hidroflorik asit
hidrojen florür bileşiğinin sudaki çözeltisine verilen isimdir. özellikle cam işleme sanayiinde kullanılır. camı aşındırıcı etkisi olduğundan dolayı, cam şişelerde saklanamazlar. berrak sıvı halinde olup, hf olarak tanımlanır. kaynak
breaking bad isimli dizide risin zehri ile birlikte adını duyduğumuz asit. plastik varilin içinde insan eritmesi ile meşhur.
breaking bad isimli dizide risin zehri ile birlikte adını duyduğumuz asit. plastik varilin içinde insan eritmesi ile meşhur.
devamını gör...
sözlük aşkı
sosyal medya dedikleri yerlerde mutlu olmayan kitlenin sakin ve doğal sözlüklere olan aşkıdır.
devamını gör...
izmir
sen izmir'sin kendine gel. angaraya benzeme lutfen.
devamını gör...
yazarların olmak istediği şiir
en sevdiğim şiir olan atilla ilhan'dan 'ben sana mecburum' şiiri olurdu. ama eğer sevdiğimin benim için yazdığı bir şiir varsa en önce o.
devamını gör...
forgotten
2017 yapımı güney kore gizem/gerilim filmi. recall the night, night of memory isimleriyle de bilinir.
orijinal adı: 기억의 밤 (gi-eok-ui bam)'dır. türkçeye çevirdiğimizde anıların gecesi, hatıra gecesi gibi bir anlamı var.
filmin başrollerinde kang ha neul'ı gördüğünüzde o filmi gönül rahatlığıyla izleyebilirsiniz. kendisi bu filmde jin seok karakterine can veriyor.
film, ailenin yeni bir eve taşınmasıyla başlıyor. fakat ana karakterimiz evde bazı garip şeyler hissediyor. bu garipliğinin üstüne bir de abisi yağmurlu bir günde kaçırılıyor. tabii bu arada bazı şeyler yaşanıyor fakat sonrasında bir de bakıyor ki aynı yatağında yatmaya devam ediyor ve ailesi ona aslında abisinin kaçırılmadığını, kendisinin rüya- halisünasyon gördüğünü belirtiyorlar. filmin burasına kadar hafif spoiler'lı bilgi verdim fakat üzülmeyin, zaten film de bundan sonra başlıyor.
lütfen filmi izlemeyenler okumasın, spoiler olacağı için bundan sonrası keyfinizi kaçırabilir:
abisindeki garipliğin peşine düşüp en güvendiği kişi annesine bu olayları anlattığında, aslında annesinin yani ailesinin de güvenilmez olduğunu anladığında ufak çaplı bir şok geçirmiştim. film o kadar akıcı işlenmiş ki, ne olduğunu merak ediyorsun, bir yandan çözmeye çalışıyorsun ama diğer bir yandan da psikolojik olarak gerildiğin için ana karakterin bir an önce oradan çıkması için şekilden şekle giriyorsun*
tabii sonu biraz drama bağlanmış ama hiç rahatsız etmedi, iki aile de yok olmuş, sırf cani bir eş yüzünden. ne acı.
orijinal adı: 기억의 밤 (gi-eok-ui bam)'dır. türkçeye çevirdiğimizde anıların gecesi, hatıra gecesi gibi bir anlamı var.
filmin başrollerinde kang ha neul'ı gördüğünüzde o filmi gönül rahatlığıyla izleyebilirsiniz. kendisi bu filmde jin seok karakterine can veriyor.
film, ailenin yeni bir eve taşınmasıyla başlıyor. fakat ana karakterimiz evde bazı garip şeyler hissediyor. bu garipliğinin üstüne bir de abisi yağmurlu bir günde kaçırılıyor. tabii bu arada bazı şeyler yaşanıyor fakat sonrasında bir de bakıyor ki aynı yatağında yatmaya devam ediyor ve ailesi ona aslında abisinin kaçırılmadığını, kendisinin rüya- halisünasyon gördüğünü belirtiyorlar. filmin burasına kadar hafif spoiler'lı bilgi verdim fakat üzülmeyin, zaten film de bundan sonra başlıyor.
lütfen filmi izlemeyenler okumasın, spoiler olacağı için bundan sonrası keyfinizi kaçırabilir:
abisindeki garipliğin peşine düşüp en güvendiği kişi annesine bu olayları anlattığında, aslında annesinin yani ailesinin de güvenilmez olduğunu anladığında ufak çaplı bir şok geçirmiştim. film o kadar akıcı işlenmiş ki, ne olduğunu merak ediyorsun, bir yandan çözmeye çalışıyorsun ama diğer bir yandan da psikolojik olarak gerildiğin için ana karakterin bir an önce oradan çıkması için şekilden şekle giriyorsun*
tabii sonu biraz drama bağlanmış ama hiç rahatsız etmedi, iki aile de yok olmuş, sırf cani bir eş yüzünden. ne acı.
devamını gör...
türkiye'de tartışma kültürü
tarafların bir birinin anne ve kız kardeşini çeşitli aktivitelerle harmanlayıp cümlelere döküp desibel yarıştırdığı kültür .
devamını gör...
normal sözlük meslek ve aylık gelir dağılımı
kafa sözlük diye isimlendirilen sözlükte sıradan yazarım.
işim başlık açmak, açılan başlıklara entry girmek, arada gariban yazarları sevindirmek adına yazdıklarını beğenmek, favlamak, moderasyonun iş yükünü azaltmak için hatalı başlık ve entry'leri bildirmek
alınan maaş sıfır "allah rızası için "
kendi zamanımızdan gidiyor.
yine zararına çalışıyoruz.
işim başlık açmak, açılan başlıklara entry girmek, arada gariban yazarları sevindirmek adına yazdıklarını beğenmek, favlamak, moderasyonun iş yükünü azaltmak için hatalı başlık ve entry'leri bildirmek
alınan maaş sıfır "allah rızası için "
kendi zamanımızdan gidiyor.
yine zararına çalışıyoruz.
devamını gör...
beyaz zenciler
yeraltı edebiyatının amiyane tabirle en 'temiz' kitaplarındandır ve iyi bir başlangıçtır. bataille'in şiddetli ruh halleri, bukowski'nin 'pislik'leri, burroughs'un madde kullanım yelpazesi olmadan görece 'normal'lenmiş bir norveç alt kültürü yaşantısıdır gözler önüne serilen. yaratıcı (yazar, şair, ressam, müzisyen) gençlerin hayatından olağan kareler gibi görünür olan biten. bir de güzel bir sarıcı, kapsayıcı atmosferi vardır. ne ara aldınız ne ara bitirdiniz fark etmeden kaptırıp gidebilirsiniz rahatça. yolculuktayken, kamptayken, dağda bayırdayken, ya da hayatınız çok hızlı akıyorken okunması çok keyif verebilir.
alışılageldik orta sınıf veya küçük burjuva hayatına, sadece yaşayarak tokat gibi yanıt veren bir avuç insan. yaptıkları, gittikleri yerlerdeki normcu insanlara yer yer şaşırtıcı, yer yer iğrendirici genelde 'görmezden gelinmesi gereken' bir yığın saçmalık ya da ahlaksızlık gibi görünür. işin eğlenceli kısmı da buradadır. okurken yer yer sesli kahkahalar attırabilir kişisine göre.
bu arada karakterlerin bu eğilimleri çoğu kimsenin zannettiğinin aksine zorlama bir marjinallik çabası, 'hadi şöyle olalım' diye üzerine düşünülüp kurulmuş bir planlı hareketten çok, beyaz zencilerin her şeysi gibi doğaçlamadır, içtendir öylece o an filizlenir ve uygulanır. üzerine ne ertesi gün ne de önceki gün konuşulmaz sadece 'yaşanır'
genelde öyküyü, olay akışı modunda aktarmayı sevse de yer yer aşağıdaki gibi paragraflara da yer vermiş ambjörnsen :
''o gece boyunca ılık bir bahar yağmuru yağdı. kaldırımlardaki it boklarının, hani şu sadık iyi dostlarımıza ait güzel atıkların arasından zikzaklar çizerek yürürken, ilkbaharın soyunma zamanı olduğunu düşünüyordum. durup sokaktaki ışığın güzelliğine, karanlığın yumuşak aurasına hayran oluyordum. kentin doğusuna doğru ilerlerken tüm duygularım şiirselleşmişti. her şeyi, evlerin cephelerini, arabaları, telefon kulübelerini, sosis satan büfeleri, tramvay raylarını gerilerdeki bir başka şeyin ifadesi, bir ruhun belki de tanrının mistik bir manifestosu olarak düşünüyordum. insan yaratıcılığının eseri, evet tamam. ama nereden geliyordu düşünceler, itkiler? ve niçin aramızdan yalnızca bazılarına doğuştan armağandı düş gücü? arayıp bulma tutkusu? çünkü böyleydik biz; çok uzaklarda çılgınlığın savanlarında çıktığımız yaşam boyu sürecek olan safaride, varlığına derinden inandığımız altın gergedanın peşinden koşan bir çete.''
birr alıntı da arka kapaktan:
---beyaz zenciler uyku tulumları, sırt çantaları veya bira kasalarıyla çingene hayatı yaşayan dumancılar, beyazcılar, asitçilerdir... beyaz zenciler şairdir, çılgındır, düş kurmayı ve küfretmeyi severler; onları en iyi polisler tanır! beyaz zenciler mahkum edildiğimiz rezil, yoz televizyon dizilerine benzeyen hayatlardan; eğitim, kariyer, başarı ve benzeri cüce düşüncelerden nefret ederler. beyaz zenciler sevgi edebiyatı yapmazlar, severler. bütün enerjilerini kendilerini garantiye almak için harcayanların hiçbir zaman anlayamayacağı kadar çok severler. beyaz zenciler gerçekten 'düzen karşıtı'dırlar, tüm ideallere ve ideolojilere karşı ihanet içindedirler. onlar toplum dışına atılmamışlardır, orada 'imkansızın kıyısında öfkeli ve eğri bir hayat' yaşamayı seçmişlerdir. ---
alışılageldik orta sınıf veya küçük burjuva hayatına, sadece yaşayarak tokat gibi yanıt veren bir avuç insan. yaptıkları, gittikleri yerlerdeki normcu insanlara yer yer şaşırtıcı, yer yer iğrendirici genelde 'görmezden gelinmesi gereken' bir yığın saçmalık ya da ahlaksızlık gibi görünür. işin eğlenceli kısmı da buradadır. okurken yer yer sesli kahkahalar attırabilir kişisine göre.
bu arada karakterlerin bu eğilimleri çoğu kimsenin zannettiğinin aksine zorlama bir marjinallik çabası, 'hadi şöyle olalım' diye üzerine düşünülüp kurulmuş bir planlı hareketten çok, beyaz zencilerin her şeysi gibi doğaçlamadır, içtendir öylece o an filizlenir ve uygulanır. üzerine ne ertesi gün ne de önceki gün konuşulmaz sadece 'yaşanır'
genelde öyküyü, olay akışı modunda aktarmayı sevse de yer yer aşağıdaki gibi paragraflara da yer vermiş ambjörnsen :
''o gece boyunca ılık bir bahar yağmuru yağdı. kaldırımlardaki it boklarının, hani şu sadık iyi dostlarımıza ait güzel atıkların arasından zikzaklar çizerek yürürken, ilkbaharın soyunma zamanı olduğunu düşünüyordum. durup sokaktaki ışığın güzelliğine, karanlığın yumuşak aurasına hayran oluyordum. kentin doğusuna doğru ilerlerken tüm duygularım şiirselleşmişti. her şeyi, evlerin cephelerini, arabaları, telefon kulübelerini, sosis satan büfeleri, tramvay raylarını gerilerdeki bir başka şeyin ifadesi, bir ruhun belki de tanrının mistik bir manifestosu olarak düşünüyordum. insan yaratıcılığının eseri, evet tamam. ama nereden geliyordu düşünceler, itkiler? ve niçin aramızdan yalnızca bazılarına doğuştan armağandı düş gücü? arayıp bulma tutkusu? çünkü böyleydik biz; çok uzaklarda çılgınlığın savanlarında çıktığımız yaşam boyu sürecek olan safaride, varlığına derinden inandığımız altın gergedanın peşinden koşan bir çete.''
birr alıntı da arka kapaktan:
---beyaz zenciler uyku tulumları, sırt çantaları veya bira kasalarıyla çingene hayatı yaşayan dumancılar, beyazcılar, asitçilerdir... beyaz zenciler şairdir, çılgındır, düş kurmayı ve küfretmeyi severler; onları en iyi polisler tanır! beyaz zenciler mahkum edildiğimiz rezil, yoz televizyon dizilerine benzeyen hayatlardan; eğitim, kariyer, başarı ve benzeri cüce düşüncelerden nefret ederler. beyaz zenciler sevgi edebiyatı yapmazlar, severler. bütün enerjilerini kendilerini garantiye almak için harcayanların hiçbir zaman anlayamayacağı kadar çok severler. beyaz zenciler gerçekten 'düzen karşıtı'dırlar, tüm ideallere ve ideolojilere karşı ihanet içindedirler. onlar toplum dışına atılmamışlardır, orada 'imkansızın kıyısında öfkeli ve eğri bir hayat' yaşamayı seçmişlerdir. ---
devamını gör...
23 aralık 2020 joe biden’in salgın açıklaması
bir kere ağzını hayra aç, güzel konuş be adam dedirtesi açıklamalardır.
delaware eyaletinde açıklamalarda bulunan biden, ülkede virüs nedeniyle günlük can kayıplarının 3 bin civarında olduğuna dikkat çekti.
gelecek aylarda on binlerce daha can kaybı yaşanacağını dile getiren abd'nin seçilmiş başkanı, aşıların bunu durduramayacağını savundu. buradan
delaware eyaletinde açıklamalarda bulunan biden, ülkede virüs nedeniyle günlük can kayıplarının 3 bin civarında olduğuna dikkat çekti.
gelecek aylarda on binlerce daha can kaybı yaşanacağını dile getiren abd'nin seçilmiş başkanı, aşıların bunu durduramayacağını savundu. buradan
devamını gör...
babayla olan ilişki
sevilmeyen bir şeyler vardır ortada. böyle mesafe gibi. yanındadır. dibindedir ya. mutfakta su içiyordur.
bilirsin, hayatını öylesine yaşıyordur. sabah evden çıkıp akşam gelir. yalnızdır.
üzülürsün onun için ama o üzüldüğün insana yanaşamazsın. şöyle doyasıya sarılıp babam sen üzülme diyemezsin mesela.
oysa küçük bir çocukken, elinden tutup seni ne güzel gezdirirdi. ne kadar hayat doluydu. şakalar yapardı.
durup dururken kalkar oynardı kendi kendine neşelenip.bu saçma huyunu ondan aldığını farkedersin.
misafir geldiğinde hevesle hazırlık yapan, gidip balık tutan, sofra kuran neşeli adamı düşünürsün.
gülümseyen, kahkaha atan, özel günlerde annene çiçek almadan gelmeyen...
sonra gerçek hayat... şimdiki zaman...
sırf iki kelime konuşmak için sana saçma sapan şeyler sorar bazen. seni sever bilirsin.
senin için yaşadığını söyler.
o hayat dolu adam kendini bırakmıştır artık.
üzülürsün.
babasıyla iletişimi harika olan insanlar görürsün. sarılıp fotoğraf çeken, beraber plan yapan.
babasını kaybetmiş ya da , ama hep anılarında babayla güzellikler olan.
senin son on yılda babanla iki fotoğrafın vardır. birinde, kameraya bile bakmıyordur.
bir gün artık olmadığında, ölümünden çok onunla yaşayamadıklarına üzüleceğini düşünür daha çok üzülürsün.
ailenin çocuğu değil,çocukları için endişe eden büyüğüne dönüşmeye başladığını o gün anlarsın. ona benzediğini görürsün.
şakalar yapan, etrafını neşeye boğan sen de onun gibi olacağını hissedersin.
büyüdükçe onu daha da iyi anlarsın...
bilirsin, hayatını öylesine yaşıyordur. sabah evden çıkıp akşam gelir. yalnızdır.
üzülürsün onun için ama o üzüldüğün insana yanaşamazsın. şöyle doyasıya sarılıp babam sen üzülme diyemezsin mesela.
oysa küçük bir çocukken, elinden tutup seni ne güzel gezdirirdi. ne kadar hayat doluydu. şakalar yapardı.
durup dururken kalkar oynardı kendi kendine neşelenip.bu saçma huyunu ondan aldığını farkedersin.
misafir geldiğinde hevesle hazırlık yapan, gidip balık tutan, sofra kuran neşeli adamı düşünürsün.
gülümseyen, kahkaha atan, özel günlerde annene çiçek almadan gelmeyen...
sonra gerçek hayat... şimdiki zaman...
sırf iki kelime konuşmak için sana saçma sapan şeyler sorar bazen. seni sever bilirsin.
senin için yaşadığını söyler.
o hayat dolu adam kendini bırakmıştır artık.
üzülürsün.
babasıyla iletişimi harika olan insanlar görürsün. sarılıp fotoğraf çeken, beraber plan yapan.
babasını kaybetmiş ya da , ama hep anılarında babayla güzellikler olan.
senin son on yılda babanla iki fotoğrafın vardır. birinde, kameraya bile bakmıyordur.
bir gün artık olmadığında, ölümünden çok onunla yaşayamadıklarına üzüleceğini düşünür daha çok üzülürsün.
ailenin çocuğu değil,çocukları için endişe eden büyüğüne dönüşmeye başladığını o gün anlarsın. ona benzediğini görürsün.
şakalar yapan, etrafını neşeye boğan sen de onun gibi olacağını hissedersin.
büyüdükçe onu daha da iyi anlarsın...
devamını gör...
sözlüğe eksileme butonu gelse yaşanacaklar
aşağıda:
1- sürekli olarak, insanların damarına basacak "lince susadım. vurun bana!" temalı başlıklar açmak ve eksilenmek.
2- eksilendikçe keyiflenip * yenilerini açmak ve yine eksilenmek.
3- bu adımlar sonucunda eksi karmada nirvanaya ulaşmak.
4- "kimsenin söylemeye cesaret etmediklerini söylüyorum da ondan." ya da "kimseye yalakalık yapmıyorum. artı karmalı olanlar yalaka. o yüzden artı onlar." diyerek kendini kandırmak.
5- gerçek bilgi içeren tanımlara, kendisi o konulardan hoşlanmadığı için yahut uzun yazıldığı için eksi vermek.
6- kapanış.
cidden istediğiniz bu mu?
1- sürekli olarak, insanların damarına basacak "lince susadım. vurun bana!" temalı başlıklar açmak ve eksilenmek.
2- eksilendikçe keyiflenip * yenilerini açmak ve yine eksilenmek.
3- bu adımlar sonucunda eksi karmada nirvanaya ulaşmak.
4- "kimsenin söylemeye cesaret etmediklerini söylüyorum da ondan." ya da "kimseye yalakalık yapmıyorum. artı karmalı olanlar yalaka. o yüzden artı onlar." diyerek kendini kandırmak.
5- gerçek bilgi içeren tanımlara, kendisi o konulardan hoşlanmadığı için yahut uzun yazıldığı için eksi vermek.
6- kapanış.
cidden istediğiniz bu mu?
devamını gör...
yazar mahlaslarının öteki dünya versiyonu
öldüm ama yine de sürünüyorum
devamını gör...
yazarların duyduğu en efsane isim kısaltmaları
umut-ume
zeynep-zey
bir de mert- merdo var ama bu daha çok uzatma olmuş.*
zeynep-zey
bir de mert- merdo var ama bu daha çok uzatma olmuş.*
devamını gör...
güzel kadın çirkin erkek birlikteliği
buradan güzel kıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. acın acımızdır.
öncelikle kendini güzel buluyor bak nasıl yol yapıyor diye düşünecekler için söylüyorum, gay ya da translar hakkında yazınca bunu kendinizden mi bilip yazıyorsunuz? bakın gerildim görüyorsunuz. hiç yoktan aramız bozuldu. keşke böyle düşünmeseydiniz.
kısa çoğu erkek ondan daha uzun boylu bir kadınla beraber olmanın son derece gurur vereceğini iddia eder ancak o kadınların yanında yaklaşık 5 cm falan daha kısalır. kendine güvenmediği için duruş bozukluğu oluşur çoğunda. ancak sorsan yine uzun kadın tercih edeceğini iddia eder, yiğitliğe herhangi bir madde sürmez.
aynı şey güzel kadınlar ile beraber olmakla ilgili yine vardır. erkeğe göre bu gurur verici bir durumdur. bunu iddia eder.
ancak sonra sokağa çıkarlar. kadın sahiden güzelse çoğu erkeğin sevgilisine baktığını görür. adamlar ile kıyaslar kendini, ondan daha yakışıklı ya da daha uzun o erkekler ile. sonra karşıdan karşıya geçmek isterler, o güne kadar hep kaldırım kenarında dakikalarca beklemiş çirkin erkeğimiz yeni bir şey fark eder. sevgilisi kaldırım kenarında durduğu an araba yol vermek için nefessiz durmuştur. sevgilisi ise duran o arabanın içindeki kişilere baş ile teşekkür etmiştir. ne oluyordur?
o an kadının kıyafetlerine bakar. eteği mi kısadır sanki? vücut hatları bellidir, evet, çok bariz şekilde. bu nedenle dikkat çekiyordur. oooo ne biçim kıvırtırıyordur ayrıca.
sonra toplu taşımaya binerler ve sevgilisi adımını attığı at iki erkek aynı anda kalkıp yer vermek ister.
tanıyor mudur acaba sevgilisi bu abazanları? kesin tanıyordur çünkü o zaman neden onu görür görmez ayağa fırlasınlardır?
sonra zaman geçer, bir bakar taksici dikiz aynasindan izliyor. bir bakar yanında sevgilisine laf atıldı. bir başka zaman duyar ofise isimsiz çiçekler gelmiş. az zaman sonra kız arkadaşı beni akşamları biri takip ediyor der, çok korkuyorum.
ve sonra kopuş gerçekleşir. koruma içgüdüsü ile aldatıldığına dair şüpheler çatışmaya başlar. sonra o büyük sevgisi ile aşağılık duygusunun verdiği nefret çarpışır. olan hem ona hem de hayatı dar ettiği sevgilisine olur.
ve oturur düşünür. benim bu kadından üstün olan neyim var? maaşım daha yüksek. o 3 bin alıyor ben 7 bin alıyorum. kadının olduğu her ortamda ezilen erkeğimiz kadına maddi şiddet uygulamaya başlar. benimle param için beraber oluyorsun der ve terk edilir.
canım benim bu nasıl bir bakış açısı, bu nasıl bir genellemedir diyecekler vardır. haklılar. ancak dilerseniz biz bu durumu sahiden güzel kadınlara soralım. çirkin bir erkekle beraber olup bu psikolojik şiddete uğramayan oldu mu? ancak rica ediyorum bu durumu ortalama güzelliğe sahip olup monica bellucci havasına sahip olan kişiler yalanlamasın. müthiş haklı çıkasım var şu an. bu keyfimin elinden alınmasını istemiyorum.
böyle saçını atışı ile milletin aklını alabilecek birkaç güzel kadın tanıyorum, çirkin erkekler tarafından sahiden çok üzüldüler. yakışıklı erkekler üzmedi mi? onlar aldatarak üzdü.
evet şu an erkek düşmani haline geldim yine. erkekler ölsün çığlıkları atarak gidiyorum buradan.
öncelikle kendini güzel buluyor bak nasıl yol yapıyor diye düşünecekler için söylüyorum, gay ya da translar hakkında yazınca bunu kendinizden mi bilip yazıyorsunuz? bakın gerildim görüyorsunuz. hiç yoktan aramız bozuldu. keşke böyle düşünmeseydiniz.
kısa çoğu erkek ondan daha uzun boylu bir kadınla beraber olmanın son derece gurur vereceğini iddia eder ancak o kadınların yanında yaklaşık 5 cm falan daha kısalır. kendine güvenmediği için duruş bozukluğu oluşur çoğunda. ancak sorsan yine uzun kadın tercih edeceğini iddia eder, yiğitliğe herhangi bir madde sürmez.
aynı şey güzel kadınlar ile beraber olmakla ilgili yine vardır. erkeğe göre bu gurur verici bir durumdur. bunu iddia eder.
ancak sonra sokağa çıkarlar. kadın sahiden güzelse çoğu erkeğin sevgilisine baktığını görür. adamlar ile kıyaslar kendini, ondan daha yakışıklı ya da daha uzun o erkekler ile. sonra karşıdan karşıya geçmek isterler, o güne kadar hep kaldırım kenarında dakikalarca beklemiş çirkin erkeğimiz yeni bir şey fark eder. sevgilisi kaldırım kenarında durduğu an araba yol vermek için nefessiz durmuştur. sevgilisi ise duran o arabanın içindeki kişilere baş ile teşekkür etmiştir. ne oluyordur?
o an kadının kıyafetlerine bakar. eteği mi kısadır sanki? vücut hatları bellidir, evet, çok bariz şekilde. bu nedenle dikkat çekiyordur. oooo ne biçim kıvırtırıyordur ayrıca.
sonra toplu taşımaya binerler ve sevgilisi adımını attığı at iki erkek aynı anda kalkıp yer vermek ister.
tanıyor mudur acaba sevgilisi bu abazanları? kesin tanıyordur çünkü o zaman neden onu görür görmez ayağa fırlasınlardır?
sonra zaman geçer, bir bakar taksici dikiz aynasindan izliyor. bir bakar yanında sevgilisine laf atıldı. bir başka zaman duyar ofise isimsiz çiçekler gelmiş. az zaman sonra kız arkadaşı beni akşamları biri takip ediyor der, çok korkuyorum.
ve sonra kopuş gerçekleşir. koruma içgüdüsü ile aldatıldığına dair şüpheler çatışmaya başlar. sonra o büyük sevgisi ile aşağılık duygusunun verdiği nefret çarpışır. olan hem ona hem de hayatı dar ettiği sevgilisine olur.
ve oturur düşünür. benim bu kadından üstün olan neyim var? maaşım daha yüksek. o 3 bin alıyor ben 7 bin alıyorum. kadının olduğu her ortamda ezilen erkeğimiz kadına maddi şiddet uygulamaya başlar. benimle param için beraber oluyorsun der ve terk edilir.
canım benim bu nasıl bir bakış açısı, bu nasıl bir genellemedir diyecekler vardır. haklılar. ancak dilerseniz biz bu durumu sahiden güzel kadınlara soralım. çirkin bir erkekle beraber olup bu psikolojik şiddete uğramayan oldu mu? ancak rica ediyorum bu durumu ortalama güzelliğe sahip olup monica bellucci havasına sahip olan kişiler yalanlamasın. müthiş haklı çıkasım var şu an. bu keyfimin elinden alınmasını istemiyorum.
böyle saçını atışı ile milletin aklını alabilecek birkaç güzel kadın tanıyorum, çirkin erkekler tarafından sahiden çok üzüldüler. yakışıklı erkekler üzmedi mi? onlar aldatarak üzdü.
evet şu an erkek düşmani haline geldim yine. erkekler ölsün çığlıkları atarak gidiyorum buradan.
devamını gör...
chianti
nereden hatırlıyorum bu kelimeyi diyorsanız:
devamını gör...
masal
çocukluğun en güzel izidir masal.
küçükken babam dizine oturtur, sobanın başında kimi zaman annesinden duyduğu kimi zaman da kendisinin uydurduğu masallar anlatırdı. en sevdiğim masalında "minik ceylan" annesini bulsun diye sabırsızlanır bir yandan da dua ederdim kaybolmasın diye.
şuraya da yeğenim için yazdığım, onun da özel bir anısı olsun diye oluşturulmuş bir masal bırakayım. iyi insanların kazandığı bir dünya... hayal edelim.
evvel zaman içinde kalbur saman içinde masmavi denizlerin uzun beyaz bulutları kucakladığı sihirli bir ada varmış.
adada altın rengi kumsallarda uçuşan kuşları, yemyeşil ormanlarda koşuşturan ceylanları, masmavi denizlerde yüzen balıkları izleyip mis gibi esen rüzgarı hissedebiliyormuşsunuz. ada sakinleri bu kadar güzel bir yerde yaşadıkları için kendilerini çok şanslı hissediyorlarmış. ve bu adayı sadece çok dürüst olan insanlar görebiliyormuş. burada yaşamaya hak kazanmak içinse 'hiç kötülük yapmamış olmak' gerekiyormuş. bu yüzden bu adada sadece iyi insanlar yaşıyormuş.
adanın tam merkezinde kocaman bir kale varmış. bu kalede çocuklara eğitim verip onları dünyadaki kötülükleri yok etmek için birer prens ve prenses olarak yetistiriyorlarmış.
o sıralarda uzak diyarlarda bir şehirde iyi bir insan olamadığı için bu adaya giremeyen ve bu yüzden çok öfkelenen bir cadı varmış. bu cadı, o adaya girmeyi o kadar çok istiyormuş ki bunun için bir ejdarhayı ele geçirmiş ve onu kara bir büyü ile hizmetine almış. ejdarha daha önce kötülük yapmadığı için adayı bulabilecek ve adadaki kalede korunan iyilik sihrini yok edecekmiş . bu sayede bu kötü cadı da adayı ele geçirip kendisi gibi kötülük yapan insanları da adaya alacakmış.
cadı sihirle etkilediği ejderhayi adaya yollamış. bu sırada mavi sınıf öğrencileri bahçede bitkileri inceliyor ve bu bitkiler ile hangi sihirleri yapabileceklerini öğreniyorlarmış. birden üzerlerinden gün ışığı vurmaz olmuş. kafalarını kaldırdıklarında bir de ne görsünler koskacaman bir ejdarha tam tepelerinden kaleye ucuyormuş. normalde ejderhalar insanlara zarar vermezmiş ama bu ateş saçarak geldiği için bir terslik olduğunu fark etmişler. hemen koşup içeriye girmişler ve büyük sihir çemberinin başına geçmişler. burada dört büyük elementi; ateş, toprak, hava ve suyu bir de ruhu kontrol edip bütün büyüleri yapabiliyorlarmış. yalnız bir sıkıntıları varmış. o da eğer ejderhayı yok ederlerse birine kötülük yaptıkları için sonsuza dek adadan gitmek zorunda kalacaklarmış. bu kafalarını karıştırmış. hayrunisa hemen karar vermeyelim demiş ama bir bakmışlar ejderha artık duvarları aşmak uzereymis. tam o sırada ozan deniz buldum, demiş. "onu ilk önce bayıltalım ve sakinleştirici büyü yapalım neden böyle olduğunu anlayalım, demiş. hemen çemberi oluşturmuşlar elementlerin yardımıyla büyüyü yapmışlar.
ejderha uyandığında cadının sihri de azalmış. ejderha olanları anlatmış. öğretmenleri ejderhanin üzerindeki büyüyü tamamen kaldırmış. ve ona bir koruyucu büyü yapmış. artık kara büyüden etkilenmeyecek ve cadının etkisi altına girmeyecekmiş. bu kötü olayın güzel tarafı ise mavi sınıfın artık adalarını koruyabilecek kadar güçlü olduklarını görmekmiş. öğretmenleri onları cesaretleri ve başarıları için tebrik etmiş. ve masal burada bitmiş.
küçükken babam dizine oturtur, sobanın başında kimi zaman annesinden duyduğu kimi zaman da kendisinin uydurduğu masallar anlatırdı. en sevdiğim masalında "minik ceylan" annesini bulsun diye sabırsızlanır bir yandan da dua ederdim kaybolmasın diye.
şuraya da yeğenim için yazdığım, onun da özel bir anısı olsun diye oluşturulmuş bir masal bırakayım. iyi insanların kazandığı bir dünya... hayal edelim.
evvel zaman içinde kalbur saman içinde masmavi denizlerin uzun beyaz bulutları kucakladığı sihirli bir ada varmış.
adada altın rengi kumsallarda uçuşan kuşları, yemyeşil ormanlarda koşuşturan ceylanları, masmavi denizlerde yüzen balıkları izleyip mis gibi esen rüzgarı hissedebiliyormuşsunuz. ada sakinleri bu kadar güzel bir yerde yaşadıkları için kendilerini çok şanslı hissediyorlarmış. ve bu adayı sadece çok dürüst olan insanlar görebiliyormuş. burada yaşamaya hak kazanmak içinse 'hiç kötülük yapmamış olmak' gerekiyormuş. bu yüzden bu adada sadece iyi insanlar yaşıyormuş.
adanın tam merkezinde kocaman bir kale varmış. bu kalede çocuklara eğitim verip onları dünyadaki kötülükleri yok etmek için birer prens ve prenses olarak yetistiriyorlarmış.
o sıralarda uzak diyarlarda bir şehirde iyi bir insan olamadığı için bu adaya giremeyen ve bu yüzden çok öfkelenen bir cadı varmış. bu cadı, o adaya girmeyi o kadar çok istiyormuş ki bunun için bir ejdarhayı ele geçirmiş ve onu kara bir büyü ile hizmetine almış. ejdarha daha önce kötülük yapmadığı için adayı bulabilecek ve adadaki kalede korunan iyilik sihrini yok edecekmiş . bu sayede bu kötü cadı da adayı ele geçirip kendisi gibi kötülük yapan insanları da adaya alacakmış.
cadı sihirle etkilediği ejderhayi adaya yollamış. bu sırada mavi sınıf öğrencileri bahçede bitkileri inceliyor ve bu bitkiler ile hangi sihirleri yapabileceklerini öğreniyorlarmış. birden üzerlerinden gün ışığı vurmaz olmuş. kafalarını kaldırdıklarında bir de ne görsünler koskacaman bir ejdarha tam tepelerinden kaleye ucuyormuş. normalde ejderhalar insanlara zarar vermezmiş ama bu ateş saçarak geldiği için bir terslik olduğunu fark etmişler. hemen koşup içeriye girmişler ve büyük sihir çemberinin başına geçmişler. burada dört büyük elementi; ateş, toprak, hava ve suyu bir de ruhu kontrol edip bütün büyüleri yapabiliyorlarmış. yalnız bir sıkıntıları varmış. o da eğer ejderhayı yok ederlerse birine kötülük yaptıkları için sonsuza dek adadan gitmek zorunda kalacaklarmış. bu kafalarını karıştırmış. hayrunisa hemen karar vermeyelim demiş ama bir bakmışlar ejderha artık duvarları aşmak uzereymis. tam o sırada ozan deniz buldum, demiş. "onu ilk önce bayıltalım ve sakinleştirici büyü yapalım neden böyle olduğunu anlayalım, demiş. hemen çemberi oluşturmuşlar elementlerin yardımıyla büyüyü yapmışlar.
ejderha uyandığında cadının sihri de azalmış. ejderha olanları anlatmış. öğretmenleri ejderhanin üzerindeki büyüyü tamamen kaldırmış. ve ona bir koruyucu büyü yapmış. artık kara büyüden etkilenmeyecek ve cadının etkisi altına girmeyecekmiş. bu kötü olayın güzel tarafı ise mavi sınıfın artık adalarını koruyabilecek kadar güçlü olduklarını görmekmiş. öğretmenleri onları cesaretleri ve başarıları için tebrik etmiş. ve masal burada bitmiş.
devamını gör...
güneş (yazar)
nickaltı zorbalığı başlığında konuları bilmediğimden taraf değilim demiştim * ama bir yazar olarak stilini takdir ediyordum. uzun yazsa da kendisini okutmayı başaran yazarlardan biri güneş. her ne olduysa problemin çözülmesini ve yazmaya devam etmesini isterim.
kararı ne olursa olsun saygı duyuyorum. her nerede olacaksa mutlu olmasını dilerim.
kararı ne olursa olsun saygı duyuyorum. her nerede olacaksa mutlu olmasını dilerim.
devamını gör...
enver gökçe
hakkında daha uzun yazmayı planladığım türk dilinin büyük şairi.
tam 40 yıl önce dün, 19 kasım 1981'de, 61 yaşında, ankara'da, yeğeninin evinde ölmüş. kendi evi bile olamamış hayatı boyunca. çok ağır işkenceler görmüş yaşadığı dönemin iktidarının zihniyetiyle ters düşünce. pek çok eseri, o baskı ve zulüm görürken kaybolmuş gitmiş.
söylenecek hem çok şey var, hem de hiçbir şey.
bu halk için, inandığın değerler için, en zorlu koşullarda yaşayıp (aslında yaşayamayıp) ölmeye değer mi, bilmiyorum, artık emin değilim.
bıraktıkları onu hala yaşatıyor. iyi ki, iyi ki.
"adı, haritalarda bile bulunmayan
bir köyündenim anadolu'nun.
güzel şeylere hasrettir memleketim,
güzel şeylere hasret bu dünya.
yıllardır, kanda ve ateşte mısralarım...
memleket şarkıları kadar acılar çektim"
"kardeş, kardeş!
alkış tutan ellerini kesmedim,
tanklarımla tarhlarını ezmedim.
ben kendi halimle müthiş kişi
ben sevici sert ve delişmen…
ve hürlük kardeşlik çırasını
kendi hissemce götüren insan.
biliyorum bu dünyada
gökyüzü ve denizyüzü
cümle çiçek ve cümle yemişler vardır
biliyorum bu dünyada
yalnız ve yalnız insanlar
yani kardeşler vardır.
beni şehir şehir beni,
beni köy kent beni
beni usul, beni yolca götür
kardeşlik treni!
ağır yaralılar taşıyorum
incinmesin kollarım, ayaklarım, ellerim
işıltılı gündüzlere gitmeliyim
acılar, darağaçları, kelepçe demirleri!
bayram şenliklerine,
demokrasi şenliklerine gitmeliyim
uğruna şiir yazılan, döğüşülen, ölünen insanlar!
yeter değil bana
zaferlerin,
yıllardır gece hücumlarına
sokak savaşlarına katlandığım."
tam 40 yıl önce dün, 19 kasım 1981'de, 61 yaşında, ankara'da, yeğeninin evinde ölmüş. kendi evi bile olamamış hayatı boyunca. çok ağır işkenceler görmüş yaşadığı dönemin iktidarının zihniyetiyle ters düşünce. pek çok eseri, o baskı ve zulüm görürken kaybolmuş gitmiş.
söylenecek hem çok şey var, hem de hiçbir şey.
bu halk için, inandığın değerler için, en zorlu koşullarda yaşayıp (aslında yaşayamayıp) ölmeye değer mi, bilmiyorum, artık emin değilim.
bıraktıkları onu hala yaşatıyor. iyi ki, iyi ki.
"adı, haritalarda bile bulunmayan
bir köyündenim anadolu'nun.
güzel şeylere hasrettir memleketim,
güzel şeylere hasret bu dünya.
yıllardır, kanda ve ateşte mısralarım...
memleket şarkıları kadar acılar çektim"
"kardeş, kardeş!
alkış tutan ellerini kesmedim,
tanklarımla tarhlarını ezmedim.
ben kendi halimle müthiş kişi
ben sevici sert ve delişmen…
ve hürlük kardeşlik çırasını
kendi hissemce götüren insan.
biliyorum bu dünyada
gökyüzü ve denizyüzü
cümle çiçek ve cümle yemişler vardır
biliyorum bu dünyada
yalnız ve yalnız insanlar
yani kardeşler vardır.
beni şehir şehir beni,
beni köy kent beni
beni usul, beni yolca götür
kardeşlik treni!
ağır yaralılar taşıyorum
incinmesin kollarım, ayaklarım, ellerim
işıltılı gündüzlere gitmeliyim
acılar, darağaçları, kelepçe demirleri!
bayram şenliklerine,
demokrasi şenliklerine gitmeliyim
uğruna şiir yazılan, döğüşülen, ölünen insanlar!
yeter değil bana
zaferlerin,
yıllardır gece hücumlarına
sokak savaşlarına katlandığım."
devamını gör...
jules verne
fransız yazar ve gezgindir.

bilim kurgu üstadlarından ve öncülerinden biridir ve benim akıl sağlığımı hatta hayatımı kurtaran insanlardan biridir. bu konuya tanımın sonuna doğru değineceğim.
öncelikle şunu anlatmak gerek: böyle bir ileri görüşlülük haddinden fazla bu dünya için. jules verne denizler altından 20000 fersah 1870 yılında yazdı. çok daha önceden denizaltı çalışmaları olsa da bahsettiği derinlik ancak hayal edilebilirdi o zamanlar. aya yolculuk 1865’te yazıldı, aya yolculuktan neredeyse bir asır önce. balonla beş hafta ve seksen günde devri alem sırasıyla 1863 ve 1872 yıllarında yazıldı. hepsi hayaldi gerçek oldu.
çoçukken ve daha sonraları jules verne’nün yazdıklarının bir bir gerçek olması ile içimde iki yıl okul tatilinin de gerçek olacağına dair bir umut oldu hep. ve bir virüs bu hayali de gerçek yaptı çok yakın bir zamanda.
gelelim benim hayatımı kurtarmasına. daha on yaşındayken bir hastalık yüzünden üç ay yatakta kaldım. yürüme yetimi nerdeyse tamamen kaybetmiş halde yatarken ve hayatım pamuk ipliğine bağlıyken o yatakta bana destek olan kişi jules verne’di. yattığım yerde bütün kitaplarını tekrar tekrar okudum. ve hayal gücüme ve hayatta kalma dürtüme kattıkları için büyük yazara çok büyük bir minnet borçluyum. şu an hayal dünyamın geniş olmasının ve hayatta olmamın nedenlerinden biri jules verne’dür. bir de kemalettin tuğcu. ama onun etkisi daha çok arabesk bir hava oldu bende.
bir gün jules verne ile karşılaşma şansım olursa bambaşka bir evrende saygılarımı ve minnetimi sunduktan sonra ona bir soru soracağım:
sen kahin misin?

bilim kurgu üstadlarından ve öncülerinden biridir ve benim akıl sağlığımı hatta hayatımı kurtaran insanlardan biridir. bu konuya tanımın sonuna doğru değineceğim.
öncelikle şunu anlatmak gerek: böyle bir ileri görüşlülük haddinden fazla bu dünya için. jules verne denizler altından 20000 fersah 1870 yılında yazdı. çok daha önceden denizaltı çalışmaları olsa da bahsettiği derinlik ancak hayal edilebilirdi o zamanlar. aya yolculuk 1865’te yazıldı, aya yolculuktan neredeyse bir asır önce. balonla beş hafta ve seksen günde devri alem sırasıyla 1863 ve 1872 yıllarında yazıldı. hepsi hayaldi gerçek oldu.
çoçukken ve daha sonraları jules verne’nün yazdıklarının bir bir gerçek olması ile içimde iki yıl okul tatilinin de gerçek olacağına dair bir umut oldu hep. ve bir virüs bu hayali de gerçek yaptı çok yakın bir zamanda.
gelelim benim hayatımı kurtarmasına. daha on yaşındayken bir hastalık yüzünden üç ay yatakta kaldım. yürüme yetimi nerdeyse tamamen kaybetmiş halde yatarken ve hayatım pamuk ipliğine bağlıyken o yatakta bana destek olan kişi jules verne’di. yattığım yerde bütün kitaplarını tekrar tekrar okudum. ve hayal gücüme ve hayatta kalma dürtüme kattıkları için büyük yazara çok büyük bir minnet borçluyum. şu an hayal dünyamın geniş olmasının ve hayatta olmamın nedenlerinden biri jules verne’dür. bir de kemalettin tuğcu. ama onun etkisi daha çok arabesk bir hava oldu bende.
bir gün jules verne ile karşılaşma şansım olursa bambaşka bir evrende saygılarımı ve minnetimi sunduktan sonra ona bir soru soracağım:
sen kahin misin?
devamını gör...
anahtarlık yapılan şeyler
çok sevdiğim bir şehirde kullandığım otobüs kartlarını delgeçle delip anahtarlık yapmıştım, baya idare etmişti beni.
devamını gör...