bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
          terapi gibi sese sahip yazar "marikaki"
      
  devamını gör...
birinden vazgeçme eşiği
          “kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.
canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.
gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden “sen” olduğun için vazgeçtim.
bencil olduğun için vazgeçtim.
bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.
ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.
bu yüzden ben de senden vazgeçtim.”
frida kahlo
  canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.
gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden “sen” olduğun için vazgeçtim.
bencil olduğun için vazgeçtim.
bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.
ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.
bu yüzden ben de senden vazgeçtim.”
frida kahlo
devamını gör...
heves kırmak için yaratılmış insan
          validem..
her daim heves kırar.. ve kendini asla sorgulamaz..
  her daim heves kırar.. ve kendini asla sorgulamaz..
devamını gör...
domates çorbası
          en sevdiğim çorba. tabii mis kokulu yaz domatesiyle yapılacak...
      
  devamını gör...
çukulata tenli kaymak yüzlü döşü kıllı yakışıklı
          şu videodaki ablanın bahsettiği yakışıklıdır:
okan bayülgen'e ekmek çıkarmış; bana, 10 yıl öncesinin fidyosunu hortlattırtmıştır. ama neden bu sabah da gülmeyelim azizim, değil mi? hıı hııı
işbu başlıktaki çukulata, yazım yanlışı değildir. bu yakışıklının çukulatası sizin bildiğiniz çukulatalara benzemez.*
  okan bayülgen'e ekmek çıkarmış; bana, 10 yıl öncesinin fidyosunu hortlattırtmıştır. ama neden bu sabah da gülmeyelim azizim, değil mi? hıı hııı
işbu başlıktaki çukulata, yazım yanlışı değildir. bu yakışıklının çukulatası sizin bildiğiniz çukulatalara benzemez.*
devamını gör...
ısparta'daki durum bizi pek rahatsız etmedi
          valla bizi de rahatsız etmedi. elektrik lüks oğlum size meşaleden fazlası kafanızı karıştırır sizin.
      
  devamını gör...
puslu kıtalar atlası
          ihsan oktay anar'ın tarihi gibi gözüken fantastik romanıdır. birbirinden farklı karakterleriyle, gözünüzü kapatıp canlandırabileceğiniz kadar güzel betimlemeleriyle muhteşem bir kitap.
bazılarının sıkıcı ve anlamsız bulduğunu görünce kitabı kendim yazmışım gibi çok üzülüyorum. uzun zamandır en sevdiğim kitap olan rüzgarın gölgesi'ni geçerek bir numaraya ulaştı. bir kitap anca bu kadar tat verebilir.
  bazılarının sıkıcı ve anlamsız bulduğunu görünce kitabı kendim yazmışım gibi çok üzülüyorum. uzun zamandır en sevdiğim kitap olan rüzgarın gölgesi'ni geçerek bir numaraya ulaştı. bir kitap anca bu kadar tat verebilir.
devamını gör...
utopia
          2013-2014 senelerinde ingiliz channel 4'te yayınlanmış, (bkz: where is jessica hyde?) repliği ve daha bir çok detayı ile şahsım nezdinde unutulmaz, efsane düzeyine erişmiş dizi.
kadın, yaşlı, çocuk demeden leblebi gibi adam öldürülen, renk ve kadrajları ile kendine aşık eden dizi.
(bkz: fiona o'shaughnessy) gibi bir bebekle tanışmamı, tek taraflı da olsa çok çok sevmemi de sağlamıştır, kedi canını, kocaman gözlerini yerün senin. eved.
  kadın, yaşlı, çocuk demeden leblebi gibi adam öldürülen, renk ve kadrajları ile kendine aşık eden dizi.
(bkz: fiona o'shaughnessy) gibi bir bebekle tanışmamı, tek taraflı da olsa çok çok sevmemi de sağlamıştır, kedi canını, kocaman gözlerini yerün senin. eved.
devamını gör...
bağlaç olan de'yi bitişik ek olan de'yi ayrı yazan kişi
          aslında doğrusu çok basittir.
de'yi çıkardığınızda, cümlenin anlam bütünlüğü bozulmuyorsa ayrı yazılır.
ama eğer bozuluyorsa birleşik yazılması gerekir. hemen bir örnek verelim:
- senin kalemin bende. şimdi buradaki de'yi çıkardığımızda, cümlenin anlam bütünlüğü bozulur.
- ben de seni seviyorum. buradaki de'yi çıkardığımızda, gördüğünüz üzere cümlenin anlam bütünlüğü bozulmuyor.
yazmadan önce kafanızda çok ufak bir muhakeme yaparsanız doğru şekilde yazarsınız.
  de'yi çıkardığınızda, cümlenin anlam bütünlüğü bozulmuyorsa ayrı yazılır.
ama eğer bozuluyorsa birleşik yazılması gerekir. hemen bir örnek verelim:
- senin kalemin bende. şimdi buradaki de'yi çıkardığımızda, cümlenin anlam bütünlüğü bozulur.
- ben de seni seviyorum. buradaki de'yi çıkardığımızda, gördüğünüz üzere cümlenin anlam bütünlüğü bozulmuyor.
yazmadan önce kafanızda çok ufak bir muhakeme yaparsanız doğru şekilde yazarsınız.
devamını gör...
back to the future
          geleceğe dönüş filmi hollywood'daki en iyi selam göndermelerin yapıldığı filmlerin başında gelir. johnny b. good sahnesi de; en iyi gönderme sahnelerinden birisidir. şöyle ki;
marty; 1985 yılından 1955 yılına zaman yolculuğu yapan bir gençtir. 1955 yılına geldiğinde; olayların akışı içerisinde, sahneye çıkacak bir gitaristin elinden yaralanmasından dolayı sahnede gitar çalması istenir marty'den, o da kabul eder ve çalar. ancak onun ritmi gerek orkestra gerekse de dinleyenler tarafından sevildiği için bir şarkı daha çalmasını isterler. 1985 yılındaki okuldaki seçmelerde beğenilmeyen marty, 1955'te beğenilmenin yarattığı ego ile çalmaya başlar, çaldığı şarkı işte bu johnny be good şarkısıdır.
gönderme işte burada başlıyor. çünkü o şarkı henüz yazılmamış/bestelenmemiştir. gerçekten o şarkı chuck berry tarafından 1959 yılında piyasaya sürülmüştür. marty 1985'ten, 1985te edindiği tüm bilgilerle geldiği için bu şarkıyı ezbere bilir, fakat haliyle 1955te yaşayan hiç kimse orkestra da dahil bu şarkıyı bilmez. bu sebeple de marty şarkıya başlamadan önce der ki; "bu şarkı eskilerdendir, şey yani benim geldiğim yerde eskiler bilir" tarzında saçmalıyor. sonrasında çaldıkça ritmiyle tüm salondakileri içine alan şarkı çok beğenilir çünkü daha önce hiç duyulmamıştır.
ve işte göndermenin can alıcı sahnesi geliyor.
marty şarkıyı can hıraç bir şekilde çalmaya devam ederken, arkadaki solist sahneden çıkıp telefonla birini arıyor ve diyor ki;
m: hey chuck. ben marvin.
c: (hangi marvin? )
m: kuzenin marvin berry. hani şu uzun zamandır aradığın tını vardı ya; sanırım onu buldum.. işte bak dinle..
ve chuck berry'ye şarkıyı dinletir.
yani şarkıyı besteleyen chuck berry'nin nereden ilham aldığını anlatmak için çok akıllıca bir gönderme ve selamlama çeşidi.
buna benzer bir gönderme de, yukarda bahsettiğim okul seçmelerinde yapılır.
marty ve arkadaşları "huey lewis and the news" grubunun "the power of love" şarkısını hard rock tarzda söylemektedirler. bu sebeple de jüri tarafından beğenilmemişlerdir. ancak buradaki gönderme jüridedir. çünkü jüride bulunan öğretmenlerden bir tanesini şarkının gerçek sahibi huey lewis oynamaktadır ve marty'e
"ı'm afraid your just too darn loud" (korkarım ki çok gürültücüsünüz) demektedir.
what a humour maaaannn !!!
daha buna benzer çok gönderme dolu olan geleceğe dönüş film serisi, çoğu kimse farkında olmasa bile cem yılmazın gora-arog-yahşi batı üçlemesine ve içindeki esprilere de esin kaynağı olmuştur. arif ve 216 da az köfte değildir gönderme konularında..
  marty; 1985 yılından 1955 yılına zaman yolculuğu yapan bir gençtir. 1955 yılına geldiğinde; olayların akışı içerisinde, sahneye çıkacak bir gitaristin elinden yaralanmasından dolayı sahnede gitar çalması istenir marty'den, o da kabul eder ve çalar. ancak onun ritmi gerek orkestra gerekse de dinleyenler tarafından sevildiği için bir şarkı daha çalmasını isterler. 1985 yılındaki okuldaki seçmelerde beğenilmeyen marty, 1955'te beğenilmenin yarattığı ego ile çalmaya başlar, çaldığı şarkı işte bu johnny be good şarkısıdır.
gönderme işte burada başlıyor. çünkü o şarkı henüz yazılmamış/bestelenmemiştir. gerçekten o şarkı chuck berry tarafından 1959 yılında piyasaya sürülmüştür. marty 1985'ten, 1985te edindiği tüm bilgilerle geldiği için bu şarkıyı ezbere bilir, fakat haliyle 1955te yaşayan hiç kimse orkestra da dahil bu şarkıyı bilmez. bu sebeple de marty şarkıya başlamadan önce der ki; "bu şarkı eskilerdendir, şey yani benim geldiğim yerde eskiler bilir" tarzında saçmalıyor. sonrasında çaldıkça ritmiyle tüm salondakileri içine alan şarkı çok beğenilir çünkü daha önce hiç duyulmamıştır.
ve işte göndermenin can alıcı sahnesi geliyor.
marty şarkıyı can hıraç bir şekilde çalmaya devam ederken, arkadaki solist sahneden çıkıp telefonla birini arıyor ve diyor ki;
m: hey chuck. ben marvin.
c: (hangi marvin? )
m: kuzenin marvin berry. hani şu uzun zamandır aradığın tını vardı ya; sanırım onu buldum.. işte bak dinle..
ve chuck berry'ye şarkıyı dinletir.
yani şarkıyı besteleyen chuck berry'nin nereden ilham aldığını anlatmak için çok akıllıca bir gönderme ve selamlama çeşidi.
buna benzer bir gönderme de, yukarda bahsettiğim okul seçmelerinde yapılır.
marty ve arkadaşları "huey lewis and the news" grubunun "the power of love" şarkısını hard rock tarzda söylemektedirler. bu sebeple de jüri tarafından beğenilmemişlerdir. ancak buradaki gönderme jüridedir. çünkü jüride bulunan öğretmenlerden bir tanesini şarkının gerçek sahibi huey lewis oynamaktadır ve marty'e
"ı'm afraid your just too darn loud" (korkarım ki çok gürültücüsünüz) demektedir.
what a humour maaaannn !!!
daha buna benzer çok gönderme dolu olan geleceğe dönüş film serisi, çoğu kimse farkında olmasa bile cem yılmazın gora-arog-yahşi batı üçlemesine ve içindeki esprilere de esin kaynağı olmuştur. arif ve 216 da az köfte değildir gönderme konularında..
devamını gör...
sosyal fobi
          muhtemel sorunum.  bir o kadar insan içinde olmak isteyip bir o kadar da olamamak.
      
  devamını gör...
şibumi
          “bildiğin gibi şibumi, sıradan, olağan görünümlerin altında yatan gizli üstünlükleri anlatır. şöyle düşün: o kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. o kadar dokunaklı bir olay ki, güzel olmasına gerek yok. o kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. şibumi demek, bilgiden çok anlayış demek. ifade dolu bir sessizlik demek. kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçakgönüllülük demek. sanatta şibumi zarif bir basitliği ifade eder. buna sabi denir. felsefedeyse kendini wabi olarak gösterir. büyük bir ruhsal rahatlıktır ama pasiflik değildir. bir insanın kişiliğindeyse...nasıl söylemeli... hakimiyet peşinde olmayan otorite mi? onun gibi bir şey.” (s.84)
“amerikalılar hayat standardını, yaşamın kalitesiyle karıştırıyorlardı. fırsat eşitliğini örgütlenmiş beceriksizler ordusuyla, ataklığı cesaretle, sertliği erkeklikle, özgürlüğü serbestlikle, çok laf etmeyi canlılıkla, eğlenceyi zevkle karıştırdıkları gibi. bütün bu karışıklıkların sonucu olarak da tabii adaletin yanlızca eşit olanlar arasında eşitlik sağlayacağı gerçeğini göremiyor, herkes arasında eşitlik sağlayabileceği hayaline kapılıyorlardı.”
japon kültürünü, japon strateji oyunu go'yu, shibumi felsefesini, sakuralar eşliğinde çıplak elle adam öldürme sanatını, nikolai hel'i tanıyoruz bu kitapta . gerilim, aksiyon, felsefe ve hepsinden biraz var.
yıllar önce okumuştum. çok çok sevmiştim. yeniden okuma zamanı gelmiş.
  “amerikalılar hayat standardını, yaşamın kalitesiyle karıştırıyorlardı. fırsat eşitliğini örgütlenmiş beceriksizler ordusuyla, ataklığı cesaretle, sertliği erkeklikle, özgürlüğü serbestlikle, çok laf etmeyi canlılıkla, eğlenceyi zevkle karıştırdıkları gibi. bütün bu karışıklıkların sonucu olarak da tabii adaletin yanlızca eşit olanlar arasında eşitlik sağlayacağı gerçeğini göremiyor, herkes arasında eşitlik sağlayabileceği hayaline kapılıyorlardı.”
japon kültürünü, japon strateji oyunu go'yu, shibumi felsefesini, sakuralar eşliğinde çıplak elle adam öldürme sanatını, nikolai hel'i tanıyoruz bu kitapta . gerilim, aksiyon, felsefe ve hepsinden biraz var.
yıllar önce okumuştum. çok çok sevmiştim. yeniden okuma zamanı gelmiş.
devamını gör...
ibrahim kaypakkaya
          bu toprakların yetiştirdiği en büyük devrimcidir kendisi. tkp/ml'nin kurucusu ve genç yaşına rağmen bir çok yayın çıkarmış bir aydın gençtir. 25 yaşında diyarbakır cezaevinde devlet tarafından öldürülmüştür.
      
  devamını gör...
contre sainte-beuve
          proust'un eleştiri yaparken bile insanı derin hayallere daldırabileceğinin en temel kanıtı olan eser. dilimize sainte-beuve'ye karşı olarak çevrilmiştir. denemelerden oluşan contre sainte beuve, fransız yazar ve edebiyat eleştirmeni olan charles augustin sainte-beuve'e karşı eleştiri niteliği taşıyan denemelerden oluşuyor. yalnız şu var ki aslında tamamlanmış olduğu kesin değil çünkü proust öldükten sonra basılmış bundan ötürü eksik veya kaybolmuş parçaları olması muhakkak. marcel proust'un eserlerini okuyanlar şüphesiz charles baudelaire ve honore de balzac'ın gözden kaçmayacak esintilerini hissetmişlerdir; proust, contre sainte beuve'da eleştirilerini ağırlıkta olarak bu isimlerin üzerinden yapıyor. à la recherche du temps perdu (kayıp zamanın izinde) eserini okumadan önce muhakkak göz gezdirilmesi taraftarıyım aksi büyük bir eksiklik olacaktır. zaten bir kere proust'un hayal alemine dalanlar tekrar onun cümlelerinin içinde kaybolma isteği ile lanetlenir. marcel proust okuyorsanız kişisel önerim zaten daima roza hakmen çevirisi olacaktır.
--- alıntı ---
sainte-beuve et baudelaire : c’était d’ailleurs … un homme d’esprit ( !) assez aimable à ses heures (en effet, il lui (à baudelaire) écrivait « j’ai besoin de vous voir comme antée de toucher la terre ») et très capable d‘affection (c’est en effet tout ce qu’il a à dire sur l’auteur des fleurs du mal, sainte-beuve nous a déjà dit de même que stendhal était modeste et flaubert bon garçon).
et en revanche s’il la peint, il donne du prix aux choses les plus vulgaires ; il pourrait en donner au snobisme, si au lieu de peindre ce qu’il est dans la société, c’est-à-dire rien, comme l’amour, le voyage, douleur réalisés, il cherchait à le retrouver dans la couleur irréelle – seule réelle – que le désir des jeunes snobs met sur la comtesse aux yeux violets, qui part dans sa victoria les dimanches d’été.
--- alıntı ---
  --- alıntı ---
sainte-beuve et baudelaire : c’était d’ailleurs … un homme d’esprit ( !) assez aimable à ses heures (en effet, il lui (à baudelaire) écrivait « j’ai besoin de vous voir comme antée de toucher la terre ») et très capable d‘affection (c’est en effet tout ce qu’il a à dire sur l’auteur des fleurs du mal, sainte-beuve nous a déjà dit de même que stendhal était modeste et flaubert bon garçon).
et en revanche s’il la peint, il donne du prix aux choses les plus vulgaires ; il pourrait en donner au snobisme, si au lieu de peindre ce qu’il est dans la société, c’est-à-dire rien, comme l’amour, le voyage, douleur réalisés, il cherchait à le retrouver dans la couleur irréelle – seule réelle – que le désir des jeunes snobs met sur la comtesse aux yeux violets, qui part dans sa victoria les dimanches d’été.
--- alıntı ---
devamını gör...
normal sözlük'te yazarlara kurucu üye unvanı verilsin kampanyası
          bana kurmay kurucu üye yazın lütfen, herkes haddini bilecek saksı değilim bennn!!!
(bkz: ne önemi var böyle şeylerin)
  (bkz: ne önemi var böyle şeylerin)
devamını gör...
caner taslaman
          duymak istedikleri şeyleri söyleyenleri alkışlayıp, söylemeyenleri de yuhalayan insanlar için zaten gri alan yoktur.  
kutuplara yanlamamış insan zaten takdir görmez. kendisi hakkında reformist, mucizeci, ayet bükücü gibi etiketler de bu düşüncenin ürünüdür.
kendisinin birkaç kitabını okudum. görüşleri hakkında yorum yapmayacağım fakat bir fikir ortaya atan ve gerekçeleri ile temellendiren insan için karşı mahallenin çocuğu muamelesi yapmayı doğru bulmam ve dinlemeye değer bulurum.
  kutuplara yanlamamış insan zaten takdir görmez. kendisi hakkında reformist, mucizeci, ayet bükücü gibi etiketler de bu düşüncenin ürünüdür.
kendisinin birkaç kitabını okudum. görüşleri hakkında yorum yapmayacağım fakat bir fikir ortaya atan ve gerekçeleri ile temellendiren insan için karşı mahallenin çocuğu muamelesi yapmayı doğru bulmam ve dinlemeye değer bulurum.
devamını gör...
ara ara açıp kendi yazdıklarını okuyan yazar
          ara ara mı? kendi profilimden çıkmıyorum ki.
      
  devamını gör...

