"hel ona aslında önemli olanın bu 'küçük' hareketler olduğunu belki söyleyebilirdi. terbiye her zaman için merhametten de, sadakatten de, yardımdan da, içtenlikten de daha güvenilir bir şeydi. tıpkı hak yememenin, karşıdakine eşit şans tanımanın, adaletten önemli olması gibi. büyük sayılan değerler, baskı altına girdiklerinde türlü mantık oyunlarıyla çözülüverirlerdi. ama terbiye terbiyeydi. koşullar ne olursa olsun, hiçbir zaman değişmezdi." (s. 351).


şimdi düşünüyorum da sanki çok sayıda kitabı birlikte okumuşum gibi. üstelik bu kitapların hepsi çok güzeldi.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kabe'nin yanındaki sadece erkeklerin girebildiği otelde viagra'dan ölenleri var bunların.
devamını gör...

artık çok da önemli olmadığını düşündüğüm başlık. bugün hatta ekşinin daha iyi bi alan olduğunu düşündüm. neden? az kişi olunca tanınır olmak vs gerçekten “aile ortamı” gibi olması çok da güzel bir şey değilmiş. başta öyle sanıyordum. a ne güzel samimi filan. her neyse birilerinin değerini bilmeye vs gerek yok. fazla muhabbet tez ayrılık hesabı, ya da kıymet bilmeme gibi... yazan yazsın çizen çizsin sözlük yaşıyor bi şekilde... sözlük sözlüktür, yazar yazar.
devamını gör...

gülen birine tahammül edemeyen insanlar. gülmek, güldürmek kadar güzel bir şey mi var şu hayatta? güzel gülen insanlara karşı zaafım var, ısınıyorum o'nlara.
devamını gör...

eklem kıkırdağının altındaki kemikle beraber normal yerinden ayrılıp eklem içine düşmesidir.
en sık dizde görülür.dizde ağrı, şişlik gelişir.
bazen parça elle hissedilebilir bu duruma eklem faresi adı verilir.
devamını gör...

trt'de bir dönem yayinlanan susam sokağı isimli çocuk programında büdü ile birlikte yaşayan neşeli ve olaylara farklı bir bakış açısı ile bakan karakter.
(bkz: ego)
devamını gör...

''sevmek''
her şey bir insanı sevmekle başlar. sevgi vermediğiniz bir çocuğa olumlu hiçbir şey öğretemezsiniz. sevgi gösterdiğinizde çocuk kendisini güvende hisseder ve güvenli bir ortamda daha insancıl, kendinden emin, etrafını keşfederek büyür.
devamını gör...

"ben gülüşüne öldüm, o ölüşüme güldü. farklıydık işte..."

özdemir asaf
devamını gör...

toranj

çevirisi de şöyledir:

dedi ki: ben o dünyaya sığmayan turuncum.
dedim: turunçtan daha iyisin lakin ele geçirilmezsin.

dedi ki: sen nerelisin, zira perişan görünüyorsun.
dedim: ben tanıdık şehirden tanınmayan biriyim.

dedi ki: nasıl biri olduğun anlaşılmıyor, kimsin?
dedim: senin eşiğinde dilencilik mertebesindeyim.

dedi ki: gönül çelme işinde bizi nasıl bilirsin?
dedim: gönül çelme meclisinde gül harmanı gibisin.

dedim: zülfünün kokusu dünyamı kaybetmeme sebep oldu.
dedi: eğer bilirsen o sana rehber olur.

dedim: dudağının şarabı bizi arzudan öldürdü.
dedi: sen bağlılık göster, onda bağlılara sevgi görülür.
devamını gör...

ya tamam da neden bu dramatize alüminyum hükümet istifa ediyormuş tarzı açıklamalara başlıklara gerek var mı? fazla zamanını almış bırakmıştır. gene beklerizdir, ellerine emeğine sağlıktır.
devamını gör...

yaptığım hatayı bir de bilinçaltım yüzüme vuruyor. uyanır uyanmaz ne gereği vardı gerçekten
devamını gör...

portakal. bitter çikolata ile mükemmel bir ikili.
devamını gör...

liam lynch'in yönettiği ve 2006 yılında gösterime giren keyifli film. jack black zaten komik adamdır ve filmde ziyadesiyle bu özelliklerini görüyorsunuz. film iki metal müzik tutkununun şeytana pabucunu ters giydirmesi üzerine kurgulanmış. şeytana ait kutsal bir penanın arayışını anlatıyor. bu kutsal penayı bulmak ve kullanmak sizi metal aleminin en iyisi yapıyor. jack black ve kyle gass bu penaya ulaşmak için türlü türlü komik olaylar yaşıyorlar. hatta şeytanla aşık atışması (rock-off) yaptıkları bölümün tadından yenmez. orada aşkla ve şevkle çalıp söylüyorlar zira işin ucunda cehenneme gidip seks kölesi olma riski var. *

peki pena neden bu kadar önemli? çünkü ''pick of destiny'' adı verilen pena bir büyücü tarafından şeytanın dişi kullanılarak yapılıyor. bahsedilen büyücü karanlık bir büyücü ve şeytanın güçlerinden faydalanmak için onu çağırıyor. sonrasında aralarında bir arbede yaşanıyor. şeytan büyücüyü tam ham yapacakken basit bir demirci patırtıyı duyuyor ve büyücünün imdadına yetişiyor, şeytana bir at nalı fırlatıyor ve hedefi tam 12'den vuruyor. şeytanın azı dişini kırıyor adam yahu * şeytana bu utanç fazlasıyla yetiyor. dişi kırık şeytan eksik şeytandır mantalitesi ile büyücü son gücüyle mevzuya dalıyor ve böylece şeytanı cehenneme utanç içerisinde geri gönderiyor. hal böyle olunca da büyücü madem bu herif bana bir iyilik yaptı bende ona bir iyilik yapayım diyor ve şeytanın dişinden kutsal penayı yapıyor. dünya üzerinde ne kadar telli müzik aleti varsa hepsini bu penayla tabiri caizse öttürüyorsunuz.

hah işte tam da bu yüzden bizim kafadarlar şeytanla bile dalaşmayı göze alıyorlar. bir yanda eksik parçasını tamamlamak isteyen şeytan diğer yanda metal müzik efsanesi olmak isteyen kafadarlar. bizimkiler penanın bir rock tarihi müzesinde olduğunu öğrendikten sonra yaşananlar cidden komik. ha tabi şöyle bir şey var bu film absürt bir komedi ve anlam arayışı içerisinde izlenecek bir film değil. gülmek ve kafayı boşaltmak istiyorsanız ve üstüne üstlük metal müzik dinlemeyi seviyorsanız, izlenmek için biçilmiş kaftandır. tabi bir de bong of destiny mevzusu var ama artık ağır ipucu içerdiği için oraya girmemek gerek zira filmi izlemeyenleri de düşünmek lazım *

şurası çok keyifli yahu (filmi izlemeyenler rica ederim bu sahneyi izlemesinler. vallahi sorumluluk kabul etmem.)
devamını gör...

"beni intihar ettiler" dediği van gogh kitabında, toplumun intihar üzerinde ki etkisine güzel bir yaklaşım sunar. psikyatriye eleştiri oklarını korkusuzca savurur. en önemlisiyse kendisiyle birlikte toplum tarafından dışlananların, deli diye yaftalananların, nasıl büyük dehalar olduğunu ortaya koyar. son olarak:

"ve bazen daha fazlası gerekmez bir dahiyi intihara sü­rüklemek için. kalbin, çıkmazı öyle feci bir şekilde hissettiği günler ge­lir ki, o, kafasının üstüne bir bambu darbesi yer sanki, o artık geçemeyeceği düşüncesi. çünkü doktor gachet'yle bir konuşma sonrasında de­ğil mi ki van gogh, hiçbirşey yokmuş gibi, odasına girdi ve intihar etti. ben de bir tımarhanede dokuz yıl geçirdim ve hiç inti­har takıntım olmadı, ama biliyorum ki sabahleyin, ziyaret saatinde, bir psikiyatr'ıa yaptığım her konuşma, bana ken dimi asmak isteğini verirdi, onu gırtlaklayamayacağımı hissettiğimden."
devamını gör...

akıl yaşta değil başta demiş jilet
küçül de cebime gir bu nasıl bir velet
susayım dedim dürttü durdu dümbelek
kadının fendi erkeği yener elbet
devamını gör...

sylvia plath'in bunu çok iyi açıklayan bir sözü vardır, sadece o bile başlı başına bir yanıt olabilir.


“sadece içimde susmak istemeyen bir ses olduğu için yazıyorum.”
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kras(-) wild tip kolorektal kanser tedavisinde verilen monoklonal antikordur.
bir diğer kullanılan monoklonal antikor ise panitumumab'dır.
devamını gör...

anal sekse oranla daha terbiyeli bir eylemdir. çünkü anal seks akışta görünmezken oral seks akışta görülür.
devamını gör...

üsküdar, ibrahim çallı (1882 – 1960)

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


ressam roben efendi’den de resim dersleri alan ibrahim çallı, şeker ahmet paşa’nın önerisi üzerine 1906 yılında şimdiki adı mimar sinan güzel sanatlar üniversitesi olan dönemin sanayi-i nefise mektebi’ne girdi. altı yıllık okulu üç yılda bitirme başarısı gösterdi.

türk resminde, ibrahim çallı ve arkadaşları, “1914 kuşağı türk ressamları”, “türk izlenimcileri” ve “çallı kuşağı” olarak anılırlar. çallı, resim alanında batı anlayışına yönelik bir sürece girilmesinde öncü isimlerden biri olmuştur.

kaynak
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim