panik atak
hayatımı mahveden hastalık. anksiyete ile birleşmesinden ötürü o kadar uzun zamandır tedavi, araştırma vb şeylere yöneldim ki psikoloji okuyorum. aynı zamanda günümüzde kendine internetten tanı koyanların 10undan en az 8inde olan hastalık.
devamını gör...
sevgiliyle ortak açılan instagram hesabı
belediye tarafından nikah başvurusunda çiftlerden istenilen belgelerden birisi de bu ortak hesabın ekran görüntüsüymüş.
eğer ki yoksa nikah başvurusu kabul edilmiyormuş. yetkililer gözden kaçırıp işlemleri yapsa bile evlilik geçerli sayılmıyormuş *
kesin bilgi, yayalım.
eğer ki yoksa nikah başvurusu kabul edilmiyormuş. yetkililer gözden kaçırıp işlemleri yapsa bile evlilik geçerli sayılmıyormuş *
kesin bilgi, yayalım.
devamını gör...
biyolojik determinizm
insan davranışlarını sadece biyolojik ve/veya genetik faktörlerlere dayandıran bir yaklaşımdır. erkek ve kadın özelliklerinin farklılığında kromozomların ve hormonların etkisi vurgulanır ve hem kendi cinsiyetleri arasındaki benzerlikler hem de diğer cinsiyet ile farklılıkları biyolojik nedenlere dayandırılır. bu yaklaşımda, kadının annelik yetisine (hormonlar) sahip olmasından dolayı sevecen, erkeklerinse annelik (biyolojik yeterlilik yok, duygu da ortaya çıkmıyor) duygusuna sahip olmadıkları için soğuk olabilmeleri gibi basit çıkarımlar söz konusudur.
devamını gör...
kulağınıza küpe olan öğütler
ne oldum değil ne olacağım de.
devamını gör...
nerelisin diyen tip
genelde diyalog şöyle gelişir;
- nerelisin ?
- istanbul.
- baban ?
- o da istanbul.
- deden nereli ?
- o da istanbul
- olmaz öyle şey ! kesin bir yerden geldiniz. istanbul'lu olmaz !
- abi geç oldu yat istersen.
- nerelisin ?
- istanbul.
- baban ?
- o da istanbul.
- deden nereli ?
- o da istanbul
- olmaz öyle şey ! kesin bir yerden geldiniz. istanbul'lu olmaz !
- abi geç oldu yat istersen.
devamını gör...
modern insanın en büyük problemi
tüketim çılgınlığı.
tüketiyoruz her şeyi..her anlamda.
tüketiyoruz her şeyi..her anlamda.
devamını gör...
büyük iskender'in öldükten sonra yapılmasını istediği üç isteği
1. benim tabutumu en iyi doktorlarımdan bir grup taşısın.
2.şu anda hazinemde ne kadar değerli taş, altın vs hepsini, tabutumun geçeceği yol üzerine serpin.
3.tabutumun üstü açık olsun ve iki elimde tabutumun dışında kalacak ve insanlarında göreceği şekilde dışarıya sarkıtın...
komutanları bunun sebebini sormuşlar ve büyük iskender şöyle cevaplamış;
1. her kim ne kadar mükemmel olursa olsun,ölüm karşısında insanoğlu çaresizdir.
2.yine insanoğlu anlasın ve dilden dile anlatsın ki, bu dünyadaki bütün servetin ve zenginliğin yine bu dünyada kalacaktır. ölümlü insan yanında hiç bir şey götüremez.
3.dünyada en kıymetli şey 'zamandır'. zaman tükenince ellerin boşlukta kalır ve boş ellerle gidersiniz. zamanın kıymetli olduğunu biliniz ,dediği söylenen durum.
günümüzde insanoğlunun geldiği nokta açısından, son derece anlamlı bir söz dizini .
2.şu anda hazinemde ne kadar değerli taş, altın vs hepsini, tabutumun geçeceği yol üzerine serpin.
3.tabutumun üstü açık olsun ve iki elimde tabutumun dışında kalacak ve insanlarında göreceği şekilde dışarıya sarkıtın...
komutanları bunun sebebini sormuşlar ve büyük iskender şöyle cevaplamış;
1. her kim ne kadar mükemmel olursa olsun,ölüm karşısında insanoğlu çaresizdir.
2.yine insanoğlu anlasın ve dilden dile anlatsın ki, bu dünyadaki bütün servetin ve zenginliğin yine bu dünyada kalacaktır. ölümlü insan yanında hiç bir şey götüremez.
3.dünyada en kıymetli şey 'zamandır'. zaman tükenince ellerin boşlukta kalır ve boş ellerle gidersiniz. zamanın kıymetli olduğunu biliniz ,dediği söylenen durum.
günümüzde insanoğlunun geldiği nokta açısından, son derece anlamlı bir söz dizini .
devamını gör...
kişisel alan
bu coğrafyada fertlerin sahip olduğu koruması ve savunması en zor olan şeylerden biridir. herkesçe ihmal edilebilir, ihlal edilebilir hatta istismar edilebilir. iyi niyetle, hadsizlikle, münasebetsizlikle, umursamazlık yahut bencillikle... kişisel alanına sahip çıkmaya çalışan, bunun mücadelesini verenlere kolaylıklar diliyorum. vazgeçmeyelim, biz kazanacağız.
devamını gör...
cepteki son 50 tl ile ne alınır sorunsalı
kitap, çay, bisküvi
devamını gör...
şırnak
16 mayıs 1990 tarihinde çıkarılan bir yasayla şırkan şehri merkez olmak üzere, eskiden kendisi gibi siirt iline bağlı bulunan güçlükonak ilçesi ile mardin iline bağlı bulunan silopi, cizre, idil ve hakkari iline bağlı bulunan beytüşşebap ve uludere ilçelerini de içine alarak kurulmuş olan türkiye'nin 73. ilidir.
dicle nehri vadisinin iki yakasındaki topraklardan meydana gelen şırnak, kuzeyinde siirt, kuzeydoğusunda van, doğusunda hakkari, batısında mardin, güneyinde suriye ve ırak ile komşudur.
ilin hemen hemen tam ortasında bulunan il merkezi şırnak kenti, namaz dağının batı eteklerinde kurulmuş olan küçük bir yerleşim yeridir. kentin kuruluş tarihine dair elde veri yoktur. bazı kaynaklarda ve bazı eski haritalarda ilin ismi şirnak olarak da geçmektedir.
resmi olmamakla beraber, geçmişi nuh peygamber ile birlikte anılan şırnak, şehr-i nuh olarak da adlandırılır. yöreyle ilgili rivayete göre; büyük tufan'dan kurtulan nuh peygamber'in gemisi, sular çekildikten sonra cudi dağında karaya oturur.
gemiden inen nuh peygamber, şükür için burada kurban keser. daha sonra ailesi ile birlikte dağdan aşağı inip, kendisi kuzeyde şırnak şehrini, oğullarından yafes de batıda cizre şehrini kurar.
cizre ilçesindeki bir camiide bulunan beş metrelik sandukanın içinde nuh peygamber'in naaşının bulunduğuna inanılmaktadır. hatta, nuh'un gemisi'nin hâlen dağın doruğunda ya da civarda bir yerde olabileceğine dair fantastik inanışlar da vardır. söylenceden dolayı popüler hale gelen cudi dağının adı, yörede anlatılan başka söylencelerde de sıkça geçer.
tarih boyunca önemli kervan yollarının kavşak noktası olan cizre ve şırnak'ta, kürt aşiretleri yüzyıllar boyunca buradaki yolları ve önemli geçitleri denetim altında tutacakları özerk bir konuma sahip olmak istemişlerdir. bu yüzden yörede birçok ayaklanma vuku bulmuştur. yöredeki sıkıntılar bugün de terör eylemleriyle devam etmektedir. yöredeki başlıca yerleşim merkezlerinin eski isimleri, elki (beytüşşebap), cezire (cizre), zari (idil), girgimaç (silopi) ve kılaban (uludere) dı.
ilin siyasal ve toplumsal yapısında aşiret ilişkileri hâlâ geçerliliğini korumaktadır. kışı ilin güney kesimindeki kuytu yerlerde geçiren göçer aşiretler, yazın sürüleriyle birlikte dağlardaki sulak yaylalara çıkarlar. ilde gelişmiş bir sanayii kuruluşuna pek rastlanmaz. habur çayı'nın basra körfezine akan dicle nehrine katıldığı yerde, türkiye hem suriye, hem de ırak'a komşudur. özellikle karayoluyla ırak'tan gelen mallar, habur sınır kapısından ülkemize giriş yapar. şunu da belirtmek gerekir ki, yörede hayli yaygın olan sınır kaçakçılığı, burada yaşayan halkın geçimini sağladığı başlı başına bir ekonomik faaliyet alanıdır.
dicle nehri vadisinin iki yakasındaki topraklardan meydana gelen şırnak, kuzeyinde siirt, kuzeydoğusunda van, doğusunda hakkari, batısında mardin, güneyinde suriye ve ırak ile komşudur.
ilin hemen hemen tam ortasında bulunan il merkezi şırnak kenti, namaz dağının batı eteklerinde kurulmuş olan küçük bir yerleşim yeridir. kentin kuruluş tarihine dair elde veri yoktur. bazı kaynaklarda ve bazı eski haritalarda ilin ismi şirnak olarak da geçmektedir.
resmi olmamakla beraber, geçmişi nuh peygamber ile birlikte anılan şırnak, şehr-i nuh olarak da adlandırılır. yöreyle ilgili rivayete göre; büyük tufan'dan kurtulan nuh peygamber'in gemisi, sular çekildikten sonra cudi dağında karaya oturur.
gemiden inen nuh peygamber, şükür için burada kurban keser. daha sonra ailesi ile birlikte dağdan aşağı inip, kendisi kuzeyde şırnak şehrini, oğullarından yafes de batıda cizre şehrini kurar.
cizre ilçesindeki bir camiide bulunan beş metrelik sandukanın içinde nuh peygamber'in naaşının bulunduğuna inanılmaktadır. hatta, nuh'un gemisi'nin hâlen dağın doruğunda ya da civarda bir yerde olabileceğine dair fantastik inanışlar da vardır. söylenceden dolayı popüler hale gelen cudi dağının adı, yörede anlatılan başka söylencelerde de sıkça geçer.
tarih boyunca önemli kervan yollarının kavşak noktası olan cizre ve şırnak'ta, kürt aşiretleri yüzyıllar boyunca buradaki yolları ve önemli geçitleri denetim altında tutacakları özerk bir konuma sahip olmak istemişlerdir. bu yüzden yörede birçok ayaklanma vuku bulmuştur. yöredeki sıkıntılar bugün de terör eylemleriyle devam etmektedir. yöredeki başlıca yerleşim merkezlerinin eski isimleri, elki (beytüşşebap), cezire (cizre), zari (idil), girgimaç (silopi) ve kılaban (uludere) dı.
ilin siyasal ve toplumsal yapısında aşiret ilişkileri hâlâ geçerliliğini korumaktadır. kışı ilin güney kesimindeki kuytu yerlerde geçiren göçer aşiretler, yazın sürüleriyle birlikte dağlardaki sulak yaylalara çıkarlar. ilde gelişmiş bir sanayii kuruluşuna pek rastlanmaz. habur çayı'nın basra körfezine akan dicle nehrine katıldığı yerde, türkiye hem suriye, hem de ırak'a komşudur. özellikle karayoluyla ırak'tan gelen mallar, habur sınır kapısından ülkemize giriş yapar. şunu da belirtmek gerekir ki, yörede hayli yaygın olan sınır kaçakçılığı, burada yaşayan halkın geçimini sağladığı başlı başına bir ekonomik faaliyet alanıdır.
devamını gör...
tanımların sonuna nokta koyma gerekliliği
yazarken imla kurallarına uyanlar için sıradan bir olaydır.
devamını gör...
it's always sunny in philadelphia
komedi deyince;
mesela bir yapımın anlık esprileri çok başarılı olur, karakterleri ayrı kişiliklere sahiptir, hepsi değişik ama tahmin edilebilir şekilde davranırlar, hehheheh diye gülersiniz. (bkz: how i met your mother)
konuyla alakasız, zaman zaman uzatıp bokunu çıkarır, ama yine de zeka akar, başarılıdır, gülersiniz. (bkz: family guy)
akıllıcadır hınzır hınzır sırıtırsınız. (bkz: arrested development)
tabu tanımaz, harika karakterler barındırır, olay örgüsü 10 numaradır, kahkahalarla gülersiniz. (bkz: south park)
belirli bir konunun üzerinde çeşitlemelere gider, ilginç bir espri anlayışı, 3-4 çok parlak karakteri vardır, gülersiniz. (bkz: my name is earl)
klasik olmuştur, old school sit-com'un en iyilerindendir, gülersiniz. (bkz: seinfeld)
istikrar abidesidir, daima akıllıcadır, daima komiktir, dünyanın en iyi 2-3 karakteri yaratılmıştır, yıllarca gülersiniz. (bkz: the simpsons)
ama her birinin gelip dayandığı sınırlar vardır. bunları iyi olmak için, tarz oluşturmak için yaratmışlardır.
ama bir dizi vardır ki, hem tabusu yoktur, hem karakterleri şerefsiz, bencil, aptal, egoist, hayvan, ölümcül komiktir, hem ciddiyetin "c"'sinden, mesajın "m"'sinden yoksundur, hem asla kendinizden bir şey bulamazsınız, hem onlar adına utanır, hem kahkaha atarsınız.
o dizi öyle bir yapımdır ki özgürdür. uçmaktadır. "kolay" denilen kavramın harika olabileceğini, herhangi bir konuya sahip olmamanın da süper olduğunu dünyada ilk o göstermiştir. öküzlüğün de süper komik olabileceğini.
o dizi hayatınızda pause tuşuna basıp ölene kadar güldüren tek şovdur. gülmekten gerçek anlamda canınızın yanmasını sağlar.
o dizi "it's always sunny in philadelphia" olmaktadır.
izlemeden ölürseniz "komedi" izledim diyemezsiniz.
öyledir.
mesela bir yapımın anlık esprileri çok başarılı olur, karakterleri ayrı kişiliklere sahiptir, hepsi değişik ama tahmin edilebilir şekilde davranırlar, hehheheh diye gülersiniz. (bkz: how i met your mother)
konuyla alakasız, zaman zaman uzatıp bokunu çıkarır, ama yine de zeka akar, başarılıdır, gülersiniz. (bkz: family guy)
akıllıcadır hınzır hınzır sırıtırsınız. (bkz: arrested development)
tabu tanımaz, harika karakterler barındırır, olay örgüsü 10 numaradır, kahkahalarla gülersiniz. (bkz: south park)
belirli bir konunun üzerinde çeşitlemelere gider, ilginç bir espri anlayışı, 3-4 çok parlak karakteri vardır, gülersiniz. (bkz: my name is earl)
klasik olmuştur, old school sit-com'un en iyilerindendir, gülersiniz. (bkz: seinfeld)
istikrar abidesidir, daima akıllıcadır, daima komiktir, dünyanın en iyi 2-3 karakteri yaratılmıştır, yıllarca gülersiniz. (bkz: the simpsons)
ama her birinin gelip dayandığı sınırlar vardır. bunları iyi olmak için, tarz oluşturmak için yaratmışlardır.
ama bir dizi vardır ki, hem tabusu yoktur, hem karakterleri şerefsiz, bencil, aptal, egoist, hayvan, ölümcül komiktir, hem ciddiyetin "c"'sinden, mesajın "m"'sinden yoksundur, hem asla kendinizden bir şey bulamazsınız, hem onlar adına utanır, hem kahkaha atarsınız.
o dizi öyle bir yapımdır ki özgürdür. uçmaktadır. "kolay" denilen kavramın harika olabileceğini, herhangi bir konuya sahip olmamanın da süper olduğunu dünyada ilk o göstermiştir. öküzlüğün de süper komik olabileceğini.
o dizi hayatınızda pause tuşuna basıp ölene kadar güldüren tek şovdur. gülmekten gerçek anlamda canınızın yanmasını sağlar.
o dizi "it's always sunny in philadelphia" olmaktadır.
izlemeden ölürseniz "komedi" izledim diyemezsiniz.
öyledir.
devamını gör...
bülbülü öldürmek
insan olan olmayan herkesin okumasını önerdiğim muazzam kitap. olmayanlar insan olur belki.*
devamını gör...
alet çantası sözlük olsa alınabilecek nick
estetik olmuş karga burnu.
ademin havya.
ademin havya.
devamını gör...
tanımadığı kişiyle hem sizli hem senli konuşan kişi
aslında sizin böyle bir başlık açman benim tuhafıma gitti. çünkü sana karşı hem sizli hem senli konuşursam kafanız karışabilir. yoksa türkçeyi katletmek önemli bir mesele değil, biliyorsunuz ki senden önemli bir şey değil bu.
devamını gör...
30 yaşında aile kurmamış insan
isteyen 18'inde evlenir, isteyen 30'undan sonra aile kurar, istemeyen hiç kurmaz. bu çok kişisel bir konu ve sırf toplumsal baskı yüzünden evlenip mutsuz bir yuva kurmaktansa, hiç evlenmeyip mutlu bir birey olarak kalmak çok daha güzeldir.
devamını gör...
kendinize bir iyilik yapın
ve sağlığınıza dikkat edin.
devamını gör...
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
tanım :formula 1 yarış araçlarının motor özellikleri
emniyet kemerlerimizi ve kaskımızı takmışsak formula 1 gezimiz başlıyor.
formula 1; tek kişilik, açık tekerlekli otomobil yarışlarının en yüksek düzeyini oluşturan yarışlar dizisidir.
isminin formula olmasının nedeni 2. dünya savaşından sonra motor üreticilerinin bir araya gelmesi ile aldıkları ortak kararlar ve uyulması zorunlu kuralları belirlemesi nedeniyledir.
formula 1 alınan ilk kararların adı olmasına karşın zaman içinde organizasyonun ismi olarak kalmıştır.
formula 1 in formülü yani takımların uymak zorunda oldukları kurallar her sene yeniden belirlenir. kuralların belirlenmesi oy çokluğu ile değil tüm takımların onaylaması ile olur.
yeni bir kural eklenecek ise tek bir muhalif oy olması bile o kuralın eklenmesine mani olur.
en son köklü değişiklikler 2014 yılında olmuştur. yapılan değişiklikler ile 6 silindirli ve 1600 cc motor kullanılması zorunlu hale gelmiştir
10 hatta 12 silindirli 3000 cc yi aşan hacimli araçlardan 1600 cc ye geçiş oldukça sıra dışı bir karardı. bu düşüş tek sene de olmamış olsa da formula 1 için alınmış ciddi riskli bir karardı. çünkü
1600 cc lik hibrid motorlu araçlar alıştığımız ve sevdiğimiz formula 1 araçlarından çok farklıydı. hem de bu fark o kadar belirgin ki, gözünüz kapalıyken bile anlayabilirsiniz. aşağı da 2013 yılı ve 2014 yılındaki formula 1 araçlarının çıkardıkları sesleri duyacaksınız.
2013 de azametle kükreyen o motor sesi gitmiş yerine yüksek sesle çalışan bir elektrik süpürgesi gelmiş gibi
biz büyüdük ve kirlendi dünya
nerede o eski f1 araçları
nostaljisi yerine şu soruyu sormak daha eğlenceli
iyi de nasıl oluyor?
geçtiğimiz yıllarda çoğu yarışta pist rekorları kırıldı.
1600 cc ile 340 km/h yaklaşan hızlara nasıl ulaşılıyor?
opel vectra 1.6 motorlu versiyonları mesela 100 hp güç üretiyor
f1 motoru nasıl 800 hatta 1000 hp gücü aynı hacimde üretiyor?
bu motorları bu kadar verimli yapan ne?
bu sorunun yanıtı birden çok birleşenli
ilk fark sıradan otomobillere göre formula 1 araçlarının verimlerindeki fark
sıradan otomobiller en iyi sürüş koşulların da yakıttan elde edilen gücün en fazla yüzde 30 unu tekrerleklere aktarabilirken formula 1 araçlarında bu oran yüzde 50 yi aşıyor.
arada yüzde 20 lik fark var diye düşünmeyin
50 30'dan yüzde 66 daha fazladır.
1600 cc ama verimlik açısından 2600 cc lik motordan alınabilecek güç elde ediliyor.
bu büyük bir fark.
tek fark bu değil tabi ki,
bu araçlar motor hacmi küçük olsa da çok fazla yakıt yakabiliyorlar.
standart bir 1.6 araba 100 km de 6-7 lt yakıt tüketirken
formula 1 aracları 100 km de 45-50 lt arası yakıt tüketir.
yani çok fazla yakıttan elde edilen güç çok verimli biçimde tekerlere iletildiği için f1 araçları bu kadar hızlı ve güçlüymüş.
burada iki sık bilinen yanlışı düzeltmek lazım.
formula 1 araçlarına yarış sırasında pit stoplarda yakıt takviyesi yapılmaz. bu motorun yüksek sıcaklığı ve olası riskler nedeniyle yasaktır. f1 araclarının deposu yarış öncesi doldurulur. ve mühürlenir. ek yakıt ya da katkı konulmaz.
formula 1 araçları jet yakıtı ya da ethanol gibi farklı yakıtlar kullanmaz. bizim normal araçlarda kullandığımız benzini kullanır.
f1 araclarının her yarış için 110 kg yakıt limiti vardır. birim lt değil kg. bunun nedeni hacmin ısıya göre değişmesi. her aracın yakıtı bir hacim ölçüsü olan litre yerine kg ile sınırlandırılmıştır. 110 kg benzin yaklaşık 157 lt eder. f1 yarışları genelde 305 km dir.
standart 1.6 araçlar 100 hp gucundeyken
f1 araçlarının nasıl onlardan 7- 10 kat kadar fazla güç üretiyor olduğu böylece
anlamış olduk.
çok yakıyor ve yaktığını tekere daha iyi iletebiliyor.
(son yıllarda hibrid motorlu f1 araclarının ortaya çıkması ile 160 hp de elektrik motorundan sürücünün istediğinde bir süre ilave edebileceği güç olduğunu da unutmayalım.)
peki bu nasıl olabiliyor?
formula 1 araçları nasıl aynı silindir hacmindeki motorlarla 7 kat fazla yakıtı yakabiliyor?
cevap yine çok katmanlı
1- ölü boşluklar neredeyse hiç yok.
formula bir araçları belirli ısı değerinde çalışmak üzere dizayn edilmiştir. motorları anahtarı çevirip çalıştıramazsınız. çünkü pistonlar hareket etmez. sadece pistonlar değil bir çok hareketli parça belirli bir ısı değerine ulaşıldığında metallerde oluşan genleşme sonrasında hareket edebilecek şekilde dizayn edilmiş. bunun için f1 araçlarının motoru yarış öncesi harici yöntemler ile ısıtılır. genleşme olduktan sonra motorun pistonlarının hareket edebileceği boşluk oluşur.
ölü hacim neredeyse yok diyordum ya! işte bu kadar yok :)
2-) f1 araclarının motor deviri çok yüksektir. dakika 18.000 devire kadar çıkan f1 araçları var. bizler araçlarımızı genelde 2500 3000 devirde kullanıyoruz
normal araçlardan 6 7 kat yakıtı aynı hacimde nasıl yakabildiğini bu sayede anladık.
1.6 lt hacmin neredeyse tamamını kullanıyor ve normal araçtan 5-6 kat daha fazla devir yapıyor.
bilale anlatır gibi anlatırsam hacim aynı ama f1 araçları pistonu 1.6 hacimle 5-6 defa inip kalkarak 8lt hacimde benzini yakarken
normal araçlar 1.6 lt nin 1480 lt ni kullanıp bir defa inip kalkıyor.
daha çok yakıt bu farklar sayesinde aynı hacimde yakılabilmiş oluyor.
peki bu nasıl sağlanıyor? nasıl bu kadar yüksek devire ulaşılabiliyor?
1- f1 araçlarının piston uzunluğu normal araçlara göre oldukça kısadır. inip çıkma mesafesi az olunca çok daha hızlı inip kalkabiliyorsun.
2- f1 araçlarının turbo besleme sistemleri normal araçlara göre oldukça gelişmiştir. hatta son yıllarda kullanılan turbo beslemede egoz gazlarının kinetik enerjisi dışında hibrit motorun güç ünitesinden alınan elektrik enerjisi de turbo fanın dönüşüne yardım etmektedir.
bu kadar fazla yakıtı bu kadar kısa süre de bu kadar yüksek verimde yakabilmek için ortama gelen oksijenin yeterli olması için çok sofistike turbo ünite ihtiyacı zaten tartışılmaz bir zorunluluk.
3- f1 araçları çok yüksek sıcaklık değerinde çalışır. çok yüksek derken hayal ettiğimizden çok daha yüksek. piston başlarında ısı 2700 dereceyi aşmaktadır. bu güneş yüzey sıcaklığının yarısına yakındır.
yani özetlersek f1 araçlarında yakıt özel dizayn edilmiş enjektörler ile genişliği fazla yüksekliği az neredeyse güneş kadar sıcak yanma odasına şahane biçimde havalandırılmış olarak püskürtürerek yakılır.
bu yüzden motor hem çok verimli, aynı zamanda çok hızlıdır.
madem f1 motorları bu kadar iyi neden normal araçlarımızda da bu motorları kullanmıyoruz?
çünkü çok pahalı
çünkü kullanılan malzeme 2700 derece sıcaklığa dayanabilmeli
her bir piston 4 fili havaya kaldıracak kadar güçlü olmalı
bu güç dakika da 18000 defa seni ittirdiği halde kırılmadan bükülmeden bu gücü diğer parçalara aktaracak kadar sağlam krank milin ve diğer aktarım organları olmalı.
tüm bunlar çok özel alaşımların ve çok birinci sınıf üretim tekniklerini gerekli kılıyor. bu yüzden oldukça maliyetli. bir f1 motoru 10 milyon dolardan fazla
tamam, fiat egea ya, polo'ya bu motordan koymayalım ama seri üretim olursa maliyetler düşer, bmv falan kullansın bu motoru
malesef o da pek mümkün değil. çünkü çok güçlü ve özel alaşımlar kullanılıyor olsa da bu motorların kullanım ömrü 5000 ile 10000 km arasında.
ve tüm bu sorunların yanında asıl büyük sorun bu araçlat çok ama çok fazla yakıyor.
tüp takarak falan bile kurtaramaz.
şöyle düşünelim
opel astranın deposu 56lt
f1 motoru 56 litre ile 100 km ancak gider.
her 100 km de bir depoyu fullemek, her 10000 km de bir motoru değiştirmek ve her motor değiştiğinde 10 milyon dolar vermek isteyen kimse olmayacağı için normal araçlara f1 motoru kullanmıyoruz
formula 1 aslında bir formül dedik. belirli kurallar çerçevesinde yapılan hız, dayanıklılık yarışı dedik ama neden bir formüle ihtiyaç duyulmuş?
"herkesin motoruna hiç kimse karışamaz."
"en hızlımız kim ise o kazanır?
neden denmiyor da; kanat açısı 30 derecenin üstüne çıkmayacak, yakıt deposu yerden şu kadar yüksekte olacak, pistonlarda sadece dökme demir ya da çelik kullanılacak, fren diski çapı şunu geçmeyecek vs gibi herşey belirli standartlar arasına sıkıştırılmış?
bu sorunun en güzel yanıtı
"kontrolsüz güç güç değildir."
ya da
"bu bir motor yarışı gladyatör dövüşü değil"
pilotların güvende olması
takımların ekonomik olarak bu işi sürdürülebilir biçimde devam ettirebilmesi için
yarış belirli çerçeve içinde yapılıyor.
en hızlı değil en iyi olan bulunmaya çalışılıyor.
araçlardan bahsettik birazda pilotlardan bahsedelim.
daracık bir kabinin içinde
yarı yatar vaziyette
kafasında 1 kg ayırdığın da bir kask ile
üzerinde 2 kat tulumla
yarış boyunca
yere doğru sürekli hissedilen 2-5 g arasında bir basınç altında ezilirken
her virajda sağa ya da sola 3-5 g hızında savrulma. her frende öne her gaza bastığında geriye doğru yapışma.
100 km den 0 a 2 sn de duruyor
0 dan 160 km'ye 4 sn de ulaşıyor.
korkunç bir basınç ile dayak söz konusu.
kafadaki kask bu dayak esnasında en çok zorlayan şeylerden biri. çünkü 1kg ağırlığında olsa da ağrılığı 5 kg dan fazla hissedildiği oluyor. bu yüzden f1 pilotları boyun kaslarını geliştirici egzersizleri yoğun olarak yaparlar. kafalarının kendisi ve kaskla birlikte 6, 5 kg olan ağırlığın virajlarda 30-40 kg olarak sağa ve sola doğru hareket etmeye çalışmasına engel olacak kas yapısı çok ama çok önemli
bunun için boyun etrafına ağırlık takımları takarak çalışıyorlar.
f1 pilotlarının çok iyi geliştirmeleri gereken bir diğer fiziksel özellik ise kardiyovasküler sistemleri
1.5 saatte yakın süreler boyunca hiç dinlenme imkanı olmadan 150-190 arası kalp atışı hızını tolerans göstermek oldukça zor.
bunun için bol bol koşu ve bisiklet antrenmanı yapıyorlar.
antrenman yaparken oldukça sistematik çalışmaları gerekiyor. çünkü f1 de her 1 kg fazlalık yarış için önemli
f1 pilotlarından bazıları bu duruma yakın zamanda isyan ettiler.
mark webber “beş yıldır yemek yemedim” diye tepki gösterdi.
ingiliz pilot jenson button ise “fitness antremanını seviyorum ama kilomu korumak için yapamayacağım şeyler var, karbonhidrat yiyemiyorum, kas yapamıyorum”
boyları 1.80 üzerinde olan f1 pilotlarının 72 kg ın üzerine çıkması hoş karşılanmıyor.
sauber-ferrari takımından nico hulkenberg kilo aldığı için sözleşmesi neredeyse fesh ediliyordu.
yani f1 pilotu olmak ozan tufan'ın yapabileceği bir iş değil. hem yarış anında hem yarış dışında yüksek adanmışlık istiyor
her takım 600 e yakın çalışanı ile her sene daha iyisi için mücadele ediyor.
hem birbirlerini ile hemde kendi çizdikleri çerçeve (formula) sınırları içinde kalıp sınırları aşmak için
centilmence ama rekabetci
emniyet kemerlerimizi ve kaskımızı takmışsak formula 1 gezimiz başlıyor.
formula 1; tek kişilik, açık tekerlekli otomobil yarışlarının en yüksek düzeyini oluşturan yarışlar dizisidir.
isminin formula olmasının nedeni 2. dünya savaşından sonra motor üreticilerinin bir araya gelmesi ile aldıkları ortak kararlar ve uyulması zorunlu kuralları belirlemesi nedeniyledir.
formula 1 alınan ilk kararların adı olmasına karşın zaman içinde organizasyonun ismi olarak kalmıştır.
formula 1 in formülü yani takımların uymak zorunda oldukları kurallar her sene yeniden belirlenir. kuralların belirlenmesi oy çokluğu ile değil tüm takımların onaylaması ile olur.
yeni bir kural eklenecek ise tek bir muhalif oy olması bile o kuralın eklenmesine mani olur.
en son köklü değişiklikler 2014 yılında olmuştur. yapılan değişiklikler ile 6 silindirli ve 1600 cc motor kullanılması zorunlu hale gelmiştir
10 hatta 12 silindirli 3000 cc yi aşan hacimli araçlardan 1600 cc ye geçiş oldukça sıra dışı bir karardı. bu düşüş tek sene de olmamış olsa da formula 1 için alınmış ciddi riskli bir karardı. çünkü
1600 cc lik hibrid motorlu araçlar alıştığımız ve sevdiğimiz formula 1 araçlarından çok farklıydı. hem de bu fark o kadar belirgin ki, gözünüz kapalıyken bile anlayabilirsiniz. aşağı da 2013 yılı ve 2014 yılındaki formula 1 araçlarının çıkardıkları sesleri duyacaksınız.
2013 de azametle kükreyen o motor sesi gitmiş yerine yüksek sesle çalışan bir elektrik süpürgesi gelmiş gibi
biz büyüdük ve kirlendi dünya
nerede o eski f1 araçları
nostaljisi yerine şu soruyu sormak daha eğlenceli
iyi de nasıl oluyor?
geçtiğimiz yıllarda çoğu yarışta pist rekorları kırıldı.
1600 cc ile 340 km/h yaklaşan hızlara nasıl ulaşılıyor?
opel vectra 1.6 motorlu versiyonları mesela 100 hp güç üretiyor
f1 motoru nasıl 800 hatta 1000 hp gücü aynı hacimde üretiyor?
bu motorları bu kadar verimli yapan ne?
bu sorunun yanıtı birden çok birleşenli
ilk fark sıradan otomobillere göre formula 1 araçlarının verimlerindeki fark
sıradan otomobiller en iyi sürüş koşulların da yakıttan elde edilen gücün en fazla yüzde 30 unu tekrerleklere aktarabilirken formula 1 araçlarında bu oran yüzde 50 yi aşıyor.
arada yüzde 20 lik fark var diye düşünmeyin
50 30'dan yüzde 66 daha fazladır.
1600 cc ama verimlik açısından 2600 cc lik motordan alınabilecek güç elde ediliyor.
bu büyük bir fark.
tek fark bu değil tabi ki,
bu araçlar motor hacmi küçük olsa da çok fazla yakıt yakabiliyorlar.
standart bir 1.6 araba 100 km de 6-7 lt yakıt tüketirken
formula 1 aracları 100 km de 45-50 lt arası yakıt tüketir.
yani çok fazla yakıttan elde edilen güç çok verimli biçimde tekerlere iletildiği için f1 araçları bu kadar hızlı ve güçlüymüş.
burada iki sık bilinen yanlışı düzeltmek lazım.
formula 1 araçlarına yarış sırasında pit stoplarda yakıt takviyesi yapılmaz. bu motorun yüksek sıcaklığı ve olası riskler nedeniyle yasaktır. f1 araclarının deposu yarış öncesi doldurulur. ve mühürlenir. ek yakıt ya da katkı konulmaz.
formula 1 araçları jet yakıtı ya da ethanol gibi farklı yakıtlar kullanmaz. bizim normal araçlarda kullandığımız benzini kullanır.
f1 araclarının her yarış için 110 kg yakıt limiti vardır. birim lt değil kg. bunun nedeni hacmin ısıya göre değişmesi. her aracın yakıtı bir hacim ölçüsü olan litre yerine kg ile sınırlandırılmıştır. 110 kg benzin yaklaşık 157 lt eder. f1 yarışları genelde 305 km dir.
standart 1.6 araçlar 100 hp gucundeyken
f1 araçlarının nasıl onlardan 7- 10 kat kadar fazla güç üretiyor olduğu böylece
anlamış olduk.
çok yakıyor ve yaktığını tekere daha iyi iletebiliyor.
(son yıllarda hibrid motorlu f1 araclarının ortaya çıkması ile 160 hp de elektrik motorundan sürücünün istediğinde bir süre ilave edebileceği güç olduğunu da unutmayalım.)
peki bu nasıl olabiliyor?
formula 1 araçları nasıl aynı silindir hacmindeki motorlarla 7 kat fazla yakıtı yakabiliyor?
cevap yine çok katmanlı
1- ölü boşluklar neredeyse hiç yok.
formula bir araçları belirli ısı değerinde çalışmak üzere dizayn edilmiştir. motorları anahtarı çevirip çalıştıramazsınız. çünkü pistonlar hareket etmez. sadece pistonlar değil bir çok hareketli parça belirli bir ısı değerine ulaşıldığında metallerde oluşan genleşme sonrasında hareket edebilecek şekilde dizayn edilmiş. bunun için f1 araçlarının motoru yarış öncesi harici yöntemler ile ısıtılır. genleşme olduktan sonra motorun pistonlarının hareket edebileceği boşluk oluşur.
ölü hacim neredeyse yok diyordum ya! işte bu kadar yok :)
2-) f1 araclarının motor deviri çok yüksektir. dakika 18.000 devire kadar çıkan f1 araçları var. bizler araçlarımızı genelde 2500 3000 devirde kullanıyoruz
normal araçlardan 6 7 kat yakıtı aynı hacimde nasıl yakabildiğini bu sayede anladık.
1.6 lt hacmin neredeyse tamamını kullanıyor ve normal araçtan 5-6 kat daha fazla devir yapıyor.
bilale anlatır gibi anlatırsam hacim aynı ama f1 araçları pistonu 1.6 hacimle 5-6 defa inip kalkarak 8lt hacimde benzini yakarken
normal araçlar 1.6 lt nin 1480 lt ni kullanıp bir defa inip kalkıyor.
daha çok yakıt bu farklar sayesinde aynı hacimde yakılabilmiş oluyor.
peki bu nasıl sağlanıyor? nasıl bu kadar yüksek devire ulaşılabiliyor?
1- f1 araçlarının piston uzunluğu normal araçlara göre oldukça kısadır. inip çıkma mesafesi az olunca çok daha hızlı inip kalkabiliyorsun.
2- f1 araçlarının turbo besleme sistemleri normal araçlara göre oldukça gelişmiştir. hatta son yıllarda kullanılan turbo beslemede egoz gazlarının kinetik enerjisi dışında hibrit motorun güç ünitesinden alınan elektrik enerjisi de turbo fanın dönüşüne yardım etmektedir.
bu kadar fazla yakıtı bu kadar kısa süre de bu kadar yüksek verimde yakabilmek için ortama gelen oksijenin yeterli olması için çok sofistike turbo ünite ihtiyacı zaten tartışılmaz bir zorunluluk.
3- f1 araçları çok yüksek sıcaklık değerinde çalışır. çok yüksek derken hayal ettiğimizden çok daha yüksek. piston başlarında ısı 2700 dereceyi aşmaktadır. bu güneş yüzey sıcaklığının yarısına yakındır.
yani özetlersek f1 araçlarında yakıt özel dizayn edilmiş enjektörler ile genişliği fazla yüksekliği az neredeyse güneş kadar sıcak yanma odasına şahane biçimde havalandırılmış olarak püskürtürerek yakılır.
bu yüzden motor hem çok verimli, aynı zamanda çok hızlıdır.
madem f1 motorları bu kadar iyi neden normal araçlarımızda da bu motorları kullanmıyoruz?
çünkü çok pahalı
çünkü kullanılan malzeme 2700 derece sıcaklığa dayanabilmeli
her bir piston 4 fili havaya kaldıracak kadar güçlü olmalı
bu güç dakika da 18000 defa seni ittirdiği halde kırılmadan bükülmeden bu gücü diğer parçalara aktaracak kadar sağlam krank milin ve diğer aktarım organları olmalı.
tüm bunlar çok özel alaşımların ve çok birinci sınıf üretim tekniklerini gerekli kılıyor. bu yüzden oldukça maliyetli. bir f1 motoru 10 milyon dolardan fazla
tamam, fiat egea ya, polo'ya bu motordan koymayalım ama seri üretim olursa maliyetler düşer, bmv falan kullansın bu motoru
malesef o da pek mümkün değil. çünkü çok güçlü ve özel alaşımlar kullanılıyor olsa da bu motorların kullanım ömrü 5000 ile 10000 km arasında.
ve tüm bu sorunların yanında asıl büyük sorun bu araçlat çok ama çok fazla yakıyor.
tüp takarak falan bile kurtaramaz.
şöyle düşünelim
opel astranın deposu 56lt
f1 motoru 56 litre ile 100 km ancak gider.
her 100 km de bir depoyu fullemek, her 10000 km de bir motoru değiştirmek ve her motor değiştiğinde 10 milyon dolar vermek isteyen kimse olmayacağı için normal araçlara f1 motoru kullanmıyoruz
formula 1 aslında bir formül dedik. belirli kurallar çerçevesinde yapılan hız, dayanıklılık yarışı dedik ama neden bir formüle ihtiyaç duyulmuş?
"herkesin motoruna hiç kimse karışamaz."
"en hızlımız kim ise o kazanır?
neden denmiyor da; kanat açısı 30 derecenin üstüne çıkmayacak, yakıt deposu yerden şu kadar yüksekte olacak, pistonlarda sadece dökme demir ya da çelik kullanılacak, fren diski çapı şunu geçmeyecek vs gibi herşey belirli standartlar arasına sıkıştırılmış?
bu sorunun en güzel yanıtı
"kontrolsüz güç güç değildir."
ya da
"bu bir motor yarışı gladyatör dövüşü değil"
pilotların güvende olması
takımların ekonomik olarak bu işi sürdürülebilir biçimde devam ettirebilmesi için
yarış belirli çerçeve içinde yapılıyor.
en hızlı değil en iyi olan bulunmaya çalışılıyor.
araçlardan bahsettik birazda pilotlardan bahsedelim.
daracık bir kabinin içinde
yarı yatar vaziyette
kafasında 1 kg ayırdığın da bir kask ile
üzerinde 2 kat tulumla
yarış boyunca
yere doğru sürekli hissedilen 2-5 g arasında bir basınç altında ezilirken
her virajda sağa ya da sola 3-5 g hızında savrulma. her frende öne her gaza bastığında geriye doğru yapışma.
100 km den 0 a 2 sn de duruyor
0 dan 160 km'ye 4 sn de ulaşıyor.
korkunç bir basınç ile dayak söz konusu.
kafadaki kask bu dayak esnasında en çok zorlayan şeylerden biri. çünkü 1kg ağırlığında olsa da ağrılığı 5 kg dan fazla hissedildiği oluyor. bu yüzden f1 pilotları boyun kaslarını geliştirici egzersizleri yoğun olarak yaparlar. kafalarının kendisi ve kaskla birlikte 6, 5 kg olan ağırlığın virajlarda 30-40 kg olarak sağa ve sola doğru hareket etmeye çalışmasına engel olacak kas yapısı çok ama çok önemli
bunun için boyun etrafına ağırlık takımları takarak çalışıyorlar.
f1 pilotlarının çok iyi geliştirmeleri gereken bir diğer fiziksel özellik ise kardiyovasküler sistemleri
1.5 saatte yakın süreler boyunca hiç dinlenme imkanı olmadan 150-190 arası kalp atışı hızını tolerans göstermek oldukça zor.
bunun için bol bol koşu ve bisiklet antrenmanı yapıyorlar.
antrenman yaparken oldukça sistematik çalışmaları gerekiyor. çünkü f1 de her 1 kg fazlalık yarış için önemli
f1 pilotlarından bazıları bu duruma yakın zamanda isyan ettiler.
mark webber “beş yıldır yemek yemedim” diye tepki gösterdi.
ingiliz pilot jenson button ise “fitness antremanını seviyorum ama kilomu korumak için yapamayacağım şeyler var, karbonhidrat yiyemiyorum, kas yapamıyorum”
boyları 1.80 üzerinde olan f1 pilotlarının 72 kg ın üzerine çıkması hoş karşılanmıyor.
sauber-ferrari takımından nico hulkenberg kilo aldığı için sözleşmesi neredeyse fesh ediliyordu.
yani f1 pilotu olmak ozan tufan'ın yapabileceği bir iş değil. hem yarış anında hem yarış dışında yüksek adanmışlık istiyor
her takım 600 e yakın çalışanı ile her sene daha iyisi için mücadele ediyor.
hem birbirlerini ile hemde kendi çizdikleri çerçeve (formula) sınırları içinde kalıp sınırları aşmak için
centilmence ama rekabetci
devamını gör...
geceye enstrümantal bir parça bırak
anna rf-weeping eyes.
devamını gör...