defteri karalamak.
devamını gör...

gördüğüm en boktan challenge. yirmi yaşındaki halini ne yapayım ablacım senin? kılışdar da katılmış adamın gençken hippi olduğuna kanaat getirdim, saç sakal karışık. onun resmini rt yapıp "ssk'yı batırmadan önce" yazan başörtülü bacılarım var hahahah. twitter mal turnusolü olmaya devam ediyor.
devamını gör...

yaşadığı duyguları ifade edemeyen ve içinde yaşayan insandır. sevgisini ve öfkesini ifade edemediği için bu duygular bastırılır. daha sonra bastıramayacak kadar çok olduğunda bir anda ortaya çıkabilir. bu da bir kırıcılığa sebep olur.
devamını gör...

astroloji alanında malefik terimi, astrolojik yorumlamalar bazında düşünürsek zararlı, kötücül veyahut negatif bir anlam ifade eden olayları, konuları işaret etmek için kullanılmaktadır.
gezegenler arasında en yaygın olarak bilinen büyük malefik(kötü çocuk) satürn, küçük malefik(uğursuz mendebur) mars, büyük benefik(iyi kalplimiz) jüpiter, küçük benefik(yararcı minnak) venüs'tür. benefik ve malefik tanımı çoğu zaman iyicil ve kötücül veya yararlı ve yararsız olarak düşünülmektedir.
malejik, astrolojide zararlı gezegenlere verilen bir ortaçağ terimidir. (bugünlerdede kullanılabilir alıştırın ağzınızı derim. belertme gözlerini malefik malefik, senden gelecek benefik allahtan gelsin, malefiği bol olanın fikirleri karamsarlıktan kurtulmaz, benefik bak benefik düşün hayatın benefik olsun gibi gibi kullanım alanları olabilir.) ortacağ astrolojisi satürn mars ve güney ay düğümünü malefik olarak kabul etmektedir. mars küçük şeytan, satürn ise büyük şeytan olarak bilinmektedir. bazı ortaçağ astroloğları boğa burcundaki algol yıldızını da malefik kabul etmektedir. bazen astroloji yorumcuları güneş, şani, rahu, ketu, mangala için de kötücül etkisi olduğu ifadelerini kullanmaktadırlar. (siz inanmayın o yorumculara ben konuştum arkadaşlarla biz iftira kurbanıyız diyorlar.)
doğum haritanızda bulunan bu gezegenler sizi hemen paniğe sevk etmesin. (karalara bağlamadan önce durun düşünün 'benim bu haydutlara bir zararım dokundu mu?' ' diye. cevabınız' yooo' ise derin bir nefes alıp en yakın horoskopçuya koşup asabi kardeşleri kızdırmadan yolunuza nasıl devam edebileceğinizi öğrenin.) haritaların incelenmesindeki asıl amaç kişiye bir yol belirlemek ve onu içinde bulunduğu, bulunacağı çıkmazdan en rahat hangi şekilde çıkabileceğini göstermektir. kötücül bir duruma denk gelindiğinde yorumlayan kişinin doğru yorumlaması ve yönlendirmesiyle harita sahibinin kötücül durumdan etkilenmemesi sağlanacaktır. siz siz olun karalara bağlamadan haritanıza ve olaylara bakış açınızı değiştirin. yoksa olaylar ve bakış açınız sizi değiştirebilir. olumluyu görmek, görmeye çalışmak hayatınızı büyük oranda olumlu yönde değiştirecektir. bol benefikli günler diliyorum efem. malefik fikirli kişi ve kurumlardan uzak durun. benefikçe kalın. sevgiler.
devamını gör...

--- alıntı ---

türkiye açık adresten kodlu adres sistemine geçiyor. bundan böyle adresler 9 haneli numaradan oluşacak. nüfus ve vatandaşlık işleri genel müdürlüğü adres daire başkanı levent yazıcı, “vatandaşlar tc kimlik numarası ve açık adresini söylerken tedirgin oluyor. bu projeyle 20-66-80-308 diyecek, dokuz rakam bu kadar, ‘adres kodu' başka hiçbir şeye ihtiyacınız yok” dedi.

--- alıntı ---

kaynak
devamını gör...

bu davranışta bulunmak hiç bir insana yakışmayacak bir harekettir.
ne kadar zor olsa da terk etmeyi düşünen birine değil yalvarmak konuşmak bile doğru olmaz.
biten bitmiştir bunu anlamak lazım. insan kendini daha fazla bu şekilde düşürmemeli.
hayat devam ediyor sonuçta.
devamını gör...

yazar haklı beyler- bayanlar. başlık sahibini oylayıp, tanımlarınızı girelim ve sessizce dağılalım. şahsen ben de daha 3 gün önce kazıklanarak yeşil mahlası almadan, renkli mahlaslı arkadaşlara içten içe kinleniyor, hasedimden geberiyordum. “ aldılarda ne oldu sanki, hıh çok da bi şey sanki” diye içime içime söyleniyordum. neyse sonra çalıştım, azmettim ben de aldım. her ne kadar mahlasım yeşil olsada ruhum fakir. beni dışlamayın lütfen.(swh)
devamını gör...

poşet istiyorum lütfen. *
devamını gör...

karnıyarık.
devamını gör...

nasıl ya kim ele verdi bizi.
devamını gör...

narcissus doğduğu zaman kahinlerden birisi, onun çok yakışıklı olacağını, ömrünün çok uzun olacağını fakat hiç bir zaman kendi suretini görmemesi gerektiğini söyler. peri kızı echo, narcissus’u görür ve ona aşık olur. echo’nun aşkı karşılıksız kalır ve aşkından eriyerek ölür gider, kemikleri kayalaşır. aşkından inleyen sesi ise ”eko” dediğimiz yankılı sese dönüşür. narcissus’a aşık olan diğer periler artık bu işkenceye dayanamayıp tanrılara şikayette bulunurlar, tanrılar da bunu kabul ederler. avcı olan narcissus, avdan dönerken su içmek için pınara eğilir ve kendi yansımasını görerek aşık olur, bu tanrıların ona verdiği bir cezadır. aşkından orada eriyen narcissus, çiçeğe dönüşür; nergis çiçeğinin adı işte buradan gelir.

nergis çiçeğine adını veren narcissus’un öyküsü hemen hemen her çağda şairlerin esin kaynağı olmuştur. o’nu en güzel anlatanlar arasında da (bkz: latin şair ovidius) önde gelir. ovidius, narcissus ile echo efsanelerini birleştirerek iki insanın aşk uğruna harcadıkları boşuna çabaları tek bir dram olarak canlandırır. onun ustaca anlatımından bir kesit;

ekho görünce narkissos’u bir ıssız kırda dolaşırken

arzu sardı göynünü, düştü gizlenerek izlerinin ardına;

bir çıranın ucuna sürülmüş yanıcı kükürt

beni getirilen alevi nasıl kaparsa

ekho da yaklaştıkça ona daha yakından yanıyordu aşkla.

kaç kere okşayıcı sözlerle ona sokulmak,

kaç kere yumuşak dileklerini ona sunmak istedi;

yaradılışı vermedi izin söze başlamaya,

bekleyebilirdi ancak sözleri ki onlara cevaplar yollayacak.

yoldaşlarının sadık sürüsünden ayrılmış genç çocuk

bağırdı tesadüfen: “orda kim var?” “var” diye cevap verdi yankı.

donakaldı, gözlerini gezdirdi narkissos etrafa,

yüksek sesle dedi: “gel buraya”; ekho da söylenileni söyledi.

baktı narkisssos ne gelen var ne giden “niçin” dedi “kaçıyorsun benden?”

ekho da denilenleri yolladı geri ve bu böyle sürdü gitti.

aldanarak art arda söylenilen sözlerin görünüşüne dedi:

“burda buluşalım”; cevap veremezdi hiçbir çağrışa

bundan fazla istekle ekho, bağırdı: “buluşalım.”

kollarını boynuna dolamak arzusuyla, kendi sözleriyle

kendinden geçmiş, çıkıyordu koşa koşa girdiği ormandan.

narkissos bir yandan kaçıyor, bir yandan “elini çek boynumdan.”

“ölmek yeğdir” diye bağırıyordu “olacaksa senin her şeyim”.

ekho başka bir şey söylemedi: “senin her şeyim”.

kaçtı, ormanlarda saklandı, örttü kızaran yüzünü

yapraklarla; o günden beri yaşar ıssız mağaralarda.

kök saldı her şeye rağmen sevgisi yüreğinde, reddedilmesinin üzüntüsüyle

büyüdükçe büyüdü, zavallı vücudunu dinmeyen kaygılar inceltti,

kuruttu derisini zayıflık, uçtu gitti göklere

eğer ondan ayrılabilirsen seninle gidecektir.

çekemiyordu onu ne ekmek ne uyku kaygusu ordan.

bakıyordu aldatan hayale doymaz bir bakışla, uzanmış sık çayırlığa

gözleriyle kendini yiyordu. ayrıldı ordan bir ara,

diz çökerek uzattı kollarını ormanlara:

“var mıdır?” dedi “ey ormanlar daha yaman aşka tutulmuş bir başka seven?

bilirsiniz, çünkü siz saklanacak uygun bir köşeydiniz âşıklara.



var mıdır? geçti madem bir sürü asırları hayatınızın,

ebediyet boyunca böyle eriyip giden biri geliyor mu aklınıza?

seviyorum, sevdiğimi de görüyorum; fakat erişemiyorum gördüğüme, sevdiğime.

sevenin kapıldığı hayal ne kadar aldatıcı? bizi ayıran,

ne koca deniz, ne bir yol, ne kapıları kilitli surlar;

bu kadar acı çekmem için aramızda sade bir avuç su var.

o da kucaklanmak istiyor, ne vakit dudaklarımı öpmek için uzatsam

o da ağzını bana yaklaştırmaya çalışıyor.

insana tutulur gibi gelir, o kadar küçük ki engel olan aşkımıza.

kim olursan ol, buraya gel sade. eşsiz çocuk bana niçin oyun ediyorsun?

ben seni aradım mı nereye gidiyorsun? kaçtığın yüzüm değil, ne de yaşım.

çünkü benden nymphalar bile hoşlanırlar. bilmediğim bir ümidi vaat ediyorsun

dost yüzünle. uzatınca kollarımı sen de bana uzatıyor; gülünce ben, gülüyorsun.

gözyaşlarını görüyorum ağladıkça; kırpınca ben, gözlerini kırpıyorsun.

anlıyorum güzel ağzının oynamasından, kulaklarıma erişmeyen sözler söylüyorsun.

anlıyorum, o benim, aldatmıyor beni artık hayalim.

tutuşturan da ben, yanan da. kendime olan sevgimle yanıyorum.

ne yapayım? isteneyim mi? isteyeyim mi? isteyecek ne kaldı artık?

beni yoksul ediyor varlığım; arzuladığım benimle.

ayrılabilsem vücudumdan; garip bir dilek seven için ama,

sevdiğim uzak olsa keşke. kemirsin artık gücümü acı,

ve geldi son günleri ömrümün, göçüyorum hayatımın baharında.

ölüm gelmeyecek bana ağır dinecekse acılarım.

vücudunun özü kuvveti. bir ses, bir avuç kemikti ondan arta kalan;

söylerler sonradan kemiklerinin taşlaştığını, ses kaldığını.

o günden beri ormanlarda gizlenir, görünmez artık dağlarda;

onu herkes işitir, yaşayan sade bir ses var onda.

başından savdı nymphaları, dalgalardan ve dağlardan doğanları da;

başından savdı delikanlıları da. yalvarır günün birinde

hor gördüklerinden biri kaldırarak ellerini göğe

“bırak sevsin bizim gibi, bizim gibi sevdiğine erişemesin.”

bu haklı dileği yerine getirdi ramnus’lu.

berrak bir pınar vardı, dalgalarında gümüşler oynaşır,

ona ulaşan ne bir çoban, ne otlayan bir keçi, ne bir sürü,

ne vahşi bir hayvan, ne ağaçtan düşen bir dal;

tek bir kuş bile yoktu onun sükûnunu bozan.

çevresinde en yakın suyla beslenir bir çayır,

ve oranın güneş ışığıyla ısınmasına engel olan orman.

pınar ve yerin güzelliği çeker onu kendine,

uzanır narkissos av yorgunluğu ve sıcağın verdiği ağırlıkla yere.

gidermek istersen susuzluğunu, artıyordu bir yandan susuzluğu;

içtikçe suya vuran güzelliğine hayran,

seviyordu tensiz bir hayali, vücut sanıyordu sulardakini.

donakaldı paros mermerinden bir heykele benzeyen o aynı yüzle

kımıldamaksızın, bakıyordu kendine kendi şaşkın şaşkın.

bakıyordu önünde duran ve bir çift yıldızı andıran gözlerine,

bacchus’a, apollon’a yaraşır saçlarına,

tüysüz yanaklarına, fildişinden boynuna,

parlak, kardan bir beyazla karışan rengine, alımına ağzının,

bakıyordu hayran hayran topuna, kendine bu görülmezlik güzelliği sunanların.

bilmeden kendini arzuluyor, severken onu kendini seviyor,

isterken kendini istiyordu, içini yakan ateşi tutuşturan da kendiydi.

kaç kere faydasız öpücükler sundu aldatan pınara.

suların ortasında gördüğü boynuna kollarını dolamak arzusuyla

ellerini kaç kere daldırdı, boşa kavuştu kolları sularda.

neyi gördüğünü bilmiyor, fakat yanıyordu onunla,

gözlerini aldatan hayal onu coşturuyordu.

ey saf çocuk, neden bir kaçan hayal peşindesin?

yok hiçbir yerde dilediğin; sen hele bir dön bak nasıl kaybolacak.

gördüğün o, gölgesi suya vuran şeklin aksidir.

onun olan hiçbir şeyi yok; seninle geldi, seninle kaldı,

sevdiğim daha ömürlü olsun dilerim.

ve şimdi can verelim ikimiz bir solukta”.

dedi, kendinden geçmiş, aynı yere seyre döndü.

dalgalandı sular yaşlarla, geri gelen hayal

karardı gölün oynamasıyla. görünce gittiğini uzaklara

bağırdı: “nereye gidiyorsun? bırakma beni.” taş yürekli, seveni

yalnız koma. “madem bırakmıyorsun dokunmama, hiç olmazsa

doya doya bakayım, yiyecek bulayım sürüp giderken sonu acı çılgınlığım

dertlenerekten gömleğini baştan aşağı yırttı,

çıplak göğsüne vurdu mermer yumruklarıyla.

döğdüğü göğsü bezendi gül kırmızıyla,

nasıl erguvan rengi alır renk taneleri olmamış bir salkımın,

ve bir yanı beyazken bir yanı kızaran elmaların.

görünce suya dönen onları dalgalarda,

daha fazla duramadı; zayıf bir ateşle nasıl erirse sarı balmumu,

ve ısınır da sabah yağan kırağı güneş ışığıyla nasıl yok olursa.

aşkla incelen o da gizli bir ateşle için için eridi ve yok oldu gitti.

kalmadı artık ne kırmızıya çalan beyaz teni, ne diriliği, ne kuvveti.

ne göz alan onlar, ne de ekho’nun vaktiyle sevdiği vücut.

her ne kadar küskün ve geçenleri hatırlıyorsa da acıdı gene ona;

zavallı çocuk “ah” diye bağırdıkça her defasında

çınlayan sesiyle tekrar ediyordu “ah”.

elleriyle o kollarını yumruklarken çıkan sesleri geri yolluyordu ekho.

şunlar oldu son sözleri gözlerini ayırmadan sulara bakan narkissos’un:

“ey boş yere sevdiğim çocuk”; yer tekrar iletti dediklerini.

“elveda” deyince o, bağırdı ekho: “elveda”.

yorgun başını dayadı sık çayırlığa,

ölüm kapadı efendilerinin güzelliğine hayran gözlerini.

hala bakıyordu kendine, yeraltına göçtükten sonra bile;

bakıyordu styks sularına. döğündüler bacıları naıas’lar

kesik saçlarını yanı başına koydular; döğündüler dryas’lar

ekho da katıldı onlara, tam sedyeyi, odun yığınını, titreyen meş’aleleri

hazırladılar, vücut yoktu hiçbir yerde, yerinde sarı göbeğini

beyaz yaprakların kucakladığı bir çiçek buldular.
devamını gör...

yağmur ve sonrasındaki mis gibi toprak kokusu..
devamını gör...

sen niye hiç konuşmuyorsun üzeyir abi?

bir ara çok konuştum, faydasını görmedim, bıraktım.
devamını gör...

finlandiya'nın başkenti ve yazın sanırım en çok turist akınına uğrayan şehri.
güney tarafı tamamen sahildir ve inanılmaz güzel plajları vardır. dünyanın en kuzey noktasındaki metro durağı olan mellunmäki de bu şehirde bulunur.
kışın bütün şehir kayak pistine döner, şehirdeki ücretsiz spor komplekslerinde kayak, buz pateni ve buz hokeyi gibi kış sporları yapılır.

hayvanat bahçesi korkeasaari ismindeki, ana karaya diğer bir ada üzerinden köprülerle bağlanmış olan bir adada bulunur. bir de şehrin tam ortasında vanhankaupunginlahti isimli muazzam bir sazlık ve kuş cenneti vardır.

burada tahtadan köprüler üzerinden her yerini gezip, kuş gözetlemek amacıyla yapılmış tahta kulelerden fotoğraf çekebilirsiniz.
şehrin birçok yerinde ördek, kaz ve kuğuların barındığı sazlıklar yer alır. ayrıca ormana dalıp yabanmersini, lingon ve mantar toplamak için medeniyetten çok fazla uzaklaşmaya gerek yoktur.
devamını gör...

yolda aşk. amerikalı ressam ron hicks. tuval üzerine yağlı boya.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

mensubu olduğum burç
not: harikayız
devamını gör...

anlamak için 5 kere okuduğum başlık.
devamını gör...

up.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
sıkıyorsa konuş.
devamını gör...

dünyanın bize vermiş olduğu en güzel nimetlerden olan patates ile yapılan bir yiyecek.

aklımdan ortaköy’e gitme fikri çıkkkk


not: aklımdan çıkacağı yok dedim geldim yemeye.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim