kendisini tanım altlarında gördüğüm yazarımız. ara sıra karşılaşıyorum. karşılaştığım zaman da okumadan geçmiyorum tabii. hoş, güzel tanımları bulunmaktadır. kalemine sağlık. iyi sözlükler efendim.
devamını gör...

türkan şoray, frida kahlo (çok satar sanki)*, audrey hepburn, kemal sunal, burhan altıntop, john lennon, the beatles, freddie mercury ilk aklıma gelenlerdir.
devamını gör...

(bkz: le yazar)
(bkz: le ecrivain)
devamını gör...

“sana dün bir tepeden baktım aziz istanbul!
görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
nice revnaklı şehirler görülür dünyada,
lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yada
sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.”

yahya kemal beyatlı şiiri.
devamını gör...

öncelikle merhaba, size komşunun tuhaf davranışlarından ziyade komşumla yaşadığım turşu ödüllü tuhaf bir olayı anlatmak istiyorum.
bundan üç yıl önce olması lazım, bir gün evde otururken kapıda bir kıpırdanma duydum ve sese çıktım. iri yarıca, gençten bir çocuk(ikimiz de öğrenciyiz o zamanlar) elinde eski bir kartla kapı açmaya çalışıyor. biraz seyrettim, baktım açamıyor yardımcı olayım ben açarım dedim, açtım da. keşke o an bunu başaramamış, tüm havamı söndürmüş olsaydım ama bilemezdim ki, nereden bileyim.
kapıyı açtık, sevimli sevimli teşekkür etti, rahatsız ettim kusura bakma dedi ve evine girdi. bu arada bu yaşananlar çalıştığım için hep akşam dokuz on saatlerinde yaşanıyor.
ertesi gün yine geldi, yine açtık kapıyı. ertesi gündü, bir gündü iki gündü derken iki haftayı aştı olay, rahatsız oluyorum ama kapıyı açtığımız kart bende duracak kadar da her iki taraf için benimsenen bir durum var ortada. alışınca da bi rahatlık aldı bizimkini. önceleri kız arkadaşını görmüyordum artık üç güne bir ikisini de karşımda görmeye başladım. biri kapımı çalıyor, diğeri ricada bulunuyor sonra onlar bir köşede kapıyı açmamı bekleyip ben eve girene kadar da sevimlilik yapıyordu. ( teşekkür ederiz, kusura bakma seni de rahatsız ediyoruz hep böyle, bir ihtiyacın olursa sakın çekinme sen de bize söyle. asabileşen gönlümü alma taktikleri)
bu arada bunu söylemeden geçemem artık bende de nasıl bir psikolojik rahatsızlık başladıysa "ya bu kez açamazsam" düşüncelerine kapılıp kendime yükleniyordum. her neyse... birkaç kez daha oflaya puflaya da olsa açtım kapıyı.( yok anlamıyor bir türlü ona ofladığımı, canını sıkıyorlar heralde cafede diyor. oğuz atay kadar anlaşılmamak nedir hissediyorum, ben de anlamıyor ne de olsa diye konuşmadan işimi yapıyorum)
bu sessizliğin beni "ben bu düzeni bozarım" evresine getirdiğinin farkında değil, anlamak da istemiyor olabilir bilmiyorum. tek bildiğim şey; artık rahat bir nefes almak istediğim.
bu karar kaçıncı güne tekabül ediyor pek bir önemi yok ama kırılma anı bu günden itibaren başlıyor. bir gün iş yerinde tüm mesaim boyunca "eve gideceksin ve o kapıyı mahalle yansa açmayacaksın sonra da hiç olmadığın kadar özgürsün" diyerek uzun zamandır arkasında durmadığım kendimin ellerinden tutmaya karar verdim. eve gidince en sevdiğim pijamalarımı giyip kapıyı açmayacağım anı beklemeye başladım. baş belası beni çok bekletmeden geldi, ufak ufak zile dokunuyor, aradaki ses boşluğunda ise evde miyim diye yokluyor. o zili çaldıkça ben en rahat olmam gereken kendi evimde kedi yürüyüşü yapıyorum. ağrıma gidiyor bu çaresiz halim. yine kendime kızıyorum "sen kendin başına bela ettin, şimdi kurtul!" neyse ben kendimle hesaplaşırken vazgeçip gitti sonunda. oh dedim oh, ya yeni bir kurban bulacak kendine ya da çilingire gidiyor. o kadar özgür o kadar çok huzurluydum ki gittiğinde, beni etkileyen ne varsa onlardan uzak durabilmenin değerini öpüp başıma koydum. tabi mutlu anlar çabuk biter benim için. aradan 20-25 dk ancak geçti, hem ev hem de iş arkadaşım olan melike'den bir mesaj geldi. "aşkım senin şu manyak var ya kapısını açtırıp duran seni sordu. evdedir çıkalı çok oldu dedim." şaşkın şaşkın ne kadar baktım mesaja bilmiyorum ama hemen üstünkörü bir plan yapıp işe koyuldum. bu aptal dostluğun nişanı olan kartla ufak bir not kıstırdım kapısına. "kusura bakma ama kabak tadı vermeye başladı bu yaptığın. kendine yeni bir uşak bul ya da çilingire gidebilirsin ama benim kapıma gelme bir daha"
hemen içeri girip pusuya yattım, sessizce yarım saat kadar bekledim. arkadaşıyla gelip kapıyı açtılar tabi notla kartı da aldılar eminim bundan.
aradan iki gün geçti ses seda çıkmadı hiç, kapı sesi de duymadım üçüncü gün kapımı çaldı açmadım. gece melike işten dönünce elinde orta boylarda bir kavanoza kurulmuş acı biber turşusuyla geldi. (yalnız turşu, biberine sarımsağına kullanılan sirkeye kadar organik. memleketten kapıp getirdiği, anne eli değdiği o kadar belli ki kavanozu bile evde yöresel rüzgarlar estirmeye yetiyor)

"kusura bakmasın ev arkadaşım memlekete giderken benim anahtarı da götürmüş dün gece geldi, artık anahtarım var sıkıntı yapmasın yani, turşuyu da şimdi getirebildim, kabul etsin rahatsız ettik o kadar" diye de tembihlemiş melike'yi. melike gülmekten yerde kıvranıyor ben iki gün daha bekleseydin bu kadar kendini hırpalamayacaktın diye hem gülüp hem yine kendime kızıyorum. aslında hala hatırladıkça gülüyorum kimdin, biz neydik... bu tuhaf komşum buralardaysa onu affettiğimi söylemek istiyorum.
devamını gör...

ali dimayev'in seslendirdiği, kafdağının ardına götüren şaheser;
buyrunuz

genel olarak milli marş diye bilinse de asıl itibari ile bir ağıttır. orjinal milli marşlarını buradan dinleyebilirsiniz.
(bkz: içkerya cumhuriyeti)
devamını gör...

(bkz: hiç gelmeyecek birini beklemek)
devamını gör...

maalesef onu da yaparlar, ve yine her zamanki gibi çıkıp, saçma sapan bir bahaneyle, vatanımızdı milletimizdi, iradeydi, onlardı, böyle bir durumda öyle yapmak olmazdı... diye kendi kendilerine, hem sorarlar, hem karar verirler, haksızca, saçma, ve yine bunların mal sürüleri alkışlar... tipik klasik akp filmi bu...

şu an görünürde yiğitliğe nane sürdürmüyorlar ama, sandıktan sürekli bahsettiklerine göre, seçimi kazanacaklarını düşünüyor gibi görünüyorlar, tabi bu kasıtlı verilmiş bir görüntü de olabilir..

ben şahsen, yine öyle süslü laflarla rt nin bize okuması suretiyle, milli iradeydi, yerliydi, öyleydi böyleydi diyerek, osmanlıca kelimelerle, seçimi kaldırdık seçim filan yok demiycekler de, onun lacivertini anlatıcaklar gibi geliyor...

bunlar bu çeşmelerin başını bırakmaz...
alışmışlar, bırakamıyorlar,
para bağımlısı olmuşlar...
işimiz çok zor...

ha bırakmazlarsa, ortalık da karışır yani orası da ayrı, artık herkesin canına da yettiler bu da bir gerçek, konfor alanımız filan kalmadı, kendi evimin balkonunda otururken bile, yoldan geçen bekçi sürüsü bize palazlanarak bakabiliyor..
varlıklarını, baskılarını bu kadar hissettirmeleri, artık boğdu milleti, bir yerde patlıycak bu insanlar, inşallah iş oralara gelmez ama, kimse de normal bir mağlubiyet, insani ve yasal bir hareket de beklemiyor bunlardan maaaalesef....
devamını gör...

olabilecek en kötü felaket senaryosunda metastatik bir kanserle boğuşuyorum, onun da en az 6-7 yılı vardır diye umuyorum. böyle bir ihtimal varsa elimden geldiği kadar geciktireceğim.

hayatının 24 yılının neredeyse çocukluğundan 21. yılını bitirdiği zamana kadar olan sürecini intihara meyilli geçirmiş biriyim. yaşamaktan aldığım hazzın en yüksek olduğu zamanda bile kendi ölümümü olabilecek en sessiz sedasız yolla nasıl yapabilirim diye planlıyordum. sonra bir şeyler değişti. aydınlanma denebilir mi bilmem. ama ben bu polar kutupların, ölüme olan dayanılmaz istekle yaşama sıkıca sarılmanın bir ucundan diğerine keskin bir geçiş yaptım.

yaşamayı bir gün bile fazla yapmanın beni öldüren asıl şey olduğunu düşünürken, hayata sımsıkı tutunan, 1 saat fazla yaşamak için tüm sınırlarını zorlayacak birine dönüştüm. önce kafamı değiştirdim, sonra hayatımı. spor, dengeli beslenme, sigarayı ve alkolü bırakma... standart sağlıklı yaşam için yapılabilecek her şeyi imkanlar doğrultusunda yaptım, yapıyorum. tam böyle bir anda ilk cümlelerde yazanları öğreniyorum.

bir ihtimalin hayatımı karartmasına izin veremem. kurumsal hayatın iğrençlikleri beni zerre kadar üzemez. bir canım var en değerlim, onu da benden alamazlar. bir canım oldukça hala her şey mümkün demektir. her şeyi elimden gelenin en iyisiyle yapayım, ben yaparım da olmazsa zaten olmayacak bir şeydir. bu kadar basit.
devamını gör...

(bkz: sen ne diyorsun lan deyişik)
devamını gör...

eğer oral aftlarınız sık tekrarlıyorsa mutlaka dahiliye anabilim dalına gitmenizi tavsiye ediyorum.
behçet hastalığı ve crohn hastalığı erken tanısı için önemli bir lezyondur.
hatta genital bölgenizde herhangi bir zamanda çıkmış ve iz kalacak şekilde düzelmiş ise behçet için çok spesifiktir.
(bkz: behçet hastalığı)(bkz: crohn hastalığı)
erken tanı hayat kurtarır efenim.
devamını gör...

gerçekleşmeden önce, üniversite harici alanlara yönelecek insanlara yönelik olarak halihazırdaki eğitim ve istihdam koşullarının düzeltilmesi ve geliştirilmesi gereken taleptir.
devamını gör...

kimse özür dilemek zorunda değil, kimseyi ilgilendirmez.
devamını gör...

işte ben o insanım. manevi hislerin maddiyata dayandığı hiçbir kutlamayı istemiyorum. beni anacığım doğurmuş şükür hayatta sıcacık bir sarılması bana dünyayı verecektir. başka şey istemem.
devamını gör...

türk şiirinde bu kadar az kullanılmış bir nazım şeklini yazmaya değer mi diye düşündüm. sonra da, hadi kimseye eziyet olmasın, yazayım, aradan çıksın dedim.
önce, terza rima italyan edebiyatı'na özgü bir nazım şeklidir ama, bizde italyanca hiçbir zaman moda olmadığından, bu nazım şekli, italyanlardan fransızlara ve dahi diğer avrupa milletlerine yayıldıktan sonra, biz şimdi nasıl ingilizceciysek, geçmişte de fransızcacı olduğumuzdan, özellikle servet-i fünun (bkz: edebiyat-ı cedide) döneminde sanatçılarımız gerçek birer fransız edebiyatı hayranı olduklarından, bu nazım şeklini oradan görüp şiirimize kazandırmışlardır diye başlayalım. (tekrar okuyunca bir yanlış gördüm onu düzelteyim dedim, bir baktım! aman tengrim! yuh be! bir paragraflık cümle. siz siz olun böyle bir paragraflık cümleler kurmayın :))

şiirimize kazandıran da servet-i fünuncuların en baş, birinci, süper star sanatçısı tevfik fikret'tir tabii ki.

tevfik fikret, tek bir şiir olarak-->'şehrâyîn' (1899) denemiş, sonra da kendisiyle ilgilenmemiştir. zira, kendi şiir tarzına en uygun şiir nazım şekli, yani (bkz: serbest müstezat) kendisine yetip artmaktadır.

bu nazım şekli daha sonra da öyle aman aman kullanılan bir nazım şekli değildir. zaten serbest müstezattan sonra, şairlerin nazım şekli konusunda önü açılmış, daha sonraki yıllarda nazım şekli denen kısıtlamalar zincirinin zincirlerini kırarak özgürlüklere yelken açmışlardır.

bunca ön açıklamayı yaptıktan sonra, terza rimanın ne menem bir nazım şekli olduğuna şöyle bir bakalım:

1. üç dizelik bentlerle kurulur ve bent sayısı belirsizdir. kafanıza göre uzatabildiğiniz kadar uzatabilirsiniz.
2. dize kümelenişi ve kafiye düzeni; aba bcb cçc çdç ded efe..... diye gider. ki biz bu şekilde kafiyelenişi şahane bir şekilde adlandırmış ve bu tür kafiyelenişe örüşük kafiye (/uyak) demişizdir.
ve son dize çok ama çok önemlidir. bu son dizenin çok güçlü kuvvetli olmasına acayip dikkat edilmelidir. sırf bu son dize yüzünden yıllarca şiirini bitirmek için bekleyen şairler vardır.
3. bu nazım şeklinin en büyük önemi, çağdaşlarını ve dahi kendisinden sora gelen dünya sanatçılarını derinden etkileyen dante'nin, o ünlü, o eşsiz, o uhrevi 'ilahi komedya'sını bu nazım şekliyle yazmış olmasıdır. terza rima, dante'den ve ilahi komedya'dan sonra yaygınlık kazanmıştır.

ekleme: tekrar okuyunca önemli bir eksiklik olduğunu gördüm. örnek yoktu. cevdet kudret hocanın yaptığı ilahi komedya çevirisinden birkaç bent iş görür diyerek ahan da buraya iliştiriyorum:

hayat yolu ortasında kendimi
karanlık bir orman içinde buldum.
anladım yolumu kaybettiğimi.

aklıma geldikçe hâlâ korktuğum
bir yabani, haşin, büyük ormanı
anlatırken bile ürperiyorum.

ölümden daha korkunç buldum onu,
ama başka iyi şeyler de vardı,
söyleyim onların ne olduğunu.

..............................................

umarım bu dert dolu dünyayı sizin için bir nebze aydınlatabilmiş ve çok da gerekli olmayan bu bilgi ile kafalarınızı gereksiz yere doldurmamışımdır. en derin sevgi ve selamlarımla.
devamını gör...

katıldığım %7'dir. bırakın izlemeyi, uygulamayı kurmamışımdır bile. boş beleş insanların boş beleş video çektiği uygulamadır kendisi.
devamını gör...

çok kaybettim , yazmak istedim.
1) pazar araştırmasını iyi yapın, kesinlikle bilmediğiniz çok şey var.
2) ürün alımı yaptığınızda aslında o ürünü daha ucuza alabilceğinizi bilin. o en ucuzu değildi.
3)lütfen söze dayalı, sözleşmesiz iş yapmayın.herkes vazgeçer.
4)personelle samimi olmayın sert ve kuralcı olun.maaşını gününde yatırın. kesinlikle az personelle çalışın.
5)yapabildiğinin en iyisini yapma, bu en doğrusu olmayabilir. normal standartları ilgi çekici yapmaya çalış. düşük maliyet çok önemli.
6)matematiğe inan, elektrik tüketimine kadar hesapla.
7)mobilya, ekipman v.s ömürlük alma ekonomik olsun.çok cimri ol her konuda.
8)her gün yarım saat kağıt kalem elinde yapacağın işleri analiz et, yeterince zeki değilsin çok kafa yorman gerekir.
9)işe ilk sen git, en son sen çık.
10)eşine işle ilgili sorunları anlatma
11)kimsenin yanında sarhoş olmayın, özellikle iş çevrenizden birileri varsa. bir kadeh için ikinciyi ağzınıza sürmeyin.

bu sayede en az zararla batabilirsiniz.üzgünüm burası türkiye.burda çalışana ekmek yok.
devamını gör...

hedef ben miyim tayfun? ben bi deneme tahtası mıyım?
devamını gör...

atatürk ve silah arkadaşlarının yer aldığı, milli mücadele ve türkiye'nin çağdaş yüzünü simgeleyen heykel, halkın maddi yardımlarıyla tunç ve betondan yapılarak 1928 yılında bugünkü yerine yerleştirilmiş.
devamını gör...

ya buraya birisi de yogaya yönelik bir içerik koymamış. kınıyorum hepinizi. güne yoga ile başlayan hiç mi yazar yok?*

vallahi buraya günaydın yazıp millete pozitif bir enerji vermektense yoga içeren bir tanım girin daha çok faydanız olur. her şeyi de ben mi söyleyeceğim?
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim