denizde yüzerken bir anda büyük bir fırtına çıktı. kıyıdan epey uzaklaşmış olan ben geri dönmeye çalışırken, arkamdan gelen dev dalgalar da beni adeta dövüyordu. arada bir dalgaların altına sürüklüyor, yüzeye çıkmamı da zorlaştırırken, aynı zamanda nefesinin gitgide tükenmesine ve su yutmama neden oluyordu.

böyle bir vaziyet altında iken, bir de üstüne hiç istemeyeceğim türden bir olay geldi: vefat etmiş dedemden kalma antika bir para kolyesi boynumdan kurtulup suyun dibine düştü. şans getirsin diye zamanında kolye yapmıştım ve hep boynumda taşırdım. o benim için çok önemli bir parçaydı. asla ve asla onu almadan gidemezdim. dalgalar bir yandan beni döverken, azıcık kalan son nefesimle suya daldım. neyse ki daldığım yer çok derin olmamakla birlikte 5 metreden biraz daha derindi. ancak yine de deniz gözlüğüm yoktu ve suyun dibini göremiyordum. yaklaşık 30 saniye boyunca kolyeyi bulmak için kumu eşeleyip durdum. ancak bir türlü elim ona çarpmıyordu ve nefesim de halim de hiç yoktu. o yüzden bir süreliğine yüzeye çıkmaya karar verdim. nefes nefese olmama rağmen, o panik içinde sadece birkaç saniye soluklandım, ve tekrar daldım. ikinci dalışımda son nefesime kadar o kolyeyi arıyordum. diyaframım daha önce hiç bu kadar sıkışmamıştı ve öleceğimi düşünüyordum. en sonunda, elim o metal hissiyatını aldı ve kolyeyi de buldum. suyun altında iken hemen boynuma taktım, ve boynumdan bir daha düşmeyecek şekilde kolyeyi boynuma doğru gerdim.

ancak, kolyeyi bulmanın mutluluğunu fazla yaşayamadım. birkaç kulaç daha attıktan sonra yorgunluktan bayılmışım. bu andan sonra, artık kıyıya çıplak göz ile görülebilecek kadar yaklaşmıştım. balıkçı abilerimden biri olan kemal abi de, çok şanslıyım ki beni görmüş ve kurtarmış. uyandığım zaman onun teknesi de kıyının dibine vurmuştu ve o an denizde yüzen tüm ahali etrafımda toplanmıştı. sağolsun oradaki herkes de sonrasında bana yardımcı olup beni evime kadar götürecekti. böyle uzaktan söyleyince karizmatik olmuyor biliyorum ama; eğer kemal abi olmasa orada boğularak çoktan ölmüş tüm bile. kendisine olan borcum ödenmez gerçekten. işte böyle, benim de mucizevi hikayem budur...
devamını gör...

bugün de günlük terorist yaftamızı aldık çok şükür.
devamını gör...

sevgilimin 5 ay yanağına temas edemeyip kılını öptüren bir meraktır. yakışana yakışıyor yine de.
devamını gör...

heyecanlıdır. meraklıdır. acemidir. içi dans doludur.
yeni yazarları üzmeyin. onları sevin sahip çıkın.
devamını gör...

bach / marcello adagio - concerto in d minor

devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
@evernevergreen katkılarıyla *)
devamını gör...

ilkokuldaki çocuğun cinselliğe değil, oyun terapilerine, çocuk olmaya ihtiyacı var.
medeniyeti, eğitimi çok yanlış anlamışsınız!
devamını gör...

hem yazmak ama daha çok okumak için sözlüğe girdiğimden, takip ettiğim yazarlar için mutlaka yaptığım eylem. laf lafı açıyor misali okumaya başladığım zaman devamı geliyor bir şekilde.
devamını gör...

kısa bir videosu yayınlandı.

27 mayısta yayinlanacakmış. merakla bekliyoruz efenim.*

yeni fragman geldi.


edit: konuk kadrosu şu şekilde
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

herkes abartmış ben de abartayım;

yağmur sonrası toprak kokusu, yeni biçilmiş çimen kokusu, taze ekmek kokusu, mahpusta vuslat, çölde su gibidir. sevgilinin göğsüne sokulup uyuya kalmak yada mırıldanan bir kedinin kucağınızda rüyalara dalması gibidir. metrobüste yer bulmak, kapalıçarşıda kazıklanmamak, sultan ahmet'de güvercin yemi, ayasofya'da alçı ile kapatılmış bir mozaik, kız kulesinde kuru simit yemekten kabız olmuş bir martı gibidir. velhasıl kafa sözlükte yazar olmak bizim gibidir...
devamını gör...

-kadere rest çektim isyanlardayım.
-sen dalgana bak ben frekansı ayarlarım.
-küçümseme kimseyi,nokta da küçüktür ama bitirir cümleyi. heyyyt be.
devamını gör...

girince jetlag hissi yaratandır. ilginç bir yere gelmiş gibi oldum, baya değişmiştir efendim.

bir an 1300 sayısı gördüm online'da kalp krizi geçiriyordum. ama son 24 saatmiş şükür.
devamını gör...

insanın olduğu her yerde her türlü zorluk yaşanabileceğinden, içerisine sonsuz sayıda sıkıntı yazabileceğimiz küme.

dağ başında yaşamak istiyorum.
devamını gör...

dişlerin fırçalansa bile inat edip yine gerçekleştirdiği durum. ya o dişler çürüyecek ya o dişler çürüyecek.
devamını gör...

düşünceyi ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü anlamında olumlu bir gelişme. ahmet altan'ın yazılarını seversiniz ya da nefret ederseniz o ayrı ancak kişilerin düşünceyi ifade hakkını, haber alma ve verme hakkını kullandıkları için yargılanmaları ve hapsedilmeleri insan haklarına aykıdır. avrupa insan hakları mahkemesinin türkiye kararının ardından altan'ın serbest bırakılması olumlu bir gelişmedir. türkiye hala en çok gazetecinin tutuklu olduğu ülkeler arasındadır.
ahmet altan'ın serbest bırakılması dünya basınında geniş yer buldu. guardian gazetesinde verilen haber için buradan
devamını gör...

dış görüntünün karakterden daha önemli olduğu bir zaman diliminde birbirini hiç görmeden tanışan insanların hakkı olan istektir.

mantıksız veya manyaklık değildir.

(bkz: bence).
devamını gör...

özelikle teknolojik konulardaki halim.
tüm olanlar bildiğim kadar sanıyorum.
birisi bana hoş pp yazdı, öyle kaldım.
profil picture imiş. allah'tan sormayla ilgili bir ezikliğim yok.
sonra kızıma anlatım güldü bana, bana sorsaydın ya dedi.
devamını gör...

genelde ayraç kullanırım, olması gerekende budur zaten. ama ayracımı bulamıyorsam, müsvedde kağıt ya da cetvel kullanırım.
devamını gör...

bir zamanlar rus kiril alfabesi ile tuttuğum günlüktür. kiril alfabesini bilenlerin tabiri caizse çatır çatır okuyacağı günlüktür. sonra yazmaktan vazgeçtim. şimdi tutmak isteyenler dijital ortamda da tutabilirler, şifrelersin olur biter ama ajandada ki gibi hissiyat vermez orası da ayrı bir konudur.
devamını gör...

iki sene önce bir akşam yemeğinde ailecek otururken masaya o gün bir kase biber geldi. babam bir hafta önceki adana ziyaretinden yeni dönmüştü, masadaki biberden bir kilo kadar beraberinde getirmişti. herkes yabancı bir maddeymiş gibi bakıyordu kaseye, krdeşim bir ara yeltendi yemeye, diline dokundurdu, peçeteye tükürdü. "bence yemeyelim, çok acı bu" gibi bir şeyler geveledi. ben aldırmadım tabi, erkekliğimi belli edeceğim ya, attım bir tane ağzıma hiç düşünmeden. bütün yüzler bana döndü, "eee, acımıynış" diye sordular tek tek. ben çiğnemeye devam ederken daha biberin parçaları ağzımda oradan oraya dolaşırken "yooo" dedim, "neresi acı ki bunun". sonra yavaş yavaş yuttum parçalarını. birden bir sıcaklık hissetmeye başladım. taa midemden yemek boruma tırmandı, oradan bütün yüzümü ısıttı bu sıcaklık. bir bardak su istedim yan taraftan, bir dikişte içtim hepsini. kardeşim yine sordu "acı mı abi?" ben hiç istifimi bozmadan, yani bozmadığımı düşünerekten yanaklarıma yol açmış iki sıra gözyaşı eşliğinde, sesim de biraz çatallı cevap verdim: "hiç acı değil lan bu, neresi acı ki!"
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim