yazarların en eften püften başarıları
ciddi anlamda yiyip yiyip kilo almamam. beni yakından tanıyan insanlar da şaşırıyorlar sen böyle yerken nası kilo almıyorsun diye ama genelde ne kilo alıyorum ne de kilo veriyorum hatta son birkaç aydır stresten dolayı kilo vermişim fotoğraflar sayesinde anladım*.
not: başarıdan kast edilen şeyin bu olmadığını tahmin edebiliyorum ama benim için gerçekten başarı ya nası mutlu oluyorum ben harika bi şey bu*.
not: başarıdan kast edilen şeyin bu olmadığını tahmin edebiliyorum ama benim için gerçekten başarı ya nası mutlu oluyorum ben harika bi şey bu*.
devamını gör...
sözlük yazarlarının favori normal sözlük yazarları
bi sammır quin olamadık anasını stym.. o kadar pp’mize de taç maç koyduk... şu an ağlıyorum gidip günlüğüme yazıcam.
devamını gör...
geldi yine tipini sevdiğim
küfür olmadığı için başlığı bu şekilde açmak zorunda kaldım. sürekli başlık açıp sözlük gündemini meşgul eden yazarların başlıklarının altına çok güzel bkz olur. şuraya bırakayım lazım olur belki.
devamını gör...
lityum
türkiye'de az bulunan madenler arasında yer alıyor. lityumdan üretilenler arasında ilk sırada bataryalar yer alıyor.
devamını gör...
edebiyattan anlayan kız vs mantıdan anlayan kız
benim bu başlık altında bir espri yapmam gerek ama espriyi bulamadım.
devamını gör...
tentation
çevirisi yaklaşık olarak suça/günaha eğilim olan kelime aynı zamanda bir özdemir asaf şiiridir.
bana yaşadığın şehrin kapılarını aç.
sana diyeceklerim söylemekle bitmez
yıllardır yaşamamdan çaldığım zamanlar
adına düğümlendi.
bana yaşadığın şehrin kapılarını aç.
başka şehirleri özleyelim orada seninle.
bu evler, bu sokaklar, bu meydanlar
ikimize yetmez.
bana yaşadığın şehrin kapılarını aç.
sana diyeceklerim söylemekle bitmez
yıllardır yaşamamdan çaldığım zamanlar
adına düğümlendi.
bana yaşadığın şehrin kapılarını aç.
başka şehirleri özleyelim orada seninle.
bu evler, bu sokaklar, bu meydanlar
ikimize yetmez.
devamını gör...
geceleri uyutmayan dertler
uykumu alıp götüren dertler
ah şu sonu gelmeyen
iğrenç dertler
bilmiyorum neredeyim
belki de
şu dipsiz kuyunun en dibindeyim
dertler beni daha da derine çekiyor
gittikçe derinleşiyor
hiçbir şey göremiyorum
her taraf karanlıklaşıyor
gözlerime siyah bir perde çekmişler sanki
ya da
görme yetimi kaybettiğimi düşünmekten alıkoyuyorum sadece kendimi
derinleştikçe daha da kayboluyorum
gitgide yok oluyorum
hiçbir kimse mi yardım eli uzatmamış etrafıma bakıyorum
evet yanılmıyorum daha da kayboluyorum
olsun diyorum bunlar da geçecek diyorum
geçmiyor gitmiyor daha da üstüme geliyor
düşüncelerdir benim derya denizim diyorum sadece
tüm ruhumla o denize dalıyorum
elimden gelen bu kadar olabiliyor yalnızca
kayboluyorum
veya sadece yorganıma sarılıp uyumak için çabalıyorum
ah şu sonu gelmeyen
iğrenç dertler
bilmiyorum neredeyim
belki de
şu dipsiz kuyunun en dibindeyim
dertler beni daha da derine çekiyor
gittikçe derinleşiyor
hiçbir şey göremiyorum
her taraf karanlıklaşıyor
gözlerime siyah bir perde çekmişler sanki
ya da
görme yetimi kaybettiğimi düşünmekten alıkoyuyorum sadece kendimi
derinleştikçe daha da kayboluyorum
gitgide yok oluyorum
hiçbir kimse mi yardım eli uzatmamış etrafıma bakıyorum
evet yanılmıyorum daha da kayboluyorum
olsun diyorum bunlar da geçecek diyorum
geçmiyor gitmiyor daha da üstüme geliyor
düşüncelerdir benim derya denizim diyorum sadece
tüm ruhumla o denize dalıyorum
elimden gelen bu kadar olabiliyor yalnızca
kayboluyorum
veya sadece yorganıma sarılıp uyumak için çabalıyorum
devamını gör...
90'lar aşığı yazarlar
yahu yok mu bir zaman makinesi bir şeyler falan, ışınlansak şu yıllara.
devamını gör...
edebiyat
yalnızca mutsuz ailelerin çocuklarının girebildiği bir sığınaktır.
devamını gör...
annenin en iyi olduğu konu
bana muhalefet olması.
devamını gör...
hayata dair ilginç tespitler
şu an hayatınızın en yaşlı dönemindesiniz ve bir daha asla bu kadar genç olamayacaksınız.
devamını gör...
ortaokullarda seçmeli satranç dersinin okutulmasına karar verilmesi
sonunda güzel haber...
devamını gör...
ben üzgündüm ama onlara yorgunum dedim
antoine de saint-exupéry'nin le petit prince'inde geçen buruk bir cümle. bölüm xxvii'de geçmektedir. zaman zaman çoğu insanın yaptığı bir şeydir aynı zamanda. belki işe yaramaz, kulağına ulaşmayacak ve içinde bir yere dokunmayacak o tesellileri dinlememek için belki karşıdaki insanı üzmemek için ve hatta tüm o yapay üzüntüye katlanmamak için... ve bazı zamanlar insanın açıklamaya mecali bile kalmadığı için. insanın sırtına bir kambur daha yükleyerek onu gölgelere doğru çeken o üzüntüleri anlatmak çoğu zaman rahatlatıcıdır kuşkusuz fakat bazen dili dönmez insanın; her gün insanın kafasının içini oyan o keskin ses bu defa delirtici bir sükûnet ile öylece durur. yine de belki de iyidir yorgunum demek çünkü insanlar yorgunluğunuzu pek nadir sorgularken, acınızın ve üzüntünüzün gerçekliğini sorgulamayı hak görürler kendilerine.
j’étais triste mais je leur disais: « c’est la fatigue… »
j’étais triste mais je leur disais: « c’est la fatigue… »
devamını gör...
sözlük radyosunun yayına başlaması
küfürsüz ortam denildi, 800 tanım derken konu nerelere geldi. hey gidi günler nerden nereye.
yönetim:
biz daha iyisini yapana kadar en iyisi bu.
haydi hayırlı uğurlu olsun, kurdeleyi kesin artık.
üyeler: makas kesmiyorrrr. karma puanımız yetmiyorr. *
yönetim:
biz daha iyisini yapana kadar en iyisi bu.
haydi hayırlı uğurlu olsun, kurdeleyi kesin artık.
üyeler: makas kesmiyorrrr. karma puanımız yetmiyorr. *
devamını gör...
yazarların çocukluk anıları
7 yasyaşındayım, sömestr tatili için köye gidiyoruz. yollar kötuymüs kim dinler? maaile bize hiçbir şey engel olamıyor. illa ki gidilecek o köye...
kar, buz, yollarda don olsa da gidilecek! gidin, gidin de, görün ebemin örekesini...*
neyse...
köye gidince benim başıma bir bekçi dikin, sonra ne yaparsanız yapın. insan geçmiş yıllardan ders alır değil mi?
ama nerdeeee? *
köye giriş yaptık annemler eşyaları taşıyor, babam içeride dedemle sohbet ediyor. daha bir saat dolmadan ben üst katın balkonunun gider borusundaki boyum kadar sarkıta kafayı taktım. illa onu kıracağım. yerden bir taş aldım, sarkıta attım ama...
aması o gitti babam ve dedemin oturdugu odanın camını kırdı. kırılan yerden babamla göz göze geldik. babam gözüyle kaç işareti yaptı. ben kaçtım üst kata... dedem alt kattan sinirle dışarı fırladı. babamın camı kırarken gördüğü 8-9 yaşlarındaki oğlan çocuğunu aramak için köyü dolaşmaya gitti.
ben diyorum ama kimse dinlemiyor.
anneeeee!
anneeeee!!
bana sahip çık!
beni sakın gözünden ayırma!!!
zaten köyde adim çıkmış kıyamet alametine, herkes benim hakkımda;
-"o kıvırcık var ya, o kıvırcık, tam deccal, ocaklardan ırak!" falan diyor.
az bak bana, bu kız nerede ne yapıyor? öyle başımı boş bırakma!
ama annem yine aynı tas, aynı hamam. saldım çayıra, mevlam kayıra diye attı ortaya... iyi o zaman, olacaklardan ben sorumlu değilim.
.....
annemler ertesi gün yufka ekmek yaptılar. öyle az buz değil. en az yüz kilo undan yaptılar. sonraki günlerde ekmeğe yardim eden komşulara yardim ettiler. imece usulü tüm mahalle ekmek yaptı. birgün sobanın başında otururken dışarıda iki keçinin dolaştığını gördüm. kış günü dışarıda keçi olmaz ki... kesin bunlar başka köyden gelmiş, açlardır deyip annemlerin koca gün uğraştıkları ekmeklerin olduğu üst kata keçileri çıkardım. sonra odadaki ayva dolu kovayı onların önüne çektim. onlar biraz ayvadan yedi sonra büyük olan yufkalari yemeye başladı. diğeri de ona katıldı. bunlar yiyorken birden o koca yığın yufka tüm heybetiyle yere serildi...
keçiler yufkaları yerken o sıra üst kata yengem geldi. gözleri kocaman açılmış. ne olduğunu anlamaya çalışıyor.
en uydurugundan yengeme bir yalan;
-yenge, bunlar girmiş buraya korktum büyük olan keçiden çıkaramadım bir türlü.
yengem keçileri kovdu.
odanın halini gören annemlerde matem havası, kim yardım eder bir daha, hem herkesin ekmeği var?
şunların derdine bak!
yalan dünya bir vaaar, bir yok.
bizim yörede her evin kendine ait tek göz bir ekmek evi vardır. içinde devasa bir sac ocağı, yapılan ekmeği koyarlar ve kapılari çok sağlam kilitli olmaz. sağlam yapın işte ne olur ne olmaz?
keçileri ertesi gün yine gördüm. e bunlar aaaaç!
her gün onlar geldi, bende başka başka komşuların ekmel evine soktum. zaten sonrasını onlar halletti. hala kimse bütün bunları benim yaptığımı bilmiyor.
bak anne "herkesin ekmeği var" diyordun. umudunu yitirme, boşuna dememişler 'gün doğmadan ,neler doğar.'
kar, buz, yollarda don olsa da gidilecek! gidin, gidin de, görün ebemin örekesini...*
neyse...
köye gidince benim başıma bir bekçi dikin, sonra ne yaparsanız yapın. insan geçmiş yıllardan ders alır değil mi?
ama nerdeeee? *
köye giriş yaptık annemler eşyaları taşıyor, babam içeride dedemle sohbet ediyor. daha bir saat dolmadan ben üst katın balkonunun gider borusundaki boyum kadar sarkıta kafayı taktım. illa onu kıracağım. yerden bir taş aldım, sarkıta attım ama...
aması o gitti babam ve dedemin oturdugu odanın camını kırdı. kırılan yerden babamla göz göze geldik. babam gözüyle kaç işareti yaptı. ben kaçtım üst kata... dedem alt kattan sinirle dışarı fırladı. babamın camı kırarken gördüğü 8-9 yaşlarındaki oğlan çocuğunu aramak için köyü dolaşmaya gitti.
ben diyorum ama kimse dinlemiyor.
anneeeee!
anneeeee!!
bana sahip çık!
beni sakın gözünden ayırma!!!
zaten köyde adim çıkmış kıyamet alametine, herkes benim hakkımda;
-"o kıvırcık var ya, o kıvırcık, tam deccal, ocaklardan ırak!" falan diyor.
az bak bana, bu kız nerede ne yapıyor? öyle başımı boş bırakma!
ama annem yine aynı tas, aynı hamam. saldım çayıra, mevlam kayıra diye attı ortaya... iyi o zaman, olacaklardan ben sorumlu değilim.
.....
annemler ertesi gün yufka ekmek yaptılar. öyle az buz değil. en az yüz kilo undan yaptılar. sonraki günlerde ekmeğe yardim eden komşulara yardim ettiler. imece usulü tüm mahalle ekmek yaptı. birgün sobanın başında otururken dışarıda iki keçinin dolaştığını gördüm. kış günü dışarıda keçi olmaz ki... kesin bunlar başka köyden gelmiş, açlardır deyip annemlerin koca gün uğraştıkları ekmeklerin olduğu üst kata keçileri çıkardım. sonra odadaki ayva dolu kovayı onların önüne çektim. onlar biraz ayvadan yedi sonra büyük olan yufkalari yemeye başladı. diğeri de ona katıldı. bunlar yiyorken birden o koca yığın yufka tüm heybetiyle yere serildi...
keçiler yufkaları yerken o sıra üst kata yengem geldi. gözleri kocaman açılmış. ne olduğunu anlamaya çalışıyor.
en uydurugundan yengeme bir yalan;
-yenge, bunlar girmiş buraya korktum büyük olan keçiden çıkaramadım bir türlü.
yengem keçileri kovdu.
odanın halini gören annemlerde matem havası, kim yardım eder bir daha, hem herkesin ekmeği var?
şunların derdine bak!
yalan dünya bir vaaar, bir yok.
bizim yörede her evin kendine ait tek göz bir ekmek evi vardır. içinde devasa bir sac ocağı, yapılan ekmeği koyarlar ve kapılari çok sağlam kilitli olmaz. sağlam yapın işte ne olur ne olmaz?
keçileri ertesi gün yine gördüm. e bunlar aaaaç!
her gün onlar geldi, bende başka başka komşuların ekmel evine soktum. zaten sonrasını onlar halletti. hala kimse bütün bunları benim yaptığımı bilmiyor.
bak anne "herkesin ekmeği var" diyordun. umudunu yitirme, boşuna dememişler 'gün doğmadan ,neler doğar.'
devamını gör...
kafa sözlük'ün gündemi değiştirmek için yetersiz olması
ben zaten, burada gündeme boğulmadığım için, hala burada olabildiğimi düşünüyorum. herkesin bakış açısı farklı olabilir tabii ama, bence böyle güzel.
devamını gör...
hellfest 2022
duyurusu yapılmıştır. guns n' roses, metallica ve megadeth gibi ağır topların yanı sıra, scorpions, deep purple ve judas priest ile beraber babalar kuşağı da olacak. dövizin hali ortadayken bu müziğe gönül vermiş insanlar olarak şu şekil takip etmek zorunda kalacağız. coğrafya kader, ortadoğu keder deyip tanımı sonlandıralım.
devamını gör...
korkularının üzerine git klişesi
an itibariyle önünde saygıla eğildiğim klişedir.
dünyanın en mal yarasası olarak az evvel yıllardır süren motosiklet korkumu mecburen üzerine giderek yenmiş ve yanında bir adet daha korku edinerek kendimi alkışlıyorum izninizle.
az evvel wattpad hikayesi gibi absürd bir zıkkım geldi başıma.
hayatımda yapmadığım bir mallık yaparak sırf araçla gideceğim diyen yanıma ne para aldım ne de telefon. elimde iş çantası, dımdızlak beni almaya gelen adamın külüstürüne atladım ve tıngır mıngır yolumuza koyulduk.
neyseki adam akıllı düzgün bir adamdı, yol boyu konuşmadı, rahatsızlık vermedi. tam otobana çıkacağımız bir yola girdik ki, altımızdaki külüstür durdu ve birdaha çalışmadı.
napacağız ne edeceğiz derken, adam dedi ki otobana çıkalım zaten 10 adım sonrası otoban. niye beyefendi diyorum otostop çekeriz diyor. wtf?
adam bana bakıyor ben adama bakıyorum. indik arabadan, hayır adam tenezzül edip yalandan bile olsa arabanın nesi var diye bakayım da demiyor. telefonum yokki birini çağırayım gelsin alsın beni otobandan.
yok arkadaş adam da rehberini karıştıyor diyor ki "benim emmoğlunun motoru var gelsin bizi alsın." ne? 3 kişi motora binicez öyle mi?
"olmaz ben korkuyorum.." diyorum. ulan travmam bu motor çarpmıştı bana, nasıl bineyim lan motora? el insaf. zaten otobanda tanımadığım adamla bakışıyorum. lan ev mev bir bok da yokki gidip yardım isteyelim.
adam emmoğlunu arıyor. 10 dakika sonra bir genç geliyor; salına salına.
binmem diye diretiyorum biraz ama hasta bekliyor, gitmemiz lazım.
benim adam arabasıyla kalıyor ve emmoğlunun arkasına el mahkum atlıyorum.
motor dediğime bakmayın gürültülü bisiklet tasviri daha doğru olurdu.
yol 10 dakika sürüyor, ilk 5 dakikası korkudan gözümü açamasam da sonunda gözümü açıyorum ve yarabbi.. zaten burası yeşiilik mis gibi, gözlerim yaşarıyor rüzgardan, beynime 10 yıldır gitmeyen bir oksijen gidiyor.
güzelmiş yahu aslında.
yeni oluşan otoban fobimi cebime atıyorum ve dönüşte de motorun keyfini çıkarıyorum, ehe...
gönül isterdi ki sevgilimis olsun onun motoruna binelim, bira içib öbüşelim ama olsundu.
emmoğluyla fobimi yendik.
dünyanın en mal yarasası olarak az evvel yıllardır süren motosiklet korkumu mecburen üzerine giderek yenmiş ve yanında bir adet daha korku edinerek kendimi alkışlıyorum izninizle.
az evvel wattpad hikayesi gibi absürd bir zıkkım geldi başıma.
hayatımda yapmadığım bir mallık yaparak sırf araçla gideceğim diyen yanıma ne para aldım ne de telefon. elimde iş çantası, dımdızlak beni almaya gelen adamın külüstürüne atladım ve tıngır mıngır yolumuza koyulduk.
neyseki adam akıllı düzgün bir adamdı, yol boyu konuşmadı, rahatsızlık vermedi. tam otobana çıkacağımız bir yola girdik ki, altımızdaki külüstür durdu ve birdaha çalışmadı.
napacağız ne edeceğiz derken, adam dedi ki otobana çıkalım zaten 10 adım sonrası otoban. niye beyefendi diyorum otostop çekeriz diyor. wtf?
adam bana bakıyor ben adama bakıyorum. indik arabadan, hayır adam tenezzül edip yalandan bile olsa arabanın nesi var diye bakayım da demiyor. telefonum yokki birini çağırayım gelsin alsın beni otobandan.
yok arkadaş adam da rehberini karıştıyor diyor ki "benim emmoğlunun motoru var gelsin bizi alsın." ne? 3 kişi motora binicez öyle mi?
"olmaz ben korkuyorum.." diyorum. ulan travmam bu motor çarpmıştı bana, nasıl bineyim lan motora? el insaf. zaten otobanda tanımadığım adamla bakışıyorum. lan ev mev bir bok da yokki gidip yardım isteyelim.
adam emmoğlunu arıyor. 10 dakika sonra bir genç geliyor; salına salına.
binmem diye diretiyorum biraz ama hasta bekliyor, gitmemiz lazım.
benim adam arabasıyla kalıyor ve emmoğlunun arkasına el mahkum atlıyorum.
motor dediğime bakmayın gürültülü bisiklet tasviri daha doğru olurdu.
yol 10 dakika sürüyor, ilk 5 dakikası korkudan gözümü açamasam da sonunda gözümü açıyorum ve yarabbi.. zaten burası yeşiilik mis gibi, gözlerim yaşarıyor rüzgardan, beynime 10 yıldır gitmeyen bir oksijen gidiyor.
güzelmiş yahu aslında.
yeni oluşan otoban fobimi cebime atıyorum ve dönüşte de motorun keyfini çıkarıyorum, ehe...
gönül isterdi ki sevgilimis olsun onun motoruna binelim, bira içib öbüşelim ama olsundu.
emmoğluyla fobimi yendik.
devamını gör...
3 kişi uludağ'da 11 gece tatilin bedelinin 60 bin tl olması
az önce rolex başlığı altına eklediğim linkteki saat yaklaşık 94 bin euro idi. sonra ismi lazım değil bir yazar arkadaş ile bu vesileyle mesajlaştık. sonunda saatin pahalı değil bizim fakir olduğumuz sonucuna vardık.
bu tatilde de olay aynen bu. bizim için çok para ama parası olana para değil. ee zaten uludağ'da 11 gece tatil falan bizim neyimize? neden dert edelim? bizim derdimiz ekmek 2,5 lira olmuş, simit 3,5 lira olmuş, çay-şeker arş-ı ala'ya varmış, sıvıyağa kota gelmiş vs. olmalı. bırakın parası olan tatilini yapsın.
sözün özü: biz fakiriz.
bu tatilde de olay aynen bu. bizim için çok para ama parası olana para değil. ee zaten uludağ'da 11 gece tatil falan bizim neyimize? neden dert edelim? bizim derdimiz ekmek 2,5 lira olmuş, simit 3,5 lira olmuş, çay-şeker arş-ı ala'ya varmış, sıvıyağa kota gelmiş vs. olmalı. bırakın parası olan tatilini yapsın.
sözün özü: biz fakiriz.
devamını gör...
