en iyi kripto para yoktur.

en çok bekleyen yatırımcı vardır.

t: zamana göre değişkenlik gösteren dijital para
devamını gör...

hangisini saydam bilemiyorum. ilk aklıma gelenler
- kahır mektubu dinleyerek işe gidiyorum.
- basılı gazete okuyorum.
- siyah beyaz filmleri, fotoğrafları, klipleri seviyorum.
- sosyal medya kullanmıyorum.
devamını gör...

fransızca öğrenildikten sonra izlenilmesi gereken filmlerden biri. bazı yerlerde o kadar fazla çeviri hatası var ki türkçeye insanı soğutuyor izlemekten. örneğin bir sahnede angèle adlı karakter bir hikaye anlatıyor. hikaye şöyle başlıyor:

"her şeye sahip bir adam varmış: bir karısı, çocukları, sağlığı (ve sağlık her şeydir). bir gün hasta olmuş. doktor öleceğini söylemiş. karısı üzüntüden mahvolmuş. adam çıldırmış, yataktan kalkmış ve ayrılacağını söylemiş. [...] "

hikayenin geri kalanı maalesef çevrilmemişti. *

sans toi ile beni fethetti zaten bu film ayrıca...

film neyi anlatıyor? yalnızlık ve güzellik ekseninde ilerleyen bir kurguya sahibiz. ana karakterimiz çok güzel bir kadındır. fakat yine bir bakıma güzelliğinden dolayı yalnızdır. fakat kadın (ismi cléo, gerçek ismiyse florence) kendisini güzelliğiyle avutmaya çalışır. aşkı arar bir yandan da. fakat insanlar sırf o güzel diye onunladır vs.

lakin kadının düşüncesi şu yöndedir: "ben güzelim fakat güzel olduğum için insanlar etrafımda. (aynı zamanda bir albüm çıkaran şarkıcıydı.) o halde yalnızım. eğer çirkin olsaydım belki gerçek aşk beni bulurdu. gerçekten sevilirdim bir kişi tarafından. çünkü sevgi her şeydir. ama çirkin değilim. o halde çirkinlik ölümün bir şeklidir ve güzel olduğum sürece yaşıyorumdur. o yüzden güzel olduğum için kendimi sevmeli, yalnızlığımın bir gün geçeceğini ummalıyım."

bu tarz bir akıl yürütmeye sahip olduğunu söyleyebilirim. *

şimdi spoiler.



kendisini sevdiğini söyleyen insanlar vardır. onu her an mutlu etmeye çalışır. fakat karakterimiz buna aldırış etmez pek. çünkü içten içe biliyordur derin yalnızlığını. o halde ne yapmalı? bir şey yapmayı düşünmez sanırım. güzelliğiyle yaşamaya, eğlenmeye kaptırmıştır kendini bir bakıma. fakat aşkı da yakında bulacaktır.

hikaye baş karakterin hasta olup olmadığını, ölüp ölmeyeceğini düşündüğü bir sırada geçiyor. bu sürecin sonlarına doğruysa gerçek aşk olarak adlandırabileceği bir kimseyle tanışıyor. herkes cléo'ya hastalığını abarttığını, yakında iyi olacağını söylerken sadece sondaki yeni karakterimiz onun hastalığı karşısında saygı duyuyor ve cléo için bir nevi endişeleniyor. zaten gerçek aşkı da bu kişiyle buluyor yanılmıyorsam.




film bize ne katabilir? sanırım çok şey. ya da hiçbir şey. ayrıca bir şey katmasına gerek de olmayabilir. insan doğasına güzel bir dokunuş bırakabilir. yaralarınıza merhem olabilir. veya yaralarınızı deşebilir. ama sırf o piyano sahnesi için bile izlenir bu film. o nece müthiş sahnedir yahu.

insan hiç aşık olmaz mı? aşkı yeterince derin, tehlikeli ve uzlaşmasız göremez miyiz bu hayatta? görsek ne yapardık? kaçar mıydık, kabullenir miydik? aşkın zamanı olur mu? vs. vs. sorular çoğaltılabilir. tabii her film size bu gibi mesajları, soruları yöneltecektir. neticede bir film bir hayatı ifade eder. (edebilme potansiyelindedir en azından, bizlerinki gibi...)



"kaçma, sevimli kelebek. çirkinlik ölümün bir şeklidir. güzel olduğum sürece yaşıyorumdur."

"çıplaklık kendini doğallaştırmaktır."

"-hiç aşık olmadın mı?
-bazen, ama hiçbir zaman istediğim derinliğe ulaşmadı."

devamını gör...

cevabı "hayır" olan soru. ateistler, bu kavram üzerinden konuşursak bir şeylere "düşman" değildir; yalnızca dinlere inanmaz. siz düşman olmak istiyorsanız durum başka. bununla beraber bir ateist bir dine "düşman" da olabilir. ancak o zaman da bunu yalnızca ateist oluşuna yoramayız.
devamını gör...

küçüklüğümden beri yaptığım hiç sevmediğim davranış. birileriyle laf dalaşına girmişken hatta takır takır lafları sıralarken birden hüngür hüngür ağlıyordum ortaokulda lisede vs. daha rezil bir olay olamaz.
şimdi daha iyi hale geldi neyse ki. ağlayacak hale geliyorum sadece. ağlarsam iyice sinirleniyorum ama.
işin içinden çıkılmaz oluyor.*
devamını gör...

köy yaşamındaki bütün rutinler.
birkaç günlük ziyaretimde kalktım inek sağıyorum.
devamını gör...

içişleri bakanı süleyman soylu'nun az önce yapmış oldu açıklama.
şu şekilde :

ülkemizde huzurun, asayişin ve güvenliğin sağlanmasında, terörle mücadelede, hırsızlıkla, organize suçlarla, siber suçlarla, uyuşturucu ile ve şiddetin, suçun her türü ile mücadelede güvenlik güçleri olarak gücümüzü anayasadan, kanunlardan ve her türlü suça karşı insanımızın masumiyetini koruma ilkesinden almaktayız.

uluslararası sözleşmelerin varlığı veya yokluğu, vatandaşımızın karşı karşıya kalacağı herhangi bir suç şeklini önlemeye ilişkin sorumluluklarımızı ve bu sorumluluğun gereği olan çalışmalarımızı eksiltmez veya arttırmaz.
ayrıca belirtmek gerekir ki milletler arası andlaşmalara, sözleşmelere taraf olmak kadar taraflıktan ayrılmak da her egemen devletin hakkıdır.


kaynak
devamını gör...

biz memleket savaş halindeyken kaçalım sınırdan gizlice geçip dilenelim demiyoruz. imkan, varsa gidip işimizi yapalım diyoruz aynı şey mi allah, akıl fikir versin.
devamını gör...

sen ne diyorsun sevgili başlık?
harika uyandım.
öyle ki şu anda bir sen varsın bir de ben.
şu anca mücessem olsan senle neler yapmazdım ki?
bak bugün hangi gün?
evet pazar günü değil mi?
peki sen bu tatil gününde ne akla hizmet açılıyorsun, hem de gözlerimden uyku akarken?
ama dedim ya mücessem olsan bende ne uyku kalırdı ne de başka bir şey.

evet ne diyordum?
hah hatırladım, şu anda beni senle muhatap eden sebeplerin ve müsebbiplerinin
cem-i cümlesinin
gelmişlerinin
geleceklerinin
ikiyüzlü suretlerinin her bir zerresinin
söz'e kudret veren allah...

neyse canım bildiği gibi yapsın değil mi?
en doğrusunu o biliyor sonuçta.

ama ben sizin çarpık iki yüzlü zihniyetinizi..
devamını gör...

türk korona aşısıdır.
isim biraz çakma olmuş ama içine sirke koymadılarsa sorun yok.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

marie rose balter in , acı dolu ,affetmeyi bilen ve başarılar ile dolu ibretlik hayat hikayesi...

hayatın bize her zaman mükemmel olarak sunulmadığını , öfke duyduğumuz her şeyi affetmenin bizim için iyi olacağını ve güzel başlangıçlara yön vereceğini gördüğüm mükemmel bir örnek...
onca dayanılmaz eziyete rağmen, yılmadan azmederek verdiği yaşam mücadelesinden etkilenmemek mümkün değil.....
hayatta hiçbir şeyin imkansız olmadığını ,mucizelerin hep var olduğunu gösterir bizlere , güçlü kadın marie rose balter....

öyle ki , acı ve işkence dolu hayatı, 1986 yılında yayınlanan nobody's child (kimsenin çocuğu) ile drama filmi olmuştur.
film ,altın küre de dahil olmak üzere 7 dalda aday gösterilip üç dalda ödül almıştır.



marie, 1930 yılında alkolik bir annenin evlilik dışı çocuğu olarak dünyaya gelir. annesi ona bakamayınca 5 yaşında olan marie’yi yurda verir. ardından bir çift onu evlatlık edinir. marie’nin kaderi ne yazık ki yine yüzüne gülmez, çünkü onu evlatlık edinen çift sadist çıkar. bu italyan asıllı çift küçük kızı evin mahzenine kapayıp sistematik biçimde işkence eder. dışardan bakıldığında normal ve çok saygın göründükleri için, bunu yıllarca rahatlıkla gizleyebilirler ve marie adeta cehennemi yaşar.

marie rose 17 yaşında depresyondan felç geçirir. halisünasyonlar da gördüğü için doktorlar ona şizofren teşhisi koyar ve onu akıl hastanesine yerleştirirler. marie hayatının 17 yılını orada geçirir ve çok zor yıllar yaşar. umutsuzluk ve çaresizlik içinde kıvranır durur. yemek yemez, yerinden kımıldamaz ve sıkça intihar etmeyi düşünür.

otuz dört yaşına geldiğinde doktorlar marie’nin durumunu yeniden değerlendirir. onun şizofren olmadığına, ağır depresyon geçirdiğine ve panik atak yaşadığına karar verirler. arkadaşlarının ve kendisini seven bir kaç sağlık görevlisinin yardımıyla marie hastaheneden çıkar.

o artık hür ve yaşamını nasıl sürdüreceğine dair kendisi karar verme aşamasındadır. terk edilmiş, işkence ve tacize uğramış, otuz dört yılı ziyan olmuş bir kişi olarak hiçte kolay olmayacaktır, ama o yılmadı ve kızgın, öfkeli, umutsuz olmak yerine sıfırdan başlamayı tercih eder.

yetkililer “aklı dengesi yerinde değil, okuması imkansız” dedikleri halde marie, salem state üniversitesine psikiyatri bölümüne girer ve mezun olur. bu ara kanser hastalığına yakalanır ve mücadalesini kazanır. kendisi gibi akıl hastahanesinden çıkmış ve iyileşmiş joe ile evlenir. kocası maalesef altı sene sonra ölür ve marie kendini işine verir. uzun yıllar doktor olarak çalıştıktan sonra harvard üniversitesi’nde mastır yapar. psikiyatrik hastalarla çalışır, konferanslar verir. biyografisi yazılır ve hayatı film olur (nobody’s child). bir çok ödüle laik görülür.

elli sekiz yaşındayken, ‘vay be’ dedirtecek birşey yapar: on yedi yılını geçirdiği masachusetts danver devlet hastahanesine yönetici olarak atanır ve gelin görün ki, göreve alınır.

verdiği bir basın toplantısında şunları söyler: “eğer affetmeyi öğrenmeseydim, bir damla bile gelişemezdim. yaşamım ziyan edilmiş bir yaşam olurdu. ve bugün bu hastahaneye yönetici olarak dönemezdim.”

marie rose balter’in yeni görevini haber yapan bir ajans, onun zafer açıklamasını da şöyle yapar: “en uzun yolculuk, beynimizden yüreğimize yaptığımız yolculuk. affetmek bu yolculuğun en kestirme yolu. affetmeyi gerektiren her yara, içinde önemli bir dersi barındırır. dersi görebilmek için yarayı yeniden deşerek yüzleşmek zorunda kalsak bile…”


marie, bu hayatta hiçbir şeyin imkansız olmadığını gösteren en güzel örneklerden bir tanesidir.

kendinize inancınızı ve umutlarınızı kaybetmemeniz dileğiyle....

not: marie 6 ağustos 1999 yılında massachusetts’de vefat etmiştir.
arzu şen
devamını gör...

herhangi bir dine, dile, ırka, mesleğe veya cinsiyete dair aşağılayıcı/provoke edici/saldırgan bir başlığı gündemde gördüğüm an hesabımı kapatıp gideceğim sözlüktür. sözlük için önemsiz bir hamle olsa da benim için önemli.
günlük hayatta sürekli birbirine hırlayan, diş gösteren, tükürükler saçarak iğrenç düşüncelerini birbiri üstüne kusan insanlar gördüğüm yeter. izin verirseniz evime geldiğimde güzel insanların yazdığı güzel şeyleri okumak istiyorum.
devamını gör...

kimse bihter ziyagil yazmadan hemen yazayım.
devamını gör...

dışarı çıkma şansımız vardı da biz mi odamızda takıldık.
devamını gör...

hep, hep mutlu olun.
kısa da olsa, ulaşamasanız da hep, hep mutlu olun.
tutacak olursanız eğer; sımsıkı sarılın ona, bırakmayın bir daha. hep, hep mutlu kalın. *
devamını gör...

sorgulamak.
devamını gör...

sözlüğün gün geçtikçe popüler hale gelmesinin bir sonucu olarak köşe bucak doluşan, sabah akşam diktatör güzellemeleri yapan, halktan kopuk, cahil ve tetikçi ruhlu trollerdir. söylemleri ayrıştırıcıdır, bir kaynaktan beslendiklerini bağırırcasına sığ ve varolandan soyutlanmıştır.
devamını gör...

başlarda öyle sanıyordum allah affetsin!
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir gün seni değerli hissettirip ertesi gün istenmiyormuşsun gibi hissettiren insan, senin için doğru insan değildir. ertelenmeyecek, bekletilmeyecek, kararsız kalınmayacak kadar değerlisin. kendinin farkına var.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim