" uzun süre uçuruma bakarsan
uçurum da sana bakar."
(bkz: friedrich nietzsche)
devamını gör...

çok çalışan tembelliğim
devamını gör...

bugün
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

dunning kruger sendromu kısacası cahil olma sendromudur.justin kruger ve david dunning'in ortaya attığı bu sendrom ilginç bir olaya dayanmaktadır. 1995 yılında 44 yaşındaki mcarthur wheeler ismindeki adam limon suyunun "tuhaf" olarak tanımladığı kimyasıyla derin bilgilere sahip olduğu iddiasıyla yüzünü limon suyuna bulayıp 2 bankayı üst üste soymaya kalkışmış. iddisına göre limon suyunun görünmez yazılar yazmayı sağlayan kimyasının yüzünü de görünmez sağlayacağını düşünmüş. ve böylece yüzünün görünmez olacağını ve kameralarda yüzünün görünmeyeceğini, tanınmayacağını sanmış ve bankaları soymuş. ancak kameralarda yüzü tespit edilen wheeler polisler tarafından aynı gün yakalanmış. derin bir cehalete sahip olduğunun ama bunun farkında olmayışının en güzel örneği.
devamını gör...

sen hiç, hiç oldun mu?
devamını gör...

ejderha sırtına binmek istiyorum.
devamını gör...

günaydın sözlük.
kalkıp kahve yapacağım. öncesinde her zaman ki gibi yatağımda salınırken sözlükte dolanıyorum.
ben yokken gece boyu kim ne demiş? akışın durumu ne? var mı bir yaramazlık? gibi sorularıma cevap arıyor hem de zihnimi güne hazırlıyorum.
yine çok işim var.
taşınalı bir ay olacak neredeyse hala ev ayakta.
hayır 'oturun arkadaşlar neden eylem yapar gibi dikiliyorsunuz?' diyorum. surata bön bön bakmalar bir anlamamazlıktan gelmeler falan kendilerini de ne sanıyorlarsa artık.
böyle giderse bu evde hüsumet çıkar benden söylemesi.

gardolapla fırın benden yana ama sanırım buzdolabı, çamaşır makinesi ve ekürisi kurutmayı onlara kaptırdım. çığ gibide büyüyorlar. bir sıkıntı çıkarsa 155'i ararın. *
selamlar, sevgiler...
devamını gör...

gırgıriye filminde bayram’ın tef çalarak oynattığı “ayı” var ya, ha işte o benim.
devamını gör...

bizler atatürk’e ilah benzetmesi yapmayız zira atamız yaşasaydı o da böyle isterdi lakin onun ilke ve inkılaplarına bağlıyız, yolu yolumuzdur. ha bu sizin gibi dincileri, cemaatçileri, vatan hainlerini rahatsız ediyorsa no problem. istediğiniz kadar algı operasyonu yapın anasını satıyım.

son olarak; mustafa kemal atatürk’ün askerleriyiz!

zoruna gidenin borusuna gitsin be çok da tın yani…

edit: bazı kendini solcu zannedenler de rahatsız oluyor atatürk’ten bak, sonra bunlara laf ettiğimiz zamanda da biz aşağılık oluyoruz. asıl aşağılık karaktersizler sizsiniz. atanın kurduğu ülkede yaşayıp onu eleştirecek kadar da kansızınız. selahattin demirtaş’a sempati duyanlardan sen ne bekliyorsun ki??

hiçbir şey. devam selo yalayıcılığı yapmaya mustafa kemal atatürk sizin boyunuzu aşar…
devamını gör...

eserlerinde sıklıkla burjuvazinin yozlaşması hakkında gülünç bir acımasızlık ile eleştiri sunmuş olan thomas mann'in yine benzer bir çizgide hareket etmesinin ürünü olan ve bildungsroman ve/veya oluşum romanı geleneğinin uzantısı olan eser. dilimize büyülü dağ olarak çevrilmiştir. eserde ön plana çıkan zaman kavramı pek çok şekilde yorumlanabilir ama kitaptaki zaman akışı okuyucunun zaman algısı ile oynamaktan ziyade içeriğin bir uzantısı olarak karşımıza çıkıyor. kendini zamansızlığın içinde bulan castorp ve onun zaman algısını okuyucunun net bir şekilde kavrayabilmesi ve eserin içine girebilmesi için mann yazarken oldukça güzel bir nokta yakalamış durumda. mann eserin ilk bölümünde kısa bir zaman dilimini uzun bir süre detaylıca anlatırken hikaye ilerledikçe oldukça uzun zaman dilimleri bir kaç sayfa ve cümle ile ifade edilecek kadar hızlı bir biçimde akıp gidiyor ki bu aslında castorp'un zaman algısındaki değişimi ifade edebilmek için özellikle yapılmış durumda. ana karakter hans castorp'un bu yolculuğu sürecinde mann'in savunucu olduğu doğu-batı sentezi hakkında da zaman zaman ufak dokunuşlar mevcut. berghof sanatoryumu bir açıdan küçük avrupa olarak değerlendirilebilir esasında ki thomas mann bunu okuyucunun gözünün içine sokmaktan da pek çekinmemiştir. ve bu avrupa prototipinin içerisinde mann'in diğer eserlerinde de sıklıkla görüldüğü gibi yarattığı karakterlerin üzerinden yine kökten çürümüşlüğe ve sefa içinde kendini hepten bırakmış olan esas canavar 'burjuvaziye' eleştirel bir yaklaşım sergilenir. savaşın ayak sesleri duyulurken, korkunç bir kızıllıkta insanın burnunu yakan kan kokusunun, parçalanmış insan uzuvlarının ve korkunun havaya sis gibi çöktüğü katran karası akşamların içerisinde sevgi gerçekten galip gelebilir mi ve kendini hissettirebilir mi bilinmez ama türünün öncüsü olan bu eser mann'in ustaca ortaya koyduğu tasvirleri ile gerçek bir şaheser niteliğindedir. romanın içerisine gizlenmiş olan düşüncelerin savunulmaya değer olup olmadığı kesinlikle sorgulamaya açık ve kişisel bir mesele ama bu eserin edebi açıdan başarısını gölgelememeli. ki eser hakkında tüm bunların yanı sıra ' tüyleri diken diken eden bir hoşgörü' tanımı vardır ki bunca yıldan sonra bile aklımda.


"die analyse ist gut als werkzeug der aufklärung und der zivilisation, gut, insofern sie dumme überzeugungen erschüttert, natürliche vorurteile auflöst und die autorität unterwühlt, gut, mit anderen worten, indem sie befreit, verfeinert, vermenschlicht und knechte reif macht für die freiheit. sie ist schlecht, sehr schlecht, insofern sie die tat verhindert, das leben an den wurzeln schädigt, unfähig, es zu gestalten." ( analiz aydınlanmanın ve uygarlığın bir aracıysa iyidir: aptal kanıları sarstığı, doğal önyargıları çözümlediği ve otoritenin kuyusunu kazdığı sürece. yani, kurtardığı, yonttuğu ve insanlaştırdığı sürece iyidir; köleleri özgürlük için olgunlaştırır. eyleme engel olduğu, yaşamı kökünden zedelediği ve onu biçimlendiremediği sürece de kötüdür, çok kötüdür.) p. 353

"reizend von dir", sagte hans castorp. "was für ein nettes zimmer!" hier läßt sich gut und gern ein paar wochen hausen." "vorgestern ist hier eine amerikanerin gestorben", sagte joachim. ( "ne kadar düşüncelisin," dedi hans castorp. " ne güzel bir oda. burada bir iki hafta kalmak hoşuma gidecek." "burada geçen gün amerikalı bir kadın öldü," dedi durağan bir sesle joachim.) p.23


devamını gör...

birçok yazarın sözlüğe her girdiğinde bu şekilde iştahla baktığı yer*,
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

berber,samimiyetin ve sohbetin suyunu çıkardığında sonlandırılması gereken sadakattir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sabahın köründe gözüm açıldı, neyse dedim bir tuvalete gireyim afedersin, rahat rahat uyumaya devam ederim sonra. sonra canım sigara çekti. dedim kalkmışken içeyim. yaktım sigarayı bir nefes aldım, kuru kuru hoşuma gitmedi dedim bari kahve yapayım. kahveyi yaparken sigara bitti, ikinciyi yaktım. kahvenin yarısına geldim sigara bitti. dedim kahveyi bitirene kadar sabah haberlere bakayım; kahve bitti haberler bitmedi.

muhtemelen haberleri bitirince yatacağım desem de bu sefer de karnım acıkacak.

haftasonu sabahının köründen, günaydın sözlük.
devamını gör...

an itibariyle iliklerime kadar hissettiğim pahalılık. bütün birikimimi bir rozete yatırdım. cebimde dolmuş param bile yok. eve yürüyerek dönücem. evde, çoluk çocuk 2 ay kuru ekmeğe talim edicez artık. sözüm sana yoldaş; vicdanın nasıl rahat edecek? bu gece yastığa başını nasıl huzurla koyacaksın. inşallah rüyanda rozetler kovalar seni de, vicdan azabından yarın, hesabıma 5 bin papel atarsın.
devamını gör...

her bilenin üstünde mutlaka bir bilen vardır. bu da demektir ki bilginin sınırı olmaz. fakat kişi, aklının genişliği nispetinde bilgi sahibi olabilir. yani bilginin sınırı yoktur amma akıl mahdûd olduğu için sınırsız bilgiyi bünyesinde barındıramaz.
devamını gör...

erkeklerin yönettiği dünyayı da gördük biz.
bir de böyle denesek fena mı olurdu?
devamını gör...

t: her şeyden önce bir insanın mesleğini ifa ederken öldürülmesi trajedisidir. arkadaşlar polis alması gerekirdi falan demiş ama biz genelde sadece haciz memurlarını alır gideriz ki göz dağı vermeyelim ailede küçük çocuk varsa korkutmayalım. meslektaş arkadaş da böyle düşünmüş olmalı ki kolluk desteği istememiş. başımız sağolsun.

hala yukarıda imanla şereflendir yazan arkadaş var yahu. kardeşim bunun allahla, dinle, imanla ne alakası var. insanın kendi ahlak yasası olması lazım bir kere tutup birini öldüren insan dindar olsa ne olur inançsız olsa ne olur. beyaz olsa ne olur siyah olsa ne olur.

ayrıca her dinde öldürmek affedilmez günahlardandır. senin bu mantığınla ateistler öldürmüyor çünkü allah korkuları var. yeter yahu.

edit: arkadaş hatasını anlamış olacak ki tanımı silmiş. bu tür yeni yazımlara karşı tedbir niteliğinde olması amacıyla silmiyorum tanımın son kısmını.
devamını gör...

hayranlıkla izlediğim bir videosu var ortaya çıkan. 1962 yılında sovyetler birliği'nde bulunduğu sırada "mavi ateşçik" isimli bir programda önce yeni tiyatro oyunundan bahsediyor. sonrasında da şair dostu pavlova'nın çevirdiği "çocuklara" ve pek bilinmeyen "moskova yazı" adlı şiirleri okunuyor. şair dostu siirlerini okurken onun mahçup tavrıyla eli yanağında dinlemesi beni çok etkilemişti.
devamını gör...

vardır efendim, hem de öyle bir vardır ki düşüncede bile aldatmaz.
dostoyevski 14 yıllık evli olduğu eşine son zamanlarında şu cümleleri kurar;
"annâ, en üzüntülü ve sevinçli anılarımı seninle bölüştüm. tek başıma aşamayacağım zorlukları seninle aştım ve şunu unutma ki seni büyük bir tutkuyla sevdim. bir kere bile aldatmadım; düşüncede bile."
(bkz: fyodor mihayloviç dostoyevski)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim