihinde anlamsızlık fırtınasına neden olabilirdi.
maddelerin hepsinin buraya yazma niyetinde değilim. ama baktığım her yerde anlamsızlık görüyor oluşuma bir anlam veremiyorum.
bu belki benim yeterince zeki olmamandan kaynaklanıyor olabilir, belki ilk kez gördüğüm şeylere anlam verme konusunda çok beceriksiz ve yeterli düşünce gücüne sahip olmayan biri olabilirim. ama gerçekten baktığım her şey bana anlamsız geliyor zaman zaman. bunların bazılarını not defterimde listelemişim bir zamanlar:
ütünün anlamsızlığı: ütü kullanan birini ilk kez görsem çok anlamsız gelir bana. plastik ve metalden yapılmış bir aleti ısıtarak kumaşların üzerinde gezdirmek. şu an bile manasız gelse de ilk kez görsem aklım almazdı sanırım.
paranın anlamsızlığı: üzerine resimler basılı renkli kağıtları değiş tokuş ederek bütün dünyanın anlam yükünü bu kağıtlara yüklemek galaksi gezgini bir insanolunbiraz’ın anlam vermeyeceği bir şey olurdu, aslında şu an da biraz öyle.
el sıkışmanın anlamsızlığı: bir şeyleri kavramak tutmak için tasarlanmış olan organların bir karşılaşma esnasında karşılıklı olarak bir birini kavraması bu sahneye ilk kez tanık olan zavallı bir zihinde anlamsızlık fırtınasına neden olabilirdi.
maddelerin hepsinin buraya yazma niyetinde değilim. ama baktığım her yerde anlamsızlık görüyor oluşuma bir anlam veremiyorum.
devamını gör...
ssuuddee
tüm davalı ve davacılara ayrı ayrı bildirim yapılmasına
gelmemeleri halinde mevcutlu olarak getirilmelerine
mevcut durumun vehameti göz önünde bulundurularak duruşmanın beş dakika içinde başlamasına oy birliği ile karar verilmiştir.
gelmemeleri halinde mevcutlu olarak getirilmelerine
mevcut durumun vehameti göz önünde bulundurularak duruşmanın beş dakika içinde başlamasına oy birliği ile karar verilmiştir.
devamını gör...
doctor fate
gerçek ismi kent nelson olan bir dc comics karakteri . kendisi antik tanrı bilge nabu tarafından eğitilmiştir ve kendisine anubis'in muskası ve kaderin pelerini olmak üzere birçok büyülü güç takdim edilmiştir. nabu'nun kent nelson'a verdiği en önemli bir diğer güç ise kaderin miğferidir. o olmadan da başarılı bir büyücüdür ama yetenek olarak daha kısıtlıdır.

ayrıca injustice 2 'de mevcut bulunan bir karakter.

ayrıca injustice 2 'de mevcut bulunan bir karakter.
devamını gör...