benim bu tip.

eskiden insanların öküz b.ku gibi tepeleme yığıldığı bir şehirde yaşıyordum. sabah değil, öğlen ve akşam da neşesizdim.

kosmos'a şükür* bu karadelikten kurtulup sakin bir yere taşındım. artık her sabah, ne olursa olsun, neşeli uyanıyorum.
devamını gör...

vladivostok!

bir çocuğum daha olsa bu adı takarım, söylemesi dolu dolu lan, ne güzel?

vladivostok, gel oğlum, gidiyoruz!

edit : kız olursa da tiramisu!
devamını gör...

müdürün odasına sürekli "dosyalara" bakması için alımlı genç bir kadın gider. çiçek dilligil'in annesi belkıs dilligil ise buna bozulur.
-neyim eksik şu sıska karıdan? diye sorar.
mülayim bıyık altından gülerek yanıtlar:
-eksik değil fazlan var.

güç mulayimin eline geçince, dosyalara bakmak için, etine dolgun kadın belkıs dilligil'i çağırdığı o anı hiç unutmam.

adaleti "kendince" her yerde tahsis eder bizim korkusuz korkak.
devamını gör...

milyonlarca kadının bu tip kapalı alanlarda da taciz edilmesi sonucunda, erkek kişisinin 'ben sapık değilim, siz varken binmiyorum, sizi rahatsız etmek istemiyorum' veya 'muhafazakar biriyim, yabancı kadınla, yalnız başıma durmak istemem, haramdır' şeklindeki düşüncelere sahip kişinin, asansöre binmemeyi tercih etme eylemi.
devamını gör...

özür sözcüğüyle aynı kökten gelen mazur sözcüğüne eklenen türkçe fiille birleşik fiil yapılmış. (mazeret de özürle eş anlamlı.)

mazur--> mazereti olan, özrü bulunan, özürlü anlamlarına geliyor.

mazur görmek de; mazeretini kabul etmek, kusura bakmamak, hoş görmek, bağışlamak, affetmek anlamlarına geliyor.

örn.: beni mazur görürseniz bugün erken ayrılmak istiyorum.
devamını gör...

fransa'nın silah ve istihbarat yardımıyla parmağının bulunduğu soykırımdır.
devamını gör...

gerçek bir piyano ve viyolonselin tam tamına 50 katı boyutunda inşa edilen the piano house, görüntüsü ile olduğu kadar hikayesi ile de dikkat çekiyor.müzik ile mimarinin muazzam harmonisini ziyaretçilerine sunan bu benzersiz yapı, dünya üzerinde görülmeye değer modern sanat yapıtları arasına adını yazdırmayı başarıyor. çin’in an-hui kentinin huainan bölgesinde bulunan bu ilginç ev, bölgeyi ziyaret eden turistlerin yoğun ilgisiyle karşılaşırken mimarisine ve ismine yakışacak şekilde müzik okulu öğrencileri için oldukça ilham verici bir derslik görevi de görüyor.

the piano house hem göze hem kulağa hitap eden ve tüm detayları ile sanat ve sanatçı dostu bir yapının heyecanını taşıyor.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

zaman zaman yaşadığım durum.kararsızlık zor.
devamını gör...

yapılan hızlı okuma yarışmasında dünya birinciliğini elde eden kadındır.

harry potter serisinin 607 sayfalık son kitabını 47 dakikada okuyarak adını duyurmuştur. hızlı okuma yapmanın yolları adına ders vermektedir.
devamını gör...

gündemi takip etmeniz yeterli olacaktır diye düşünüyorum.
devamını gör...

kökeni eski roma'ya dayanan, anadolu'nun birçok yerinde hala devam eden bir ritüeldir. bebeklerin pişik olmaması ve ileride terinin kokmaması için yapılıyor(!) bebeği dehidratasyona sokup ölümüne neden olabilecek tehlikeli bir uygulamadır.
devamını gör...

boksta antrenörün, sporcusunun karşılaşmayı terk ettiğini bildirmek için ringde yaptığı harekettir.
devamını gör...

öncelikle merhaba, size komşunun tuhaf davranışlarından ziyade komşumla yaşadığım turşu ödüllü tuhaf bir olayı anlatmak istiyorum.
bundan üç yıl önce olması lazım, bir gün evde otururken kapıda bir kıpırdanma duydum ve sese çıktım. iri yarıca, gençten bir çocuk(ikimiz de öğrenciyiz o zamanlar) elinde eski bir kartla kapı açmaya çalışıyor. biraz seyrettim, baktım açamıyor yardımcı olayım ben açarım dedim, açtım da. keşke o an bunu başaramamış, tüm havamı söndürmüş olsaydım ama bilemezdim ki, nereden bileyim.
kapıyı açtık, sevimli sevimli teşekkür etti, rahatsız ettim kusura bakma dedi ve evine girdi. bu arada bu yaşananlar çalıştığım için hep akşam dokuz on saatlerinde yaşanıyor.
ertesi gün yine geldi, yine açtık kapıyı. ertesi gündü, bir gündü iki gündü derken iki haftayı aştı olay, rahatsız oluyorum ama kapıyı açtığımız kart bende duracak kadar da her iki taraf için benimsenen bir durum var ortada. alışınca da bi rahatlık aldı bizimkini. önceleri kız arkadaşını görmüyordum artık üç güne bir ikisini de karşımda görmeye başladım. biri kapımı çalıyor, diğeri ricada bulunuyor sonra onlar bir köşede kapıyı açmamı bekleyip ben eve girene kadar da sevimlilik yapıyordu. ( teşekkür ederiz, kusura bakma seni de rahatsız ediyoruz hep böyle, bir ihtiyacın olursa sakın çekinme sen de bize söyle. asabileşen gönlümü alma taktikleri)
bu arada bunu söylemeden geçemem artık bende de nasıl bir psikolojik rahatsızlık başladıysa "ya bu kez açamazsam" düşüncelerine kapılıp kendime yükleniyordum. her neyse... birkaç kez daha oflaya puflaya da olsa açtım kapıyı.( yok anlamıyor bir türlü ona ofladığımı, canını sıkıyorlar heralde cafede diyor. oğuz atay kadar anlaşılmamak nedir hissediyorum, ben de anlamıyor ne de olsa diye konuşmadan işimi yapıyorum)
bu sessizliğin beni "ben bu düzeni bozarım" evresine getirdiğinin farkında değil, anlamak da istemiyor olabilir bilmiyorum. tek bildiğim şey; artık rahat bir nefes almak istediğim.
bu karar kaçıncı güne tekabül ediyor pek bir önemi yok ama kırılma anı bu günden itibaren başlıyor. bir gün iş yerinde tüm mesaim boyunca "eve gideceksin ve o kapıyı mahalle yansa açmayacaksın sonra da hiç olmadığın kadar özgürsün" diyerek uzun zamandır arkasında durmadığım kendimin ellerinden tutmaya karar verdim. eve gidince en sevdiğim pijamalarımı giyip kapıyı açmayacağım anı beklemeye başladım. baş belası beni çok bekletmeden geldi, ufak ufak zile dokunuyor, aradaki ses boşluğunda ise evde miyim diye yokluyor. o zili çaldıkça ben en rahat olmam gereken kendi evimde kedi yürüyüşü yapıyorum. ağrıma gidiyor bu çaresiz halim. yine kendime kızıyorum "sen kendin başına bela ettin, şimdi kurtul!" neyse ben kendimle hesaplaşırken vazgeçip gitti sonunda. oh dedim oh, ya yeni bir kurban bulacak kendine ya da çilingire gidiyor. o kadar özgür o kadar çok huzurluydum ki gittiğinde, beni etkileyen ne varsa onlardan uzak durabilmenin değerini öpüp başıma koydum. tabi mutlu anlar çabuk biter benim için. aradan 20-25 dk ancak geçti, hem ev hem de iş arkadaşım olan melike'den bir mesaj geldi. "aşkım senin şu manyak var ya kapısını açtırıp duran seni sordu. evdedir çıkalı çok oldu dedim." şaşkın şaşkın ne kadar baktım mesaja bilmiyorum ama hemen üstünkörü bir plan yapıp işe koyuldum. bu aptal dostluğun nişanı olan kartla ufak bir not kıstırdım kapısına. "kusura bakma ama kabak tadı vermeye başladı bu yaptığın. kendine yeni bir uşak bul ya da çilingire gidebilirsin ama benim kapıma gelme bir daha"
hemen içeri girip pusuya yattım, sessizce yarım saat kadar bekledim. arkadaşıyla gelip kapıyı açtılar tabi notla kartı da aldılar eminim bundan.
aradan iki gün geçti ses seda çıkmadı hiç, kapı sesi de duymadım üçüncü gün kapımı çaldı açmadım. gece melike işten dönünce elinde orta boylarda bir kavanoza kurulmuş acı biber turşusuyla geldi. (yalnız turşu, biberine sarımsağına kullanılan sirkeye kadar organik. memleketten kapıp getirdiği, anne eli değdiği o kadar belli ki kavanozu bile evde yöresel rüzgarlar estirmeye yetiyor)

"kusura bakmasın ev arkadaşım memlekete giderken benim anahtarı da götürmüş dün gece geldi, artık anahtarım var sıkıntı yapmasın yani, turşuyu da şimdi getirebildim, kabul etsin rahatsız ettik o kadar" diye de tembihlemiş melike'yi. melike gülmekten yerde kıvranıyor ben iki gün daha bekleseydin bu kadar kendini hırpalamayacaktın diye hem gülüp hem yine kendime kızıyorum. aslında hala hatırladıkça gülüyorum kimdin, biz neydik... bu tuhaf komşum buralardaysa onu affettiğimi söylemek istiyorum.
devamını gör...

aşağı yukarı aynı günlerde sözlüğe kayıt olup karşılıklı olarak birbirimizi okuduğumuz, değerli fikirlerini, düşüncelerini daha çok okumayı istediğim yazar. yine nickaltını kimseye bırakmak istemediklerimden *.
devamını gör...

türk futbol tarihinin en ilginç hadiselerinden birinin kahramanı olmuş eski futbolcudur.

hasan vezir futbol hayatına rizespor’da başlayıp daha sonra 1. lige çıkıp şampiyon olacak olan trabzonspor’a transfer olmuştur. trabzonspor’un şampiyonluğuna en azından biraz katkı yapmış olan hasan burdan da fenerbahçe’ye transfer olur.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
fenerbahçe’nin 103 golle şampiyon olduğu efsane sezonda tam 19 gol atan hasan kendisini de efsane saydırmanın eşiğine kadar gelmiştir.

özellikle de 4-3 biten unutulmaz fenerbahçe-galatasaray derbisinde attığı üç golle. o zamanlar açık kanalda yayınlanan maçı küçük bir galatasaray fanatiği olarak izlerken galatasaray ilk yarıyı 3-0 önde kapayınca ben de topumu alıp okul bahçesine gitmiştim nasılsa kazandık diyerek. ancak ikinci yarı 4 gol atan fenerbahçe’nin maçı kazandığını akşam eve gidince öğrenecek ve hüngür hüngür ağlayacaktım.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu maçtan sonra olaylar bambaşka bir boyuta dönüyor hasan için. ergun gürsoy hasan’a transfer teklifi yapmak için yemeğe çağırıp akşam eve bırakmayı teklif ediyor. daha sonra da hasan’ı arabaya atıp kaçırıyor. hasan kulübünden izinsiz ayrılmaya gönüllü olmasa da hem galatasaray’ın verdiği ücret hem de gürsoy’un uyanıklığı ile galatasaray’a imza atıyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
futbolcu kaçırmak bir moda haline geldiği için bu olaylar çokça tekrarlansa da hasan vezir olayı efsane olmayı hak ediyor. zira transferden sonraki ilk maç hasan eski takımına gol atıp mağlup olmasına neden olunca bazı kişiler tarafından evi basılıp kapıcısı bıçaklanıyor. protestolar bir türlü son bulmuyor. galatasaray’da tutunamayan hasan ise sıradan bir takımda futbolu bırakıp kabuğuna çekiliyor.

kendisini en son benim de futbol oynadığım halı sahada 9-10 maçında gördüm. her hafta kendi maçımdan bir saat önce gidip hasan vezir’i izleme keyfine eriştim ve söyleyebilirim ki hala çok büyük futbolcu.

maalesef ki eski ve büyük futbolcu şu sıralar kanser tedavisi görmekte.
devamını gör...

sözlükte eli malum tarafında gezinen bir kitle olduğunu düşündüren başlık.lutfen reca ediyorum o elinizde tuttuğunuz şeyi başka tarafa çevirin,bı kaza falan çıkmasın.
devamını gör...

ikinci yeninin önemli şairlerinden ülkü tamer’e ait olan şiir. etkileyici ve çok güzeldir. çeşitli sanatçılar tarafından pek çok kere bestelenip söylenmiştir.

bir ormanda tutup onu
bağladılar ağaca
yumdu sanki uyur gibi
gözlerini usulca

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle

diz çöktüler karşısında
sonra ateş ettiler
parçalanan yüreğine
yuva kurdu mermiler

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle

gelip kondu bir güvercin
ellerine o gece
kırmızı bir çelenk oldu
bileğinde kelepçe

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle.
devamını gör...

büyükşehirlerlerin kenarında köşesinde kalmış olan mahalleler.
halılar kapı önünde yıkanır, kapı önünde oturulup gelene geçene bakılır, çocuklar sokakta oynar, anneler onları tüm mahalle duyacak şekilde eve çağırır.
devamını gör...

bağımlılıklar. bir maddeye, bir insana ya da başka bir şeye olan bağımlılık hayatı kısıtlar, insanın zihnine görünmez kelepçeler takar.
devamını gör...

edward scissorhands.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim