librasyon
dünyadan baktığımızda ay yüzeyinin %59'unun görülebilmesini sağlayan salınım olayı.
ay'ın dünya etrafındaki yörüngesi üzerinde 1 tur atma süresi ile, kendi ekseni etrafında dönme süresi birbirine eşittir. buna senkronize dönme diyoruz. ay'ın hep aynı yüzünü görüyor olmamızın nedeni budur.
şu animasyonu dikkatle inceleyin ve devam edelim:

resmin sol tarafında olan şey, yukarıda anlattığım şey. sağda ise, ay kendi ekseni etrafında dönmese ne olurdu sorusunun cevabı var. insanlar ay'ın hep aynı yüzünü gördüğümüz için onun kendi ekseni etrafında dönmediğini zanneder ama gördüğünüz gibi durum öyle değil.
***
esas konumuz bu değildi. normal şartlarda bir küreye karşıdan bakarsanız onun bir yüzünü görürsünüz ve aslında %50'sidir bu görünen yüzey. fakat ay bir küresel cisim olduğu halde, ay, yörüngesinde 1 tam tur attığı süre içinde onun yüzeyinin %59'unu görürüz.
bunun nedeni, kendi ekseni etrafındaki dönme hızının sabit olması ama yörüngesindeki dolanma hızının sabit olmamasıdır. bu da sonuçta onun bir salınım hareketi yapmasına yol açar ve yörünge dönemi boyunca gördüğümüz toplam hareket şöyle olur.
daha fazla detaya girmeden, ay'ın yaptığı doğu-batı doğrultulu salınıma “boylamsal librasyon”, kutuplar boyunca yaptığı salınıma ise “enlemsel librasyon” adı verildiğini ekleyeyim.
ay'ın dünya etrafındaki yörüngesi üzerinde 1 tur atma süresi ile, kendi ekseni etrafında dönme süresi birbirine eşittir. buna senkronize dönme diyoruz. ay'ın hep aynı yüzünü görüyor olmamızın nedeni budur.
şu animasyonu dikkatle inceleyin ve devam edelim:

resmin sol tarafında olan şey, yukarıda anlattığım şey. sağda ise, ay kendi ekseni etrafında dönmese ne olurdu sorusunun cevabı var. insanlar ay'ın hep aynı yüzünü gördüğümüz için onun kendi ekseni etrafında dönmediğini zanneder ama gördüğünüz gibi durum öyle değil.
***
esas konumuz bu değildi. normal şartlarda bir küreye karşıdan bakarsanız onun bir yüzünü görürsünüz ve aslında %50'sidir bu görünen yüzey. fakat ay bir küresel cisim olduğu halde, ay, yörüngesinde 1 tam tur attığı süre içinde onun yüzeyinin %59'unu görürüz.
bunun nedeni, kendi ekseni etrafındaki dönme hızının sabit olması ama yörüngesindeki dolanma hızının sabit olmamasıdır. bu da sonuçta onun bir salınım hareketi yapmasına yol açar ve yörünge dönemi boyunca gördüğümüz toplam hareket şöyle olur.
daha fazla detaya girmeden, ay'ın yaptığı doğu-batı doğrultulu salınıma “boylamsal librasyon”, kutuplar boyunca yaptığı salınıma ise “enlemsel librasyon” adı verildiğini ekleyeyim.
devamını gör...
erkeklerin tahammül edilemeyen hareketleri
sevgililerinin/eşlerinin kıyafetine, dekoltesine makyajına vs. karışmaları.
devamını gör...
yazarların ömür boyu başına bela olacak özelliği
fazla seviyorum. takıntı derecesinde.
devamını gör...
normal sözlük video ve gif sistemi
kafa'yı diğer sözlüklerden ayıran en büyük fark. video linki veya gif/foto linki koyarsanız link değil olayın kendisi görünüyor bu özellik hiç bir sözlükte yok.
bu özellik sayesinde mizahın üst düzeye çıktığını ve şukuların havada uçtuğunu görüyoruz.
bu özellik yazarların kendisini daha iyi ifade etmesini sağlıyor. ayrıca link olsaydı çoğu kişi tıklamaya özenirdi.
diğer yandan da bu özellik, kafa sözlüğün 2020 ve sonrasına ayak uydurduğunu gösteriyor eski sözlüklerden ayrılıyor. adeta devrimci bir sözlük olma özelliğini kazandırıyor. eski usül link işleri antika oldu artık.
bu özellik sayesinde mizahın üst düzeye çıktığını ve şukuların havada uçtuğunu görüyoruz.
bu özellik yazarların kendisini daha iyi ifade etmesini sağlıyor. ayrıca link olsaydı çoğu kişi tıklamaya özenirdi.
diğer yandan da bu özellik, kafa sözlüğün 2020 ve sonrasına ayak uydurduğunu gösteriyor eski sözlüklerden ayrılıyor. adeta devrimci bir sözlük olma özelliğini kazandırıyor. eski usül link işleri antika oldu artık.
devamını gör...
demeter
de-meter şeklinde etimolojik incelemesi yapılabilecek yunan tanrıçası. aslında ge-meter şeklinde erken etimolojisi... en azından limc'te öyleydi. ge yani gaia yani toprak ile ana kelimelerinin birleşimidir. toprak anadır. tabi baktığınız zaman maternal bir disiplin ve kült ile karşılaşıyorsunuz. genellikle toprak, tarım ve ekinlerle özdeşleşir ama feminen ve maternal bir kültün temsilcisidir. yunan toplumunda ve tarihin geri kalanında da öteki olan kadına yönelik bir inanç sistemidir. tabi yunanlılarda bu işin izleri biraz muğlak. yani bu kavramlara uyan rhea var. kybele var. ama kybele bizim bu tarafın yani anadolu'nun bir tanrıçası. zaten bombik basenleri ve kilosuyla da yeterince anadolu kokar. neyse; demeter'in esas sükse yaptığı dönem hellenistik dönemdir. klasik ve arkaik çağların abidevi ve uhrevi tanrıları bu dönemde daha insansı kimliklerle öne çıkmışlardır. zeus athena ya da apollon gibi görece daha prime tanrılar yerine insanlar sıradan halka daha çok hitap eden dionysos ve demeter gibi tanrılara daha çok tapınmışlardır. zaten bu altın başaklı örgülü saçları olan ablamızın tapınaklarını arayacağınız zaman asla öyle sütunlar anıtsal tapınaklar falan beklemeyin. cinderesi gecekondusundan hallice ultra mütevazi yapılarda, kentlerin getto banliyo kısımlarında karşılaşırsınız demeter ile. tabi bir de eleusis diye bir yer vardır ki bu ablanın kültünün esas merkezidir. burada bazı gizemli ayinler yapılırdı... bu ayinlerle alakalı (telesterion) verilen bilgiler oldukça sınırlıdır çünkü erkeklerin katılmaları kat-i suret ile memnudur. olur da katılırsanız şarap kafası ile succubus'a dönüşmüş histerik ablalar tarafından linç edilme riskiniz vardı... hatta samsatlı lukianos galiba bahsediyordu herifin teki çok merak edip gitmiş bunların thesmophoria bayramlarını izlemeye... kadınlar herifi çakozlayınca şişleyip yol kenarına atmışlar falan...
bu ablanın kültünde thesmophoria ve haloa bayramları çok önemlidir. 3 gün sürer. ilk gün kadınlar oruç tutarlar ve kuru tarlada oturarak beklerler. burada toprağı döllediklerine inanırlar. ikinci gün sanırsam kült merkezi yakınındaki doğal mağaraya domuz yavruları atıp kurban falan ediyorlardı... üçüncü gün ise şarap eğlence ve ziyafet yapılırdı... kadınlar tabi alkolün de etkisi ile birbirleri ile edepsiz şeyler falan yapabiliyorlarmış. terrakottadan yapılmış falluslar ile falan... en azından hatırlayabildiğim kadarıyla hikaye böyleydi...
tabi yunan dini ve kültürü sizlere hollywood ve 19. yüzyıl batı medeniyetinin sunduğu kusursuz mermer ve demokrasi medeniyeti değil. üstte yazdım işte pişmiş topraktan dildolarla birbirleriyle münasebetler falan... meraklılarınız varsa özellikle kara athena isimli kitabı okumanızı şiddetle öneririm.
son olarak; eğer kadın olsaydım ve mavi saçlı, yoga yapan kadıköy bomonti feministi olsaydım kesinlikle demeter nickini kullanırdım. milleti görüyorum hemen sağda solda lilith xkraliçelilith_tr ya da lilith666 gibi isimler seçiyorlar. afedersiniz kızlar ama demeter'in yanında lilith kedi osuruğu gibi kalır.
bu ablanın kültünde thesmophoria ve haloa bayramları çok önemlidir. 3 gün sürer. ilk gün kadınlar oruç tutarlar ve kuru tarlada oturarak beklerler. burada toprağı döllediklerine inanırlar. ikinci gün sanırsam kült merkezi yakınındaki doğal mağaraya domuz yavruları atıp kurban falan ediyorlardı... üçüncü gün ise şarap eğlence ve ziyafet yapılırdı... kadınlar tabi alkolün de etkisi ile birbirleri ile edepsiz şeyler falan yapabiliyorlarmış. terrakottadan yapılmış falluslar ile falan... en azından hatırlayabildiğim kadarıyla hikaye böyleydi...
tabi yunan dini ve kültürü sizlere hollywood ve 19. yüzyıl batı medeniyetinin sunduğu kusursuz mermer ve demokrasi medeniyeti değil. üstte yazdım işte pişmiş topraktan dildolarla birbirleriyle münasebetler falan... meraklılarınız varsa özellikle kara athena isimli kitabı okumanızı şiddetle öneririm.
son olarak; eğer kadın olsaydım ve mavi saçlı, yoga yapan kadıköy bomonti feministi olsaydım kesinlikle demeter nickini kullanırdım. milleti görüyorum hemen sağda solda lilith xkraliçelilith_tr ya da lilith666 gibi isimler seçiyorlar. afedersiniz kızlar ama demeter'in yanında lilith kedi osuruğu gibi kalır.
devamını gör...
düğün kültürünün kaybolması
pandeminin en güzel yararlarından biridir. boşuna masraf boşuna boşuna milleti eğlendirme olayı. inşallah kökten biter.
devamını gör...
bahailik
“musevilik ve hristiyanlık değiştirildi, o yüzden islamiyet geldi” argümanına benzer bir mentaliteye sahip bir din. buna göre musevilik, hristiyanlık, budizm, hinduizm, şintoizm, tengricilik; aklınıza gelebilecek her din tanrısal esintiler barındırır ve kutsal kabul edilir. her biri mimari ödüllü tapınaklarında bahai metinleri ya da dünyadaki herhangi bir dinin metinlerini okuyarak veyahut da herhangi bir dinin ritüellerini uygulayarak ibadet edilebilir. yani isterseniz bahai tapınağında bir gün namaz kılıp yasin suresini okuyun, öbür gün şaman dansı edin hiç fark etmiyor. hepsi kutsal kabul edilir ve uygulanabilir.
devamını gör...
normal sözlük’te kankacılık
yazarların karma ve popülerite uğruna birbirine yalakalık yapmasıdır. zirvelerden gelen samimiyetsiz cümleleri saymıyorum bile.
devamını gör...
mohsen namjoo
iranlı müzisyen,besteci,yazar.tahran üniversitesi'nden klasik iran müziğinin dışına çıkıp sınırları zorladığı için atılmış iran müziğine getirmeye çalıştığı yenilikler pek anlaşılamamış.kendisiyle yaklaşık iki senelik bir tanışıklılığımız var ancak her dinlediğimde nasıl bu kadar geç keşfetmiş olabilirim diyorum.insanı gerçekten müziği ve sesiyle başka diyarlara götürüyor zaten farsça dokunaklı,şiirsel bir dil mohsen namjoo ile bu şiirsellik doruklara ulaşıyor.okuduğum kadarıyla kendisi hafızmış ve şems adlı şarkısında ayetlere yer verdiği için beş yıl hapis cezası istemiyle yargılanmış.şimdi ise bu cezası nedeniyle fransa'ya iltica etmiş,orada yaşıyormuş.
devamını gör...
insan ilişkilerinden çıkarılmış en önemli ders
bir insan size zarar verdiğinde, ona dair neredeyse tüm özellikleri reddedip onun tam zıttı karakterde birisi için "güvenilir" diyemezsiniz.* insan ilişkileri bu kadar basit denklemler üzerinden ilerlemiyor maalesef.
önemli olan; insanın dostlukta da aşkta da kendi ruhunun karşılığını bulabilmesidir.
önemli olan; insanın dostlukta da aşkta da kendi ruhunun karşılığını bulabilmesidir.
devamını gör...
paragraf kullanmayan yazar
göz kanatan kişiler.
ben ki uzun yazı okumaktan hiç kaçmam, hele o yazı ilgi alanımla paralelse... ama bu insanlar öyle bir kaçırıyor ki hevesimi, bir süre kısası dahil hiçbir yazıyı görmek istemiyorum. işin kötüsü gayet güzel yazanlar da var. yazık ediyorlar kendilerine.
bunun daha beteri, o tek paragrafta zinhar noktalama işaretlerini kullanmayanlar.
(bkz: bunu insan okuyacak)
ben ki uzun yazı okumaktan hiç kaçmam, hele o yazı ilgi alanımla paralelse... ama bu insanlar öyle bir kaçırıyor ki hevesimi, bir süre kısası dahil hiçbir yazıyı görmek istemiyorum. işin kötüsü gayet güzel yazanlar da var. yazık ediyorlar kendilerine.
bunun daha beteri, o tek paragrafta zinhar noktalama işaretlerini kullanmayanlar.
(bkz: bunu insan okuyacak)
devamını gör...
haile-i osmaniye
sultan 2.osman’ın tahttan indirilmesine giden süreci tarihçiler haile-i osmaniye şeklinde adlandırırlar. bu haile yani türkçe meali ile facia 18 mayıs 1622 sabahı patlak vermiş ve bu olayın tesirleri çok uzun yıllar boyunca koca imparatorluğu etkisi altında bırakmıştır.
18 mayıs sabahı padişah tuğları, üsküdar sahrasına dikildi. sebebi ise padişahın hacca gideceğini ilan etmesiydi. fakat asiler tam tersini düşünüyor padişahın anadolu ve asya kıtalarından ordu toplayıp kendilerini ortadan kaldıracağını ve yeni bir devlet idaresi kurmak istediğini düşünüyorlardı.
zira haklılardı çünkü saray’dan kovulan hizmetli takımı bu dedikoduyu epeydir kapıkulu ocaklarına yayıyorlardı. konuya dönecek olursak sultan 2. osman hacca gidecek, eski sadrazam ohrili hüseyin paşa, saltanat naibi olarak istanbul’da kalacaktı. padişah edirne muhafızlığına gürcü mehmed paşayı, bursa muhafızlığına da vezir topal recep paşayı getirmişti. kapdan-ı derya damat halil paşa donanmayı lübnan’a götürmek üzere padişahın emrini bekliyordu. sultan osman, en güvendiği yeniçeri ve kapıkulu sipahileri’nden 1000 tanesini, müteferrikalardan 40 kişiyi ve 30 tanede divan katibini yanına almıştı. bunların yanında sadrazam, nişancı ve defterdar gibi devlet adamlarını ve onların maiyetlerini de yanında götürüyordu. tabii 1500 civarı askerin dışında kalanların dikkatini çekti bu durum. zira padişah nereye giderse gitsin tüm kapıkulu ocaklarına mensup askerleri yanına alırdı.
tuğlar üsküdar’a dikilir dikilmez yeniçerilen kazan kaldırmıştı. süleymaniye’de toplanan yeniçeriler, hızlı bir şekilde at meydanına yani şimdiki sultanahmet meydanına geldiler. ellerinde şeyhülislam esad efendiden aldıkları “padişaha hac lazım değildir, yerinde oturup adl eylemek evladır. caiz ki bir fitne zuhur eyliye!” yazılı fetva vardı. türkçe mealine gelecek olursak; “osman, icat çıkarma otur oturduğun yerde canına yandığım, şimdiye kadar kim hacca gitmiş ki sen böyle dellendin, hem sen yokken bir b**luk olsa buraları kim idare edecek”, şeklinde bir çeviri yapmak mümkün. tabii bu fetvayı vermeden çok önceleri damadı olan padişahı defalarca ikaz etti esad efendi ama sultan osman kimseyi sallamadığı gibi onu da şeyine sallamadı. bu durum karşısında esad efendi yeniçerilerin istediği fetvayı yazıp ellerine vermiş ve oda muhalefetini açıkça beyan etmişti.
öğlen saatlerine gelindiğin de istanbul’da normal hayat durma noktasına gelmişti. kapıkulu ocakları’nın sultanahmed meydanın da toplandığını ve her taraftan aynı istikamete aktığını gören halk, evlerine çekilmiş, bütün çarşılar, pazar yerleri ve dükkanlar kapanmıştı. tabi bu kadar olay olurken padişah ne yaptı, asilerin gönderdiği fetvayı onlara küfürler ederek yırtıp attı ve niyetinden vazgeçmeyeceğini yineledi.
tabi tüm bunlar olurken kapıkulu askerleride akıllı davranıyor ve toplanırken silahsız bir şekilde toplanıyorlardı, zira öbür türlü asi durumuna düşebilirlerdi ki, aslında çoktan padişahın gözünde düşmüşlerdi bile. kapıkulu askerlerinin padişaha gönderdikleri 2. not şu şekildeydi; “padişahın bu tarik ile hicaz’a gitmesi, mücerred bizden i’raz-u nefrete mebni olup bir gayri mucibi yokdur. nizam-ı alem için padişahlar hacc-ı şerifi terk edegelmişlerdir. düşman zuhuru ve a-danın şerr-ü şuru ihtimali var iken memalik-i mahrusayı koyup gitmek hatadır, bu karardan ferakat olunmak gereklidir”. yani çevirecek olursak kısaca;” padişahım, otur oturduğun yerde, biz senin gerçek niyetini biliyoruz, ya bu karardan dön ya da senin için çok kötü olur”.
tüm bunlar olurken ocak ağaları da boş durmuyor ve sultan osman’ı kışkırtıp üzerlerine salan kişiler için esad efendiden fetva katli vacip şeklinde fetva alıyorlardı. fetva tam olarak şöyleydi;” padişah-ı cihanban’ı azdırıp devlet hazinesini telef ettirip bunca fitne ve fesada sebep olan kişilere ne lazım gelir? cevap; o kişilerin katledilmeleri gerekir.”
fetva parçalamayı alışkanlık haline getiren sultan osman, bu fetvayı da parçalayarak ulemanın suratına fırlattı. bu sırada donanmadan kaçan bazı levend ve azebler de sultanahmed meydanına gelmiş, buralar karışsa da güzel bir yağma yapsak düşüncesinde ortalıkta fink atıyordu. bu yağmadan ilk nasibini alan padişahın hocası olan ömer efendi olmuştur. sarayına giden kapıkulu askerleri öldürmek için aradılarsa da onu bulamamış ama sarayını bir güzel yağma etmişlerdir. tüm bunlar olurken sultan osman hacca gitmekten vazgeçtiğini askerlere bildirdi.
19 mayıs 1622 yani haile-i osmaniye’nin ikinci günü, tüm kapıkulu ocakları artık silahlı olarak , on binleri aşan bir kalabalık ile fatih’te toplandılar. fatih camii’nde sabah namazı kılındı. oradan yürüyüşe geçerek sultanahmed’e gelindi. askerlerin davetiyle ulema sınıfı da orada toplanmıştı. müzakereler başladı ve padişahtan 6 kişinin kellesinin istenmesine karar verdiler. bunlar tam liste olarak; veziriazam diver paşa, hoca ömer efendi, darussade ağası süleyman ağa, istanbul muhafızı vezir ahmed paşa, başdefterdar baki paşa ve sekbanbaşı nasuh ağadır.
sekbanbaşı nasuh ağa’nın kellesinin istenmesine sebep olan şey padişaha yakın olması ya da onu etkilemesi değildi, sadece mevcut isyana karşı çıktığı için kellesi isteniyordu.asilerin bu istekleri ulemadan 12 kişi tarafından tasdik edildi. ulema hoca ömer efendi ve darüssade ağası süleyman ağanın katledilmesine zaten dünden razıydı, fakat diğer 4 isim konusunda asilere direndiler. fakat asilerin her biri için bir bahanesi vardı. ocak ağalarına göre veziriazamın suçu, silahsız yeniçerileri ok atışına tutmak, defterdarın suçu ayarı bozuk akçe ile ulufe ödemesi yapmak, nişancının suçu emekli subayların maaşını kesmesi ve sekbanbaşının suçu da ocağı savunacağı yerde nişancıya yalakalık yapmasıydı.
ulema’dan bir heyet bu kararı topkapı sarayına getirip, sultan osman’a sundu. padişah bahsi geçen kişilerin azlini kabul edeceğini ama kesinlikle katledilmelerine rızası olmadığını kendine has üslubu ile cevapladı.
ulema sözcüsü: “padişahım, istediklerini veri yoksa halimiz harap olur, epey kalabalıklar istediklerini almak isterlerse zorla alırlar, konuyu uzatmayalım hiçbir şey devletin bekasın’dan önemli değil” dediyse de padişah;” korkmaya gerek yok bunlar başsız asker, çabuk dağılırlar” şeklinde son derece cahilce bir cevap vermiştir. bunun üzerine söz alan ihtiyar ulema;” işler bu raddeye geldikten sonra bu asiler istediklerini alırlar, atalarınızdan da aldılar, sizden de alırlar, istediklerini verin dediyse de padişaha dinletemez. hatta padişah;” bunları da siz tahrik etmişe benzersiniz, evvel sizi kırarım, sonra da onları” şeklinde son derece cahilce bir cevap daha verir. acaba o sırada ulemanın iç sesi” senin ben aklının sapına saplayayım hay osman” demiş midir hep merak etmişimdir.
bu sırada diğer vezirler arasından çıkıp gelen ohrili hüseyin paşa;” padişahım duru vahim, beni dahi isteseler verin, yeter ki siz sağolun” dese de lafını dinletemez. hatta padişah bir adım daha ileri giderek kendisine elçi gelen heyeti tevkif ettirmek gibi son derece büyük bir aptallık daha yapar. bunların istedikleri cevaplarla birlikte gelmesini bekleyen asiler, gelmediklerini görünce saraya doğru yürümeye başlamışlardır.
sarayın dış kapısına dayanan on binlerce asker hiçbir zorlukla karşılaşmadan içeriye daldılar. beklediklerinin aksine hiçbir direnişle karşılaşmadılar ve iç avluya geldiklerin zaman padişahı “ayak divanı”’na davet ettiler. tabi padişah bunu da kabul etmeyerek son büyük cahilliğini yapmış oldu. sultan mustafa harem’deki dairesinden alındı ve sultan osman tevkif edildi. ulema asilere mustafa’nın bir deli olduğunu ve taht için gerekli akla sahip olmadığını yinelese de asiler dinlemediler. zira işin ucunda yüklü bir cülus bahşişi vardı.
böylece sultan 2. osman’ın 4 yıl 2 ay 21 gün süren saltanatı 19 mayıs 1622 günü sona erdi. devam eden süreçte önce yedikule zindanların da hapsedildi, sonrasında 20 mayıs 1622 günü orada boğdurularak öldürüldü, kimi kaynaklara göre bazı yeniçerilerin tecavüz ettiği de söylenir fakat kesin değildir.
kaynak: yılmaz öztuna büyük türkiye tarihi 5.cilt.
18 mayıs sabahı padişah tuğları, üsküdar sahrasına dikildi. sebebi ise padişahın hacca gideceğini ilan etmesiydi. fakat asiler tam tersini düşünüyor padişahın anadolu ve asya kıtalarından ordu toplayıp kendilerini ortadan kaldıracağını ve yeni bir devlet idaresi kurmak istediğini düşünüyorlardı.
zira haklılardı çünkü saray’dan kovulan hizmetli takımı bu dedikoduyu epeydir kapıkulu ocaklarına yayıyorlardı. konuya dönecek olursak sultan 2. osman hacca gidecek, eski sadrazam ohrili hüseyin paşa, saltanat naibi olarak istanbul’da kalacaktı. padişah edirne muhafızlığına gürcü mehmed paşayı, bursa muhafızlığına da vezir topal recep paşayı getirmişti. kapdan-ı derya damat halil paşa donanmayı lübnan’a götürmek üzere padişahın emrini bekliyordu. sultan osman, en güvendiği yeniçeri ve kapıkulu sipahileri’nden 1000 tanesini, müteferrikalardan 40 kişiyi ve 30 tanede divan katibini yanına almıştı. bunların yanında sadrazam, nişancı ve defterdar gibi devlet adamlarını ve onların maiyetlerini de yanında götürüyordu. tabii 1500 civarı askerin dışında kalanların dikkatini çekti bu durum. zira padişah nereye giderse gitsin tüm kapıkulu ocaklarına mensup askerleri yanına alırdı.
tuğlar üsküdar’a dikilir dikilmez yeniçerilen kazan kaldırmıştı. süleymaniye’de toplanan yeniçeriler, hızlı bir şekilde at meydanına yani şimdiki sultanahmet meydanına geldiler. ellerinde şeyhülislam esad efendiden aldıkları “padişaha hac lazım değildir, yerinde oturup adl eylemek evladır. caiz ki bir fitne zuhur eyliye!” yazılı fetva vardı. türkçe mealine gelecek olursak; “osman, icat çıkarma otur oturduğun yerde canına yandığım, şimdiye kadar kim hacca gitmiş ki sen böyle dellendin, hem sen yokken bir b**luk olsa buraları kim idare edecek”, şeklinde bir çeviri yapmak mümkün. tabii bu fetvayı vermeden çok önceleri damadı olan padişahı defalarca ikaz etti esad efendi ama sultan osman kimseyi sallamadığı gibi onu da şeyine sallamadı. bu durum karşısında esad efendi yeniçerilerin istediği fetvayı yazıp ellerine vermiş ve oda muhalefetini açıkça beyan etmişti.
öğlen saatlerine gelindiğin de istanbul’da normal hayat durma noktasına gelmişti. kapıkulu ocakları’nın sultanahmed meydanın da toplandığını ve her taraftan aynı istikamete aktığını gören halk, evlerine çekilmiş, bütün çarşılar, pazar yerleri ve dükkanlar kapanmıştı. tabi bu kadar olay olurken padişah ne yaptı, asilerin gönderdiği fetvayı onlara küfürler ederek yırtıp attı ve niyetinden vazgeçmeyeceğini yineledi.
tabi tüm bunlar olurken kapıkulu askerleride akıllı davranıyor ve toplanırken silahsız bir şekilde toplanıyorlardı, zira öbür türlü asi durumuna düşebilirlerdi ki, aslında çoktan padişahın gözünde düşmüşlerdi bile. kapıkulu askerlerinin padişaha gönderdikleri 2. not şu şekildeydi; “padişahın bu tarik ile hicaz’a gitmesi, mücerred bizden i’raz-u nefrete mebni olup bir gayri mucibi yokdur. nizam-ı alem için padişahlar hacc-ı şerifi terk edegelmişlerdir. düşman zuhuru ve a-danın şerr-ü şuru ihtimali var iken memalik-i mahrusayı koyup gitmek hatadır, bu karardan ferakat olunmak gereklidir”. yani çevirecek olursak kısaca;” padişahım, otur oturduğun yerde, biz senin gerçek niyetini biliyoruz, ya bu karardan dön ya da senin için çok kötü olur”.
tüm bunlar olurken ocak ağaları da boş durmuyor ve sultan osman’ı kışkırtıp üzerlerine salan kişiler için esad efendiden fetva katli vacip şeklinde fetva alıyorlardı. fetva tam olarak şöyleydi;” padişah-ı cihanban’ı azdırıp devlet hazinesini telef ettirip bunca fitne ve fesada sebep olan kişilere ne lazım gelir? cevap; o kişilerin katledilmeleri gerekir.”
fetva parçalamayı alışkanlık haline getiren sultan osman, bu fetvayı da parçalayarak ulemanın suratına fırlattı. bu sırada donanmadan kaçan bazı levend ve azebler de sultanahmed meydanına gelmiş, buralar karışsa da güzel bir yağma yapsak düşüncesinde ortalıkta fink atıyordu. bu yağmadan ilk nasibini alan padişahın hocası olan ömer efendi olmuştur. sarayına giden kapıkulu askerleri öldürmek için aradılarsa da onu bulamamış ama sarayını bir güzel yağma etmişlerdir. tüm bunlar olurken sultan osman hacca gitmekten vazgeçtiğini askerlere bildirdi.
19 mayıs 1622 yani haile-i osmaniye’nin ikinci günü, tüm kapıkulu ocakları artık silahlı olarak , on binleri aşan bir kalabalık ile fatih’te toplandılar. fatih camii’nde sabah namazı kılındı. oradan yürüyüşe geçerek sultanahmed’e gelindi. askerlerin davetiyle ulema sınıfı da orada toplanmıştı. müzakereler başladı ve padişahtan 6 kişinin kellesinin istenmesine karar verdiler. bunlar tam liste olarak; veziriazam diver paşa, hoca ömer efendi, darussade ağası süleyman ağa, istanbul muhafızı vezir ahmed paşa, başdefterdar baki paşa ve sekbanbaşı nasuh ağadır.
sekbanbaşı nasuh ağa’nın kellesinin istenmesine sebep olan şey padişaha yakın olması ya da onu etkilemesi değildi, sadece mevcut isyana karşı çıktığı için kellesi isteniyordu.asilerin bu istekleri ulemadan 12 kişi tarafından tasdik edildi. ulema hoca ömer efendi ve darüssade ağası süleyman ağanın katledilmesine zaten dünden razıydı, fakat diğer 4 isim konusunda asilere direndiler. fakat asilerin her biri için bir bahanesi vardı. ocak ağalarına göre veziriazamın suçu, silahsız yeniçerileri ok atışına tutmak, defterdarın suçu ayarı bozuk akçe ile ulufe ödemesi yapmak, nişancının suçu emekli subayların maaşını kesmesi ve sekbanbaşının suçu da ocağı savunacağı yerde nişancıya yalakalık yapmasıydı.
ulema’dan bir heyet bu kararı topkapı sarayına getirip, sultan osman’a sundu. padişah bahsi geçen kişilerin azlini kabul edeceğini ama kesinlikle katledilmelerine rızası olmadığını kendine has üslubu ile cevapladı.
ulema sözcüsü: “padişahım, istediklerini veri yoksa halimiz harap olur, epey kalabalıklar istediklerini almak isterlerse zorla alırlar, konuyu uzatmayalım hiçbir şey devletin bekasın’dan önemli değil” dediyse de padişah;” korkmaya gerek yok bunlar başsız asker, çabuk dağılırlar” şeklinde son derece cahilce bir cevap vermiştir. bunun üzerine söz alan ihtiyar ulema;” işler bu raddeye geldikten sonra bu asiler istediklerini alırlar, atalarınızdan da aldılar, sizden de alırlar, istediklerini verin dediyse de padişaha dinletemez. hatta padişah;” bunları da siz tahrik etmişe benzersiniz, evvel sizi kırarım, sonra da onları” şeklinde son derece cahilce bir cevap daha verir. acaba o sırada ulemanın iç sesi” senin ben aklının sapına saplayayım hay osman” demiş midir hep merak etmişimdir.
bu sırada diğer vezirler arasından çıkıp gelen ohrili hüseyin paşa;” padişahım duru vahim, beni dahi isteseler verin, yeter ki siz sağolun” dese de lafını dinletemez. hatta padişah bir adım daha ileri giderek kendisine elçi gelen heyeti tevkif ettirmek gibi son derece büyük bir aptallık daha yapar. bunların istedikleri cevaplarla birlikte gelmesini bekleyen asiler, gelmediklerini görünce saraya doğru yürümeye başlamışlardır.
sarayın dış kapısına dayanan on binlerce asker hiçbir zorlukla karşılaşmadan içeriye daldılar. beklediklerinin aksine hiçbir direnişle karşılaşmadılar ve iç avluya geldiklerin zaman padişahı “ayak divanı”’na davet ettiler. tabi padişah bunu da kabul etmeyerek son büyük cahilliğini yapmış oldu. sultan mustafa harem’deki dairesinden alındı ve sultan osman tevkif edildi. ulema asilere mustafa’nın bir deli olduğunu ve taht için gerekli akla sahip olmadığını yinelese de asiler dinlemediler. zira işin ucunda yüklü bir cülus bahşişi vardı.
böylece sultan 2. osman’ın 4 yıl 2 ay 21 gün süren saltanatı 19 mayıs 1622 günü sona erdi. devam eden süreçte önce yedikule zindanların da hapsedildi, sonrasında 20 mayıs 1622 günü orada boğdurularak öldürüldü, kimi kaynaklara göre bazı yeniçerilerin tecavüz ettiği de söylenir fakat kesin değildir.
kaynak: yılmaz öztuna büyük türkiye tarihi 5.cilt.
devamını gör...
memleketinin adını söylemeden anlat
baklava.
devamını gör...
noktalama işaretlerinden sonra boşluk koymak
doğru olan kullanım şeklidir. lütfen noktalamalardan önce boşluk kullanmayınız.
yanlış kullanıma örnek:
ne yapıyorsun ?hiç ne yapayım .oturuyorum .sen ne yapıyorsun gibi.
yanlış kullanıma örnek:
ne yapıyorsun ?hiç ne yapayım .oturuyorum .sen ne yapıyorsun gibi.
devamını gör...
türklerin birinci olduğu konular
en iyisini türklerin yaptığı konulardır.
yol tarifi yapmak. türklerden daya iyi yol tarif eden yoktur.
(bkz: napolyon bonapart) şöyle söylüyor:
bunca diyar gezdim görmedim ki bir türk bir yeri bilmesin.
yol tarifi yapmak. türklerden daya iyi yol tarif eden yoktur.
(bkz: napolyon bonapart) şöyle söylüyor:
bunca diyar gezdim görmedim ki bir türk bir yeri bilmesin.
devamını gör...
normal sözlük web view
şimdilik siteyi “ana ekrana ekle” diyerek çözdüğüm hede. ama tabii kii uygulaması gelsin.
devamını gör...
1. nesil
"dutluğu satmayan dede"yav güzel nick olurmuş şimdi aklıma geldi.
devamını gör...
şekerci cafer erol
kadıköy çarşı içinde bulunan şekerci-tatlıcı . özellikle ayva tatlısı için tercih ettiğim, son dönemde önünde resim cektirmenin epey revaçta olduğu tarihi işletme .

devamını gör...
dünyanın en samimiyetsiz cümlesi
"feminist değilim ama..." diye başlayan cümleler. aslında genel olarak "xxx değilim ama..." söz grubuyla başlayan cümleler. kendi kimliğini bulamamış ama nabza göre şerbet vermekten de sakınmayanların favorisidir. göğsünü gere gere müslüman, ateist, deist, agnostik ya da veganım demenin rahatlığı varken... bilemiyorum sözlük.
devamını gör...
sözlükte yer yerinden oynarken online olmayan yazar
aha bu ben. kelimenin tek anlamıyla ben. özellikle şu günlerde “yazar olduğuna bin şahit lazım” yazarıyım. insanın kendini bilmesi de önemli tabii.
devamını gör...