üsküdar'a gider iken
her ne kadar bir hanımefendi'nin bir kâtip için söylediği sözler olduğu düşünülse bile işin aslı çok başkadır.
işin aslı zamanın kabadayıları kâtiplerle dalga geçmek için söylemiştir.
üsküdara gidiş yolu.
işin aslı zamanın kabadayıları kâtiplerle dalga geçmek için söylemiştir.
üsküdara gidiş yolu.
devamını gör...
sen hiç ateşböceği gördün mü
ecem erkek'in yaşlı hâlinin makyajını kim yaptıysa bir daha makyaj falan yapmasın.
devamını gör...
içkili entry girmek
0.50 promil üstündeyseniz 6 ay süre ile hesabınıza el konulması ile sonuçlanır.
6 ay sonra aynı durumu tekrarlamanız halinde 2 yıllık bir cezai işlem uygulanır.
rüşvet kabul edilir.
6 ay sonra aynı durumu tekrarlamanız halinde 2 yıllık bir cezai işlem uygulanır.
rüşvet kabul edilir.
devamını gör...
mardin arapları
mardin arapları yani mıhallemiler benimde mensubu olduğum mardinin en eski yerleşimcilerinden sami bir halktır.
arapça’nın kurana en yakın lehçesi olan qıltu lehçesini (kaf lehçesi) kullanmaktadırlar.
süryani kaynaklarında ilk olarak m.ö 700 yıllarında isimlerine mhalmoye olarak rastlanmıştır.
mardin’ in asıl sahibi olan iki halktan biridir. diğer halkta süryanilerdir.
kürt ya da süryanilerle herhangi bir bağları bulunmamaktadır. yurtdışında yaşayan mıhallemiler ile birlikte 2 milyona yakın nufüsa sahiptirler. tur abidin (ibadet eden kulların diyarı) bölgesinde ikamet etmektedirler.
araplar kendilerine (ımhallemi)
süryaniler (mhalmoye)
kürtler (mahalmi)
türkler ise (mıhallemiler) demektedir.
soyları dünyadaki ilk imparatorluk olan akadlardan gelmektedir. tarihçiler sami dillerini araştırırken akadça ya en yakın kelimeleri mıhallemi arapçasında bulmuştur. dolayısıyla akadların torunları olarak vikipedia da yer almaktadırlar.
arapların en büyük dört kabilesinden (beni rabia) olan beni bekr ve beni tağlip kabileleri musul’dan başlayıp güneydoğu yu da içine alıp rakka ya kadar olan bölgeye yerleşmişlerdir.
beni bekr diyarbakır’a yerleşmiştir bu yüzden ismi diyar-ı bekr bekirlerin diyarı olmuştur.
tarihi kaynaklarda mıhallemiler beni bekr kabilesine bağlı peygamberimizin kabenin anahtarını teslim ettiği beni şeybe kabilesindendir. bunun nedeni tarihi kayıtlarda mardini yöneten hükümdarların isimlerinin sonunda geçen şeybani kelimesidir.
mıhallemiler bölgede oldukça etkin bir rol oynamıştır. tarihte oldukça ünlü bir savaş olan arap kabileleri ve sasanilerin karşı karşıya geldiği zikar savaşında (610) sayı ve güç olarak sasanilerden az olan araplar sasanileri mağlup ederek büyük bir başarı elde etmiştir. dönemin şairleri bu savaştaki kabilelerden biri olan mıhallemiler ile ilgili övgü dolu şiirler yazmıştır.
meşhur arap şair ebu amr, mıhallemiler ile ilgili şöyle dedi:
“murra’nın çağrısının yükseldiğini işittiğimde
ve rebia’nın iki oğlunun karanlık toz içindeki çağrılarını
muhallem kabilesi de rebia’nın bayrağı altında yürüyordu
ölüm de muhallem kabilesinin bayrakları altındaydı.
savaştan asla yüz çevirmezler,
her hayırlı işte mavi rengi gibidirler”
mardin kalesini (nam-ı diğer kartal yuvası) de hamdaniler ile birlikte inşa etmişlerdir.
mıhallemiler’den çıkan ve isim yapmış en ünlü kişi nobel ödülünü ülkemize kazandıran (bkz: prof.dr aziz sancar) dır.
türkiye cumhuriyeti vatandaşlığı ile gurur duyarlar. büyük kısmı türk milliyetçisidir. o nedenle de kürtler tarafından pek sevilmezler. aynı zamanda mıhallemiler süryaniler ile çok iyi anlaşırlar.
bilinenin aksine (bkz: asala) terör örgütünü bitirenlerin mardin arapları olduğunu, dönemin mit kontrterör daire başkanlığı görevini yürütmüş ve 33 yıl görev yapmış mehmet eymür tarafından açıklanmıştır.
detayları şu şekilde;
mehmet eymür ; “o dönem asala'nın merkezi beyrut'taydı. hiram abas, mardinli bir grupla birlikte onlarla o kadar çok şiddetli çatışmaya girişti ki, asala korktu, merkezini yunanistan'a taşımak zorunda kaldı. tek tek asala'nın militanlarını imha etmişler. asıl asala'ya darbeyi vuran bu operasyonlardır.”sözleri sabah gazetesine verdiği röportajda mevcuttur. okumak isteyenler için buradan
not : yeni bilgiler elde ettiğim zaman tekrardan bilgilendireceğim
arapça’nın kurana en yakın lehçesi olan qıltu lehçesini (kaf lehçesi) kullanmaktadırlar.
süryani kaynaklarında ilk olarak m.ö 700 yıllarında isimlerine mhalmoye olarak rastlanmıştır.
mardin’ in asıl sahibi olan iki halktan biridir. diğer halkta süryanilerdir.
kürt ya da süryanilerle herhangi bir bağları bulunmamaktadır. yurtdışında yaşayan mıhallemiler ile birlikte 2 milyona yakın nufüsa sahiptirler. tur abidin (ibadet eden kulların diyarı) bölgesinde ikamet etmektedirler.
araplar kendilerine (ımhallemi)
süryaniler (mhalmoye)
kürtler (mahalmi)
türkler ise (mıhallemiler) demektedir.
soyları dünyadaki ilk imparatorluk olan akadlardan gelmektedir. tarihçiler sami dillerini araştırırken akadça ya en yakın kelimeleri mıhallemi arapçasında bulmuştur. dolayısıyla akadların torunları olarak vikipedia da yer almaktadırlar.
arapların en büyük dört kabilesinden (beni rabia) olan beni bekr ve beni tağlip kabileleri musul’dan başlayıp güneydoğu yu da içine alıp rakka ya kadar olan bölgeye yerleşmişlerdir.
beni bekr diyarbakır’a yerleşmiştir bu yüzden ismi diyar-ı bekr bekirlerin diyarı olmuştur.
tarihi kaynaklarda mıhallemiler beni bekr kabilesine bağlı peygamberimizin kabenin anahtarını teslim ettiği beni şeybe kabilesindendir. bunun nedeni tarihi kayıtlarda mardini yöneten hükümdarların isimlerinin sonunda geçen şeybani kelimesidir.
mıhallemiler bölgede oldukça etkin bir rol oynamıştır. tarihte oldukça ünlü bir savaş olan arap kabileleri ve sasanilerin karşı karşıya geldiği zikar savaşında (610) sayı ve güç olarak sasanilerden az olan araplar sasanileri mağlup ederek büyük bir başarı elde etmiştir. dönemin şairleri bu savaştaki kabilelerden biri olan mıhallemiler ile ilgili övgü dolu şiirler yazmıştır.
meşhur arap şair ebu amr, mıhallemiler ile ilgili şöyle dedi:
“murra’nın çağrısının yükseldiğini işittiğimde
ve rebia’nın iki oğlunun karanlık toz içindeki çağrılarını
muhallem kabilesi de rebia’nın bayrağı altında yürüyordu
ölüm de muhallem kabilesinin bayrakları altındaydı.
savaştan asla yüz çevirmezler,
her hayırlı işte mavi rengi gibidirler”
mardin kalesini (nam-ı diğer kartal yuvası) de hamdaniler ile birlikte inşa etmişlerdir.
mıhallemiler’den çıkan ve isim yapmış en ünlü kişi nobel ödülünü ülkemize kazandıran (bkz: prof.dr aziz sancar) dır.
türkiye cumhuriyeti vatandaşlığı ile gurur duyarlar. büyük kısmı türk milliyetçisidir. o nedenle de kürtler tarafından pek sevilmezler. aynı zamanda mıhallemiler süryaniler ile çok iyi anlaşırlar.
bilinenin aksine (bkz: asala) terör örgütünü bitirenlerin mardin arapları olduğunu, dönemin mit kontrterör daire başkanlığı görevini yürütmüş ve 33 yıl görev yapmış mehmet eymür tarafından açıklanmıştır.
detayları şu şekilde;
mehmet eymür ; “o dönem asala'nın merkezi beyrut'taydı. hiram abas, mardinli bir grupla birlikte onlarla o kadar çok şiddetli çatışmaya girişti ki, asala korktu, merkezini yunanistan'a taşımak zorunda kaldı. tek tek asala'nın militanlarını imha etmişler. asıl asala'ya darbeyi vuran bu operasyonlardır.”sözleri sabah gazetesine verdiği röportajda mevcuttur. okumak isteyenler için buradan
not : yeni bilgiler elde ettiğim zaman tekrardan bilgilendireceğim
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük.
sabah sabah gördüğüm haberler canımı yakıyor. gün aysa ne aymasa ne çok bilemiyorum bugün.
hepinize çok kolay gelsin, mutlu haberlere uyanacağımız sabahlar olsun.
sabah sabah gördüğüm haberler canımı yakıyor. gün aysa ne aymasa ne çok bilemiyorum bugün.
hepinize çok kolay gelsin, mutlu haberlere uyanacağımız sabahlar olsun.
devamını gör...
çaylak
basketbol ve interaktif sözlüklerin başlıca kelimesi. bir de kuş olanı vardır ki o bunlar kadar ünlü değildir.
devamını gör...
öğrenciyken yapılmış absürt meslekler
palyaçoluk. dışarıdan sert mizaçlı görünen, anti-sosyal bir adam olarak bunu kimseye inandıramadım.
öyle jonglörlük ağızdan alev çıkarma falan da yok. çor çocuğun yüzünü boyayıp sosis balondan köpek, kılıç, çiçek falan yapıp ellerine tutuşturuyoduk. sonra ertesi gün yine iş olan (hemi de 23 nisan) bir akşam barda otururken zamanının kankitosu "ağbi bu ahkşam içiyorüm ağbi. sana emanet artık şişli etfal'e mi alman hastanesi'ne mi götürürsün kafana göre" deyip gece 4'e kadar alkolün dibine vurunca, ilgili şahsı mecidiyeköy sokaklarında sürüklemek suretiyle evine bıraktığım için sabahına uyanamayıp geç kaldım. bir adet ayşe uğruna itlik serserilik paramdan oldum. çocuklar da palyaçosuz kaldı. değdi mi ayşe, sana soruyorum? ne vardı bizim çocuğu bu kadar içirecek hı?
öyle jonglörlük ağızdan alev çıkarma falan da yok. çor çocuğun yüzünü boyayıp sosis balondan köpek, kılıç, çiçek falan yapıp ellerine tutuşturuyoduk. sonra ertesi gün yine iş olan (hemi de 23 nisan) bir akşam barda otururken zamanının kankitosu "ağbi bu ahkşam içiyorüm ağbi. sana emanet artık şişli etfal'e mi alman hastanesi'ne mi götürürsün kafana göre" deyip gece 4'e kadar alkolün dibine vurunca, ilgili şahsı mecidiyeköy sokaklarında sürüklemek suretiyle evine bıraktığım için sabahına uyanamayıp geç kaldım. bir adet ayşe uğruna itlik serserilik paramdan oldum. çocuklar da palyaçosuz kaldı. değdi mi ayşe, sana soruyorum? ne vardı bizim çocuğu bu kadar içirecek hı?
devamını gör...
kadir şeker
hiç alakası olmayan bir kavgaya karışarak hayatını mahvetmiş insandır.
hiçbir şekilde kavgalara karışmamak gerektiğini bize göstermiştir.
ne olursa olsun, ne yapmaya çalışırsa çalışsın cezasını çekmelidir çünkü bir insanın -her ne kadar hatalı bir insan olursa olsun- canını almıştır.
tabii ki niyeti o kadını kurtarmak olabilir ki buna kimse karşı çıkmıyor zaten ama bir insanı 22 santimlik sustalı bıçakla öldürmek, amaç ne olursa olsun çok yanlış bir davranıştır. kişinin yaşama hakkını elinden almaktır.
keşke bıçak saplamak yerine birkaç yumruk atsaydı, keşke öldürmek yerine etkisiz hale getirmeyi deneseydi ama yapacak bir şey yok.
not: bu yazdıklarım kesinlikle ve kesinlikle kadına şiddet uygulayan kişiyi savunma amacı taşımamaktadır.
hiçbir şekilde kavgalara karışmamak gerektiğini bize göstermiştir.
ne olursa olsun, ne yapmaya çalışırsa çalışsın cezasını çekmelidir çünkü bir insanın -her ne kadar hatalı bir insan olursa olsun- canını almıştır.
tabii ki niyeti o kadını kurtarmak olabilir ki buna kimse karşı çıkmıyor zaten ama bir insanı 22 santimlik sustalı bıçakla öldürmek, amaç ne olursa olsun çok yanlış bir davranıştır. kişinin yaşama hakkını elinden almaktır.
keşke bıçak saplamak yerine birkaç yumruk atsaydı, keşke öldürmek yerine etkisiz hale getirmeyi deneseydi ama yapacak bir şey yok.
not: bu yazdıklarım kesinlikle ve kesinlikle kadına şiddet uygulayan kişiyi savunma amacı taşımamaktadır.
devamını gör...
can sıkıntısına iyi gelen şeyler
uyumak.
devamını gör...
sadece cahillerin kuracağı cümleler
ben duymadım/bilmiyorum.
sanki her şeyden haberin var, duymadığın bir şeyin olması imkansız (tip) yazarken sinirlendim.
sanki her şeyden haberin var, duymadığın bir şeyin olması imkansız (tip) yazarken sinirlendim.
devamını gör...
insanlığa güncelleme gelse ilk istenecek özellik
klasöre dosya atar gibi beynimize bilgileri atabilme özelliği gelsinn.
devamını gör...
seni dert etmeler
instagram ve tiktok challenge'ları yüzünden gözümde şişirilmiş balondan farkı olmayacak hale gelen güzelim şarkı.
bir diğeri; (bkz: kurumuş boğazım)
bir diğeri; (bkz: kurumuş boğazım)
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
"sen varken kötü diye birşey bilmiyorduk
mutsuzluklar,bu karalar yaşamda yoktu
sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
nicedir bir pencereden deniz güzel değil
nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.
sen gel bizi yeni vakitlere çıkar"
mutsuzluklar,bu karalar yaşamda yoktu
sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
nicedir bir pencereden deniz güzel değil
nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.
sen gel bizi yeni vakitlere çıkar"
devamını gör...
tam kapanma günlükleri
bahar mevsimi yerini hızlıca yaza bırakacak gibi.
bu sıcakta evde durulmaz. hadi markete gidelim. zaten herkes markete gidiyor.
şöyle kafa dinleyecek bir yer fena olmazdı.
biraz dolaştıktan sonra aradığım şeyi buluyorum.
iki arabanın geçebileceği bir sokak. kaldırıma bir bank koyulmuş. tam dedikodu yapmalık. kola-çekirdek de olur.
dedim ya sıcak diye. gölgede bir bank bulduğuma seviniyorum.
kulağımda kulaklık. müziksiz olmaz tabii. boş boş oturacak değilim ya.
acaba sait faik bizimle aynı dönemde yaşasaydı o da kulaklık bağımlısı olur muydu?
gözlem yaparken bir şeyler dinler miydi acaba?
neyse biz kendi gözlemimize odaklanalım.
bir apartman.
böylesini daha önce görmedim.
zeminden çatı katına kadar her daire farklı bir görünüme sahip.
dış sıvanın üstüne boya atılmamış. renk gri. zamanla çokça değişime uğramış gibi duruyor.
oturuyorum banka.
çatı katının penceresinden bir adam dışarıyı seyrediyor.
ama nasıl biliyor musunuz? iki elini pencerenin alt kenarlarına koymuş.
gözleri gökyüzünde. sanki bir gemi gelecek de hava kontrolü yapıyor.
çok ciddi. düşünceli.
içimden diyorum, bu adamda bir iş var.
sonra adam teras kısmına geçiyor.
o ara dikkatim dağılıyor.
çocuklarını gezdirmeye çıkan aileler falan...
tekrar baktığımda ise güvercinleri görüyorum.
meğer adam güvercin besliyormuş.
şimdi oldu diyorum.
düşünceli haller devam ediyor yalnız.
dikkatli şekilde güvercinleri izliyor adam.
ikinci katta yine bir adam. o da ellerini balkon demirlerine koymuş.
o da düşünceli. seyrediyor dışarıyı. baktığı tarafta park var. diğer taraf sokağa bakıyor zaten. ne diye o tarafa baksın.
bir süre sonra aşağıya iniyor. hala düşünceli. bir taraftan güneş de vuruyor. bir sağa bir sola yürümeye başlıyor.
abicim terleyeceksin bu sıcakta.
birini bekliyor desem kapanma zamanı kim beklenir ki? var bir derdi herhalde diyorum.
esas kimi unuttum ben?
bahsettiğim sokağa gelmeden bir tane yaşlı amca sandalyesinde oturuyordu.
öylesine, tek başına.
zaten bir şey gördüysem illa bir anlamı olacak değil mi?
yani o amca orda oturuyorsa boş boş oturamaz. kesin bir şey düşünüyordur.
kesin pişmanlıkları vardır.
bir acısı, hüznü.
vardır değil mi?
bu yazıda herkes düşünüyor.
artık başka ara sokaklara dalmanın vakti geldi.
bu arada bu satırları yazarken aklımdaniron maiden'dan empire of the cloudsgeçti.
bulutların imparatoru bu sefer güvercin besleyen adam olsun. güvercinlerle mutlu bir hayat geçirir umarım.
bu sıcakta evde durulmaz. hadi markete gidelim. zaten herkes markete gidiyor.
şöyle kafa dinleyecek bir yer fena olmazdı.
biraz dolaştıktan sonra aradığım şeyi buluyorum.
iki arabanın geçebileceği bir sokak. kaldırıma bir bank koyulmuş. tam dedikodu yapmalık. kola-çekirdek de olur.
dedim ya sıcak diye. gölgede bir bank bulduğuma seviniyorum.
kulağımda kulaklık. müziksiz olmaz tabii. boş boş oturacak değilim ya.
acaba sait faik bizimle aynı dönemde yaşasaydı o da kulaklık bağımlısı olur muydu?
gözlem yaparken bir şeyler dinler miydi acaba?
neyse biz kendi gözlemimize odaklanalım.
bir apartman.
böylesini daha önce görmedim.
zeminden çatı katına kadar her daire farklı bir görünüme sahip.
dış sıvanın üstüne boya atılmamış. renk gri. zamanla çokça değişime uğramış gibi duruyor.
oturuyorum banka.
çatı katının penceresinden bir adam dışarıyı seyrediyor.
ama nasıl biliyor musunuz? iki elini pencerenin alt kenarlarına koymuş.
gözleri gökyüzünde. sanki bir gemi gelecek de hava kontrolü yapıyor.
çok ciddi. düşünceli.
içimden diyorum, bu adamda bir iş var.
sonra adam teras kısmına geçiyor.
o ara dikkatim dağılıyor.
çocuklarını gezdirmeye çıkan aileler falan...
tekrar baktığımda ise güvercinleri görüyorum.
meğer adam güvercin besliyormuş.
şimdi oldu diyorum.
düşünceli haller devam ediyor yalnız.
dikkatli şekilde güvercinleri izliyor adam.
ikinci katta yine bir adam. o da ellerini balkon demirlerine koymuş.
o da düşünceli. seyrediyor dışarıyı. baktığı tarafta park var. diğer taraf sokağa bakıyor zaten. ne diye o tarafa baksın.
bir süre sonra aşağıya iniyor. hala düşünceli. bir taraftan güneş de vuruyor. bir sağa bir sola yürümeye başlıyor.
abicim terleyeceksin bu sıcakta.
birini bekliyor desem kapanma zamanı kim beklenir ki? var bir derdi herhalde diyorum.
esas kimi unuttum ben?
bahsettiğim sokağa gelmeden bir tane yaşlı amca sandalyesinde oturuyordu.
öylesine, tek başına.
zaten bir şey gördüysem illa bir anlamı olacak değil mi?
yani o amca orda oturuyorsa boş boş oturamaz. kesin bir şey düşünüyordur.
kesin pişmanlıkları vardır.
bir acısı, hüznü.
vardır değil mi?
bu yazıda herkes düşünüyor.
artık başka ara sokaklara dalmanın vakti geldi.
bu arada bu satırları yazarken aklımdaniron maiden'dan empire of the cloudsgeçti.
bulutların imparatoru bu sefer güvercin besleyen adam olsun. güvercinlerle mutlu bir hayat geçirir umarım.
devamını gör...
elon musk
güney afrika doğumlu bir girişimcidir. marsa gitmekle kafasını bozmuştur. elon abimiz yakın geleceğe yön verme hedefi olan bir çok şirketin başındadır. kendisinin şu ana kadar yaptıklarıyla ve vadettiği şeylerle dünyaya yön verdiği bir kesin. gelecekte düşündüğümüz icatların kendisi sayesinde çok yakınımızda olduğunu anlıyoruz. şu anda da jeff bezos la birlikte dünyanın en zengin ikilisi. tesla hisselerine bağlı olarak elon bir birinci oluyor bir ikinci oluyor.
tabii ki elon abimizin bu kadar vaadi ve olduğu konum kendisinin bazı olaylarda çok kuvvetli bir pozisyonda bulunmasını sağlıyor. özellikle geçen birkaç aydan bu zamanlara kripto para piyasasına yaptığı manipülasyonun etkisi büyük. hatta tesla bitcoin ile araç satışına bile başladı.
şirketlerinden tesla ve space x i bilmeyen kalmadı zaten. daha bitmemiş bir projesi olan starlink (uzaydan uydularla internet projesi) in internet hızı türkiye deki herhangi bir yerin çok üstündedir. yakın zamanda neuralink in projesiyle beyne yerleştirilecek çiple alzheimer, parkinson gibi hastalıkları bitireceğini de söylemektedir. bunun yanında güneş enerjisini yaygınlaştırmak ve tünellerle ulaşımı rahatlatmak üzere de şirketleri vardır.
sonuç olarak kendisi büyük bir vizyon sahibi ara ara manipülasyon yapan, sağı solu belli olmayan bir abimizdir. yaptıklarını ve yapacaklarını sürekli takip ediyorum.
edit: bitcoin ile artık tesla satışı yapmayacağını biraz önce twitter adresinden duyurdu ve son zamanlarda çok daha da arttırdığı manipülasyonları artık çok can sıkmaya da başladı. çizilen grafikler, beklentiler bu adam yüzünden artık doğru sonuç vermekten çok uzak. insanların uğraşıları boşa çıkıyor, ceplerinden paraları gidiyor. bu abartılı manipülasyonlarının artık kesinlikle bir cezası olması gerek!!
tabii ki elon abimizin bu kadar vaadi ve olduğu konum kendisinin bazı olaylarda çok kuvvetli bir pozisyonda bulunmasını sağlıyor. özellikle geçen birkaç aydan bu zamanlara kripto para piyasasına yaptığı manipülasyonun etkisi büyük. hatta tesla bitcoin ile araç satışına bile başladı.
şirketlerinden tesla ve space x i bilmeyen kalmadı zaten. daha bitmemiş bir projesi olan starlink (uzaydan uydularla internet projesi) in internet hızı türkiye deki herhangi bir yerin çok üstündedir. yakın zamanda neuralink in projesiyle beyne yerleştirilecek çiple alzheimer, parkinson gibi hastalıkları bitireceğini de söylemektedir. bunun yanında güneş enerjisini yaygınlaştırmak ve tünellerle ulaşımı rahatlatmak üzere de şirketleri vardır.
sonuç olarak kendisi büyük bir vizyon sahibi ara ara manipülasyon yapan, sağı solu belli olmayan bir abimizdir. yaptıklarını ve yapacaklarını sürekli takip ediyorum.
edit: bitcoin ile artık tesla satışı yapmayacağını biraz önce twitter adresinden duyurdu ve son zamanlarda çok daha da arttırdığı manipülasyonları artık çok can sıkmaya da başladı. çizilen grafikler, beklentiler bu adam yüzünden artık doğru sonuç vermekten çok uzak. insanların uğraşıları boşa çıkıyor, ceplerinden paraları gidiyor. bu abartılı manipülasyonlarının artık kesinlikle bir cezası olması gerek!!
devamını gör...
ayrıldıktan 2 gün sonra başka kızlara koşan erkek
ayrıldıktan 2 gün sonra başka erkeklere koşan kadın ile aynı karakterde olan insandır.
devamını gör...
göksel
kurşuni renkleri sezen aksu'dan bile güzel yorumlayan sanatçı *.
ayrıca taş gibi, fıstık gibi hatundur. *
ayrıca taş gibi, fıstık gibi hatundur. *
devamını gör...
fındık toplamak
eğer geçim kaynağınız fındık değilse ve yazın akrabaların çoğu bir araya geldiyse keyifli bir aktivitedir. fakat geçim kaynağınız fındıksa ve birkaç ton fındığınız varsa sizi fazlasıyla zorlar. sadece toplamakla da bitmiyor zaten iş. bakımı da toplaması kadar zor.
bazı yerler düz ve zemini temiz oluyor. o tarz yerlerde yerden toplanır fındık ve ağaçtan toplamaktan daha kolay olur fakat bazı yerlerde yokuş olur ve zemin ne kadar temizlesen de düzgün olmaz. bu tarz yerlerde toplamak cidden zordur. özellikle de dökülmeye başladığında yerde fındık aramak zulüm oluyor.
bir de bu zorluklardan sonra hak ettikleri fiyatı alamıyor fındık üreticisi. umarım hak ettiklerini aldıkları günleri de görürüz.
bazı yerler düz ve zemini temiz oluyor. o tarz yerlerde yerden toplanır fındık ve ağaçtan toplamaktan daha kolay olur fakat bazı yerlerde yokuş olur ve zemin ne kadar temizlesen de düzgün olmaz. bu tarz yerlerde toplamak cidden zordur. özellikle de dökülmeye başladığında yerde fındık aramak zulüm oluyor.
bir de bu zorluklardan sonra hak ettikleri fiyatı alamıyor fındık üreticisi. umarım hak ettiklerini aldıkları günleri de görürüz.
devamını gör...

