iskoç rock grubu travis'e ait 2016 tarihli 'everything at once' albümünde yer alan nispeten depresif bir şarkıdır. francis healy ve josephine oniyama burada harika bir performans sergilemiştir.
aynı zamanda 2006 yapımı amerikan müzikal filminin de adıdır.
devamını gör...

standardizasyon, seri üretim ve taylorizmi temel alan üretim yaklaşımı. bunlara ek olarak sosyal bir misyonu da vardır. işçilerin kendi ürettikleri ürünleri satın alabilecek kadar kazanmasını amaçlar. henry ford, fabrikasında çalışan bir işçinin ford t alabilecek kadar kazanmasını hedeflemiştir.

marksist düşünürler bu sosyal misyonu "ağza bir parmak bal çalma" olduğu gerekçesiyle eleştirirler. bu düşünürlere göre işçilerin kendi ürettikleri ürünleri alabilmesi onları konformizme itmekte ve bir proletarya devrimi olmasını engellemektedir. böylece patron hep patron, işçi de hep işçi olarak kalacaktır.
devamını gör...

lise yıllarından kalan tüpün içinde sakladığım kendi kanım.
devamını gör...

böyle şeyler için ne gerekir halk bilinci türk halkında ne yok sadece bu değil herhangi başka bir bilinç de yok.
devamını gör...

ya seve seve ya... sisteminin genel adı.
devamını gör...

1. monarşilerde şehzadeler bir hata işlediklerinde onların yerine dayak yiyen erkek çocuğu.
2. herkesin azarladığı ve hıncını aldığı, sürekli suçlu bulunan ve tüm bunlar karşısında 'gıkının çıkmadığı' kimse.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

arkadaşlarım hakkındaki fikirleri, her zaman en iyi olduğu konudur, ne kadar ilk başlarda itiraz etsem de anneler bu konuda hep haklıdır.
devamını gör...

zaman. günler 30 saate çıksın.
devamını gör...

sevmiyordur o, başka açıklaması olamaz. insan sevdiği zaman çarpmasın diye masanın altına eli uzatmasından bile gösterir sevdiğini. seviyorsan göstermeden duramazsın kardeşim!

sonra yok efendim ben yengeç burcuyum, gösteremiyorum, ay ben şu burcuyum belli edemiyorum falan filan... sedat peker gibi "laaannn bıraaakk!" diyesim geliyor.
devamını gör...

vara ki kadıköy?

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bi anda 38 tane tanımımı beğenen yazar delikanlısı.
devamını gör...

2012 senesinde, bir arkadaşımın halası ankara onkoloji hastanesinde tedavi görüyordu. birlikte hastaneye gittik. o halasının yanına çıktı ben de bahçede takılıyordum. keşke arkadaşımla hastaneye gitmeseydim ya da onunla yukarı çıksaydım şeklinde düşündürten cümleleri, 30-35 yaşları arası bir adamdan duydum. adam, telefonla, dayısı olduğunu sonradan öğrendiğim kişiyle sessizce konuşuyordu. bir anda gözlerinden yaşlar boşalarak “ dayı allah rızası için yardım et, çocuk ölüyor” dedi. sesinde, bu çaresizlik denen meret sonuna kadar vardı. dayısında belki de yardım edecek güç vardı. belki de daha önce de gitti kapısına ama son çare mi diyelim yoksa çaresizlik mi diyelim tekrardan ona yalvarmak zorunda kalıyordu. ben resmen koşar adım kaçtım ordan. elimden bir şey de gelmiyordu. o konuşmalara o kadar şahit olmak bile yetmişti çaresizliği anlamama.

daha kötüsü de günler geçiyor ama çaresizlik kavramına hiç mi hiç karşı koyan bir şey olmuyor. son zamanlarda ismini daha çok duyduğumuz, sma denen illet.

bir babasın, anasın. çalışıyorsun, vergi veriyorsun, sağlık için sigortanı ödüyorsun. sen tüm tedbirlerini almışken ve çalıştığın devlet çocuğunu kanunlarla ekstra güvence altına almışken, çocuğun sma oluyor. güvendiğin ve katkı sağladığın bu çark, bu derdine derman olmuyor.

bu hastalığın bir çözümü olmasa, başımızı öne eğip takdiri ilahi kelimesini kullanıp hep birlikte üzülelim. ama çözüm var ve birileri parayı bastırıp, ilaçları getirtip çocuğunu yaşatırken, kimilerinin de gözlerinin önünde, parasızlıktan göz göre göre ölüyor. sıra, bütün insanları da geçip “ bütün çocuklar eşittir, bazıları daha eşittir” e kadar mı düştü?

hem çare var hem de çaresizlik. bu sanki çaresizlikten daha kötü.
devamını gör...

bir nathaniel hawthorne öyküsüdür.

büyüleyici bir roman olan kızıl harf ile tanıdığımız ve alegorik ve sembolik masalların usta yazarı olan nathaniel hawthorne’un en sevdiğim öyküsüdür.

öyküyle ilgili yazacaklarımdan önce hawthorne ile ilgili söylemek istediğim bir iki cümle var. hawthorne’un büyük dedesi bir yargıçtı ve ününü cadı olmakla suçlanan kadınlara verdiği cezalarla tanınırdı. hawthorne ailesinin zamanla çöküş yaşamasının bu günahın bir bedeli olduğunu düşünmüş ve her fırsatta bu konuda af dilemiştir.

gelelim öykümüze; çocukken bir arkadaşımız vardı, çok ilginç bir çocuktu. bir gün saklambaç oynarken öyle bir saklandı ki kimse onu bulamadı. sanırım saklandıkça ve bulunamadıkça bundan aldığı keyif arttıkça arttı ve ortaya çıkmamaya karar verdi. biz bir süre sonra onu aramaktan vaz geçip başka bir oyuna geçmiş olsak da o saklanmaya devam etmekten kendini alamadı. o kadar ileri götürdü ki bu durumu akşam ezanı okunup herkes eve gittiğinde o hala saklanmaktaydı. ailesi gece vakti mahalleyi ayağa kaldırana kadar da ortaya çıkmadı. sanırım onun için, o gün saklanmak oyunun bir parçası olmaktan çıkmış ve bir amaç haline gelmişti. uzadıkça süre, neden saklandığını bile unutup sadece saklanmaya odaklanmıştı. ve başkalarının saçmalık olarak görebileceği şey onun takıntılı gerçekliği haline gelmişti.

wakefield da böyle bir öykü. bir gün evinden çıkıp geceyi tek başına geçirmeye karar veren kahramanımızın hikayesi 20 yıllık bir kayboluşa dönüşür. evinin tam karşısında bir ev tutup eşini izleyen kahramanımız, eşinin onun yokluğunu nasıl karşılayacağını gözlemlemek ister. onun kaybolması eşini nasıl da yerle bir edecektir. ama bu kaybolma oyunu yirmi yıl boyunca sürer ve bir süre sonra anlamını yitirmeye başlar herkes için, sadece kahramanımız için önem taşımaktadır artık. oyun ancak kahramanımız 20 yıl sonra evinin kapısını açınca son bulur.

elma dersem çık armut dersem çıkma sözündeki armut nihai bir amacın vücut bulmuş hali olur.
devamını gör...

annesi yanında olmayanlar adına üzgünüm. bi tarafım buruk bi bayram sevinci gibi bugün benim için. çok şükür annem hayatta. onun manevi desteği olmasa napardım bilmiyorum. canım arkadaşım, annem. birlikte zibilyon tane sorun üstesinden geldik. iyi ki var...

ve canım bebeklerim...

onlara ilk doğdukları an bir söz vermiştim. ikisine de aynı sözü verdim:

“sana sorunlarla karşılaşmayacağının garantisini veremem, fakat karşılaştığında çözmek için hep yanında olacağımın garantisini verebilirim.”
devamını gör...

2014'te whatsapp facebook inc.'e satılınca whatsapp'in kurucusu brian acton, 2017'de facebook bünyesinden ayrılıp kâr amacı gütmeyen bir app piyasaya süreceğini söyler. 1 sene sonra da sıfırdan bir app geliştirmek yerine hali hazırda olan bir app için 50 milyon dolar yatırım yapar. daha sonra whatsapp gizlilik ihlali ile gündeme gelir ve elon musk gibi insanlar bu app'i önerirler. bahsedilen app, başlıktan da anlayacağınız üzere signal.
abd senatörleri falan hep signal kullanıyor. torbacılar da. fetöcüler de. bilemedim şimdi.
devamını gör...

güzel numaraydı evlat ama bizi kandıramazsın. o çorapların içinde çip olduğunu herkes biliyor.*
devamını gör...

- ellerin ne güzel. tutayım mı?

ya abi erkeğe de ellerin güzel diye yürünür mü bilemedim ama evet hoşuma giden bir iltifattı.
devamını gör...

bakın arkadaşlar. profil olarak sekiz dokuz gibi uykusu gelen ve ses kaydı almaktan deli çekinen bir insan olarak her perşembe oturup bu programı dinliyor ve ses kaydı attıysam bilin ki bu programda şirinleri görüyorsunuz. #925798 da size direktifler verilmiş artık bunları uygulamak boynunuzun borcu. sırf ismi uzun yazarın hatrına yollanılır ki program çok güzel. o kadar güzel ki geçtiğimiz bölüm neredeyse bütün sözlük ses kaydıyla yığılma yarattı. samimi söylüyorum bir kendi programını dinliyorum. ayrıca orkide sevin tamam mı ben yine şarkıyı orkide severlere yollayacağım çünkü. orkide sevmeyi şart koşuyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

birleşmiş milletler tarafından dünya kadınlar günü olarak tanımlarmış olan gündür. esasında kadın hakları hareketinde öncü bir hareket olarak da tanımlanmakta.


günümüzde bazı ülkelerde önemsenip resmi tatil olarak ilan edilmiş olsa da pek çok ülkede görmezden gelinmekte ya da yalandan adı anılmakta.

ülkemizde de kadınlar günü hatırlanmasına rağmen sözde kaldığını düşündürmekte. günümüzde kadının sosyal hayatta ve ekonomik hayatta rolü daha fazla olmasına rağmen; şiddet, öldürülme, iş hayatında ezilme, sosyal hayatında belli şekilde sınıflandırılmaya devam etmekte ne yazık ki.

kadın iş yerinde güçlüyse terfi alması daha zordur. aldığı terfi bile sorgulanır. erkeklerin zeka ve emekle geldiği konumlara kadınların aynı şekilde gelmesi sanki imkansızmış gibi.

sosyal hayatta ev işi yapmak ya da çocuk bakmak sadece kadın görevi gibiymiş gibi bir algı olması da acıdır. evi tek başına kurmadığı gibi çocuğu da tek başına yapmamıştır.

kadına gerçek anlamda bir değer verildiğinde belki daha medeni daha gelişmiş bir dünya olacaktır.

kadını tek bir güne sığdırmakta sınıflandırmanın bir çeşidi. sanki hediye alınması kutlanması gereken bir günmüş gibi olan algının yıkılması da gerek.

son olarak, aşağıdaki görsel tüm kadınlara gelsin. herkese ve her şeye rağmen güçlü olan kadınlara.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim