"sevdiğiniz size dünyanın en güzeli/yakışıklısı gibi gelmiyorsa bir yerde sıkıntı vardır." demek istediğim insanlardır.
devamını gör...

yeryüzündeki en yaygın bağımlılıklardan biridir.

kahve ve çay, ucuz ve rahat ulaşılabilirliği, üstüne legal oluşuyla bugün hemen herkesin hayatında. eşsiz kokusu, kıvamı ve çeşitli işlenme türleriyle bizi içine çeken, rahatlamamızı sağlayan içecekler bunlar. öyle ki sigarasını kahvesiz/çaysız içemeyen, bir fincan kahve olmadan güne başlayamayan milyonlarca insan var. her ne kadar bu örnekler size çok masum gelse de, yüzünüzü güldürse de bu çay ve kahve çılgınlığı, kafein bağımlılığını da beraberinde getiriyor.

sadece çay ve kahveden örnek vermiş olsam da meşrubat olarak içtiğimiz hemen her içecekte kafein bulunuyor (çikolatalı her şey, soğuk çay ve kola gibi çeşitli endüstriyel içecekler). öyle ki kafeinsiz diye satılan kahvelerin dahi bir fincanında 4 mg kadar kafein bulunduğu söyleniyor. bir bardak çayda 40-80 mg, bir fincan kahvede ise 70-100 mg kafein bulunduğu su götürmez bir gerçek (tabi ki çayın demliliği ve kahvenin sertliği, işleme biçimine göre kafein miktarları değişebilir).

kafein bağımlısı olduğumuzu nasıl anlarız?
bir gün içinde ortalama ne kadar kahve, çay ve endüstriyel içecek tükettiğinizi hesaplayabilirsiniz. günde ortalama 7-8 bardak çayla birlikte 2-3 fincan kahve içen hemen her insanda kafein bağımlılığı baş gösteriyor. ilk başlarda günde 300 mg ile temelleri atılır, daha sonraları bu miktar 700 mg'ın üstüne çıkar. kafein bağımlılarının günlük aldıkları kafein miktarı 700 mg civarlarında dolaşıyor.

bununla birlikte vücuduna yeterli miktarda kafein almayan bağımlılar, belli bir noktadan sonra uyku problemleri, halsizlik, konsantrasyon eksikliği, motivasyon düşüklüğü, düşünsel aktivitede yavaşlama ve asabiyet gibi belli başlı belirtiler gösteriyor.

günde 4-5 fincan kahve içen ve 10 bardak çayın altına düşmeyen bir bağımlı olarak tanımımı yazdım, kahve-sigara yapmaya gidiyorum... *
devamını gör...

oturan tavuk diye bir kavram yoktur. kafes tipi üretim vardır. tavuklar çok küçük kafeslerde üreticinin onlara belirlediği gündüz ve gece süreleri içinde yumurtlamaya zorlanırlar. gezemezler böyle bir imkanları yoktur. antibiyotik verileceği zaman toplu şekilde verilir. tavuk çiftliklerinde hergün onlarca tavuk durduğu yerde ölür.

serbest gezen tavuk ise belli bir alan dahilinde gezen, çeşitli otlara ulaşabilen, kafasına göre toprakta eşinebilen bir tavuktur. aynı zamanda serbest gezen tavukların arasında horozlarda olur ve horozlu tavuk yumurtası daima daha lezzetli ve protein açısından besleyici olur.

peki bu nasıl anlaşılır? yumurtayı bir kaseye kırdığınız zaman sarısını dağıtmadan bakarsanız üstünde küçük beyaz bir noktacık görürsünüz bu horozlu yumurtadır.
devamını gör...

günahla ekilen tohum
kâbusla irkilen toplum
ne yaptınız bu gençlik için, ha? tarihle övünün
dövündük her ölümün, her yenilginin ardından
alınan ders ne? kader

panorama harem (2004)
devamını gör...

herkesin dışarıda maskeyle dolaşması. takmayana ceza kesiyorlar o derece..
devamını gör...

leyla ile mecnun izlerken takıldı yine aklıma, gece bunu mırıldana mırıldana ders çalışıcaz anlaşılan.
buradan
devamını gör...

bir cahit sıtkı tarancı şiiri.

son iki dize kendi ve orhan veli gibi şairlerin yaşam felsefesini özetler biraz da:

'her mihnet kabulüm, yeter ki
gün eksilmesin penceremden!''
devamını gör...

bonservisi elinde olan erkek kişisidir, 3 büyüklerden teklif bekliyordur
devamını gör...

birini yapıp diğerini aksatırsanız çekeceğiniz vicdan azabı da bir o kadar artar. ertelememek en güzel yöntemdir. biraz plan program ile her şey düzene koyulabilir.
devamını gör...

(bkz: vay anam vay neler dönmüş serhat ya)
devamını gör...

edebiyat, sanat, felsefe, tarih ve ekonomi gibi konularda beyin fırtınası işlevi görüyor.
devamını gör...

psikolojik şiddet uygulanması, ezilmesi, yok edilmesi gereken bir lanet adeta şeytan işi olarak görürler. sebebi 'günah' olmasıdır. hoşgörü ve saygı esirgenir genelde. yayılması durumunda herkesin dinsizleşip sapıtacağı, birbirine atlayacağı düşünülür. ve daha da büyük bir şehvetle şiddet uygulanması gerekliliği konusunda toplum elele verir.
aman ha, sakın sevmeyin, sevilmeyin. sonra şeytanla halay çekerken bulursunuz kendinizi. birini beğendiyseniz yere sümüklü mendilinizi atın ve uslu uslu bekleyin olur mu.
devamını gör...

(bkz: benevolent sexism)

iyiliksever cinsiyetçilik yapınca cinsiyetçilik yapmamış olmuyorsunuz. bir canlının doğurarak başka bir canlı hayata getirmesi güzel veya bir başkasının deyişiyle ''mucizevi'' gelebilir, buna saygı duyarım. lakin bir kadının en güzel yanı doğurabilmesi deyince doğurmak üzerine programlanmış bir robottan bahsediliyor gibi bir algı oluşuyor.
kimse anne olmak zorunda değildir dememe gerek yok sanırım, 21. yüzyıldayız ya hani, bu bilinir diye düşünüyorum. anca rüyamda tabii, orası ayrı.
devamını gör...

özellikle duman grubunun hüzünlü şarkılarında olan;

ahu ile kaan kavga etmişlerdi... cümlesiyle başlayan o uzun hikaye
devamını gör...

evet doğru başkanım :)

ikiside germen ırkıdır, iskandinavlar da dahil.

bu moğol-türk benzerliği gibi birşey ama
yada kürt -pers
ingiliz-alman
hispanicler bir ( portekiz - ispanyol)

hem ırki olarak hem dil olarak aynı familyadalar.

ama alman kızları daha güzel, bince hahaha.
devamını gör...

yıllar önce, uyuz alt kat komşumuzun, balkonda petekli bal sakladığı bir sıra, o balkonu bulamayan az akıllılarının bizim balkonda fink atanları.
bir gün, bir tanesini haşin bir gazete darbesi ile yere serdim.
kızlardeşim sen git, yalınayak o arının üzerine bas. öyle bir çığlık attı öyle bir çığlık attı. arı kardeş öldükten sonra da sokabiliyormuş onu öğrendik.
kardeşimin 3 gün okula gidemedi.
büyükler bana çok kızdı.
o gün bu gün, öldürdüğüm arıyı en yakın
çöpe atarım.
devamını gör...

lord kitchener tarafından yazılıp harry belafonte tarafından seslendirilen artık ikonik bir hal almış şarkıdır.

harry belafonte’nin jump up calypso albümünde yer alan şarkı ilk yayınlanmasının ardından 9 sene geçince harry belafonte tarafından seslendirilerek ün kazanmıştır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
trinidad tobago kökenli olan ve sömürgeci hükümetlere ve valilere bir başkaldırı niteliği taşıyan ancak oldukça ritmik ve coşturucu bir melodiye sahip olan calpyso tarzında bir şarkıdır.

zaten harry belafonte jamaika asıllı bir şarkıcıdır ve bir insan hakları savunucusudur. ayrıca çok renkli bir kişiliğe de sahip olan belafonte amerika’da kalipsonun kralı olarak da anılır.

şarkının dünya çapında üne kavuşması ise ne belofante’nin mükemmel yorumu ne de şarkının insanı sürükleyen ritmi sayesinde olmuştur. şarkıya sahip olduğu ünü kazandıran ve onlarca coverının yapılmasına neden olan hayran mı olsam nefret mi etsem karar veremediğim yönetmen tim burton’ın beetlejuice filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

filmin önemli bir sahnesinde kullanılan şarkı lydia deetz karakterini canladıran winona rider’ın ve ona eşlik eden ailenin sevimli ama korkutucu dansları eşliğinde kullanılmıştır.
devamını gör...

"erkek olarak fark yaratmak isterseniz sadece kibar olun.
çünkü o kulvarda fazla rekabet yok".
diyen zeki ve güzel sarışın.
devamını gör...

lütfen rammstein çalsın lutfenn.
devamını gör...

ama kafamız nasıl güzel biliyo musun?
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim