hz muhammed'in açlıktan karnına taş bağlaması
ye, iç, barın, bir yerlerini ört. ilkokulda öğretirlerdi bize bunu. ilkel insanların temel ihtiyaçları başlığı adı altında. şimdi görüyoruz ki dini hikayeler adı altında yine aynı şey öğretiliyor ancak bir fark var. özel mülkiyetin doğuşuyla ortaya çıkan sınıf farklılıklarının etkisinde bu temel ihtiyaçlara şükretmemiz gerektiği. sen lüksü istemeyip temel ihtiyaçlarını karşıladığın için şükredeceksin ve sen bununla yetindiğin için senin bu fedakarlığın sayesinde başkaları lüksün de lüksünü yaşayacak.
neyse bizim de karnımıza taş bağlayacağımız, yapraklarla uzuvlarımızı örteceğimiz gün yakındır. işin romantizminden realizmine doğru, oynat bakalım.
neyse bizim de karnımıza taş bağlayacağımız, yapraklarla uzuvlarımızı örteceğimiz gün yakındır. işin romantizminden realizmine doğru, oynat bakalım.
devamını gör...
yazarların en sevdiği zaman dilimi
gece kesinlikle. geceleri seviyorum, geceleri dostum biliyorum, geceler de beni seviyor, bunu biliyorum. karanlığa selam olsun diyenlerdenim.
devamını gör...
pandemide en yüksek açılış hasılatlı film
sinema filmlerini ne kadar özlediğimi hatırlattı haber.
salgın döneminde abd'de sınırlı sayıda seyirciyle buluşan ve aynı zamanda dijital platformdan da yayınlanan wonder woman 1984 (film) filmi, en yüksek açılış hasılatı rekorunu tenet'in elinden aldı.
--- alıntı ---
gal gadot’nun başrolde yer aldığı devam filmi, açılış haftasında 10-15 milyon dolar arasında hasılat elde etti.
cuma günü seyirciyle buluşan film, sinemaların yanı sıra abonelerden hiçbir ek ücret talep etmeden abd'de hbo max'te bir ay boyunca yayında kalacak.
salgında en iyi üç gün açılışı tenet’in elindeydi. film, 9,3 milyon dolarlık açılış gişesini yakalamıştı.
--- alıntı ---
kaynak
salgın döneminde abd'de sınırlı sayıda seyirciyle buluşan ve aynı zamanda dijital platformdan da yayınlanan wonder woman 1984 (film) filmi, en yüksek açılış hasılatı rekorunu tenet'in elinden aldı.
--- alıntı ---
gal gadot’nun başrolde yer aldığı devam filmi, açılış haftasında 10-15 milyon dolar arasında hasılat elde etti.
cuma günü seyirciyle buluşan film, sinemaların yanı sıra abonelerden hiçbir ek ücret talep etmeden abd'de hbo max'te bir ay boyunca yayında kalacak.
salgında en iyi üç gün açılışı tenet’in elindeydi. film, 9,3 milyon dolarlık açılış gişesini yakalamıştı.
--- alıntı ---
kaynak
devamını gör...
benign proksismal pozisyonel vertigo
halk arasında "kristallerim oynadı" denilen hastalıktır. kısaca; iç kulaktaki vestibüler organlar içindeki kalsiyum karbonat kristallerinin ani hareketler sonucu yerlerinden kopmalariyla meydana gelen hastalıktır. en önemli semptomlari: belli bir pozisyona bağlı etraf döner tarzda vertigo, bulantı ve kusma. bu belirtiler varsa kulak burun boğaz ve odyolojiye başvurmalisiniz. kişiye özel birkaç manevra ile ilaç kullanmadan yaklaşık %90 iyileşme sağlanır.
devamını gör...
karma puanların coine dönüşmesi
ev an itibari ile farkettiğimdir, karma puanım bir aşşaa bir yukarı gidip gelmekte, binance de kay diye beni aratabilirsiniz. birazdan elon musk tweetimi atacak ahanda görürsünüz siiiz bekleee!(bkz: sısısısı)
devamını gör...
sevgiliye doğum gününde germiyanoğulları beyliği'ni almak
dün akşam saatlerinde yaptığım ve bir sürü tatsızlık çıkmasına neden olmuş eylem, halbuki büyük incelik olduğunu düşünmüştüm sözlük.. değilmiş, kadınlar hediyeden anlamıyor...
dün öğlen saatlerinde evden tam çıkacaktım, anneciğim elime iki gündür evde birikmiş olan çöpleri tutuşturdu. "anne... bu da neyin nesi?" demeye kalmadan: "hadi hadi bak çöpçü gidiyoo" lafıyla ağzıma tıkandı lafım. neyse sabrediyom. çünkü annem, emekli maaşının bir beygir tarafından son ayakta hiç edildiğini öğrendiğinde ne tepki verecek bilmiyorum. onu fazla sinirlendirmemem lazım şimdiden. geçen ay emeklinin tamamını bastığım kuponum son ayakta yatınca, yolda kıyafetlerimi yırtıp biraz da yerlerde yuvarlanıp "anne gasp ettiler beni" numarası yapmıştım. yutmuştu moruk. bundan önce birkaç numara daha denemiştim ama elde numara kalmadı, yemez artık...
offff ben neden böyleyim, yani neden normal evin reisleri gibi eve helal para getiremiyorum ve sürekli atlara karşı bir zaafım var?? geçenlerde bu bağımlılığımı yenmek için arkadaşımın kliniğine gitme kararı aldım fakat yolda bir ganyan bayii görüp içeriye girip kupon yapmam kısa sürmedi. kazandım da anasını satim.
neyse evden çıktım esra'mla yani teletubbie'deki güneşimle, hayat kaynağımla buluşmak için yola koyuldum. bilmeyenler için söyleyeyim. esra'm (yani benim yârim) türkiye cumhuriyeti topraklarındaki en güzel hanımdır. hatta "şabanözü'nün en güzel kızı" yazarsanız google'a, ilk sırada benim esra'm çıkacaktır.
yolda giderken bir yandan enver paşa kafkas cephesinde başarılı olsaydı ne olurdu diye acaba diye düşünürken, bir yandan esra'mın kendisine vereceğim hediye karşısında nasıl nutkunun tutulacağını, nasıl bana tekrar tekrar aşık olacağını düşündükçe içim içime sığmıyordu. keyiften direksiyonumu yumrukluyordum.
neyse böyle boğaza nazır bir yere oturduk. etrafındaki mekanlara görece biraz daha kalantor adamların hanımlarını getirdiği lüks bir yer. yaklaşık on dakika boyunca bekleyip denize baktım. bir tane kemancı şopen'in 15. numaralı noktürnünü çaldığını işittim. boğazdan gelen buğulu şehir ışıklarına dalarak önümdeki château de chillon şarabımdan bir yudum aldım. o an düşündüm "ulan az önce mehter dubstep remix dinleyip direksiyon sallıyodum, ne ara buraya geldim anasını satim?"
esra'mın önümde belirmesiyle birlikte şaşkınlığım yerini başka bir hayrete bıraktı. bugün tek parça kırmızı bir kıyafet giymişti. çok şıktı doğrusu. neyse oturdu biraz annesi cevahir teyzeden bahsetti, guatr mı olmuş ne, gram dinledim desem yeridir. "aynen aşkım aynen" yaptım, dinliyormuş gibi. cevahir teyze hep hasta oluyor zaten. geçenlerde de tam esra'mı istemeye gidecektik, rusya-ukrayna savaşı çıktığını duyunca panik atak nöbeti geçirip bayılamıyazmış ne... hep bir şeyi çıkıyor zaten.
neyse tam böyle tatlı tatlı yemeğimizi yiyoruz. o an hediyemi göstermeyi unuttuğumu hatırladım. birden içeriye doğru ıslık çaldım. önce garsonlardan biri ben çağırıyorum sandı fakat sonra arkasındaki 60-70 baş babayiğiti görünce kenara çekildi. içerideki misafirler derhal pılını pırtını toplayıp dışarı çıktı. ellerinde demir gürz, kalkan, baltalar, kılıçlar tutan baştan ayağa zırhlı yüze yakın adam bize doğru yaklaşıyordu. esra kaçacak gibi oldu fakat bileğinden tuttum. "ihsannn noluyor böylee" diyerek minik bir çığlık fırlattı. "bir şey yok, rahat ol" minvalinde kafamı salladım.
sonra içlerinden en gediklisi, saçı sakalı ağarmış bir herif önümüzde durdu:
"germiyanoğulları nam derler bize. hizmetinizdeyiz evelallah..." diyerek eliyle göğsüne vurup kafasını önüne eğerek bir çeşit selamladı bizi.
arakasındaki tımarlı askerler, zırhlılar, kargılılar, atlılar vardı onlar da aynı hareket yaptılar.
"eksik olmayın beyler!" dedim. sonra esra'ma dönüp: "doğum günün kutlu olsun aşkların bir tanesiii" dedim alnından öperek.
önündeki beyaz şarabı yüzüme dökerek yanıt verdi ve oracıkta adamların arasından sıyrılarak terk etti...
beylerbeyi: "ağam bizlik bir şey şey yoksa biz yola revan olak?" dedi.
kafamla gidebilirsiniz işareti yaptım. bütün gece içtim. esra telefonlarımın hiçbirine cevap vermedi...
ne olmuş yani. koskoca beylik çeyiz ediliyor devlet kuruluyor. ben parasıyla satın alınca terk ediliyorum. şimdi kız kardeşine yazdım, çaktırma durumlar nasıl falan filan. hala kızgınmış bana tarçınlı çöreğim, hediyeden anlamayan cahil sevgilim...
dün öğlen saatlerinde evden tam çıkacaktım, anneciğim elime iki gündür evde birikmiş olan çöpleri tutuşturdu. "anne... bu da neyin nesi?" demeye kalmadan: "hadi hadi bak çöpçü gidiyoo" lafıyla ağzıma tıkandı lafım. neyse sabrediyom. çünkü annem, emekli maaşının bir beygir tarafından son ayakta hiç edildiğini öğrendiğinde ne tepki verecek bilmiyorum. onu fazla sinirlendirmemem lazım şimdiden. geçen ay emeklinin tamamını bastığım kuponum son ayakta yatınca, yolda kıyafetlerimi yırtıp biraz da yerlerde yuvarlanıp "anne gasp ettiler beni" numarası yapmıştım. yutmuştu moruk. bundan önce birkaç numara daha denemiştim ama elde numara kalmadı, yemez artık...
offff ben neden böyleyim, yani neden normal evin reisleri gibi eve helal para getiremiyorum ve sürekli atlara karşı bir zaafım var?? geçenlerde bu bağımlılığımı yenmek için arkadaşımın kliniğine gitme kararı aldım fakat yolda bir ganyan bayii görüp içeriye girip kupon yapmam kısa sürmedi. kazandım da anasını satim.
neyse evden çıktım esra'mla yani teletubbie'deki güneşimle, hayat kaynağımla buluşmak için yola koyuldum. bilmeyenler için söyleyeyim. esra'm (yani benim yârim) türkiye cumhuriyeti topraklarındaki en güzel hanımdır. hatta "şabanözü'nün en güzel kızı" yazarsanız google'a, ilk sırada benim esra'm çıkacaktır.
yolda giderken bir yandan enver paşa kafkas cephesinde başarılı olsaydı ne olurdu diye acaba diye düşünürken, bir yandan esra'mın kendisine vereceğim hediye karşısında nasıl nutkunun tutulacağını, nasıl bana tekrar tekrar aşık olacağını düşündükçe içim içime sığmıyordu. keyiften direksiyonumu yumrukluyordum.
neyse böyle boğaza nazır bir yere oturduk. etrafındaki mekanlara görece biraz daha kalantor adamların hanımlarını getirdiği lüks bir yer. yaklaşık on dakika boyunca bekleyip denize baktım. bir tane kemancı şopen'in 15. numaralı noktürnünü çaldığını işittim. boğazdan gelen buğulu şehir ışıklarına dalarak önümdeki château de chillon şarabımdan bir yudum aldım. o an düşündüm "ulan az önce mehter dubstep remix dinleyip direksiyon sallıyodum, ne ara buraya geldim anasını satim?"
esra'mın önümde belirmesiyle birlikte şaşkınlığım yerini başka bir hayrete bıraktı. bugün tek parça kırmızı bir kıyafet giymişti. çok şıktı doğrusu. neyse oturdu biraz annesi cevahir teyzeden bahsetti, guatr mı olmuş ne, gram dinledim desem yeridir. "aynen aşkım aynen" yaptım, dinliyormuş gibi. cevahir teyze hep hasta oluyor zaten. geçenlerde de tam esra'mı istemeye gidecektik, rusya-ukrayna savaşı çıktığını duyunca panik atak nöbeti geçirip bayılamıyazmış ne... hep bir şeyi çıkıyor zaten.
neyse tam böyle tatlı tatlı yemeğimizi yiyoruz. o an hediyemi göstermeyi unuttuğumu hatırladım. birden içeriye doğru ıslık çaldım. önce garsonlardan biri ben çağırıyorum sandı fakat sonra arkasındaki 60-70 baş babayiğiti görünce kenara çekildi. içerideki misafirler derhal pılını pırtını toplayıp dışarı çıktı. ellerinde demir gürz, kalkan, baltalar, kılıçlar tutan baştan ayağa zırhlı yüze yakın adam bize doğru yaklaşıyordu. esra kaçacak gibi oldu fakat bileğinden tuttum. "ihsannn noluyor böylee" diyerek minik bir çığlık fırlattı. "bir şey yok, rahat ol" minvalinde kafamı salladım.
sonra içlerinden en gediklisi, saçı sakalı ağarmış bir herif önümüzde durdu:
"germiyanoğulları nam derler bize. hizmetinizdeyiz evelallah..." diyerek eliyle göğsüne vurup kafasını önüne eğerek bir çeşit selamladı bizi.
arakasındaki tımarlı askerler, zırhlılar, kargılılar, atlılar vardı onlar da aynı hareket yaptılar.
"eksik olmayın beyler!" dedim. sonra esra'ma dönüp: "doğum günün kutlu olsun aşkların bir tanesiii" dedim alnından öperek.
önündeki beyaz şarabı yüzüme dökerek yanıt verdi ve oracıkta adamların arasından sıyrılarak terk etti...
beylerbeyi: "ağam bizlik bir şey şey yoksa biz yola revan olak?" dedi.
kafamla gidebilirsiniz işareti yaptım. bütün gece içtim. esra telefonlarımın hiçbirine cevap vermedi...
ne olmuş yani. koskoca beylik çeyiz ediliyor devlet kuruluyor. ben parasıyla satın alınca terk ediliyorum. şimdi kız kardeşine yazdım, çaktırma durumlar nasıl falan filan. hala kızgınmış bana tarçınlı çöreğim, hediyeden anlamayan cahil sevgilim...
devamını gör...
kripto para piyasasının keriz silkeleme piyasası olması
bu millet yıllarca hatta hala güncel olarak define bulup zengin olacağına körü körüne inananlarla dolu veya kime çıkacağı belli piyangodan köşeyi döneceğine. diyeceğim o ki bizim millette kolay yoldan zengin olma hayali bitmez, ee bu bitmeyince işten anlamayan ama sırf bu olaya para yatırabilmeyi becerdi diye paranın katlayacağını düşünen keriz de bitmez. para kazanmak bu kadar kolay bir olay değil bunu da idrak edemeyen silkelensin yapacak bir şey yok. ha emek verir okur inceler, bu işten de anlıyordur tecrübesi vardır o adam risk alır kazanır hür iradesi, helal olsun denir. ama kemal sunal'ın çatıdan para attığı filmdeki gibi bedava kazanç misali coine saldırmak nedir dostlar?
devamını gör...
hüküm dağı
yüce orodruin, gorgoroth'u kızgın ateş ile döven kızıl alevlerin yükseldiği, tarih kadar eski yanardağ. melkor (morgoth) tarafından birinci çağ'da yaratılmıştır. sauron, barad-dûr'ün vasıfsız ve yüce eru'ya havale edilesice efendisi öldükten sonra tamamen sönmüştür.
devamını gör...
bertolt brecht
tiyatro ve şiirleriyle her okuduğumda hayranlık uyandıran kıymetli şahsiyet.
''yüreklisin,
kime karşı?
akıllısın,
yararı kime?
gözetmezsin kendi çıkarını,
peki gözettiğin kimin ki?
dostluğuna diyecek yok ya,
dostların kimler?''
''yüreklisin,
kime karşı?
akıllısın,
yararı kime?
gözetmezsin kendi çıkarını,
peki gözettiğin kimin ki?
dostluğuna diyecek yok ya,
dostların kimler?''
devamını gör...
aşka inanmamak
kalbi kırılmıştır ve büyük konuşmuştur.
devamını gör...
akasya kokulu sabahlar
her dinlediğimde burnuma, nisan yağmurlarında ıslanan akasyaların kokusunu getiren şarkı.
akasya ağaçları arasında geçti çocukluğum. yağmurda ıslanınca akasya çiçekleri, biz de yerdik. hafif tatlı tadı, mis kokusu vardı. bir tek yiyen biz değildik umarım. yoksa öyle miydik?
akasya ağaçları arasında geçti çocukluğum. yağmurda ıslanınca akasya çiçekleri, biz de yerdik. hafif tatlı tadı, mis kokusu vardı. bir tek yiyen biz değildik umarım. yoksa öyle miydik?
devamını gör...
çocuklarla girilen komik diyaloglar
bu başlığa yazdığım her tanımın kahramanı küçük ozi'nin * en son vukuatı geliyor efendim.
bu aslında komik mi emin değilim sanırım trajikomik olarak değerlendirmek en uygun seçenek kendi adıma. neyse siz sıkılayazmadan başlıyorum.
geçenlerde hayatımın sanırım en gergin gününü yaşarken başımıza gelen bir an:
anne ve babama hayatımla ilgili önemli bir kararı söyleyeceğim. * beni tanıyan hemen herkesin bildiği üzere yeğenimin hayatımdaki yeri çok büyük. ve ben bu konuşmada onun da ilk ağızdan ve herkesle beraber bu konuyu öğrenmesini istediğim için o da yetişkinlerle beraber. diyalog tam olarak şöyle gelişiyor:
-anne, baba size önemli bir şey söylemem lazım. biz boşanmaya karar verdik. *
yüzlerde şaşkınlık. benimkinde bir rahatlama. ve o sırada tüm neşeli sesi ve iki yana açılmış kolları ile ozi:
- bir nisaaaaaaaaaaan!!!
lanet tarihin denk düşmesine bakın. böyle bir haberi verdim ve sonrasında kahkaha attım sayesinde. ve tabii garip ortam da yumuşadı. sonra açıklamalar falan yok işte bu şaka değil de böyle önemli konularda şaka olmaz da. da.. da..
bu aslında komik mi emin değilim sanırım trajikomik olarak değerlendirmek en uygun seçenek kendi adıma. neyse siz sıkılayazmadan başlıyorum.
geçenlerde hayatımın sanırım en gergin gününü yaşarken başımıza gelen bir an:
anne ve babama hayatımla ilgili önemli bir kararı söyleyeceğim. * beni tanıyan hemen herkesin bildiği üzere yeğenimin hayatımdaki yeri çok büyük. ve ben bu konuşmada onun da ilk ağızdan ve herkesle beraber bu konuyu öğrenmesini istediğim için o da yetişkinlerle beraber. diyalog tam olarak şöyle gelişiyor:
-anne, baba size önemli bir şey söylemem lazım. biz boşanmaya karar verdik. *
yüzlerde şaşkınlık. benimkinde bir rahatlama. ve o sırada tüm neşeli sesi ve iki yana açılmış kolları ile ozi:
- bir nisaaaaaaaaaaan!!!
lanet tarihin denk düşmesine bakın. böyle bir haberi verdim ve sonrasında kahkaha attım sayesinde. ve tabii garip ortam da yumuşadı. sonra açıklamalar falan yok işte bu şaka değil de böyle önemli konularda şaka olmaz da. da.. da..
devamını gör...
ufacık çocukları tören diye dondurmak
aynen güzel etkileşim yakalamış arkadaş bi sürü okuduğunu anlayamayan büyükbaş var zira.. gerçekten bazıları karma puan biriktirip rozet alabilmek için birbirini linçlettiriyo burada..
adam tören olmasın dememiş, çocukları soğukta bekletmenin anlamı yok demiş. yani bu ne demek, dışardaki tören asli unsurlar tamamlandıktan sonra bitirilebilir ve daha sonra konuşma vs içerde yapılabilir da demek. kaldı ki ordaki konuşmalara nasıl bir atatürk ve cumhuriyet değeri atfediliyo orası da tartışılır. adamın vurgusunda senin değerlerine saldırı yok. ama gündeme uyup da dibine kadar politize olursan öküzün altında gördüğün buzağıya ağzında salyalarla koşarsın.
adam tören olmasın dememiş, çocukları soğukta bekletmenin anlamı yok demiş. yani bu ne demek, dışardaki tören asli unsurlar tamamlandıktan sonra bitirilebilir ve daha sonra konuşma vs içerde yapılabilir da demek. kaldı ki ordaki konuşmalara nasıl bir atatürk ve cumhuriyet değeri atfediliyo orası da tartışılır. adamın vurgusunda senin değerlerine saldırı yok. ama gündeme uyup da dibine kadar politize olursan öküzün altında gördüğün buzağıya ağzında salyalarla koşarsın.
devamını gör...
seni anlatan frida kahlo sözü
kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.
canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.
gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden “sen” olduğun için vazgeçtim.
bencil olduğun için vazgeçtim.
bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.
ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.
bu yüzden ben de senden vazgeçtim.”
canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.
gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden “sen” olduğun için vazgeçtim.
bencil olduğun için vazgeçtim.
bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.
ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.
bu yüzden ben de senden vazgeçtim.”
devamını gör...
kemalistlerin cahil olma nedenleri
kim alıyor bunları içeri .
devamını gör...
sophia loren
dünyanın en güzel kadınlarından biri. magnum fotoğrafçılarının objektifinden birkaç kadr bırakayım.
david seymour, 1955.



eve arnold, 1966.

herbert list,

elliott erwitt,
david seymour, 1955.



eve arnold, 1966.

herbert list,

elliott erwitt,
devamını gör...
seri artı oy veren melek
en sevilen yazardır. insanı mutlu eder.
devamını gör...


