cv'ye normal sözlük’te yazarım diye bilgi girmek
son derece normaldir.
şimdi sessiz sakin takıldığımıza bakmayın 5 seneye buralar arsa misali değerlenecek.
yoldaş 10 yıl ileriyi gören bir plan yapmış.
bu kadar planlı programlı bir sözlüğün yazarı olmak cv ye yazılacak bir şeydir.
gaza geldik.
ayrıca insan kaynakları kafa sözlükte çaylaksa sizi işe alabilir.
şimdi sessiz sakin takıldığımıza bakmayın 5 seneye buralar arsa misali değerlenecek.
yoldaş 10 yıl ileriyi gören bir plan yapmış.
bu kadar planlı programlı bir sözlüğün yazarı olmak cv ye yazılacak bir şeydir.
gaza geldik.
ayrıca insan kaynakları kafa sözlükte çaylaksa sizi işe alabilir.
devamını gör...
balkanlar
bir tür soğuk hava deposu.
devamını gör...
küçük düşürmek
nefret öfke ve kızgınlık iyi birşey değil.
küçük düşürmek aşağılamak yalnızca fiziksel acı değil, onarılması güç bir duygusal şiddettir söz konusu olan. insan onurunu koruyup onu üstün tutma amacını gerçekleştirmeye yöneliktir, yalnızca fiziksel bütünlüğünü korumaya değil. zira birinin varlığı, diğerine bağlıdır. işte bir insanı küçük görmek, hor görmek, insan yerine koymamak da insan onurunu yok saydığı, örselediği için tahammül edilmesi güç bir tavır olmalı diye düşünüyorum.
küçük düşürülen şahıs genel de onur kırıcı sözler karşısın da gururlu davranması sonucu onarılamaz tahribatlara sebep olabiliyor, hukuken buna nes-i müdafaa denilse de kişinin hayat standart özgürlüğünü tutsak etmesine sebep olabiliyor.
benzer durumlar da zaman zaman öfke kontrol duvarımı yıktığım zamanlar elbette olmuştur.
yakın zaman da şöyle bir olay gerçekleşti!
çalıştığım kurum da sorumlu olduğum bölüme akşam yabancı bir misafir/müşteri/turist geldi.
sorun çıkaran başka bir misafiri ben yatıştırırken o aklınca yardımcı olayım masası ile olaya karışınca istemeden onu da terslemiş oldum.
bunun üzerine benim için sarf ettiği sözler şöyle!
-sen kendini ne sanıyorsun? sen kimsin? nesin? sen küçük bir maaş alan küçücük bir şeysin. sen sana verilen kiralık yetki ile kendini bir şey sanan hiçbir şeysin, seni ben ciddiye bile almıyorum çünkü sen sana verilen yetki ile kendini yetkili sanan kısır birisin!!!!
haklıydı adam, her ne kadar gurur kırıcı olsa da mantıken çalışan herkesin kiralık birer attan hiç bir farkımız yoktu.
ya büyüdüm ya da olgunlaştım yoksa buna fiilen kayıtsız kalamazdım.
küçük düşürülmek bazen kişinin kendi kendisine bile söylemeye çekindiği gerçekleri başkası tarafından yüzüne vurulmasıdır.
küçük düşürmek aşağılamak yalnızca fiziksel acı değil, onarılması güç bir duygusal şiddettir söz konusu olan. insan onurunu koruyup onu üstün tutma amacını gerçekleştirmeye yöneliktir, yalnızca fiziksel bütünlüğünü korumaya değil. zira birinin varlığı, diğerine bağlıdır. işte bir insanı küçük görmek, hor görmek, insan yerine koymamak da insan onurunu yok saydığı, örselediği için tahammül edilmesi güç bir tavır olmalı diye düşünüyorum.
küçük düşürülen şahıs genel de onur kırıcı sözler karşısın da gururlu davranması sonucu onarılamaz tahribatlara sebep olabiliyor, hukuken buna nes-i müdafaa denilse de kişinin hayat standart özgürlüğünü tutsak etmesine sebep olabiliyor.
benzer durumlar da zaman zaman öfke kontrol duvarımı yıktığım zamanlar elbette olmuştur.
yakın zaman da şöyle bir olay gerçekleşti!
çalıştığım kurum da sorumlu olduğum bölüme akşam yabancı bir misafir/müşteri/turist geldi.
sorun çıkaran başka bir misafiri ben yatıştırırken o aklınca yardımcı olayım masası ile olaya karışınca istemeden onu da terslemiş oldum.
bunun üzerine benim için sarf ettiği sözler şöyle!
-sen kendini ne sanıyorsun? sen kimsin? nesin? sen küçük bir maaş alan küçücük bir şeysin. sen sana verilen kiralık yetki ile kendini bir şey sanan hiçbir şeysin, seni ben ciddiye bile almıyorum çünkü sen sana verilen yetki ile kendini yetkili sanan kısır birisin!!!!
haklıydı adam, her ne kadar gurur kırıcı olsa da mantıken çalışan herkesin kiralık birer attan hiç bir farkımız yoktu.
ya büyüdüm ya da olgunlaştım yoksa buna fiilen kayıtsız kalamazdım.
küçük düşürülmek bazen kişinin kendi kendisine bile söylemeye çekindiği gerçekleri başkası tarafından yüzüne vurulmasıdır.
devamını gör...
pardon 1 dakikanızı alabilir miyim diyen anketör
çok sık karşılaştığım anketördür.
hatta eski eşimle böyle tanışmıştık.
bana 1 dakikanızı alabilir miyim demişti cevap olarak ömrümü alabilirsin demiştim.
tabi mutsuz bir evlilik yaşadık ve boşandık.
hatta eski eşimle böyle tanışmıştık.
bana 1 dakikanızı alabilir miyim demişti cevap olarak ömrümü alabilirsin demiştim.
tabi mutsuz bir evlilik yaşadık ve boşandık.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
yokluğunda yetmiyor hatıralar
hep ilk gün gibi azalmadan
durmadan çağlayan duygular
kayıp yar yalnızlık meskenim
...sustu sesim...
çok uzaklarda tutsan elim
...sızlar içim...
bilmem geçer mi sevgim?
...sinem dertli...
bir ömür seni beklerim.
02.43
hep ilk gün gibi azalmadan
durmadan çağlayan duygular
kayıp yar yalnızlık meskenim
...sustu sesim...
çok uzaklarda tutsan elim
...sızlar içim...
bilmem geçer mi sevgim?
...sinem dertli...
bir ömür seni beklerim.
02.43
devamını gör...
resimde barok dönemi
sanatta, 16. ve 18. yüzyılları kapsayan, rönesans akımından sonra, klasik akımdan önceki döneme verilen addır.
açıklamalara geçmeden önce sanat tarihçisi olmadığımı, resim sanatını çok sevdiğimden dolayı amatörce ilgilendiğimi belirtmek isterim. bu yüzden fazla ayrıntıya giremeden, belli başlı bilgilerle, bu dönem ben de neler hissettiriyor, onları size aktarmaya çalışacağım.
barok, kelime olarak kusursuz inci anlamına gelir. bu dönemde inci kadar güzel eserler verilmiştir.
konu olarak genelde; mitoslar, dini konular, kahramanlıklar, kıssalar ve manzaralar seçilmiştir.
bu akımda önemli olan, mükemmellik değil güzelliktir.
eserler matematik ve dengeden uzaktır. simetrik ve doğrusal olmayan çizimler kullanılmıştır.
gölgelendirme muazzam kullanılmış olup, ışık resmin her bölgesinde aynı değildir. ışığın geldiği yön ve ya yönler net olarak bellidir.
genelde bir olay anlatıldığı için resim durağan değil hareketlidir.
bu dönemde sanat eserleri karmaşıktır. eserin her bir parçası bağımsız gibi değil de, eser bir bütün olarak değerlendirilmelidir.
duygular ön planda olup coşkuludur. resimde bulunan karakterlerin yüz ifadelerinden onların yaşadığı duyguyu fazlasıyla anlayabilirsiniz.
içerisinde bol bol mitolojik hikayeler ve kıssalar barındırdığından, hareketli olmasından ve duyguların coşkulu varlığından dolayı bu akım benim en çok sevdiğim akımdır.
bu dönemin önde gelen ressamları ve onların bazı önemli eserleri şunlardır.
(bkz: rembrandt) – gece devriyesi, çarmıhtan indiriliş (bkz: tablolarında isa'yı kucaklayan ressamlar)
(bkz: correggio) – (bkz: kutsal gece)
(bkz: bernini) – (bkz: apollo’nun daphneyi kaçırması)
(bkz: caravaggio) – (bkz: aziz thomas’ın şüphesi)
(bkz: vermeer) – (bkz: inci küpeli kız)
açıklamalara geçmeden önce sanat tarihçisi olmadığımı, resim sanatını çok sevdiğimden dolayı amatörce ilgilendiğimi belirtmek isterim. bu yüzden fazla ayrıntıya giremeden, belli başlı bilgilerle, bu dönem ben de neler hissettiriyor, onları size aktarmaya çalışacağım.
barok, kelime olarak kusursuz inci anlamına gelir. bu dönemde inci kadar güzel eserler verilmiştir.
konu olarak genelde; mitoslar, dini konular, kahramanlıklar, kıssalar ve manzaralar seçilmiştir.
bu akımda önemli olan, mükemmellik değil güzelliktir.
eserler matematik ve dengeden uzaktır. simetrik ve doğrusal olmayan çizimler kullanılmıştır.
gölgelendirme muazzam kullanılmış olup, ışık resmin her bölgesinde aynı değildir. ışığın geldiği yön ve ya yönler net olarak bellidir.
genelde bir olay anlatıldığı için resim durağan değil hareketlidir.
bu dönemde sanat eserleri karmaşıktır. eserin her bir parçası bağımsız gibi değil de, eser bir bütün olarak değerlendirilmelidir.
duygular ön planda olup coşkuludur. resimde bulunan karakterlerin yüz ifadelerinden onların yaşadığı duyguyu fazlasıyla anlayabilirsiniz.
içerisinde bol bol mitolojik hikayeler ve kıssalar barındırdığından, hareketli olmasından ve duyguların coşkulu varlığından dolayı bu akım benim en çok sevdiğim akımdır.
bu dönemin önde gelen ressamları ve onların bazı önemli eserleri şunlardır.
(bkz: rembrandt) – gece devriyesi, çarmıhtan indiriliş (bkz: tablolarında isa'yı kucaklayan ressamlar)
(bkz: correggio) – (bkz: kutsal gece)
(bkz: bernini) – (bkz: apollo’nun daphneyi kaçırması)
(bkz: caravaggio) – (bkz: aziz thomas’ın şüphesi)
(bkz: vermeer) – (bkz: inci küpeli kız)
devamını gör...
habertürk stüdyosu
bu stüdyoya çıkan herhangi bir konuk jeofizikfen jinekolojiye, jeopolitikten jeostratejiye, morfolojiden farmakolojiye konuşuyor da konuşuyor. demek ki zihin açıcı ve tılsımlı bir mekan.
devamını gör...
ordu'dan araba çalıp istanbul'a giden 3 çocuk
çocuk demeye bin şahit isteyen canlılardır.
ordu'da bir galeriden araba çalıp, bu arabayla istanbul'a kadar gelmişler.
arabanın çalındığı galerinin ortağı olan cem uygun, "aracımız hala onların elinde. trafik cezalarından bütün kuralları ihlal ettiklerini anlıyoruz” demiş.
galeriye de camı kırarak girmişler. 3 çocuğun toplamda 60 a yakın suç dosyası varmış.

galeri ortaklarından cem uygun, öğle saatlerinde geldiği iş yerinin arka kapısındaki camın kırık olduğunu fark etti. camı yaptırmak için telefonla konuştuğu sırada uygun, araç çalındığını anlayıp, polise haber verdi. polisin yaptığı incelemede çocukların, otomobille istanbul’a gittiği tespit edildi. ekipler, çaldıkları araçla kaçan 3 çocuğun yakalanması için çalışma başlattı.


haber linki
ordu'da bir galeriden araba çalıp, bu arabayla istanbul'a kadar gelmişler.
arabanın çalındığı galerinin ortağı olan cem uygun, "aracımız hala onların elinde. trafik cezalarından bütün kuralları ihlal ettiklerini anlıyoruz” demiş.
galeriye de camı kırarak girmişler. 3 çocuğun toplamda 60 a yakın suç dosyası varmış.

galeri ortaklarından cem uygun, öğle saatlerinde geldiği iş yerinin arka kapısındaki camın kırık olduğunu fark etti. camı yaptırmak için telefonla konuştuğu sırada uygun, araç çalındığını anlayıp, polise haber verdi. polisin yaptığı incelemede çocukların, otomobille istanbul’a gittiği tespit edildi. ekipler, çaldıkları araçla kaçan 3 çocuğun yakalanması için çalışma başlattı.


haber linki
devamını gör...
erkekleri çekici kılan detaylar
(bkz: zeka) başı çekmektedir.
gerçek sapyoseksüellere selam olsun.
gerçek sapyoseksüellere selam olsun.
devamını gör...
liselerde kılık kıyafet kontrolü yapıldığı dönem
kız meslek lisesinde okuduysanız sıra size gelene kadar kendinizi jüri gibi hissetmenizi sağlayan olay.
o gün nöbetçi hocamız (efendimiss) okul kapısının önünde adeta bir polis memuru gibi beklerdi.
bizim okulun çirkin okul pantolonu gri tonlarında, kese kağıdından yapılmış bir kumaştan halliceydi. o zaman okulun anlaştığı x markasından ateş pahası fiyatlara alınırdı kıyafetler. maddi durumu iyi olmayan öğrenciler de okul pantolonuna yakın gri tonlarda pantolon giyseler de sağa çekilirdi. beyaz gömlek ya da lacoste yoksa zaten geçmiş olsun.
peki okul yönetimi poliscilik oynamayı sevdiği için saçını mı boyadın sen?
geç sağa.
fondöten mi sürdün geç sağa,
saçın açık topla çabuk!!! tokan yoksa geç sağa, oje mi sürdün geç sola. ojenin markasını ve rengini öğreneceğim.
küpen mi var? kolye mi o? yüzük mü taktın seen,bu yaşta çocuk geline hayyyırrr!!
aynı yönetim her dönem okul pantolonun rengini değiştirdiği için bi ara herkes bugta kalmıştı. lgbt bayrağı gibi her yer rengarenkti. sonra saldım çayıra mevlam kayıra misali göz yumdular.
yoksa vay efendim gözünün üstünde niye kaşın var olayına dönüyordu. nöbetçi hocaların en büyük zaafıydı bu olay. kabul edelim.
efendi çocuklardık neticede. koyun gibi sıraya girmiş kızlara bakınca, ben tam örnek öğrenciydim*
(kuyruğa) kaynak yapmayı bu kontrolde öğrenen nesildik biz. nöbetçi hocanin dikkati dağılınca araya kaynadın kaynadın. yoksa 2 saat bahçede, ya çöp toplatırlar ya ismini alırlardı. ilk ders gec kalır, geç kağıdı almak için müdür yardımcısı odasına giderdin. bir de ondan azar işitirdin.
bölüm derslerine başlamadan önce girdiğimiz içtima sıralarını da unutmamak lazım. ah ah ben resmen lise de askerlik yapmışım.
o gün nöbetçi hocamız (efendimiss) okul kapısının önünde adeta bir polis memuru gibi beklerdi.
bizim okulun çirkin okul pantolonu gri tonlarında, kese kağıdından yapılmış bir kumaştan halliceydi. o zaman okulun anlaştığı x markasından ateş pahası fiyatlara alınırdı kıyafetler. maddi durumu iyi olmayan öğrenciler de okul pantolonuna yakın gri tonlarda pantolon giyseler de sağa çekilirdi. beyaz gömlek ya da lacoste yoksa zaten geçmiş olsun.
peki okul yönetimi poliscilik oynamayı sevdiği için saçını mı boyadın sen?
geç sağa.
fondöten mi sürdün geç sağa,
saçın açık topla çabuk!!! tokan yoksa geç sağa, oje mi sürdün geç sola. ojenin markasını ve rengini öğreneceğim.
küpen mi var? kolye mi o? yüzük mü taktın seen,bu yaşta çocuk geline hayyyırrr!!
aynı yönetim her dönem okul pantolonun rengini değiştirdiği için bi ara herkes bugta kalmıştı. lgbt bayrağı gibi her yer rengarenkti. sonra saldım çayıra mevlam kayıra misali göz yumdular.
yoksa vay efendim gözünün üstünde niye kaşın var olayına dönüyordu. nöbetçi hocaların en büyük zaafıydı bu olay. kabul edelim.
efendi çocuklardık neticede. koyun gibi sıraya girmiş kızlara bakınca, ben tam örnek öğrenciydim*
(kuyruğa) kaynak yapmayı bu kontrolde öğrenen nesildik biz. nöbetçi hocanin dikkati dağılınca araya kaynadın kaynadın. yoksa 2 saat bahçede, ya çöp toplatırlar ya ismini alırlardı. ilk ders gec kalır, geç kağıdı almak için müdür yardımcısı odasına giderdin. bir de ondan azar işitirdin.
bölüm derslerine başlamadan önce girdiğimiz içtima sıralarını da unutmamak lazım. ah ah ben resmen lise de askerlik yapmışım.
devamını gör...
otobandakiyanlizdusakabin
saat 00.00'dan itibaren yaş gününe giren yazarımız. iyi ki doğmuş, iyi ki var.
zor dönemler geçiriyor şu sıralar, umarım seneyeki yaş gününde güleriz bu günümüze. ben ne kadar şapşal göründüğünden bahsederim sen basarsın kahkahayı. ben gülüşünle gülerim sonra geleneksel krizler yaşarız falan. hoş olur.
mutlu yılların için savaş güzel kız. diğerlerini düşünme. kendi limitlerini keşfetmeye bak.
*
zor dönemler geçiriyor şu sıralar, umarım seneyeki yaş gününde güleriz bu günümüze. ben ne kadar şapşal göründüğünden bahsederim sen basarsın kahkahayı. ben gülüşünle gülerim sonra geleneksel krizler yaşarız falan. hoş olur.
mutlu yılların için savaş güzel kız. diğerlerini düşünme. kendi limitlerini keşfetmeye bak.
*
devamını gör...
herkes mahlasına yakışanı yapsın
hazır yaz da geliyorken gidip biraz çilek, vişne, kayısı, incir falan alıyım bari iş çıktı yine bana*.
istediğiniz reçel çeşitlerini söyleyin yeter, sözlüğün reçelcisi geldiii*.
nickini çook sevdiğim ceku isimli sevgili yazarımızın da hatırlatmasıyla gül reçelini ekliyorum de seçeneklere**.
istediğiniz reçel çeşitlerini söyleyin yeter, sözlüğün reçelcisi geldiii*.
nickini çook sevdiğim ceku isimli sevgili yazarımızın da hatırlatmasıyla gül reçelini ekliyorum de seçeneklere**.
devamını gör...
kafa sözlük
başarılı bir durak.
devamını gör...
tıp vs mühendislik
tıp fakültesi okurken kimse rakibin değildir, not paylaşımı en üst noktadadır kimse kimseden notunu bilgisini saklamaz, tabi ki istisnalar mevcut, ki zaten hipokrat yemininde de bulunur bilginin karşılıksız aktarmaya olan sözümüz.
sınıf geçmek zaman zaman zorlayabilir zaten uzun olan mesleğe adımınız gecikeceği için stres altında hissedebilirsiniz kendinizi.
6.seneye geldiğinizde intörnlük denen ne olduğu belirsiz bir döneme girilir. yarı doktor yarı hemşire olursunuz , hemşirelerin yapmadığı işler ,asistanların angarya gördüğü işler ,nöbet ,hasta muayenesi , pratisyenlik için tecrübe kazanmak , düşünüyorsanız tus çalışma derken zorlu bi periyota girersiniz. tabi bu dönemin harika bir yönü vardır ; maaş almaya başlarsınız... şaka şaka ne harikası 600 lira bi şey alırsınız işte çok da şey etmeyin.
ama bu zorlu dönemin sonunda o hayallerini kurduğunuz harika gün gelir evet evet artık mezun olmuşsunuzdur. 6 senelik okulunuz bitmiş ve artık gerçekten doktorsunuzdur.. muhteşem değil mi? değil işte... şanslıysanız ilk tercihinize yerleşirsiniz dhy denen atamada. değilseniz devlet nereye atarsa belki şırnak belki diyarbakır şans işi. olsun be dersiniz en azından atandık yerimiz belli..başlarsınız göreve iki gün sonra başhekim gelir ve hop o da ne geçici görev selamun aleyküm demiş bile size..ama ev tutmuştum bu ilçeden diğeri daha uzak diyemeden imzalar atılır ve yeni hastanenize geçersiniz. toplum sağlığı merkezi veya acil serviste görev yapılır genelde. intörnlükte kimse size pratik bilgi vermediği için zorlanmanız kuvvetle muhtemeldir. maaş olarak 6civarı alırsınız. 6bin maaşı kalem kalem verdikleri için asıl maaşınız 3.5tir aslında. yani kalanı ekstradır. başakşehir çam sakurada bir dönem olduğu gibi 3.5 bine de insan hayatıyla uğraşabilirsiniz . döneri varsa hastanenizin şanslısınız 8e kadar varabilir maaş ama çoğu hastane battığı için o da zor sanırım. ha tus kazanamadıysanız geçici görev ,hastalar , verilen beyaz kodlar, gelen şikayetler ,pratisyenlik derken onunla da uğraşırsınız.
lan bi kazanayım tusu rahatım dersiniz dershaneler de bunu aşılar size verin parayı kazandıralım hayatınız kurtulsun... verirsiniz parayı çalışırsınız günde 6-7 saat kazanırsınız evet artık uzmanlığa geçiş yapmışsınızdır asistan doktorsunuzdur...herkes kazanayım mutlu olucam hayalleri kurarken mutlu olmaya zaman bulamadan ayda en az 10dan başlayan üst sınırı bulunmayan nöbetler gelir.bu nöbetlerse günde 3 saat uyursanı şanslı sayılırsınız. yaklaşık iki sene böyle devam eder.kafayı sıyırmazsanız çok şanslı sayabilirsiniz kendinizi çünkü altınıza çömez geldikçe rahatlamaya başlarsınız zira artık onlar zorlanmaya başlamıştır. uzmanlık eğitimi bitince zorunlu göreve başlarsınız maaşı pratisyen maaşından pek de farklı olmaz. bi de yan dal yapayım dersiniz binbir emek verip onu da kazanırsınız... yan dal sonrası tekrar zorunlu hizmet yaparsınız. yaşınız her sınavı ilkinde kazandığınızı hiç sınıfta kalmadığınızı her şeyin mükemmel gittiğini düşünürsek 35e dayanır. hayırlı olsun artık bir yandal uzmanısınızdır. bu kısımdan itibaren pek bilgim olmadığı için sonrasını bilemeyeceğim. ..
sonuç olarak bana sorarsanı tıp yazayım mı diye hayır yazmayın derim. siz bana tekrar tıp yazar mısın diye sorarsanız evet yazarım. samimi arkadaşlıklar hekim dayanışması ve benim karakterime uygun gelmeyen patrona yalakalık gibi muhabbetlere canınız istemediğini sürece girmezsiniz. kendi yağınızda kavrulursunuz halk sizi çok zengin sanırken. bu arada aldığınız her kuruş ananızın ak sütü gibi helaldir. bütün sağlık çalışanları için söylüyorum bunu. eksiği çok fazlası hiç yok bu maaşın. 48 saatte 40 saat insan hayatıyla uğraşmayan anlamaz bunu.
galiba dağınık yazdım ama içimden geldiği gibi planlamadan birinci sınıftan pratisyenliğime kadar olan zamanı gözümün önüne getirerek yazmaya çalıştım. sorusu olan bütün gençlere mesaj kutum açıktır.
sınıf geçmek zaman zaman zorlayabilir zaten uzun olan mesleğe adımınız gecikeceği için stres altında hissedebilirsiniz kendinizi.
6.seneye geldiğinizde intörnlük denen ne olduğu belirsiz bir döneme girilir. yarı doktor yarı hemşire olursunuz , hemşirelerin yapmadığı işler ,asistanların angarya gördüğü işler ,nöbet ,hasta muayenesi , pratisyenlik için tecrübe kazanmak , düşünüyorsanız tus çalışma derken zorlu bi periyota girersiniz. tabi bu dönemin harika bir yönü vardır ; maaş almaya başlarsınız... şaka şaka ne harikası 600 lira bi şey alırsınız işte çok da şey etmeyin.
ama bu zorlu dönemin sonunda o hayallerini kurduğunuz harika gün gelir evet evet artık mezun olmuşsunuzdur. 6 senelik okulunuz bitmiş ve artık gerçekten doktorsunuzdur.. muhteşem değil mi? değil işte... şanslıysanız ilk tercihinize yerleşirsiniz dhy denen atamada. değilseniz devlet nereye atarsa belki şırnak belki diyarbakır şans işi. olsun be dersiniz en azından atandık yerimiz belli..başlarsınız göreve iki gün sonra başhekim gelir ve hop o da ne geçici görev selamun aleyküm demiş bile size..ama ev tutmuştum bu ilçeden diğeri daha uzak diyemeden imzalar atılır ve yeni hastanenize geçersiniz. toplum sağlığı merkezi veya acil serviste görev yapılır genelde. intörnlükte kimse size pratik bilgi vermediği için zorlanmanız kuvvetle muhtemeldir. maaş olarak 6civarı alırsınız. 6bin maaşı kalem kalem verdikleri için asıl maaşınız 3.5tir aslında. yani kalanı ekstradır. başakşehir çam sakurada bir dönem olduğu gibi 3.5 bine de insan hayatıyla uğraşabilirsiniz . döneri varsa hastanenizin şanslısınız 8e kadar varabilir maaş ama çoğu hastane battığı için o da zor sanırım. ha tus kazanamadıysanız geçici görev ,hastalar , verilen beyaz kodlar, gelen şikayetler ,pratisyenlik derken onunla da uğraşırsınız.
lan bi kazanayım tusu rahatım dersiniz dershaneler de bunu aşılar size verin parayı kazandıralım hayatınız kurtulsun... verirsiniz parayı çalışırsınız günde 6-7 saat kazanırsınız evet artık uzmanlığa geçiş yapmışsınızdır asistan doktorsunuzdur...herkes kazanayım mutlu olucam hayalleri kurarken mutlu olmaya zaman bulamadan ayda en az 10dan başlayan üst sınırı bulunmayan nöbetler gelir.bu nöbetlerse günde 3 saat uyursanı şanslı sayılırsınız. yaklaşık iki sene böyle devam eder.kafayı sıyırmazsanız çok şanslı sayabilirsiniz kendinizi çünkü altınıza çömez geldikçe rahatlamaya başlarsınız zira artık onlar zorlanmaya başlamıştır. uzmanlık eğitimi bitince zorunlu göreve başlarsınız maaşı pratisyen maaşından pek de farklı olmaz. bi de yan dal yapayım dersiniz binbir emek verip onu da kazanırsınız... yan dal sonrası tekrar zorunlu hizmet yaparsınız. yaşınız her sınavı ilkinde kazandığınızı hiç sınıfta kalmadığınızı her şeyin mükemmel gittiğini düşünürsek 35e dayanır. hayırlı olsun artık bir yandal uzmanısınızdır. bu kısımdan itibaren pek bilgim olmadığı için sonrasını bilemeyeceğim. ..
sonuç olarak bana sorarsanı tıp yazayım mı diye hayır yazmayın derim. siz bana tekrar tıp yazar mısın diye sorarsanız evet yazarım. samimi arkadaşlıklar hekim dayanışması ve benim karakterime uygun gelmeyen patrona yalakalık gibi muhabbetlere canınız istemediğini sürece girmezsiniz. kendi yağınızda kavrulursunuz halk sizi çok zengin sanırken. bu arada aldığınız her kuruş ananızın ak sütü gibi helaldir. bütün sağlık çalışanları için söylüyorum bunu. eksiği çok fazlası hiç yok bu maaşın. 48 saatte 40 saat insan hayatıyla uğraşmayan anlamaz bunu.
galiba dağınık yazdım ama içimden geldiği gibi planlamadan birinci sınıftan pratisyenliğime kadar olan zamanı gözümün önüne getirerek yazmaya çalıştım. sorusu olan bütün gençlere mesaj kutum açıktır.
devamını gör...
sevgilisini ezerek öldüren kadın
farkında mısınız bilmiyorum ama etrafımız manyak dolu. kendinize dikkat edin.
devamını gör...
karşıt görüş belirten iki tanıma da artı oy veren yazar
kişi görüşünü hakaret*, aşağılama ve üslupsel sıkıntılar olmadan istediği gibi açıklayabilmeli. yani karşısındaki şahısla uğraşmak değil de düşüncenin/görüşün irdelenerek mantıksal boyutu ele alınmalı, dayanak noktaları belirtilmeli. bu şekilde konuşan herkesi sever ve sayarım. karşıt olmuş, yan olmuş, bakmam çünkü fikirler karşıt görüşleri ile gelişirler.
amaç doğruya ulaşmak olmalı, kimin haklı olduğunu tespit edip egoyu tatmin etmek olmamalı. her tarafın haklı olduğu noktalarda olabilir, bu da yeni bir fikrin oluşmasını sağlar. gelişim bu şekilde sağlanabilir.
amaç doğruya ulaşmak olmalı, kimin haklı olduğunu tespit edip egoyu tatmin etmek olmamalı. her tarafın haklı olduğu noktalarda olabilir, bu da yeni bir fikrin oluşmasını sağlar. gelişim bu şekilde sağlanabilir.
devamını gör...
korkma ben varım
mükemmel bir murat menteş kitabıdır. mizah, polisiye, aksiyon, veciz sözler, felsefe... hepsi bu kapağın altındadır.
(bkz: müntekim gıcırbey)
(bkz: şebnem şibumi)
(bkz: hayati tehlike)
(bkz: müntekim gıcırbey)
(bkz: şebnem şibumi)
(bkz: hayati tehlike)
devamını gör...
boşanmış bir kadınla evlenmek
bir kızla tanışmıştım çok iyiydi birde 2 yaşında kız çocuğu vardı karaktersiz kocası kız hamileyken yurtdışına kaçmış sonrada boşanmışlar birbirimizi çok sevdik ama cahil ebeveynlerim bu evliliğe karşı çıktı bundan sana hayır gelmez,aklı hep ilk kocasında olur falan bir sürü iğrenç laflar yemin ediyorum tiksiniyorum insanlardan.
devamını gör...

