akp'ye hiç oy vermemiş insan
kendimle gurur duyduğum tek mesele... ömrüm boyunca vermedim ve vermeyeceğim.
devamını gör...
ilkokuldan akılda kalanlar
geç kalanlar derse girmeden önce bahçeden çöp toplardı.
sınıftaki erkeklerden tiksinirdik eşyalarımız bile değse ağlar kavga çıkarırdık.
sınıftaki erkeklerden tiksinirdik eşyalarımız bile değse ağlar kavga çıkarırdık.
devamını gör...
diyanet'in 100 milyon liraya saray yaptırması
bu işlerin din ile allahla falan alakası yok deyince de dinsiz diyolar insanlara .
devamını gör...
yayladağ lokumu
güzel ve öğretici tanımları olan şirin yazarımız.
kalemine zevâl gelmesin...
kalemine zevâl gelmesin...
devamını gör...
akhilleus'un şarkısı
üçüncü göz her daim iyidir. daha tarafsızdır. daha yalın anlatır. daha farklı yönleri görür. sevse de hayran olsa da onu bunu bırakın at gözlüğü taksada, kahraman dediğiniz karakterin etrafından dönen tüm dönme dolaplara daha net ve temiz odaklanır. hal böyle olunca da hikâye onların gözünden bambaşka şekilde anlatılır. daha insanidir. kutsiyet masallarından ziyade sevgi ve hayranlığın biçimlendirdiği gözlemler bütünü çıkar karşınıza. hah işte patraklos dediğiniz karakterin durduğu yer böyle bir yer. o yüzden de bambaşka bir anlatı ve bambaşka bir bakış açısıyla okuyorsunuz bu mitolojik hikâyeyi. netice de savaş arkadaş bu. yıkım bir şekilde. ölüm, açlık, sefalet, tutsaklık barındırıyor! her ne kadar kılıçlar, mızraklar meydanlarda parıldasa da üzerine öyküler, şarkılar yazılsa da lanetli bir şey. işte bu laneti kahramanların durduğu yerden görmeniz zor. görseniz bile daha gölgeli. olaya patraklos'un baktığı yerden baktığınızda tüm bunları daha net görüyorsunuz.
mitolojik hikayeler anlatmak ve onları okumak her daim keyiflidir. hele anlatıcı özgün bir bakış açısına sahipse ve farklı bir yol geliştirmişse tadından yenmiyor. tabi evernevergreen'in altını çizdiği akıcılık da cabası. o yüzden okunası bir kitaptır. homeros'a saygımız sonsuz olsa da hikâyeyi birde bu şekilde okumanız size bir şey kaybettirmez. homer abi alınmasın ama ben bu tarz anlatımları daha çok seviyorum *
mitolojik hikayeler anlatmak ve onları okumak her daim keyiflidir. hele anlatıcı özgün bir bakış açısına sahipse ve farklı bir yol geliştirmişse tadından yenmiyor. tabi evernevergreen'in altını çizdiği akıcılık da cabası. o yüzden okunası bir kitaptır. homeros'a saygımız sonsuz olsa da hikâyeyi birde bu şekilde okumanız size bir şey kaybettirmez. homer abi alınmasın ama ben bu tarz anlatımları daha çok seviyorum *
devamını gör...
anonim kalmanın önemi
tanıdıklar tarafından dalga konusu olmamak için yapmam gerekendir.
kendimle ilgili ipucu içeren tanımlar girince ensemden biri tutup"aha şimdi yakaladım seni zibidi"dicekmiş gibi hissediyorum.
kendimle ilgili ipucu içeren tanımlar girince ensemden biri tutup"aha şimdi yakaladım seni zibidi"dicekmiş gibi hissediyorum.
devamını gör...
spontane radyo yayını
rob bunu okumayacak yanakları kızarıp ama kendi başlığıma bkz verme rezilliğini göze almak pahasına başlıktaki arkadaşlara amme hizmeti; arkadaşlar biraz da robnaja'nın kahkahası'nı övelim mi?
devamını gör...
sanal kimlik
öncelikle sanal kimliğin tanımı ile başlayalım:
sanal kimlik, yaşanılan değil yaşanılması hayal edilen kimliktir. ayrıca baudrillard sanal kimliği "var olan benlik değil olumlu bilgilerin aktarıldığı kimlik" olarak tanımlamıştır.
benim bahsedeceğim konu ise sanal kimliklerin tehlikeleri ve anonim platformlar(kafa sözlük gibi) üzerinde sanal kimliklerin sahiplerinin üzerinde oluşturduğu tehlikeler.
hepimiz zaman zaman facebook, instagram gibi sosyal ağlarda "-mış gibi" davranan insanlar görüyoruz. çok eğleniyormuş gibi davranan, çok duyarlı gibi davranan, çok duygusal gibi davranan diye uzar gider bu liste. genelde şahısları tanıdığımız için bu tip şeyler var olan ve bilinen kimlik üzerine küçük dokunuşlar olarak kalıyor.
anonim platrfomlarda ise durum tamamen farklı. bir avatar ve isim seçmeyle başlayan süreç tamamen yeni bir kimlik yaratma üzerine kurulu. bu yüzden kimsenin de bizi tanımadığı bir ortam düşünürsek tamamen sıfırdan bir kimlik oluşturmak neredeyse mümkün. bu noktadan sonra genelde hayal edilen ya da var olan ama parlatılmış/ekleme yapılmış kimlikler/özellikler meydana çıkıyor.
kimi zaman bir troll, kimi zaman bir şair, kimi zaman bir bilge, kimi zaman bir aşk insanı, kimi zaman bir seks makinesi, kimi zaman da bir nezaket abidesi görüyoruz. gerçekte ne oldukları ile ilgili ise hiçbir fikrimiz yok. işte sorun tam olarak bu noktada başlıyor. sanal kimliklerin başka insanlardan ziyade kimliğin sahibi üzerine etkileri ise artık bilim insanlarının üzerine epey çalıştığı bir konu.
sanal kimlik sahipleri (belki biraz da pandemi etkisiyle) sanal kimlik - gerçek kimlik çatışması yaşıyorlar. hayal ettikleri/kurguladıkları karaktere bürünürken bazen işin ayarı kaçıyor ve tehlike sinyalleri çalmaya başlıyor. sanal kimliklerinde ego gerçek kimliklerinden daha kırılgan oluyor. çünkü platformda gördükleri saygıyı, sevgiyi ve diğer pozitif şeyleri gerçek kimlikleri değil sanal kimlikleri topluyor. gerçek benliklerini gizleyerek oluşturdukları bu kimlikler bazı duygular için tam bir beslenme noktası oluşturuyor. ihtiyaç duyduğu beslenmeyi oluşturdukları bu kimlikler en kırılgan noktaları haline geliyor. çünkü neredeyse tüm duygusal beslenme yaratılan kimlik üzerinden gideriliyor.
şimdi isim vermeye gerek yok ama birkaç örnek vermekte fayda var. mesela uçurulan bir yazar var çoğu kişinin tanıdığı. nickaltına yazılan ironik bir entry'e bile tahammülü olmadığı açıklanmıştı. yani onlarca entry içinde bir tane ironi içeren entry nelere sebep oldu? işte tam olarak bahsettiğim kırılganlık bu. çünkü o kimlik ve onu tanımlayan unsurlar(birisi de nickaltı bu platform özelinde) mükemmel olmalı. en ufak bir çiziğe ya da toz zerresine bile tahammül yok. çünkü epey mesai harcanarak oluşturulan bu kimlik bir beslenme merkezi haline gelmiş.
yakın zamanda skandala imza atmış eski bir yazarla yukarıda bahsettiğim yazarın nickaltlarına bakarsanız sayfalarca övgü görürsünüz. tam bir besleme ve beslenme düzeni. aslında bir yaşam döngüsü var. karşılıklı olarak birbirini besleyen sanal kimlikler ve giderilen duygusal ihtiyaçlar.
kendi adıma son sözü bir tavsiye vererek bitireyim. sanırım hepimiz için en sağlıklısı sanal kimliklerimizi gerçek kimliğimize en yakın durumda oluşturmak.
ek olarak yakın zamanda yapılmış güzel bir çalışmayı linkliyorum:
buradan
sanal kimlik, yaşanılan değil yaşanılması hayal edilen kimliktir. ayrıca baudrillard sanal kimliği "var olan benlik değil olumlu bilgilerin aktarıldığı kimlik" olarak tanımlamıştır.
benim bahsedeceğim konu ise sanal kimliklerin tehlikeleri ve anonim platformlar(kafa sözlük gibi) üzerinde sanal kimliklerin sahiplerinin üzerinde oluşturduğu tehlikeler.
hepimiz zaman zaman facebook, instagram gibi sosyal ağlarda "-mış gibi" davranan insanlar görüyoruz. çok eğleniyormuş gibi davranan, çok duyarlı gibi davranan, çok duygusal gibi davranan diye uzar gider bu liste. genelde şahısları tanıdığımız için bu tip şeyler var olan ve bilinen kimlik üzerine küçük dokunuşlar olarak kalıyor.
anonim platrfomlarda ise durum tamamen farklı. bir avatar ve isim seçmeyle başlayan süreç tamamen yeni bir kimlik yaratma üzerine kurulu. bu yüzden kimsenin de bizi tanımadığı bir ortam düşünürsek tamamen sıfırdan bir kimlik oluşturmak neredeyse mümkün. bu noktadan sonra genelde hayal edilen ya da var olan ama parlatılmış/ekleme yapılmış kimlikler/özellikler meydana çıkıyor.
kimi zaman bir troll, kimi zaman bir şair, kimi zaman bir bilge, kimi zaman bir aşk insanı, kimi zaman bir seks makinesi, kimi zaman da bir nezaket abidesi görüyoruz. gerçekte ne oldukları ile ilgili ise hiçbir fikrimiz yok. işte sorun tam olarak bu noktada başlıyor. sanal kimliklerin başka insanlardan ziyade kimliğin sahibi üzerine etkileri ise artık bilim insanlarının üzerine epey çalıştığı bir konu.
sanal kimlik sahipleri (belki biraz da pandemi etkisiyle) sanal kimlik - gerçek kimlik çatışması yaşıyorlar. hayal ettikleri/kurguladıkları karaktere bürünürken bazen işin ayarı kaçıyor ve tehlike sinyalleri çalmaya başlıyor. sanal kimliklerinde ego gerçek kimliklerinden daha kırılgan oluyor. çünkü platformda gördükleri saygıyı, sevgiyi ve diğer pozitif şeyleri gerçek kimlikleri değil sanal kimlikleri topluyor. gerçek benliklerini gizleyerek oluşturdukları bu kimlikler bazı duygular için tam bir beslenme noktası oluşturuyor. ihtiyaç duyduğu beslenmeyi oluşturdukları bu kimlikler en kırılgan noktaları haline geliyor. çünkü neredeyse tüm duygusal beslenme yaratılan kimlik üzerinden gideriliyor.
şimdi isim vermeye gerek yok ama birkaç örnek vermekte fayda var. mesela uçurulan bir yazar var çoğu kişinin tanıdığı. nickaltına yazılan ironik bir entry'e bile tahammülü olmadığı açıklanmıştı. yani onlarca entry içinde bir tane ironi içeren entry nelere sebep oldu? işte tam olarak bahsettiğim kırılganlık bu. çünkü o kimlik ve onu tanımlayan unsurlar(birisi de nickaltı bu platform özelinde) mükemmel olmalı. en ufak bir çiziğe ya da toz zerresine bile tahammül yok. çünkü epey mesai harcanarak oluşturulan bu kimlik bir beslenme merkezi haline gelmiş.
yakın zamanda skandala imza atmış eski bir yazarla yukarıda bahsettiğim yazarın nickaltlarına bakarsanız sayfalarca övgü görürsünüz. tam bir besleme ve beslenme düzeni. aslında bir yaşam döngüsü var. karşılıklı olarak birbirini besleyen sanal kimlikler ve giderilen duygusal ihtiyaçlar.
kendi adıma son sözü bir tavsiye vererek bitireyim. sanırım hepimiz için en sağlıklısı sanal kimliklerimizi gerçek kimliğimize en yakın durumda oluşturmak.
ek olarak yakın zamanda yapılmış güzel bir çalışmayı linkliyorum:
buradan
devamını gör...
dünya'nın en büyük buzdağının kopması
(bkz: bir bu eksikti)

avrupa uzay ajansı (esa), antarktika'nın kuzeybatısında bulunan ronne buz sahanlığı'ndan new york city'nin dört katı büyüklüğünde bir buz kütlesinin koparak weddell denizi'ne doğru sürüklendiğini bildirdi.
4 bin 320 kilometrekarelik devasa buz parçası, kopmasıyla beraber dünyanın en büyük buzdağı olarak kayıtlara geçti.
bbc türkçe'nin haberine göre ilk olarak ingiltere antarktik araştırması tarafından tespit edilen buzdağı, esa'ya ait sentinel-1 uydusuyla görüntülendi.
kaynak

avrupa uzay ajansı (esa), antarktika'nın kuzeybatısında bulunan ronne buz sahanlığı'ndan new york city'nin dört katı büyüklüğünde bir buz kütlesinin koparak weddell denizi'ne doğru sürüklendiğini bildirdi.
4 bin 320 kilometrekarelik devasa buz parçası, kopmasıyla beraber dünyanın en büyük buzdağı olarak kayıtlara geçti.
bbc türkçe'nin haberine göre ilk olarak ingiltere antarktik araştırması tarafından tespit edilen buzdağı, esa'ya ait sentinel-1 uydusuyla görüntülendi.
kaynak
devamını gör...
abla terörü
biricik ablam ,eve gelen arkadaşlarına benim küçüklük resmimi gösterip “buda bizim ölen erkek kardeşimiz “diyordu ...
devamını gör...
kedi
beslediğiniz zaman siz evinizde kedi besliyormuşsunuz gibi değil de sanki o evinde insan besliyormuş gibi takılan tatlı bir ruh hastası.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarını ağlatan filmler
ben her filmde, dizide ağladığım için hangisini söylemeliyim bilemedim. ah bu sulugöz olmak mahvediyor beni..
devamını gör...
trabzon
çalışkan insanların memleketidir. yani kolay bir memleket değildir. etrafı hep dağdır ve bu dağlarda yürümesi de zordur. burada çalışkan ve güçlü olan tutunabilir.
devamını gör...
hapşırınca çok yaşa yerine yerhakemüllah denmesini isteyen tip
ablamdır. ilahiyat okuyor. düne kadar bilmiyordu şimdi çok yaşa demeye korkuyorum.
devamını gör...
yeni yazar olmuş çaylak
heyecanlıdır. meraklıdır. acemidir. içi dans doludur.
yeni yazarları üzmeyin. onları sevin sahip çıkın.
yeni yazarları üzmeyin. onları sevin sahip çıkın.
devamını gör...
kitapların pahalı olduğu gerçeği
bir paket sigara parasının bir kitap parasına denk olması kitapların pahalı olmadığını gösterir. hem sigarayı hem de kitabı alamamak ise alım gücünün düşük olduğunu gösterir.
devamını gör...
alternatif rock grubu isimleri
çay bardağına yapışmış olan çay tabağının düşmesi skandalı.
devamını gör...
ikinci dünya savaşı
alman ordusunun, her ordu kendi devri dikkate alınarak değerlendirildiğinde gelmiş geçmiş en iyi ordular listesinde kesinlikle ilk üçe yazılması gerekir. ne var ki istediğiniz kadar güçlü olun dünyaya karşı tek başınıza savaşamazsınız. işte hitler bu orduyu olmayacak hayal uğruna mahvetmiştir. elde ettiği kazanımları yeterli görmemiştir.
almanya, aynı anda amerika, sscb, ingiltere, fransa yanında ufak tefek bir çok devletle savaşmış, amerika harici hepsini bir kaç yıl da olsa madara etmiştir. garip hatalar ve stratejiler ile nefesi yetmemiş savaşı kaybetmiştir.
almanya, aynı anda amerika, sscb, ingiltere, fransa yanında ufak tefek bir çok devletle savaşmış, amerika harici hepsini bir kaç yıl da olsa madara etmiştir. garip hatalar ve stratejiler ile nefesi yetmemiş savaşı kaybetmiştir.
devamını gör...
islam’da kadının yeri
sorsanız islam da kadının yeri öyle şişirilir ki, şöyle sultanımızdır, böyle çiçeğimizdir, böceğimizdir diye. ama gel gelelim işin aslı öyle değil tabi. şimdi gelir "gerçek islam bu değil"ciler. ama şeriat ile yönetilen bir ülkede kadının pantolon giydi diye kırbaçlanması mı dersin, toprağa diri diri boynundan aşağı gömülerek recm edipmesi mi dersin, 4 kadın 1 erkeğe helaldir deyip üstüne kuma getirilmesi mi dersin, mirasdan yararlananama ya da küçük bir kısım yararlanma mı dersin, şahitliğinin sayılmaması mı dersin, okula giderlerse namussuz damgası yemeleri mi dersin, kocaya hizmette kusur etmemenin sünnet sayılması mı dersin, erkeğin bulunduğu ortamlardan kendilerini soyutlamalari mı dersin. say say bitmez yani islam da kadının çilesini. kitap da yazılanlar değil de gerçek hayatta bizzat kadına yaşatılan konumuna bakın siz. kadını insan yerine koyan var mı?
devamını gör...
bir gün elbet okurum diye kitaplıkta bekleyen kitaplar
kitaplığımdaki kitapları en az 2 kere okumuşumdur, bekleyen yok
devamını gör...