göz her zaman hislerin, duyguların, insanın iç dünyasının en masum penceresi olarak düşünülmüştür. on sekizinci yüzyılın sonlarına doğru da bu saflığını kaybetmeden, bir aşk simgesi olarak minyatür resim şeklinde gözüktü.

lovers' eye ya da göz minyatürü, ingiliz tarihinde 1714 ile 1830–37 yılları arasındaki georgian devri olarak bilinen yıllarda yapılmış eşlerin, çocukların veya sevenlerin göz resimleri idi. duygusal sebeplerle yapılmış bu minyatürler genellikle broş, bilezik, kolye, yüzük veya madalya olarak kullanıldılar. 18. ve 19. yüzyıllarda aşıkların, gözlerini kalplerine yakın yerlerde taşıdıkları söylenir. 1700'lerin sonlarında başlayan akımın tarihinin galler prensi (daha sonra kral ıv. george olacak) george augustus frederick ile, aşık olduğu kadın maria fitzherbert arasında başladığı söyleniyor.

bir söylentiye göre galler prensi george daha önce iki evlilik geçirmiş katolik maria fitzherbert’e aşık olmuştur. reddedilen prens intihar girişiminde bile bulunur. maria, isteksizce onun evlilik teklifini kabul eder (veya kaçınmak için avrupa'ya kaçar.) fakat belli sebeplerle george'dan uzaklaşır. 3 kasım 1785 yılında george, maria'ya bir mektup yazarak ona evlilik teklif eder. mektupla beraber bir yüzük değil, richard cosway'a yaptırdığı 'kendi gözünün resmini' gönderir. 15 aralık 1785'te çift eğlenir ve gelenek başlar. her ne kadar evlilik ııı. george veya çevrelerce kabul görmemişse de ıv. george'un da, maria'nın gözlerini üstünde taşıdığı söylenir.

fakat richard cosway'den önceye raporlanmış başka göz minyatürleri de bulunmaktadır. cosway'in de rakibi olan george engleheart'in defterlerinde 1775'ten 1813'e kadar geçen süre içinde 23 göz portresi kayıtlıdır.

yanlarına bazen saç taneleri de iliştirilen bu semboller bir nevi gizlilik için de kullanılıyordu. minyatürlerin sahibini, sadece alıcısı bileceği için açıkça taşınabiliyorlardı. böylece anonim bir şekilde aşk simgesi iletilmiş ve sadece aşıklara özel bir şekilde taşınabilmiş oluyordu. 20. yüzyılın başlarında da aristokrat sınıf ve kraliyet mensupları tarafından canlı tutulmaya çalışılan sanatta bazen sadece gözler değil, anlamı güçlendirecek simgeler de kullanılırdı. aşk simgesinden, hatıra takısı olarak kullanılmaya başlanan bir süreç de yaşandı. göz yaşları veya bulutların arasından bakan gözler... sadece resim değil, resmin bulunduğu çerçeve de dikkate değer bir şekilde anlam taşıyordu. inciler göz yaşlarını temsil etmek için, elmas güç ve uzun ömrü, mercan saflığı ve korumayı, garnet dostluğu ve turkuaz sağlığı temsil etmek için kullanılmıştı.

william wood gibi başka sanatçılar tarafından da yapılmış bu resim sanatı bazen tüm bir aile üyeleri için sipariş edilirdi. sadece resimde değil edebiyatta; yazarlar ve şairler tarafından anlatılmıştır bu takılar.

kaynakça ve daha fazlası: langantiques.com, artuk.org, wikipedia, konu hakkında bir blog - serkan hızlı
devamını gör...

genelde o his konusunda beni yanıltmayan insandır. belki de zihnimizde şartlandırıyoruz en başta,bilmiyorum. ama böyle hissedip yanıldığım hiç olmadı.
devamını gör...

kendimi kabirde görmüştüm iki kez. birinde mezar açık gündüz, diğerinde kapalı kapkaranlık,dehşet bir şey oldu bende kalsın.
devamını gör...

okulun vizyonu unisex tuvaletle ölçülmesi bilim adına çok üzücü gerçekten
devamını gör...

doğruluk serumu mu içti, sıcak mı bunalttı, dans ettiği için son işinden de mi kovuldu birden böyle ne oldu dedirten isyandır:

bu ülkede 11 yıldır şerefimle, namusumla, karakterimle, duruşumla sunuculuk spikerlik yapıyorum. bütün çalıştığım, toplantı yaptığım kanallar, kurumlar, yöneticiler, yapımcılar çok iyi bilir benim karakterimi. siz çok biliyorsunuz ya hani, bunu da düşünmüşsünüzdür, acaba bu kızın hayatında neden kimse yok? lüks arabalar, evler, tatiller? bunlara ulaşmak benim gibi g.t memeye sahip bir kadın için o kadar kolay ki şu ortamda! benim adımı bir kere bir ahlaksız haberle duydunuz mu? bir futbolcu, bir yönetici, evli ama zengin olması yeterli bir adamla gördünüz mü beni! yapamaz mıyım ulan! en alasını yapamaz mıyım bu götümle! siz her gün bu ülkede sabah kuşağı dediğimiz kadın programlarında; o köylü milletin efendisidir dediğimiz anadolu’da, ne olaylar ne ahlaksızlar yaşanıyor gayet iyi biliyorsunuz! sonra ben, evimde, işimde oryantal yapıyorum diye, götümü sallıyorum diye ahlaksız mı oluyorum! niyeee? benim götüm büyük çünkü, bir de sallayınca ööff en büyük edepsiz benim. ellerinde klavye, tek yaptıkları şey fake hesap açarak kadın vücudu üstünden salya akıtan millet mi bana edepsiz diyecek! yok yaa, gözünüzün içine baka baka götümü sallamaya devam ederek en büyük göt muhabbetini yine ben yaparım. kimseye zararım olmadan yaptığım eğlenceli sunumumun da, dansımın da, götümün de ayıbı mı var ulan! ayıbı siz kendi yediğiniz boklardan iyi bilirsiniz. herkes kendi götüne baksın. benim götüm sizin yaşantılarınız için fazla şerefli. başkaları gibi yalakalıkla iş yapacağıma, olduğu mevki için, birilerine yaranmak adına kendi hayatının kararlarını başkalarının iki dudağı arasına ve parasına bırakanlara karşı, ben götümle dans ediyorum ya, bin kere daha şerefliyim, on bin kere daha kıymetli benim hayatım. siz adamına göre oynamaya devam edin, göt benim, kendi istediğim gibi oynamaya devam ederim.

buradan
devamını gör...

şeker portakalı.
bir şeftali bin şeftali.
küçük kara balık.
yüksek ökçeler.
devamını gör...

deve yavrusu. bazı bölgelerde domuz yavrusunada potuk deniyor.
devamını gör...

zeki müren'in bir buhran sırasında yapıp, ardından pişman olduğu eylem. o dönem, ev arkadaşına: ben neden günlüğümü yaktım? diye sorar... arkadaşı ise; çok engel olmaya çalıştım ama mani olamadım, diye yanıtlar. bunun üzerine zeki müren, pişmanlığını dile getirir... keşke yakmasaydım diye hayıflanır. fakat iş işten çoktan geçmiştir...

kim bilir yakmasaydı neler neler okuyacaktık...
devamını gör...

kimsesizlik ve yalnızlıktır kesinlikle, boşa geçen bir ömür çarçabuk biter ve sonlandığında geriye dönüp bakıldığında koca bir hiçlik görülür.
devamını gör...

ramiz dayı ve ezel olsa fena olmazdı dediğim başlıktır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ne yaparsan yap, bazı insanlar herhangi bir sebep bularak senden nefret edecek.
ve yine, ne yaparsan yap, bazı insanlar bütün suçlarına rağmen seni sevmeye devam edecek.
devamını gör...

memleketi isim vermeden anlata anlata bi hal olduk sözlükte.
devamını gör...

"elinin hamuruyla erkek işine karışma."

her iki cinsiyet de kendilerine biçilen rollerin dışına çıkıp istediği işi yapabilir.
devamını gör...

özgürlük veya üzerine iki kelam edilebilecek konu değildir. dikkat çekecem diye malzeme yapılan iğrenç bir eylemdir. ben mecbur muyum burada devamlı midemi bulandıran paylaşımlar görmeye? veya herkesin aklı selim mi? bu başlıklar kimlerde ne kafalar oluşturuyor ihtimaller silsilesi! benim yazdığım tanımda hak gibi eleştiri olduğunda forumsal diye silen, veya t*ş**k yazdığımda ikinci a ya yıldız koymadım diye % 51 sansür yok sildim diyen moderasyon bu burda böylece kalsın he mi? sizin ben alüminyumunuza koyayım! bunu da hakaret küfür diye silin hadi ama alüminyum sadece bir element, yerseniz!

haa bu tanım da silinirse eleştiriye katlanamadığınızın kanıtı olarak farklı şekle sokup başucu eseri yapacağım!
devamını gör...

sözlüğün ilk değil ikinci başlığı olan deneme başlığıdır. o zamanlar biz yoktuk tabi.
devamını gör...

çocuklukta yaşanan sevgi eksikliği ilerde ilgi hastalığı yapar.
devamını gör...

merkeze yaklaşık 200 km mesafede olan, doğup büyüdüğüm ve yaşamakta olduğum antalya ilçesi.

henüz tam olarak istimlak edilmemiş güzelliğini koruyan cennettir. ayrıca kekova (batık kent), antiphellos, xanthos antik kentleri ve saklıkent kanyonu gibi muhteşem tarihi yerlere ev sahipliği yapar. koyları çok güzeldir, mutlaka tekne turu yapın. l'apero, nereid meyhanesi, mavi bar, frida pub, sumanu şarap evi ve sardelaki greek tavern'e uğramayı ihmal etmeyin.
devamını gör...

çocukken de tıkırdatmayı severdim ancak benden saklarlardı. dedemin çatı katında dururdu. orası öyle büyülü, öyle eksantrik bir yerdi ki bütün garip eşyalar oradaydı. babamın mandolini, dedemin fotoğraf makineleri, kuş kafesleri, yine babamın devasa deniz kabukları, balık kitapları, akvaryumu, çocukluk oyuncakları.. ve bu daktilo. nedir o ya tıngır mıngır?.. çocukluğum, şehrin anahtarına benzeyen o küçük çatı anahtarını, babannemin gizli sandığı yerden kaçırıp, orayı kurcalamakla geçti...
...
aradan yıllar geçti ve geçtiğimiz yıllarda alıp babamın daktilosunu, getirip çatıya koydum. bizim çatımıza. sanırım artık bizim çatı da eksantrik bir yer oldu. anneme göre öyle oldu evet hanımefendi. nerde antika var getirip başıma koydunuz baba kız. e yeter artık o çatıyı toplarken ne hale geliyorum biliyor musunuz siz? neyse neyse çaktırma şu daktiloyu bi tamir edelim. biz. zira atıyor. şık şık atıyor...
...
her neyse hala çocuğum ve hala ara ara tıkırdatırım. ancak bilgisayar klavyesinden ona fırsat kalmıyor. ya da şimdilik eriniyorum, diyelim.
devamını gör...

ilk çıktığı zamanlar arkadaşlarımı zorla götürmüştüm ayla'ya. bir ara kendimi tutamadım (zaten hiç tutamam, tutmaya da çalışmam) ağlayıverdim. tek ben ağlıyorum sandım, soluma baktım arkadaşım da ağlıyor, sağıma baktım, o da ağlıyor :d biz böyle bir 5 dakika titreşim modunda ağlamıştık.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim