üzerimizde bir gölge ile büyürüz biz erkekler. yaş aldıkça yaşlanmamak kadınlara özgü bir kapristir elbette ama yaş alsak da yaşlanamamak sadece erkeklerin harcıdır. ne kadar büyürsek büyüyelim bir demokles kılıcı sallanır tepemizde. ne zaman tepemize ineceğini bilemeden, şeytan azapta yaşarız. yaptıklarımız, hep bizden önce, bize çok benzeyen bir adamın hayatının sağlamasıdır çoğu zaman, ya da o adamın yaşadığı hayatın eksiklerini gidermek için piyasaya sürülmüş deneme sürümü gibiyiz sanki. biz büyümeye başlamadan önce babamızın sadece ayaklarını görebilecek kadar aşağılarda kalırız, büyüdükçe belki dizlerine kadar ulaşabiliriz, her halükarda onu ulaşmak için yukarı bakmak zorundayızdır ama biz onun karşısında başımız öne eğeriz. bu yüzdendir ki bir baba ile oğulun göz teması kurması enikonu imkansızdır. siz hep onun önceden yaşamış olduklarını yaşadığınız için, sürekli uyarılırsınız. “biz de zamanında neler yapmadık”lı cümleler kakılır başımıza. “biz sizin yaşınızdayken”li öğüt ve mesaj içerikli cümleler çarpar, sakarlığa meyyal zihnimize.

bir türlü derdini anlatamazsın. çünkü ona karşı sarf edebileceğin cümleler yoktur. savunmaya geçemezsin, kendini anlatamazsın, farklı bir adam olduğunu veya olmaya çalıştığını ifade edemezsin. o dediğim dedik adam, ne kadar büyürsen büyü, hep büyüyünce anlayacağımız cümlelerle savunurlar kendilerin, eğer savunma ihtiyacı duyarlarsa. duymazlarsa eğer sadece üstten bakan bir gülümseme belirir dudaklarının kenarında, bizim bir ucundan tutunup uçurumdan düşmemek için dua ettiğimiz bir gülümseme.
sonra kendi kişiliğin oluşmaya başladığında onun gibi bacak bacak üstüne attığını görürsün, sigarayı onun gibi içersin, onun gibi yürürsün, onun gibi tutarsın çay bardağını ve bu yaptıklarını farkında olmadan yaparsın. fark ettiğinde içinden sarkan buzullar yerle bir olup bulundukları yerden düşüp ve düştüğü yer yine senin içindir.

dünyanın gelmiş geçmiş en büyük yazarı olan franz kafka, bu dertten en çok mustarip olan yazarlardan biridir. elbette başka isimler de vardır, dumas’yı sayabiliriz mesela. ama hiçbiri kafka kadar bu etkinin altında ezilmemiştir. kafka babasının karşısında o kadar küçülmüştür ki hayatı boyunca, kendinin onu karşısında “hamamböceği” olarak gördüğü bile olmuştur. kendi fiziksel yetersizlikleri karşısında, babasının olymposvari fiziği daha da fazla ezilmesine neden olmuştur. kafka babasına karşı içinde büyük bir korku beslemektedir. hatta bu korku o dereceye varmıştır ki, yazı yazarken bile ondan korkmayı sürdürmüştür:


“şimdi sana yazıyla yanıt vermeye kalkıyorsam, bu yanıtta da yine pek çok boşluk kalacak, çünkü söz konusu nedeni kaleme alırken, senden duyduğum korku ve bunun yol açacağı sonuçlar sana karşı özgür davranmaktan beni alıkoyacak, konunun büyüklüğü belleğimle zeka gücümü enikonu aşacaktır. “


kafka için babası önünde duran büyük bir duvarlar dizisidir. en önde duran duvarı aşsan da arkasında daha büyük bir duvar belirir ve bu döngüsel bir intihara dönüşene kadar sürer. baba imajından asla kurtulamaz kafka, her an aklındadır, her an önündedir, her an onun için bir engeldir.


“bazen dünya haritasının önüme serilmiş olduğunu ve senin boylu boyunca üzerine uzandığını hayal ediyorum.”


kafka, babasına yazdığı bu büyük ve uzun mektupta bile yeterince açık olmayı başaramamıştır, hep aralık bir kapının ardından seslenir gibi ulaşmaya çalışmıştır babasına. yazı sürecinde babasının etkisinin büyük olduğunu düşünürsek belki bu babaya teşekkür borçluyuzdur.
devamını gör...

bugün de kendimizi enayi gibi hissettik çok şükür.
devamını gör...

hatalardan ders alabiliyorsan, geçen sefer de böyle yaptım olmadı başka bir yol bulmalıyım, diyebiliyorsan evet bu kazanımdır, tecrübedir. benim yaşım, aşağıdan biri merdiveni tutsa 40 a doğru çıkmalık, tecrübenin önemini çok iyi kavradım. bir yaştan sonra edindiği tecrübeler çok yardımcı oluyor inansa
devamını gör...

venüs'te bir gün bir yıldan uzun sürmekteymis. kendi etrafındaki tam turunu 243 gunde, gunes etrafindaki tam turunu ise 228 gunde tamamlamaktaymis.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

dünya fani ölüm ani gibi insanı derin düşüncelere gark ettiren bir söz. herkes kendince anlamlar çıkarabilir. ben büyüttüğümüz hiçbir meselenin bir noktadan sonra hiçbir anlam ifade etmemesi gibi bir mânâ çıkarıyorum.
devamını gör...

galatasaray’ımın tribün marşları arasında benim en sevdiğimdir.

galatasaray benim gerçekten çocukluk aşkım olduğu için bu marşı dinlemek, bu marşı söylemek benim için çok derin anlamlar barındırmaktadır.

galatasaraylı oluşum bir fanatizm ya da holiganlıkla alakası olmayan bir durumdur. safi aşkla ilgilidir. diğer takımlarla içinde olduğu rekabetten, başka insanların galatasaray ile ilgili ne düşündüğünden ve zaman zaman geçirilen kötü sezonlardan azade bir aşktır bu.

galatasaraylı olmak hissetmektir çünkü galatasaray bir his takımıdır. hala hissederim cevad prekazi’nin monaco’ya üç yüz metreden attığım füzeyi, arif’in manchester’a attığı klasiği, snejder’in iki günlük maçta juvetus’a attığı inanç yüklü golü, tafi’nin gözlerinden öpüşümüzü, popescu’nun o son penaltısını ve daha bir çoğunu.

bu marşı bu hislerle stadda hep bir ağızdan tüylerimiz diken diken söylemenin zevki hiçbir şeye değişilmez. en son kupa finalinde bu marşı söylerken gözlerimin dolduğunu de itiraf etmem gerekir. bu sadece saf bir sevginin ifadesidir.

işte ilk göz ağrımın marşı:
çocukluk aşkım
devamını gör...

"sana kırılacağını dalların ergeç
bir kırık dalın olduğunu unutturacağım
hemen yanıma şöyle gel otur
yalnızlığı tanrıya bırakalım
hüzün gecelere mahsustur

azizler yahut günahkarlar gibi farketmez
ellerim yüreğim dolu gelmişim
şuracıkta dünyanın öbür ucunda
rüzgarı senin değirmenine çevirebilirim"

gülten akın/kırmızı karanfil
devamını gör...

pers-yunan savaşları sırasında pers donanmasına karşı babası scyllis ile beraber akılalmaz bir yüzme operasyonu yürütmüş bir dalgıç ve yüzücü. "yüzme operasyonu nedir yahu?" dediğinizi duyar gibiyim, gelin anlatalım:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
2. yüzyılda yaşamış yunan tarihçi pausanias'ın yazdığına göre (ki bu pers-yunan savaşlarından 7 yüzyıl sonrasında yazıldığı için ikincil bir kaynak olmalıdır) pers imparatoru serhas, pers donanması artemision'a gelmeden önce pelion dağı'nın yakınlarındaki kıyılarda donanmasının bir kısmına demir attırmış ve rotalarının önündeki fırtınanın geçmesini beklemekte idi.

perslerin demir attığı bölgeye yakın yaşadığı için çevreyi çok iyi bilen hydna ve babası, inanması güç bir eyleme geçerek kıyıdan 10 deniz mili (16 km.) civarı uzakta olan pers filosuna doğru yüzmeye başlayarak gerçekten de akla hayale sığmaz bir operasyon gerçekleştirecektir. onların şansına, mevzubahis ikili pers gemilerine yaklaştığı sırada büyük bir fırtına çıkınca, perslerin bu fırtına ile meşgul olmasından ziyadesiyle istifade edeceklerdir. hydna ve babası sessizce ve görünmeden gemilerin altına daldıktan sonra demir halatlarını keserek pers gemilerinin kontrol dışına çıkmasını, ve birçoğunun rüzgarın etkisiyle birbirine çarparak batmasına sebep olacak, ve pers donanmasına neredeyse sıfır bütçeyle hatrı sayılır bir zarar vermiş olacaktır.

şüphesiz, yunan dünyası da bu iki kişinin yaptıklarından oldukça etkilenmiş olsa gerek; delphoi tapınağı'na kendilerine heykeller adanarak isimleri ölümsüzleştirilecektir. ta ki roma imparatoru nero o heykelleri çalıp, kendi memleketine götürünceye dek...

not: "peki ya neden başlığa babasının ismini yazmadın?" diyecekler için: bu hikaye daha çok hydna'nın adıyla anıldığından daha kısa ve öz bir başlık açmak istedim.

kaynak: ancientherstories.com/swimm...
devamını gör...

her geçen gün daha da iğrençleşiyoruz..
ses çıkarmayın! yıldırısıdır bu.
gerçek suçlular ne zaman yargılanıp ceza alacak bu ülkede?
devamını gör...

kitap saran bir noktadaysa eğer durağı kaçırmanıza sebep olabilecek durumdur aynı zamanda.
devamını gör...

evet efendim. sevgili sözlüğün diğer kulüpleriyle olan ilişkimizi açıklıyorum. tabiki tosbik ve diğer üyelerin izniyle.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gerici yobazlar için kullandığım fevkalade seçenek. dünyadan varlıklarını silmek isterdim ama ne yazık ki sadece buradan engelleyebiliyorum. pek çok düşünceye saygılı bir insanım ama düşünmeyenlere tahammülüm yok.
devamını gör...

sempatik, yetenekli türk kadın oyuncu. çok kaliteli işleri var.

(bkz: çok seviyoruz)
(bkz: ailecek izliyoruz efenim)

ayrıca multitap'la birlikte bu şarkıyı dinliyorsan isimli şarkıyı seslendirmiştir. *
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gece gece insana kendini değerli hissettiren, yüz güldüren, ağzından bal damlayan, harika bir enerjisi olan yazarımız. bu tatlılığı hep daim olur umarım. hayatında da kendisi gibi hep tatlı insanlar çıkar karşısına. keyifle takipteyim efendim. çokça sevgiler, bolca öpücükler, kalpler, çiçekler..
devamını gör...

hem mutluyum bu gece hem de özlemim artık dayanılmaz bir hal aldı. bu başlıkta da özlemlerimi anlatmak istiyorum.

asla gelmeyecek birini çok özlemek. eğer bu kişi kaybettiğiniz biriyse o acı asla bitmez. sadece alışırsınız. yıllar oldu sevdiğim insanları kaybedeli. bazen seslerini duyamıyor gibi oluyorum. içime bir korku düşüyor. ah diyorum o gülen gözler o kahkahalar ne de özlendi. size kızışlarını bize özlersiniz. o kadar çok özlersiniz ki tek yapabildiğinizin ağlamak olduğunu fark ettiğiniz an özleminiz daha da artar.

gelmeyecek birini özlerken bir de yaşayan ve gelmeyecek birini çok özlemek vardır. onun zorluğu ayrıdır. hani cemal süreya demiş ya "aynı şehirde sen varsın, ben varım, biz yokuz" aynı öyle işte. aynı gökyüzünün altında, aynı aya bakarsınız ama birbirinize bakamazsınız. dünya küçük bazen sizi bir araya da getirebilir. çok özlemişsinizdir ama o an başınızı çevirip gidersiniz. sizi buna zorlayan hayat utansın.

şimdi de benim şuanki en büyük özlemimden bahsedelim. o kadar özledim ki sözlük. yazsam yetmez buraya. anlatamam da. hani mahkûmlar o güneşi görecekleri günü beklerler ya hep, aynı öyle işte. o gün de ben tekrar güneşi göreceğim. onsuz her gün gördüğüm bu güneşin de bir anlamı kalmadı ki. işte böyledir bazı özlemler. hasretiniz çoktur. kavuşacağınız günü dört gözle beklersiniz ya içinizdeki özlem de o kadar büyür. gülüşünü, bakışını, sarılışını her şeyi geçtim yanınızda hissettiğiniz varlığını bile özlersiniz. hep içinizde olan birisinin fiziksel olarak da yanınızda olması yüreğinize barış güvercinleri bırakır.

model demiş ya "özlemek bu dokunmakla geçmiyor" bir de bu var. dokunmaya kıyamazsınız, dokunsanız doyamazsınız. birini çok özlemek nasıldır bilir misiniz? yağmurdan sonra gökkuşağını görürsünüz ve çok yakında olduğunu düşünüp koşa koşa onu bulmaya çalışırsınız ya içinizdeki o özlem onu bulamadığınız kadar çoğalır. öyle bir şey işte. umarım anlatabilmişimdir bir nebze. son olarak bir söz daha paylaşmak istiyorum*. "dokunamadığın birini özlüyorsan, özlediğin kalbine dokunmuştur çoktan."*

çok sevdamızdandır çok özlememiz. dokunamadığım birisini her özlediğimde, içimde oluşan o duygu bu cümle ile ne güzel anlatılmış. kalbime dokunmuş sevdiğim ondan.

son olarak buraya kadar okuyan sevgili yazar biliyorum çok uzun yazdım ama ancak dökebildim içimi. okuduğun için teşekkür ederim ve çok özlediğin o kişiye en kısa zamanda kavuşursun umarım*.
devamını gör...

doğum günüme gölge düşüreceğinden sinirlendiğim seçimler
devamını gör...

10 yıl sonra beni arayıp, direkt sana isim düştü o yüzden aradım diyen akrabam. emret amadeyim. canımsın.
devamını gör...

kalite düşmediği sürece iyi olan gelişmedir.
devamını gör...

ben de öyle düşünenlendenim maalesef. sadece popüler tiplemeleri değil kafa sözlük emekçilerini de takip edin, okuyun arkadaşlar.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim