keşke gerçek olsa denilen şeyler
hayallerim.
devamını gör...
yazarların favori iç giyim markaları
seher yıldızı.
devamını gör...
alternatif prezervatif sloganları
”bir bebek bezi kaç para haberin var mı ? “ yeterli bir slogan bence.
devamını gör...
öpücük çiçeği
gerçek adı pyschotria elata'dır ve kolombia, kosta rika gibi bölgelerde yetişir.
tam şöyle bir şey*;
tam şöyle bir şey*;
devamını gör...
mars'a inen keşif araçlarının kuma saplanıp kalması durumunda vurduracak kimselerin olmadığı gerçeği
az önce aydınlanma geçirdiğim ve detoks suyumu püskürtmeme neden olmuş durumdur. düsünsenize dostlar milyar dolarlık bütçe + yıllarca süren arge çalışmaları yapıp yüzeye bir modül fırlatıyorsunuz ve araç daha bir iki metre gittikten sonra kuma saplanıyor. koskoca gezegen, kimse vurduramıyor aracı... vallahi bütün tadım tuzum kaçtı ikindi vakti....
devamını gör...
hala yapmak istenilen çocukluk aktiviteleri
apartmanın önüne gelip "anneeee anneeee" diye kendimi yırtmam. şimdi bir şey söyleyecek olsak telefon var, yapsak deli derler.
devamını gör...
kimse kimsenin her şeyi olamazmış
insan kendinin her şeyi olamazken, kendin dışındaki insanlardan böyle bir beklenti içinde olmak bencilliğe kaçabilir. ki başka bir bakış açısıyla da insanın dünyası bir kişiden de ibaret olmamalı. tabi bu söylediklerim somut söylemdir. manevi olarak hal bambaşkadır.
devamını gör...
cingöz recai
peyami safa tarafından yazılan kitap serisidir.zeki bir hırsız ve ahlaklı bir polisin başından geçen olaylar üzerine kurgulanmıştır.ilki 1956 da başrolde turan seyfioğlu'nun oynadığı ve ikincisi 1969'da ayhan ışık'ın oynadığı olmak üzere iki adet filmide mevcuttur,bulunup izlenilebilir.heleki ayhan ışık'ın; hücum edilemez bir vucut içerisinde ölümsüz bir ruhum vardır' repliği şahanedir..
devamını gör...
erkeklerin tahammül edilemeyen hareketleri
öğrendikleri "erkeklik" algısına uydukları, en "errrrrrrkek"in kendileri olduğunu belli etmek için yaptıkları her şey. çok itici ve komik oluyorlar.
devamını gör...
bilgisayar kamerasını bantlamak
online derslerin başladığı gün ilk yaptığım iş.
devamını gör...
lc waikiki
diğer markaların izlediği fiyat politikası ve ülkemiz ekonomisinin bugünkü gidişatına bakarak yakında herkesin kendilerinden giyineceğini düşündüğüm marka. *
devamını gör...
clint mansell
loving vincent (film) ile tanıştığım usta müzisyen. iyi ki de loving vincent ile tanışmışım çünkü en iyi albümü de bu bana kalırsa. black swan (film), black mirror (dizi), the fountain (film), moon (film), requiem for a dream (film) için müzikler yapmıştır. pop will eat itself'in eski solistidir ayrıca. iyi ki de grubu dağılmış diyorum bazen film müziklerini dinleyince.
the sower with setting sun:
five sunflowers in a vase: *
waves crashing on distant shores of time:
nina's dream:
lux aeterna:
together we will live forever:
the sower with setting sun:
five sunflowers in a vase: *
waves crashing on distant shores of time:
nina's dream:
lux aeterna:
together we will live forever:
devamını gör...
fyodor pavloviç karamazov
edebiyatta en önemli 100 karakter, protagonist, antagonist vs. listesi yapılsa herhalde ilk otuza girerdi. ben otuzuncu sıraya koyabilirim. ya da... vazgeçtim, on beşinci sıraya koyuyorum.
pavloviç karamazov aslında basit bir insandır dosto'nun dediği üzere. hemen hemen her mujikte görülebilecek özelliklere sahiptir. yani sıradandır, bir esprisi yoktur.
fakat dostoyevski şunun da farkındadır: sıradanlık diye bir şey yoktur. her şey sıradandır, değişim imkansızdır. insanlar değişmez. bu sözleri raskolnikov'da, yani suç ve ceza'da duyuyoruz.
ve herkesin sıradan olma mevzusunu en güzel işleyen romanlarından biri de ölüler evinden anılar'dır. burada dosto'nun sıradan pavloviç karamazov'da göstermek istediği cevhere ulaşırız. en basit, kötü veya iyi insanda bile o aynı cevher vardır. yani varoluşumuz. zaten bu varoluşumuzun en dip noktasını da yeraltından notlar'da görürüz.
fyodor pavloviç karamazov'dan bahsetmiyor gibi gözükmemişimdir umarım. bu başka romanlardan (elbette dosto'nun) bahsetme nedenim karakterin yaratılışının daha iyi anlaşılması gerekmesi.
böylesine bir kadın düşkünü karakter, kendi kendine bir felsefeye de sahiptir. burada şöyle bir şey söylüyordu: "her kadında bir cevher vardır, önemli olan bunu görmek."
bu tarz bir şey söylüyordu işte... yani buradaki esas nokta, en sıradan insanın bile bir felsefesi, bir aklının olduğudur. onu diğerlerinden ayıran noktalar vardır elbet. belki başka insanlar gerçekten daha derindir, o içsel cevhere, varoluşa ulaşmak daha zordur. ama tünel ne kadar uzun olursa olsun illaki aydınlık vardır. pavloviç karamazov'un tüneli küçüktür. dolayısıyla fyodor pavloviç karamazov böyle anlaşılmalıdır.
ayrıyeten bir eleştirmenin dediği şey aklıma geldi... hangi eleştirmendi hatırlamıyorum ama insancıklar kitabında bütün ileriki romanlarındaki tiplemelerin mevcut olduğundan bahsetmişti. ippolit terentyev benzeri bir kişi hatırlıyorum mesela insancıklar'da.
ölümünden bahsetmeye gerek duymuyorum, en azından şimdilik. üzerine daha çok düşünmem gerekiyor. yine de ölümüyle doğan çevresel değişim çok önemli bir nokta. çocuklarındaki değişimler özellikle irdelenmelidir. bu da kısmi bir notum olsun geleceğe.
pavloviç karamazov aslında basit bir insandır dosto'nun dediği üzere. hemen hemen her mujikte görülebilecek özelliklere sahiptir. yani sıradandır, bir esprisi yoktur.
fakat dostoyevski şunun da farkındadır: sıradanlık diye bir şey yoktur. her şey sıradandır, değişim imkansızdır. insanlar değişmez. bu sözleri raskolnikov'da, yani suç ve ceza'da duyuyoruz.
ve herkesin sıradan olma mevzusunu en güzel işleyen romanlarından biri de ölüler evinden anılar'dır. burada dosto'nun sıradan pavloviç karamazov'da göstermek istediği cevhere ulaşırız. en basit, kötü veya iyi insanda bile o aynı cevher vardır. yani varoluşumuz. zaten bu varoluşumuzun en dip noktasını da yeraltından notlar'da görürüz.
fyodor pavloviç karamazov'dan bahsetmiyor gibi gözükmemişimdir umarım. bu başka romanlardan (elbette dosto'nun) bahsetme nedenim karakterin yaratılışının daha iyi anlaşılması gerekmesi.
böylesine bir kadın düşkünü karakter, kendi kendine bir felsefeye de sahiptir. burada şöyle bir şey söylüyordu: "her kadında bir cevher vardır, önemli olan bunu görmek."
bu tarz bir şey söylüyordu işte... yani buradaki esas nokta, en sıradan insanın bile bir felsefesi, bir aklının olduğudur. onu diğerlerinden ayıran noktalar vardır elbet. belki başka insanlar gerçekten daha derindir, o içsel cevhere, varoluşa ulaşmak daha zordur. ama tünel ne kadar uzun olursa olsun illaki aydınlık vardır. pavloviç karamazov'un tüneli küçüktür. dolayısıyla fyodor pavloviç karamazov böyle anlaşılmalıdır.
ayrıyeten bir eleştirmenin dediği şey aklıma geldi... hangi eleştirmendi hatırlamıyorum ama insancıklar kitabında bütün ileriki romanlarındaki tiplemelerin mevcut olduğundan bahsetmişti. ippolit terentyev benzeri bir kişi hatırlıyorum mesela insancıklar'da.
ölümünden bahsetmeye gerek duymuyorum, en azından şimdilik. üzerine daha çok düşünmem gerekiyor. yine de ölümüyle doğan çevresel değişim çok önemli bir nokta. çocuklarındaki değişimler özellikle irdelenmelidir. bu da kısmi bir notum olsun geleceğe.
devamını gör...
teneke
adana'da bir köye, insanlığın unutulmaya yüz tutmuş bulunduğu yere yeni, genç bir kaymakamın atanmasıyla başlıyor daha doğrusu devam ediyor yüzsüzlükler. yaşar kemal, yılanı öldürseler'de şöyle der: ''sen çıkmasaydın karşıma, ben insanlığı unutmuş gitmiştim..'' işte kaymakam o insanlığı hatırlatıyor ağaların hüküm sürdüğü, çamurlarla kaplı köye.
gerçi ağaların insanlıkları pırıl pırıl, tertemiz. çünkü hiç kullanılmamış. bu ağalar çeltikten kazanacağı paralar için koskoca köyün, küçücük çocukların sıtmadan ölmesine aldırış etmeyecek kadar acımasız. ceplerine para girsin de, tüm köy çamur içinde kalsın, insanlar sıtmadan kırılsın, kimin umrunda?
çaresizlik köylüyü çeltiği saran sinekler gibi sarmışken ağaların keyfine diyecek var mıdır? yalanı söyleyen eğer söylediği yalana inanmaya başladıysa, kim durdurabilir onu? 23 yaşındaki kaymakamın gücü yeter mi yalanla savaşmaya?
''kendine güvendiğin için yalancı değilsin. yalan dolan bilmediğin için yalan karşısında yenileceksin.''
tenekelerle uğurluyor halk onu. kulakları sağır edecek teneke sesleriyle. fakat o teneke seslerini delecek iki cümle çıkıyor bir köylünün dilinden: ''vay, başım üstünde gedesen, gaymukamım. vay benim gözüm üstünde gidesen.''
gerçi ağaların insanlıkları pırıl pırıl, tertemiz. çünkü hiç kullanılmamış. bu ağalar çeltikten kazanacağı paralar için koskoca köyün, küçücük çocukların sıtmadan ölmesine aldırış etmeyecek kadar acımasız. ceplerine para girsin de, tüm köy çamur içinde kalsın, insanlar sıtmadan kırılsın, kimin umrunda?
çaresizlik köylüyü çeltiği saran sinekler gibi sarmışken ağaların keyfine diyecek var mıdır? yalanı söyleyen eğer söylediği yalana inanmaya başladıysa, kim durdurabilir onu? 23 yaşındaki kaymakamın gücü yeter mi yalanla savaşmaya?
''kendine güvendiğin için yalancı değilsin. yalan dolan bilmediğin için yalan karşısında yenileceksin.''
tenekelerle uğurluyor halk onu. kulakları sağır edecek teneke sesleriyle. fakat o teneke seslerini delecek iki cümle çıkıyor bir köylünün dilinden: ''vay, başım üstünde gedesen, gaymukamım. vay benim gözüm üstünde gidesen.''
devamını gör...
her iktidar bir gün biter
umarım biz de o günleri görürüz, 18 yılda hem ülkeyi hem vatandaşları oldukça yıprattı çünkü.
devamını gör...
şiddet gördüğü sevgilisiyle tekrar barışan insan
muhtemelen evlendikleri zaman, "kocam değil mi canım döver de sever de size ne" diyecek olan insandır.
devamını gör...
life of brian
isa ile aynı gün, isa'nın doğduğu evin karşısındaki evde doğmuş olan brian’ın hayatını konu alan 1979 yapımı monty python filmi.
--! spoiler !--
centurion: hail caesar!
pontius pilatus: hail.
centurion: only one survivor, sir.
pontius pilatus: ah. thwow him to the floow.
centurion: what, sir?
pontius pilatus: thwow him... to the floow.
[centurion brian’ı yere atar]
pontius pilatus: now... what is youw name, jew?
brian: brian, sir.
pontius pilatus: bwian, eh?
brian: no no, brian.
[centurion brian’ı tokatlar]
pontius pilatus: the little wascal has spiwit.
centurion: has what, sir?
pontius pilatus: spiwit.
centurion: yes, he did, sir.
pontius pilatus: no no, spiwit's, um... bwavado... a touch of dewwing-do...
centurion: oh, um, about eleven, sir.
pontius pilatus: so... you dawe to waid us?
brian: to what, sir?
pontius pilatus: stwike him, centuwion, vewy woughly!
[centurion brian’ı tokatlar]
centurion: thwow him to the floow, sir?
pontius pilatus: what?
centurion: thwow him to the floow again, sir?
pontius pilatus: oh yes, thwow him to the floow, please.
[centurion brian’ı yere atar]
pontius pilatus: now, jewish wapscallion...
brian: i'm not jewish, i'm a roman.
pontius pilatus: a woman?
brian: no no, roman.
[centurion brian’ı bir kez daha tokatlar]
pontius pilatus: so! youw fathew was a woman. who was he?
brian: he was a centurion... in the jerusalem garrisons.
pontius pilatus: weally? what was his name?
brian: naughtius maximus.
[centurion gülmeye başlar]
pontius pilatus: centuwion, do we have anyone with that name in the gawwison?
centurion: well, no sir.
pontius pilatus: well, you sound vewy suwe. have you checked?
centurion: well, no, sir, um... i think it's a joke, sir. like, uh, sillius soddus or biggus dickus, sir.
pontius pilatus: ...what's so funny about biggus dickus?
centurion: well, it's a joke name, sir.
pontius pilatus: i have a vewy gweat fwiend in wome called biggus dickus.
[lejyonerlerden biri kıkırdar]
pontius pilatus: silence! what is all this insolence? you will find youwself in gladiatow school vewy quickly with wotten behaviouw like that!
brian: can i go now, sir?
[centurion brian’ı bir kez daha tokatlar]
pontius pilatus: wait 'til biggus dickus hears of this...
[lejyonerler kahkasını tutamaz]
pontius pilatus: wight! take him away!
centurion: oh, sir, he...
pontius pilatus: no, no, i want him fighting wabid wild animals within the week!
centurion: yes, sir. come on, you.
[centurion gülen lejyoneri dışarı çıkarır]
pontius pilatus: i will not have my fwiends widiculed by the common soldiewy! anybody else feel like a little... giggle... when i mention my fwiend... biggus dickus?
[lejyonerler gülmemek için kendilerini zor tutarlar]
pontius pilatus: what about you? do you find it... wisible... when i say the name... biggus... dickus?
[lejyonerler kendilerine hakim olmakta zorlanırlar]
pontius pilatus: he has a wife, you know. you know what she's called? she's called... incontinentia... incontinentia buttocks...
[lejyonerler kendilerini daha fazla tutamaz, gülmeye başlarlar]
pontius pilatus: shut up! what is all this?! i've had enough of this wowdy, webel, sniggewing behaviouw! silence! you call youwselves centuwion guawds!
[pontius pilatus brian’ın kaçtığını fark eder]
pontius pilatus: seize him! seize him! blow youw noses and seize him!
--! spoiler !--
--! spoiler !--
centurion: hail caesar!
pontius pilatus: hail.
centurion: only one survivor, sir.
pontius pilatus: ah. thwow him to the floow.
centurion: what, sir?
pontius pilatus: thwow him... to the floow.
[centurion brian’ı yere atar]
pontius pilatus: now... what is youw name, jew?
brian: brian, sir.
pontius pilatus: bwian, eh?
brian: no no, brian.
[centurion brian’ı tokatlar]
pontius pilatus: the little wascal has spiwit.
centurion: has what, sir?
pontius pilatus: spiwit.
centurion: yes, he did, sir.
pontius pilatus: no no, spiwit's, um... bwavado... a touch of dewwing-do...
centurion: oh, um, about eleven, sir.
pontius pilatus: so... you dawe to waid us?
brian: to what, sir?
pontius pilatus: stwike him, centuwion, vewy woughly!
[centurion brian’ı tokatlar]
centurion: thwow him to the floow, sir?
pontius pilatus: what?
centurion: thwow him to the floow again, sir?
pontius pilatus: oh yes, thwow him to the floow, please.
[centurion brian’ı yere atar]
pontius pilatus: now, jewish wapscallion...
brian: i'm not jewish, i'm a roman.
pontius pilatus: a woman?
brian: no no, roman.
[centurion brian’ı bir kez daha tokatlar]
pontius pilatus: so! youw fathew was a woman. who was he?
brian: he was a centurion... in the jerusalem garrisons.
pontius pilatus: weally? what was his name?
brian: naughtius maximus.
[centurion gülmeye başlar]
pontius pilatus: centuwion, do we have anyone with that name in the gawwison?
centurion: well, no sir.
pontius pilatus: well, you sound vewy suwe. have you checked?
centurion: well, no, sir, um... i think it's a joke, sir. like, uh, sillius soddus or biggus dickus, sir.
pontius pilatus: ...what's so funny about biggus dickus?
centurion: well, it's a joke name, sir.
pontius pilatus: i have a vewy gweat fwiend in wome called biggus dickus.
[lejyonerlerden biri kıkırdar]
pontius pilatus: silence! what is all this insolence? you will find youwself in gladiatow school vewy quickly with wotten behaviouw like that!
brian: can i go now, sir?
[centurion brian’ı bir kez daha tokatlar]
pontius pilatus: wait 'til biggus dickus hears of this...
[lejyonerler kahkasını tutamaz]
pontius pilatus: wight! take him away!
centurion: oh, sir, he...
pontius pilatus: no, no, i want him fighting wabid wild animals within the week!
centurion: yes, sir. come on, you.
[centurion gülen lejyoneri dışarı çıkarır]
pontius pilatus: i will not have my fwiends widiculed by the common soldiewy! anybody else feel like a little... giggle... when i mention my fwiend... biggus dickus?
[lejyonerler gülmemek için kendilerini zor tutarlar]
pontius pilatus: what about you? do you find it... wisible... when i say the name... biggus... dickus?
[lejyonerler kendilerine hakim olmakta zorlanırlar]
pontius pilatus: he has a wife, you know. you know what she's called? she's called... incontinentia... incontinentia buttocks...
[lejyonerler kendilerini daha fazla tutamaz, gülmeye başlarlar]
pontius pilatus: shut up! what is all this?! i've had enough of this wowdy, webel, sniggewing behaviouw! silence! you call youwselves centuwion guawds!
[pontius pilatus brian’ın kaçtığını fark eder]
pontius pilatus: seize him! seize him! blow youw noses and seize him!
--! spoiler !--
devamını gör...
kuzey afrika cephesi
*italya 1940 yılında savaşa almanya'nın yanında girdiği zaman zaten kuzey afrikada olan libya, eritre ve somali italya'nındı. bu yüzden savaşın kuzey afrika'ya sıçraması kaçınılmazdı.
12 şubat 1941 yılda efsanevi afrikakorps kurulmuştur. bundan önce italyan birlikleri ingilizler tarafından ezilmiş, tobruk üzerinden libya'ya ulaşan müttefik kuvvetleri önemli yerleri ele geçirmiştir. erwin rommel'in afrikaya gelmesiyle durum almanların lehine geçmiştir. 31 mart günü rommel geldiğini belli etmiş, el ageyla'daki ingiliz birliklerine sürpriz bir baskın düzenleyerek kenti ele geçirir ve ingiliz 2. zırhlı tümenini kuşatma altına alıp teslim olmak zorunda bırakır.
15 mayıs günü ise ingilizlerin operation brevity adını verdiği operasyon start almış fakat alman birlikleri ingilizleri geri püskürtmüştür. 14 haziran'da ise operation battle axe ile alman hatlarını yarmak istemişlerdir. rommel in tırpan taktiği karşısında dumura uğrayan müttefikler geri çekilmiş 1 ay içinde 2 operasyon yapmışlarsa da başarısız olmuşlardır.
18 kasım günü ise operation crusade ile almanlara saldıran ingilizler bu sefer başarılı kazanmayı bilmişlerdir.
ingilizlerin 200 tankına karşılık elinde sadece 30 tank olan rommel daha sonra gelen 30 tankla daha ingilizleri bingazi'ye kadar itmiştir. sonuç olarak almanlar bu cephede başarısız olmuş italya'ya çekilmiştir.
12 şubat 1941 yılda efsanevi afrikakorps kurulmuştur. bundan önce italyan birlikleri ingilizler tarafından ezilmiş, tobruk üzerinden libya'ya ulaşan müttefik kuvvetleri önemli yerleri ele geçirmiştir. erwin rommel'in afrikaya gelmesiyle durum almanların lehine geçmiştir. 31 mart günü rommel geldiğini belli etmiş, el ageyla'daki ingiliz birliklerine sürpriz bir baskın düzenleyerek kenti ele geçirir ve ingiliz 2. zırhlı tümenini kuşatma altına alıp teslim olmak zorunda bırakır.
15 mayıs günü ise ingilizlerin operation brevity adını verdiği operasyon start almış fakat alman birlikleri ingilizleri geri püskürtmüştür. 14 haziran'da ise operation battle axe ile alman hatlarını yarmak istemişlerdir. rommel in tırpan taktiği karşısında dumura uğrayan müttefikler geri çekilmiş 1 ay içinde 2 operasyon yapmışlarsa da başarısız olmuşlardır.
18 kasım günü ise operation crusade ile almanlara saldıran ingilizler bu sefer başarılı kazanmayı bilmişlerdir.
ingilizlerin 200 tankına karşılık elinde sadece 30 tank olan rommel daha sonra gelen 30 tankla daha ingilizleri bingazi'ye kadar itmiştir. sonuç olarak almanlar bu cephede başarısız olmuş italya'ya çekilmiştir.
devamını gör...
ikili ilişkilerde sık yapılan hatalar
kendine duydugun saygıyı bir kenara koymak.
devamını gör...
