okuduğun kitaptan bir alıntı bırak
(....)bazen metrolarda gizlice kulak kabartıyorum. veya gazoz makinelerinin basindayken kulak kabartıyorum ve biliyor musun?"
"neyi?"
"insanlar hiçbir şeyden bahsetmiyorlar"
" ah, bir şeylerden bahsediyorlardır mutlaka!"
" hayır, hiçbir şeyden bahsetmiyorlar. genellikle bir sürü araba ve giysi markası ya da yüzme havuzu firması sayıp, ne güzel diyorlar! ama hepsi aynı şeyleri söylüyor ve kimse kimseden farklı bir şey söylemiyor. kafelerde de genellikle espri makineleri çalıştırılıyor ve genellikle aynı espriler yapılıyor veya müzik duvarının ışıkları yakıliyor ve bütün o renkli desenler inip çıkıyor, ama bunlar sadece reno ve tamamen soyut. müzeler de... müzeye gittin mi hiç? tamamen soyut. artık sadece bu var.(...)"
"neyi?"
"insanlar hiçbir şeyden bahsetmiyorlar"
" ah, bir şeylerden bahsediyorlardır mutlaka!"
" hayır, hiçbir şeyden bahsetmiyorlar. genellikle bir sürü araba ve giysi markası ya da yüzme havuzu firması sayıp, ne güzel diyorlar! ama hepsi aynı şeyleri söylüyor ve kimse kimseden farklı bir şey söylemiyor. kafelerde de genellikle espri makineleri çalıştırılıyor ve genellikle aynı espriler yapılıyor veya müzik duvarının ışıkları yakıliyor ve bütün o renkli desenler inip çıkıyor, ama bunlar sadece reno ve tamamen soyut. müzeler de... müzeye gittin mi hiç? tamamen soyut. artık sadece bu var.(...)"
devamını gör...
z kuşağı
hepsini çok sevdiğim, genel itibarıyla biz 30'lu yaşlı dayılarından kat be kat zeki gencecik çocuklardır.
çok umutluyum hepsinden. sözlüklerden pek çoğuyla sağlıklı, nitelikli ilişkikerim var.
bizim kuşağımızdan ve bir çok kuşaktan saygılı gençler.
lakin onları bu kadar çok seviyor olmam eleştirmeyecek olmam anlamına gelmiyor.
neden şu sanal alemi bırakıp gerçek hayata karışmaktan bu kadar korkuyorsunuz?
ve neden bu zekanız ve ilericiliğinizin yanında bu denli tembelsiniz?
çok umutluyum hepsinden. sözlüklerden pek çoğuyla sağlıklı, nitelikli ilişkikerim var.
bizim kuşağımızdan ve bir çok kuşaktan saygılı gençler.
lakin onları bu kadar çok seviyor olmam eleştirmeyecek olmam anlamına gelmiyor.
neden şu sanal alemi bırakıp gerçek hayata karışmaktan bu kadar korkuyorsunuz?
ve neden bu zekanız ve ilericiliğinizin yanında bu denli tembelsiniz?
devamını gör...
geceye acı ama gerçek bir cümle bırak
"insanlar asla söyledikleri kadar meşgul değillerdir. insanların öncelikleri vardır ve bazen sıra sana gelmez."
(bkz: paul auster)
(bkz: paul auster)
devamını gör...
görgüsüzlüğün normal sanılması
görgüsüz insanların kendilerini çok kültürlü görmeleri sonucu oluşan durum.her yerde o leş ağzınızı ayırıp salyalarınızı saçarak nerde ve nasıl olduğuna bakmadan küfür ediyorsunuz zaten.burada neden?bi bitmediniz gitti be kardeşim!
devamını gör...
kazandığı parayı harcayacak vakit bulamayan insanlar
daha fazlasını kazanma derdindedirler. yetinmek sadece biz fakirlere ait olan bir kavramdır.
devamını gör...
bir yazar ya da şair neden yazma ihtiyacı duyar sorunsalı
cânım sait faik abasıyanık'ın çoktan çözümlemiş olduğu sorunsal.
“söz vermiştim kendi kendime: yazı bile yazmayacaktım. yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. hırs, hiddet neme gerekti? yapamadım. koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. oturdum. adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. kalemi yonttum. yonttuktan sonra tuttum öptüm. yazmasam deli olacaktım.”
(sait faik, son kuşlar, s. 51, varlık yayınları, 1956, istanbul)
“söz vermiştim kendi kendime: yazı bile yazmayacaktım. yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. hırs, hiddet neme gerekti? yapamadım. koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. oturdum. adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. kalemi yonttum. yonttuktan sonra tuttum öptüm. yazmasam deli olacaktım.”
(sait faik, son kuşlar, s. 51, varlık yayınları, 1956, istanbul)
devamını gör...
dünya varmış denilesi anlar
uzun süre burnunuzun kaşınması ve hapşırmaya çalışmanızdan sonra hapşırdığınızda gelen rahatlama hissi.
bir de hıçkırığın geçmesi.bu biraz imkansız sanki ama .
bir de hıçkırığın geçmesi.bu biraz imkansız sanki ama .
devamını gör...
insanı en sakin anında bile sinir eden şeyler
üç kişinin aynı anda konusması
devamını gör...
konuşurken sık sık ııı diyen insan
çok fazla dil bilen biri olabilir, kelimeler birbirine karışıyordur.tercümanlarda yaygın görülür.
devamını gör...
boşluksuz uzun mahlaslar
(bkz: agzindakikanisilipistesimdikizandovuscu) baş örnektir bence.
devamını gör...
çikolataya en çok yakışan şey
kesinlikle çam fıstığıdır.
üstüne tanımam.
üstüne tanımam.
devamını gör...
kitaplıktaki en kıymetli kitap
mesut olmak sanatı isimli, 1957 basımı kitaptır.
aklımdaki birkaç kitabı almak için gittiğim sahafta, kasanın hemen yanındaki rafta diğer kitaplardan biraz uzakta duruyordu. boyutu normalden çok küçük, incecik bir cep kitabı işte. yaşını belli eden solgun kırmızısı, kapağındaki kırışıklıklar öyle hoştu ki beni kendine çekti.
eve gittiğimde fark ettim ki içine küçük notlar alınmış, bazı cümlelerin titrek ellerle altı çizilmiş. hemen okumaya başladım. ama kitaba duyduğum meraktan ziyade benden önceki okurunu tanımak istiyordum.
kitabın ona umut vermesini istiyordu. birçok pişmanlığı vardı ama en belirgin olanı zamanında çocuklarına karşı tutumuydu. bir de mutluluğun yeterince hakkını veremediği için üzülüyordu. kitabın sonlarına doğru bu fikre daha da tutunduğunu görmek mümkün. "mutlu olmak meğer ne kolaymış, kendimden esirgemişim." dediğine eminim.
kim bilir nasıl bir yaşamı olmuştu? özür dileme fırsatı olmuş muydu? dilerim olmuştur.
aklımdaki birkaç kitabı almak için gittiğim sahafta, kasanın hemen yanındaki rafta diğer kitaplardan biraz uzakta duruyordu. boyutu normalden çok küçük, incecik bir cep kitabı işte. yaşını belli eden solgun kırmızısı, kapağındaki kırışıklıklar öyle hoştu ki beni kendine çekti.
eve gittiğimde fark ettim ki içine küçük notlar alınmış, bazı cümlelerin titrek ellerle altı çizilmiş. hemen okumaya başladım. ama kitaba duyduğum meraktan ziyade benden önceki okurunu tanımak istiyordum.
kitabın ona umut vermesini istiyordu. birçok pişmanlığı vardı ama en belirgin olanı zamanında çocuklarına karşı tutumuydu. bir de mutluluğun yeterince hakkını veremediği için üzülüyordu. kitabın sonlarına doğru bu fikre daha da tutunduğunu görmek mümkün. "mutlu olmak meğer ne kolaymış, kendimden esirgemişim." dediğine eminim.
kim bilir nasıl bir yaşamı olmuştu? özür dileme fırsatı olmuş muydu? dilerim olmuştur.
devamını gör...
herkesin sevdiği sizin sevmediğiniz şey
survivor.
devamını gör...
insana kendini zengin hissettiren şeyler
bir öğrenci olarak taksiye bindiğimde hissettiğim durumdur...
devamını gör...
sözlük radyosu
tasarımı, şıklığı, alt yapı düzenlemesi ile olmuş radyodur. emeği geçen herkese çok teşekkürler.
yayıncılarımız desen birbirinden muhteşem, o zaman ne duruyoruz?
dans!
yayıncılarımız desen birbirinden muhteşem, o zaman ne duruyoruz?
dans!
devamını gör...
cırcır böceği
çekirgenin biraz tombul ve siyah hali görünümünde olan böcek. gündüz vakti, kazmış oldukları çukurlarda, tek başına gizlenirler. gece ise sessizlikten faydalanıp öterler. bu böceklere, ilkbahardan başlayıp haziranın sonuna kadar rastlamak mümkündür.
devamını gör...
dostoyevski'den alıntılar
"etrafınıza şöyle bir göz gezdiriniz! gerçek hayat denilen şeyin ne olduğunu, nerede olduğunu bilmiyoruz bile! kitaplarımızı, hayallerimizi elimizden alsalar, öylece ortada kalakalacağız."
"ne kadar çok anladıysam, o kadar derinlere battım, sıkıştım kaldım."
-yeraltından notlar-
"böylesine güzel bir gökyüzünün altında,
bu kadar kötü insan nasıl yaşayabiliyor?"
-beyaz geceler-
"ne kadar çok anladıysam, o kadar derinlere battım, sıkıştım kaldım."
-yeraltından notlar-
"böylesine güzel bir gökyüzünün altında,
bu kadar kötü insan nasıl yaşayabiliyor?"
-beyaz geceler-
devamını gör...


