kendi kendime konuştuğumun açığa çıkmaması için desteklemediğim kampanyadır.
devamını gör...

yazarlar ! müsadenizle g3'ü arz ederim.
7.62mm çapında 102 santim boyunda, şarjörle beslenen ve hava ile soğuyan, barut gazının geri tepmesi, icra yayının ileri itmesiyle yarı otomatik veya otomatik olarak atış yapabilen tek erin temel muharebe silahıdır.

1985 model severek kullandığım bir silahtı kendisi. zor zamanlarında yanında olur, arada bir trip atsa da güzel ayrıldık. ilgi delisiydi sürekli bakım istiyordu yoksa trip atıp duruyordu.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

temsili sözlük.
devamını gör...

katılıyorum, daha istanbul bile fethedilmemişti bizanslılar izin verirse ekmek almaya gidebiliyorduk ama kaldırımdan yürümemiz yasaktı.
devamını gör...

leonardo dicaprio ve tom hanks’in başrolünü paylaştıkları drama-komedi filmi.

defalarca kendini izleten bu film bambaşka bir atmosfere sahip bence. filmi izlemeyen varsa diye çok da sıpoylır vermeyim şimdi. sonra şöyleydi böyledi. yahu biz izlememiştik. oldu mu şimdi? demeyin.

pazar gününüzü güzelleştirecek film olabilir. şimdiden seyretmeye koyulacaklara iyi seyirler dilerim.

sonrasında özelden atacağınız bir turunca hayır demem. hem film hakkında da konuşulur.

filmin beyazperde.com dan alıntı konusu da şöyle:

sıkıysa yakala, bir ajan ile bir suçlunun arasındaki kedi-fare oyununu konu ediyor. fbı ajanları hiç şüphe yok ki kendilerine çok fazla güvenmektedirler; ancak bu kez karşılarındaki, onlar için bile pek de kolay bir lokma olmayacaktır. henüz yirmili yaşlarında, çocuk yaşta bir adam onlarca ülke gezerek, bazen pilot, bazen doktor, bazen savcı mesleklerine bürünerek fbı'ı peşinden koşturmaktadır. bu ya bir kedi-fare oyunudur ya da sadece farenin oyunudur. amerikan sinemasının en büyük ustalarından steven spilerberg'in yönettiği filmin başrollerinde leonardo di caprio ve tom hanks var.
devamını gör...

bir eğitimci yalanı. özel okullarda söylerler daha çok bu lafı. ama yanlış yapıyorlar, peki neden?

herkesin erişebileceği bir kapasite var nihayetinde, herkes okumak zorunda da değil. bu yalanı söyleyerek bir nevi çocuğun geleceğini kararttıklarını düşünüyorum para düşkünü eğitimcilerin.

ailelerin yaptıkları yanlış ise şu: herkes çocuğunu iyi kötü tanır, ne yapabileceğini ne yapamayacağını yani kapasitesini iyi kötü tahmin eder. olmuyorsa zorlama kardeşim ver güzel bir zanaata hiç değilse geleceği kurtulsun.

ama böyle yapmıyorlar, çünkü falanın çocuğu okudu, bizimki neden okumasın? neyi eksik? bu köhnemiş düşünce yüzünden arafta büyüyen ne yaptığını bilmeyen çocuklar var.

kaç milyon tane 2 yıllık işletme mezunu var aramızda? sırf üniversite okumuş olmak için okunan bölümler. türkiye de bu kadar işletme yok zaten anasını satayım.

odtü işletme falan okursun anlarım da bilecik şeyh edebali işletme ne lan? ne olmayı amaçlıyorsun oradan mezun olarak, sabancı da ceo falan mı?
devamını gör...

isrâiliyat kaynaklarından hareketle hakkında bilgi edinilen şît (ar. şîs_, ibr. şet) hz. âdem’in hâbil’in ölümünden sonra doğan oğludur. ibrânîce şet isminin “belirlemek, yerleştirmek; bahşetmek” mânasındaki fiille ilişkili olduğu ifade edilmiştir (tubach, s. 187). ahd-i atîk’in tekvîn kitabına göre (4/25; 5/3) hâbil’in yerine âdem’e bahşedilen şît, âdem 130 yaşındayken babasına benzeyen bir çocuk olarak doğmuştur. şît 105 yaşındayken oğlu enoş dünyaya gelmiş, başka birçok oğlu ve kızı olmuştur. 912 yaşında vefat etmiştir (tekvîn, 5/6-8).

islâm literatüründe ise ibn abbas’tan gelen bir rivayete göre şît’e hibetullah adı verilmiş, cebrâil onun hâbil karşılığında tanrı’nın bir bağışı sayıldığını belirtmiştir. taberî ayrıca şît isminin süryânîce olduğunu ve “tanrı’nın bağışı” anlamına geldiğini kaydeder (târî, i, 152). islâmî kaynaklarda şît’in peygamber olduğu, babası âdem’e indirilen suhufu topladığı, allah’ın ona da sayfalar indirdiği rivayet edilir (ibn kuteybe, s. 22). taberî, âdem öldükten sonra allah’ın şît’e elli yaprak inzâl ettiğini yazar (târî, i, 153). kendisine indirilen suhufta hikmet, kimya, simya, riyâzî ilimler ve bazı sanatlardan bahsedildiği nakledilir. âdem’in çocukları arasında en güzeli, en faziletlisi, en sevileni ve kendisine en çok benzeyenidir (ibn kuteybe, s. 20). bu benzerliğin bir istisnası sakaldır. islâmî kaynaklarda âdem’in sakalsız olduğu ve erkekler için sakal geleneğinin âdem’in çocuklarıyla başladığı kaydedilir. babası âdem ona birçok şeyi öğretmiş, gelecekteki tûfan hakkında bilgi vermiş ve onu kendisine vâris kılmıştır. şît döneminde insanlığın yeryüzüne dağıldığı ve şît’in 1000 şehir kurduğu rivayet edilir. şît, mekke ve kâbe ile de ilişkilendirilir. onun mekke’de yaşadığı, kâbe’yi çamur ve taş kullanarak inşa ettiği, 912 yaşında vefat ettiğinde kâbe yakınındaki ebûkubeys’te defnedildiği anlatılır (taberî, i, 162).

şît’in hazura ile evlendiğine ve ondan yaniş adlı bir oğlu ile na‘mete adlı bir kızının doğduğu nakledilir (a.g.e., i, 163). şît’in soyu bu oğlu vasıtasıyla devam etmiştir. hz. âdem’in çocukları arasında hâbil’in zürriyeti olmadığı, kabil’in zürriyeti de nûh tûfanında ortadan kalktığı için insanlığın âdem’den sonraki ikinci atasının şît kabul edildiği bildirilir. müslüman âlimler hz. peygamber’in soy kütüğü içerisinde şît’e de yer verirler (ibn ishak, s. 2).
devamını gör...

caner özyurtlu'nun çekip de keyif almadığım bir filmi yok sanırım, filmlerinde sanat yönetmenliğini kim yapıyorsa hepsi de hakkını veriyorlar. başarılı ve başarısız noktaları arasındaki fark çok da keskin değil, bu yönü ile büyük bir eleştiriyi hak etmiyor.
filmde emrah ve neziş kesinlikle rollerinin haklarını verip, öyle bir oynamışlardı ki sanki gerçek hayatta emrah ve neziş vardı. filmde oyunculuğun ve rolün hissiyatını veren, dinamik tutan, gülümseten en iyi ikiliydiler.
filmin sonunda yaşananların bir döngü içerisine girecek olması ve klişe sonlarla bitmemesi beni çok sevindirdi. her filmde her aşk mutlu bitiyor klişesi artık baymıştı, hayatın gerçek çizgisinden bu yönüyle uzaklaşmamış olması çok güzeldi.
film bir kez daha berrak tüzünataç'ın canlandırdığı emre karakteri ile bana gösterdi ki; yaş kaç olursa olsun bir şeylerden kaçmak adına yapılan her eylem kişiyi o yönde çok çocukça gösteriyor. filmde aşırı absürt karakterler de yoktu. her yerde gördüğümüz, görebileceğimiz, dolaylı veya doğrudan tanıdığımız insanlardı. en azından bana yabancı olan herhangi bir karakter yoktu ortada. o yüzden de değişik olmuş.
tunç bey'in canlandırmasını yapacak olan tiyatrocu adamın herhangi bir şekilde kılık kıyafet değiştirmeden olduğu gibi gelmesi de taktiri hak ediyor. çünkü genellikle diğer film ve dizilerde bu tür durumlarda kılık değiştiriliyor. beğendim bunu.
yan rollere odaklanacak olursak eğer, eşlerin rolleri de çok güzeldi. mesela burak altay'ın canlandırdığı eş davranışı her yerde var. kendisi adına söz hakkı doğmaz, eşi ne derse onu onu yapar, her iş eşinin onayı doğrultusunda yapılır vs.
aynı şekilde candaş, efsun'un canlandırdığı ''medeni insan''ın tamamlanması için vardı.
bir gece yarısı gelen itiraflar da güzeldi. film her şeyi bir anda vermek yerine veya bir öncesi bir de şu an gitmek yerine böyle taze taze, belli bir düzende bütün sırlarını bize açmış olması beni filmden sıkılmamam için daha da çok kendisine bağladı.
film biraz fransız film tadını verse de kendi içerisinde orijinalliğini koruyup, türk sineması adına tat bırakan bir film olmuş. be-ğen-dim!
devamını gör...

''adam olan lan!'' , ''karı gibi kıvırtma!'', ''o. çocuğu!'' gibi doğrudan bir cinsi hedef alan, erkeklerin gereksiz olan özgüvenlerini pompalamaya yöneldiği; çoğunluğu küfür ve en azından argo barındıran kahrolasıca söylemler!

kullanmayalım, kullanmamaya özen gösterelim. sene 2020, unutmayalım.
devamını gör...

bir yerde biriyle şans eseri tanışıp samimi olmaya okyanus etkisi denir.
devamını gör...

çünkü malım. sabah uyanınca görcem ebeminkini neyse.
devamını gör...

küçük çanta sevmeyen aksine bavul gibi kocaman çantalar kullanan biri olarak en sık duyduğum cümledir. tamam çantamda yer var ama o yükü ben çekiyorum vermeyin bana 'şunu çantana atsana' diye. ben hayır diyemiyorum bari siz naif olun.
edit : üstteki yazar da 'kadınların en faydalı olduğu alan bu' demiş. erkeklerin eşyalarını koymak için bile çantamıza ihtiyaç duyduğu dünyada ' faydalarımızı' konuşmaları biraz gülünç..)
devamını gör...

öğretmeni eğitemeden öğrenciyi eğitemezsin.
öğretmenlere her yıl düzenli olarak pedagoji eğitimi verilmeli.
düzenli olarak denetlenmeli.
üniversitelerdeki öğretmenliğin puanı yükseltilmeli.
devamını gör...

her şeyin farkında olmak.
devamını gör...

yağmur damlalarının sesi.
devamını gör...

türü ve derecesi ne olursa olsun hastalık.
devamını gör...

eminim sen de üzülmüşsündür ama benim saçlarım ağardı.
devamını gör...

(bkz: özçekim)
devamını gör...

'dünyaya gelip gelmemeyi istemek' tercih değil giydirilmiş bir kimlik olduğundandır.aynen din,renk,ırk,aidiyet,cinsiyet,dünyaya gelinen yer,anne baba gibi tercihsiz ve gurur duyulup şımartılmaması gereken kavramlar. şöyle demiş cesar mendoza :
...........
"tanrı’nın hayal gücünü beğenmiyorum.
ben tanrı olsam;peygamberler göndermez direkt konuşurdum insanlarla.ben tanrı olsam;hitler’i iyi kalpli bir yahudi olmakla cezalandırırdım,yahut yetenekli bir yazar yapardım onu.içindeki kötülüğü insanlara değil,tuvallere boşaltırdı.. ben tanrı olsam,devletler yok olur,gül kokulu bireyler var olurdu sadece,atlar çılgın zamanlar koşardı.ben tanrı olsam,düşünce gücüyle herkesin,istediği karakter olmasını sağlardım,dünya bir şiirin,yaratılım sürecine dönüşürdü böylece.ben tanrı olsam intihar ederdim,insanlarla birlikte acı çekmeyi öğrenemediğim için."
devamını gör...

profesyonel yönetimler sebebiyle artık çağ dışında kalması gereken, işe yaramaz,ahkam kesen,beyni sulanmış fosil.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim