kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

duman grubunun soliati kaan ın rahmetli sevdiceği ahu için yazdığı ve ahunun intiharından sonra bir daha sahnede söylemediği benim de en sevdiklerimden olan şarkısıdır
devamını gör...

şirketin sahibinin oğlunun sınıf arkadaşı bu adam.

şirket sahibinin çaldıklarını siz düşünün.
devamını gör...

komedi gibi bir durum.
tercihen yazarsınız ya da yazmazsınız gidersiniz. ayrıca başlık açıp gidiyorum demekte nedir ki?
devamını gör...

illiyet ile zilyet..
devamını gör...



tamer karadagli, nihal yalcin diye bir oyuncuya odul verecekmis galiba ama tesekkur konusmasi uzayinca tamer bey arkada tuhaf hareketler yapmis. o konusuluyor galiba bugun. ulkede baska dert kalmamis cunku. neyse.

odul torenlerinde kabul konusmalarinin suresi bellidir. en azindan oscar icin bellidir, golden globe'da yoktur oyle bir sinirlama ama kimse bokunu cikarmaz. zaten uzattikca sacmalarsin. oscar'da uzatrirsan arkadan hafif bir muzik yukselr, sen de toparlar ve gidersin. burada da oyle bir sey yapmalari lazimdi.

kadin odul alacak ama bildigin fizan'dan yurumus sahneye. cikana kadar butun temposu dusuyor torenin. arkada s*k gibi isiklandirma yuzunden zorlukla gorunen bir ekranda filmden sahneler vardi galiba, tam da secilmiyor. o gosterilmeye calisilirken kadin sahneye yuruyor. elbise de uygun degil tabii, toren elbisesi. yuru babam yuru, sahneye gelemiyor. sunucu kadin da boslugu kapatmak icin bir alkis daha istiyor filan. buyuk rezalet.

tamamen organizasyon fecaati. once odul alinir, sonra tesekkur edilir. sana odulu verecek kisiyi arkada on dakika dikmeye hakkin yok. ilk kez altin portakal aldigi icin bu ablamiz heyecanli olabilr, anlarim. ama arkada elinde odulle bekleyen bir adam, bir oyuncu meslektasin var. o kadar gorgun, birikimin olsun bir zahmet ve kisa kes konusmayi, degil mi? hayir.

ne yapiyor ablamiz. dunyanin en anlamsiz odul kabul konusmasini yapiyor. antalya belediye baskanini yikiyor yagliyor. ne alakasi var senin sanatinla? hele ki o sondaki 'istanbul sozlesmesi yasatir' sacmaligi. sen istedigin kadar bagir, akp iktidari oradayken o sozlesme ol-ma-ya-cak. dustuklerinde belki yeniden gireriz. hep bir sloganizm, her kesimde ama. yeter artik.

tamer karadagli burada ergence mi davranmis? hem evet hem hayir. kabul edin ya da etmeyin, bu adam turkiye'nin en cok izlenen dizisinin stariydi. sen o taninirliktaki adami arkanda dikemezsin kardesim kusura bakma da. kadin da olsan dikemezsin. dizi b*ktan da olsa dikemezin. onun da bir egosu var. sonunda patlamis herif. tamer karadagli o mimiklerle rahatsizligini belli etmeden biraz daha sikabilir miydi disini, evet. ama yapmak zorunda degil. ama bu nihal yalcin dedigin dunku cocuk, adamin yuzune bakmiyor ya. bu ayiptir. 'sus mu diyorsunuz?' diye laf sokuyor o acinacak zekasiyla. yazik.

tamamen organizasyon felaketi, gereksiz bir polemigin konusu olmus, ortalama bir kadin oyuncu kendisi. gulse birsel'in dizilerinde canlandirdigi karakterlerden pek de farki yokmus. totalde o da, tamer karadagli da dizideki karakterlerine uygun davranmislar. biri acilay olmus, biri haluk. buyutecek bir sey yok yani. oyna devam.

edit: ohooo, adam kendisine yuklenilmesini nihal yalcin'in pkk sempatizanlarinca savunulmasina baglamis. valla hakli oldugunu dusunse olayi politize etmezdi diye dusunuyorum. adami bosuna hakli gormusuz.
ad hominem yapan insanlarin alayi haksizdir aslinda.

“terbiyesizlik yapmadım. dönüp bana ‘sus mu diyorsun’ dedi. ben de hayır ödülünüzü alın onunla konuşun dedim. çünkü zafer konuşmaları ödülle yapılır. ben bu kadar ciddiye almadım olanları. ben hiçbir şey söylemedim, linç yemeye başladım. sonra ona sahip çıkmaya başladılar. demek ki ona sahip çıkanlar başka insanlar. oyunculuğuma laf edenleri ciddiye almıyorum. orada konuşma uzadığı için sıkılmış olabilirim. kendi meslektaşlarını aşağılaması benim hoşuma gitmedi. organize bir şekilde linç girişimi var.”

“ben nihal yalçın’ı sadece oyuncu kimliğiyle değerlendiriyorum. benim sevdiğim bir oyuncu. ‘kadınların konuşması bastırılıyor’ denildiğinde olayın içeriğine bakmaya başladım. yalçın’ın paylaşımlarına bakmaya başladım. ‘selahattin demirtaş’a özgürlük’ falan demiş. demirtaş ‘öcalan’ın heykelini dikeceğiz’ dedi hanımefendi bunu mu savunuyor? pelvin buldan falan da ona sahip çıkıyor. türk ordusuna silah doğrultan, ateş eden, polisini, öğretmenini öldüren terörist örgütün tümüyle karşısındayım. ben pkk’nın terör örgütü olduğuna inanan bir insanım. şimdi gidip onlara sormak lazım. siz pkk’nın terör örgütü olduğuna inanıyor musunuz? abdullah öcalan’ın bebek katili, terörist başı olduğunu söyleyebiliyor musunuz? lanetliyor musunuz?’ diye.”
devamını gör...

“doğan her çocuk halkın malıdır”- çavuşesku

amerikalı bir çift, dört yaş civarında olan üç çocuğu evlat edinir. taksiyle yolda giderken çocukların dillerini bilmedikleri için şoföre onların ne konuştuğunu sorarlar.
aldıkları yanıt tuhaftır: konuştukları dil romence değildir, hatta anlaşılır, dünya üzerinde konuşulan herhangi bir dil bile değildir.*

romanya’yı 25 yıl boyunca yöneten nikolay çavuşesku ( 1989 yılında eşi ile beraber kurşuna dizilişi tv’ lerden yayınlanmıştı) 1966 yılında nüfus politikasını açıklamıştı: doğum kontrolü ve kürtaj yasaktı, beşten az çocuğu olanlar vergi ödeyecekti.
bunun sonucu olarak görevlendirdiği jinekologlar devreye girdi: kadınlar düzenli olarak muayene ediliyor, böylece doğurganlıkları da güvence altına alınıyordu, hedef otuz milyonluk bir ülkeydi. rusya boyunduruğundan çıkması için avrupa ülkelerince de ciddi bir ekonomik destek almıştı, bu destek geçen yıllar içinde heba olup gitse de.
romanya’da yoksulluk zaten çok acı boyutlardaydı, bir de buna ,bakamayacak kadar çok çocuk sahibi olan aileler eklenince yetimhaneler doldu taştı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yıllar geçtikçe toplamda yüz yetmiş bin çocuk öylesine bırakılıverdi bu ‘kurum’ ların kapısına.
yetimhanelerde bakıcıların sayısı ise hiç de fazla değildi: her on beş çocuğa bir tek bakıcı!
evet, karınları tok sırtları pekti yavruların ama gelgelelim ne onlarla bir kelime konuşan vardı, ne de başlarını okşayan.
alışırlar, diye kesin emriyle yasaktı yine, sevmek bu bebekleri. bir sıra oturakta oturtulup ihtiyaçlarını görüyorlar, yemek yiyor ve uyuyorlardı. yemekleri çoğu kez karyoladan biberonla uzatılan sıvı gıdalardı: süt ve yulaf .
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

başlarda avazı çıktığı kadar yüksek sesli ağlamalar yerini hıçkırıklara ve en son da kayıtsız bir sessizliğe bırakıyordu: alışıyorlardı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

1999 yılında bu yetimhaneyi ziyaret eden amerikalı pediatrik sinirbilimci dr nelson ve ekibi, çocukların ekiptekilere dokunmaya çalıştıklarını, onlara sarıldıklarını ve kucaklarına oturduklarını gözlemlediler. bu davranışlar tipik ‘ayrımsız yakınlık’ tı. yani yakınlık gösterilecek kişi çocuklar tarafından hiçbir şekilde seçilmiyordu.

doğduğu andan itibaren yetimhanede bulunan , 6 ay ile 2.5 yaş arasındaki 136 çocuk bir dizi incelemeye alındı.
dr nelson ve yetimhaneden bir bebek
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

sonuçlar şaşırtmıyordu, çocukların iq seviyeleri 60-70 arası seyrediyordu, nöral etkinlik ve dil yeteneğinde yaşıtlarından çok çok gerideydiler.

bükreş projesi kapsamında 68 çocuk yurtta aynı şekilde yaşamaya devam ederken diğer 68 çocuk da koruyucu ailelerin yanına yerleştirildi.
koruyucu ailelerin yanında bulunan çocuklar gördükleri ilgiye kayıtsız kalmıyorlardı, beyin gelişimleri de hızlanıyordu:

en sonunda aldığı sonuçlar sevgi dolu ve korumacı bir ortamın gelişmekte olan bir çocuğun beyni için oynadığı önemli rolü vurgular. bu durum ise kimliğimizin biçimlenmesinde bulunduğumuz ortamın derin etkisini gözler önüne serer. çevremizden inanılmaz ölçüde etkilenebilen canlılarız. insan beyninin benimsediği doğaçlama stratejisine bağlı olarak kim olduğumuz büyük ölçüde nerelerden geçtiğimize bağlıdır.
beyin-david eagleman


yetimhanede kalanlar için hayat hala acımasızdı

ek :kontrolden çıkmış çocuklara sterilize edilmemiş iğnelerle yetişkin sakinleştiricileri verilirken, hastalananların çoğuna taranmamış kan nakli yapıldı. hepatit b ve hıv/aıds romanya'daki yetimhaneleri harap etti.

kaynaklar :
david eagleman -beyin
yetimhaneden birisi, izidor
pelin batu
kim bu çavuşesku?
devamını gör...

kurukahveci ihsan efendi ile kurukahveci mehmet efendi dükkanlarından yayılan, eminönü tahmis sokak'ta doya doya içinize çekebileceğiniz kokudur. siz yine de salgının geçmesini bekleyin derin derin koklamak için.
devamını gör...

"gerçekten bunu yaptın mı" şeklinde entel mesajları olur hep.

he, cidden kızın memelerine puding sıkıp muz bandırarak yedim. entellik zor meslek.

sıkılmıyorlar da.
devamını gör...

salak mısın cemile
devamını gör...

resmen z kuşağına dolaylı yoldan hakaret etmişler. adamlar diyor ki siz bizim için özgür iradesi olan bireyler değilsiniz ailesi ne derse onu yapacak iradesiz ailesine bağlı yaşayan asalaklarsınız. ailenizi ikna edersek zaten sizi de ikna etmiş oluruz. böylece tekrar seçimi kazanıp saltanatımızı devam ettiririz. bekleyin bakalım. sizi bu hakaret ettiğiniz z kuşağı yollayacak seçimlerde.
devamını gör...

bir hitap seklidir. bazi anne babalar cocuguna “yavrum” diye hitap ederken, bazi insanlar bazi insanlara sevgi gosterimleri olarak da “yavrum” derler.
“yavru” kelimesi argo olarak kullanildiginda “guzel, alimli genc kiz” anlaminda da kullaniliyormus, * o zaman “yavrum” demek de bir argo ve “guzelim” anlaminda kullaniliyor olabilir diye dusunuyorum.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

5 ay.

yaklaşık 5 aydır hayatımda olan yazar, dost, bir çok şey daha.
bir çizim vardı önce, onun etrafında şekillendi her şey, o çizmişti, güzel çizmişti, ama bişi vardı içinde, bilmiyordum, yazdım, cevapladı.
ve başladı.
şarkılar, sabahlamalar, gülmeler, kalmalar ve gitmeler.
hıyar bir yerde hıyarlığını yaptı, çekti gitti yakıp yıkarak ama gözünü hiç ondan ayırmadı, o mutlu olunca hıyar da mutlu oldu, ona bakmaktan hiç vazgeçmedi.

sonra yine yanyana olmalar, "ya bi bırak, olmaz o iş" vb her şeyi yakıp yıkan, tüm klişelere karşı koyan ve her anına minnettarlık sığdırdığım bir dostluk, uzun muhabbetler, gelenler, gidenler, aramızda baki ve aynı kalan kelimeler.

onun adına gülümsemeler, onun benim adıma gülümsediğini bilmeler, eski hesabıma her dönüp baktığımda duyulan tek pişmanlık hissi ve adımın en güzel halini yazan eller, şarkılar, hep gülmeler, çok gülmeler, aşırı gülmeler, elinden çıkmış ve belki de sonsuza kadar kalacak bir profil fotoğrafı, ne zaman pişt desem içtenlikle efendim diyen bir ses, o.

bu sözlüğün bana kazandırdığı en güzel insanlardan, ağaca takılı kalmış bir uçurtma gülümsemesi, çok nahif, çok kibar, çok insan.

hem çok keşkem hem de ondan daha çok iyi ki'm.

her şeyine, her şeyimle teşekkür ettiğim insan.

teşekkür ederim.
yok, bu sefer şarkı yok sana, şu an içinde olduğum ruh halini yansıtacak şarkım daha yapılmadı.

teşekkür ederim, dostluğun için.

bir de güzel yazıyorsun, lütfen daha çok yaz, bak önünde daha yazılacak bir sürü boş sayfa var artık, ver hakkını!
devamını gör...

sevgilerde
sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.
bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telaşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.
gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı

behçet necatigil
devamını gör...

19a yaklaşan bir 18'liyim. artık ihitiyarladık:).
devamını gör...

yer yer haklı olan söylemdir. gireceği tanım için wikiden bilgi alan ve bu bilgiyi kendi bilgisi ile harmanlayıp kendi cümleleri ile sözlüğe girenlerin doğru yaptığını düşünüyorum.

bir de copy/paste yazarlar var. bunlar sadece bilgi değil geyiği bile diğer sitelerden kopyalıyorlar. yazılan bir tanımın tamamını yada bir kısmını komple kopyalayıp google yaptığınızda sonuç veriyorsa eğer ve bir yazarın bu şekilde birebir kopyalanmış 3 tanımı var ise (bence) tekrar çaylak yapılmalıdır.

kızıl nelsonun* örnek verdiği başlıklardan birisi bana ait. ben nereden ezbere bileyim adamın doğum tarihini. elbette bakacağım, ama kendi cümlelerim içine serpiştireceğim bir "dışarıdan bilgi alma" durumu bu.

wikiyi mikiyi olduğu gibi kopyalamak/yapıştırmak yazarlık değil.

-----------------------------------------------------------------
yazar ile fotokopici arasında bir fark var. o fark bu sözlükte de olmalı.
-----------------------------------------------------------------
devamını gör...

üşendiğim eylem.

ona kendini anlat, onu ilgiyle dinle. sonra bir an gelsin ve aslında sonsuz bir döngüde olduğunu anla. kısaca senaryo aynı, kişiler farklı. insan ister istemez sıkılıyor.

belli bir yerden sonra, zaten sıradan biriyle tanışmak istemiyorsunuz.
devamını gör...

fotoğraflar şurada bahsettiğim köyümüzden #577671

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

niye öğretmenler oturup doğru düzgün online sınav hazırlayamıyorlar mı diye tepki vermek istediğim durum. saçma sapan işler yapmaktan vazgeçmiyorlar. obp üniversite sınavında sıralamayı etkileyen bir faktör ve tabii ki yine haksızlıklar , adaletsizlikler olacak bu kararla.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim