yedirip içirmek, beslemek anlamına gelen kelime.
devamını gör...

yılaaaan. efsone günler.


edited: aga yine -hiçbirşey- alamıyorum :(
devamını gör...

kör ekmağa basarsa günaf olur mu?
devamını gör...

en kısa ifade ile karşıtlıkların çatışırken oluşturdukları birliktir denilebilir. bir başka deyişle her şeyin kendi zıttı vardır ve bu zıtlıklar birlik oluşturur. gece/gündüz, hastalık/sağlık, yaşam/ölüm, artı/eksi, yin/yang vb.

cümlenin literatürde geçen aslı, "her şey zıddı ile kaimdir" şeklindedir. bu cümlenin başlık yapıldığı bir ege cansen yazısı için buradan

*
devamını gör...

11 yaşında kolera olmuş, ölümden dönmüş, günlerce karantinada kalmış, ne kadar ağır, tehlikeli ve bulaşıcı bir hastalık olduğunu bizzat deneyimlemiş birisi olarak beni oldukça korkutan açıklamadır. üstelik açıklamayı yapan kişi de bülent şık gibi oldukça güvendiğim bir bilim insanı.

ama bırakın böyle bir salgın tehdidini ciddiye almayı, akp ve mhp deniz salyasıyla ilgili acil eylem planı ve araştırma önergesini dahi reddediyor. marmara denizi ya deniz deniz, koca deniz can çekişiyor ve yüzlerce çeşit canlı yaşamın ölmesine neden olan bu kirliliğin aynı zamanda korkunç bir salgına da neden olabileceği açıklanıyor ama yetkililerin umurunda değil.

bir taraftan da ülke bu denli büyük ekolojik ve ekonomik felaketlerle boğuşurken, 1000 odalı sarayında mutlu mesut yaşayan cumhurbaşkanı çıkmış cuma günü size büyük bir müjdem var diyor. şaka olmasını umuyorsun ama değil, gerçekten köy yanıyor deli taranıyor.
devamını gör...

çağ dışı bir olaydır. insan nasıl sosyal hayatta iki cins olarak varlığını sürdürüyorsa, bu eğitim hayatında da bu şekilde karma olmalıdır. kadını erkeği ayrıştırıp bir grubu sakınmaya çalışmak yerine, bireyleri eğitip toplumsal bilinci oluşturmak en mantıklısıdır.
devamını gör...

çok tatlı ve kibar biri. geç keşfetmiş iseniz -benim gibi- girilerini tek seferde okuyup sindirebilmenizin namümkün olduğunu söylemem gerekiyor. bunun için kafa sözlükte geçirdiğim vaktin bir kısmında gandalf mesaisi yapacağım.
devamını gör...

yahu arkadaşım, kimse senin küfrünü burada okumak zorunda değil.
zaten burası haricinde bütün sözlükler küfürlü, neden burada yazıyorsun o zaman ?

adamlar yeni bir şey ile karşımıza geldiler, biz de sevdik girdik yazıp çiziyoruz.
burası açılalı neredeyse 1 ay oldu, yönetim için 1 tane 'şu yazara da haksızlık yapıldı' diyebileceğin bir durum oldu mu ? hayır.

bak politik konularda doğrudan ve açık açık nefret ettiğim, sokakta görsem gırtlağına sarılacağım 2 tane yazar tanıyorum.
ama fikrimi gelip de küfürle ifade etmiyorum, böylesi buraya da seviye katıyor.

ne çok meraklısınız her şeyi baltalamaya ya.
helal olsun.
devamını gör...

devlet gelir eşitsizliğe çözüm üretemediği sürece, bu sorun devam edecektir.
devlet kırsal kesime besi ve tarım konularını ele alıp destek vermediği sürece bu sorun devam edecektir.
devlet kırsal kesim ile şehir arasındaki elektrik akım ve ücretlendirmeyi düzeltmediği sürece bu sorun devam edecektir.
bugün kaçak akım kullanımı, ülkenin her köşesinde mevcuttur.
örnek: bugün, kimi ülkelerde şehir insanına nazaren kırsal kesime farklı ölçüde akım veriliyor.
130wat ana akım; akabinde hane halkı sayısı ve kullanılacak elektrikli ev aletlerin listesi sağlayıcı firmaya ibraz edilir, gerekli güç kadar akım sağlanır ve bunun üzerinden kırsal kesimin gelir düzeyinde fiyatlandırılır.

2 sene beslediği koyunu et kilosu 28tl üzerinden baz alınarak satıyor.
1 dönüm buğdayda 75-150 tl zarar ediyor.
biberi 50krş
domates 70krş
soğan 30krş satar.
ama devlet resmi amabargo delip iran'dan soğan, rusya'dan patates ay çekirdeği, ukrayna'dan mercimek nohut, orta asya dan kuru yemiş, amerikadan pamuk alır.
bu liste uzar gider..
devlet dediğimiz adamlar devlet kasasını boşaltır, öz emeğimizden (maaş vergisi) keser.
kulahı önümüze koyup düşünmeyi bir kenara bırakıp; kaçak kullanan doğu'ya kolluk kuvvet yollayalım diyoruz sonrada bu insanlardan bizim gibi düşünmesini, yaşamasını, hissetmesini olmasını bekliyoruz.

tanım: kaçak elektriğe çözüm getirilmemesi, asla affedilir, yenilir yutulur birşey değil, lakin bu sorunun çözümü! bu sorunu kendine reva, hak görüp devletle birlikte masum milletin cebini de yakan kişileri sorgulamadan yargılarken, dönüp biraz kendimizide sorgulamamız gerek ki! bu karanlıktan hep birlikte aydınlığa çıkabilelim.
devamını gör...

id: tabiri yerindeyse evin yaramaz çocuğudur. canlılara ait en ilkel dürtülerin (açlık, saldırganlık, cinsellik) temsilcidir. en çok onun dediği olsun, hemen olsun, hep olsun ister. arzuların baş isyancısıdır. bebeklik ve çocukluk döneminde başroldedir.

supergo: evin ahlak bekçisidir. kuralların, gelenek ve göreneklerin, yaptırımların kraliçesidir. sosyal hayata adım attığımız çocukluk dönemlerinde sahneye çıkmaya başlar. ee bizim id durur mu? kıskanç olduğu kadar ele avuca sığmaz olan sevgili id, superegoya karşı sürekli bir isyan halindedir.

ego: mantığın ta kendisidir. görevi en zor olandır. çatışma ve problem çözme konusunda master yapmış, doktorasını en kanlı savaşlarda vermiş bir yapı olan ego ise gece gündüz demeden id ve superego arasındaki gerginliği azaltmaya çalışmaktadır.

***

olayı biraz daha dramatize etmek için şu sahneye bakabiliriz:

ali isimli bir öğrenciye arkadaşının küfrettiğini düşünelim. id gelip sol kulaktan fısıldıyor:

-"git bir yumruk at, o kim ki sana küfredebiliyor? göster ona gününü."

ali'nin kanı kaynamaya başlıyor. tam yerinden kalkacakken superego'nun evindeki alarmlar çalıyor. belli ki id yine iş başında diyerek güzellik uykusundan uyanarak söylene söylene yetişiyor ve sağ kulaktan fısıldıyor:

-"alicim nereye gidiyorsun? eğer bu yumruğu atarsan öğretmen sana çok kızacak ve ceza verecek biliyorsun. okuldan bile atılabilirsin bunun için."

ali ne yapacağını bilemez halde düşünmeye başlarken ter basmaya başlıyor. bir yandan öfkeyle dolup taşıyor bir yandan da alacağı cezadan çekiniyor. ortalık oldu mu size yangın yeri? dumanları gören ego bulaşıkları bırakıp koşa koşa olay yerine geliyor. halledilmesi gereken bu çatışmanın acaba kazananı kim olacak? ego kimin elinden tutacak?

***

bu gece gördüğümüz rüyanın, meslek seçimimizin, dil sürçmelerimizin yada kurduğumuz arkadaşlıklarımızın aslında bu ufak çatışmalarla şekillendiğini biliyor muydunuz?

ego, id ve superegonun arasındaki çatışmayı her ikisinin de kalbini kırmadan gerçekleştirmeyi başarmıştır. birine sus, diğerine dur demiş ve ikisinin de isteğini yerine getireceğini söylemiş ve senaryolar yazmıştır.

ali'ye ne mi oldu?

+ ali arkadaşını dövmedi, ama rüyasında çok büyük bir kavga ederek sabah soluk soluğa uyandı.

+ ali arkadaşına vurmadı, ama arkadaşlarını sözünü geçirip hayatlarına müdahale ettiğinde sesini çıkarmayacak insanlardan seçti (bkz: mobbing).

+ ali bugün arkadaşını dövmedi, ama büyüdü ve polis oldu. dövme işini meşrulaştırdı.

yani anlayacağınız bu kavgayı ikisi de kazanıyor. istekler ertelenebilir ama bastırılamaz. ali bugün patolojik bir vaka oldu mu bilinmez*. ama bastırılmaya çalışılan, ifade edilemeyen her duygu zamanla evrim değiştirerek patolojiye dönüşür. çözüm "her arzumuzu yerine getirmek" yada "toplumsal kurallara saplanmak" değil. bu kriz anını yaşamamak için egonuzu bilginizle ve farkındalığınız ile beslemelisiniz. çocuklarınızın bilinçli bir şekilde büyümesi için yol gösterici olmalısınız. egosu sağlam bir insan olun ki akıllıca planlar ile bu çatışmaların üstesinden gelebilesiniz.
devamını gör...

"sürekli kızgın veya şikayetçi isen, insanların sana ayıracak vakti olmayacak."
stephen hawking.

sürekli dert anlatırsanız da aynı şey geçerli. kimsenin o kadar hayat enerjisi yok, mütemadiyen sizi dinleyip teselli veremez. sizin de karşınızdaki kişiye bir kaç çiçek sunmanız, onun hayatında olumlu olarak yer almanız lazım. aksi halde yalnız kalabilirsiniz. sürekli şikayet etmek, dert anlatmak kolay, biraz da "seni de yormayayım, zaten bu ara dalgınsın" demek, karşıdakinin de ruh halini fark etmek lazım.
devamını gör...

ufaktan güler gibi oldum ama bana lucifer düşerse ne yaparım diye düşünüp gülmedim.
devamını gör...

isterse coyamito akik taşı olsun, isterse ametist. hiçbir değerli taşın sahip olamayacağı kadar öneme sahip olan taştır kendisi.

dünyaya son kez baktığınız bir yer nasıl önemli olmasın? bu taş bizim "hayatın artık bitti"yi kavradığımız yerdir. ne demiş üstad cahit sıtkı tarancı;
bir namazlık saltanatın olacak,
taht misali o musalla taşında.


siz hiç ametist'e şiir yazıldığını gördünüz mü?

edit: imla.
devamını gör...

ay hadi hadi inşallah. *
hayal dünyası geniş yazarın beyanı. bırakalım bu iğrenç dünyada o mutlu olsun. nasil biliyorsa öyle kalsın her şey. neil armstrong'da ayda ezan sesi duyup müslüman olmuş.
(bkz: ne güzel hayatlar gel de kıskanma)
devamını gör...

taso ve misket.
devamını gör...

anadolunun küçük köylerinde denk geldiğiniz herkesin, tanımadıkları halde halini hatrınızı, aç olup olmadığınızı sormasıdır samimiyet. buram buram kokar hem de..
devamını gör...

türkiyede yıllardır mabadımızı yırttığımız ama kimsenin umrunda olmayan bir konuyu içeren haberdir. malesef, çoğunlukla ebeveynler; "biz ölürsek bakacak birisi olsun" , "evlenince belki düzelir"*, " aman kimse bilmesin, ayıplamasın" diye desteklediği bir eylemdir malesef engelli bireylerin evliliği birde bunun tam aksi durumu var o da şöyle; elinden zerre iş gelmeyen, ipe sapa gelmez oğullarını tanıyan çevrelerden gelin adayı bulamayan aileler bu hastalıklı yola başvurabiliyor.

konu engelli bireylerin evlenmesi gibi entry girilmesi de ayrıca sağlıklı bir psikoloji ile düşülmüş olamaz zira; "evlenmekten ki esas hürriyet ve muhakeme becerisidir" evlendikten sonra yaşanılacakları muhakeme edemeyen bir kimsenin gireceği ilişkiden tutun, aklına gelen ne varsa tecavüz/istismar kapsamına girer. suça teşvik etmek ayrıca tck ile sabit başka bir suçtur aydınlatayım.

bir diğer konu ise türkiye'de ki torun fetişidir. türkiye'de nadir denk geldiğim bir konu değildi zihinsel yetersizliği olan anne figürü özellikle. zihinsel engelli bireylerin doğan çocukları büyük olasılıkla zihinsel engelli oluyor tekrar bir sürü altından kalkılamayacak sorumluluk. çocuğunu tek kolundan havaya kaldırdığı için çocuğunun kolunu çıkaran, altını bezlemeyi bilmeyen, saçını kurutuyorum diye çocuğun bütün kafa derisini ateş tutulmuş gibi yalan mr ebeveynler gördüm ki resmen çocuğa da işkence. insanların bilgisi olmadığı konuda fikri de olmamalı. haddinizi aşmayın.

edit;
4721 sayılı türk medeni kanununda evlenme ehliyeti ve engelleri için ilgili kısmı ne diyor bakalım? ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenemezler.
devamını gör...

adresinden izlenebilecek yayındır.
şu ana kadar tamamen hemfikir olduğum durumları tespit ediyor.

* böyle zevzekliğe gerek olmadığı, iktidara gündemi kaynatmak için (kendi tabiri üzerinde tepinmek) fırsat verildiği, bu ülkede konuşmak zorunda olduklarımızın ekonomik sorunlar olduğunu, ortaya atılan yapay gündemler olmadığını teşhis etti.

* bildiriyi yayınlayanların bütün gerçek gündemi örtecek bir hakları da hadleri de yoktur; herkes fikrini zaman ve çerçevesinde söylebilir, iktidarın hedef saptırma amacına çanak tutmamalıdır.

* bildirinin teması olan montrö ile ilgili meclis başkanı'nın söylediği sözler ve verilen tepkiler üzerine şentop geri adım attı, olayın üzerinden bir hafta geçtikten sonra böyle bir şeyin ortaya konulması ayrıca manidardır.

* akşener demokrasiye bağlılık konusunun da altını çok defa çizdi.

hamiş: yayın, yukarıdaki bağlantıdan yeniden izlenebilir.
devamını gör...

olurum tabii. kaçırır mıyım?
devamını gör...

eski medeniyetlerde ve kültürlerde, sakala karşı farklı inanışlar ve tıraş yöntemleri bulunuyor. hatta bazılarında tıraş ritüelleri veya erkekliğe geçiş törenleri yapılabiliyor. ve sakal statü değişikliğini sembolize edebiliyor.


mısırda firavunların sakalları altın tozuyla süsleniyor. hijyen için "osird" adlı takma sakal takan firavunlar, gücü simgelediğinden en uzun sakala sahip oluyor. firavun ölünce berberi ve favori tıraş bıçağı da beraberinde gömülüyor. ayrıca ölünce tanrıya dönüşmeleri için normalleri düz duran sakalları yukarı bükülüyor.

sümerliler, asurlular, fenikeliler sakallarına çok önem veriyor. uzun ve örgülü sakal bırakmayı seviyorlar. üst düzey erkekler sakallarını kınayla boyuyor, altın tozuyla pudralıyorlar. en önemli sakallar ise yukarıya dönük sakallar olarak görülüyor. hiyerarşide yüksek olduğunu göstermek isteyenler, saatlerce sakallarını yukarı döndürmeye çalışıyor.

antik yunanda bilgeliği sembolize ettiği için sakal çok seviliyor.sakallar sadece yastayken kesiliyor ve hatta bıçak yoksa elleriyle koparıyorlar. bir erkek öldüğünde kesilen sakalı evinin kapısına asılıyor. birinin sakalını kesmek suç sayılıyor ayrıca sakal kesmek utanç göstergesi olduğu için suçlulara ceza olarak kullanılıyor.

kendilerini yunanlılardan ayırmak isteyen romalılar, hep tıraşlı geziyor. bir oğlanın ilk tıraşı hayatındaki ilk önemli adımı simgelediği için sakallarını olgun bir yaşa gelene kadar uzatıp, doğum günlerinde ailelerinin önünde dini bir törenle kesiyorlar.

cermen kabileleri öyle bir sakal bırakıyorlar ki, tıraşlı olan romalılar hem onlardan korkuyor hem de onlara hayran kalıyordu. cermenlerde, genç bir adam düşman öldürmediği sürece sakalını kesmeyeceğine dair söz veriyor.

hint uygarlığında bir oğlan ilk tıraşını "godanakaruman" adlı tören ile 16 yaşında oluyor. kast sistemine göre berbere brahmin ise inek, kshatriya ise 2 at, vaishya ise 2 koyunla ödeme yapılıyor. tıraştan önce aile berberle beraber şu şarkıyı söylüyor: "kafasını ve yüzünü arındır, ey berber, ama sakın hayatını alma."
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim