sevdiğin kişiye bir şarkı armağan et
sözlükte okumaktan zevk aldığım tüm yazar arkadaşlarıma, henüz keşfedemediğim yeni yazarlara ve tüm iyi insanlara ...
devamını gör...
hayatınızın mottosu olan sözler
her şey geçer. her şey unutulur. kendini bir felaketin içinde kaybetmenin manası yoktur.
devamını gör...
35 yaşından sonra meslek değiştirmek
34'e geldiğim şu aylarda bunu düşünüyorum.
çok farklı mesleklerde çalıştım. yani bayağı bayağı farklı 'ne alaka be bunlar?' denebilecek şeyler.
müşteri temsilciliği, ön muhasebe, fotoğrafçılık, kasiyer, dadılık bunlar kısa kısa yaptıklarım. okuldan önce okul esnasında ve sonrası. devamında 4 yıla yakın öğretmenlik yaptım. nasıl yaptım ben de bilmiyorum. bir şekilde özel ve devlette önüme fırsatlar çıktı ve sınıf öğretmenliğiyle başladığım serüveni özel eğitim sınıfıyla bitirdim. serüven diyorum çünkü benim için çok zordu. çanta çanta kitap taşıyordum eve. ciddi ciddi oturup ders çalışıyor hatta özel eğitim bölümüne geçince bu alanda eğitim bile aldım. annem diyordu ki 'sen öğretmen misin, öğrenci mi? sen bu kadar çalışıyorsan o öğrenciler ne yapıyor?'. efem işin aslı tahmin edersiniz alan dışıyım. (iktisat ve sosyoloji okudum.) bu durumu kapatabilmek adına ciddi bir efor sarf ettim o yıllar. açıkçası gerek öğretmenlerden gerek idari kadrodan gerekse velilerden bu konuda takdir aldım.
ilçemiz küçük olduğundan tabi herkes herkesi tanıyor az çok bazı veliler benim alan dışı olmamı problem etmiş (ki etmeli tabi yani neden o bölümden okuyan biri değilde ben orada öğretmenlik yapıyorum olacak şey mi? ama malesef bu hala devam eden bir sorun. benim bile bir çok öğretmenim alan dışıymış ben bunu kendimde işin içine girince öğrendim. evet veliler haklı ama bizim eğitim sistemimizde bu çok normal. bir çok öğretmen atama beklerken ben ve benim gibileri yarı fiyatına çalıştıran bir sistem.)
müdür beye gidilip biz bu öğretmeni istemiyoruz bu alan dışıymış hem çocuklar diğer sınıflara göre çok geride berbat bir sistemi var demiş. tabi benim bunların hiç birinden haberim yok. leyla leyla geziyorum. bir gün müdür bey derse geldi. 'sınıfları geziyorum hocam biraz oturabilir miyim?' dedi. ben rutin bir durum sanıyorum tabi. biraz dinledi sonra 'hocam biraz çocuklara sorular sorabilir miyim?' dedi. tabi ki dedim. 'peki siz geldiğinizde hangi harfteydi bu çocuklar?' dedi. (o zaman elat yöntemiyle ve el yazısıyla ilerliyorduk. evet evet o kayıp yıllar. ben de zaten bu yüzden bayağı zorlandım.) a hocam dedim. yaklaşık 10 harf işlemiştik. 4 1. sınıf vardı ve biz müfredata göre ilerideydik. çünkü ben sınıflardan birinin öğretmeniyle koordineli gidiyor ondan destek alıyordum.
neyse efem müdür bey sorular sordu çocuklara. sonra teşekkür etti ve gitti. bu arada gitmeden çocuklara yarın öğlen hepinizin velisini okula çağırıyorum toplantı var dedi. ben tabi şaşırdım. yahu 10 sene önce işte ben daha 24 yaşlarındayım. hiç bir şey bilmiyorum bu işleyişlerle ilgili.
toplantı saatleri bir iki veli geldi yanıma 'hocam siz onların kusuruna bakmayın. biz sizden çok memnunuz, siz üzülmeyin' minvalinde cümleler kurdular. içimden diyorum yahu bunlar ne diyor. toplantı bitti aynı veliler koşa koşa yanıma geldi. 'hocam valla müdür bey haklarından geldi. sizin dersinize girmiş çocuklara sorular sormuş hepsi gayet iyiymiş. müdür bey o velileri bir azarladı görmeniz lazım' . ben tabi o an aydınlandım. sonra parçalar birleşti. bir iki veli vardı sürekli gelip bana verdiğim ödevlere ilgili olsun derste işlediğim konularla ilgili olsun hesap sorar vari konuşmaya çalışıyorlardı. ilk zamanlar anlamaya çalıştım baktım hadsizlik yapıyorlar tersledim. her dakika okuldalar görmeniz lazım. yahu 1. sınıf bu neden bu çocuklara bu baskıyı uyguluyorsunuz. tenefüslerde oturup çocuklarla ders yapıyorlardı. ben tenefüslerde çıkmıyor ve öğrenim zorluğu olan 3, 4 çocuğa ders veriyordum. şaşkınlıkla izliyordum onları. bir gün hatta hademe abimiz gidip müdüre hocam banu hanımın kapısında veliler kapıyı dinliyor demiş. sonra işte olaylar patladı ve azar toplantısına kadar gitti iş.
müdür bey beni karşısına alıp tüm detayları anlattı ve bana 'bakın banu hanım ben okulumda kaos istemem. sizi milli eğitim gönderdi evet ama eğer ben sizi yetersiz görsem buna devam etmezdim. bu okulda ben ne öğretmenler gördüm. kadrolu sınıf öğretmenleri bizzat çocuklara gerekli özeni göstermezken, harfleri yanlış öğretirken siz okuldaki en iyi öğretmenlerden oldunuz' dedi. ben tabi hem gurur duydum hem üzüldüm. o sene sistem değişmişti ve tüm öğretmenler bocalıyordu. ben temiz bir zihinle gelmiştim evet sistem zordu ama ben sıfırdım. aldığım destek ve eğitimlerle diğer öğretmenleri yakalamıştım bunu zaten kendimde biliyordum. sonraki günler bir iki öğretmen teneffüste gelip beni öğretmenler odasına çağırdı. bana tavsiyelerde bulundu ve özellikle destek aldığım 20 yıllık sınıf öğretmeni bir daha tenefüslerde burada ol lütfen dedi. kendinden veriyorsun ama görüyorsun kimseye yaranamıyorsun. amacım yaranmak değildi aslında türkçe konuşmayı bile doğru düzgün bilmeyen o çocuklara okumayı öğretmekti.
bazı okullarda ücretli öğretmenler pek sevilmezmiş, her iş onlara yıkılırmış ve dışlanırlarmış bizim okulda hiç öyle olmadı. öğretmenler bizleri adeta bağırlarına basıyordu. zaten bir çoğunun yaşı vardı. bizlere kızları gibi davranıyorlardı. müdür bey zaten çok mükemmel bir adamdı. o sene öyle bitti. sonra müdür bey beni özel eğitim sınıfına geçirdi. size burası daha uygun hocam çünkü siz çocuklarla bütünleşiyorsunuz dedi. ne demekse o hahah. böyle böyle geçti seneler.
muhasebe sorumlusu, insan kaynakları personeli, satış sorumlusu, yav bir iki kere ev temizliğine, seraya ve bahçeler meyve toplamaya gittim. beden işi pek bana göre değilmiş bunu anladım. bir çok işte çalıştım belki şuan aklıma bile gelmiyor. sonra bir gün yazarlık yapmaya başladım. itiraf ediyorum bir dönem tarot, kahve ve çeşitli fallar baktım. benim için amaç hep paraydı bunları yaparken. çünkü ailesinden bağımsız yaşayan bir insandım bir şekilde o para o eve girmeliydi ve benim iş beğenmeme lüksüm yoktu.
neyse efem velhasıl kelam bu ara yeni bir arzum var. sokak çocuklarına bakmak. yani bir veteriner yanına kapak atmaya çalışıyorum hahah. tabi 2 yıllık bölümünü yazdık. okuyacağız ve devamında ne olacak göreceğiz.
canınız ne istiyorsa onu yapın. evet bir zamanlar benimde maddi sıkıntılarım vardı ve ev temizliğine kadar gittim ama şartlarınız o kadar zor değilse neden olmasın. neden istediğiniz bir mesleğe geçmeyesiniz. evet belki 20 yaşlarında bir gence göre daha zor adapte olabilir ve öğrenebilirsiniz ama ben eminim ki istendiğinde yapılmayacak şey yok. hadi bakalım pamuk hayallerimizi saçalım şuralara 3, 5 yıl sonra nerelerdeyiz görelim. bir başarı hikayesi mi yoksa bir bozgun mu? hahah hiç sanmam ben bizlere güveniyorum. sizde kendinize güvenin.
sevgiler...
çok farklı mesleklerde çalıştım. yani bayağı bayağı farklı 'ne alaka be bunlar?' denebilecek şeyler.
müşteri temsilciliği, ön muhasebe, fotoğrafçılık, kasiyer, dadılık bunlar kısa kısa yaptıklarım. okuldan önce okul esnasında ve sonrası. devamında 4 yıla yakın öğretmenlik yaptım. nasıl yaptım ben de bilmiyorum. bir şekilde özel ve devlette önüme fırsatlar çıktı ve sınıf öğretmenliğiyle başladığım serüveni özel eğitim sınıfıyla bitirdim. serüven diyorum çünkü benim için çok zordu. çanta çanta kitap taşıyordum eve. ciddi ciddi oturup ders çalışıyor hatta özel eğitim bölümüne geçince bu alanda eğitim bile aldım. annem diyordu ki 'sen öğretmen misin, öğrenci mi? sen bu kadar çalışıyorsan o öğrenciler ne yapıyor?'. efem işin aslı tahmin edersiniz alan dışıyım. (iktisat ve sosyoloji okudum.) bu durumu kapatabilmek adına ciddi bir efor sarf ettim o yıllar. açıkçası gerek öğretmenlerden gerek idari kadrodan gerekse velilerden bu konuda takdir aldım.
ilçemiz küçük olduğundan tabi herkes herkesi tanıyor az çok bazı veliler benim alan dışı olmamı problem etmiş (ki etmeli tabi yani neden o bölümden okuyan biri değilde ben orada öğretmenlik yapıyorum olacak şey mi? ama malesef bu hala devam eden bir sorun. benim bile bir çok öğretmenim alan dışıymış ben bunu kendimde işin içine girince öğrendim. evet veliler haklı ama bizim eğitim sistemimizde bu çok normal. bir çok öğretmen atama beklerken ben ve benim gibileri yarı fiyatına çalıştıran bir sistem.)
müdür beye gidilip biz bu öğretmeni istemiyoruz bu alan dışıymış hem çocuklar diğer sınıflara göre çok geride berbat bir sistemi var demiş. tabi benim bunların hiç birinden haberim yok. leyla leyla geziyorum. bir gün müdür bey derse geldi. 'sınıfları geziyorum hocam biraz oturabilir miyim?' dedi. ben rutin bir durum sanıyorum tabi. biraz dinledi sonra 'hocam biraz çocuklara sorular sorabilir miyim?' dedi. tabi ki dedim. 'peki siz geldiğinizde hangi harfteydi bu çocuklar?' dedi. (o zaman elat yöntemiyle ve el yazısıyla ilerliyorduk. evet evet o kayıp yıllar. ben de zaten bu yüzden bayağı zorlandım.) a hocam dedim. yaklaşık 10 harf işlemiştik. 4 1. sınıf vardı ve biz müfredata göre ilerideydik. çünkü ben sınıflardan birinin öğretmeniyle koordineli gidiyor ondan destek alıyordum.
neyse efem müdür bey sorular sordu çocuklara. sonra teşekkür etti ve gitti. bu arada gitmeden çocuklara yarın öğlen hepinizin velisini okula çağırıyorum toplantı var dedi. ben tabi şaşırdım. yahu 10 sene önce işte ben daha 24 yaşlarındayım. hiç bir şey bilmiyorum bu işleyişlerle ilgili.
toplantı saatleri bir iki veli geldi yanıma 'hocam siz onların kusuruna bakmayın. biz sizden çok memnunuz, siz üzülmeyin' minvalinde cümleler kurdular. içimden diyorum yahu bunlar ne diyor. toplantı bitti aynı veliler koşa koşa yanıma geldi. 'hocam valla müdür bey haklarından geldi. sizin dersinize girmiş çocuklara sorular sormuş hepsi gayet iyiymiş. müdür bey o velileri bir azarladı görmeniz lazım' . ben tabi o an aydınlandım. sonra parçalar birleşti. bir iki veli vardı sürekli gelip bana verdiğim ödevlere ilgili olsun derste işlediğim konularla ilgili olsun hesap sorar vari konuşmaya çalışıyorlardı. ilk zamanlar anlamaya çalıştım baktım hadsizlik yapıyorlar tersledim. her dakika okuldalar görmeniz lazım. yahu 1. sınıf bu neden bu çocuklara bu baskıyı uyguluyorsunuz. tenefüslerde oturup çocuklarla ders yapıyorlardı. ben tenefüslerde çıkmıyor ve öğrenim zorluğu olan 3, 4 çocuğa ders veriyordum. şaşkınlıkla izliyordum onları. bir gün hatta hademe abimiz gidip müdüre hocam banu hanımın kapısında veliler kapıyı dinliyor demiş. sonra işte olaylar patladı ve azar toplantısına kadar gitti iş.
müdür bey beni karşısına alıp tüm detayları anlattı ve bana 'bakın banu hanım ben okulumda kaos istemem. sizi milli eğitim gönderdi evet ama eğer ben sizi yetersiz görsem buna devam etmezdim. bu okulda ben ne öğretmenler gördüm. kadrolu sınıf öğretmenleri bizzat çocuklara gerekli özeni göstermezken, harfleri yanlış öğretirken siz okuldaki en iyi öğretmenlerden oldunuz' dedi. ben tabi hem gurur duydum hem üzüldüm. o sene sistem değişmişti ve tüm öğretmenler bocalıyordu. ben temiz bir zihinle gelmiştim evet sistem zordu ama ben sıfırdım. aldığım destek ve eğitimlerle diğer öğretmenleri yakalamıştım bunu zaten kendimde biliyordum. sonraki günler bir iki öğretmen teneffüste gelip beni öğretmenler odasına çağırdı. bana tavsiyelerde bulundu ve özellikle destek aldığım 20 yıllık sınıf öğretmeni bir daha tenefüslerde burada ol lütfen dedi. kendinden veriyorsun ama görüyorsun kimseye yaranamıyorsun. amacım yaranmak değildi aslında türkçe konuşmayı bile doğru düzgün bilmeyen o çocuklara okumayı öğretmekti.
bazı okullarda ücretli öğretmenler pek sevilmezmiş, her iş onlara yıkılırmış ve dışlanırlarmış bizim okulda hiç öyle olmadı. öğretmenler bizleri adeta bağırlarına basıyordu. zaten bir çoğunun yaşı vardı. bizlere kızları gibi davranıyorlardı. müdür bey zaten çok mükemmel bir adamdı. o sene öyle bitti. sonra müdür bey beni özel eğitim sınıfına geçirdi. size burası daha uygun hocam çünkü siz çocuklarla bütünleşiyorsunuz dedi. ne demekse o hahah. böyle böyle geçti seneler.
muhasebe sorumlusu, insan kaynakları personeli, satış sorumlusu, yav bir iki kere ev temizliğine, seraya ve bahçeler meyve toplamaya gittim. beden işi pek bana göre değilmiş bunu anladım. bir çok işte çalıştım belki şuan aklıma bile gelmiyor. sonra bir gün yazarlık yapmaya başladım. itiraf ediyorum bir dönem tarot, kahve ve çeşitli fallar baktım. benim için amaç hep paraydı bunları yaparken. çünkü ailesinden bağımsız yaşayan bir insandım bir şekilde o para o eve girmeliydi ve benim iş beğenmeme lüksüm yoktu.
neyse efem velhasıl kelam bu ara yeni bir arzum var. sokak çocuklarına bakmak. yani bir veteriner yanına kapak atmaya çalışıyorum hahah. tabi 2 yıllık bölümünü yazdık. okuyacağız ve devamında ne olacak göreceğiz.
canınız ne istiyorsa onu yapın. evet bir zamanlar benimde maddi sıkıntılarım vardı ve ev temizliğine kadar gittim ama şartlarınız o kadar zor değilse neden olmasın. neden istediğiniz bir mesleğe geçmeyesiniz. evet belki 20 yaşlarında bir gence göre daha zor adapte olabilir ve öğrenebilirsiniz ama ben eminim ki istendiğinde yapılmayacak şey yok. hadi bakalım pamuk hayallerimizi saçalım şuralara 3, 5 yıl sonra nerelerdeyiz görelim. bir başarı hikayesi mi yoksa bir bozgun mu? hahah hiç sanmam ben bizlere güveniyorum. sizde kendinize güvenin.
sevgiler...
devamını gör...
kısa saçlı kadın
bence kadının en masalsı, en romansı, en destansı hali uzun saçlı hali. illa ki kısa olacaksa da enseye kadar kısa olması güzeldir.
devamını gör...
ihtiyaç olmamasına rağmen bir şeyler almak
bir tür hastalık. ölücülük olarak da bilinir. (bkz: donanımhaber ölücüleri) bunların en büyük örnedğidir. kampanya var demeniz yeterlidir onlar için biraz ucuzmu mutlaka alırlar. ihtiyaç olmuş yada olmamış hiç önemi yoktur.
devamını gör...
susmak
başlığı görünce aklıma gelen söz...sahi ne kadarını sustuk konuştuklarımızın?????
susuştu yüzün
bu ufukta bitiyor yüzün
ve başka bir gökyüzü başlıyor
komşu ellerle sarmalanıyorsun
yanıyorsun....
ne kadar övülsen az
avazım çıktığı kadar susuyorum
ismindeki sesli harfleri
mayınlı bir gülümsemeyle
senin karasularında olmak,
üstünde ilkbahar bir entari,
sanki
yeniden
eski bir öyküye başlamak...
yüzündeki o billur akşam kahvaltısı
sürgülerken özümü,
ne kadarını sustuk
konuştuklarımızın?....
yılmaz erdoğan
susuştu yüzün
bu ufukta bitiyor yüzün
ve başka bir gökyüzü başlıyor
komşu ellerle sarmalanıyorsun
yanıyorsun....
ne kadar övülsen az
avazım çıktığı kadar susuyorum
ismindeki sesli harfleri
mayınlı bir gülümsemeyle
senin karasularında olmak,
üstünde ilkbahar bir entari,
sanki
yeniden
eski bir öyküye başlamak...
yüzündeki o billur akşam kahvaltısı
sürgülerken özümü,
ne kadarını sustuk
konuştuklarımızın?....
yılmaz erdoğan
devamını gör...
entomophthora muscae
sineklerin beynini kontrol edip onları yüksek bir noktaya tırmandıran sonra da su bombası gibi patlatan parazitik bir mantar türü.
kelimenin anlamı latince "böcek yok eden" anlamına gelir.
çocukken çok sık şahit olduğum bir sırdı bu. genelde pencere camında ölü bir sinek ve etrafında beyaz bir leke olurdu.

bu sırrı çözmem lazımdı. acaba kendi kendine ölen bu sineklerin etrafındaki o bulutsu şey neydi? çocukken google da yok... benim teorim; sineğin mikroskopik bir şeyler tarafından öldürüldüğü, sinek öldükten sonra da bu mikroorganizmaların sineği terketmeye çalıştıkları ama fazla uzağa gidemeden kuruyup kaldıklarıydı. bir kaç ay önce google'da bir arama yaptım. "cloud around a dead fly on the window" yazdım, görsellere baktım. bir kaç sayfa sonra bingo! karşıma yukarıdaki görsel çıktı. onlarca yıllık sırrı çözmüştüm. inanın ne kadar mutlu olduğumu bilemezsiniz. çünkü bu sır hakkında türkçe hiç bir yazı yok. zaten bu parazitik mantarın türkçe adı da yok. (konuyla alakasız ama düşünsenize, elinizde bir alet var ve içinde sonsuz bilgi var. neyi merak ediyorsanız yazarsınız ve karşınıza bilgi gelir. gerçi bilimle alakalı türkçe bir şey bulamazsınız. hayal edin ya! akıllı telefonu newton'a anlattığınızı... "newton abi bak bu akıllı telefon. bunda dünyadaki bütün kitaplara ve bilgilere erişebilirsin. ama biz bunu magazin için kullanıyoruz." adam felç geçirirdi herhalde. elimizde sonsuz bir bilgi kaynağı var ama biz soru sormuyoruz. ne kadar acı.)
bu paraziti kapan sinek artık bir zombiye dönüşüyor. beyni kontrol eden parazit sineği yüksek bir noktaya çıkarıyor. sinek dilini zemine yapıştırıyor. kanatlarını iyice açıp o şekilde orada ölüyor. sinek ölürken bu mantar sineğin yağ dokusunu ve beynini sindirmeye başlıyor. sineğin vücudundaki bütün küçük delikleri de tıkayan mantar sindirim sonrası açığa çıkan basınçla sineği resmen patlatıyor. sineğin vücut deliklerinden çıkan sıvı haldeki spor'un hızı saatte 40km gibi inanılmaz bir hız.
biyolojiye bayılıyorum!
kelimenin anlamı latince "böcek yok eden" anlamına gelir.
çocukken çok sık şahit olduğum bir sırdı bu. genelde pencere camında ölü bir sinek ve etrafında beyaz bir leke olurdu.

bu sırrı çözmem lazımdı. acaba kendi kendine ölen bu sineklerin etrafındaki o bulutsu şey neydi? çocukken google da yok... benim teorim; sineğin mikroskopik bir şeyler tarafından öldürüldüğü, sinek öldükten sonra da bu mikroorganizmaların sineği terketmeye çalıştıkları ama fazla uzağa gidemeden kuruyup kaldıklarıydı. bir kaç ay önce google'da bir arama yaptım. "cloud around a dead fly on the window" yazdım, görsellere baktım. bir kaç sayfa sonra bingo! karşıma yukarıdaki görsel çıktı. onlarca yıllık sırrı çözmüştüm. inanın ne kadar mutlu olduğumu bilemezsiniz. çünkü bu sır hakkında türkçe hiç bir yazı yok. zaten bu parazitik mantarın türkçe adı da yok. (konuyla alakasız ama düşünsenize, elinizde bir alet var ve içinde sonsuz bilgi var. neyi merak ediyorsanız yazarsınız ve karşınıza bilgi gelir. gerçi bilimle alakalı türkçe bir şey bulamazsınız. hayal edin ya! akıllı telefonu newton'a anlattığınızı... "newton abi bak bu akıllı telefon. bunda dünyadaki bütün kitaplara ve bilgilere erişebilirsin. ama biz bunu magazin için kullanıyoruz." adam felç geçirirdi herhalde. elimizde sonsuz bir bilgi kaynağı var ama biz soru sormuyoruz. ne kadar acı.)
bu paraziti kapan sinek artık bir zombiye dönüşüyor. beyni kontrol eden parazit sineği yüksek bir noktaya çıkarıyor. sinek dilini zemine yapıştırıyor. kanatlarını iyice açıp o şekilde orada ölüyor. sinek ölürken bu mantar sineğin yağ dokusunu ve beynini sindirmeye başlıyor. sineğin vücudundaki bütün küçük delikleri de tıkayan mantar sindirim sonrası açığa çıkan basınçla sineği resmen patlatıyor. sineğin vücut deliklerinden çıkan sıvı haldeki spor'un hızı saatte 40km gibi inanılmaz bir hız.
biyolojiye bayılıyorum!
devamını gör...
1 şubat 2021 izmir depremi
tüm izmirli arkadaşlara geçmiş olsun. bu kötü günleri bir gün hep birlikte atlatacağız umarım.
devamını gör...
roxa
kendisiyle duman yoluyla haberleştiğimiz* yazar. zeki birisi ve tanımlarını takip ediyorum. kendisini de çok seviyorum. umarım önümüzdeki 500 yıl içinde daha hızlı haberleşebiliriz.*
devamını gör...
cumhurbaşkanının yetkilerinin sorgulanması sağlıklı değil
demokrasi olan ülkede herkes herkesi sorgulayabilir . eğer sorgulanamıyorsa demokrasi yoktur.
devamını gör...
doğu anadolu gözlemevi
erzurum'daki karakaya tepesi'nde yapılmakta olan, optik bölge ile yakın kızılötesi bölgede gözlemler yapması planlanan, kısaca dag olarak bilinen rasathane. proje, kalkınma bakanlığı ve atatürk üniversitesi desteğiyle atatürk üniversitesi astrofizik araştırma ve uygulama merkezi müdürlüğü bünyesinde yürütülüyor.
italya'dan getirilmesi planlanan 4 metre çaplı aynalı teleskobu, türkiye'nin en büyük teleskobu olacak. şimdilik rekor tübitak ulusal gözlemevi'ndeki teleskopta. o teleskop da yakın zamanda ülkemiz bilim insanları tarafından bir ötegezegen keşfinde kullanılmıştı. (bkz: hd 208897 b)
teleskobun adaptif optik sistemine sahip olması ve bulunduğu konum, gözlemler açısından birçok avantajı da beraberinde getiriyor.
dag projesi, 3 aşamalı bir proje olup;
- ilk aşaması teleskop, kubbe, binalar ve altyapısıyla gözlemevi kurulmasından oluşan dag projesi’dir (2012 – 2019),
- ikinci aşaması odak düzlemi aygıtları’nın (oda) alımı, tasarımı, yapımı ve bir optik laboratuvarı kurulmasından oluşan oda projesi’dir (2016 – 2019),
- üçüncü aşaması ise 4 m’ye kadar olan bütün ayna ve uzay – uydu ekipmanlarının kaplanacağı ayna kaplama sistemi’nden (aks) oluşan aks projesi’dir (2018 – 2020).
yazının tamamı için link

(görsel, static.daktilo. com'dan alıntıdır.)
italya'dan getirilmesi planlanan 4 metre çaplı aynalı teleskobu, türkiye'nin en büyük teleskobu olacak. şimdilik rekor tübitak ulusal gözlemevi'ndeki teleskopta. o teleskop da yakın zamanda ülkemiz bilim insanları tarafından bir ötegezegen keşfinde kullanılmıştı. (bkz: hd 208897 b)
teleskobun adaptif optik sistemine sahip olması ve bulunduğu konum, gözlemler açısından birçok avantajı da beraberinde getiriyor.
dag projesi, 3 aşamalı bir proje olup;
- ilk aşaması teleskop, kubbe, binalar ve altyapısıyla gözlemevi kurulmasından oluşan dag projesi’dir (2012 – 2019),
- ikinci aşaması odak düzlemi aygıtları’nın (oda) alımı, tasarımı, yapımı ve bir optik laboratuvarı kurulmasından oluşan oda projesi’dir (2016 – 2019),
- üçüncü aşaması ise 4 m’ye kadar olan bütün ayna ve uzay – uydu ekipmanlarının kaplanacağı ayna kaplama sistemi’nden (aks) oluşan aks projesi’dir (2018 – 2020).
yazının tamamı için link

(görsel, static.daktilo. com'dan alıntıdır.)
devamını gör...
popüler olmayan sözlük yazarlarının yazma amacı
popüler olmak için saçma saçma yapmadığımız ve arkadaş toplamadığımız için herkese enseye tokat gote saplak modunda gezmediğimiz için düzgün fikirlerimizi yazabiliyoruz ve bizim amacımız gercek fikirler paylaşmak ama popüler olanlar öyle mi onlar bok yazsa favlayıp beğenecek olduğunuz icin ego tatmincisi olmaktan ileri gidemezsiniz bebeklerim kendinize bunu yapmayın öptüm
devamını gör...
68 65 78 61 64 65 63 69 6d 61 6c
6b 6f 72 74 6b 6f 72 74 6b 6f 72 74 21 20 65 79 6c 75 6c 69 6e 67 20 77 61 73 20 68 65 72 65 2e*
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
işte geldim buradayım,
biraz zorlama olacak farkındayım,
almanya'dan çikolata getirmiş dayım,
hem de nusnackermiş fenalardayım.
biraz zorlama olacak farkındayım,
almanya'dan çikolata getirmiş dayım,
hem de nusnackermiş fenalardayım.
devamını gör...
sevilen kitabın en vurucu cümlesi
"sefil düşünceler ve küçüklükler arasında kaybolup, hayattaki büyük sırrı çözemedik, soru da cevapsız ve acımasız kalakaldı: nasıl yaşadın, neden öyle yaşadın, neyi yapabilecekken yapmadın, başka bir yol, başka bir anlam arıyordun, yanlış zilleri, yanlış kapıları çaldın, yanlış yollara saptın, yanlış insanları sevdin, yanlış yataklarda uyudun, yanlış evlerde yaşadın. neden hayal ettiklerini, düşündüklerini bu kadar küçümsüyorsun?.."
kostas mourselas - "kızıla boyalı saçlar"
kostas mourselas - "kızıla boyalı saçlar"
devamını gör...
sözlük dili ve edebiyatı
sözlük içinde ortalık karışmış,haberimiz sonradan olmuş.
(bkz: vay anam vay neler dönmüş serhat ya)
gidenin arkasından su döken,biraz romantizm eklenilen bir veda. sözlükten çıkarılmış biri için kullanırız.
(bkz: kalbimiz seninle)
sözlüğe ara veriyorum ,arayan soran olursa tatil tatilinde dersiniz anlamında kullanılır.
(bkz: kafa izni)
(bkz: vay anam vay neler dönmüş serhat ya)
gidenin arkasından su döken,biraz romantizm eklenilen bir veda. sözlükten çıkarılmış biri için kullanırız.
(bkz: kalbimiz seninle)
sözlüğe ara veriyorum ,arayan soran olursa tatil tatilinde dersiniz anlamında kullanılır.
(bkz: kafa izni)
devamını gör...
mansur yavaş’ın tüm makam araçlarını satma kararı
israf ve tasarruf konu olduğunda ülkemizde sürekli dile getirilen ama asla gerçekleştirilemeyen “makam araçları” konusunda ilk kez somut bir adım atılmasıdır.
demek ki yapılabiliyormuş, mümkünmüş dedirten durumdur. iktidar partisinin belediye başkanından “ne yapayım passat mı çekeyim yanlarına “ diyerek a8 alan bir zihniyeti de gördük işittik. üstelik zamanında deli saçması kol saati heykeli, dinazor parkı gibi işlere milyonlarca lira harcanan başkentimizde yapılması da ayrıca takdire şayan bir durumdur. helal olsundur.
twitter.com/feymantv1/statu...
www.haberler.com/ankara-buy...
twitter.com/gazetesozcu/sta...
demek ki yapılabiliyormuş, mümkünmüş dedirten durumdur. iktidar partisinin belediye başkanından “ne yapayım passat mı çekeyim yanlarına “ diyerek a8 alan bir zihniyeti de gördük işittik. üstelik zamanında deli saçması kol saati heykeli, dinazor parkı gibi işlere milyonlarca lira harcanan başkentimizde yapılması da ayrıca takdire şayan bir durumdur. helal olsundur.
twitter.com/feymantv1/statu...
www.haberler.com/ankara-buy...
twitter.com/gazetesozcu/sta...
devamını gör...