kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
90lar pop esliginde satranç turnuvası..
(bkz: kafa sözlük online satranç turnuvası)
devamını gör...

yahu ne güzel kalpli insanlar var dedirten kampanyadır. aklına gelenin düşünmesinde rol oynayan her hücresine teşekkür ediyorum. kendisini daha överdim de konudan çok sapmayayım*.

katılan her yazarımızın da yüreğine sağlık şimdiden, verdikleri misliyle geri döner umarım. kalbi güzel insanları ve böyle güzel girişimleri gördükçe bu sözlüğe üye olduğum için tekrar tekrar mutlu oluyorum. umarım daha nice böyle güzel kampanyada nice canlının umudu oluruz.
devamını gör...

tüm tanımlarını baştan sona okuduğum insandır kendisi. bulmaca gibi tüm parçaları birleştirip kafamın içinde yeniden ete kemiğe büründü kendisi. okudukça roman karakterlerine yaptığım gibi karakter ve ruh ekledim içine. kitapçığını gezdim . oturup sorular sordum. cevapları kendim vermiş olsam bile iyi bir röportaj oldu. madalyaları sona kadar hak ediyor. izci rozetleri gibi madalya yaptırıp göndermek gibi bir fikrim vardı ama sürekli yenisi geldiği için vazgeçmek zorundayım. sözlüğü sözlük yapan gerçek yazarlardan biri olduğu için teşekkürü hak ediyor.
devamını gör...

türk silahlı kuvvetlerinin görev ve yetkilerini tanımlayan yasaya verilmiş isim. zamanın da bölük komutanı'nın habire tehditlerine maruz kalırdık bu kanun yüzünden.

bir vukuat olur bölük komutanı: şimdi istesem varya, iç hizmet kanunun bilmem kaçıncı maddesinın zırt bendinden seni mahkemeye versem şu kadar askerliğini uzatırım.
devamını gör...

içtikçe içesi geliyor insanın, çok ayrı seviyorum seni ama sabahın kötü oluyor be.
yapma bunu, sabah gizlice kaçan tek gecelik ilişki gibi, öyle bir tatsızlık veriyor ama gece çok keyifli.
devamını gör...

bana da faydalı olmasını umduğum ağ.

4-5 yıllık senaryo (animasyon) ve metin yazarlığı geçmişine sahibim. iş arıyorum.
bunun yanında ps-ae-pr kullanabiliyorum.

edit : adettendir c1-c2 arası ingilizce'ye sahibim. beginner seviyede hintçe var. bu kadar.
devamını gör...

tamamlanmış hissetmek.
devamını gör...

yok öyle birşey.. onu sana kim öğrettiyse hemen unutuyosun..
bunu sana öğretenler hasbelkader birşeylere sahip olmuş insanlar.. senin zaten hiçbirşey vermeden sahip olduğun şeyleri buda senin payına düşen, zaten senin hakkın bu diye vermeyen insanlar.. bir düşün.. önce ailenden başla.. sana verdikleri imkan konfor vs.. herneyse.. hakkın olduğunu hissettirerekmi verdiler yoksa borçluluk hissi uyandırarakmı.. yani bugün ailesine borçlu hissetmeyen varmı.. okuttuk ettik büyüttük laflarını duymayan varmı.. bunlar zaten bizim hakkımız.. karşılıksız hakkını veren.. "değer" veren anne babalarımız olmadığı için oluşuyor bu düşünceler.. bizede değer vermiyorlar, yaptığımız hiçbir işe de.. takdir bile etmiyorlar.. dolayısıyla kendimizide değersiz zannederek büyüyoruz, yaptığımız işinde emeğimizinde değersiz olduğunu zannediyoruz.. bunu aşıp ilerleyemediğimiz için kendini iterek yaşamaya çalışan, geçmişte yaşatılan o değersizlik hissini "haketmediğini" anlayıp çözemeyen o kadar çok insan varki.. senden çok şey olur arkadaşım.. sana 0 sıfır muamelesi yapanlar "haksız" sen "hak"lısın, +1 sin.. 1 kişi, bir insan, bir beden, bir ruhsun.. varsın.. önce bir ben ben varım ya de.. ben burdayım de.. benim konuşmaya fikrimi söylemeye, ürettiğim birşeyin bedelini istemeye, her ne olursa olsun, konuştuğumun dinlenmesine, yaşamaya, rahatsız edilmemeye.. kısaca herşeye "hakkım var" de..
bugün türkiyenin yarısı olan o mal sürüsü, zaten hakkı olan herşeyi rt nin hediyesi zannettiği için, zaten hakettiği hiçbirşeyi almadan vermek zorunda olduğunu zannettiği için ak partiye oy veriyor.. rt herşeyi kendine hak görüyor.. ve alıyor.. kimsede demiyorki abi hiçbirşey vermiyosun ama alıyosun, ne iş.. ne hakla..? demiyor..
çünkü kendisinin birşeylere hakkı olduğunu bilmiyorki.. neye hakkı var.. hiçbirşey almadan niye veriyorum kardeşim diyebilecek matematiği olan bir allahın kulu yok..
o diğer %50 de bunun farkında olarakmı veriyor onuda zannetmiyorum ama, senden çok şey olur arkadaşım.. yeterki "hakkın" olduğunu anla, denemekde hakkın.. başarılı yada başarısız olmakda hakkın.. sen varsın, göster kendini.. çık ortaya...
devamını gör...

80'li yılların sembollerinden olan kültleşmiş modern talking şarkısı. bu şarkıyı işitince gözümde diskoya uyuşturucu baskını yapan komiser rolünde tarık akan canlanır, adını hatırlamadığım filmde baskın sırasında diskoda bu şarkı çalıyordu. ahu tuğba da batağa düşmüş kadını oynuyordu. kötü adam da yüzde 90 ihtimal nuri alço olmalı.
devamını gör...

adı üstünde deneme; adamlar bu işin başarı oranına en başta yüzde otuz pay biçmişler zaten. onlar için önemli olan elde edilecek veriler. istediklerini elde ettiler.
devamını gör...

sürekli kısmını bilemesem de fikirlerimizin değişmesi oldukça normal ve hatta gayet olumlu bir durumdur. fikirleri değişmeyen birisi dogmatik ve fanatiktir. yeniliğe kapalıdır. fikirleri değişen, aslında böyle de olabilir diyen kişiler gelişime ayak uyduran, kendini geliştirebilen kimselerdir.
devamını gör...

bir turgut uyar şaheseri olan şiir. aşağıda şiire dair ufak bir açıklama ve ismet özel sesinden bir linki de mevcut.

terziler geldiler

terziler geldiler. kırılmış büyük şeylere benzeyen şeylerle
daha çok koyu renklere ve daha çok ilişkilere
bir kenti korkutan ve utandıran şeylerle.
kumaşlar bulundu ve uyuyan kediler okşandı. sonra
sonsuz çalgısı sevinçsizliğin.
çay içmeye gidenler vardı akşamüstü, parklara gidenler de
duruma uymak kısaltıyordu günlerini artamayan eksilmeyen bir hüzünle...
yorgun ve solgundular, kumaşları buldular, kenti doldurdular
o çelenk onbin yıllıktı, taşıyıp getirdiler
ölülerini gömmüşlerdi, kalabalıktılar, tozlarını silkmediler
bütün caddeler boşaldı, herkes yol verdi,

'tanrıtanır kadınlar ve cumhuriyetçiler
piyangocular, çiçek satın alanlar,
balıkçılar ağlarını, paraketelerini, ırıplarını, oltalarını
zokalarını, çevirmelerini ve kepçelerini topladılar.
sigaralarını yere atıp söndürdüler sigara içenler.'

bir şey vardı ısınmaz kalın kumaşların altında, kesip biçtiler
patron çıkardılar, karşılaştırdılar,
katlanılmaz bir uykunun sonunu kesip biçtiler
şarkılara başladılar ölmüş bir at için
makaslarını bırakmadılar
bekleniyorlardı.

'ey artık ölmüş olan at! -dediler-
ne güzeldi senin çılgınlığın, ne ulaşılırdı!
sen açardın,
otuzüçbin at türünün tek kaynağıydın sen!
tüylerin karaparlaktı. koşumların,
-kokulu yağlarla ovulup parlatılan-
nasıl yakışırdı sağrılarına ve göke.

göke bir ululuk katardı sonsuz biçimin, at!
toynaklarını liflerle ovardık
senin karaya boyanırdı koşuşun
uyandırırdı bütün karaları ve denizleri.
çılgın kişnemeni duyardık sonsuzun yanıbaşından
ne güzel gözlerin vardı kara at!
binlerce kişi,
-çocuklar, kadınlar, erkekler görkemli yahut
darmadağın giysileriyle herkes
körler ve cüzzamlılar,
bütün kutsal kitaplar kalabalığı,
ermişler, kargışlılar ve günahlılar
gebe kadınlar, vâz edenler
ve dondurmacılar ve at cambazları ve
tecimenler ve kıralcılar ve gemicilerle
tanrıtanımazlar ve tefeciler ve
yalvaçlar...-
ormanlardan ve kıyılardan ve kıraç yerlerden gelmiş
senin mutlu ovanı doldurup
haykırırlardı.
büyük sesler içinde sen, geçerdin...'

terziler geldiler. bu güneşler odaların dışındaydı artık.
herkes titrek ve sabırsız, titrek ve sabırsız evlerinde
gazeteler yazmadı, dükkânlar dönemindeydik
yüzlerce odalarda yüzlerce terziler, pencerelerini kapadılar
parmakları uzun, kurusolgun yüzleri sararmış, eskimiş durmaktan
yitik saat köstekleri, titrek ve sabırsız yorgun bacakları
her şeylerine yön veren durmuşluğa olur dediler
beğenip gülümsediler.

'ey artık ölmüş olan at! -dediler-
senin eyerin ne güzeldi.
dişi keçi derisinden, ofir altınıyla süslü
nasıl yaraşırdı belinin soylu çukurluğuna
seninle öteleri ansırdık.
öteler, baklanın ve pancarın duyarlığı
kedinin varlığı erişilmez kişilik
güneşli bir damda
içimizden gemiler kaldırırdın,
suyunu büyük şölenlerle tazelerdik
bayramımızdın. kuburlukların
bütün kişniş ve badem doluydu.
simdi dar dünya
ölümün büyük hızı kesildi.'

terziler geldiler. ateş ve kan getirmediler.
hüzünleri kan ve ateşti ama. uğultulu bir şey
ekspresler garlarda kaldı, ilâçlar çıldırdılar
kenti bir bastan bir basa dolaştım, tıs yok
bütün odalara dağıldılar. sürahiler tozlu, pabuçlar kurumuş
yerlerde kırpıntılar,

'oyulmuş yakalar, kolevlerinden arta kalanlar
vatka pamukları, verevine şeritler, kopçalar,
düğmeler, ilikler
iplik döküntüleri, kumaş parçaları,
karanlık akşamüstleri ve sabahlar,
dükkân tabelâları, kartvizitler...'

kasıklarına kadar çıkmış, en ufak bir ölüm bile yok.
tarafsız bir aşk çağlıyordu onların solgunluğunda
mutfaklarını kilitlediler, büyük atsı giysiler kestiler,

'ey artık ölmüş olan at! -dediler-
koşuşun büyütürdü dünyayı senin!
sen nasıl da koşardın.
biz güneyde yatardık, sen koşardın
hangi at güzelse ondan da güzeldin
kuyruğun parlak savruluşuyla bölerdi
bir karaya göğü
ve yüceltirdi, ince bezekli kuskununu.
gemin güzel sesler çıkarırdı güzel
ağzında,
herkesi sevinçle haykırtan.
başın yaraşırdı düşüncemize ve
gözlerine saygıyla bakardık...'

terziler geldiler. durgunluktu o dökük saçık giyindikleri
yarım kalmışlardı. tamamlanmadılar. toplu odalarını sevdiler.
ölümü hüzünle geçmişlerdi, ateşe tapardılar.
kent eşiklerindeydi, ağlayışını duydular
kestiler, biçtiler, dikmediler ve gitmediler,
iğnelerine iplik geçirip beklediler;

'ey artık ölmüş olan at! -dediler-
en güzeli oydu iste, yüzünün
savaşla ilişkisi.
boydanboya bir karşıkoyma, denge
ve istekli bir azalma. onu bilirdik.
o ağaç senin kanınla beslenirdi,
hepimizi besleyen.
bir ülkeyi yeniden yaratırdı şaşkınlığımız
senin karşında,
alışverişin, alfabenin, iplik döküntülerinin ve
her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği...'

alegorik bir anlatıma sahip olan bu şiirin ne anlattığını anlamaya çalışmazsak eğer birçok şeyi kaçırmış oluruz. denilir ki bu şiirde turgut uyar türk devrimini eleştirmiştir. yani 27 mayıs 1960 darbesi kastedilerek. kimisi de cumhuriyetin ilk yıllarındaki devrimlerin inkılapların mevzubahis olduğunu iddia eder. dönemin özelliklerine bakınca 27 mayısçılar için yazılmış olması daha muhtemel. bu şiirde zannediyorum ki terziler 27 mayısçılar ve at ise ülkemizdir. farklı semboller de kullanılmış olabilir, bilenler bizi de bilgilendirirse seviniriz.

devamını gör...

allahları çünkü tayyip.
devamını gör...

belki direkt olarak söylemedi ama insanlara karşı nazik olmayı, kimseyi yargılamamayı, kimsenin arkasından konuşmamayı anneannemden ögrendim. yanında kimseyi başkası hakkında kötü konuşturmazdı. bunları yapamadıgım zaman kendimi ona layık bir torun olarak görmüyorum ve bu vicdan içimdeki iyi insanın baskın olmasına sebep oluyor. canım anneannem, umarım huzur içindesindir gittigin yerde.
devamını gör...

ırun. *
devamını gör...

1881-1973 yılları arasında yaşamış, kübizm akımının öncüsü sanatçı. ilk eserini 9 yaşındayken yapmış.

bir kaç eserini hemen iliştireyim:
crying woman (1937)
guernica (1937)
girl before a mirror (1932)
the dream (1932)
devamını gör...

beth gibbons gibi harika bir soliste sahip farklı kafalar yaşayan ve yaşatan trip-hop grubu.
massive attack ile birlikte bristol çıkışlı oldukları için trip-hop’a bristol sound da denir.
devamını gör...

recep ivedik bilmem kaç , bu film-veya serisi bir insanın kendine olan sayğısına hakarettir. izleyip beğenen insanın her türlü vatandaşlık görevleri yasaklanmalı oy falan kullanmamalı.. derhal bir doktora görünüp, doktor bey filmde bir adam tüküruyor farklı iğrenç hareketler yapıyor ve ben bunu komik buluyorum diye görünmesi lazım.. beyni incelenmeli.. gördünüz mü koşarak uzaklaşın
devamını gör...

muhalefet etmeyi adeta suç olarak gören zihniyetin saçmalığı başlıktır.

yani bunlar herkes a haber olsun gibi istiyor. herkes biat etsin, herkes akp'yi yalasın, yıkasın istiyor. herkes muhalefete nefret kusun istiyor.

bunlar öyle rezil ki, herkesin ekonomi güzel demesini, ekonomi kötü ise ağzını açmamalarını, vakaları saklayan bakana tek kelam etmemelerini istiyor.

bunları yapmayıp, gerçekleri söyleyince de, sanki çok büyük bir ve kabahat gibi "cehapenin arka böhhhçessii yööööö" diyorlar.

lan bir bitmediniz diyeceğim de, azalarak bitiyorsunuz. gidicisiniz. delirmeniz bundan. zira insanlar eskiye göre daha çok ses çıkardıkça, çıldırıyorunuz.
devamını gör...

ölü canlar romanının ikinci cildini yazan (bkz: nikolay vasilyeviç gogol), yazdıklarının şeytan işi olduğunu düşünür ve tüm el yazmalarını yakarak imha eder. girdiği bunalım sonucu yemek yemeyi reddeder, yataklara düşer. olaydan 10 gün sonra, 42 yaşında moskova'da hayata gözlerini yumar.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim