alkol
abartmadan kullanınca yıkıcı bir zararı olmayacağına inanıyorum. çevremizde bize makul bir alkol kullanımından daha fazla zarar veren onlarca şey var. mesela tükettiğimiz çoğu hazır gıdadaki e kodlu katkı maddeleri, şeker ve tuz alkolden daha zararlı.
devamını gör...
aslında havalı olmayan şeyler
çayı şekersiz içmek. ben de şekersiz içiyorum ama havalı olunacak bir şey değil, bir tercihtir.
tanım: havalı olduğu zannedilen ama havalı olmayan şeyleri paylaştığımız başlık.
tanım: havalı olduğu zannedilen ama havalı olmayan şeyleri paylaştığımız başlık.
devamını gör...
sıfır takipçisi olan bir yazarı ciddiye almak
sözlüğü facebook gibi kullananların derdidir.
devamını gör...
hafif metro günleri
murat yalçın tarafından yazılan, 1998 baskısında anlatı, sonrasında roman olarak farklı yayınevleri tarafından yayınlanan kitap. özellikle başlangıçta parantez içine alınmış harfler, söz oyunları dikkat çekiyor ve ister istemez enis batur'u da hatırlatıyor. ki geçmişte birlikte çalıştıkları bilinen bir gerçek. ancak bu oyunları bu kitapta sevdiğimi söyleyemeyeceğim.
kitapta pek çok yazardan alıntılar mevcut, zaman zaman anlatıcı bu yazarlara da sataşmayı ihmal etmiyor, yeri geldi mi onlara hesap dahi soruyor. farklı yazarlarla tanışmak için alıntılar güzel. okuyucu olarak her birine yetişmek ve anlamak güç olsa da yazarın neyden bahsettiğini bildiği, anlatısında bir temele dayandığı açık. edebi olarak kendini ne kadar iyi beslediğini yazarı tanımadan bu kitaptan dahi görmek mümkün.
kitap boyunca üzerinde durulan birkaç imge var fakat söylemeliyim ki bende bir imgelem doğmadı. yazılan her şey ardı ardına bir karmaşa içinde adeta bir bombardımana dönüşüyor. mizahın gölgesinde güzel noktalara dokunuluyor fakat yine de bir şeylerin eksikliğini duydum bu kitapta. yine de hakkında bir karara varmak için son sayfayı bitirinceye kadar bekledim.
"dalından bu sabah düşmüş taze ceviz kokusu yaymasını, ellere kına olup yakılmasını isterdim yazdıklarımın. benimki çiğ, acı ekşi."
kaynak: hafif metro günleri, murat yalçın, can yayınları, 1. basım.
kitapta pek çok yazardan alıntılar mevcut, zaman zaman anlatıcı bu yazarlara da sataşmayı ihmal etmiyor, yeri geldi mi onlara hesap dahi soruyor. farklı yazarlarla tanışmak için alıntılar güzel. okuyucu olarak her birine yetişmek ve anlamak güç olsa da yazarın neyden bahsettiğini bildiği, anlatısında bir temele dayandığı açık. edebi olarak kendini ne kadar iyi beslediğini yazarı tanımadan bu kitaptan dahi görmek mümkün.
kitap boyunca üzerinde durulan birkaç imge var fakat söylemeliyim ki bende bir imgelem doğmadı. yazılan her şey ardı ardına bir karmaşa içinde adeta bir bombardımana dönüşüyor. mizahın gölgesinde güzel noktalara dokunuluyor fakat yine de bir şeylerin eksikliğini duydum bu kitapta. yine de hakkında bir karara varmak için son sayfayı bitirinceye kadar bekledim.
"dalından bu sabah düşmüş taze ceviz kokusu yaymasını, ellere kına olup yakılmasını isterdim yazdıklarımın. benimki çiğ, acı ekşi."
kaynak: hafif metro günleri, murat yalçın, can yayınları, 1. basım.
devamını gör...
dinlediğin şarkının can alıcı sözü
kalbim paramparça ama sana topladım geldim
cem adrian-ben geldim
cem adrian-ben geldim
devamını gör...
normal sözlük formatı ve kuralları için ne dediler
--- alıntı ---
3-) kafa sözlük’ün amacı, güzel ve organize bir sivil dayanışma haline bürünmek ve galaksinin her noktasından kişileri bir araya getirip interaktif bir bilgi ağı oluşturmaktır. (uzaylı dahi olsa)
--- alıntı ---
şuna sizi kendimi örnek göstererek şahit etmek isterim. girişte bana "nereden geldin?" dediler. utanarak başımı eğdim. marslıyım, diyemedim. benjamin sımsıcak gülümseyip "senin vergini az tutacağım," dedi ve içeri davet etti.
3-) kafa sözlük’ün amacı, güzel ve organize bir sivil dayanışma haline bürünmek ve galaksinin her noktasından kişileri bir araya getirip interaktif bir bilgi ağı oluşturmaktır. (uzaylı dahi olsa)
--- alıntı ---
şuna sizi kendimi örnek göstererek şahit etmek isterim. girişte bana "nereden geldin?" dediler. utanarak başımı eğdim. marslıyım, diyemedim. benjamin sımsıcak gülümseyip "senin vergini az tutacağım," dedi ve içeri davet etti.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarını ağlatan filmler
gülen adam
kemal sunal bu filmde aslında devamlı gülüyor ama filmin sonunda ağlama sahnesi yüreğe dokunuyor.
kemal sunal bu filmde aslında devamlı gülüyor ama filmin sonunda ağlama sahnesi yüreğe dokunuyor.
devamını gör...
ilk defa bir sözlük ortamına girenlere tavsiyeler
fikirlenizden, düşüncelerinizden utanmayın yazın, fazla goy goy yapmayın(sonra alışkanlık yapıyor).
unutmayın her girdiğiniz tanım sizide tanımlıyor.
unutmayın her girdiğiniz tanım sizide tanımlıyor.
devamını gör...
solvent
tam karşılığı çözücüdür. her hangi bir maddeyi bileşenlerine ayırır. tiner ve aseton da bir nevi çözücüdür. üzerimize dökülen her hangi bir kimyasalı ya da araçlardaki armayı-logoyu söktüğümüzde, geride kalan lekeleri kolaylıkla çıkaran kimyasaldır. yanıcıdır ve solunduğunda kötü yolculuklara sizi uğurlar.
devamını gör...
maxwell'in cini
not: bir başka sitedeki kendi yazımdan alıntıdır.
termodinamik yasaları ile ilgili bir düşünce deneyi.
yazı, içerikten kaynaklı olarak mecburen biraz uzun olacak. baştan uyarmış olayım.
***
termodinamik, 4 yasa üzerine şekillenmiştir. cinin olayını anlamak için kısaca bakalım bunlara.
0. yasa:
elimizde bir a ve bir de b olmak üzere 2 sistem olsun. bu sistemler birbirleriyle etkileşim içerisinde olsunlar. eğer etkileşime rağmen ikisinin de sıcaklığında zamanla bir değişim meydana gelmiyorsa, bu sistemler ısıl dengededir.
bir c sistemimiz daha olsun. bunun sıcaklığına dair bir bilgimiz olmasın. bu sistemi mesela a sistemi ile etkileşecek şekilde konumlandıralım. tıpkı yukarıdaki gibi, a ve c arasında bir ısı alışverişi ve sıcaklık değişimi olmazsa, a ile c ısıl dengededir. o halde c sistemini b ile bir araya getirmeye gerek kalmadan, b ve c'nin de ısıl dengede olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
1. yasa:
çoğumuzun bildiği "enerji yoktan var, vardan yok edilemez" sözünün temeli olan yasadır. ancak enerji bir formdan diğerine dönüştürülebilir.
2. yasa:
en meşhur yasadır da diyebiliriz. entropi ilkesi olarak da bilinir. en kaba şekliyle, evrendeki her şeyin minimum enerji ve maksimum düzensizliğe gitme eğilimi içerisinde olduğunu söyler. bir yerde var olan enerji, %100 verimli şekilde işe dönüştürülemez. bir kısmı işe dönüşürken, bir kısmı da sistem içerisinde kullanılır.
3. yasa:
basitçe, hiçbir maddenin sonlu sayıda işlemden geçirilerek mutlak sıfır noktasına kadar soğutulamayacağını söyler.
***
cin konusuna geçmeden önce 2 detayı daha hatırlamak gerek.
1- bir ortamda bulunan parçacık ya da moleküllerin tamamı aynı hıza sahip değildir. ortalama bir hız değeri ve bunun altında ya da üstünde kalan hızlarda hareket eden parçacıklar bulmak mümkündür. yani hız değerleri bir dağılım gösterir.
2- odaya bıraktığınız sıcak bir çayın zamanla soğumasını beklersiniz, daha fazla ısınmasını değil. normal şartlarda ısı transferi sıcak olan ortamdan, daha soğuk olana doğru gerçekleşir. sıcak çay, ısısını daha soğuk olan oda ortamına vererek onunla eşit sıcaklığa gelir bu yüzden.
***
düşünce deneyimiz şöyle:
ortasında açılıp kapanan küçük bir kapı olan, eşit sıcaklıkta 2 bölmemiz var ve cinimiz de bu kapının yanında nöbet tutuyor.
cinin görevi, ortamdaki moleküller içerisinde, ortalama hızdan daha hızlı ve daha yavaş olan molekülleri ayrı ayrı bölmelerde bir araya toplamak için, uygun zamanda kapıyı açıp kapatmak. ortalamadan daha hızlı moleküller kapıya yaklaştığında cin kapıyı kapatıyor ve geçişe izin vermiyor. ortalamadan daha yavaş moleküller içinse kapıyı açıyor ve bunların diğer bölmeye geçmesine izin veriyor. yani 1. bölmeye hızlı, 2. bölmeye de yavaş olan molekülleri topluyor.
şöyle bir sorun geliyor karşımıza: başlangıçta bölmelerin sıcaklıkları eşitti, ancak cin termodinamiğin 2. yasasına aykırı görünen bir iş yapıyor gibi... eşit sıcaklıktaki bölmeler arasında ısı transferi yaptığı için bölmelerden biri zamanla daha sıcak, diğeri daha soğuk oluyor. hatta sıkıntı tam olarak şu: yavaş olan molekülleri diğer tarafa geçirerek, soğuk ortamdan sıcak ortama ısı aktarıyor. oysa böyle bir şey gerçekte pek de karşılaşacağımız bir durum değil.
görünüşe göre termodinamiğin 2. yasası ihlal edildi ama gerçekten edilebilir mi?
edilemeyeceği, birçok uğraş ve çalışmadan sonra, landauer - penrose - bennett çözümü ile anlaşıldı. buna göre cini de sistem içerisindeki bir faktör olarak hesaba katmak gerektiği açıkça ortaya çıkmıştı. cin, gazın entropisini düşürmesine düşürüyordu, ama aynı işlemi sürekli tekrarlıyordu (moleküllerin hızını ölçme ve kapıyı açıp kapatma.) cin canlı bir varlık da olsa, bir bilgisayar da olsa hafızasını sonsuza kadar verimli kullanamayacak ve eski bilgileri "kafasından" silmek zorunda kalacaktı. silme işlemini yaparken enerji harcamak, çevreye ısı vermek zorunda kalacağından, sürekli olarak entropi doğuracak ve böylece toplam entropi sürekli olarak artmaya devam edecekti. bu da 2. yasanın geçerliliğini koruması demekti.
maxwell'in cini adlı bu düşünce deneyi 2. yasayı geçersiz hale getirmek şöyle dursun, yasanın mikroskobik sistemler için de geçerli olduğunu ortaya koymuş oldu.
termodinamik yasaları ile ilgili bir düşünce deneyi.
yazı, içerikten kaynaklı olarak mecburen biraz uzun olacak. baştan uyarmış olayım.
***
termodinamik, 4 yasa üzerine şekillenmiştir. cinin olayını anlamak için kısaca bakalım bunlara.
0. yasa:
elimizde bir a ve bir de b olmak üzere 2 sistem olsun. bu sistemler birbirleriyle etkileşim içerisinde olsunlar. eğer etkileşime rağmen ikisinin de sıcaklığında zamanla bir değişim meydana gelmiyorsa, bu sistemler ısıl dengededir.
bir c sistemimiz daha olsun. bunun sıcaklığına dair bir bilgimiz olmasın. bu sistemi mesela a sistemi ile etkileşecek şekilde konumlandıralım. tıpkı yukarıdaki gibi, a ve c arasında bir ısı alışverişi ve sıcaklık değişimi olmazsa, a ile c ısıl dengededir. o halde c sistemini b ile bir araya getirmeye gerek kalmadan, b ve c'nin de ısıl dengede olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
1. yasa:
çoğumuzun bildiği "enerji yoktan var, vardan yok edilemez" sözünün temeli olan yasadır. ancak enerji bir formdan diğerine dönüştürülebilir.
2. yasa:
en meşhur yasadır da diyebiliriz. entropi ilkesi olarak da bilinir. en kaba şekliyle, evrendeki her şeyin minimum enerji ve maksimum düzensizliğe gitme eğilimi içerisinde olduğunu söyler. bir yerde var olan enerji, %100 verimli şekilde işe dönüştürülemez. bir kısmı işe dönüşürken, bir kısmı da sistem içerisinde kullanılır.
3. yasa:
basitçe, hiçbir maddenin sonlu sayıda işlemden geçirilerek mutlak sıfır noktasına kadar soğutulamayacağını söyler.
***
cin konusuna geçmeden önce 2 detayı daha hatırlamak gerek.
1- bir ortamda bulunan parçacık ya da moleküllerin tamamı aynı hıza sahip değildir. ortalama bir hız değeri ve bunun altında ya da üstünde kalan hızlarda hareket eden parçacıklar bulmak mümkündür. yani hız değerleri bir dağılım gösterir.
2- odaya bıraktığınız sıcak bir çayın zamanla soğumasını beklersiniz, daha fazla ısınmasını değil. normal şartlarda ısı transferi sıcak olan ortamdan, daha soğuk olana doğru gerçekleşir. sıcak çay, ısısını daha soğuk olan oda ortamına vererek onunla eşit sıcaklığa gelir bu yüzden.
***
düşünce deneyimiz şöyle:
ortasında açılıp kapanan küçük bir kapı olan, eşit sıcaklıkta 2 bölmemiz var ve cinimiz de bu kapının yanında nöbet tutuyor.
cinin görevi, ortamdaki moleküller içerisinde, ortalama hızdan daha hızlı ve daha yavaş olan molekülleri ayrı ayrı bölmelerde bir araya toplamak için, uygun zamanda kapıyı açıp kapatmak. ortalamadan daha hızlı moleküller kapıya yaklaştığında cin kapıyı kapatıyor ve geçişe izin vermiyor. ortalamadan daha yavaş moleküller içinse kapıyı açıyor ve bunların diğer bölmeye geçmesine izin veriyor. yani 1. bölmeye hızlı, 2. bölmeye de yavaş olan molekülleri topluyor.
şöyle bir sorun geliyor karşımıza: başlangıçta bölmelerin sıcaklıkları eşitti, ancak cin termodinamiğin 2. yasasına aykırı görünen bir iş yapıyor gibi... eşit sıcaklıktaki bölmeler arasında ısı transferi yaptığı için bölmelerden biri zamanla daha sıcak, diğeri daha soğuk oluyor. hatta sıkıntı tam olarak şu: yavaş olan molekülleri diğer tarafa geçirerek, soğuk ortamdan sıcak ortama ısı aktarıyor. oysa böyle bir şey gerçekte pek de karşılaşacağımız bir durum değil.
görünüşe göre termodinamiğin 2. yasası ihlal edildi ama gerçekten edilebilir mi?
edilemeyeceği, birçok uğraş ve çalışmadan sonra, landauer - penrose - bennett çözümü ile anlaşıldı. buna göre cini de sistem içerisindeki bir faktör olarak hesaba katmak gerektiği açıkça ortaya çıkmıştı. cin, gazın entropisini düşürmesine düşürüyordu, ama aynı işlemi sürekli tekrarlıyordu (moleküllerin hızını ölçme ve kapıyı açıp kapatma.) cin canlı bir varlık da olsa, bir bilgisayar da olsa hafızasını sonsuza kadar verimli kullanamayacak ve eski bilgileri "kafasından" silmek zorunda kalacaktı. silme işlemini yaparken enerji harcamak, çevreye ısı vermek zorunda kalacağından, sürekli olarak entropi doğuracak ve böylece toplam entropi sürekli olarak artmaya devam edecekti. bu da 2. yasanın geçerliliğini koruması demekti.
maxwell'in cini adlı bu düşünce deneyi 2. yasayı geçersiz hale getirmek şöyle dursun, yasanın mikroskobik sistemler için de geçerli olduğunu ortaya koymuş oldu.
devamını gör...
normal sözlük beğeni şeması
"poncik minnoş beğenisine" ilaveten bu arkadaş güzel şeyler yazıyor okudum yine zam almış işci gibi keyiflendim beğenisi ve acaba bu kişi annem mi beğenisi attığım vakidir.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
uzun zamandır oruç tutmamama rağmen, enstrümantal türk sanat müziği dinleyince iftar yemeği huşusu hissediyorum. başımı öne eğip oturuyorum, bekleme moduna giriyorum.
devamını gör...
cinnet geçirten yazım yanlışları
hayla, saten
normalde pek yazıma önem vermem ama bu ikisi beni çıldırtıyor.
normalde pek yazıma önem vermem ama bu ikisi beni çıldırtıyor.
devamını gör...
güneş (yazar)
daha okumadığım bir sürü güzel tanımı olduğunu keşfedince üzüldüğüm, en yakın zaman tüm tanımlarını güzel güzel okuyacağım yazardır.
devamını gör...
23 kasım 2020 ekrem imamoğlu'nun definleri yetiştiremiyoruz açıklamaları
--! spoiler !--
ibb başkanı ekrem imamoğlu, covid-19 ölüm rakamlarıyla ilgili, "dün akşam, bulaşıcı hastalıktan istanbul’daki vefat sayısı, 186. ben şimdi ne yapayım yani, susayım mı, yutkunayım mı? ben, uyuyamadım ki gece. defin sayımız, 450’lere doğru yürüyor. yani yetiştiremiyoruz" ifadelerini kullandı.
--! spoiler !--
ibb başkanı ekrem imamoğlu, covid-19 ölüm rakamlarıyla ilgili, "dün akşam, bulaşıcı hastalıktan istanbul’daki vefat sayısı, 186. ben şimdi ne yapayım yani, susayım mı, yutkunayım mı? ben, uyuyamadım ki gece. defin sayımız, 450’lere doğru yürüyor. yani yetiştiremiyoruz" ifadelerini kullandı.
--! spoiler !--
devamını gör...
yansıtma
benliğin savunma mekanizmalarından birisidir. narsistik savunma grubunda yer alır. kişinin kendisinde bulunan kusuru başkasında görmesidir veya suçluluk duyduğu bir konuda suçu başkasına atarak suçluluk hissinden kurtulmasıdır. bu kişilerdeki aşırı şüphe kendilerine karşı hissetikleri duyguları başkasına atıp bu duygulardan kurtulmak istemelerinden kaynaklanır.
devamını gör...
cinci hoca (yazar)
kendisini linçleyecek bir şey bulamadığımdan geçerken uğramak istediğim yazar dost. yeni rozet de almış hayırlı olsun. e naptı enişte dobloyu sattı mı?
devamını gör...
önce o eli bi indir
akıllara kuzey tekinoğlu'nu getirir.
devamını gör...
erkek adam ev işi yapar mı sorunsalı
bir kedi bile kendi pisliğini temizleyebilirken “erkek adam” neden yapamasın? eğer yapamıyorsa bu övünülecek değil utanılacak bir durumdur.
kadının kadına yaptığı en büyük kötülüklerden biri aman oğlum sen otur, sen elleme ben yaparım gibi erkek çocukları el bebek gül bebek yetiştirmektir. çok şükür bilinçli bir annem var erkek kardeşime “bir kadına” ihtiyaç duymadan kendi işlerini görebilmeyi öğretti. kadınları hizmet etmesi gereken varlıklar olarak görmüyor. *
ileride evlenirsem kişinin annesiyle olan ilişkisine çok dikkat edicem. annesi oğluna sürekli bebek gibi davranıyorsa, o da kendi kendine yetmekten acizse bir sorgularım ne yapıyorum ben diye. çünkü o kişi muhtemelen kendine eş yerine bir hizmetçi arıyordur.
kadının kadına yaptığı en büyük kötülüklerden biri aman oğlum sen otur, sen elleme ben yaparım gibi erkek çocukları el bebek gül bebek yetiştirmektir. çok şükür bilinçli bir annem var erkek kardeşime “bir kadına” ihtiyaç duymadan kendi işlerini görebilmeyi öğretti. kadınları hizmet etmesi gereken varlıklar olarak görmüyor. *
ileride evlenirsem kişinin annesiyle olan ilişkisine çok dikkat edicem. annesi oğluna sürekli bebek gibi davranıyorsa, o da kendi kendine yetmekten acizse bir sorgularım ne yapıyorum ben diye. çünkü o kişi muhtemelen kendine eş yerine bir hizmetçi arıyordur.
devamını gör...