kötü iş hayatı
sigara gibi... yavaş yavaş öldüren cinsinden.
devamını gör...
bu son olsun
"doğarken ağladı insan bu son olsun bu son" kısmında tüyleri diken diken eden mükemmel bir eser.
devamını gör...
je m'en vais
çekip gitmenin en hüzünlü hali olan vianney şarkısı. güzel ve çirkin'e yapılan gönderme özenle dikilmiş gibi uymuş şarkıya. aslında tam olarak kalan kişinin hiç burada bile olmayışının bilincine varıldıktan sonra gitmekten geliyor şarkının özü. yani bir noktada aslında hiç burada olmayan birinden ne kadar gidilebilir ki ve nefretten ziyade acı besler insanı. et la belle n'est jamais sage.
kafamda dönüp duruyor uzun metrajlı bir filmin görüntüleri
senin güzel benim ise çirkin (canavar) olduğum
ama güzel hiçbir zaman bilge değildir
ne zaman çıkıp hatanın sende olduğunu
ve beni sevmeyi hiç beceremediğini söyleyeceksin?
senin ve senin gibilerin cehenneme kadar yolu var
ben gidiyorum.
kafamda dönüp duruyor uzun metrajlı bir filmin görüntüleri
senin güzel benim ise çirkin (canavar) olduğum
ama güzel hiçbir zaman bilge değildir
ne zaman çıkıp hatanın sende olduğunu
ve beni sevmeyi hiç beceremediğini söyleyeceksin?
senin ve senin gibilerin cehenneme kadar yolu var
ben gidiyorum.
devamını gör...
the zero theorem
yıl bilmem kaç.
başrolde christoph waltz'un oynadığı bir terry gilliam filmi. terry gilliam genelde 12 maymun filmiyle tanınmıştır. zaten kendisini genellikle distopik kurgularda görürüz. haliyle the zero theorem (film) de bir distopya sayılabilir!
öncelikle zamanınız yoksa bu filmi izlemenizi önermem. çünkü epey vakit kaybıydı. çok fazla soru işareti kaldı sonda. ama bu soru işaretleri sizi eğlendirmiyor tam tersine canınızı sıkıyor. en azından benim canım epey sıkıldı. çünkü film hiç eğlenceli değildi. hiç! sıkıla sıkıla izledim ama izledim neticede... genele bakıldığında verdiği ve aşıladığı birkaç mesaj var. onun haricinde izlemek bir şey katar mı? hım. christoph waltz için izlenebilir tabii. birkaç ünlü oyuncu daha var örneğin david thewlis. biz onu harry potter serisinden remus lupin olarak biliyoruz.
varlık kırıcı olan ana karakterimiz sıfır teorisi adında bir şeyi kanıtlamaya çalışıyor. lakin adam akıllı belirtilmemiş de bu teorinin ne olduğu, bir sürü açık vardı. işte efendim, evren sonunda mutlak sıfır noktasına gidecek ve yok olacakmış ve bunu bilmelerine rağmen teoriyi ispat etmeye çalışıyorlarmış vs. vs. tabii varlık kırıcı olan karakterimiz bu teoriyi kanıtlamakta da pek başarılı olamadı.
film neyi öğretiyor? en azından piyanist ne anladı bu filmden? birkaç şey anladım sanırım. ve pek de önemli olduğunu düşünmüyorum.
insan neden vardır? insanın varoluşu niçindir ve ne için yaşar? bu soruları doğru zamanda doğru kişiye sormak gerekir. fakat o kişi kimdir? aslında kendimizizdir. ya da hiç kimsedir.
"kaos! kaos!" diye bağırıyor bu film. kaos tanrı'ya karşı, kaos düzene karşı, kaos inanca karşı ve kaos aşka karşı! kaosa karşı bir antitez bağırıyor: umrumda değilsin, benim tek umrumda olan aşk. (daha doğrusu gerçek...)
filmin teması kaos ile aşkın çatışması üzerine kurulu bile diyebilirim. * aşkın yerini cinsellik de bir noktada ikame edebilir. çünkü salt aşk filmi izlemiyoruz, insan doğası çok bariz bir şekilde ortadaydı. yani aşk filmi izleyeceğim diye izlemeye kalkarsanız olmaz...
neticede pek bir önemi de yok hayatın, diyor film bizlere. ki aşağı yukarı her film bu mesajı bize vermekte. hiçbir şeyin önemi yok! lakin aşk kazanıyor mu bu filmde? hayır, kazanmıyor. kaos da kazanmıyor. ama varlık kazanıyor işte.
kişinin amacı bir noktada kendisini tanrısallaştırmasıdır. insan kendi kendisinin tanrısı olmalıdır ve tanrısallaşmalıdır. kendiselleşmelidir veyahut. fakat bu belki de yalnızca kaosa kendimizi teslim ederek olabilir.
eğer neticede hayat yok olmak ise o halde niçin ısrar ederiz yok olmanın anlamını aramakta? bu soru da rahatlıkla yöneltilebilir.
hoşuma giden alıntılar:
"doğduğumuz andan itibaren ölmeye başlarız. buna ustaca planlanmış eskime deyin. er ya da geç ister dilenci ol ister kral, her şeyin sonunda ölüm vardır. çünkü hayat; ölümün muhteşem organizmasını enfekte eden bir virüs olarak görülebilir."
"+bu bob, yazın çalışıyor. -neden sana bob diyor? +bob herkese bob der. isimleri hatırlamanın beyin hücrelerini ziyan etmek olduğunu söylüyor."
"hiç dünyanın senin arkandan kıkırdadığı hissine kapıldın mı, dünyadaki herkes bir çeşit kozmik şakanın içindeymiş gibi? sen hariç herkes gülüyor, çünkü gülünecek olan şey sensin, hiç bu hisse kapıldın mı? "
"objektif araştırmalar, diğer herkes gibi önemsiz olduğumuza kanaat getirdi. biz, bir arı kovanındaki çalışan tek işçi arılardık milyonlarca diğerleri gibi, aynı zorunlu şeylere bağımlıydık. hoşnutsuzluğumuzu alkole, uyuşturucuya ve sekse karşı biledik.
yahu benim anlamadığım bu filmle ilgili niçin başrolümüz aşkı kendi eliyle itti! halbuki aşkın kendisi için bir kurtarıcı olduğunu da biliyordu. ama kendisini kaosa verdi. yani tam olarak verdi denemez ama aşkı da reddedince zaten kaosla baş başa kalmış oldu bir nevi. sanırım aşktan kaçmasının nedeni kadının ihanet ettiğini sanmasındandı. ya da ihanet etmesindendi. yine de kadının hüznü karşısında bu kadar soğukkanlı kalması neticede onu da üzdü. o da artık bir yalnız.
başrolde christoph waltz'un oynadığı bir terry gilliam filmi. terry gilliam genelde 12 maymun filmiyle tanınmıştır. zaten kendisini genellikle distopik kurgularda görürüz. haliyle the zero theorem (film) de bir distopya sayılabilir!
öncelikle zamanınız yoksa bu filmi izlemenizi önermem. çünkü epey vakit kaybıydı. çok fazla soru işareti kaldı sonda. ama bu soru işaretleri sizi eğlendirmiyor tam tersine canınızı sıkıyor. en azından benim canım epey sıkıldı. çünkü film hiç eğlenceli değildi. hiç! sıkıla sıkıla izledim ama izledim neticede... genele bakıldığında verdiği ve aşıladığı birkaç mesaj var. onun haricinde izlemek bir şey katar mı? hım. christoph waltz için izlenebilir tabii. birkaç ünlü oyuncu daha var örneğin david thewlis. biz onu harry potter serisinden remus lupin olarak biliyoruz.
varlık kırıcı olan ana karakterimiz sıfır teorisi adında bir şeyi kanıtlamaya çalışıyor. lakin adam akıllı belirtilmemiş de bu teorinin ne olduğu, bir sürü açık vardı. işte efendim, evren sonunda mutlak sıfır noktasına gidecek ve yok olacakmış ve bunu bilmelerine rağmen teoriyi ispat etmeye çalışıyorlarmış vs. vs. tabii varlık kırıcı olan karakterimiz bu teoriyi kanıtlamakta da pek başarılı olamadı.
film neyi öğretiyor? en azından piyanist ne anladı bu filmden? birkaç şey anladım sanırım. ve pek de önemli olduğunu düşünmüyorum.
insan neden vardır? insanın varoluşu niçindir ve ne için yaşar? bu soruları doğru zamanda doğru kişiye sormak gerekir. fakat o kişi kimdir? aslında kendimizizdir. ya da hiç kimsedir.
"kaos! kaos!" diye bağırıyor bu film. kaos tanrı'ya karşı, kaos düzene karşı, kaos inanca karşı ve kaos aşka karşı! kaosa karşı bir antitez bağırıyor: umrumda değilsin, benim tek umrumda olan aşk. (daha doğrusu gerçek...)
filmin teması kaos ile aşkın çatışması üzerine kurulu bile diyebilirim. * aşkın yerini cinsellik de bir noktada ikame edebilir. çünkü salt aşk filmi izlemiyoruz, insan doğası çok bariz bir şekilde ortadaydı. yani aşk filmi izleyeceğim diye izlemeye kalkarsanız olmaz...
neticede pek bir önemi de yok hayatın, diyor film bizlere. ki aşağı yukarı her film bu mesajı bize vermekte. hiçbir şeyin önemi yok! lakin aşk kazanıyor mu bu filmde? hayır, kazanmıyor. kaos da kazanmıyor. ama varlık kazanıyor işte.
kişinin amacı bir noktada kendisini tanrısallaştırmasıdır. insan kendi kendisinin tanrısı olmalıdır ve tanrısallaşmalıdır. kendiselleşmelidir veyahut. fakat bu belki de yalnızca kaosa kendimizi teslim ederek olabilir.
eğer neticede hayat yok olmak ise o halde niçin ısrar ederiz yok olmanın anlamını aramakta? bu soru da rahatlıkla yöneltilebilir.
hoşuma giden alıntılar:
"doğduğumuz andan itibaren ölmeye başlarız. buna ustaca planlanmış eskime deyin. er ya da geç ister dilenci ol ister kral, her şeyin sonunda ölüm vardır. çünkü hayat; ölümün muhteşem organizmasını enfekte eden bir virüs olarak görülebilir."
"+bu bob, yazın çalışıyor. -neden sana bob diyor? +bob herkese bob der. isimleri hatırlamanın beyin hücrelerini ziyan etmek olduğunu söylüyor."
"hiç dünyanın senin arkandan kıkırdadığı hissine kapıldın mı, dünyadaki herkes bir çeşit kozmik şakanın içindeymiş gibi? sen hariç herkes gülüyor, çünkü gülünecek olan şey sensin, hiç bu hisse kapıldın mı? "
"objektif araştırmalar, diğer herkes gibi önemsiz olduğumuza kanaat getirdi. biz, bir arı kovanındaki çalışan tek işçi arılardık milyonlarca diğerleri gibi, aynı zorunlu şeylere bağımlıydık. hoşnutsuzluğumuzu alkole, uyuşturucuya ve sekse karşı biledik.
yahu benim anlamadığım bu filmle ilgili niçin başrolümüz aşkı kendi eliyle itti! halbuki aşkın kendisi için bir kurtarıcı olduğunu da biliyordu. ama kendisini kaosa verdi. yani tam olarak verdi denemez ama aşkı da reddedince zaten kaosla baş başa kalmış oldu bir nevi. sanırım aşktan kaçmasının nedeni kadının ihanet ettiğini sanmasındandı. ya da ihanet etmesindendi. yine de kadının hüznü karşısında bu kadar soğukkanlı kalması neticede onu da üzdü. o da artık bir yalnız.
devamını gör...
yaşlılardaki yeni nesil arabaya binince ufoya binmiş hissiyatı
aklım hayalim almıyor sayın yazarlar. bir insan yaşlanırken çevresinde olup bitene bu kadar duyarsız kalabilir mi aklımı rendeleyesim geliyor.
babam alışmış torosa, kartala, şahine binmeye.. dişimden tırnağımdan arttırıp bir araba aldım. dedim gel bir çıkarayım baba, bu zaman kadar sen gezdirdin hep, şimdi sıra bizde.. örnek evlat gibi tavırlar takınıyorum, gurur duymasını istiyorum belki.. bilemiyorum.
al dedim sen kullan.. demez olaydım. oturduk arabaya kontak nerede diyor. yahu start a bas dedim. doğaldır bu kadarını bilmez. ama sinir katsayım istemsiz artıyor. arabada 10 inç ekran gördü, kumanda aramaya başladı sonra. tv sandı herhalde. sesini nereden açıyoruz diyor.
yahu baba öyle değil o olay diyorum. anlatmaya çalışıyorum, bu araba kendi kendine de gider diyor. evet baba düşüncenle çalıştırabilirsin arabayı. yahu biraz bak çevrende olan bitene be adam. uçuyor mu da bu diyor.. old school espriler, delirecem az kaldı.
babam alışmış torosa, kartala, şahine binmeye.. dişimden tırnağımdan arttırıp bir araba aldım. dedim gel bir çıkarayım baba, bu zaman kadar sen gezdirdin hep, şimdi sıra bizde.. örnek evlat gibi tavırlar takınıyorum, gurur duymasını istiyorum belki.. bilemiyorum.
al dedim sen kullan.. demez olaydım. oturduk arabaya kontak nerede diyor. yahu start a bas dedim. doğaldır bu kadarını bilmez. ama sinir katsayım istemsiz artıyor. arabada 10 inç ekran gördü, kumanda aramaya başladı sonra. tv sandı herhalde. sesini nereden açıyoruz diyor.
yahu baba öyle değil o olay diyorum. anlatmaya çalışıyorum, bu araba kendi kendine de gider diyor. evet baba düşüncenle çalıştırabilirsin arabayı. yahu biraz bak çevrende olan bitene be adam. uçuyor mu da bu diyor.. old school espriler, delirecem az kaldı.
devamını gör...
insanın başarılı biri olmaktan ümidini keseceği yaş
50 ye kadar bekle babacım baktın olmuyor ümidi kesersin ondan sonra. olmazsada olmasın yani o saatten sonra dimi.
devamını gör...
13 mayıs 2021 normal sözlük bayramlaşması
devamını gör...
yılanların çiftleşmesi
eğer ki bir arazide birbirine sarılmış halde iki yılan görürseniz zarar vermeye çalışmayın. çünkü insanlar gibi onlar da hayatlarının en özel anlarını yaşıyorlar. üstelik bunu, insanoğlu gibi her canı isteyince değil, yılda bir kez yapıyorlar. ayrıca bu yılanlar fare avlıyor, tarla zararlılarını yiyor, ekmeklerinin peşine düşmüşler, toprağı havalandırıyorlar. üzerlerine basmaya çalışmıyor ve tehdit etmiyorsak zarar vermezler. birbiriyle sarmaş dolaş olan yılanların dans misali görüntüsü doğanın ayrı bir estetiğidir, sevilmeseler bile yine de estetiktir. asanın üzerine dolanmış iki yılan, tıp ve eczacılığın sembolü olmuştur.
devamını gör...
türkü
türk'e özgü, türk'e ait anlamına gelen, çoğunlukla hece ölçüsü ile yazılıp (daha doğrusu söylenip, zira yazıya dökme geleneği yok) özgün bir ezgi ile söylenen, anadolu'nun en büyük kültür hazinelerinden biri.
nacizane kendi çalma listem:
youtube.com/playlist?list=P...
nacizane kendi çalma listem:
youtube.com/playlist?list=P...
devamını gör...
yorgunluktan uyuyamamak
sanıyorum ki zihnin ve bedenin en error şekilde kendini ifade etme biçimi.
huzurla ve anında uykuya daldıracak olan o azami yorgunluk düzeyini geçtikten sonra geri dönüşü olmayan bir alıklığa ve uyanıklığa maruz kalınıyor. sonrası sabah balkonda kuşlara ekmek vermeden uyuyamamaktır.
huzurla ve anında uykuya daldıracak olan o azami yorgunluk düzeyini geçtikten sonra geri dönüşü olmayan bir alıklığa ve uyanıklığa maruz kalınıyor. sonrası sabah balkonda kuşlara ekmek vermeden uyuyamamaktır.
devamını gör...
maçın zor geçeceğini bilmiyordum özür dilerim
uzun zamandr nickaltı girmeyi beklediğim bir yazar daha. doğum günü vesilesiyle aradan çıkarmış olalım. sadece nickinin özgünlüğüyle bile kendisini takip etmemi sağlayan, eğlenceli tanımlarıyla denk geldikçe keyif aldıran yazardır. hangi yaşa girmiş olursa olsun, yeni yaşı kutlu olsun..
devamını gör...
sevdiğin insanı terk etmek
bazı gidişler sevgisizlikten değil, çaresizliktedir. sevmek bazen yetmiyor. hatta sevmek çoğu zaman yetmiyor. saygı, saygı, saygı... tüm ilişkilerin kökünde olmazsa olmazdır. saf sevgi diye kurulan çoğu ilişkinin hırsı vardır, sevgiye güvenme hırsı. bu hırs sevgiyi gösterene sınanma olarak döner. seven alttan alır sevilen sevgiden güç alarak haddinden fazlasına talip olur. sonra ne mi olur? kendini değersiz hisseden bir tükenmişlik. o yüzden ilişkiler kangren olmadan bitmeli. bu noktaya gelinmek istemiyorsa insanlar “saygı”yı sevginin önüne koymalı. unutmayın! herkesi sevmek zorunda değilsiniz ama saygı duymak zorundasınız. bir gün sevgi biterse kaliteli bitsin diye saygı köklerden gelmeli.
devamını gör...
türkiye'nin en güzel kadını
o kendini biliyor!
devamını gör...
torpido balığı
atlas okyanusu'nun kuzey bölgeleri ve güney afrika kıyılarında yaşayan torpedinidae familyasından bir balık türü. bilimsel tür adı torpedo marmorata. boyu 1.8 metre civarı, sırtı koyu kahverengi, alt bölümü beyazdır. bu balık uyuşturan balık olarak da geçiyor bazı kaynaklarda. nedeni ise kumda saklanıp avını beklerken avına düşen balığa karşı kuyruğundaki elektrik organıyla felç ederek avlanması. bu balık bir seferde maksimum 220 volt akım boşaltarak büyük hayvanları bile sersemletme potansiyeline sahip.

devamını gör...
roman okumak gereksizdir diyen tip
okumayanın hali karşımda denilerek savulacak tiptir.
devamını gör...
normal sözlük-koruncuk vakfı yardımımızın ulaşması
başta bu iş için çok uğraşan kıymetli arkadaşım uykusuzkahve olmak üzere bu kampanyanın bir şekilde bir yerlerinden tutmuş olan tüm yazarlarımızın ve yönetimin ellerine, yüreğine sağlık. iyilik ve sevgi bulaşıcıdır. buradan çıkıp o kalplere ulaştığı gibi biliyorum ki oradan da çıkıp yayılmaya devam edecektir. bir şeyleri düzeltecekse bunu ancak sevgi yapabilir diye düşünmekteyim. güzel kalplerinizdeki sevgi ve iyiliği bu şekilde dışarı vurduğunuz için de hepinize teşekkür ediyorum. yeni yıla böyle güzel bir etkinlikle girdik, umuyorum ki devamını da getireceğiz. sevgiyle kalın.
devamını gör...
apartman boşluğunun yayından kaldırılması hakkında
ohannes börgııır *
arkadaş, dünden beri iki kelam yazasım gelmiyor. istemsizce bir gıybetin, kavganın, husumetin ortasına düşmüşüm gibi hissediyorum. sözlük henüz bebe. ozianasi olarak ve ana gözüyle gerçekten bu çerçeveden baktığımda, bu bebeyi büyütürken sancılı süreçlerden geçecek herkes. yeri gelecek üstüne kusacak, yeri gelecek altına mıçacak, diş çıkarma dönemleri olacak, dönemsel büyüme atakları olacak v.s. herkes bir dönüp kendine baksın. hatalar olur, yanlış anlaşılmalar olur. olur da olur yani. ulu orta dallanıp, budaklandırmanın en çok da bebe sözlüğümüze zararı olur. ilk günden dış mihrakları sevindirmeyelim. hadi çiçeklerim, sarılıp öpelim birbirimizi.
(bkz: çok da şey yapmamak lazım)
(bkz: bunlar hep nazardan nazardan)
(bkz: güzel günler göreceğiz çiçekli günler)
arkadaş, dünden beri iki kelam yazasım gelmiyor. istemsizce bir gıybetin, kavganın, husumetin ortasına düşmüşüm gibi hissediyorum. sözlük henüz bebe. ozianasi olarak ve ana gözüyle gerçekten bu çerçeveden baktığımda, bu bebeyi büyütürken sancılı süreçlerden geçecek herkes. yeri gelecek üstüne kusacak, yeri gelecek altına mıçacak, diş çıkarma dönemleri olacak, dönemsel büyüme atakları olacak v.s. herkes bir dönüp kendine baksın. hatalar olur, yanlış anlaşılmalar olur. olur da olur yani. ulu orta dallanıp, budaklandırmanın en çok da bebe sözlüğümüze zararı olur. ilk günden dış mihrakları sevindirmeyelim. hadi çiçeklerim, sarılıp öpelim birbirimizi.
(bkz: çok da şey yapmamak lazım)
(bkz: bunlar hep nazardan nazardan)
(bkz: güzel günler göreceğiz çiçekli günler)
devamını gör...
sjw
sanıldığı aksine ezilen kesimleri savunmaz onları sömürürler. eğer onlardan olmayan bir eşcinsel siyahi veya kadınsanız sizde hedef olursunuz. genelde sol görüştendirler. özellikle avrupada başı çekiyorlar. amerikadaki demokratlar dediğimiz kesimin bel kemiğide bunlar. resmen uluslararası örgüt gibi bir şeyler. ülkemizde de yeni yeni çıkmaya başladılar.
devamını gör...
aynı evde yaşıyormuş gibi entryler
cenk'in arka bahçesi elindeki yoyo'yu bırakta, müzik aç bize biraz.
devamını gör...
rte'nin biraz daha fedakarlık yapmamız gerekiyor çağrısı
fedakarlık yapmak yerine mitingleri ve kongreleri askıya almak ya da yapılması halinde herhangi bir yaptırımda bulunmak daha mantıklı olurdu denilen çağrıdır.
cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan 81 ilden 560 gençle video konferans yöntemiyle görüşüyor. cumhurbaşkanı erdoğan, "sosyal yaşamla ilgili olarak bir süre daha hepimizin fedakarlık yapması gerekiyor. bu salgını en kısa zamanda atlatıp normal hayatımıza döneceğimiz günlerin yakın olduğuna inanıyorum" dedi. cumhurbaşkanı erdoğan, "okullar açılacak mı?" sorusuna "17 mayıs itibarıyla başlayacak yeni normalleşme takvimimizi önümüzdeki günlerde açıklayacağız. ilk kabine toplantımızın en önemli gündem maddelerinden biri bu olacak. bu takvimde okulların açılışıyla ilgili süreç de yer alacak" yanıtını verdi.
buradan
cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan 81 ilden 560 gençle video konferans yöntemiyle görüşüyor. cumhurbaşkanı erdoğan, "sosyal yaşamla ilgili olarak bir süre daha hepimizin fedakarlık yapması gerekiyor. bu salgını en kısa zamanda atlatıp normal hayatımıza döneceğimiz günlerin yakın olduğuna inanıyorum" dedi. cumhurbaşkanı erdoğan, "okullar açılacak mı?" sorusuna "17 mayıs itibarıyla başlayacak yeni normalleşme takvimimizi önümüzdeki günlerde açıklayacağız. ilk kabine toplantımızın en önemli gündem maddelerinden biri bu olacak. bu takvimde okulların açılışıyla ilgili süreç de yer alacak" yanıtını verdi.
buradan
devamını gör...