aşağılık kompleksi
telafi için üstünlük kompleksini de beraberinde getirir.
devamını gör...
steam deck
valve firmasının birkaç gün önce tanıttığı yeni taşınabilir el konsoludur. siteside de görebileceğimiz gibi üç farklı konfigürasyona sahip ancak üç çeşidinde de 7inçlik 1280 x 800 dokunmatik ekran ve amd işbirliğiyle konsol için özel üretilmiş apu (accelerated processing unit) kullanılmış yani cpu ve gpu aynı yonga üzerinde bulunuyor, farklılık ise depolama alanı ve çeşitlerinde (hepsinde sd card desteği var); 399 dolar 64gb emmc (embedded multi-media card) olan versiyonu ile başlayarak, 529 dolar 256gb nvme ssd versiyonu ile devam ediyor ve son olarak 649 dolarlık 512gb nvme ssd versiyonu ile sona eriyor ayrıca sonuncu konfigürasyonda ekranın parlama önleyici işlendiğini not düşmek lazım. donanımdan uzaklaşıp yazılıma baktığımızda ise konsol kutudan arch linux tabanlı steamos 3.0 ile çıkıyor ve linux için anti-cheat içeren mutliplayerlar hariç valve'ın geliştirdiği proton katmanı ile windows üzerindeki tüm oyunları oynatabildiği söyleniyor, ayrıca yazılım noktasında dikkate değer bir diğer husus ise nihayetinde bir linux tabanlı bir bilgisayar olduğu için sadece steamos'e bağlı kalınmadan istenilen işletim sistemi (windows veya linux'un diğer dağıtımları vb.) kullanılabiliyor. ayrıca ayrı satılan bir de dock ile monitöre ve diğer çevre birimlerine bağlayarak oyun dışında tam bir bilgisayar deneyimi sunabiliyor.

önemli detayları vermenin ardından konsol hakkındaki düşüncelerimi aktarmak istiyorum. öncelikle ıgn teknoloji basınından ürünün ön incelemesini yapan ilk kanaldı video için, eğer konsol bu videodaki performansını sağlayabilirse (videoda son donanım olmadığı belirtilmiş) özellikle taşınabilir oyun ve bilgisayar piyasasında büyük bir trend başlatabilir, halihazırda taşınabilir oyun konsolu olarak satılan windows bilgisayarlar var ancak çoğu kickstarter, indigogo gibi platformlarda sınırlı üretim sunuyor. benim asıl heyecan duyduğum nokta ise bu konsolun oyun dışında kullanımları, daha sınırlı bir kitle için bile olsa üzerinde joystick, analog kontrolcüler, programlanabilir düğmeler ve touchpadler bulunan bir linux (tercihe göre windows) cihazı dilediğiniz gibi programlayarak ıot (ınternet of things), drone veya robot kontrolü, emülatorler gibi daha birçok kullanım alanı. bu tarz bir cihaz eğer ülkemizde satılırsa minimum konfigürasyonun 4000tl'den başlayacağını tahmin etmek yanlış olmaz vergisiyle vb falan ki zaten ilk çıkış ülkeleri arasında türkiye yok ancak yerini ayırtanlar için ilk gönderim 2021 aralıkta başlayacakmış.

önemli detayları vermenin ardından konsol hakkındaki düşüncelerimi aktarmak istiyorum. öncelikle ıgn teknoloji basınından ürünün ön incelemesini yapan ilk kanaldı video için, eğer konsol bu videodaki performansını sağlayabilirse (videoda son donanım olmadığı belirtilmiş) özellikle taşınabilir oyun ve bilgisayar piyasasında büyük bir trend başlatabilir, halihazırda taşınabilir oyun konsolu olarak satılan windows bilgisayarlar var ancak çoğu kickstarter, indigogo gibi platformlarda sınırlı üretim sunuyor. benim asıl heyecan duyduğum nokta ise bu konsolun oyun dışında kullanımları, daha sınırlı bir kitle için bile olsa üzerinde joystick, analog kontrolcüler, programlanabilir düğmeler ve touchpadler bulunan bir linux (tercihe göre windows) cihazı dilediğiniz gibi programlayarak ıot (ınternet of things), drone veya robot kontrolü, emülatorler gibi daha birçok kullanım alanı. bu tarz bir cihaz eğer ülkemizde satılırsa minimum konfigürasyonun 4000tl'den başlayacağını tahmin etmek yanlış olmaz vergisiyle vb falan ki zaten ilk çıkış ülkeleri arasında türkiye yok ancak yerini ayırtanlar için ilk gönderim 2021 aralıkta başlayacakmış.
devamını gör...
hiç en yakın arkadaşı olmayan kişi
18 yaşındayım, birkaç tane arkadaşım var ama hiç en yakın arkadaşım yok.
devamını gör...
ünlülerin türkçeyi katletmesi
ilkokul öğretmeniyle görüşmek isterdim dediğim biri; demet akalın. ay durun temed aklıan* evet oldu şimdi.
devamını gör...
tacize uğramak
merhaba, bu entry acı barındırır.
sol frame’de gördüm ve yaşadıklarımı paylaşma gereği duydum. özellikle moronlara ithafen yazmak isterim.
taciz, tecavüz dalga geçilecek, hafife alınacak bir konu değildir.
bir merhaba demeyi, bir boş bakışı, yarım gülüşü de taciz diye adlandırmayınız.
______
yaş beş. bu yaşıma dair ve hayatıma dair en eski hatırladığım tek şeyin taciz olması bile başlı başına bir hüzün.
annem çalışıyor, baba başka ülke de. her çocuk gibi ben de arkadaşımla yaz günü dışarda oynuyodum. aramızda otuz beş- kırk yaş olan bir akrabamız beni görünce arabasını durdurdu ve “annen çağrıyor, seni ona götürmemi rica etti” diyor. bense korkuyorum. annemden bana öyle bir bilgi gelmedi sabah evden çıktığında.
korkuyorum çünkü bu adamla ne zaman yalnız kalsak “kucağıma gel” diyor. anlayamıyorum neyi neden yaptığını fakat beni rahatsız eden bi şey var.
o gün annemi kızdırmamak adına bindim arabasının ön koltuğuna. tek eli direksiyondayken diğer eli ile pantolonunun fermuarını açtı. o tarafa bakmak istemiyorum, bu harekete anlam veremiyorum. bir yandan sol elimi çekiştiriyor. inicem diye bağırmaya başladım ve yavaş giden arabadan adeta atlamak suretiyle kaçtım. şansım varmış, kaçabilmişim. annem eve geldiğinde hiç konuşmamıştım. böyle garip bi şey nasıl anlatılır? ya beni döverse? ya inanmazsa bana? işte asıl o zaman dünyam başıma yıkılır. sustum.
———-
başka bir gün o akrabalarımıza gidiceğimizi duyduğumda dünyam karardı. yine korkuyla uyudum, korkuyla uyandım. annem nereye ben oraya mecburiyetiyle gittik şahsın evine. akraba ya hani. güvenilir(!) akrabadan böyle bir şey beklenilmez, düşüncesi dahi en fesat insan ilan eder seni...
akşam oldu. lanet olası şahsın arabasındayız. bu sefer en küçük çocuğu da yanımızda. annem ve diğer akraba arabadan inip, markete gittiler. yine o iğrenç cümle:
“kucağıma gelsene”
kendi çocuğuna neden yapmıyosun? diyorum, o benim çocuğum ama olmaz ki. iyi ki arka koltuktayım, burda beni yakalayamaz.
———-
aradan yıllar geçti, olayı anneme anlatabildim. inanır mısınız bana inandı.
annem bana inandı. babana söylemeyelim, katil olur, dedi sustuk. fakat o akrabadan hesap sormadı, soramadı çünkü bir evlilik söz konusu idi.
hem ya o akrabanın eşi, anneme değil de akrabaya inanırsa?
sol frame’de gördüm ve yaşadıklarımı paylaşma gereği duydum. özellikle moronlara ithafen yazmak isterim.
taciz, tecavüz dalga geçilecek, hafife alınacak bir konu değildir.
bir merhaba demeyi, bir boş bakışı, yarım gülüşü de taciz diye adlandırmayınız.
______
yaş beş. bu yaşıma dair ve hayatıma dair en eski hatırladığım tek şeyin taciz olması bile başlı başına bir hüzün.
annem çalışıyor, baba başka ülke de. her çocuk gibi ben de arkadaşımla yaz günü dışarda oynuyodum. aramızda otuz beş- kırk yaş olan bir akrabamız beni görünce arabasını durdurdu ve “annen çağrıyor, seni ona götürmemi rica etti” diyor. bense korkuyorum. annemden bana öyle bir bilgi gelmedi sabah evden çıktığında.
korkuyorum çünkü bu adamla ne zaman yalnız kalsak “kucağıma gel” diyor. anlayamıyorum neyi neden yaptığını fakat beni rahatsız eden bi şey var.
o gün annemi kızdırmamak adına bindim arabasının ön koltuğuna. tek eli direksiyondayken diğer eli ile pantolonunun fermuarını açtı. o tarafa bakmak istemiyorum, bu harekete anlam veremiyorum. bir yandan sol elimi çekiştiriyor. inicem diye bağırmaya başladım ve yavaş giden arabadan adeta atlamak suretiyle kaçtım. şansım varmış, kaçabilmişim. annem eve geldiğinde hiç konuşmamıştım. böyle garip bi şey nasıl anlatılır? ya beni döverse? ya inanmazsa bana? işte asıl o zaman dünyam başıma yıkılır. sustum.
———-
başka bir gün o akrabalarımıza gidiceğimizi duyduğumda dünyam karardı. yine korkuyla uyudum, korkuyla uyandım. annem nereye ben oraya mecburiyetiyle gittik şahsın evine. akraba ya hani. güvenilir(!) akrabadan böyle bir şey beklenilmez, düşüncesi dahi en fesat insan ilan eder seni...
akşam oldu. lanet olası şahsın arabasındayız. bu sefer en küçük çocuğu da yanımızda. annem ve diğer akraba arabadan inip, markete gittiler. yine o iğrenç cümle:
“kucağıma gelsene”
kendi çocuğuna neden yapmıyosun? diyorum, o benim çocuğum ama olmaz ki. iyi ki arka koltuktayım, burda beni yakalayamaz.
———-
aradan yıllar geçti, olayı anneme anlatabildim. inanır mısınız bana inandı.
annem bana inandı. babana söylemeyelim, katil olur, dedi sustuk. fakat o akrabadan hesap sormadı, soramadı çünkü bir evlilik söz konusu idi.
hem ya o akrabanın eşi, anneme değil de akrabaya inanırsa?
devamını gör...
burada yaşarsam çok huzurlu olurum denilen yerler
iskandinav ülkeleri.
devamını gör...
kadın adı var ise ak parti sayesinde
25 kere koruma talebi isteyen , ve ertesi sabah kocası tarafından ekmek bıçağıyla delik deşik edilen kadını açık saçlı ve akpartili değil diye korumayan parti de ak parti...
biliyorum ki , akpartililer mutlu, burdaki herkes mutsuz , ve kategorizelendirilmekten bıkmış. yaftaları ve etiketleri artĩk kilere kaldırın.
biliyorum ki , akpartililer mutlu, burdaki herkes mutsuz , ve kategorizelendirilmekten bıkmış. yaftaları ve etiketleri artĩk kilere kaldırın.
devamını gör...
film ve dizi klişeleri
hemen hemen her filmde ve dizide gördüğümüz, yaka silktiren sahneler.
(bkz: korku filmi klişeleri), (bkz: türk dizisi klişeleri) gibi bazı başlıklar var ama ben hepsini bir arada toplayıp ayrı ayrı başlık açmamak adına bu şekilde açtım. zira hepsi hakkında diyecek bir çift lafım var.
öncelikle amerikan filmlerinden gelsin;
- yaklaşan bir felaketi herkese anlatan ama kimsenin kendisine inanmadığı bilim insanı,
- 2 adım ötesinde kıyamet kopup dünya yıkılırken bile aşk yaşayan sevimsiz bir çift,
- aklı eski karısında kalmış, tercihen 2 çocuklu bir bilim insanı. film sonunda felaket atlatıldığında genelde barışırlar.
- yine doğal afet konulu filmlerde, işi önceden çözmüş olan bilim insanının çok zeki çocuklarının herkese liderlik edip hayat kurtarması,
- birini vuracak kişinin, silah doğrulttuğu kişiye karşı çenesinin düşmesi. fazla konuştuğu için kişiyi vuramadan işlerin bozulması,
- ukala ve garibanların en önce ölmesi,
- kolejli gençlerin olduğu eğlenceli filmlerdeki okulun gözde kız grubu, en yakışıklının bulunduğu futbol grubu ve çirkin ördek yavrusu olan kız ya da erkeğin sonunda okulun en gözde kişisi haline gelmesi...
örnekler çoğaltılabilir.
türk filmlerine gelelim:
yeni filmlerin çoğunu izlemedim, onu size bırakıyorum. ben yeşilçam'dan başlıyorum:
- zengin kız - fakir oğlan, fakir kız - zengin oğlan kombinasyonları (ki dizi klişemizdir aynı zamanda bu),
- kapı dinleyen, kötü bir şey duyan ve konuşmanın sonunu dinlemeyip aslında durumun kendi lehine döndüğünü duymadan oradan ayrılan 7 aylık sabırsız... madem ayıp edip kapı dinliyorsun, bari hepsini dinle.
- bir şeyle suçlanan, mesela kocasını aldattığı sanılan kadının, hızlıca 2 kelimeyle kendisini dinletecek can alıcı şeyi itiraf etmek yerine "açıklayabilirim, sandığın gibi değil..." türünden boş laflarla vakit kaybederken terk edilmesi,
- tüm cesaretini toplayıp kötü bir durumu haber verecek kişinin "sana bir şey söylemek zorundayım" dediği sırada "sus! öyle mutluyum ki, şu an hiçbir şeyin bunu bozmasını istemiyorum" diyen ama sonra o gerçeği öğrenince ortalığı "neden daha önce söylemedin" diye ayağa kaldıran saftirik,
- bando mızıka çalan, cıvık mutfak personeli...
türk dizilerine geçeyim:
- mutlaka hastane - karakol - mezarlık üçgeninin varlığı,
- şu videoyu akla getiren evlerde yaşayan "normal" insanlar,
- aynı kişiye aşık olan zibilyon tane kişi ve ille de ara bozmaya çalışacak işler yapmaları,
- içimizi bayan uzun aşk sahneleri,
- komik olmayan komedi sahneleri, bağırıp çağırmayı, cıvıklığı komik sanmak...
yeter, çok yazdım. geri kalanları ve yabancı dizi klişelerini de size bırakıyorum. hint dizilerinden iyi malzeme çıkıyor bu konuda, tüyo vermiş olayım *
(bkz: korku filmi klişeleri), (bkz: türk dizisi klişeleri) gibi bazı başlıklar var ama ben hepsini bir arada toplayıp ayrı ayrı başlık açmamak adına bu şekilde açtım. zira hepsi hakkında diyecek bir çift lafım var.
öncelikle amerikan filmlerinden gelsin;
- yaklaşan bir felaketi herkese anlatan ama kimsenin kendisine inanmadığı bilim insanı,
- 2 adım ötesinde kıyamet kopup dünya yıkılırken bile aşk yaşayan sevimsiz bir çift,
- aklı eski karısında kalmış, tercihen 2 çocuklu bir bilim insanı. film sonunda felaket atlatıldığında genelde barışırlar.
- yine doğal afet konulu filmlerde, işi önceden çözmüş olan bilim insanının çok zeki çocuklarının herkese liderlik edip hayat kurtarması,
- birini vuracak kişinin, silah doğrulttuğu kişiye karşı çenesinin düşmesi. fazla konuştuğu için kişiyi vuramadan işlerin bozulması,
- ukala ve garibanların en önce ölmesi,
- kolejli gençlerin olduğu eğlenceli filmlerdeki okulun gözde kız grubu, en yakışıklının bulunduğu futbol grubu ve çirkin ördek yavrusu olan kız ya da erkeğin sonunda okulun en gözde kişisi haline gelmesi...
örnekler çoğaltılabilir.
türk filmlerine gelelim:
yeni filmlerin çoğunu izlemedim, onu size bırakıyorum. ben yeşilçam'dan başlıyorum:
- zengin kız - fakir oğlan, fakir kız - zengin oğlan kombinasyonları (ki dizi klişemizdir aynı zamanda bu),
- kapı dinleyen, kötü bir şey duyan ve konuşmanın sonunu dinlemeyip aslında durumun kendi lehine döndüğünü duymadan oradan ayrılan 7 aylık sabırsız... madem ayıp edip kapı dinliyorsun, bari hepsini dinle.
- bir şeyle suçlanan, mesela kocasını aldattığı sanılan kadının, hızlıca 2 kelimeyle kendisini dinletecek can alıcı şeyi itiraf etmek yerine "açıklayabilirim, sandığın gibi değil..." türünden boş laflarla vakit kaybederken terk edilmesi,
- tüm cesaretini toplayıp kötü bir durumu haber verecek kişinin "sana bir şey söylemek zorundayım" dediği sırada "sus! öyle mutluyum ki, şu an hiçbir şeyin bunu bozmasını istemiyorum" diyen ama sonra o gerçeği öğrenince ortalığı "neden daha önce söylemedin" diye ayağa kaldıran saftirik,
- bando mızıka çalan, cıvık mutfak personeli...
türk dizilerine geçeyim:
- mutlaka hastane - karakol - mezarlık üçgeninin varlığı,
- şu videoyu akla getiren evlerde yaşayan "normal" insanlar,
- aynı kişiye aşık olan zibilyon tane kişi ve ille de ara bozmaya çalışacak işler yapmaları,
- içimizi bayan uzun aşk sahneleri,
- komik olmayan komedi sahneleri, bağırıp çağırmayı, cıvıklığı komik sanmak...
yeter, çok yazdım. geri kalanları ve yabancı dizi klişelerini de size bırakıyorum. hint dizilerinden iyi malzeme çıkıyor bu konuda, tüyo vermiş olayım *
devamını gör...
dayım geldi
e dayısı gelenler çıksın madem, ne diyelim.
devamını gör...
çetin ceviz
sert kabuklu ve zor kırılan cevizler için kullanılan bir tanımlamadır.
devamını gör...
2002’ye göre çok daha iyi durumdayız
en azından "ekonomimiz amerika'dan iyi" dememişler. böyle bir yüzsüzlük bekliyordum açıkçası.
devamını gör...
6 günde 200 kişiye covid 19 bulaştıran teyze
azrail'le iş birliği yapan yaşlı kadın.
sinop'ta eşi vefat eden teyzenin 6 günde 41 farklı evde misafir edilmesinden dolayı 200 kişiye covid-19 geçirme olayı.
sinop'un bir köyünde bir teyzemizin eşi rahmetli oluyor. çocukları istanbul'dan cenazeye geliyor. cenaze oluyor, helvalar yenilerek çocukları geri dönüyor. sonra köyde bazı komşuları, kocası yeni öldü diye teyzemizi evinde ağırlamaya başlıyor. bir süre sonra ateşi çıkan teyze hasta diye bu sefer köydeki herkes birer gece kendisi misafir etmeye başlıyor. test sonucu pozitif olduğu anlaşılan teyzemiz 6 günde köyünde 41 haneye girip çıkmış. teyzemiz nedeniyle o köyde 200'e yakın pozitif vakamız olmuştu. maalesef kayıplar oldu, can sıkıcı hadiseler yaşandı
kaynak
sinop'ta eşi vefat eden teyzenin 6 günde 41 farklı evde misafir edilmesinden dolayı 200 kişiye covid-19 geçirme olayı.
sinop'un bir köyünde bir teyzemizin eşi rahmetli oluyor. çocukları istanbul'dan cenazeye geliyor. cenaze oluyor, helvalar yenilerek çocukları geri dönüyor. sonra köyde bazı komşuları, kocası yeni öldü diye teyzemizi evinde ağırlamaya başlıyor. bir süre sonra ateşi çıkan teyze hasta diye bu sefer köydeki herkes birer gece kendisi misafir etmeye başlıyor. test sonucu pozitif olduğu anlaşılan teyzemiz 6 günde köyünde 41 haneye girip çıkmış. teyzemiz nedeniyle o köyde 200'e yakın pozitif vakamız olmuştu. maalesef kayıplar oldu, can sıkıcı hadiseler yaşandı
devamını gör...
akp'ye sürekli çamur atan tip
çamur atanın eli kirlenir fakat bu partiye çamur atanların hiçbirinin elleri partiyi yönetenler kadar kirlenmeyecektir.
devamını gör...
zippo ile tek tabanca radyo yayını
eyluling'in şevval sam gibi her yere damlaması
kendim yokum ama ses kaydim gene yayinda hehehehe, uzulme zippocum herkes dinliyor seni.*
ayrica;
yazarak kitap kazanmak ister misin, o zaman kafa sozluk tam sana gore!*
mevzubahis patenti bende olan kisisel ileti: sabir loading %78,
verrrr mem. -caps lock- benim ulen! -caps lock-*
kendim yokum ama ses kaydim gene yayinda hehehehe, uzulme zippocum herkes dinliyor seni.*
ayrica;
yazarak kitap kazanmak ister misin, o zaman kafa sozluk tam sana gore!*
mevzubahis patenti bende olan kisisel ileti: sabir loading %78,
verrrr mem. -caps lock- benim ulen! -caps lock-*
devamını gör...
sorunlu aile hayatı
tüm hayatını etkiler.. ve bununla da kalmaz ilerdeki çocuğunun falan da.. tabi kimse istemez elinden de bişey gelmez ama..
devamını gör...
orta çağ'da yaşayacak olsan yapacağın meslek
orta çağ'da dünyanın neresinde yaşayacağımıza bağlı olarak değişkenlik gösteren mesleklerdir.
doğu dünyasında yaşıyorsam ve seçme şansım varsa bir ikta sahibi olmak isterdim. örneğin; osmanlı tebaası bir kulsam* ve akıncı sülalesi gibi soylu bir aileden geliyorsam bir tımarım olsun ektireyim biçtireyim isterdim, savaş zamanında da küçük bir birlikle çorbada benim de tuzum olurdu. soylu değilsem el mahkum ırgat olacaktım tabii. şanslıysam belki ankara, kırşehir ya da konya'da ticaret erbabı bir ahi olabilirdim ama o dönemde meslek seçme şansı ya da meslekler arası dikey geçişler pek mümkün değildi.
batı dünyası da elbette doğu'dan teknik olarak farklı değildi. orta çağ'ı baz aldığımızda batı doğu'dan daha karanlıktı. o dönemin en popüler işi olan şövalye olmak isterdim herhalde. çünkü seçme şansımız hiç yok, hayal kurması bile çetin bir iş. belki biraz daha şansım yaver giderse ileride rönesansın temellerini atacak bir düşünür olmayı isteyebilirdim.
oy oy meslek seçimi her dönem çok zor be.
doğu dünyasında yaşıyorsam ve seçme şansım varsa bir ikta sahibi olmak isterdim. örneğin; osmanlı tebaası bir kulsam* ve akıncı sülalesi gibi soylu bir aileden geliyorsam bir tımarım olsun ektireyim biçtireyim isterdim, savaş zamanında da küçük bir birlikle çorbada benim de tuzum olurdu. soylu değilsem el mahkum ırgat olacaktım tabii. şanslıysam belki ankara, kırşehir ya da konya'da ticaret erbabı bir ahi olabilirdim ama o dönemde meslek seçme şansı ya da meslekler arası dikey geçişler pek mümkün değildi.
batı dünyası da elbette doğu'dan teknik olarak farklı değildi. orta çağ'ı baz aldığımızda batı doğu'dan daha karanlıktı. o dönemin en popüler işi olan şövalye olmak isterdim herhalde. çünkü seçme şansımız hiç yok, hayal kurması bile çetin bir iş. belki biraz daha şansım yaver giderse ileride rönesansın temellerini atacak bir düşünür olmayı isteyebilirdim.
oy oy meslek seçimi her dönem çok zor be.
devamını gör...
vejetaryenlik
veganlık ile sıkça karıştırılandır. vejetaryenlik genellikle bir beslenme biçimiyken veganlık yaşam biçimi olarak değerlendirilir. vegan kişi hayvanları hayatının herhangi bir alanında kullanmamayı ilke edinmiştir. vejetaryen kişi ise et ve etten yapılan gıdaları tüketmezken süt, bal, yumurta gibi hayvan salgılarını tüketir. bazı vejetaryenler bir canlının dünyaya gelmesine engel olmak veya zemin yaratmak olarak değerlendirdiği için yumurta da tüketmez.
vejetaryen kişiler peynir, süt, tereyağı ürünlerinin tüketimine dikkat etmediğinde ve bu durum normalin üstüne çıktığında çeşitli sağlık problemleri yaşayabilirler.
vejetaryenlik, veganlığa geçişte bir köprü olarak kullanıldığında kişilerde hayvan ürünlerinin yarattığı bağımlılık nedeniyle ilk etapta zorlanma görülebilir. vejetaryenliği seçmiş kişilerde geçmişe oranla daha sakin ve barışçıl bir ruh hali gözlenebilir.
vejetaryen kişiler peynir, süt, tereyağı ürünlerinin tüketimine dikkat etmediğinde ve bu durum normalin üstüne çıktığında çeşitli sağlık problemleri yaşayabilirler.
vejetaryenlik, veganlığa geçişte bir köprü olarak kullanıldığında kişilerde hayvan ürünlerinin yarattığı bağımlılık nedeniyle ilk etapta zorlanma görülebilir. vejetaryenliği seçmiş kişilerde geçmişe oranla daha sakin ve barışçıl bir ruh hali gözlenebilir.
devamını gör...
kitap alıntıları
''kimse bir başkasının karakterini şekillendiremez. kimse beni iyiliğe ya da kötülüğe teşvik edemez. ben kendimin efendisiyim ve ne olduğuma ancak kendim karar veririm. ''
epiktetos- kendisinin efendisi olmayan hiç kimse özgür değildir
epiktetos- kendisinin efendisi olmayan hiç kimse özgür değildir
devamını gör...
ölüyü gömme geleneğinin saçma olması
her şey aslına rücû eder. yani her şey aslına döner. yansan da yakılsan da, mumyalanıp yüksek binalarda muhafaza edilsen de, parça pinçik edilip her zerreni kurda kuşa verseler de dolaylı yoldan toprağa döneceksin. kaçış yok. bu, işin aşkın boyutu. gelelim somut yanına. akıl, kokanı -yani kokacak olanı- gömmek fikrini önceler. yani insan aklı ölüyü gömme fikrine daha yatkındır. saçma değil, elzemdir.
devamını gör...