türkiye'nin ilk kadın pilotu 1933 yılında havacılık brövesini alan bedriye tahir gökmen'dir.
kanatlılar dergisi
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

1883 giresun doğumlu milli mücadele kahramanıdır.
giresun eşrafından feridunzâde hacı mehmet efendi’nin oğludur. 1912 balkan savaşları’na katılmaması için babası tarafından askerlik bedeli ödenmiş fakat bunu kabul etmeyerek cepheye gitmiştir.
çorlu yöresindeki bir çarpışmada diz kapağına aldığı şarapnel parçası yüzünden yaralanmış ve bu yaralanma yaşamının geri kalanında kalıcı bir iz bırakarak ‘’topal’’ olarak anılmasına sebep olmuştur.
bacağının bu haliyle bile birinci dünya savaşı’na gitmiş, ruslara karşı harşit savunması’na katılmış ve batum’a ilk giren müfreze içinde yer almıştır.
rusların 1916 nisan ayında trabzon’u işgali sonrasında yöredeki rumlar çeteleşerek türklere katliamlar yapmaya başlamıştır.
cepheden dönen osman ağa hemen bu pontus çetelerine karşı örgütlenmeye başlamış ve mücadeleye girişmiştir.
mondros mütarekesi sonrası osmanlı’nın savaştan çekilmesiyle rus işgali son bulmuş ama pontus tehlikesi devam etmiştir.
topal osman’ın yöredeki rum çetelere verdiği ağır kayıplar artınca rum çeteler işgal güçlerinin yüksek komiserliklerine şikayette bulunmuşlardır.
bu şikayetleri dikkate alan ingilizler istanbul hükümetine baskı kurarak topal osman’ın ve çetesinin dağıtılmasını istemiştir.
yöredeki sulhu sağlamak ve türk direnişini dağıtmak görevi ise mustafa kemal paşa’ya verilmiştir.
19 mayıs 1919 günü samsun’a ayak basan atatürk, istanbul'dan aldığı emrin tam tersini uygulamış, topal osman'ı yakalayıp çetesini dağıtmak yerine onunla işbirliğine gitmiş,10 gün sonra havza'da görüştüğü topal osman'dan pontus'la olan mücadelesine son vermemesini bilakis hızlandırmasını istemiştir.
eylül 1920’de ‘’giresun gönüllüler taburu’’nu kurmuş, bu tabur ermeni saldırılarında önemli görevler almış daha sonra atatürk’ün yakın korumalığını yapan 100 kişilik bir muhafız birliği olarak tesis edilmiştir.
mart 1921’deki koçgiri isyanı’nı başarıyla bastırmış, bu başarısından dolayı ingiliz işbirlikçileri tarafından yapılan asılsız propagandalara maruz kalmıştır.
özellikle topal osman ağa’ya atılan iftiralar kürtçülük akımının militanlarından nuri dersimi denilen şizofrenin mesnetsiz söylemleri ile şekillenmektedir.
lozan görüşmelerine ve atatürk’e mecliste sert muhalifliği ile bilinen ali şükrü bey cinayetine bilerek adı karıştırılmış ve uğradığı kumpası gururuna yediremeyerek 2 nisan günü çankaya sırtlarındaki papazın bağı mevkiinde düzenli ordu birlikleriyle çatışarak ölmüştür.
naaşı, atatürk’ün giresun’u ziyaretinde verdiği emir üzerine 1925 yılında kalenin en yüksek tepesinde yaptırılan anıt mezara nakledilmiştir.
bugün bile medyada köşe başlarını tutmuş içimizdeki kürtçü ve ermenici çeteler tarafından vatansever topal osman ağa’nın aziz hatırası kirletilmeye çalışılmaktadır. yüz yıl önceki ihanetlerini ve ardından yenilgilerini hazmedemeyişleri aşikardır.
atatürk’ün can dostu, koruması, dava arkadaşı, türk milletinin yurtsever ve yürekli evladı topal osman ağa her türk gencinin minnetle anması gereken büyük bir kahramandır.
aziz ruhu şad olsun.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gece programlarında yemek konuşmayı yasaklayın lütfen.
devamını gör...

mahlası benzeyen fakat ben olmayan modun yaptığı ırkçılık. insan gerçekten hayret ediyor doğrusu.
devamını gör...


çok sayıda canlı insan, maruta (japonca'da kütük anlamına gelir) kod adlı özel bir proje kapsamında acımasız deneylere tabi tutuldu. deneylerde kullanılacak olan insanlar, savaş esirlerinin yanı sıra tesis çevresindeki nüfus arasından seçiliyordu. bu insanlara ya da kurbanlara kısaca kütük deniyordu ve bazen 731. birim'in çalışanları arasında "kaç tane yeni kütük geldi?" gibi espriler yapılıyordu. bu durumun sebebi, 731. birim hakkında yerel yönetimlere bilgi verilirken paravan oluşturmak amacıyla burasının kereste atölyesi olduğunun söylenmesiydi. 731. birim'de çalışan sivil bir ordu görevlisinin dosyasından çıkan bilgilere göre bu acımasız proje, 731. birim çalışanları tarafından almancada kütük anlamına gelen holzklotz olarak da anılıyordu.deneylerde kullanılan kurbanların cesetleri ise yakılarak imha ediliyordu. burada görev yapan araştırmacılar, yaptıkları çalışmalarda mançurya maymunları veya uzun kuyruklu maymunlar gibi insan olmayan primatların kullandıklarını ileri sürdüler ve araştırma sonuçlarının bir kısmını hakemli dergilerde yayınladılar.

deneylerde kullanılan insanlar toplumun çok farklı kesimlerinden seçiliyordu ve bunlar arasında genel suçlular, haydutlar, japonya karşıtı militanlar, siyasi mahkûmlar ve "şüpheli davranışlar" iddiasıyla kempeitai askeri polisi tarafından tutuklananlar vardı. bazı deneylerde ise bebekler, yaşlılar ve hamile kadınlar da kullanılıyordu. 731. birim'in çoğu doktor ve bakteriyolog olan yaklaşık 300 kişilik araştırma grubunun çoğu japon vatandaşlarından oluşsa da aralarında az sayıda işbirlikçi çinli ve koreliler de vardı. bunların birçoğu, hayvanlar üzerinde yaptıkları son derece tatsız deneylerle duyarsızlaştırılmış insanlardı.

dirikesim (viviseksiyon)
esir kamplarında kalan binlerce erkek, kadın ve çocuk, çoğunlukla anestezi bile olmadan canlı canlı kesilerek incelendi ve bu durum, genelde kurbanın ölümüyle sonuçlandı. dirikesim, kurbanlar bilinçli olarak çeşitli mikroplara maruz bırakılıp hasta edildikten sonra yapılıyordu. kurbanlara bulaştıran hastalığın etkilerini incelemek amacıyla iç organlar cerrahlar tarafından çıkarılıyordu ve tüm bu işlemler, kurban canlı ve genellikle de anestezi etkisi altında değilken yapılıyordu. deneylerin kurban canlıyken yapılmasının sebebi, kurban öldürüldükten sonra başlayacak olan dokuların bozunma sürecinin araştırma sonuçlarına zarar verebileceği yönünde endişe duyulmasıydı. hastalık bulaştırılıp sonrasında da dirikesime uğrayan kurbanlar arasında erkek, kadın ve çocukların yanı sıra bebekler de vardı.

kan kaybını incelemek amacıyla kurbanların kolları ve bacakları kesiliyor bazen de kesilen bu kol ve bacaklar, soldakiler sağa sağdakiler de sola olacak şekilde yeniden vücuda dikiliyordu. bazı kurbanların kol ve bacakları dondurulduktan sonra kesiliyordu. bazılarınınki de tedavi edilmeyen kangren ve çürümenin etkilerini incelemek amacıyla önce donduruluyor sonrasında da çözülüyordu.

bazı kurbanların mideleri ameliyatla çıkarıldıktan sonra yemek boruları doğrudan bağırsaklarına bağlandı. yine benzer şekilde bazı kurbanların da beyin, akciğer, karaciğer gibi organlarının bazı bölümleri kesilip çıkarıldı ve vücudun verdiği tepkiler incelendi.

genellikle çinli komünistler olmak üzere insan vücudu üzerinde uygulanan dirikesim işlemi, japon ordu cerrahı ken yuasa'nın önerisiyle 731. birim'in dışında da uygulanmaya başlandı. tahminlere göre de en az 1,000 japon personeli, 731. birim'in dışında, çin toprakları üzerinde gerçekleştirilen bu insanlık dışı uygulamalara katıldı.

bulaşıcı hastalık yayma amaçlı biyolojik saldırılar
insan vücudu üzerindeki etkilerini incelemek için çeşitli hastalıklar, 731. birim'de kalan mahkûmlara (kurbanlara), aşılama kisvesi altında bilerek bulaştırıldı. tedavi edilmeyen zührevi hastalıkların etkilerini araştırmak için de yine erkek ve kadın mahkûmlara kasıtlı olarak frengi ve bel soğukluğu bulaştırıldı ve sonrasında hastaların vücutları üzerinde çeşitli incelemeler yapıldı. ayrıca tutuklular, gardiyanlar tarafından sürekli tecavüze uğradılar.

vebalı pireler, bulaşıcı hastalık taşıyan hastaların kullandığı kıyafetler ve hastalık bulaştırılmış daha birçok malzeme, bombaların içine yerleştirilerek birçok hedefe gönderdildi. bu biyolojik saldırılar sonucunda halk arasında görülen kolera, şarbon ve veba hastalıkları, tahminlere göre 400 binden fazla çinli sivilin ölümüne sebep oldu. tularemi de yine çinli siviller üzerinde test edilen hastalıklardan biriydi.

731. birim ve buraya bağlı diğer birimler (1644. birlik ve 100. birim gibi), bulaşıcı hastalıkların bilinçli olarak kitlelere bulaştırılmasını sağlayacak biyolojik silahların araştırması, geliştirmesi ve ıı. dünya savaşı boyunca çin halkı (hem sivil hem de askerler) üzerinde deney amaçlı uygulanması çalışmalarını yürüttüler. 731. birim ve 1644. birim'in laboratuvarlarında yetiştirilen vebalı pireler, alçak uçuş yapan uçaklar vasıtasıyla 1940'ta kıyı bölgesindeki ningbo'ya ve 1940'ta da hunan eyaleti'ndeki changde şehrine salındılar ve insanlara bulaştırıldılar. askeri uçaklarla havadan yapılan bu saldırı sonucu insanlar arasında yayılan hıyarcıklı veba, binlerce insanın ölümüne yol açtı.

tetanosun insanlara bilinçli olarak bulaştırılmasıyla ilgili bazı çalışmalara dair elde edilen bilgiler, 731. birim'in yöntemlerinin endonezya'da da takip edilmiş olabileceğini göstermektedir.

donma testi
fizyolog yoshimura hisato, mahkûmların el, kol, bacak gibi uzuvlarını önce suya batırıp sonra da soğuk havada bekleterek donmasını sağlıyordu. burada görev yapan bir japon memur, verdiği ifadede, uzuvlar dondurulduktan sonra bir sopayla bu uzuvlara vurulduğunda, sanki bir tahta parçasına vururmuş gibi bir ses çıktığını belirtmişti. donma gerçekleştikten sonra donan bölge üzerindeki buzlar kırılıyor ve sonra da donmuş olan uzuvlar suya batırılıyordu. uzuvların çözünüp çözünmediklerini kontrol etmek içinse kurbanlar coplanıyor ve farklı sıcaklıklardaki suyun, donmuş uzvun çözünme hızına etkisi gibi konular inceleniyordu. bu deneyler çok daha korkunç şekillerde devam etti.

frengi
frengi bulaştırma amacıyla yapılmış deneyler sırasında orada bulunmuş bir gardiyanın ifadelerine göre doktorlar, mahkûmlara hastalık bulaştırmak için hastalıklı mahkûmlarla sağlıklı mahkûmları cinsel ilişkiye girmeye zorluyorlardı:

"zührevi hastalıkların mahkûmlara yapay yoldan bulaştırılmasından vazgeçildi ve bunun yerine, hastalık taşıyan ve taşımayan mahkûmlar, birbirleriyle cinsel ilişkiye girmeye zorlanıyordu. sadece gözleri ve ağızlarını açık bırakacak şekildeki giyinen dört ya da beş laboratuvar görevlisi tarafından yönetilen bu deneylerde, aynı hücreye kapatılan frengili bir mahkûmla sağlıklı bir mahkûm cinsel ilişkiye zorlanıyordu. ilişkiye girmeye direnen mahkûmların kurşuna dizileceği gerçeği ise mahkûmlara net bir şekilde öğretilmişti."

mahkûmlara hastalık bulaştırıldıktan sonra, hastalığın ilerlemesine bağlı olarak iç ve dış organlarda meydana gelen değişiklikleri izleyebilmek için hastalığın farklı dönemlerinde bu mahkûmlara dirikesim yapıldı. birkaç gardiyan tarafından verilen ifadelerden anlaşılana göre, hastalık taşıyan kadın kurbanlar, kendilerine zorla hastalık bulaştırılmış olmasına rağmen hastalık taşıdıkları için suçlanıyorlardı. frengi bulaştırılmış kadın tutsakların cinsel organları, gardiyanlar tarafından "reçel dolu çörekler" diye adlandırılıyordu.

731. birim'in duvarları arasında büyümüş bazı çocuklara da frengi bulaştırıldı. çocuklar, anne-babalarıyla benzer muameleyi gördüler ve bazı çocuklar, hastalığın değişik evrelerinde uygulanmaya başlanan tedavilerin verimliliğini incelemek amacıyla özel deneylere maruz kaldılar. 731. birim'de görev yapan birinden alınan ve deneylere başlanmadan önce incelenen bir mahkûm grubunu anlatan ifadede şöyle deniyor: "biri elinde bebeğini tutan çinli bir kadın, diğeri yanında dört ya da beş yaşlarındaki kızı bulunan belaruslu bir kadın ve sonuncusu da altı ya da yedi yaşlarındaki oğluyla bekleyen belaruslu bir kadındı."

tecavüz ve zorunlu gebelik
731. birim'de tutuklu bulunan kadın mahkûmlardan bazıları, deneylerde kullanılmak üzere hamile kalmaya zorlandılar. bu eylemin temel amacı, özellikle frengi gibi hastalıkların anneden karnındaki bebeğe geçebileceği yönündeki varsayımların incelenmesiydi. 731. birim'de esaret altında doğan çok sayıda bebek olmasına rağmen buradan kurtulanlar olduğunu gösteren herhangi bir bilgiye rastlanamamıştır. bu deneyler sırasında doğan çocukların öldürüldüğü ya da gerekli incelemeler yapıldıktan sonra hamileliklerin sonlandırıldığı düşünülmektedir.

deney sonuçlarının başka etkenlerden etkilenmemesi adına erkek mahkûmlar genellikle tek bir deneyde kullanılırken kadın mahkûmlar, bakteriyolojik ve fizyolojik deneylerde, cinsel ilişkiye zorlandıkları deneylerde kullanıldılar ve tecavüze uğradılar. 731. birim'de görev yapmış bir gardiyanın verdiği ifadeler, bu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır:

"eskiden yanında görev yaptığım araştırmacılardan birisi bana, önceden planmış bir deneyleri olduğunu ancak mahkûmu öldürmek için biraz daha zamana ihtiyaçlarını olduğunu söylemişti. bunun üzerine başka bir görevliyle birlikte çinli bir kadının yattığı bir hücreye girdiler. aralarından birisi çinli kadın mahkûma tecavüz ederken diğeri, daha önceden donma deneylerinde kullanılan başka bir çinli kadının yattığı başka bir hücreye girdi. kadının birkaç parmağı yoktu ve kemikler de kangren sebebiyle siyahtı. buna rağmen tecavüz etmekte kararlı olan görevli, daha sonra kadının cinsel organının iltihaplı olduğunu ve iltihabın sızıp hücrenin tabanına yayıldığını gördü. bunun üzerine tecavüzden vazgeçti, hücreden çıkıp kapısını kilitledi ve yarıda bıraktığı deneye devam etmek için geri döndü."

silah-mühimmat testleri
el bombasının insan vücudunda bıraktığı tahribatı incelemek için mahkûmlara yakın mesafelerde el bombaları patlatıldı. mahkûmun duruş pozisyonu ve el bombasına olan uzaklığının vücuttaki tahribat üzerindeki etkisini görmek içinse deneyler farklı mesafeler ve pozisyonlarda tekrarlandı. benzer şekilde alev silahları da mahkûmlar üzerinde denendi. ayrıca kimsayal silahlar, çeşitli patlayıcılar ve mikrop yaymaya yarayan bombalar da kazıklara bağlanıp hedef haline getirilmiş mahkûmlar üzerinde denendi.

diğer deneyler
diğer deneylere örnek olarak şunlar sıralanabilir: insanın açlığa ve susuzluğa ne kadar süreyle dayanabildiğini ölçmek için mahkûmların aç ve susuz bırakılması ve bu koşullar altındaki ölçüm sürelerinin ölçülmesi; yüksek basıncın insan vücudu üzerindeki etkilerini incelemek için mahkûmların basınçlandırılmış odalara konulması ve mahkûm ölene kadar odanın basıncının arttırılması; vücudun maruz kaldığı ortam sıcaklığı ve vücuttaki yanıklarla hayatta kalma süresi arasındaki ilişkinin incelenmesi; mahkûmların santrifüje sokulması, vücutlarının ölene dek burulması ve eklemlerden çekme vasıtasıyla uzatılması; mahkûmlara hayvan kanı ya da deniz suyu enjekte edilmesi; ölümcül dozlarda x-ışınlarına ve gaz odalarında çeşitli kimyasal silahlara maruz bırakılması; diri diri yakılması ya da toprağa gömülmesi.

kaynak buradan
devamını gör...

kafa sözlük yazarlarının hayatlarına yoldaşlık eden minik dostlarının ödlerini koparan şeylerdir.

iki tane kedim var. biri bildiğin insan gibi, yakında konuşmasını bekliyoruz. öteki de bildiğiniz kedi. insansı kedimin hayatı boyunca ödünü patlatan iki nen* var: bebek ve muz. hadi bebeği bir nebze anlarım da bir hayvan muzdan neden korkar yahu?
devamını gör...

insanların inatla belli konularda beni bizi ilgilendirmez triplerine girmelerini anlamıyorum. tamam kimsenin özgürlüğüne karışmazsın, psikolojik baskı uygulamazsın, ahkam kesmezsin bu konuda kalbini kırmazsın ama her konuda düşünceye sahip olma hakkına sahibiz. zihnimize de sjw birlikleri yerleştiremezsiniz ya. araştırmalara göre insanın zihinsel ergenliği 27’ye kadar sürebiliyor günümüzde. bakın kendimden pay biçiyorum 18 yaşında biri olarak henüz birçok şey de çok toyum ve bırakın kendimi 32 yasındaki biriyle 20 yaş üstü biriyle bile hayal edemiyorum. bu yaşlarda insan kendinden büyük insanlar tarafından manipüle edilmeye çok müsait. özellikle günümüzde karşındaki kişi iyi niyetli bile olsa tecrübe birçok şeyin üstündedir ve belki de fark etmeden üzerinde baskı kuracak. 32 yaşında biri de kendine sormalıdır ben neden kendi yaşlarımdaki kadınlar yerine fiziksel gelişimini bile henüz tamamlamamış genç bir kızla romantik ilişki yaşamayı arzuluyorum diye. bir de bu tarz ilişkilerde hep küçük olan tarafa ama sen olgunsunn denilir. kanmayın böyle şeylere arkadaşlar, ne kadar olgun da olsanız bir şeyleri yaşınıza göre tecrübe etmek sizin hakkınız. böyle kimlikler özellikler yüklenerek küçük kızlar erkenden olgunlaşmış bir kadın gibi davranılmaya itiliyor ya da öyle davranmak zorunda hissettiriliyor. gelişim açısından doğru olan kendi yaş grubuyla beraber dönemine uygun bir şeyleri deneyimleyip kah hata yaparak kah ergence şeyler yaparak öğrenmektir yaşını başını almış bir adamın dibinde hayatı öğrenmemeli, kendinden çok daha fazla tecrübeye sahip biri tarafından ister istemez yönlendirilmemeli.
devamını gör...

buraya yazılmasının beklenmesine şaşırdığım nedenlerdir. bir insanın sevilmemesinin tonlarca nedeni vardır. ha sakın yanlış anlamayın bu nedenler sevilmeyen kişinin kötü hasletleri değil, diğer insanların onu sevmemek için ürettiği bahanelerdir. devir öyle bir devir ki kimsenin içinde sevgi namına bir kırıntı dahi kalmamış. çoğunluğun içi pas, gözleri vel fecir. sevebilen insanlara tutunmak gerek. görebilen insanlara tutunmak gerek.
devamını gör...


33 yıl döngüsü diğer adıyla bengi dönüş. peki nedir 33 yıl döngüsü ?

içinde bulunduğunuz ve yaşadığınız yaşamın her bir 33 yılda tekrarlandığını, yaşadığınız o 33 yılın yine aynı baştan yaşanmaya başlandığını düşünebilir misiniz ? tüm o yaşanmış durumların ve olayların çerçevesi belli bir döngü etrafında her 33 yılda bir ve durmaksızın tekrarlanmasına 33 yıl döngüsü denmektedir. son zamanlarda çok sevilen dizilerden biri olan "dark" dizisinde anlatıldığı gibi...

bu varsayım ne kadar olası, yaşanmışlıklar birbirini tekrarlar mı, olaylar aynı döngüye düşer mi, aynı döngü tekrarlarsa ne kadar aynı olur, ne kadar sürede tekrarlar ve bu varsayımların temelini ne oluşturmaktadır ?

friedrich nietzsche'yi hepimiz biliriz. yani hiç değilse adını duymuşluğumuz vardır. kendisi felsefeye farklı açılardan bakmış bir filozof ve filologtur. bizlerin 33 yıl döngüsü, nietzsche'nin ise bengi dönüşü adını verdiği bir teorinin en büyük temsilcisi yine kendisidir. nietzsche’ye göre "evren ve zaman sonu olmayan ve asla da sonu gelmeyecek olan bir döngü etrafındadır. ve yaşanmış her şey kainat son bulana kadar defalarca yaşanmaya devam edecektir."

bu da her sonuçta sonsuz kere sonsuz yaşanmışlık demektir. çünkü herşey baştan yaşanacağına göre kainat son bulsa da bir daha var olacak, aynı döngüye girecek, tekrarlayacak ve bu böyle yaşanmaya devam edecektir. şöyle bir arkanıza yaslanın ve düşünün; en çok sevindiğiniz ve en çok mutluluk yaşadığınız, en çok üzüldüğünüz ve ağladığınız, mutsuz olduğunuz, ümitsizliklere kapıldığınız, kederlendiğiniz, endişelendiğiniz olayların tekrar yaşanması durumu söz konusu oldu ve siz isteseniz de istemeseniz de bu döngünün öznesisiniz. yani tüm olaylar sizin çevrenizde şekillenecek.

dark dizisinde anlatılmak istenen de budur. dizinin başlangıcında ekranda şu yazı görünmektedir; "geçmiş, şu an ve gelecek arasındaki fark inatçı bir illüzyondan ibarettir".

konu sizce de yeterince açık değil mi? nietzsche’nin bu fikri yanı bengi dönüşü olayı yorumlandığında iki farklı ana temaya dayandırılmaktadır. ilki "bilimsel teori", ikincisi ise "psikolojik test" varsayımıdır.

nietzsche'nin kendine göre yorumları ise, üç ana temele dayanmaktadır. bunlar; evrenin sonsuz enerjiye sahip olması, evrenin sahip olduğu bu enerjinin dönüşebileceği durum sayısının çok kısıtlı olması ve zamanın bilindiği kadarıyla sınırsız olması. bahsi edilen üç ana temel noktaya göre kainat sonsuz döngü içerisinde kendini tekrarlamaya devam edecektir.

bir canavar tahayyül edin; içinde olduğunuz hayatın en güzel, asla bitmesini istemediğiniz o mükemmel hatıralarını da, binlerce kez lanet edip acı çektiğiniz, ağladığınız, üzüldüğünüz o keder dolu anlarını da tekrar yaşayacağınızı söylese size, ne yapardınız? nietzsche’ye göre; söz konusu durumda bu canavarın üzerine atlayıp nefretinizi kusma ihtimaliniz gibi, onu size açıkladıklarından dolayı tanrı sayıp, yüceltip başınızı üstüne koyma ihtimaliniz de var. testte amaç tam olarak budur. teste tabi tutulan kişi mükemmel bir hayat yaşamışsa bu yaşadıklarının defalarca tekrar etmesinden rahatsızlık duymayacak ve mutlu olacaktır. ancak acılar içinde yaşamışsa bunu ancak ceza olarak görecektir.

dark dizisi, adından da anlaşılacağı gibi olaylar zinciri denilecek kadar karışık ve karanlık bir olay döngüsünün ürünüdür. nietzsche’nin bengi dönüş hipotezi gibi belli olaylar cereyan etmektedir. örneğin; her 33 yılda bir ay’ın döngüsü güneş’in dönüşü ile denk gelir, dante’nin araf’ta ve cennet’te 33 bölgesi olduğu söylenir, şeytan tam olarak 33 yaşında tanrıya başkaldırmış ve hz. isa 33 mucize gerçekleştirmiştir. bu olayların bir yapboz olduğunu düşünüp de parçaları bir araya getirmeye başladığımızda nietzsche’nin düşüncesinin hiç bir temeli olmayan, basma kalıp boşluklardan ibaret olmadığını ve dark dizisinin de bu doğrultudaki varsayımlar çerçevesinde izlenmesi gerektiğini söylemek pek de yanlış olmaz.

bizler yaşamı matematiksel olarak yaşamıyor olabiliriz ancak yaşamı matematiğin ta kendisidir. düşünsenize her bir gün 24 saat sürer, her bir günün öncesi ve sonrası 24 saatlik farklı günler. ve her bir 24 saat başlangıcı yeni bir güne başlangıç, yani sıfır noktasına dönüştür. aylar, yıllar, yüzyıllar hep birer sayı ile nitelendirilir. tüm canlıların hatta dünyanın bir yaşı, bir başı ve bir sonu vardır. öyleyse sayılar sona varışın veya başlangıcın ışığıdır diyebiliriz. ama bu başka bir kainatta, başka bir bedende aynı ruh ile yer alamayacağımız anlamına gelmez. belki de sen yaşayan ilk sen değilsindir, bilemeyiz. düşününce; her son bir başa dönüş değil midir ?
devamını gör...

formata nasil uyduracagimi bilemedim o yuzden direkt yaziyorum. 37 yasinda ogrenerek kulübe dahil olabilir miyim?
devamını gör...

patatesli börek.
devamını gör...

gerçekten deveye hendek atlatmaktan zordur. anlatıyorum tekrar tekrar "dünyada küresel sermayeyi elinde tutan güçler istemese kimse elinde bir çatal dahi tutamaz" diye. vızzz uçuyor çatala konuyor biri, biri cama vurup duruyor, biri lambanın etrafında... hepsi manyak bunların!
devamını gör...

bunu genelde bir çok insana söylerim ve kalbini kırmamaya çalışırım. bir insan ile kötü olmak hiç bir zaman iyi hissettirmemiştir beni. eğer birini üzüyorsam ondan önce ben üzülüyorum çünkü. doğru bir davranış şekli midir bilmem ama bence olması gereken budur.
devamını gör...

sir came a lot yazmaya gelmiştim. yazılmış. gidiyorum.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
tüyleri çok uzamış kesmek uzun sürdü.
devamını gör...

son istek

şiire, aşka ve ölüme inanıyorum, diyor,
işte bu yüzden ölümsüzlüğe de inanıyorum.
bir dize yazıyorum, dünyayı yazıyorum; ben varım; dünya
var.
bir ırmak akıyor serçe parmağının ucundan.
yedi kere bu ırmak gökyüzünün mavisi. yeniden
ilk gerçek oluyor bu arılık, bu benim son dileğim.

yannis ritsos


bu şiir ritsos'un kendisidir kanımca. ne bir eksik ne bir fazla.
devamını gör...

kütahya'da üniversite okurken kütahya porselenden çeyizim için 2 yemek takımı almıştım, sonra zaman içinde ev alınca ev hediyesi olarak 2 yemek takımı daha geldi, 4 yemek takımı gerçekten çok büyük israf bence. bir de minimalizmle ilgili kitaplar okuyunca yemek takımlarını bağışlayacak bir yer arayışına girdim. belediyeyi aradım, meğer onların yeni evlenenler için böyle eşyaları kabul ettikleri bir birimleri varmış. 2 yemek takımını yeni evlenecek gençlere bağışlamış oldum, pişman mıyım asla!
devamını gör...

iş var. gitmezsen aş yok, bu ülke böyle yersenn.
devamını gör...

durum ciddi. tehlike "ben geliyorum" diyor. geçtiğimiz günlerde de irticai faaliyet yasağı kaldırıldı.
ordumuz bağıra bağıra cemaatlere teslim ediliyor. jandarma sahil güvenlik akademisi(jsga) tamamiyle cemaatlerin elinde, başındaki kişiler cemaatçi! zor günler yaklaşıyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
jandarma sahil güvenlik akademisi akademi başkanı tuğgeneral murat bulut

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim