tolga çevik nerede iş yaparsa yapsın izlenir. ilk bölümü de izledim gereksiz uzamamış tadında bırakılmış. otur keyfine bak ve gül yani. ancak ismine özellikle filtresiz denmesi garip çünkü filtresiz olan tek şey küfürler ki onlarda ufak tefekti ilk bölümde. yıllardır tolga çevik' i takip eden biri olarak filtresiz denince bu sefer dvd işine girdi sanırım diye düşünmüştüm.
devamını gör...

james'in riflerini lars gibi davulcudan başkası tamamlayamaz. efsane olmuş ikililer. herkes değişti onlar değişmedi grupta. yılları geçti sektörde. bir balon diyorsunuz insaf ya. yahu memlekette laf attığınız şeylerin yanindan yöresinden geçemiyor oluşunuz ne kadar komik ha. beğenmeyen vatandaşlar da sanki daha sağlam grupları var müzik duayenisiniz he heee. hee tamam hee. her konserde 50 bin kişiyi stada dolduran grup balon, başlık açıp laf atmak duayenlik. tam bir müzik ekolusün bro.
devamını gör...

27 mayıs darbesinin bizzat yaşamış tanıklarıyla anlatıldığı mehmet ali birand'ın sunuculuğunu yaptığı belgeseldir.

belgesel adını o dönemler demokrat parti'nin halk arasında bilinen adından almıştır. (demokrat diyemeyen halk, demirkırat diye biliyormuş.)

çok partili hayata geçişin hemen öncesinden yassıada yargılamalarına kadar tüm sürecin anlatıldığı, herkesin mutlaka izlemesi gerektiğini düşündüğüm, dönemin şartları göz önünde tutularak izlenmesini salık verdiğim objektif belgeseldir.

belgeselde karşıt görüşlerden insanların demeçlerini dinleyeceksiniz. ben asla demokrasinin darbe ile sakatlanmasını savunmadım, savunmam. bununla birlikte adnan menderes'i de günahım kadar sevmem. ama tarih, hepimizin tarihi...

ek olarak belgeselde dikkatimi çeken hususlardan biri de celal bayar'ın teslim oluşu ve yassıada'da hükümlü olduğu süreçte gardiyanlardan "havyar" istemesi olaylarıdır.
devamını gör...

blog sözlükde de aynıydı bu işimbu nickli yazar, sürekli siyasi ekonomik gündem konuşmak, öyle başlıklar görmek ister, sürekli sözlük şöyle olmalı, yönetim şunu yapmalı tarzında serzenir, yaşının 50+ olduğunu düşünüyorum, belki yaşının getirdiği bir huysuzluk yada kuşak farkı, hatta daha önce buraya da veda etmiş, sonra 600 tanımı silmek zaman alacak biraz daha burdayım demiş, sonra bi 600 daha girmiş. şahsen ben sadece eğlenmek için buradayım, bu kurallara aykırı ise anında ucurabilirler beni, burada herkesin gündemi farklı internette geçirdiğim zamanın büyük bölümü haber sitelerinde geçiriyorum zaten burada gündemden haber vermek adına açılan başlıkların çoğunu buraya gelmeden çoktan okuyup incelemiş oluyorum, bana yazarın amacı milletin haberi olsun değilde, bakın ben bu konuda ne düşünüyorum görün gibi geliyor.
devamını gör...

saat 15.00 gibi bir konu için milli eğitim bakanlığı iletişim merkezini aramam gerekti.
karşıma çıkan görevli "merhabalar, nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu.
benim verdiğim yanıt " merhabalar hocam, inşallah hocasınızdır ama ehehhe......" görevlinin kısa süreli bekleyişi, cevap vermeyişi, sırtımdan aşağı inen ter, beynimden akan kaynar su...
hatırladıkça utanıyorum yahu! milli eğitim bakanlığını arayıp " merhabalar hocam, inşallah hocasınızdır" demek nedir? bir de gülüyorum sonunda gevşek gevşek. biri ağzıma sarı tuvalet terliği ile vursun, allah'ını seven üstüme toprak atsın.
(bkz: salak yemin ederim gerizekalı bu çocuk ya)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

amerikalı yazar kurt vonnegut tarafından 1961 yılında yazılmış olan eser. dilimize gece ana olarak kazandırılmıştır. daha girişte vonnegut ne gibi davrandığımıza dikkat etmemiz gerektiğinden söz eder çünkü bir süre sonra o şeye dönüşmek kaçınılmazdır. bir maske uzun süre bir yüzde kalırsa onu oradan kazıyarak çıkarmak gerekir çünkü. kitaptaki kurmaca anıların sahibi, bir nazi propagandacısı olarak karşımıza çıkan amerikan ajanı howard bunun en temel kanıtıdır da esasında. benim vonnegut ile ilk tanışmam slaughterhouse five ile oldu. o zamanlar delilik derecesinde heller hayranı olduğumdan her yerde closing time'ın temiz bir baskısını arıyordum ve bu arayış bir noktada beni vonnegut ile tanıştıran şey oldu. vonnegut savaşı biliyordu, onun garip deliliğini dresden'de ilk elden yaşamıştı ve savaşı deneyimlemiş yazarlardan çoğunun aksine eserlerinde bunu çiğ bir dram olarak değil oldukça ince bir hiciv ile aktarıyordu. vonnegut kendine has üslubuna rağmen bana kalırsa heller kadar başarılı değil ama mother night gerçek anlamda oldukça etkileyici bir eser. yalnız vonnegut eserde bilerek mi bilmiyorum ama çok ince bir gönderme yapmıştır aslında ve bu açıkçası savielly tartakower hayranı olmamdan ötürü yıllar geçse bile kitaba dair unutamayacağım bir detay. eserin bir bölümünde sovyet ajanı kraft'ın 1931 yılında rotterdam'da tartakower'ı yendiğinden söz eder howard ama burada ufak bir detay vardır. tartakower 1931 yılında rotterdam'da tam olarak üç kişi ile altı maç yapmıştır ve bu karşılaşmalarda rubenstein, colle ve landau karşısında bir kez kaybeder fakat akiba rubenstein polonyalı, edgar colle ise belçikalıdır ama işin ilginç yanı salo landau toplama kampında ölen bir hollandalıdır ve bana kalırsa vonnegut özellikle seçmişti bu detayı. kitaba tekrar dönecek olursak helga'nın babası ve howard'ın arasında geçen konuşma bence en çarpıcı yerlerinden biri kitabın ve hatta bence kitabın en çarpıcı bölümleri o konuşmanın bulunduğu bölüm zaten. özellikle howard helga'nın kız kardeşinin köpeğini vurduğunda ona köpeği gömmesi gerektiği söylendiği ve kısa bir duraksamadan sonra eğer gömülmezse açlıktan ödem bağlamış ve tüğleri dökülmüş köpeği gelip birinin yiyeceğinden söz edilen bölüm bence oldukça kısa bir diyalog içerisinde savaşın getirdiği sefaleti yansıtmanın en güzel örneği. yozlaşmış onlarca insanın bir portresine dönüşen eserin çok ince bir güzelliği de var aslında; howard ve helga'nın tüm bu çılgınlığın ve savaşın en hararetli yerinde bile akıllarına kazınan nation of two.


"future civilizations - better civilizations than this one - are going to judge all men by the extent to which they've been artists. you and ı, if some future archaeologist finds our works miraculously preserved in some city dump, will be judged by the quality of our creations. nothing else about us will matter." p.14

"the dismaying thing about the classic totalitarian mind is that any given gear, though mutilated, will have at its circumference unbroken sequences of teeth that are immaculately maintained, that are exquisitely machined. hence the cuckoo clock in hell—keeping perfect time for eight minutes and thirty-three seconds, jumping ahead fourteen minutes, keeping perfect time for six seconds, jumping ahead two seconds, keeping perfect time for two hours and one second, then jumping ahead a year. the missing teeth, of course, are simple, obvious truths, truths available and comprehensible even to ten-year-olds, in most cases." p.98
devamını gör...

ateizm ile aşırı dindar kesimi ayıran ince bir çizgi var ve bunlar bence kesinlikle ayrı iki uç değil. biri diğerine çok çabuk geçebiliyor.* dindar'ın tersi ateist değil dinle ilgilenmeyen kişidir. agnostizm ise bilinmeyeni savunurken aslında içten içe dinle de, yaratıcıya da ilgilenmeyen ve bunu pek umursamayan kesimdir. agnostiklere kalsa bu tabire bile gerek kalmaz ama işte her şeye anlam yükleyen insanlar. *
devamını gör...

charles bukowski'nin kabuğuma raptiyelediğim şiiridir. aslında buko * ile pek aram yok. çoklarının sevdiği gibi sevmem onu. bana hitap etmiyor. onu gereksiz yere abartanlarla da sorunum var lakin o konu bu başlığın konusu değil.

buko'nun bu şiiri bana göre muazzam bir tespitler silsilesi ki, ben bu şiire göre ayaklarımı denk aldım her daim. kabuğuma o yüzden zeval gelmedi. kafamı o yüzden en gerektiği anda kabuğuma çektim ve kitle imha silahı haline dönüşen bu dehanın (!) hedefi olmamak için gayret ettim. adamın bana göre en iyi yaptığı şey bu şiiri yazmak olmuş. iyi ki de yazmış, pis moruk, ayyaş, kadın düşkünü vesaire. gol olmuş mu? olmuş! tabelaya bakmak lazım.


ortalama insanda
herhangi bir günde herhangi bir orduya
yetecek kadar ihanet,
nefret, şiddet
ve saçmalık vardır.
ve cinayet konusunda en becerikliler
cinayet karşıtı vaaz verenlerdir
ve nefreti en iyi becerenler
sevmeyi vaaz edenlerdir
ve son olarak
savaşı en iyi becerenler
barış vaazı verenlerdir

tanrıyı vaaz edenlerin
tanrıya ihtiyacı var
barış vaaz edenlerin
huzuru yok
sevgiye vaaz edenler sevgisizdir
vaaz edenlerden sakının
bilmişlerden sakının.
durmadan kitap okuyanlardan sakının
yoksulluktan nefret edenlerden
ya da gurur duyanlardan sakının
övgü göstermekte hızlı davrananlardan sakının
karşılığında övgü beklerler

sansürlemekte hızlı davrananlardan sakının
bilmedikleri şeylerden korkarlar

sürekli kalabalıkları arayanlardan sakının;
tek başlarına bir hiçtirler

ortalama erkekten
ortalama kadından
sakının
sevgilerinden sakının

sevgileri vasattır,
vasatı aranır dururlar
ama nefretleri dahiyanedir
nefretleri seni beni
herkesi öldürebilecek kadar dahiyanedir.

yalnızlığı istemezler
yalnızlığı anlamazlar
kendilerinden farklı her şeyi
yok etmeye çalışırlar

sanat yaratamadıklarından
sanatı anlayamazlar
yaratma başarısızlıklarını
dünyanın beceriksizliğine yorarlar

kendileri tam sevemedikleri için
senin sevginin eksik olduğuna inanır
ve senden nefret ederler

ve nefretleri
parlak bir elmas
bir bıçak
bir dağ
bir kaplan
bir baldıran otu gibi
mükemmeldir

en usta oldukları
sanattır nefret!
devamını gör...

ilk defa prof. nicola scopinaro tarafından gerçekleştiren obezite cerrahisinde yapılan biliyopankreatik diversion isimli operasyona verilen özel isimdir.

bu operasyon malabsorbsiyon etkisi en yüksek bariatrik cerrahi seçeneğidir.
devamını gör...

ben öyle bir şeye onay vermedim. kendi adınıza konuşun.
devamını gör...

coco pops. yaş 28. allah kahretmesin...
devamını gör...

3 yıldır benim de içinde bulunduğum durumdur. dışarıdan bakınca herkes şen şakrak, herkes normal gözükür. içini allah bilir.
devamını gör...

kız istemek gelenek ve örf adetlerimizde vardır aşağılayıcı bir yanı yoktur nasıl baktığınıza bağlıdır. burada ki "istemek" kavramını pazardan karpuz almak gibi görürseniz kadınları aşağılayan siz olursunuz. kız istemek demek,annesinin babasının rızasını almaktır. ailelerin bir araya gelip neticeye varması demektir.
devamını gör...

lise yıllarımda okuduğum bir roman. atatürk'ün de başı ucu kitapları arasında yer aldığını biliyordum ve alıp okumamda ki en büyük etken buydu, belki de aynı sayfalar da aynı duyguları yaşamış olabiliriz, aynı yerlerde ağlamış bile olabiliriz diye heyecanlandığımı hatırlıyorum. kitabın yazarı reşat nuri güntekin büyük bir üstat sahiden, kelimeleri ruhundan akıyor sanki.


romanın özetine gelecek olursak; feride, bir subayın kızıdır. küçük yaşta ebeveynlerini kaybeder ve teyzesinin yanında kalmaya başlar. teyzesi besime onu yatılı olarak notre dame de sion fransız lisesinde okutur. yaramaz bir çocuk olduğundan mütevellit okulda ona "çalıkuşu" adını takarlar. tatillerde teyzesinin köşkünde kalan feride, teyzesinin oğlu olan kamran'dan hoşlanır ve birbirlerini severler daha sonra da nişanlanır. kamran, sarışın ve yakışıklı bir gençtir. evlenmek üzereyken bir kadın mektup getirir. kamran'ın yurtdışında bulunduğu sırada münevver adında genç bir kadınla ilişkisi olduğunu öğrenir.


bunun üzerine feride, her şeyi bırakıp kaçar. anadolu'da öğretmenlik ister. o günden itibaren yaşadıkları not düşmeye başlar. bursa'da bir okula tayin edilir. kasabada kadrolar dolu olduğundan dolayı, kimsenin gitmeyi kabul etmediği zeyniler köyüne yerleşir. orada munise adında bir kızla tanışır.feride teselliyi munise de bulur ve evlat edinme kararı alır. ikisi mutlu bir yaşam sürerler. bu dönemde feride; bursa, çanakkale, izmir, kuşadası gibi yerlere taşınır. güzelliği başına dert olur ve gittiği yerlerde karşısına yeni erkekler çıkar. zeyniler köyünde tanışmış olduğu hayrullah beyle yeniden kuşadasında karşılaşır. doktor hayrullah bey, emekliye ayrılmış ve kuşadasına yerleşmiştir. ferideyi kızı gibi görerek korur. bu arada, munise hastalanır ve ölür. feride iyice yıkılmıştır. söylentilerin yayılmasından sonra doktor hayrullah beyle, kağıt üzerinde evlenirler. fakat aralarındaki ilişki baba-kız ilişkisidir. hayrullah bey, bir gün feridenin tutuğu notları bulur ve okur. feride, hala kamranı sevmektedir. hayrullah bey, öldükten teyzesinin yanına gitmesini ve kapalı zarfı kamran'a vermesini vasiyet eder. zarfın içinde günlük ve mektup bulunmaktadır. hayrullah bey, kamran'a ferideyi bırakmamasını söylemektedir. bunun sonucunda, hayrullah beyin vefatının ardından feride teyzesinin yanına gider. kamran, zarfın içinden çıkan günlüğü sabaha kadar okur ve bir daha feride'yi bırakmaz, tekrar birleşirler.
devamını gör...

az önce mutfağı toplarken kalan yemeği küçük tencereye almaya üşendim, buzdolabında da büyük tencereye yer yoktu. ne buzdolabında yer açtım ne tencereyi boşalttım oturup yedim.
devamını gör...

2009 yılında san fransisco'da kurulmuş ama ne yazık ki 2013 yılında son bulmuş, noise pop diyebileceğimiz ama tam olarak tarzını anlatmaya gerçekten gücümün yetmediği, deneysel ve bir o kadar da karmaşık bir müzik grubu; aynı zamanda en sevdiğim müzik grubu!

bu müzik grubunu size şöyle anlatabilirim aslında, surf rock ritimlerine eşlik eden korosal indie pop vokaller?! evet, yine anlatamadım ama olsun. bateride minnoş lillian maring, basta sevimli hannah lew, ve gitarda minnako raven mahon bulunuyor bu müzik grubunda.
şarkı sözlerinde de oldukça yerinde feminizm göndermeleri ve zamanın erkek egemenliği hakkında eleştiriler yapıyorlar bu ablalar.

bu ablalarımızın 3 adet çok hoş stüdyo albümü mevcut.
ilki kendi isimlerini kullandıkları debut albüm olan, 2009 yılında çıkmış grass widow albümü. bu albüm ilk olmasına rağmen benim için en başarılı olanı, hele ilk giriş şarkıları to where var ya... durun ben buraya bırakayım da dinleyin; to where

hemen ardından bir yıl kadar sonra past time çıkmış, past time içlerinde en piyasa yapmış olanı diyebiliriz, en bilindik şarkıları bu albümde yer alıyor.

ve sene 2012 olduğunda ise internal logic cıkmış ve hemen ardından da dağılmak zorunda kalmışlar. internal logic, oldukça underrated bir albüm diyebiliriz, tabi sebeplerinin başında bir klip çekemeden veyahut bir turnede şarkılarını doğru düzgün seslendiremeden dağılmış olmalarını da ekleyebiliriz bir kenara.

keşke hiç dağılmasalarmış diyorum kendilerini ne zaman dinlesem... çünkü benim için bir alternatifleri yok, müziklerine benzeyen şeyler üreten bir müzik grubu ne yazık ki yok; kendileri benim için eşsiz kelimesinin karşılığı
devamını gör...

yakışan taksın, kesinlikle tuhaf bir durum değil.
devamını gör...

tanımın şu saatte oy alması ile gece gece de akla düşmüştür.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir gülmemize karışmamıştınız yahu! çekin o pis zihniyetinizi cağnım kadınların üzerinden. kadın onu yapmaz ,kadın bunu yapmaz. sanane be dangalak. kahkahalar patlatın kızlar, evet evet koro halinde

ha ha hahh haah hhaaa
devamını gör...

mağdurların ve güçsüzlerin sığınacağı tek saçak altıdır. cumhuriyetin dahi tek güvencesidir. hukuk, istanbul'un siluetinden, tuz gölü'ne kadar canlı, cansız tüm varlığımızın teminatıdır. hukuk biterse biz de biteriz.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim