unutulmaz gezi parkı anıları
          ankara kızılay’da çöp kamyonunun üzerindeki pozum gazetelere manşet olmuş, memleketimde dedikodular çıkmıştı*
dayımın telefonla arayıp okumaya mı gittin eyleme mi şerefsiz demesiyle son bulmuştur. beni durdurabildi mi? hayır*
e: imla
  dayımın telefonla arayıp okumaya mı gittin eyleme mi şerefsiz demesiyle son bulmuştur. beni durdurabildi mi? hayır*
e: imla
devamını gör...
korona aşısı olmak istemeyen insan
          benim dahil olmadığım insanlardır. 
koronalı hayata adapte olmuş insandır.
maskeli mesafeli izole yaşama taraftarıdır.
yurt dışına çıkmayı düşünmüyordur.
tıp biliminin korkutucu olmasını ciddiye alıp tedavi etme yanını ciddiye almayan insandır.
ilk defa aşı olacak çocuk gibi doktorlardan hemşirelerden korkan bir insandır.
bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyeceğim insandır.
kendi bilir.
  koronalı hayata adapte olmuş insandır.
maskeli mesafeli izole yaşama taraftarıdır.
yurt dışına çıkmayı düşünmüyordur.
tıp biliminin korkutucu olmasını ciddiye alıp tedavi etme yanını ciddiye almayan insandır.
ilk defa aşı olacak çocuk gibi doktorlardan hemşirelerden korkan bir insandır.
bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyeceğim insandır.
kendi bilir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının takipçi sayıları
          sabah 69'du biraz önce 68'e indi. biri firar etti ama ben nerde güvenlik açığı bıraktım acaba?
      
  devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
          gurbette hemşerimi bulmuşum gibi bir his. anlayamazsınız sjsjjjns. yok ya müdavimler anlar.
      
  devamını gör...
mir
          normal sözlük'te bir yazar. aynı zamanda sovyetler birliği uzay istasyonu. rusçada barış anlamına gelir. dünya ya da köy anlamlarında kullanıldığı da olur. genelde adı sadece mir olarak geçtiği, mir uzay istasyonu şeklinde geçmediği için tanımı buraya yazıyorum.
uluslararası uzay istasyonu (uui) henüz ortada yokken uzay araştırmalarının yapıldığı yer mir'di. uzaya 1986'da gönderildi. rusya henüz rusya olmadan önce... yörüngede 15 sene kaldı. aslında 5 yıl kalması planlanıyordu ama uzay görevleri böyledir; eğer gönderilen araç öngörülen süresi geçtiği halde hâlâ işler haldeyse, kullanımına devam edilir.
mir de tıpkı uui gibi zamanla geliştirildi. sonradan eklenen ve eklendiği yerde yeniden düzenlenen birçok modülden oluşuyordu. böylece zaman içerisinde büyük ve şekilsiz bir yapıya dönüşmüştü. geceleri o da tıpkı uui gibi gökyüzünde çıplak gözle görülebiliyordu.
birçok rekor mir uzay istasyonunda kırılmıştır. örneğin uzayda kesintisiz en uzun süre kalan kişi 437 gün, 17 saat, 38 dakika ile valeri vladimirovich polyakov olurken, uzayda toplam kalma süresi de yine mir'de sergei vasilyevich avdeyev'e aittir*. uzaydaki ilk buğday bu istasyonda yetişmiştir.
2001 yılı başında mir'in okyanusa düşürülmesi kararı alındı. istasyon yaşamının sonuna gelmişti artık. ayrıca uui, yeni bir projeydi ve rusya'nın uzay için ayırdığı kaynaklar da artık bu projeye yönlendirilmişti. 2001 yılının mart ayında mir, pasifik okyanusu'nun üzerinde parçalara ayrıldı. parçalar farklı yerlere can kaybına neden olmadan düştü.
 
      
  uluslararası uzay istasyonu (uui) henüz ortada yokken uzay araştırmalarının yapıldığı yer mir'di. uzaya 1986'da gönderildi. rusya henüz rusya olmadan önce... yörüngede 15 sene kaldı. aslında 5 yıl kalması planlanıyordu ama uzay görevleri böyledir; eğer gönderilen araç öngörülen süresi geçtiği halde hâlâ işler haldeyse, kullanımına devam edilir.
mir de tıpkı uui gibi zamanla geliştirildi. sonradan eklenen ve eklendiği yerde yeniden düzenlenen birçok modülden oluşuyordu. böylece zaman içerisinde büyük ve şekilsiz bir yapıya dönüşmüştü. geceleri o da tıpkı uui gibi gökyüzünde çıplak gözle görülebiliyordu.
birçok rekor mir uzay istasyonunda kırılmıştır. örneğin uzayda kesintisiz en uzun süre kalan kişi 437 gün, 17 saat, 38 dakika ile valeri vladimirovich polyakov olurken, uzayda toplam kalma süresi de yine mir'de sergei vasilyevich avdeyev'e aittir*. uzaydaki ilk buğday bu istasyonda yetişmiştir.
2001 yılı başında mir'in okyanusa düşürülmesi kararı alındı. istasyon yaşamının sonuna gelmişti artık. ayrıca uui, yeni bir projeydi ve rusya'nın uzay için ayırdığı kaynaklar da artık bu projeye yönlendirilmişti. 2001 yılının mart ayında mir, pasifik okyanusu'nun üzerinde parçalara ayrıldı. parçalar farklı yerlere can kaybına neden olmadan düştü.
 
      devamını gör...
yoncimik
          yonca evcimik'in tozlu raflarda kalmış lakabı.
      
  devamını gör...
mülâzım-ı sânî
          osmanlı devletinin son dönemi ve cumhuriyetin ilk 11 yılında kullanılmış olan, "üsteğmen" rütbesine karşılık gelen askeri bir rütbe.
26 kasım 1934 tarihin'de "lakap ve ünvanların kaldırılması" kanunu'nun 3. maddesi gereğince iptal edilmiştir.
  26 kasım 1934 tarihin'de "lakap ve ünvanların kaldırılması" kanunu'nun 3. maddesi gereğince iptal edilmiştir.
devamını gör...
yazarları bugün mutlu eden olaylar
          kar yağıyor olması. çocuklar gibi şenim. tüm gün balkonda oturup, bir yandan işlerimi yaparken bir yandan manzarayı izleyeceğim. güzel bir gün olacağa benziyor.
      
  devamını gör...
ailenin en küçük çocuğu
          en büyük çocuk olmaktan iyidir. birinin "evin büyüğü olacağıma köpeği olsaydım" dediğini duymuştum.
      
  devamını gör...
aynı evde yaşıyormuş gibi entryler
          cenk'in arka bahçesi elindeki yoyo'yu bırakta, müzik aç bize biraz.
      
  devamını gör...
10 aralık 2020 yunanistan'ın türkiye ile savaş açıklaması
          ab liderler zirvesi öncesi yunanistan ve güney kıbrıs,  merkel’e çok sert ve uzun bir mektup yazdı. mektupta, "türkiye ile savaş çıkacak. engelleyin. eğer böyle şey olursa alman denizaltılarını ve silahlarını kullanamasınlar" ifadesi kullanıldı.
daha önce ab'de tek başına bu tür politikaları sürdüren yunanistan, şimdi güney kıbrıs'ı da yanına aldı ve ilk kez “türkiye ile bir savaştan” söz etmeye başladılar.
twitter'da başbakan merkel'e hitaben ortak ve oldukça uzun bir mektup yayınlayan iki ülkenin temsilcileri, almanya başbakanı merkel'den net taleplerde bulundu.
mektupta, “alman denizaltıları ya da askeri malzemelerin türkiye'ye satışı durdurulsun. türkiye ile bölgedeki çekişmenin daha da büyüyeceğinden endişeliyiz. erdoğan, doğu akdeniz'de illegal olarak doğalgaz araması başlattı. türkiye, gerekirse bu konuda savaşabileceğini duyurdu ve böyle bir şey olursa, alman silahları kullanılmamalı” gibi görüşler belirtildi.
bugün başlayan ve yarın da devam edecek olan ab liderler zirvesinden , türkiyeyle ilgili nasıl kararlar çıkacağı doğrusu çok önemli ve merakla beklenmekte .
buradan
edit ; bir çok yazar , son derece idealist biçimde 'şöyle yaparız böyle ederiz , kafalarını kuma gömeriz ' modunda .
ancak gözden kaçan bir durum var .
öncelikle 2 ülke de nato üyesi .
bunun üzerine yunanistan'ın ab üyeliği avantajı var .yani yalnız değil.
haa, karşılıklı silahlı mücadele olasılığı oldukça düşük bir ihtimal ancak , devreye sokulacak ekonomik yaptırımlar, özellikle bugünkü türkiyenin altından kalkacağı bir durum değil.
o yüzden umalım da zirveden ciddi yaptırımlar çıkmasın.
  daha önce ab'de tek başına bu tür politikaları sürdüren yunanistan, şimdi güney kıbrıs'ı da yanına aldı ve ilk kez “türkiye ile bir savaştan” söz etmeye başladılar.
twitter'da başbakan merkel'e hitaben ortak ve oldukça uzun bir mektup yayınlayan iki ülkenin temsilcileri, almanya başbakanı merkel'den net taleplerde bulundu.
mektupta, “alman denizaltıları ya da askeri malzemelerin türkiye'ye satışı durdurulsun. türkiye ile bölgedeki çekişmenin daha da büyüyeceğinden endişeliyiz. erdoğan, doğu akdeniz'de illegal olarak doğalgaz araması başlattı. türkiye, gerekirse bu konuda savaşabileceğini duyurdu ve böyle bir şey olursa, alman silahları kullanılmamalı” gibi görüşler belirtildi.
bugün başlayan ve yarın da devam edecek olan ab liderler zirvesinden , türkiyeyle ilgili nasıl kararlar çıkacağı doğrusu çok önemli ve merakla beklenmekte .
buradan
edit ; bir çok yazar , son derece idealist biçimde 'şöyle yaparız böyle ederiz , kafalarını kuma gömeriz ' modunda .
ancak gözden kaçan bir durum var .
öncelikle 2 ülke de nato üyesi .
bunun üzerine yunanistan'ın ab üyeliği avantajı var .yani yalnız değil.
haa, karşılıklı silahlı mücadele olasılığı oldukça düşük bir ihtimal ancak , devreye sokulacak ekonomik yaptırımlar, özellikle bugünkü türkiyenin altından kalkacağı bir durum değil.
o yüzden umalım da zirveden ciddi yaptırımlar çıkmasın.
devamını gör...
yazarlar ilkokulda olsa açılacak başlıklar
          sevdiğin kişinin montunun üstüne montunu asmak.
tanım: ilkokullu olsaydık açacağımız başlıkları paylaştığımız başlık.
  tanım: ilkokullu olsaydık açacağımız başlıkları paylaştığımız başlık.
devamını gör...
pepuk kuşu efsanesi
          erzincan - tunceli çevresinde anlatılan acıklı bir efsanedir. efsane şöyle:
iki küçük kardeşin anneleri ölünce babaları yeniden evlenmiş. üvey anne bu iki çocuğa çok sert davranırmış, çocuklar üvey annelerinden çok korkarlarmış. üvey anneleri kış bitip bahar gelince bir gün bu iki kardeşi dağa "kenger" (kırlarda yetişen yenilebilen dikenli bir ot) toplamaya göndermiş. iki kardeş dağa çıkıp kenger toplamaya başlamışlar, topladıkları kengerleri kız kardeşin boynuna asılı torbaya atıyorlarmış. akşama kadar kenger toplamışlar ancak bir aksilik varmış. topladıkları kengerler torbanın altı delindiği için hep dökülüyormuş. torbada kenger olmadığını gören erkek kardeş üvey annesinin de korkusuyla öfkelenmiş ve kengerleri kız kardeşinin yediğini düşünerek onu suçlamış. kız kardeş ise kengerleri kendisinin yemediğini söylemiş. "eğer inanmıyorsan midemi açıp bakabilirsin." demiş. bunun üzerine kardeşi, kız kardeşinin midesini açmış ve kengerleri kız kardeşinin yemediğini anlamış. anlamasına anlamış ama kız kardeşi de oracıkta ölmüş. kardeşine inanmayıp bir de onun ölümüne sebep olan kardeş yaptığına bin pişman olmuş ve ağır bir vicdan azabı çekmiş.
bu ruh hali ile orada şöyle dua etmiş: "allah'ım beni pepuk kuşu yap ve bu dağlara sal, sal ki dünya döndükçe kardeşim, kardeşim diye seslenip durayım." o gece erkek kardeşin duası kabul olmuş ve erkek kardeş pepuk kuşu olup kardeşinin öldüğü ağaca konmuş.
o gün bu gündür bu kardeş, dağlarda deli gibi oradan oraya dolanıp durur ve bahar mevsiminde kengerlerin çıktığı vakitler acıklı acıklı şöyle öter:
(zazaca)
pepuu!..
kekuu!.. (baba)
kam kerd!.. (kim yaptı?)
mı kerd!.. (ben yaptım)
kam kişt!.. (kim öldürdü?)
mı kişt!.. (ben öldürdüm)
kam şüt!.. (kim yıkadı?)
mı şüt!.. (ben yıkadım)
...
  iki küçük kardeşin anneleri ölünce babaları yeniden evlenmiş. üvey anne bu iki çocuğa çok sert davranırmış, çocuklar üvey annelerinden çok korkarlarmış. üvey anneleri kış bitip bahar gelince bir gün bu iki kardeşi dağa "kenger" (kırlarda yetişen yenilebilen dikenli bir ot) toplamaya göndermiş. iki kardeş dağa çıkıp kenger toplamaya başlamışlar, topladıkları kengerleri kız kardeşin boynuna asılı torbaya atıyorlarmış. akşama kadar kenger toplamışlar ancak bir aksilik varmış. topladıkları kengerler torbanın altı delindiği için hep dökülüyormuş. torbada kenger olmadığını gören erkek kardeş üvey annesinin de korkusuyla öfkelenmiş ve kengerleri kız kardeşinin yediğini düşünerek onu suçlamış. kız kardeş ise kengerleri kendisinin yemediğini söylemiş. "eğer inanmıyorsan midemi açıp bakabilirsin." demiş. bunun üzerine kardeşi, kız kardeşinin midesini açmış ve kengerleri kız kardeşinin yemediğini anlamış. anlamasına anlamış ama kız kardeşi de oracıkta ölmüş. kardeşine inanmayıp bir de onun ölümüne sebep olan kardeş yaptığına bin pişman olmuş ve ağır bir vicdan azabı çekmiş.
bu ruh hali ile orada şöyle dua etmiş: "allah'ım beni pepuk kuşu yap ve bu dağlara sal, sal ki dünya döndükçe kardeşim, kardeşim diye seslenip durayım." o gece erkek kardeşin duası kabul olmuş ve erkek kardeş pepuk kuşu olup kardeşinin öldüğü ağaca konmuş.
o gün bu gündür bu kardeş, dağlarda deli gibi oradan oraya dolanıp durur ve bahar mevsiminde kengerlerin çıktığı vakitler acıklı acıklı şöyle öter:
(zazaca)
pepuu!..
kekuu!.. (baba)
kam kerd!.. (kim yaptı?)
mı kerd!.. (ben yaptım)
kam kişt!.. (kim öldürdü?)
mı kişt!.. (ben öldürdüm)
kam şüt!.. (kim yıkadı?)
mı şüt!.. (ben yıkadım)
...
devamını gör...
europa universalis 4
          yaklaşık 380 saat oynadığım bir oyundur kendileri. bu saatleri gerçekten zevk alarak geçirdiğimi söylemek istiyorum ama oyunda bazı şeyler var ki beni hafiften oyunu bırakmaya itti. uzun bir süredir de oynamadım.
1- tekrar etme:
oyunda başınıza gelebilecek iki tane şey var, ya küçük bir ülke alır ve onu büyütürsünüz ya da büyük bir ülke alır onu daha da büyütürsünüz. bu oyunda asla küçülme yok. büyüdükçe sadece güçleniyorsunuz. tek kısıt hızlı büyümemeniz. aldığınız yerleri core yaparsanız ve koalisyon yemezseniz sıkıntı yok. bu, gerçekçiliğe çok büyük bir darbe. tamam bu bir oyun ama bence bu konuda gerçeğe biraz daha benzemeliydi. büyük ülkeler büyümekle ilgili sıkıntılar yaşasaydı. bu oyuna göre belli bir büyüklüğe ulaşan her ülke tüm dünyayı fethetmeliydi. bu özelliği hiç sevmedim. büyük ülkeler neden çöker kısmını hiç anlatmamış ve bu da oyunun zevkini almış. bu oyunda sadece büyümek var. bu yüzden de belli bir yerden sonra sıkıyor ve rakibiniz kalmıyor. işte, bu sıkıcı kısma ne zaman ulaşacağınız ilk başta aldığınız ülke ile alakalı. keşke ülke büyüdükçe bu sefer de onu dağılmadan tutmaya çalışmakla uğraşabilsek ama ne yazık ki böyle bir şey yok.
2- bilime ulaşma:
osmanlı alıyorum, biraz para veriyorum cebimden ve şak! artık rönesanstayız. biraz zaman geçiyor ve ben para biriktiriyorum, sonra vakti geliyor ve şak! artık osmanlı reformu da yaşıyor. 1800lere gelmeden osmanlı aydınlanmayı bile yaşıyor. böyle bir şey yok. bilime bu kadar kolay ulaşmak aşırı sıkıcı olmuş. avrupa ile oynarken tamam ama avrupa dışında oynarken bilimin yayılmasını beğenmedim. osmanlı ile yıllar boyunca bilimden nasipleneceğiz diye kıvranmalı, bu sırada da elimizdekileri korumak için çaba sarf etmeliydik. peki oyunda olan ne? para ver bilimi al ve genişlemeye devam et. daha çok genişleyip daha çok para kazan ve bilim gelirse al. bunun çözümü de yeni teknolojilerle açılan birimleri daha güçsüz yapmak değil, osmanlı'nın institution almasını bir şekilde zorlaştırmak. ben şahsen osmanlıyı belli bir yere getirip sonra avrupadan geri kalmamak için uğraşmayı tercih ederim ama oyunda öyle değil. hindistanda bile biraz mana yatırıp institution alabiliyorsunuz. öh yani.
3- oyunun bizi tarihsel olmaya zorlaması:
bu aslında bir zorunluluk değil ama yine de verdiği avantajlar o kadar yüksek ki insan mecburen iyi oynamak için tarihsel devam etmek zorunda kalıyor. yani zamanında osmanlı padişahları durum onu gerektirdiği için belli yerleri fethetmiş ama ben oyunu oynarken aynı şartlar oluşmuyor ki o zaman neden bana aynı sıra ile belli yerleri fethetmemi gerektiren görevler veriyorsun? sanki illa tarihteki aynı sıra ile devam etmem gerekiyor. sandbox olmasını ve görev ağaçlarının hiç olmamasını tercih ederdim veya olacaksa bile tarihteki sıra ile olmamasını isterdim. sonuçta zamanında o yeri fetheden kişi kendi zamanına göre uygun görmüş ama bu oyunda şartlar farklı her şey farklı ben niye o zamanki ile aynı şeyi yapmaya uğraşayım? sevemedim bu özelliği de.
4- poplar olmaması:
oyunda bilimi ve teknolojiyi bulmak krala bu kadar dayanmamalı. aksine, victoria 2 gibi poplar (population, şehirde yaşayan insanlar) olmalı her şehirde yaşayan ve bunlar bilim üretmeli ama eğer bu olmuyorsa da şehir şehir bölünmeli. şimdiki halinde teknolojileri sanki kralım buluyormuş gibi oluyor. oyun mana puanlarına fazla bağlı. bence bu da değişmeli. kral salak olursa ülke şak diye çöküyor, iyi olursa hemen şahlanıyor. böyle deyince gerçekçi oldu mu evet ama iyi kralların ülkeyi şahlandırması bu oyundaki ile aynı sebeplerden dolayı değil.
  1- tekrar etme:
oyunda başınıza gelebilecek iki tane şey var, ya küçük bir ülke alır ve onu büyütürsünüz ya da büyük bir ülke alır onu daha da büyütürsünüz. bu oyunda asla küçülme yok. büyüdükçe sadece güçleniyorsunuz. tek kısıt hızlı büyümemeniz. aldığınız yerleri core yaparsanız ve koalisyon yemezseniz sıkıntı yok. bu, gerçekçiliğe çok büyük bir darbe. tamam bu bir oyun ama bence bu konuda gerçeğe biraz daha benzemeliydi. büyük ülkeler büyümekle ilgili sıkıntılar yaşasaydı. bu oyuna göre belli bir büyüklüğe ulaşan her ülke tüm dünyayı fethetmeliydi. bu özelliği hiç sevmedim. büyük ülkeler neden çöker kısmını hiç anlatmamış ve bu da oyunun zevkini almış. bu oyunda sadece büyümek var. bu yüzden de belli bir yerden sonra sıkıyor ve rakibiniz kalmıyor. işte, bu sıkıcı kısma ne zaman ulaşacağınız ilk başta aldığınız ülke ile alakalı. keşke ülke büyüdükçe bu sefer de onu dağılmadan tutmaya çalışmakla uğraşabilsek ama ne yazık ki böyle bir şey yok.
2- bilime ulaşma:
osmanlı alıyorum, biraz para veriyorum cebimden ve şak! artık rönesanstayız. biraz zaman geçiyor ve ben para biriktiriyorum, sonra vakti geliyor ve şak! artık osmanlı reformu da yaşıyor. 1800lere gelmeden osmanlı aydınlanmayı bile yaşıyor. böyle bir şey yok. bilime bu kadar kolay ulaşmak aşırı sıkıcı olmuş. avrupa ile oynarken tamam ama avrupa dışında oynarken bilimin yayılmasını beğenmedim. osmanlı ile yıllar boyunca bilimden nasipleneceğiz diye kıvranmalı, bu sırada da elimizdekileri korumak için çaba sarf etmeliydik. peki oyunda olan ne? para ver bilimi al ve genişlemeye devam et. daha çok genişleyip daha çok para kazan ve bilim gelirse al. bunun çözümü de yeni teknolojilerle açılan birimleri daha güçsüz yapmak değil, osmanlı'nın institution almasını bir şekilde zorlaştırmak. ben şahsen osmanlıyı belli bir yere getirip sonra avrupadan geri kalmamak için uğraşmayı tercih ederim ama oyunda öyle değil. hindistanda bile biraz mana yatırıp institution alabiliyorsunuz. öh yani.
3- oyunun bizi tarihsel olmaya zorlaması:
bu aslında bir zorunluluk değil ama yine de verdiği avantajlar o kadar yüksek ki insan mecburen iyi oynamak için tarihsel devam etmek zorunda kalıyor. yani zamanında osmanlı padişahları durum onu gerektirdiği için belli yerleri fethetmiş ama ben oyunu oynarken aynı şartlar oluşmuyor ki o zaman neden bana aynı sıra ile belli yerleri fethetmemi gerektiren görevler veriyorsun? sanki illa tarihteki aynı sıra ile devam etmem gerekiyor. sandbox olmasını ve görev ağaçlarının hiç olmamasını tercih ederdim veya olacaksa bile tarihteki sıra ile olmamasını isterdim. sonuçta zamanında o yeri fetheden kişi kendi zamanına göre uygun görmüş ama bu oyunda şartlar farklı her şey farklı ben niye o zamanki ile aynı şeyi yapmaya uğraşayım? sevemedim bu özelliği de.
4- poplar olmaması:
oyunda bilimi ve teknolojiyi bulmak krala bu kadar dayanmamalı. aksine, victoria 2 gibi poplar (population, şehirde yaşayan insanlar) olmalı her şehirde yaşayan ve bunlar bilim üretmeli ama eğer bu olmuyorsa da şehir şehir bölünmeli. şimdiki halinde teknolojileri sanki kralım buluyormuş gibi oluyor. oyun mana puanlarına fazla bağlı. bence bu da değişmeli. kral salak olursa ülke şak diye çöküyor, iyi olursa hemen şahlanıyor. böyle deyince gerçekçi oldu mu evet ama iyi kralların ülkeyi şahlandırması bu oyundaki ile aynı sebeplerden dolayı değil.
devamını gör...
bilgi içerikli tanım girmek
          hevesle onlarca dakika harcayarak yazıp göndere bastıktan sonra sözde mizah ve anket başlıkları arasında kaybolduğunu görmek evlat acısı gibidir. can sıkar, heves bırakmaz.
      
  devamını gör...
şarkı olmuş şiirler
          cem karaca bekle beni
aslında rus şair simonov'un savaş zamanı yazdığı şiiridir.
  aslında rus şair simonov'un savaş zamanı yazdığı şiiridir.
devamını gör...
engellilere aşırı iyi davranmak
          iyi bir şey gibi görünüyor ama değil.
onlara farklı olduğunu hissettirmektense, normal bir insandan farksız olduğunu hissettirmek daha sağlıklıdır.
elbette yardımcı olacağın zaman olur gerekirse sırtında taşırsın bu ayrı bir şey.
ama dozunu iyi ayarlamak lazım, fazlası da karşı tarafa yetersiz olduğunu hissettirir ve bu hiç hoş değildir.
  onlara farklı olduğunu hissettirmektense, normal bir insandan farksız olduğunu hissettirmek daha sağlıklıdır.
elbette yardımcı olacağın zaman olur gerekirse sırtında taşırsın bu ayrı bir şey.
ama dozunu iyi ayarlamak lazım, fazlası da karşı tarafa yetersiz olduğunu hissettirir ve bu hiç hoş değildir.
devamını gör...


