sinemada izlenen son film
utanarak söylüyorum eltilerin savaşı. ne yapayım biraz gülmeye çok ihtiyacım vardı.
devamını gör...
elon musk’ın servetinin yüzde 2’si dünyadaki açlığı çözer
popülist söylemdir. siz dünyada qclik problemini çözecek meblağın 50 katının bir kişinin elinde servet olarak toplanmasını önüne geçecek yöntemler üzerinde düşünün lale tohumları. yoksa açlık da olur kıtlık da. yoksa bir gun gelir karun çıkar ortaya bir gün gelir elon musk.
devamını gör...
günün sözü
konuştuğun zaman, sadece bildiğini tekrar edersin. ama dinlersen, yeni birşeyler öğrenirsin.
dalay lama
dalay lama
devamını gör...
evliliğin yalnızlıktan kurtarması
bir yanlış evlilik yap da gör bakalım gerçek yalnızlığı...
devamını gör...
kendinizi beş yıl sonra nerede görüyorsunuz sorusu
yine hiç sevmediğim kalabalık bir şehirde tökezlerken.
sürekli tutunma çabası ve sürünme.
hayatım boyunca benden gitmeyecek bir sorun olan uyumlanamama. uzaylı kalma.
uzaylı gibi aranızda dolanacağım yüksek ihtimalle.
sürekli tutunma çabası ve sürünme.
hayatım boyunca benden gitmeyecek bir sorun olan uyumlanamama. uzaylı kalma.
uzaylı gibi aranızda dolanacağım yüksek ihtimalle.
devamını gör...
drake denklemi
16. yüzyılda, ingiliz amiral ve kaşif "sir francis drake" tarafından ortaya atılmış olan bu denkleme göre evrenimizde milyonlarca medeniyet olabilir. peki francis drake tarafından önerilen bu denkleme göre hesaplama nasıl yapılır ?
bu denklem matematiksel olarak; "n=r* x fp x ne x fl x fi x fc x l" şeklinde tanımlanmıştır. bu denkleme göre;
n = samanyolu galaksimizde gelişmiş olan, teknolojik olarak iyi düzeydeki medeniyetlerin sayısını ifade etmektedir. francis drake'e göre dünya dışında gelişmiş bir medeniyet varsa ve ne kadar çok gelişmişse, onların tarafından gelen elektromanyetik dalgaları, salınımları o kadar çok tespit etmemiz mümkündür. ve bahsedilen medeniyet o kadar çok gerçekten gelişmişse, bizi elbet bir gün ziyaret edeceklerdir.
r* = samanyolu galaksisi içerisindeki ortalama yıldız oluşumu sayısını ifade eder. yıldız oluşum süreçlerinden geriye kalan tüm nesneler ise gezegenleri oluşturmuştur. bünyesinde yaşam barındıran gezegen yoksa da zamanla hayatın bu gezegenlerde de var olabileceği savunulmuştur. nasa (amerikan uzay ajansı) ve esa (avrupa uzay ajansı) yaptığı çalışmalarda, her yıl uzayda 7 tane yeni yıldızın doğduğunu ifade etmektedir.
fp = ön-gezegenlerin disklerinde bulunan gaz, toz, kaya, toprak ve enkazlardan, bu maddelerin etkileşimiyle en az bir gezegen oluşturan yeni yıldızların oranını göstermektedir. öte gezegenleri gözlemlemek için kullanılan "kepler teleskobu" güneş ve benzeri tüm büyük yıldızların ve kırmızı cüce diye adlandırılan nesnelerin etraflarında ve yörüngelerinde gezegenler olduğunu söylemekte. bu keşif sayesinde gezegenler oldukça sıradan hale gelmiş durumda.
ne = herhangi bir yıldız sistemi içerisinde hayat gelişmesi ve barındırması izin verebilecek gezegen sayısını gösterir. güneş sistemimiz bildiğimiz kadarıyla bu konuda yalnızca dünyaya sahip. bunun yanı sıra mars ve venüs'ün ya gelecekte yaşama ev sahipliği yapabileceğine ya da geçmişte hayata ev sahipliği yapmış olabileceğine dair düşünceler de varlığını sürdürmekte. bu terimde gezegenlerin yörüngesindeki uydulardan yaşama elverişli olanlar hesaba katılmamaktadır.
fl = herhangi bir gezegen yaşam barındırmak açısından tüm ana yapı taşlarına sahip olsa da burada herhangi bir yaşamın var olacağı veya var olabileceği garanti edilemez asla. denklemin bu tarafında, yaşamın en basit hallerinde bile olsa üstünde gerçekten yaşam görünen gezegenlerin sayısı gösterilmekte. günümüze kadar bu aşamaya gelebilen tek bir gezegen olduğu bilinmekte. mikrobiyal yaşam bildiğimiz kadarıyla ilk ve tek olarak dünya'da yaklaşık 3,7 milyar yıl önce evrimleşmiş durumda.
fi = zeki, akıllı, mantık sahibi gezegenlerin oranını ifade eder. hayat dünyamızda yaklaşık 3,7 milyar yıldır devam etmekte. ancak ilk atalarımız dediğimiz varlıkların izi ise sadece 200.000 yıl öncesine kadar izlenebilmiş durumda. ve zeki insanlık dediğimiz durum ise sadece son bir kaç bin yılı kapsamakta. öncesinde zekadan iz yok dememiz pek de yanlış olmaz. insan dışındaki hayatlar henüz tam olarak belki bu seviyede olmayabilir veyahut bu seviyeye gelemeden önce yok olmuş olabileceği de mümkün. insanlık tarihinin "uzay çağı" dediğimiz çağa girmesi sadece son 60 yılda gerçekleşmiş durumda. uzaya ilk mesajımızı ise arecibo sayesinde 1974 yılında gönderdik. herhangi bir uzaylı medeniyet, tespit etmemizin mümkün olduğu bir mesaj gönderebilecek kadar gelişmiş değilse eğer, en yakınlarımızda bulunan herhangi bir yıldız sisteminde dahi yaşıyor olsalar, onları fark etmemiz mümkün görünmüyor. bu kısım yalnızca bu sinyal ve radyo alışverişini yapabilecek medeniyetlerin oranını gösteriyor.
l = ilk sinyallerin gönderilmesinin üzerinden geçen süreyi göstermekte. tüm kainata gerçekleştirmiş olduğumuz ilk radyo yayınından bu tarafa, çok daha fazla sayıda ve çok farklı şekillerde bir çok mesaj ve sinyal gönderdik insanlık olarak. son 50 yıldır bunu sürekli yapmaya devam ediyoruz. dünya dışındaki, samanyolu galaksisi dışındaki uygarlıklardan herhangi birinin bu mesajları ve sinyalleri fark etmesi olası bir durum. hatta çok uzağımızda değillerse eğer yanıt verecekleri zamanları da görmemiz mümkün.
tüm bu ifadelerin ardından yapılan hesaplamalara göre, drake denkleminden yola çıkarak sadece galaksimizin içerisinde 10.000 civarında zeki ve gelişmiş uygarlık var olduğu tahmin edilmektedir.
bu denklem matematiksel olarak; "n=r* x fp x ne x fl x fi x fc x l" şeklinde tanımlanmıştır. bu denkleme göre;
n = samanyolu galaksimizde gelişmiş olan, teknolojik olarak iyi düzeydeki medeniyetlerin sayısını ifade etmektedir. francis drake'e göre dünya dışında gelişmiş bir medeniyet varsa ve ne kadar çok gelişmişse, onların tarafından gelen elektromanyetik dalgaları, salınımları o kadar çok tespit etmemiz mümkündür. ve bahsedilen medeniyet o kadar çok gerçekten gelişmişse, bizi elbet bir gün ziyaret edeceklerdir.
r* = samanyolu galaksisi içerisindeki ortalama yıldız oluşumu sayısını ifade eder. yıldız oluşum süreçlerinden geriye kalan tüm nesneler ise gezegenleri oluşturmuştur. bünyesinde yaşam barındıran gezegen yoksa da zamanla hayatın bu gezegenlerde de var olabileceği savunulmuştur. nasa (amerikan uzay ajansı) ve esa (avrupa uzay ajansı) yaptığı çalışmalarda, her yıl uzayda 7 tane yeni yıldızın doğduğunu ifade etmektedir.
fp = ön-gezegenlerin disklerinde bulunan gaz, toz, kaya, toprak ve enkazlardan, bu maddelerin etkileşimiyle en az bir gezegen oluşturan yeni yıldızların oranını göstermektedir. öte gezegenleri gözlemlemek için kullanılan "kepler teleskobu" güneş ve benzeri tüm büyük yıldızların ve kırmızı cüce diye adlandırılan nesnelerin etraflarında ve yörüngelerinde gezegenler olduğunu söylemekte. bu keşif sayesinde gezegenler oldukça sıradan hale gelmiş durumda.
ne = herhangi bir yıldız sistemi içerisinde hayat gelişmesi ve barındırması izin verebilecek gezegen sayısını gösterir. güneş sistemimiz bildiğimiz kadarıyla bu konuda yalnızca dünyaya sahip. bunun yanı sıra mars ve venüs'ün ya gelecekte yaşama ev sahipliği yapabileceğine ya da geçmişte hayata ev sahipliği yapmış olabileceğine dair düşünceler de varlığını sürdürmekte. bu terimde gezegenlerin yörüngesindeki uydulardan yaşama elverişli olanlar hesaba katılmamaktadır.
fl = herhangi bir gezegen yaşam barındırmak açısından tüm ana yapı taşlarına sahip olsa da burada herhangi bir yaşamın var olacağı veya var olabileceği garanti edilemez asla. denklemin bu tarafında, yaşamın en basit hallerinde bile olsa üstünde gerçekten yaşam görünen gezegenlerin sayısı gösterilmekte. günümüze kadar bu aşamaya gelebilen tek bir gezegen olduğu bilinmekte. mikrobiyal yaşam bildiğimiz kadarıyla ilk ve tek olarak dünya'da yaklaşık 3,7 milyar yıl önce evrimleşmiş durumda.
fi = zeki, akıllı, mantık sahibi gezegenlerin oranını ifade eder. hayat dünyamızda yaklaşık 3,7 milyar yıldır devam etmekte. ancak ilk atalarımız dediğimiz varlıkların izi ise sadece 200.000 yıl öncesine kadar izlenebilmiş durumda. ve zeki insanlık dediğimiz durum ise sadece son bir kaç bin yılı kapsamakta. öncesinde zekadan iz yok dememiz pek de yanlış olmaz. insan dışındaki hayatlar henüz tam olarak belki bu seviyede olmayabilir veyahut bu seviyeye gelemeden önce yok olmuş olabileceği de mümkün. insanlık tarihinin "uzay çağı" dediğimiz çağa girmesi sadece son 60 yılda gerçekleşmiş durumda. uzaya ilk mesajımızı ise arecibo sayesinde 1974 yılında gönderdik. herhangi bir uzaylı medeniyet, tespit etmemizin mümkün olduğu bir mesaj gönderebilecek kadar gelişmiş değilse eğer, en yakınlarımızda bulunan herhangi bir yıldız sisteminde dahi yaşıyor olsalar, onları fark etmemiz mümkün görünmüyor. bu kısım yalnızca bu sinyal ve radyo alışverişini yapabilecek medeniyetlerin oranını gösteriyor.
l = ilk sinyallerin gönderilmesinin üzerinden geçen süreyi göstermekte. tüm kainata gerçekleştirmiş olduğumuz ilk radyo yayınından bu tarafa, çok daha fazla sayıda ve çok farklı şekillerde bir çok mesaj ve sinyal gönderdik insanlık olarak. son 50 yıldır bunu sürekli yapmaya devam ediyoruz. dünya dışındaki, samanyolu galaksisi dışındaki uygarlıklardan herhangi birinin bu mesajları ve sinyalleri fark etmesi olası bir durum. hatta çok uzağımızda değillerse eğer yanıt verecekleri zamanları da görmemiz mümkün.
tüm bu ifadelerin ardından yapılan hesaplamalara göre, drake denkleminden yola çıkarak sadece galaksimizin içerisinde 10.000 civarında zeki ve gelişmiş uygarlık var olduğu tahmin edilmektedir.
devamını gör...
zenginlerin bayrak edebiyatı yapması
aşırı samimiyetsiz ve çıkar kokan edebiyattır. milyonlarca liralık köşklerinde yaşayan bu zenginler şayet erkekse askere gitmemiş, vatan millet için herhangi bir şey yapmamışlardır. çoğu da ülkeyi hiç de ahlaklı şekilde temsil etmemişlerdir. sadece bazı isimlere yaranmak için çıkıp çıkıp "bayrak için ölürüz" vs. açıklamalar yaparlar. örneğin burak yılmaz. mesut özil'e "benimle milli takım forması altında savaşmış futbolcularla ilgili konuşmak istiyorum" tarzı bir yorumla saldırmış. karısını döven bir adam olarak, gazeteciye saldırıp bir şarkıcıya silah çeken adamla da en yakın arkadaş kendisi. daha örnekler çoğaltılabilir.
devamını gör...
nutuk okumamış türk genci
çoğu türk gencinin okuması gerekendir. fakat okumayıp okudum görünümü veren bir kesim var. orada burada yorumlarda gözükenlerdir. mutlaka okuyun.
devamını gör...
yazarların pavlov'un kılıcını ensesinde hissetmesi
başlık ve iki tanım sınıfta kalmış, heyecandan yazamadınız galibam *
devamını gör...
yazarların hayatta aldığı en doğru karar
ikinci çocuğum dünyaya geldikten sonra geç gelen farkındalık ile tamamlanmamış eğitim hayatıma devam etmek.
şuan üniversite öğrencisiyim. * ve evet bahtiyarım.
şuan üniversite öğrencisiyim. * ve evet bahtiyarım.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının nicklerinin hikayesi
çok değişik bir durumun içindeydim.
hayattan zevk almıyordum, gülmeyi severim gülmüyordum, konuşmuyordum, uyuyordum genelde.
günümün çoğunu yarı ölü şeklinde geçiriyordum.
bana bir" umut"gerekliydi. o yüzden "umut için" yaşamak istedim.
valide hanım "umutsuz yaşanmaz." demişti. çok haklı.
umut, benim nezlimde çok güçlü bir kıvılcımdır.
yaşamak olunca işin içinde umudu aldım hayatımın merkezine ve şimdilik iyi gidiyor.
hayattan zevk almıyordum, gülmeyi severim gülmüyordum, konuşmuyordum, uyuyordum genelde.
günümün çoğunu yarı ölü şeklinde geçiriyordum.
bana bir" umut"gerekliydi. o yüzden "umut için" yaşamak istedim.
valide hanım "umutsuz yaşanmaz." demişti. çok haklı.
umut, benim nezlimde çok güçlü bir kıvılcımdır.
yaşamak olunca işin içinde umudu aldım hayatımın merkezine ve şimdilik iyi gidiyor.
devamını gör...
istanbul arnavutköy'deki kırmızı dere
arnavutköy hadımköy mahallesi'nde fabrikalar bölgesindeki dereden akan su kırmızıya büründü. 2 gündür derenin renginin kırmızıya döndüğü hadımköy'de, yurttaşlar endişeye kapıldı. dereye karışan kimyasalın fabrikalardan birinden bırakıldığı iddia eden vatandaşlar duruma tepki gösterdi.

haberin devamı için
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının gördüğü en saçma rüya
ilkokuldaki tüm sınıf ve öğretmenimiz de şöförlüğümüzü yaparak bir ağaç dalında sürüklenerek gidiyorduk. çöl gibi bi yerdi burası neresi dedim fransa dediler.dönerken manevrada düştüm ama sonra onlara yetiştim .biz bu kazıkla hızlı sayılabilecek şekilde kayarak gitmeye devam ettik. sonra bi tesis gibi bi yerde durduk ve anahtarlık falan baktı sınıftakiler ay anısı olur falan diye.oradan da mugladan eskiden konuştuğum çocuk birden dükkanda önğme çıktı sen napıyon burda dedim asıl sen napıyon burda dedi sonra evdekilerle tanıştırmaya götürdü beni ama evde tek bi tane bile erkek yok,tamamen orta yaş hararet basan,don atlet kadın akrabalarıyla doluydu.cok kotu bi ruyaydı ve bu arada çocuk çok yalancı bi şey çıktı. rüyalar aslında sinyal çakıyor insana cidden tabii anlayabilene.
devamını gör...
savaş çığırtkanlığı
hayatının büyük bölümünü cephede geçirmiş atam bile "ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir." demiş.
savaş çığırtkanlığı, sosyal medyada kaostan beslenmeye çalışan ergenlerin yapacağı iş gibi geliyor bana, gerçek hayatta ise çocukluğunda izlediği filmlerdeki gibi şeyler olacağını düşünen hayalperestler ve psikolojik sorun yaşayan insanlardan başka bir şey değil.
kaldı ki, antik dönemde de değiliz yani. "ooo, mehmet'in küçük oğlan sparta ordusunda yer bulmuş haberin var mı? savaşa gidecek diyolla..." diyerek statü sahibi de yapmaz insanı şu dönemde, mantıklı bi tarafı yok.
size bir şey anlatayım madem hazır konusu açılmışken, bi ağabeyimiz vardı bizim soner isminde, bu adam çok kültürlü bi ağabeydi yani, felsefeden psikolojiye kadar, fizikten ta latin amerika efsanelerine kadar ilgi duyan bir insandı, okurdu, izlerdi, yazardı, çizerdi. bu adam doğuda pkk terörünün en doruk noktasında olduğu zaman dilliminde, doksanların ilk yarısında askerlik yaptı orada. bize anlattığı en önemli nokta şuydu, "savaş olsun, vuralım, kıralım, patlatalım..." modunda gelen insanlar bir zamandan sonra anti-militarist oluyorlardı, o kan, o vahşet, en yakın arkadaşlarının bir zamandan sonra geri gelmeyecek olması onları çok fazla sarsıyordu, birçoğu akli dengesini yitirmekten korkuyordu derdi orada askerlik yapanların.
şimdi size soruyorum, bölücü şerefsiz itlerin oluşturduğu pkk sorunu tümüyle bir savaş değil, bir çatışma bildiğiniz üzere.
olası bir savaşta binlerce sivil savaş görecek, bugün metroda, otobüste yüzüne baktığınız o insanların paramparça olacağına denk geleceksiniz belki de, bu kısımları düşününce tüyleriniz ürpermiyor mu?
gerçi bu kadar yazıyorum da insanlar işine geleni okuyo, boşa yazıyoruz, neyse makarna tarifi daha mantıklı.
savaş çığırtkanlığı, sosyal medyada kaostan beslenmeye çalışan ergenlerin yapacağı iş gibi geliyor bana, gerçek hayatta ise çocukluğunda izlediği filmlerdeki gibi şeyler olacağını düşünen hayalperestler ve psikolojik sorun yaşayan insanlardan başka bir şey değil.
kaldı ki, antik dönemde de değiliz yani. "ooo, mehmet'in küçük oğlan sparta ordusunda yer bulmuş haberin var mı? savaşa gidecek diyolla..." diyerek statü sahibi de yapmaz insanı şu dönemde, mantıklı bi tarafı yok.
size bir şey anlatayım madem hazır konusu açılmışken, bi ağabeyimiz vardı bizim soner isminde, bu adam çok kültürlü bi ağabeydi yani, felsefeden psikolojiye kadar, fizikten ta latin amerika efsanelerine kadar ilgi duyan bir insandı, okurdu, izlerdi, yazardı, çizerdi. bu adam doğuda pkk terörünün en doruk noktasında olduğu zaman dilliminde, doksanların ilk yarısında askerlik yaptı orada. bize anlattığı en önemli nokta şuydu, "savaş olsun, vuralım, kıralım, patlatalım..." modunda gelen insanlar bir zamandan sonra anti-militarist oluyorlardı, o kan, o vahşet, en yakın arkadaşlarının bir zamandan sonra geri gelmeyecek olması onları çok fazla sarsıyordu, birçoğu akli dengesini yitirmekten korkuyordu derdi orada askerlik yapanların.
şimdi size soruyorum, bölücü şerefsiz itlerin oluşturduğu pkk sorunu tümüyle bir savaş değil, bir çatışma bildiğiniz üzere.
olası bir savaşta binlerce sivil savaş görecek, bugün metroda, otobüste yüzüne baktığınız o insanların paramparça olacağına denk geleceksiniz belki de, bu kısımları düşününce tüyleriniz ürpermiyor mu?
gerçi bu kadar yazıyorum da insanlar işine geleni okuyo, boşa yazıyoruz, neyse makarna tarifi daha mantıklı.
devamını gör...
24 kasım öğretmenler günü
atanmadığım için her 24 kasım'da gözlerim dolu bir şekilde yaşadığım gündür.
kader utansın.
kader utansın.
devamını gör...
dünya kudüs günü
müslümanların sadece filistin ya da filistinli'nin değil, zulüm gören, acı çeken her müslüman ve daha önemlisi her insan için durup düşünmesine, dua etmesine vesile olması gereken günlerden birisi. biz burda ona buna yargı dağıtırken her ülkenin siyasal islamcıları tarafından yalnız bırakılmış bir halkın günü.
allah yar ve yardımcıları olsun.
allah yar ve yardımcıları olsun.
devamını gör...
kebapçı nezaketi
öncelikle bakınız bu nezaket kesinlikle yeni açılmış kebapçıda görülen hürmet değildir. birbirine karıştırmayalım.
bir kebapçı default olarak zaten bu skiller ile spawn olur. aynı hürmet ve nezaket esnaf lokantalarında da var. bir kere menü her zaman modülerdir. çorba istersin mesela önden ama tam porsiyon fazla gelecektir, o kadar da aç değilsindir. yarım mercimek dersin, "hemmen abim" der. "başım gözüm üstüne" der. o yarımı 3/4 koyar ama yine yarı fiyat yazar.
mesafelidir mesela, ama aynı zamanda samimidir de. abi abla der, "bizden biri bak bu hee" der yakın durur, ama abi ablaya gösterilen mesafeyi de korur. bakınız bu yakınlığı ve samimiyeti bir rakı balık etkinliğinde göremezsiniz. hemen kebapçıyla rakı balıkçımızı karşılaştıralım da aradaki farkları örnek üstünde görelim bence. + ile konuşanlar kebapçımız olsun, - ile konuşanlar da balıkçımız olsun mu? bence olsun.
+ abim hoşgeldin.
- hoşgeldiniz (veya hoşgeldiniz efendim).
bakın kebapçı gülümsemez bunu derken. otomatik söyler bunu belki. balıkçı hafif gülümseyerek sizi karşılar. kebapçı sizi ağırlar, içeri buyur eder, hizmet eder, baş üstünde tutar. "misafir bereketiyle gelir" düsturundandır. balıkçı sizi davet eder mi diyeyim, kabul eder mi diyeyim, hani müşterisinizdir ve gelip geçici olduğunuzu hissettirir. çok mesafe vardır arada, bir türlü o duvar aşılmaz.
* (bu benim) ustam bana önden bi yarım mercimek. bi'buçuk karışık ızgara alalım ortaya, bana da bi porsiyon adana. yalnız çok acı koyma sonra çıkarken gümrükte sorun oluyo, mideme dokunuyo *. canım sen ne istiyon? hm, ızgara köfte. ustam bi porsiyon da ızgara köfte (iç ses: ulan kebapçıya gelip ızgara köfte mi yicez be hatun pff)
+ hemmen abim. ortaya salata yaptırıyorum abim? içecek ne getireyim, şalgam içer miyiz? (bak bak samimiyete bak allahım kalkıp sarılasım bağrıma basasım geldi seni be adam dur hele)
* yok hocam ayran alalım biz. açık ayranın varsa açık ayran alalım.
+ tabi abim hemen. abime bi'buçuk karışık bi az acılı adana bi de köfte çek ordan. çorbayı şimdi mi getireyim abim yoksa hepsi birlikte mi gelsin?
bakın şimdi aynı diyaloğu restoranda yaşayalım.
- hoşgeldiniz efendim (hanımefendiye dönerek). hoşgeldiniz (bu banaydı). (menü koyar iki tane önümüze)
* (iç sesim: neyse ikimize de gülümseyerek hoşgeldiniz dedi. iyi bari).
** (benim balık kültürüm sıfır. o yüzden ana kahramanımız bu sefer hatun) biz bir levrek bir porsiyon da ızgara hamsi alalım. ortaya salata, karides güveç, kalamar tava, lakerda istiyorum. hayatım ahtapot salatası da söyleyelim mi, yer misin?
* (böğk) yok hayatım sen istiyorsan kendine söyle.
- tabi efendim. içecek olarak ne arzu edersiniz?
** ben ice tea şeftali alayım.
* (ulan nereye düştük) ben de.
- tabi efendim. içecekleri yemeklerle birlikte getiriyorum?
** evet lütfen.
ulan niye aynısı olmadı ya. halbuki ben hayal ederken çok daha başkaydı kafamdaki olaylar. hatun balık bilir, ben hiç anlamam, o yüzden galiba bunlar hep. şimdi bir de masalarımıza bakalım. kebapçıdayız:
bizim kebaplar ızgaralar falan gelene kadar masa donanır. ezmesinden çiğ köftesine, fındık lahmacunundan salatasına, her şey gelir.

şimdi balık restoranımıza konuk oluyoruz.ne istediyseniz o gelir. asla fazlası yoktur. tapas kültürü kurumsal kültüre uğramamıştır.

efendim şöyle ki siz afiyetle kebabınızı yedikten sonra da masanıza güzel güzel tatlınız ikram edilir, çayınız önünüze getirilir, anne evinde gördüğünüz pohpohlamanın benzerini yaşarsınız, geleneksellik vardır bir yanda, diğerinde ise yersiniz ve gidersiniz. çok ticari ve günümüzdür.
kebapçıda gördüğümüz bu ihtimamı bulamayacağımızı bile bile gidip gidip 1tl farkla king boy patates için, sırf manzarası için gidip bir tabağına 50 lira baydığımız künefeler için, "ayh deniz kıyısı olsun" diye tabağına 60 lira verip ucuz kahvaltılar için boşuna vakit harcamışız. kebapçılar bu ülkenin onulmaz değeridir, daha ötesi gelmeyecektir *
bir kebapçı default olarak zaten bu skiller ile spawn olur. aynı hürmet ve nezaket esnaf lokantalarında da var. bir kere menü her zaman modülerdir. çorba istersin mesela önden ama tam porsiyon fazla gelecektir, o kadar da aç değilsindir. yarım mercimek dersin, "hemmen abim" der. "başım gözüm üstüne" der. o yarımı 3/4 koyar ama yine yarı fiyat yazar.
mesafelidir mesela, ama aynı zamanda samimidir de. abi abla der, "bizden biri bak bu hee" der yakın durur, ama abi ablaya gösterilen mesafeyi de korur. bakınız bu yakınlığı ve samimiyeti bir rakı balık etkinliğinde göremezsiniz. hemen kebapçıyla rakı balıkçımızı karşılaştıralım da aradaki farkları örnek üstünde görelim bence. + ile konuşanlar kebapçımız olsun, - ile konuşanlar da balıkçımız olsun mu? bence olsun.
+ abim hoşgeldin.
- hoşgeldiniz (veya hoşgeldiniz efendim).
bakın kebapçı gülümsemez bunu derken. otomatik söyler bunu belki. balıkçı hafif gülümseyerek sizi karşılar. kebapçı sizi ağırlar, içeri buyur eder, hizmet eder, baş üstünde tutar. "misafir bereketiyle gelir" düsturundandır. balıkçı sizi davet eder mi diyeyim, kabul eder mi diyeyim, hani müşterisinizdir ve gelip geçici olduğunuzu hissettirir. çok mesafe vardır arada, bir türlü o duvar aşılmaz.
* (bu benim) ustam bana önden bi yarım mercimek. bi'buçuk karışık ızgara alalım ortaya, bana da bi porsiyon adana. yalnız çok acı koyma sonra çıkarken gümrükte sorun oluyo, mideme dokunuyo *. canım sen ne istiyon? hm, ızgara köfte. ustam bi porsiyon da ızgara köfte (iç ses: ulan kebapçıya gelip ızgara köfte mi yicez be hatun pff)
+ hemmen abim. ortaya salata yaptırıyorum abim? içecek ne getireyim, şalgam içer miyiz? (bak bak samimiyete bak allahım kalkıp sarılasım bağrıma basasım geldi seni be adam dur hele)
* yok hocam ayran alalım biz. açık ayranın varsa açık ayran alalım.
+ tabi abim hemen. abime bi'buçuk karışık bi az acılı adana bi de köfte çek ordan. çorbayı şimdi mi getireyim abim yoksa hepsi birlikte mi gelsin?
bakın şimdi aynı diyaloğu restoranda yaşayalım.
- hoşgeldiniz efendim (hanımefendiye dönerek). hoşgeldiniz (bu banaydı). (menü koyar iki tane önümüze)
* (iç sesim: neyse ikimize de gülümseyerek hoşgeldiniz dedi. iyi bari).
** (benim balık kültürüm sıfır. o yüzden ana kahramanımız bu sefer hatun) biz bir levrek bir porsiyon da ızgara hamsi alalım. ortaya salata, karides güveç, kalamar tava, lakerda istiyorum. hayatım ahtapot salatası da söyleyelim mi, yer misin?
* (böğk) yok hayatım sen istiyorsan kendine söyle.
- tabi efendim. içecek olarak ne arzu edersiniz?
** ben ice tea şeftali alayım.
* (ulan nereye düştük) ben de.
- tabi efendim. içecekleri yemeklerle birlikte getiriyorum?
** evet lütfen.
ulan niye aynısı olmadı ya. halbuki ben hayal ederken çok daha başkaydı kafamdaki olaylar. hatun balık bilir, ben hiç anlamam, o yüzden galiba bunlar hep. şimdi bir de masalarımıza bakalım. kebapçıdayız:
bizim kebaplar ızgaralar falan gelene kadar masa donanır. ezmesinden çiğ köftesine, fındık lahmacunundan salatasına, her şey gelir.

şimdi balık restoranımıza konuk oluyoruz.ne istediyseniz o gelir. asla fazlası yoktur. tapas kültürü kurumsal kültüre uğramamıştır.

efendim şöyle ki siz afiyetle kebabınızı yedikten sonra da masanıza güzel güzel tatlınız ikram edilir, çayınız önünüze getirilir, anne evinde gördüğünüz pohpohlamanın benzerini yaşarsınız, geleneksellik vardır bir yanda, diğerinde ise yersiniz ve gidersiniz. çok ticari ve günümüzdür.
kebapçıda gördüğümüz bu ihtimamı bulamayacağımızı bile bile gidip gidip 1tl farkla king boy patates için, sırf manzarası için gidip bir tabağına 50 lira baydığımız künefeler için, "ayh deniz kıyısı olsun" diye tabağına 60 lira verip ucuz kahvaltılar için boşuna vakit harcamışız. kebapçılar bu ülkenin onulmaz değeridir, daha ötesi gelmeyecektir *
devamını gör...
yasemin sakallıoğlu
beni güldüren, bizim oralardan olan, yetenekli bulduğum kadın.
devamını gör...