iyi hissettiren filmler
          3 idiots.
      
  devamını gör...
nefret edilen insan tipi
          bulundugu ortamlarda surekli dikkat cekmeye calisan dikkati uzerinde tutmak icin sekilden sekile giren insandir
      
  devamını gör...
kendime saygım yok davranışları
          yürürken sigara içmek. ne kendisine ne de başkalarına saygısı yoktur, keza artık dışarıda içmek yasaklandı:)
(bkz: sigara içme yasağı)
  (bkz: sigara içme yasağı)
devamını gör...
barda
          dün gece izleyene dek, izlemek için geç kalmış olduğumu düşünüyordum ama izledikten sonra fikrim değişti. kendisinin adını ilk kez duyduğum lise yıllarımda izleseydim, muhtemelen büyük resmi göremeyecek ve filmin izleyiciye sorgulatmak istediği noktayı gözden kaçıracaktım: bir grup genci rehin alıp onlara saatlerce işkence yapan, şiddet uygulayan ve tecavüz eden bu adamlar bunu neden yapıyordu? 
filmdeki şiddet ve tecavüz sahnelerinin ne kadar rahatsız edici olduğundan bahsetmiş birçok kişi. evet, film bu açıdan rahatsız edici çünkü anlattığı şeylerin bizzat gerçek hayattaki karşılıkları rahatsız edici zaten. siz görseniz de görmeseniz de ülkenin, dünyanın bir sürü yerinde aynı anda bunlar yaşanıyor. ben bu satırları yazarken de yaşanıyor. olanı yansıttığı için bir filme rahatsız edici diyemeyiz; filmde anlatılanlar rahatsız edicidir, ve bu anlatımın sebebi de izleyenler olarak bize "neden?" sorgusunu yaptırmak ve bizi "nasıl?" diye düşünmeye teşvik etmektir. bazı filmler amaçlarının bu olduğunu söylese de şiddeti sorgulatmaktan ziyade bize sadece izletirler, hatta buna meyilli olan izleyicileri özendirebilirler belki de. ama "barda"nın böyle bir film olduğunu düşünmüyorum. aksine, içinde suç potansiyeli barındıran insanlara caydırıcı mesajlar verdiğini ve "böyle suçlar neden işleniyor, bu insanlar neden böyle yapıyor?" şeklinde sorgulara ittiğini düşünüyorum.
selim ve çetesinin, servisi biten bir bara girip bira istediği anda, aslında "neden?" sorusunun cevabı kendini yavaştan belli etmeye başlıyor: bu insanlar servisin bitmediği hiçbir koşulda böyle bir barda yiyip içemezler, çünkü kapıdan bile içeri alınmazlar en başında. öte yandan, hayatlarının en korkunç gecesini yaşatacakları o bir avuç genç, değil o barda kabul görmek, servis bittikten sonra bile orada istedikleri kadar takılma ayrıcalığına layık görülmüş bu sistem tarafından. selim ise bu sistem için bir paçavra. hiçbir zaman onların girebildiği mekanlara giremeyecek, onlar gibi giyinemeyecek, onlar gibi kabul görmeyecek ve onlar gibi kız arkadaşları olmayacak. bu iki sınıf arasındaki devasa fark, selim gibilerin yaşadığı dışlanmışlığın, tüm bu ayrıcalıkları avcunun içinde tutan kesime karşı duydukları kudurmuş bir öfkeye dönüşmesine zemin hazırlıyor. öfke nefrete, nefret de şiddete dönüşüyor. kendinde, bu ayrıcalıklara sahip olarak evren tarafından "kayrılmış" insanları tartaklamayı, onlara tecavüz etmeyi ya da onları dövmeyi, öldürmeyi hak görüyor. dolayısıyla bu onun için bir suç bile değil. kurallara uyduğu takdirde asla sahip olamayacağı birtakım ayrıcalıklara, kısa bir süreliğine de olsa teklifsizce sahip olmak onun için. bir erk meselesi. kıt kanaat yaşadığı, itibarının olmadığı, yokluk içinde geçen bir hayatta, başkaları gibi olma çabası. kendisini asla "buyrun, hoş geldiniz" diye karşılamayacak bir bara girmek, parasının asla yetmeyeceği bir şişe viskiyi kafasına dikmek, kendisini normalde asla kabul etmeyecek ve sevmeyecek bir kadına tecavüz etmek. tüm bunlara sahip olan erkek arkadaşlarına saatlerce işkence etmek. selim gibi birinin gözünde tüm bunlar, kendisine yapıldığına inandığı haksızlığın telafisi. işte bu yüzden dünyada milyonlarca selim var ve aradaki bu sınıf ve refah farkı, gelir eşitsizliği, eğitimsizlik, imkansızlık varlığını koruduğu müddetçe de çoğalacaklar.
bu mesajı olanca çıplaklığıyla perdeye aktarmış bir filme "çok fazla şiddet sahnesi var, özendiriyor, rahatsız ediyor" demek de iş değildir benim düşünceme göre.
  filmdeki şiddet ve tecavüz sahnelerinin ne kadar rahatsız edici olduğundan bahsetmiş birçok kişi. evet, film bu açıdan rahatsız edici çünkü anlattığı şeylerin bizzat gerçek hayattaki karşılıkları rahatsız edici zaten. siz görseniz de görmeseniz de ülkenin, dünyanın bir sürü yerinde aynı anda bunlar yaşanıyor. ben bu satırları yazarken de yaşanıyor. olanı yansıttığı için bir filme rahatsız edici diyemeyiz; filmde anlatılanlar rahatsız edicidir, ve bu anlatımın sebebi de izleyenler olarak bize "neden?" sorgusunu yaptırmak ve bizi "nasıl?" diye düşünmeye teşvik etmektir. bazı filmler amaçlarının bu olduğunu söylese de şiddeti sorgulatmaktan ziyade bize sadece izletirler, hatta buna meyilli olan izleyicileri özendirebilirler belki de. ama "barda"nın böyle bir film olduğunu düşünmüyorum. aksine, içinde suç potansiyeli barındıran insanlara caydırıcı mesajlar verdiğini ve "böyle suçlar neden işleniyor, bu insanlar neden böyle yapıyor?" şeklinde sorgulara ittiğini düşünüyorum.
selim ve çetesinin, servisi biten bir bara girip bira istediği anda, aslında "neden?" sorusunun cevabı kendini yavaştan belli etmeye başlıyor: bu insanlar servisin bitmediği hiçbir koşulda böyle bir barda yiyip içemezler, çünkü kapıdan bile içeri alınmazlar en başında. öte yandan, hayatlarının en korkunç gecesini yaşatacakları o bir avuç genç, değil o barda kabul görmek, servis bittikten sonra bile orada istedikleri kadar takılma ayrıcalığına layık görülmüş bu sistem tarafından. selim ise bu sistem için bir paçavra. hiçbir zaman onların girebildiği mekanlara giremeyecek, onlar gibi giyinemeyecek, onlar gibi kabul görmeyecek ve onlar gibi kız arkadaşları olmayacak. bu iki sınıf arasındaki devasa fark, selim gibilerin yaşadığı dışlanmışlığın, tüm bu ayrıcalıkları avcunun içinde tutan kesime karşı duydukları kudurmuş bir öfkeye dönüşmesine zemin hazırlıyor. öfke nefrete, nefret de şiddete dönüşüyor. kendinde, bu ayrıcalıklara sahip olarak evren tarafından "kayrılmış" insanları tartaklamayı, onlara tecavüz etmeyi ya da onları dövmeyi, öldürmeyi hak görüyor. dolayısıyla bu onun için bir suç bile değil. kurallara uyduğu takdirde asla sahip olamayacağı birtakım ayrıcalıklara, kısa bir süreliğine de olsa teklifsizce sahip olmak onun için. bir erk meselesi. kıt kanaat yaşadığı, itibarının olmadığı, yokluk içinde geçen bir hayatta, başkaları gibi olma çabası. kendisini asla "buyrun, hoş geldiniz" diye karşılamayacak bir bara girmek, parasının asla yetmeyeceği bir şişe viskiyi kafasına dikmek, kendisini normalde asla kabul etmeyecek ve sevmeyecek bir kadına tecavüz etmek. tüm bunlara sahip olan erkek arkadaşlarına saatlerce işkence etmek. selim gibi birinin gözünde tüm bunlar, kendisine yapıldığına inandığı haksızlığın telafisi. işte bu yüzden dünyada milyonlarca selim var ve aradaki bu sınıf ve refah farkı, gelir eşitsizliği, eğitimsizlik, imkansızlık varlığını koruduğu müddetçe de çoğalacaklar.
bu mesajı olanca çıplaklığıyla perdeye aktarmış bir filme "çok fazla şiddet sahnesi var, özendiriyor, rahatsız ediyor" demek de iş değildir benim düşünceme göre.
devamını gör...
1 mayıs işçi ve emekçi bayramı
          ezilen işçi ve emekçi sınıfının, ülkemizde bayramdan çok bir anma ve hak mücadelesi günü.
bu yoldaki tüm yoldaşlara selam olsun.
işçi marşı
  bu yoldaki tüm yoldaşlara selam olsun.
işçi marşı
devamını gör...
okuyan ve okumayan farkı
          -kitap okuyor musunuz bay anderson?
+okumuyorum, eksikliğini de hissetmiyorum.
-ama biz hissediyoruz.
ölü ozanlar derneği, 1989
  +okumuyorum, eksikliğini de hissetmiyorum.
-ama biz hissediyoruz.
ölü ozanlar derneği, 1989
devamını gör...
evlenmelik eş arayan yazarlar veri tabanı
devamını gör...
beni siz delirttiniz
          genel olarak ruh halimi yansıtan şarkıdır. cem karaca abimizin ürettiği şaheserlerden biridir aynı zamanda.
      
  devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
          özgür bir mahkumsun
yaşarken ölen
sevgi dolu bir mahluksun
aynı zamanda nefret edebilen
yıllar boyu var olursun
aynı anda yok ederken
ve tutunursun
gitmek isterken
ve anlam bulursun
anlamsızlıklar içinde çığlık atarken
sen olursun
şen olursun
yaşamaktan zevk alırsın
acı çekerken
bir gün onu bulursun
o olursun severken
mutlak bir yol bulursun
muğlak bir yolda ilerlerken
umudun yeşerir
kara bulutlar yok olur
ve gökkuşağı çıkar
yağmur yağarken.
  yaşarken ölen
sevgi dolu bir mahluksun
aynı zamanda nefret edebilen
yıllar boyu var olursun
aynı anda yok ederken
ve tutunursun
gitmek isterken
ve anlam bulursun
anlamsızlıklar içinde çığlık atarken
sen olursun
şen olursun
yaşamaktan zevk alırsın
acı çekerken
bir gün onu bulursun
o olursun severken
mutlak bir yol bulursun
muğlak bir yolda ilerlerken
umudun yeşerir
kara bulutlar yok olur
ve gökkuşağı çıkar
yağmur yağarken.
devamını gör...
evlilik
          garip bir olay. doğru kişiyle olursa şahane olur.
ama yanılmışsanız, hele birde erkekseniz ayvayı yediniz.
çoluk çocuk olmasa da kan alır gibi alır o nafakayı devlet.
  ama yanılmışsanız, hele birde erkekseniz ayvayı yediniz.
çoluk çocuk olmasa da kan alır gibi alır o nafakayı devlet.
devamını gör...
dinlerin tek cümlelik özeti
          herkesin kendi çıkarına göre yontmasıdır.
      
  devamını gör...
korku
          her korku kaybetme korkusudur. olmekten korkan insan, hayatini kaybetmekten korkar; fakir kalmaktan korkan insan, sahip oldugu hayat kosullarini kaybetmekten korkar; yalniz kalmaktan korkan insan, etrafindaki insanlari kaybetmekten ve etrafindaki insanlarin ona sagladiklarini kaybetmekten korkar... bu durum insanin devamli korku icinde yasamasina neden olur. ne zaman ki insan, sahip oldugunu zannettigi hicbir seye aslinda sahip olmadigi ve her seyin gelip gecici oldugunu anladigi vakit, bu korkularindan kurtulur.
ancak, gunumuz dunyasinda, bu hic kolay degil cunku kapitalist toplumlarda, insan kim oldugu degil, sahip oldugu seylerle tanimlaniyor. insan, ne kadar cok seye sahipse kendini o kadar gercek hissediyor. bu sahip olma durumu insan iliskilerini bile enfekte etmis durumda. insan, arkadasina, sevgilisine sahibiymis gibi davraniyor. sanki, bir insan alip kaybedilebilecek bir esyaymis gibi. bundan mutevellit, modern insanin hayati korkmak ile geciyor. insan sadece ekonomik anlamda degil sosyal anlamda da kaybetmekten korkuyor. insan, hayatina giren her seyi sahip oldugu bir seymis gibi gormenin yani sira kaybedebilecegi bir sey olarak da goruyor. bu yuzden, insan bir taraftan kaybedebilecegi seyler icin korkarken, bir taraftan da kaybettigi seyler icin ofke duyuyor. bu da insanin, devamli korku ve ofke icinde yasayan bir varliga donusmesine yol aciyor.
  ancak, gunumuz dunyasinda, bu hic kolay degil cunku kapitalist toplumlarda, insan kim oldugu degil, sahip oldugu seylerle tanimlaniyor. insan, ne kadar cok seye sahipse kendini o kadar gercek hissediyor. bu sahip olma durumu insan iliskilerini bile enfekte etmis durumda. insan, arkadasina, sevgilisine sahibiymis gibi davraniyor. sanki, bir insan alip kaybedilebilecek bir esyaymis gibi. bundan mutevellit, modern insanin hayati korkmak ile geciyor. insan sadece ekonomik anlamda degil sosyal anlamda da kaybetmekten korkuyor. insan, hayatina giren her seyi sahip oldugu bir seymis gibi gormenin yani sira kaybedebilecegi bir sey olarak da goruyor. bu yuzden, insan bir taraftan kaybedebilecegi seyler icin korkarken, bir taraftan da kaybettigi seyler icin ofke duyuyor. bu da insanin, devamli korku ve ofke icinde yasayan bir varliga donusmesine yol aciyor.
devamını gör...
ağladıktan sonra yüze gelen güzellik
devamını gör...
bir ev kedisinin günlüğü
          sevgili günnük.
bir şu koltukta yatıyorum bir bu koltukta.
gidem de lark' ın masasında yatam.
geçen duvardan düştüm, 8 canım kaldı....
miyuuuu.
  bir şu koltukta yatıyorum bir bu koltukta.
gidem de lark' ın masasında yatam.
geçen duvardan düştüm, 8 canım kaldı....
miyuuuu.
devamını gör...
olgunluk adı altında insanları tek tip haline getirme
          birileri çıkıyor ve size belirli şeyler dayatıp bunu olgunluk adı altında pazarlıyor. olgunluk tabi ağır kavram! kim bu özelliklere sahip olmak istemez? herkes balıklama atlıyor ve içinde saklıyor her şeyi, profesyonelce çözmeye çalışıp biriktiriyor içinde.
sonrası işte ya daha büyük patlamalar ya da daha olgunlaşmışsanız kansere kadar gidiyor.
  sonrası işte ya daha büyük patlamalar ya da daha olgunlaşmışsanız kansere kadar gidiyor.
devamını gör...
ölüm dışında olabilecek en kötü şey
          ölmeyi dileyecek durumda olmak.
      
  devamını gör...
ucemak
          on binlerce karma puanı olmasına rağmen 1 tane rozeti bile olmayan karizmatik yazar.*
      
  devamını gör...


