deliderviş
ey ahali,
duyduk duymadık demeyin, başınızı öne eğmeyin... yeni gelmiş bir bektaşi
var selamınızı esirgemeyin. yalnız bir ricam olacak kendisinden fıkraları olsun en damardan fikirleri olsun içimizi en sarandan.
bende nezaketen bir bektaşi fıkrasıyla geldim:
adamın biri, sohbetlerinde gündelik yaşamdaki olumsuzluklardan örnekler vererek:
-böyle giderse kıyamet kopacak, dünyanın altı üstüne gelecek..... diyerek hiç durmadan çevresindeki insanları karamsarlığa itiyormuş. bu konuşmalardan birisini duyan bektaşi dayanamayıp cevap vermiş:
-gelsin imanım demiş, şu dünyanın haline bak, belki altı üstünden iyidir.
hoş gelmişsiniz.
duyduk duymadık demeyin, başınızı öne eğmeyin... yeni gelmiş bir bektaşi
var selamınızı esirgemeyin. yalnız bir ricam olacak kendisinden fıkraları olsun en damardan fikirleri olsun içimizi en sarandan.
bende nezaketen bir bektaşi fıkrasıyla geldim:
adamın biri, sohbetlerinde gündelik yaşamdaki olumsuzluklardan örnekler vererek:
-böyle giderse kıyamet kopacak, dünyanın altı üstüne gelecek..... diyerek hiç durmadan çevresindeki insanları karamsarlığa itiyormuş. bu konuşmalardan birisini duyan bektaşi dayanamayıp cevap vermiş:
-gelsin imanım demiş, şu dünyanın haline bak, belki altı üstünden iyidir.
hoş gelmişsiniz.
devamını gör...
kaplan
dış görünüş olarak öyle büyük bir cazibeye sahiplerdir ki bu yüzden çoğu insanı kendilerine hayran bırakırlar. ama bu hayranlığı ve sempatiyi insanlar arzularken, kaplanların arzuladığı söylenemez.
vahşi doğası gereği insanlara alışması zordur. evcil hale getirilerek sirk gösterilerinde kendilerinden faydalanır, korkuya kapıldığı zaman da parçalayıcı bir yapıya dönüşür. fark edilmeden yaklaşma tekniğini geliştirmiş, ayrıca başarının zamanlamaya bağlı olduğunun bilincinde ve sabretme sanatını öğrenmiş bir yırtıcı hayvandır. yavruyken büyüyen kaplanın artık anneye gereksinimi olmuyor ve kendi sınırını çiziyor.
vahşi doğası gereği insanlara alışması zordur. evcil hale getirilerek sirk gösterilerinde kendilerinden faydalanır, korkuya kapıldığı zaman da parçalayıcı bir yapıya dönüşür. fark edilmeden yaklaşma tekniğini geliştirmiş, ayrıca başarının zamanlamaya bağlı olduğunun bilincinde ve sabretme sanatını öğrenmiş bir yırtıcı hayvandır. yavruyken büyüyen kaplanın artık anneye gereksinimi olmuyor ve kendi sınırını çiziyor.
devamını gör...
belgeselleri hep erkeklerin seslendirmesi
daha önce hiç düşünmemiştim ama şöyle bir seslendirdiğimi düşününce,"yavru antilop için artık çok geç"derken ben bir ağlarım galiba.
devamını gör...
görmeden sevmek
sevmek göz işi olmadığı için, mesafeye endeksli olmadığı için bulan kaza etmesin.
devamını gör...
kapalı başörtülü türbanlı adlandırması
başörtüsü kullanan kadınların kapalı, kullanmayanların açık şeklinde adlandırılması içlerinde en rahatsız edici olandır. meselenin gerektirdiği durumlarda "başörtülü" şeklinde kullanılmasında problem görmüyorum. örneğin: "başörtülü kadınların eğitim hakkının engellenmesi" şeklindeki ifade bu hususta yapılan bir tartışmada kullanılabilecek bir durumdur. bunun dışında özellikle gerektirmedikçe kıyafet ve tercihleri üzerinden kadınları ayırmamaya özen gösterip, dünyayı daha yaşanılır bir yer yapma çabamıza devam.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının favori yara izleri
yüzümde olsun isterdim şaka değil.
elimde bulunan izdir.
bazı kadınlar yara izlerini çekici buluyorlarmış.
savaşlar ve cinsel seçilim yüzünden kadınları yükseltiyormuş.
düşünsenize erkek gidiyor ve kaplan avlayıp geliyor akşam yiyorsunuz.
mücadele ederken kaşında kaplanın açtığı yara var.
çok havalı.
elimde bulunan izdir.
bazı kadınlar yara izlerini çekici buluyorlarmış.
savaşlar ve cinsel seçilim yüzünden kadınları yükseltiyormuş.
düşünsenize erkek gidiyor ve kaplan avlayıp geliyor akşam yiyorsunuz.
mücadele ederken kaşında kaplanın açtığı yara var.
çok havalı.
devamını gör...
geceye bir kemal sunal repliği bırak
ben seni koşarken de seviyorum hüsniye.
devamını gör...
hayatını anlatan atasözü
devamını gör...
mağara alegorisi
platon'un "devlet" adlı eserinde değindiği alegori. hakkında birkaç şey söylemek isterim:
mağaranın içindekileri nasıl dışarı çıkarabiliriz diye bir soru sormak istiyorum. ama bunun yanında onları dışarı çıkarmanın onlara hakikati öğrenme sürecini öğretmek anlamına geldiğini düşünüyorum. yani dışarı çıkarlarsa, aydınlanma sürecinde kendilerine yer bulurlar. çünkü her ne kadar dışarı çıktı desek de, dışarı çıkan kişinin de gördükleri karşısında bir kabul sunacağı anlamına gelmez.
filozofun nihai görevi bu bakımdan hakikati bildiğini söylememektir. herkesin bir alışkanlığı vardır, mağaradakiler alışkanlıkları neticesinde o durumdalardır ve dışarıyı göremezler. herkesin içinde bir korku vardır ve bu korku yaradılış kökenlidir. o halde bu korkuya karşılık, savaş açmak, yani insanlara hakikati öğretmeye çalışmak ne kadar doğrudur? onları dışarı çıkarmak istiyorsak şayet, bence bu filozofluğa aykırı bir davranıştır. çünkü filozofun görevi yani mağara dışına çıkan kişinin görevi, içinde bulundukları gerçekliğin farkında olmaktır. örneğin karınca kolonileri, karıncalar da kendi içlerinde basbayağı bir gerçekliğe sahiptirler. hatta akıllı varlıklar olduklarını da söyleyebiliriz doğaları gereği. o halde akvaryumda bir balıktan ne farkımız olabilir? bu gerçeğin farkında olmalıdır mağara dışına çıkanın yani filozofun. yani mağara dışında olsa bile bir yalanın içinde olabileceği gerçeği. bu gerçeklikten hareketle filozof şüpheci olmalıdır, yoksa sokrates’in yaptığı gibi tanrılara inandığı düşüncesiyle baldıran zehrini içmek değil. o yüzden idea dünyası ve sezgi dünyası ikilisi tutarlı değildir diye düşünüyorum. daha üst bir gerçekliğin, daha da ilerisi bir bilincin varlığını bilmek gerekir. ve insanlara “bunlar cahil, bunlara bir şey anlatmak” demek yanlıştır. içeri girip tekrar, siyaset felsefesi yapmak da mantıksızdır. onlar yaşadığı toplum içerisinde böyle düşünüyor olabilirler, gerçeği de kucaklıyor olabilirler. o yüzden şüpheci olmak gerekli. tabii o zamandaki site devletlerinin bir getirisi bu siyaset felsefesi… yine de yanlış bir rotaydı kanımca.
mağaranın içindekileri nasıl dışarı çıkarabiliriz diye bir soru sormak istiyorum. ama bunun yanında onları dışarı çıkarmanın onlara hakikati öğrenme sürecini öğretmek anlamına geldiğini düşünüyorum. yani dışarı çıkarlarsa, aydınlanma sürecinde kendilerine yer bulurlar. çünkü her ne kadar dışarı çıktı desek de, dışarı çıkan kişinin de gördükleri karşısında bir kabul sunacağı anlamına gelmez.
filozofun nihai görevi bu bakımdan hakikati bildiğini söylememektir. herkesin bir alışkanlığı vardır, mağaradakiler alışkanlıkları neticesinde o durumdalardır ve dışarıyı göremezler. herkesin içinde bir korku vardır ve bu korku yaradılış kökenlidir. o halde bu korkuya karşılık, savaş açmak, yani insanlara hakikati öğretmeye çalışmak ne kadar doğrudur? onları dışarı çıkarmak istiyorsak şayet, bence bu filozofluğa aykırı bir davranıştır. çünkü filozofun görevi yani mağara dışına çıkan kişinin görevi, içinde bulundukları gerçekliğin farkında olmaktır. örneğin karınca kolonileri, karıncalar da kendi içlerinde basbayağı bir gerçekliğe sahiptirler. hatta akıllı varlıklar olduklarını da söyleyebiliriz doğaları gereği. o halde akvaryumda bir balıktan ne farkımız olabilir? bu gerçeğin farkında olmalıdır mağara dışına çıkanın yani filozofun. yani mağara dışında olsa bile bir yalanın içinde olabileceği gerçeği. bu gerçeklikten hareketle filozof şüpheci olmalıdır, yoksa sokrates’in yaptığı gibi tanrılara inandığı düşüncesiyle baldıran zehrini içmek değil. o yüzden idea dünyası ve sezgi dünyası ikilisi tutarlı değildir diye düşünüyorum. daha üst bir gerçekliğin, daha da ilerisi bir bilincin varlığını bilmek gerekir. ve insanlara “bunlar cahil, bunlara bir şey anlatmak” demek yanlıştır. içeri girip tekrar, siyaset felsefesi yapmak da mantıksızdır. onlar yaşadığı toplum içerisinde böyle düşünüyor olabilirler, gerçeği de kucaklıyor olabilirler. o yüzden şüpheci olmak gerekli. tabii o zamandaki site devletlerinin bir getirisi bu siyaset felsefesi… yine de yanlış bir rotaydı kanımca.
devamını gör...
milas'ta alevlerin termik santrale ulaşması
daha kötü ne olabilir ki dedikten sonra daha kötüsünün olması
hissizleştik... bu ülke de acıya ne kadar dayanaklısın testi yapılsa çoğumuz'un çok dayanıklı çıkacağını düşünüyorum. gündem alev alev her bir yandan yanıyor. açıp bakıyorum ne demişler; (bkz: canlılar şöyle yandı böyle yandı). şöyleydi böyleydi derken yandık işte. bunun üzerine anka kuşu misali küllerimizden doğarız sözünü bekliyorum ben. cumhurbaşkan'ı konuşma metni yazarının yoğun mesai harcaması gerekiyor artık. şöyleli böyleli olan çok etkili bir konuşma metni değildi.
daha neler göreceğiz?
yanmışız.
ama bu da can be..
hissizleştik... bu ülke de acıya ne kadar dayanaklısın testi yapılsa çoğumuz'un çok dayanıklı çıkacağını düşünüyorum. gündem alev alev her bir yandan yanıyor. açıp bakıyorum ne demişler; (bkz: canlılar şöyle yandı böyle yandı). şöyleydi böyleydi derken yandık işte. bunun üzerine anka kuşu misali küllerimizden doğarız sözünü bekliyorum ben. cumhurbaşkan'ı konuşma metni yazarının yoğun mesai harcaması gerekiyor artık. şöyleli böyleli olan çok etkili bir konuşma metni değildi.
daha neler göreceğiz?
yanmışız.
ama bu da can be..
devamını gör...
geceye bir türk sanat müziği şarkısı bırak
hadi buyrun,
sen kendine kendin gibi taze bahar seç,
dırınım nım.
sen kendine kendin gibi taze bahar seç,
dırınım nım.
devamını gör...
sözlükte ulu orta aşk yaşamak
ne aşkı ne oluyor alüminyum dediğim iddia. şok şok şokk sözlükte neler oluyor? azzzz sonraaa!
devamını gör...
30'luk sözlük teyzelerinden gençlere öğütler
erkek olunca 27 , kadın olunca 30. her daim ayrım bu nedir arkadaş. yok size öğüt falan. yaşayarak öğrenin.
devamını gör...
selvi boylum al yazmalım
cengiz aytmatov'un aynı isimli kitabından esinlenerek senaryosunu ali özgentürk'ün yazdığı, atıf yılmaz tarafından çekilmiş olan türk filmidir.
başrol oyuncuları kadir inanır ve türkan şoray'dır.
hemen herkesin bildiği o güzelim film müziğini ise cahit berkay bestelemiştir.
başrol oyuncuları kadir inanır ve türkan şoray'dır.
hemen herkesin bildiği o güzelim film müziğini ise cahit berkay bestelemiştir.
devamını gör...
teoman şarkılarından bir kuple
saçların mı ıslak yoksa ıslak mı yaşamak dedim
senin için rüzgarda hep yağmur mu var
gözlerin mi daldı yoksa sıkıldın mı sorulardan
hiç geçmez mi gözlerinden bu sonbahar?
senin için rüzgarda hep yağmur mu var
gözlerin mi daldı yoksa sıkıldın mı sorulardan
hiç geçmez mi gözlerinden bu sonbahar?
devamını gör...
cinsel açlığı diline vuran yazarlar uçurulsun kampanyası
ilgilenmiyorsam ekranı aşağı kaydırıp başka başlıklara bakıyorum. çok basit.
onu beğenmedim kaldır bunu beğenmedim sil şöyle şeyler yazma böyle konuşma gibi baskıcı ve tek düzene zorlayan tavırları yerinde bulmuyorum. bu sadece kısırlık doğurur. kendini prof sanan yazarcıklar arasında 'elit' sohbetler döner durur ama hayat bundan ibaret değil. o yüzden bu tip yazılardan pek haz etmesem de ifade özgürlüğü çerçevesinde destek olmayacağım başlıktır.
onu beğenmedim kaldır bunu beğenmedim sil şöyle şeyler yazma böyle konuşma gibi baskıcı ve tek düzene zorlayan tavırları yerinde bulmuyorum. bu sadece kısırlık doğurur. kendini prof sanan yazarcıklar arasında 'elit' sohbetler döner durur ama hayat bundan ibaret değil. o yüzden bu tip yazılardan pek haz etmesem de ifade özgürlüğü çerçevesinde destek olmayacağım başlıktır.
devamını gör...
tapu
taşınmaz malların sahibini gösteren resmi belgedir.
devamını gör...