etzel
avrupa'da tanrının kırbacı olarak bilinen hun imparatoru attila'nın almanlar'ın nibelungen destanı nda geçen ismidir. çünkü hunlar, asya bozkırlardan kalkıp tuna boylarına kadar varmışlar. germenler ile savaşmışlardı.
devamını gör...
orgazmdan daha zevkli anlar
kesinlikle ve kesinlikle yakın arkadaşın ortak bir espiriye patlattığı kahkahanın tam zirvesinde daha da güleceği bir sey söyleyip de daha şiddetli gülmek için nefes bile alamadığı, can çekişen kertenkele misali kıvrandığı anı gülerek izlemektir. bundan daha da zevkli olanı ise ikiniz de aynı durumdayken konuşmaya çalışmaktır.
devamını gör...
şirinler
socialist men under red father baş harfleri smurf yapar.
orjinal adı the smurfs zaten. komünist propaganda yapıyor laflarını destekler bir rastlantıdır.
biraz birinin 40 yaparına benziyor ama.....
orjinal adı the smurfs zaten. komünist propaganda yapıyor laflarını destekler bir rastlantıdır.
biraz birinin 40 yaparına benziyor ama.....
devamını gör...
geceye yaşamak için bir sebep bırak
hayat herşeye rağmen güzeldir. özgür ve sağlıklıysanız gerisi zamanla düzelir...
devamını gör...
the holy mountain
alejandro jodorowsky tarafından 1973 yılında çekilen bir başyapıt. kara mizah anlayışının tabiri caizse pik yaptığı bir film. bunu yaparken de, dünyanın ve toplumun oluşturduğu genel kabullere öyle bir nanik yapıyor ki, insanın keyfini yerine getiriyor. kilise göndermeleri, devlet aygıtına salvoları, kapitalist toplum yapısına ve ekonomik düzenine karşı getirdiği katı eleştiri, ince görmekten çok alenen ve cesurca yapılıyor. aslında filmde o günlerden bugünlere ışık tutan bir yan var. toplumun nasıl bir ahlaki çöküntü yaşadığı ve duyarsızlaştığı ,o dönemler bazında biraz uçuk ve sert imgelerle gösterilmiş olsa da, bugün bizler jodorowsky'nin eleştirildiği örnekleri bizzat yaşıyor ve deneyimliyoruz. kısmi bir ipucu olsa da yazmak zorundayım. misal gözleri ve ağızları bantlanarak kurşuna dizilen çocuklar ve gençlerin olduğu sahnede diğerlerinin bu anları fotoğraflamaya ve filme almaya çalışması, tam da bugünlerde yaşadığımız ve deneyimlediğimiz bir örnek.
sosyal medya dediğiniz şey artık bu işin ve duyarsızlığın adresi olmuş konumda. insanların yaşadıkları dramların pazar malzemesi edildiği, bunlar üzerinden prim kazanmak isteyen medya maymunlarının ortada arzı endam ettiği, bir dönemi yaşıyoruz. yani jodorowsky'nin kurgusunun gerçeğini yaşıyoruz. ha o sahnede 68 öğrenci olaylarına bir gönderme var elbette lakin yaşanan duyarsızlaşmanın aynısını yaşadığımız bir vakıa. işte bunun gibi yığınla sahne barındırıyor kutsal dağ ve ciddi anlamda nalına mıhına çakıyor. tabi filmi izlememiş olanları düşünerek, mümkün mertebe bu sahnelerden bahsetmemeye çalıştım. ama her geçiş ve her sahne değişiminde size üzerine düşüneceğiniz ve tartışabileceğiniz yığınla materyal çıkacağının garantisini verebilirim. filmin her anında mesaj bombardımanı altında kalıyorsunuz ve aslında bu film üzerine düşünürken, uğramadığınız düşünce limanı kalmıyor. bu dünyaya ve insana dair ne varsa ahanda işte orada duruyor. gerisi size kalmış...
sosyal medya dediğiniz şey artık bu işin ve duyarsızlığın adresi olmuş konumda. insanların yaşadıkları dramların pazar malzemesi edildiği, bunlar üzerinden prim kazanmak isteyen medya maymunlarının ortada arzı endam ettiği, bir dönemi yaşıyoruz. yani jodorowsky'nin kurgusunun gerçeğini yaşıyoruz. ha o sahnede 68 öğrenci olaylarına bir gönderme var elbette lakin yaşanan duyarsızlaşmanın aynısını yaşadığımız bir vakıa. işte bunun gibi yığınla sahne barındırıyor kutsal dağ ve ciddi anlamda nalına mıhına çakıyor. tabi filmi izlememiş olanları düşünerek, mümkün mertebe bu sahnelerden bahsetmemeye çalıştım. ama her geçiş ve her sahne değişiminde size üzerine düşüneceğiniz ve tartışabileceğiniz yığınla materyal çıkacağının garantisini verebilirim. filmin her anında mesaj bombardımanı altında kalıyorsunuz ve aslında bu film üzerine düşünürken, uğramadığınız düşünce limanı kalmıyor. bu dünyaya ve insana dair ne varsa ahanda işte orada duruyor. gerisi size kalmış...
devamını gör...
istanbul boğazı'nın 2 veya 3 yıl içinde donacak olması
1954 yılında da olan bir durum. o dönem tuna nehirinden kopan buzulların boğaza gelmesiyle olmuştu sanırım. ama doğru mu bilmiyorum. *1920’li ve 1650’li yıllarda da yaşandığı belirtilmekte. küresel ısınma kaynaklı olursa vahim bir durum olacaktır.
devamını gör...
sevilmediğini anlamak
"hayatın en hüzünlü anı,
mevsimine kapıldığın kişinin
bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını
anladığın andır…
bırak, gitsin…
bırak, git…"
-vladimir mayakovski.
mevsimine kapıldığın kişinin
bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını
anladığın andır…
bırak, gitsin…
bırak, git…"
-vladimir mayakovski.
devamını gör...
brothers düğüm salonu radyo yayını
evliliğimin ilk senelerinde ağlayarak uyandığım bir rüyamı da paylaşayım madem komikli rüyamdan sonra…
koridorları beyaz sabun kokan, tüylerimi diken diken edecek kadar serin bir hastanenin geniş bir alanında eş, dostla birlikte, bir doğumhanenin önünde telaşla ve korkuyla bekliyorum. eşim içeride doğuma alınmış. stresli bir şekilde yerimde duramıyor, sürekli bir o yana bir bu yana tüm hastane koridorunu adımlarımla arşınlıyorum. derken; arkadaşlarım bir anda koluma girip beni hastaneden dışarı çıkartıyorlar. yakınlarda bir otel odasına götürüyorlar beni. oda servisi ayarlanmış, odaya çıkar çıkmaz şampanyalar falan (hiç sevmem) bir sürü alkollü içki ile bana kutlama yapıyorlar. işte baba oluyorsun bilmem ne vari böyle sırtımı sıvazlıyorlar, gönlümü eğliyorlar falan… sanki demin doğumhane önünde tedirginlikle beklemiyormuşum gibi olanı biteni unutmuş gibiyim, mutluyum. daha sonrasında, ışınlanmış gibi bir anda aynı doğumhane önünde buluyorum kendimi. hala endişeyle beklerken acı bir fren sesi geliyor hastane dışından. etrafımda doktorlar, hemşireler dışarı doğru koşuşturup duruyorlar. bir kalabalıkla birlikte bir sedye sokuyorlar kapıdan içeri. bir hemşire gelip, zorlu bir doğum gerçekleştiğini, bir kızım olduğunu, birazdan odaya alınacağımızı, bebeği de o zaman görebileceğimi söylüyor bana. tam eşim nasıl diye sormak ve mutluluktan ağlamak üzereyken önümden geçen sedyeye takılıyor gözlerim. sedyede yatan babamı görüyorum… sedye üstünde kalp masajı falan yapıyorlar. o anı resmen böyle geniş plan ağır çekim bir sahne gibi izledim rüyamda. kucağıma bebeğimi almayı beklediğim hastane koridorunda babamın ölüm haberini verdiler… en yakın arkadaşımın omzuna yığılıp, ağlarken; eşimin beni sarsarak uyandırmasıyla son buldu. gözlerimi araladığımda eşim gözyaşlarımı falan siliyordu. bugüne kadar yaşadığım en b*ktan geceydi…
koridorları beyaz sabun kokan, tüylerimi diken diken edecek kadar serin bir hastanenin geniş bir alanında eş, dostla birlikte, bir doğumhanenin önünde telaşla ve korkuyla bekliyorum. eşim içeride doğuma alınmış. stresli bir şekilde yerimde duramıyor, sürekli bir o yana bir bu yana tüm hastane koridorunu adımlarımla arşınlıyorum. derken; arkadaşlarım bir anda koluma girip beni hastaneden dışarı çıkartıyorlar. yakınlarda bir otel odasına götürüyorlar beni. oda servisi ayarlanmış, odaya çıkar çıkmaz şampanyalar falan (hiç sevmem) bir sürü alkollü içki ile bana kutlama yapıyorlar. işte baba oluyorsun bilmem ne vari böyle sırtımı sıvazlıyorlar, gönlümü eğliyorlar falan… sanki demin doğumhane önünde tedirginlikle beklemiyormuşum gibi olanı biteni unutmuş gibiyim, mutluyum. daha sonrasında, ışınlanmış gibi bir anda aynı doğumhane önünde buluyorum kendimi. hala endişeyle beklerken acı bir fren sesi geliyor hastane dışından. etrafımda doktorlar, hemşireler dışarı doğru koşuşturup duruyorlar. bir kalabalıkla birlikte bir sedye sokuyorlar kapıdan içeri. bir hemşire gelip, zorlu bir doğum gerçekleştiğini, bir kızım olduğunu, birazdan odaya alınacağımızı, bebeği de o zaman görebileceğimi söylüyor bana. tam eşim nasıl diye sormak ve mutluluktan ağlamak üzereyken önümden geçen sedyeye takılıyor gözlerim. sedyede yatan babamı görüyorum… sedye üstünde kalp masajı falan yapıyorlar. o anı resmen böyle geniş plan ağır çekim bir sahne gibi izledim rüyamda. kucağıma bebeğimi almayı beklediğim hastane koridorunda babamın ölüm haberini verdiler… en yakın arkadaşımın omzuna yığılıp, ağlarken; eşimin beni sarsarak uyandırmasıyla son buldu. gözlerimi araladığımda eşim gözyaşlarımı falan siliyordu. bugüne kadar yaşadığım en b*ktan geceydi…
devamını gör...
kadın cinayetlerinde yanlış tercih gerçeği
gerçeğin kralı olmasına rağmen ne hikmetse feminist ve meriçlerin üzerine bir türlü değinemediği olaydır. son bilmem kaç yılda işlenen kadın cinayetlerini ele alırsak, bu cinayetleri işleyen erkek profillerinin aşağı yukarı suç işleme oranı yüksek olan tipler olduğunu görürüz. toplumda kadınların ezici çoğunluğu maço diye tarif edilen, kendisine bile saygısı olmayan erkeklerin peşinde dolanıp duruyor. sessiz, efendi olan erkeklere ezik muamelesi çekerler. sorunlu ve her şeye karışan erkeklerle kasıtlı olarak birlikte olup daha sonra da kadın cinayeti var demek şova kaçıyor.
devamını gör...
ucuz insan davranışları
kendi gibi düşünmeyenlere hakaret etmek ,empatisiz olmak ve kendini nimetten saymak en ucuz insan davranışıdır.
devamını gör...
sözlük yazarlarının olmak isteyeceği ünlü yazarlar
stefan zweig. sırf hitler'in korkunç savaşından bunalıp intihar etmesi ve sonrasında hemen savaşın bitmesi. bu tam bana göre bir şans.
devamını gör...
kötü ev arkadaşı
genel ev temizliği teklifine "yok ya çok yorgunum" diye cevap verdikten 1 saat sonra kendi odasını pırıl pırıl yapan iğrenç ev arkadaşıdır.
devamını gör...
tanımı beğenmeden önce gelen acaba yazar yobaz mı fikri
yazarın belli kriterlere göre yobaz olarak yaftalanması yazdığının doğru olduğunu değiştirmediğinden gereksiz bir hassasiyettir.
sizin gibi düşünmeyenler de size göre doğru olan şeyler yazabilir. elinizi korkak alıştırmayın. *
sizin gibi düşünmeyenler de size göre doğru olan şeyler yazabilir. elinizi korkak alıştırmayın. *
devamını gör...
feministlerin ve lgbt tayfasının pkk söylemlerini savunduğu gerçeği
söyle bir başlık açmak ciddi bir zeka seviyesi hayal gücü ve yaratıcılık gerektirir. kıskanıyorum sizi.
devamını gör...
salgın
kuzey amerika'ya gelen avrupalıların getirdiği hastalıkların virüslerine karşı bağışıklığı olmayan kızılderililer, her on kişiden dokuzunu hastalıktan kaybettiler.
bu durumu farkeden ingilizler, özellikle çicek hastalığı geçirenlerin kullandıkları battaniyeleri, kızılderililere vermişler ve yüzbinlerce insanın tek kurşun atmadan yok edilmesini sağlamışlardır.
bu durumu farkeden ingilizler, özellikle çicek hastalığı geçirenlerin kullandıkları battaniyeleri, kızılderililere vermişler ve yüzbinlerce insanın tek kurşun atmadan yok edilmesini sağlamışlardır.
devamını gör...
murphy kanunları
kulaklığı takip müziği açtıktan sonra (özellikle de şarkının en güzel yerinde) kulağın kaşınmaya başlaması ve akabinde o kulaklığın çıkarılmak durumunda kalınması söz konusu yasalara örnek olarak verilebilir.
devamını gör...
ilkokulda atatürk’ün gittiği okulların ezberlenmesi
üniversitede bir hocam hep şunu söylerdi , mondrosun sevrin üç beş maddesini ezberlemeyle tarih de öğrenilmez tarih bilinci de olmaz. biz çocuklara öncesiyle sonrasının sebep-sonuç ilişkisini kafasında kurmasına müsaade etmeyip , ezberle geç diyoruz. sonra neden bugünü anlamıyorlar diye soruyoruz.
aynen bu mantıkla , mustafa kemal atatürk'ün gittiği okulları öğrenmenin , ezberlemenin bir mantığı yoktur. ancak o okullardan birine hangi şartlarda gitmiş , nasıl gitmiş ve onu atatürk yapan etkiler orada nasıl oluşmuş ancak bunların sebep-sonuç ilişkisini yaparak bir mantığa oturtabiliriz.
aynen bu mantıkla , mustafa kemal atatürk'ün gittiği okulları öğrenmenin , ezberlemenin bir mantığı yoktur. ancak o okullardan birine hangi şartlarda gitmiş , nasıl gitmiş ve onu atatürk yapan etkiler orada nasıl oluşmuş ancak bunların sebep-sonuç ilişkisini yaparak bir mantığa oturtabiliriz.
devamını gör...
en itici görüntü
sokağa çöp atan, tüküren hatta ve hatta camdan çöp poşeti atan mahlukat görüntüsü.
devamını gör...
sinestezi
kökleri yunanca syn yani " birlikte" ve aesthesis yani "algılamak" gibi iki anlamdan ortaya çıkar. zihinde beliren olayların, bilinç tetiklemesi sonucu ortaya çıkan istem dışı eşduyumlardır. diğer bir tabirle "birleşmiş duyular" diye de isimlendirilen, duyuların birlikte algılanması ve birbiriyle karışmasıdır. sinestezik bireylerde, doğum sırasında beyinlerindeki nöron bağlantıları, normal bireylere göre yok olmaz. bireylerde herhangi bir duyu, farklı bir duyuyu ortaya çıkarır. harflerin, tatların, kokuların, seslerin kendilerine özgü renklerle algılanmasıdır. bilim araştırmalarına göre her 20 kişiden biri, bir çeşit sinesteziye sahiptir. sineztesiyi, kimileri normal olmayan bir hastalık, kimileri de mistik bir mucize olarak görür. nikola tesla ve richard feynman gibi bilim insanlarında da rastlanmıştır.
devamını gör...