acı
          acının türleri vardır. bir ordu gibidir. kademeleri, komutanları, emirleri vardır. korkutucudur. silahlarını çıkardığı zaman, üstünüze doğru başlayan taarruza karşı sakince kılıcı kınından çıkarıp pozisyon almak yeterli değildir. kendinizi çoğaltıp karşınızdaki orduya karşı savaşmanız, yaralanmanız hatta ölmenizde olasıdır. acının askerleri öylesine şuursuzdurki bazen birkaç kişilikte olsalar, az da olsalar saldırırlar. yenildiklerindede size kendi hikayelerini anlatıp sizi o savaş meydanının ortasında ağlatabilirler. sizi aciz bırakabilmek için ellerinden geleni yaparlar. acziyet, acının zaferidir.
acı, insanı biçimlendirir ancak acının çekiç darbeleri bazen öyle sert gelir ki, bu bir şekillendirme değil, o mermer yatağında duran şeklinize kocaman bir çiziktir. bazen de üstünüzdeki parçayı koparıverir.
insan, tüm hislerinden kurtulsada, tüm duygulardan arınıp tamamen hissizleşse de insana tekrar bir şeyler hissettirebilecek tek duygu acıdır. çok gariptir ki acı, bir insanı hissizleştirebilecek yegane şeydir aynı zamanda.
panzehiri ve zehri yine kendisi olan bu şahane duygunun içindeyseniz eğer, kılıcınızla ona saldırırken kendinizi de kesip biçmemenizde oldukça zordur.
  acı, insanı biçimlendirir ancak acının çekiç darbeleri bazen öyle sert gelir ki, bu bir şekillendirme değil, o mermer yatağında duran şeklinize kocaman bir çiziktir. bazen de üstünüzdeki parçayı koparıverir.
insan, tüm hislerinden kurtulsada, tüm duygulardan arınıp tamamen hissizleşse de insana tekrar bir şeyler hissettirebilecek tek duygu acıdır. çok gariptir ki acı, bir insanı hissizleştirebilecek yegane şeydir aynı zamanda.
panzehiri ve zehri yine kendisi olan bu şahane duygunun içindeyseniz eğer, kılıcınızla ona saldırırken kendinizi de kesip biçmemenizde oldukça zordur.
devamını gör...
john everett millais
          1829 - 1896 yılları arasında yaşamış ingiliz ressam ve illüstratör.
pre-raphaelite brotherhood'un kurucularından biridir.
henüz 11 yaşındayken royal academy schools'a girmiştir. bu kadar genç yaşta yeteneklerinin keşfedilmesi ve geliştirilmesiyle zamanının en önemli ressamlarından biri olmuştur.
pre-raphaelite brotherhood'un kurucu üyesi olarak, akademik sanatta hüküm süren normlara isyan eden dante gabriel rossetti ve william holman hunt gibi sanatçılarla birlikte bağları kuvvetli bir sanatçı grubuna katılmış oldu. pek çok kişi tarafından ingiliz sanatının ilk avangart hareketi olarak kabul edilen pre-raphaelite brotherhood ilhamlarını jan van eyck ve albrecht dürer gibi (raphaelite öncesi) sanatçılardan aldı ve onlar gibi millais de ilham almak için doğrudan doğaya baktı.
millais'in detaylara neredeyse takıntılı ilgisi, pre-raphaelite tarzının en önemli özelliklerinden biri olmuştur. gerçekten de pre-raphaelite resimlerde, çirkinlik gösterme pahasına bile olsa ince ayrıntılara sadık kalınır ve bu bu yüzden de zamanının birçok eleştirmeni bu akımı onaylamamıştı.
millais, iskoç manzaralarından etkilenen vincent van gogh başta olmak üzere birçok farklı sanatçıya ilham kaynağı oldu. ayrıca figürlerinin birçoğunu resmettiği gizem havası ve pre-raphaelite tarzından uzaklaştıktan sonra yaptığı pek çok resmindeki belirsiz anlatılar ve figürler estetik hareketinin önünü açtı.
the knight errant

a huguenot on st. bartholomew's day

ophelia
 
      
  pre-raphaelite brotherhood'un kurucularından biridir.
henüz 11 yaşındayken royal academy schools'a girmiştir. bu kadar genç yaşta yeteneklerinin keşfedilmesi ve geliştirilmesiyle zamanının en önemli ressamlarından biri olmuştur.
pre-raphaelite brotherhood'un kurucu üyesi olarak, akademik sanatta hüküm süren normlara isyan eden dante gabriel rossetti ve william holman hunt gibi sanatçılarla birlikte bağları kuvvetli bir sanatçı grubuna katılmış oldu. pek çok kişi tarafından ingiliz sanatının ilk avangart hareketi olarak kabul edilen pre-raphaelite brotherhood ilhamlarını jan van eyck ve albrecht dürer gibi (raphaelite öncesi) sanatçılardan aldı ve onlar gibi millais de ilham almak için doğrudan doğaya baktı.
millais'in detaylara neredeyse takıntılı ilgisi, pre-raphaelite tarzının en önemli özelliklerinden biri olmuştur. gerçekten de pre-raphaelite resimlerde, çirkinlik gösterme pahasına bile olsa ince ayrıntılara sadık kalınır ve bu bu yüzden de zamanının birçok eleştirmeni bu akımı onaylamamıştı.
millais, iskoç manzaralarından etkilenen vincent van gogh başta olmak üzere birçok farklı sanatçıya ilham kaynağı oldu. ayrıca figürlerinin birçoğunu resmettiği gizem havası ve pre-raphaelite tarzından uzaklaştıktan sonra yaptığı pek çok resmindeki belirsiz anlatılar ve figürler estetik hareketinin önünü açtı.
the knight errant

a huguenot on st. bartholomew's day

ophelia
 
      devamını gör...
sevilen şarkının en vurucu sözleri
          şu an o akşam aklımda
ama çok zaman önceydi
yaralarımız ağır değildi
yine de bağışladım ben hep seni
hem seni hem de kendimi
o kadar yoktun ki...
  ama çok zaman önceydi
yaralarımız ağır değildi
yine de bağışladım ben hep seni
hem seni hem de kendimi
o kadar yoktun ki...
devamını gör...
kafana göre galatasaray
          galatasaray’a mağlubiyetlerden sonra sitem edemediğimiz zamanlar bakıp bakıp hüzünlendiğimiz bir duvar yazısıdır. 

insan çocukluk aşkına kızamıyor. mağlup olacağını anlayınca maç devam ederken bir öfke doluyor insanın içine ama maç bitince kızgınlık kalmıyor. sonuçta bize her sevdadan geriye kalan sadece galatasaray.
ne yapsa sineye çekmeye alıştık. bu akşam da mağlubuz. zaten hangi sevdadan galip çıktık ki. ama yine de kızgın değiliz. maçtan sonra formamı çıkarmadım çünkü renkleri hala biri, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de, içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı.
bizi sevenleri üzmeyelim baba dediği için taçsız kral metin oktay, biraz vefasız buldum galatasaray’ı bu sene. ama içimde de bir inanç var hala. yirmi iki sene evvel saatlerce ayakta izlediğim maçı hatırlıyorum, hani popescu’nun son penaltıyı attığı o mayıs gecesini.
olmasa da olur bu sene de. ama olsa sanki bu kırgınlıklar geçer gibi. olmasa da olur yine de. ben sevmeye devam ediyorum galatasaray’ı.
kafana göre galatasaray. biz yürüyoruz sessiz ve kederli.
  
insan çocukluk aşkına kızamıyor. mağlup olacağını anlayınca maç devam ederken bir öfke doluyor insanın içine ama maç bitince kızgınlık kalmıyor. sonuçta bize her sevdadan geriye kalan sadece galatasaray.
ne yapsa sineye çekmeye alıştık. bu akşam da mağlubuz. zaten hangi sevdadan galip çıktık ki. ama yine de kızgın değiliz. maçtan sonra formamı çıkarmadım çünkü renkleri hala biri, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de, içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı.
bizi sevenleri üzmeyelim baba dediği için taçsız kral metin oktay, biraz vefasız buldum galatasaray’ı bu sene. ama içimde de bir inanç var hala. yirmi iki sene evvel saatlerce ayakta izlediğim maçı hatırlıyorum, hani popescu’nun son penaltıyı attığı o mayıs gecesini.
olmasa da olur bu sene de. ama olsa sanki bu kırgınlıklar geçer gibi. olmasa da olur yine de. ben sevmeye devam ediyorum galatasaray’ı.
kafana göre galatasaray. biz yürüyoruz sessiz ve kederli.
devamını gör...
aşk hayatını bir replik ile anlat
          ben senin hayatının bir bölümünde yer aldım ama sen benim hayatımın tamamıydın.
not: seni seviyorum (2007)
  not: seni seviyorum (2007)
devamını gör...
karma puanını harcamaya kıyamamak
          an itibariyle sonunda 500 puanı toplamış oldum. sözlük içinde bir kişisel iletim bile yok diye zırlamıştım vakti zamanında bilenler bilir. kampanyalar başlatmıştım "brave'e kişisel ileti alacağız" kampanyası... 
500 puan olduğunu görünce koşa koşa kafa store yollarını arşınladım. ancak ne mi oldu? eline 50 krş tutuşturulup dondurma alsın diye bakkala gönderilmiş bebe gibi kaldım orada. 50 kuruşumu çikolataya ve yumi yuma mı bölüştürsem yoksa en başından beri hedefim olan dondurmayı kazanmanın, başarmanın verdiği gurur edasıyla alıp toz mu olsam ikilemine düştüm. bütün özellikler çekici geliyor, tüm rozetler ışıl ışıl her yer sanki pavyon gözümde. nasıl da kıyıp harcayacağım puanımı bilemiyorum. her 0.001 biriminde kan var göz yaşı var, destek var, omuz vermiş yazar tanelerimin emeği var. normal hayatımda da hep böyle olmuştur, istediğim an elde edemediğim şeyler hep çok kıymetliydi. halbuki parası neyse verip alabilsek umrumda olmayacak.
yağdır mevlam kendime rozet alacağım deyip entry'i bitiriyorum.
not: çocuklar karma puan dilenmiyorum yanlış anlaşılmasın jdkd yalnızca duygularını uçlarda yaşayan bir çiçeğim. ayrıca dilensem karma puan mı dilenirim allasen. sizleri seviyorum. <3
(bkz: üzerinden 14 bin lira çıkan dilenci)
  500 puan olduğunu görünce koşa koşa kafa store yollarını arşınladım. ancak ne mi oldu? eline 50 krş tutuşturulup dondurma alsın diye bakkala gönderilmiş bebe gibi kaldım orada. 50 kuruşumu çikolataya ve yumi yuma mı bölüştürsem yoksa en başından beri hedefim olan dondurmayı kazanmanın, başarmanın verdiği gurur edasıyla alıp toz mu olsam ikilemine düştüm. bütün özellikler çekici geliyor, tüm rozetler ışıl ışıl her yer sanki pavyon gözümde. nasıl da kıyıp harcayacağım puanımı bilemiyorum. her 0.001 biriminde kan var göz yaşı var, destek var, omuz vermiş yazar tanelerimin emeği var. normal hayatımda da hep böyle olmuştur, istediğim an elde edemediğim şeyler hep çok kıymetliydi. halbuki parası neyse verip alabilsek umrumda olmayacak.
yağdır mevlam kendime rozet alacağım deyip entry'i bitiriyorum.
not: çocuklar karma puan dilenmiyorum yanlış anlaşılmasın jdkd yalnızca duygularını uçlarda yaşayan bir çiçeğim. ayrıca dilensem karma puan mı dilenirim allasen. sizleri seviyorum. <3
(bkz: üzerinden 14 bin lira çıkan dilenci)
devamını gör...
nickaltına yazılınca mutlu olan yazar
          tanimlara bak dünyanın en güzel hissi yazan mi dersin, içim kıpır kıpır oluyor yazan mi dersin, feriha'yı görünce içinde mahluk kelebeklerin uçtuğu halil gibi oluyorum diyen mi dersin... hazzı doruklarda,soluğu nickalti giren yazarın profilinde alıyorum yazan mi dersin , 1 saat aç kalmış somer şef gibi mutluluğun tadını damağımda hissediyorum diyen mi dersin, numarasını yazıp ayni nickaltini bir de sms'le yazar mısın diyen mi dersin... dersin de dersin. 
öylesine içten yazmışsınız ki o mutluluğu ben bile hissettim şuan.
t: düşmanı olana korku, dostu olana mutluluk veren hadise.benim ise hiç yaşamadığım mutluluk. lan yoksa?
  öylesine içten yazmışsınız ki o mutluluğu ben bile hissettim şuan.
t: düşmanı olana korku, dostu olana mutluluk veren hadise.benim ise hiç yaşamadığım mutluluk. lan yoksa?
devamını gör...
banyoda yapılan hatalar
          2 metrekarelik duşakabinin içinde varoluşunu sorgulamaktır.
      
  devamını gör...
yalnızlık
          yalnızlık öyle basite indirgenebilecek bir duygu değil. belki de evrenin en derin, en huzursuz edici ve en tutkulu duygusu. yalnızım diyor insanlar. ben yalnızım, tıpkı tek başına büyümüş çınar gibi. fakat bu mudur yalnızlık? etrafında kimsenin olmaması? hayır, dostlarım, hayır...
yalnızlık insan sayısıyla ölçülemez. yalnızlık, bu dünyada tek başımıza olmadığımızı anladığımızda çözülür.
kişiye güvenip onu severek. onu sonsuzlukta kucaklayıp üstüne titreyerek. bütün bunları yapabilen varsa bu dünyada, gelsin beni bulsun. ona çok iyi bir arkadaş, çok iyi bir dost, çok iyi bir sevgili, çok iyi bir eş olurum.
fakat bütün bunlar benim hayalperestliğimin ürünü olmasın sakın?
kalkıp da bana haykırsanız, "ey, hayalperest! uyan bu hülyalardan! sakla kederini! kalbini sertleştir! yalanlara kanma!" haklı olduğunuzu kabul ederdim. fakat ben dediklerime bile şu an inanamıyorum. gerçekten de dediklerim doğru olsa bile, bu doğrunun bu yüzyılda yaşayabileceğine inanamıyorum. tıpkı biz insanlar gibi.
durduk yere kederleniyoruz bu dünya portresi karşısında. kimimiz yitip gidiyor şakağına dayadığı altıpatlar sonrasında. kimimizse sindiriyor kendini bu paslı atlas örtünün altına.
yalnızım. elimde içki şişeleri, bir şeyler bekliyorum. beklemek yersiz. hareket etmek gerekir derseniz, yine haklısınız. herkesin haklı olduğu bu dünyada, işte, adı konulur yalnızlığın.
hanımlar ve baylar! haykırıyorum tekrardan! yalnızım! gözlerimden yaşlar boşanıyor! biri alsın, gizlesin kederimi. uyutsun beni yalanlarıyla.
  yalnızlık insan sayısıyla ölçülemez. yalnızlık, bu dünyada tek başımıza olmadığımızı anladığımızda çözülür.
kişiye güvenip onu severek. onu sonsuzlukta kucaklayıp üstüne titreyerek. bütün bunları yapabilen varsa bu dünyada, gelsin beni bulsun. ona çok iyi bir arkadaş, çok iyi bir dost, çok iyi bir sevgili, çok iyi bir eş olurum.
fakat bütün bunlar benim hayalperestliğimin ürünü olmasın sakın?
kalkıp da bana haykırsanız, "ey, hayalperest! uyan bu hülyalardan! sakla kederini! kalbini sertleştir! yalanlara kanma!" haklı olduğunuzu kabul ederdim. fakat ben dediklerime bile şu an inanamıyorum. gerçekten de dediklerim doğru olsa bile, bu doğrunun bu yüzyılda yaşayabileceğine inanamıyorum. tıpkı biz insanlar gibi.
durduk yere kederleniyoruz bu dünya portresi karşısında. kimimiz yitip gidiyor şakağına dayadığı altıpatlar sonrasında. kimimizse sindiriyor kendini bu paslı atlas örtünün altına.
yalnızım. elimde içki şişeleri, bir şeyler bekliyorum. beklemek yersiz. hareket etmek gerekir derseniz, yine haklısınız. herkesin haklı olduğu bu dünyada, işte, adı konulur yalnızlığın.
hanımlar ve baylar! haykırıyorum tekrardan! yalnızım! gözlerimden yaşlar boşanıyor! biri alsın, gizlesin kederimi. uyutsun beni yalanlarıyla.
devamını gör...
ilk kez deniz görüldüğünde hissedilenler
          4-5 yaşlarında ilk kez denizi görmüştüm. gördüğüm yer de bodrum kalesi taraflarıydı. sonsuza uzanan bir mavilik, ilk görüşte aşk varsa eğer onu tanımlar benim için. çocuk masumluğunda bir sevgi ya da aşk. sonradan öğrendim ki kartal tibet’in başrolünde oynadığı o çılgın ahtapotlu filminin çekildiği yerlermiş. 3 yıl önce tekrar aynı yere gittim, eski halinden eser yok oraların...
      
  devamını gör...
intihar girişiminde bulunan sözlük yazarı
          ben bir filmde görmüştüm.* orda; eğer intihar etmeyip beklersen, hayatının geri kalanını merak etmiyor musun? yani farzet ki intihar etmiş gibisin. o şekilde yaşayarak hayatının devamında belki güzel şeyler olacak ve sen tam da bu güzel şeyleri elde edecekken hayatına son verdin. zaten her insan ölümlüdür. ne olursa olsun kendi hayatına son vermek kadar kötü bir karar olamaz. hani derler ya en aydınlık zaman en zifiri karanlıktan sonradır diye. bence insanın ikinci annesi yaşadığı olumsuzluklardır. insanı bunlar büyütür. 
      
  devamını gör...
fakirliğini tek cümleyle anlat
          ona x kilo tavuk alırız. her şeyi ama her şeyi tavuk kuruna çevirmek olabilir mesela.
      
  devamını gör...
bilim ve teknik dergisi
          yıllık abone olduğum tek dergi, diğerlerini denk geldikçe alıyorum.
      
  devamını gör...
başarısız yemek yapma anısı
          tatli yapma anım var. şöyle ki;
birgün teyzemin bir dostu bana "çok güzel yemek yapıyorsun. senin tatlıların da güzel olur. bana trilice yapta yiyeyim. çok severim." dedi. bende o iltifatin bana verdiği özgüvenle hemen kabul ettim. ertesi gün hiç trilice yapmamis olan ben, malzemeleri aldım başladım yapmaya. trilice fiyasko oldu. rezil olmamak adına çareler aramaya başladım ve evin karsisindaki pastaneden 4 dilim alıp ben yapmışım gibi yolladım. tabi bunlar öve öve bitiremediler. pastane trilicesi gibi olmuş. harika olmuş falan diye. benim olmayan bir başarıyla iltifatlari kabul edip ovundum ama o günden sonra bir daha trilice yapmadim hatta önünden dahi gecmedim.
  birgün teyzemin bir dostu bana "çok güzel yemek yapıyorsun. senin tatlıların da güzel olur. bana trilice yapta yiyeyim. çok severim." dedi. bende o iltifatin bana verdiği özgüvenle hemen kabul ettim. ertesi gün hiç trilice yapmamis olan ben, malzemeleri aldım başladım yapmaya. trilice fiyasko oldu. rezil olmamak adına çareler aramaya başladım ve evin karsisindaki pastaneden 4 dilim alıp ben yapmışım gibi yolladım. tabi bunlar öve öve bitiremediler. pastane trilicesi gibi olmuş. harika olmuş falan diye. benim olmayan bir başarıyla iltifatlari kabul edip ovundum ama o günden sonra bir daha trilice yapmadim hatta önünden dahi gecmedim.
devamını gör...
örnek vatandaş (yazar)
          kafa sözlük'ün bilen, öğreten, paylaşan ve yorumlayan bilir kişisi. yeri gelir bir kelime öğretir, yeri gelir bir deyim; bazen herhangi bir yeri, bazen bir eseri, bazense herhangi bir şeyi. böylesine engin bir bilgi fabrikasıdır işte. ürettikçe üretir. ve her halükarda bir şeyler katabilir insana. ne de güzel yapar.*
var olsun.
  var olsun.
devamını gör...
ilk kez gidilen bir anadolu şehrinde otelde tek başına gecelemek
          büyük kentlerden pek çıkmamış kişiler için depresif ve travmatik bir tecrübedir. soyulma ve darp edilme korkusu yaşanır. sokaklar fazla karanlık ve sessizdir. otel personeli genelde prezantabl olmaz.
      
  devamını gör...
alternatif prezervatif sloganları
          biz prezervatifi de bahisi de iyi biliriz.
      
  devamını gör...





