korkuyu beklerken
oğuz atay'ın öykülerini topladığı kitabı. beyaz mantolu adam, unutulan, korkuyu beklerken, bir mektup, ne evet ne hayır, tahta at, babama mektup ve demiryolu hikâyecileri - bir rüya öykülerini ihtiva eder.
kitaba ismini de veren "korkuyu beklerken" herkesin daha bir gözünün önündedir ama "unutulan" da pek bir şahanedir.
"seni çok mu yalnız bıraktılar sevgilim?"
ayrıca atay'ın o meşhur "ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?" alıntısı da bu kitaptan işte. hatta son hikayenin son cümlesi.
kitaba ismini de veren "korkuyu beklerken" herkesin daha bir gözünün önündedir ama "unutulan" da pek bir şahanedir.
"seni çok mu yalnız bıraktılar sevgilim?"
ayrıca atay'ın o meşhur "ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?" alıntısı da bu kitaptan işte. hatta son hikayenin son cümlesi.
devamını gör...
aşık olmakla sevmek arasındaki fark
sevdiğin birinin üstünü örtersin.
ama aşık olduğun biri için kendini ateş niyetine yakarsın.
o ısınsın diye.
ama aşık olduğun biri için kendini ateş niyetine yakarsın.
o ısınsın diye.
devamını gör...
lucifer'in engellenecek başlıklarda mahlasının örnek gösterilmesi
bırak mahlasını, bizatih kendisini 3d yazıcıdan çıkarıp örnek göstersen, lucifer yine buna aldırmaz. sısısısı der geçer. lucifer olum bu boru değil ya.*
trollüğün kitabını yazmış adam, hedef gösterilmesine mi darılacak allasen.*
trollüğün kitabını yazmış adam, hedef gösterilmesine mi darılacak allasen.*
devamını gör...
parmaklıklar arasında
1967 yapımı stuart rosenberg filmi. zaten isa göndermeleri ile dolup taşan film bana green day grubunun meşhur jesus of suburbia'sını anımsatıyor. bir kahramana hatta direkt isa'ya dönüşen luke karakteri paul newman'ın o çarpık, biraz delivari ve insanı delip geçen gülümsemesi ile yükseldikçe yükselmiştir. bu film; "hapishaneden kaçış temalı bir film madem o zaman biraz aksiyon görelim" diyen kitleyi memnun etmez, temasına nazaran tamamen durağan geçen bir film zaten çoğu insanın aklında o meşhur iddia sahnesi ile kazınmıştır ama bana kalırsa filmin bunun dışında onlarca etkileyici sahnesi vardı.
luke'un dragline ile mücadele ettiği sahne hem sinema dünyası için unutulmayacak bir sahne hem de luke karakterini çözümlemek için ideal bir andı. filmin açılış sekansında bile luke karakterinin o yarı deli tavrını zaten anlaşılıyordu ama bu sahnede dragline onu dövmekten bıkana kadar hırsla kalkıp dayak yemeye devam etmesi karakterin genel bir portresini çizmeye yetiyor.
diğer bir etkileyici sahne luke'un annesi ile yaptığı son konuşma sahnesi ama bu sahneyi bu kadar vurucu yapan harry dean stanton'ın sakince just a closer walk with thee diye şarkıya girmesi ve luke'un annesi ile vedalaşmasının hemen ardından stanton'ın buğulanmış gözlerini uzaklara dikip şarkıya devam etmesidir bana kalırsa hatta o meşhur sahneyi de ekleyeyim buraya:
luke'un annesinin ölümünden sonra hücreye kapatılması yine ekrana bakıp sövüp saydığım bir sahneydi. luke'un ikinci kaçışından sonra bilerek tabağına fazladan yemek konulması -yemek bitmezse geceyi tek başına hücrede geçirmesi gerekecekti- ve hapishanede bulunan herkesin kendi yemeklerini bitirmelerine rağmen luke'a yardımcı olmak için onun yemeğinden sırayla bir kaşık almaları muhtemelen film boyunca beni ağlatmaya yaklaşmış az sayıda sahneden biridir yine.
başlık sahibi yazar biraz bahsetmiş ama ben tüm repliği yine de ekleyeyim. guns n' roses dinleyenler civil war şarkısının girişindeki o repliği anımsayacaklardır: "what we've got here is... failure to communicate. some men you just can't reach. so you get what we had here last week, which is the way he wants it... well, he gets it. i don't like it any more than you men."
strother martin'in o meşhur repliğinin geçtiği sahne yine cool hand luke filminin muhtemelen en akılda kalan ikinci sahnesiydi ki luke karakterinin vurulmadan önce pencereden bakıp; "what we've got here is... failure to communicate" dedikten sonra vurulup öldüğü sahne aynı şekilde çarpıcıdır.
luke'un vurulmadan önce tanrı ile yaptığı tek taraflı konuşma sahnesi için ise pek az şey söyleyebilirim, newman o sahnede sanatın vücut bulmuş hâli gibidir ki zaten replikler de aynı derecede güzeldir.
otoritenin kırılganlığını son dakika suratımıza çarpmış olan gözlük kırılma sahnesine değinmeyeceğim o kadar spoiler okuduysanız açıp izleyin zaten. o sahnenin etkisi okununca değil izlenince çarpıcı bir hâle geliyor.
"sometimes nothing can be a real cool hand"
luke'un dragline ile mücadele ettiği sahne hem sinema dünyası için unutulmayacak bir sahne hem de luke karakterini çözümlemek için ideal bir andı. filmin açılış sekansında bile luke karakterinin o yarı deli tavrını zaten anlaşılıyordu ama bu sahnede dragline onu dövmekten bıkana kadar hırsla kalkıp dayak yemeye devam etmesi karakterin genel bir portresini çizmeye yetiyor.
diğer bir etkileyici sahne luke'un annesi ile yaptığı son konuşma sahnesi ama bu sahneyi bu kadar vurucu yapan harry dean stanton'ın sakince just a closer walk with thee diye şarkıya girmesi ve luke'un annesi ile vedalaşmasının hemen ardından stanton'ın buğulanmış gözlerini uzaklara dikip şarkıya devam etmesidir bana kalırsa hatta o meşhur sahneyi de ekleyeyim buraya:
luke'un annesinin ölümünden sonra hücreye kapatılması yine ekrana bakıp sövüp saydığım bir sahneydi. luke'un ikinci kaçışından sonra bilerek tabağına fazladan yemek konulması -yemek bitmezse geceyi tek başına hücrede geçirmesi gerekecekti- ve hapishanede bulunan herkesin kendi yemeklerini bitirmelerine rağmen luke'a yardımcı olmak için onun yemeğinden sırayla bir kaşık almaları muhtemelen film boyunca beni ağlatmaya yaklaşmış az sayıda sahneden biridir yine.
başlık sahibi yazar biraz bahsetmiş ama ben tüm repliği yine de ekleyeyim. guns n' roses dinleyenler civil war şarkısının girişindeki o repliği anımsayacaklardır: "what we've got here is... failure to communicate. some men you just can't reach. so you get what we had here last week, which is the way he wants it... well, he gets it. i don't like it any more than you men."
strother martin'in o meşhur repliğinin geçtiği sahne yine cool hand luke filminin muhtemelen en akılda kalan ikinci sahnesiydi ki luke karakterinin vurulmadan önce pencereden bakıp; "what we've got here is... failure to communicate" dedikten sonra vurulup öldüğü sahne aynı şekilde çarpıcıdır.
luke'un vurulmadan önce tanrı ile yaptığı tek taraflı konuşma sahnesi için ise pek az şey söyleyebilirim, newman o sahnede sanatın vücut bulmuş hâli gibidir ki zaten replikler de aynı derecede güzeldir.
otoritenin kırılganlığını son dakika suratımıza çarpmış olan gözlük kırılma sahnesine değinmeyeceğim o kadar spoiler okuduysanız açıp izleyin zaten. o sahnenin etkisi okununca değil izlenince çarpıcı bir hâle geliyor.
"sometimes nothing can be a real cool hand"
devamını gör...
tebriz
iran'nın doğu azerbaycan eyaletinin yönetim merkezidir. van'dan otobüsle 3-4 saat gibi bir sürede ulaşabilirsiniz, eğlencesine tren ile gitmeye karar verirseniz 12 saatlik bir gece yolculuğu var ve manzara görme şansınız çok düşük. sabaha karşı tren tebriz'e girerken şehir dışında çorak topraklar, dağlar ve gecekondular dışında çok bir şey görmeniz olası değil. tren yolcu ve yük treni olarak çalışıyor, sadece 2-3 vagon yolculara ayrılmış durumda ve kalabalık değil. iran'a giden avrupalı turistler çoğunluktaydı ben giderken. yalnız kompartmanlar 6 kişilik ve çiftler çiftlerle ve bekar erkekler kendi aralarında olacak şekilde yerleştiriliyorsunuz. birde van'ın köylerinden birisinden geçerken çocuklar camları indirmeyi alışkanlık haline gelmiş, türkiye'den çıkana kadar cam kenarlarından uzak durmak sağlık açısından iyidir.
türk ve kürt yoğunluğu oldukça fazla olan bir şehir, türkçe konuşarak her işinizi halledebilirsiniz. türkiye'den gelenlere karşı büyük bir sempati var. ulaşım oldukça ucuz metro ve otobüs için kart almanız gerekiyor ama turist olduğunuzu fark eden görevliler genelde misafirperverlik adına bilet bastırmıyorlar. taksiler oldukça ucuz şah gölünden merkeze 10 tl gibi paraya gittim. ramazan ayında gittiğim için restoranlar hakkında çok fazla birşey söyleyemiyorum. iftar sonrasında gittiğim küçük restoranlarda ise genelde bol tereyağlı pilav üstü kebap dışında birşey bulamadım. yemek öncesi lavaş, şehriye çorbası ve soğan ikram ediliyor.
türk ve kürt yoğunluğu oldukça fazla olan bir şehir, türkçe konuşarak her işinizi halledebilirsiniz. türkiye'den gelenlere karşı büyük bir sempati var. ulaşım oldukça ucuz metro ve otobüs için kart almanız gerekiyor ama turist olduğunuzu fark eden görevliler genelde misafirperverlik adına bilet bastırmıyorlar. taksiler oldukça ucuz şah gölünden merkeze 10 tl gibi paraya gittim. ramazan ayında gittiğim için restoranlar hakkında çok fazla birşey söyleyemiyorum. iftar sonrasında gittiğim küçük restoranlarda ise genelde bol tereyağlı pilav üstü kebap dışında birşey bulamadım. yemek öncesi lavaş, şehriye çorbası ve soğan ikram ediliyor.
devamını gör...
bir insanla ilişkiyi kesmek için yeterli sebepler
fikirlerinizi, hislerinizi yok sayması.
devamını gör...
beşir fuat
ilk türk materyalist, denemeci, pozitivist olarak nitelendirilen tanzimat dönemi edebiyatçısı.
yıllar önce tanzimat dönemi yazarlar ve eserleri hakkında oluşturduğum arşivin göz bebeği olmuştur. yalnız ilk'lerin ilki olan bu adam öss'ye hazırlık dershanelerinde ya da lise kitaplarında öğretilmez. sebebi yaşamı kadar ölümünün de ürpertici olmasıdır.
bir gün dönemin en önemli romancılarından ahmet mithat efendi'ye beşir fuat'tan bir mektup gelir:
''intiharımı fenne tatbik edeceğim; şiryanlardan (damarlardan) birinin geçtiği mahalde cildin altına klorit kokain şırınga edip buranın hissini ibtal ettikten sonra orasını yarıp şiryanı keserek seyelan-ı dem tevlidiyle (kan kaybıyla) terk-i hayat edeceğim. kan akmakta iken her zaman şiryanı sıkıca tutarak vesair tedbire müracaat ederek muhafaza-i hayat mümkün olduğu halde azmimden nükul etmeyeceğim (geri dönmeyeceğim)! şairler söz ile pek çok kahramanlık satarlar; fakat fiiliyata gelince, böyle bir metanet göstereceklerinden pek emin değilim. çünkü şu intihar, beyne bir tabanca sıkmak, kendini asmak veya suya atılmak gibi değildir. onlara bir kere teşebbüs edilince, onu menetmek ihtiyarı elden gider."
24 kanun-ı sani sene 302
bu mektuptan tam iki sene sonra beşir fuat odasına kapanır ve kendisine morfin enjekte ederek sürekli yanında bulundurduğu neşterle bileklerini dört çizgi şeklinde keserek intiharını an an yazmaya başlar:
"ameliyatımı icra ettim. hiçbir ağrı duymadım. kan aktıkça biraz sızlıyor. kanım akarken baldızım aşağıya indi. yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geri savdım. bereket versin içeri girmedi. bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. baygınlık gelmeye başladı. canib-i zabıtadan gelecek tahkik memuruna: size anlatmağa mecbur olmadığım bazı esbabdan dolayı terk-i hayata mecburiyet gördüm. kendi kendimi öldürdüm. benim yazım ve imzam alem-i matbuatta bulunan muharrirlerce malumdur. binaenaleyh beyhude işgüzarlık edeceğim diye zaten matem içinde bulunacak familyam azası hakkında bi-lüzum tahkikata girişip de onları iz'ac etmeyiniz. şu itirafnamem intiharın vukusunu müsbittir. sizin vazifeniz kağıdı alıp bir jurnal ile makama takdim etmekten ibarettir. vücudumu teşhir olunmak üzere mekteb-i tıbbiyye'ye teberrüan bahşettim. cenaze oraya naklolunmalıdır. 5 şubat 1887"
(mektubunun son kısmını mürekkebi yerine kanıyla yazmıştır, hatta bazı yerleri okunamayacak durumdadır.)
edit-ekleme: dönemin toplumu ilk kez intihar kavramıyla karşılaşmış ve beşir fuat'ın intiharı bir çeşit salgın yaratarak bir çok insanın intihar etmesine sebep olmuştur. hükümet gazetelerin intihar haberi yayınlamasını 7 ay kadar yasaklamıştır.
yıllar önce tanzimat dönemi yazarlar ve eserleri hakkında oluşturduğum arşivin göz bebeği olmuştur. yalnız ilk'lerin ilki olan bu adam öss'ye hazırlık dershanelerinde ya da lise kitaplarında öğretilmez. sebebi yaşamı kadar ölümünün de ürpertici olmasıdır.
bir gün dönemin en önemli romancılarından ahmet mithat efendi'ye beşir fuat'tan bir mektup gelir:
''intiharımı fenne tatbik edeceğim; şiryanlardan (damarlardan) birinin geçtiği mahalde cildin altına klorit kokain şırınga edip buranın hissini ibtal ettikten sonra orasını yarıp şiryanı keserek seyelan-ı dem tevlidiyle (kan kaybıyla) terk-i hayat edeceğim. kan akmakta iken her zaman şiryanı sıkıca tutarak vesair tedbire müracaat ederek muhafaza-i hayat mümkün olduğu halde azmimden nükul etmeyeceğim (geri dönmeyeceğim)! şairler söz ile pek çok kahramanlık satarlar; fakat fiiliyata gelince, böyle bir metanet göstereceklerinden pek emin değilim. çünkü şu intihar, beyne bir tabanca sıkmak, kendini asmak veya suya atılmak gibi değildir. onlara bir kere teşebbüs edilince, onu menetmek ihtiyarı elden gider."
24 kanun-ı sani sene 302
bu mektuptan tam iki sene sonra beşir fuat odasına kapanır ve kendisine morfin enjekte ederek sürekli yanında bulundurduğu neşterle bileklerini dört çizgi şeklinde keserek intiharını an an yazmaya başlar:
"ameliyatımı icra ettim. hiçbir ağrı duymadım. kan aktıkça biraz sızlıyor. kanım akarken baldızım aşağıya indi. yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geri savdım. bereket versin içeri girmedi. bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. baygınlık gelmeye başladı. canib-i zabıtadan gelecek tahkik memuruna: size anlatmağa mecbur olmadığım bazı esbabdan dolayı terk-i hayata mecburiyet gördüm. kendi kendimi öldürdüm. benim yazım ve imzam alem-i matbuatta bulunan muharrirlerce malumdur. binaenaleyh beyhude işgüzarlık edeceğim diye zaten matem içinde bulunacak familyam azası hakkında bi-lüzum tahkikata girişip de onları iz'ac etmeyiniz. şu itirafnamem intiharın vukusunu müsbittir. sizin vazifeniz kağıdı alıp bir jurnal ile makama takdim etmekten ibarettir. vücudumu teşhir olunmak üzere mekteb-i tıbbiyye'ye teberrüan bahşettim. cenaze oraya naklolunmalıdır. 5 şubat 1887"
(mektubunun son kısmını mürekkebi yerine kanıyla yazmıştır, hatta bazı yerleri okunamayacak durumdadır.)
edit-ekleme: dönemin toplumu ilk kez intihar kavramıyla karşılaşmış ve beşir fuat'ın intiharı bir çeşit salgın yaratarak bir çok insanın intihar etmesine sebep olmuştur. hükümet gazetelerin intihar haberi yayınlamasını 7 ay kadar yasaklamıştır.
devamını gör...
cancağızım
cancağız(ın) sözlük anlamı kendiliğinden isterse /içinden gelirse manasındadır. ancak halk arasında son derece sıcak, sevgi dolu sevdiceğe hitap için kullanılan bir kelimedir.
devamını gör...
stres altında vücudun verdiği garip tepkiler
ellerin titrer, refleksini kaybedersin. bir de konuşma zorluğu yaşarsın kelimeler birbirine karışır.
devamını gör...
helios (yazar)
helios ile bizim bizzat tanışmamız, hepsi grubunun klip çekimlerinde yaşandı.
genç, gürbüz helios arkadaşımız kamera arkasında, ben makyöz olarak görev aldım ekipte. ekibin kaşını gözünü yaparken devamlı birbirleri ile atışmalarından gelecek bir depremin artçıları yaşanıyordu sanki. helios dedim, bu iş patlar. "parasını alalım da patlarsa da patlasın" lafları hâlâ kulaklarımda çınlıyor, 12 sene olmuş bak olay olalı.
aralık 2008'deyiz, 2019'un başında çıkacak klip için etilerdeki stüdyoda işlerim bitti, kızları pirüpak bir şekilde çekime gönderdim. zaten birbirleri ile devamlı tartışma içerisindeler, çiğdemimi * alıp kenara geçtim ben. aksiyon var sonuçta, kaçırmam.
önce yasemin, cemre'nin yanlış bir hareket yapmasına tutuldu, baştan aldılar, ama gerginlik had safhada, herkes terliyor, ben devamlı makyaj tazeliyorum. sanki sette tüp patlamış, ben bir oraya bir buraya. zannedersin ki 4 kadının birisinin kına gecesi. tam bir saçmalık.
sonra ne oldu? helios'un telefonu çaldı abi. bildiğin telefonu çaldı, cebinde de değil, geride bırakmış. zil sesi de şimdi, çok rencide etmek istemiyorum, söylemeyeceğim neyse.
zaten kibrit görmüş kız kaçıran gibi tüm grubun üyeleri, yine çekime ara verildi, bu sefer bir önceki olaydan suçlu cemre parladı, yok öyle şey olur muymuş, yok kaç saattir sıcaktan pişmişler falan. dostlar, aralık ayı, etilerde, sıcacık çekimdeler. sigara içerken titriyorlar ama. neyse çok gömmeyeceğim.
tabi helios'a gülçin arka çıktı. zaten ben setin başından beri bir kıpırtı, bi kelebeklenme, bi bıngıl durumu seziyordum. gülçin helios'un çalan telefonunu savununca, "ne var canım, az önce de eren'in telefonu çaldı kimsenin sesi çıkmadı" şeklinde durumu normalleştirmeye çalışınca gerilen ipler toptu, kapı açıp kaldı, cereyan yaptı.
çekim bitti ama bir de bize sorun nasıl bitti. hayatımın en zor günü. şu anda gel bana önce 4 kızın, sonra ajda pekkanın makyajını tamamlayacaksın desen, yaklaşmam bile.
demem o ki hepsi grubunun dağılmasının asıl nedeni, helios'un yakışıklılığıdır. bunu birçok platformda anlatasam da, teklifleri reddedip zamanında magazin programlarına çıkmasam da, açıklamak bugüneymiş.
inanmayanlar aha şuradaki şarkıya bakıp ikili arasındaki sıkıntıyı görebilir. hangisi hangisi diye sormayın, çok zaman oldu hatırlamıyorum inanın.
seviliyorsun helios, çok sıkıldım it işinden, en yakın zamanda setlere dönüyorum. umarım daha sık görüşürüz.
edit: heyecandan isimleri karıştırmışım editi.
genç, gürbüz helios arkadaşımız kamera arkasında, ben makyöz olarak görev aldım ekipte. ekibin kaşını gözünü yaparken devamlı birbirleri ile atışmalarından gelecek bir depremin artçıları yaşanıyordu sanki. helios dedim, bu iş patlar. "parasını alalım da patlarsa da patlasın" lafları hâlâ kulaklarımda çınlıyor, 12 sene olmuş bak olay olalı.
aralık 2008'deyiz, 2019'un başında çıkacak klip için etilerdeki stüdyoda işlerim bitti, kızları pirüpak bir şekilde çekime gönderdim. zaten birbirleri ile devamlı tartışma içerisindeler, çiğdemimi * alıp kenara geçtim ben. aksiyon var sonuçta, kaçırmam.
önce yasemin, cemre'nin yanlış bir hareket yapmasına tutuldu, baştan aldılar, ama gerginlik had safhada, herkes terliyor, ben devamlı makyaj tazeliyorum. sanki sette tüp patlamış, ben bir oraya bir buraya. zannedersin ki 4 kadının birisinin kına gecesi. tam bir saçmalık.
sonra ne oldu? helios'un telefonu çaldı abi. bildiğin telefonu çaldı, cebinde de değil, geride bırakmış. zil sesi de şimdi, çok rencide etmek istemiyorum, söylemeyeceğim neyse.
zaten kibrit görmüş kız kaçıran gibi tüm grubun üyeleri, yine çekime ara verildi, bu sefer bir önceki olaydan suçlu cemre parladı, yok öyle şey olur muymuş, yok kaç saattir sıcaktan pişmişler falan. dostlar, aralık ayı, etilerde, sıcacık çekimdeler. sigara içerken titriyorlar ama. neyse çok gömmeyeceğim.
tabi helios'a gülçin arka çıktı. zaten ben setin başından beri bir kıpırtı, bi kelebeklenme, bi bıngıl durumu seziyordum. gülçin helios'un çalan telefonunu savununca, "ne var canım, az önce de eren'in telefonu çaldı kimsenin sesi çıkmadı" şeklinde durumu normalleştirmeye çalışınca gerilen ipler toptu, kapı açıp kaldı, cereyan yaptı.
çekim bitti ama bir de bize sorun nasıl bitti. hayatımın en zor günü. şu anda gel bana önce 4 kızın, sonra ajda pekkanın makyajını tamamlayacaksın desen, yaklaşmam bile.
demem o ki hepsi grubunun dağılmasının asıl nedeni, helios'un yakışıklılığıdır. bunu birçok platformda anlatasam da, teklifleri reddedip zamanında magazin programlarına çıkmasam da, açıklamak bugüneymiş.
inanmayanlar aha şuradaki şarkıya bakıp ikili arasındaki sıkıntıyı görebilir. hangisi hangisi diye sormayın, çok zaman oldu hatırlamıyorum inanın.
seviliyorsun helios, çok sıkıldım it işinden, en yakın zamanda setlere dönüyorum. umarım daha sık görüşürüz.
edit: heyecandan isimleri karıştırmışım editi.
devamını gör...
örnek vatandaş (yazar)
oldukça bilgilendirici entryler giren, kibar bir yazar. beğenerek okuyorum yazdıklarını, kaleminiz daim olsun efendim.
devamını gör...
köpeklerden insanlara geçen yeni koronavirüs
türkiye'ye gelirse* katillere yeni bahane çıkar.
devamını gör...
eski sevgili ile karşılaşılan en ilginç yer
eski inönü kapalı tribünü.
devamını gör...
hamile karısının karnını açarak poz veren adam
ne kadar tatlılar yaa... çocuklarıyla daha mutlu olsunlar.
hamile olmayan bir kadın bu pozu verseydi de hem adam hem kadın hatalı olacaktı.
hamile olan da veriyor gene birileri damgalanmış.
böylesi fotoğraflara bakıp heyecanlı bir aile görmeniz dileğiyle...
hamile olmayan bir kadın bu pozu verseydi de hem adam hem kadın hatalı olacaktı.
hamile olan da veriyor gene birileri damgalanmış.
böylesi fotoğraflara bakıp heyecanlı bir aile görmeniz dileğiyle...
devamını gör...
rushmore
wes anderson’ın senaryosunu owen wilson’la beraber yazdığı ve yönetmenliğini üstlendiği acayip matrak absürt komedi filmi seven bünyelere ilaç gibi gelecek 1998 yapımı filmdir. başrollerde jason schwartzman, bill murray ve olivia williams. özellikle jason schwartzman filmi alıp bambaşka noktalara taşımıştır tipiyle sesiyle görüntüsü ile.
filmde, rushmore adındaki bir özel ve sadece seçkin öğrencilerin alındığı bir lisede dahi ve bir o kadar sorunlu öğrencisi max fisher’ın yaşadıkları absürt mizah ile ele alınıyor. max, satranç, sinema,yüzme,bilim gibi birçok kulübe üye, hepsinde oldukça başarılı ve yönetim kadrosunda olan, ayrıca okul gazetesinde yazan bir öğrencidir ancak tüm bu aktivitelerinin yanında dersleri ise pek iyi gitmemektedir. hayatını belli kalıplar içerisinde yaşayan max, oxford’dan red cevabı alır ve hayata küsecekken öğretmenlerinden birine aşık olmasıyla hayatını yeniden yaşamaya başlaması ve bu hayatı başarılar ile sınırlandıramayacağını anlar. artık max, büyümüş ve hayatın daha önce görmediği kısımlarını içerisine doğru yolculuk ediyordur. wes anderson'un aslında kendi hayatından benzerlikler sunduğu filmde max tiplemesi bir otobiyogrofik masal gibidir.
max karakterinin diş telleri olsun, zengin çocuklarına eleştiriler olsun tam düzeyinde mizahı ile gülmek için birebir.
filmde, rushmore adındaki bir özel ve sadece seçkin öğrencilerin alındığı bir lisede dahi ve bir o kadar sorunlu öğrencisi max fisher’ın yaşadıkları absürt mizah ile ele alınıyor. max, satranç, sinema,yüzme,bilim gibi birçok kulübe üye, hepsinde oldukça başarılı ve yönetim kadrosunda olan, ayrıca okul gazetesinde yazan bir öğrencidir ancak tüm bu aktivitelerinin yanında dersleri ise pek iyi gitmemektedir. hayatını belli kalıplar içerisinde yaşayan max, oxford’dan red cevabı alır ve hayata küsecekken öğretmenlerinden birine aşık olmasıyla hayatını yeniden yaşamaya başlaması ve bu hayatı başarılar ile sınırlandıramayacağını anlar. artık max, büyümüş ve hayatın daha önce görmediği kısımlarını içerisine doğru yolculuk ediyordur. wes anderson'un aslında kendi hayatından benzerlikler sunduğu filmde max tiplemesi bir otobiyogrofik masal gibidir.
max karakterinin diş telleri olsun, zengin çocuklarına eleştiriler olsun tam düzeyinde mizahı ile gülmek için birebir.

devamını gör...
her işi yolunda giden insan
arkadaşlarım bana yürüyen paratoner derler, yeterince açık değilmi.
devamını gör...
shake it up şekerim
kenan doğulu'nun 2007 yılında çıkardığı aynı isimli albümünde yer alan şarkı. *
she smiled at me said
would you like a it "sweet'n low"
ı know a place where we can
take it nice and slow
ı know what you're thinkin
don't stop ı need that sweet thing
telling you now, this is real
shake it up şekerim
ı know what you're feeling
shake it up şekerim
ı got what you're needing
shake it up şekerim
tell me what you're thinking
shake it up şekerim
you're my only sweet thing
she said in a sexy lazy low key
can ı make it right
you put your trust in me
ı'll take you through the night
don't keep me waiting
not sure you're understanding
just how much ı crave for you
shake it up şekerim
ı know what you're feeling
shake it up şekerim
ı got what you're needing
shake it up şekerim
tell me what you're thinking
shake it up şekerim
you're my only sweet thing
lovey - dovey, lovey - dovey all the time
ı got lots of candy to make you mine
lovey - dovey, lovey - dovey all the time
ı got lots of candy for you
lovey - dovey, lovey - dovey all the time
ı got lots of candy to make you mine
lovey - dovey, lovey - dovey all the time
ı got lots of candy for you
shake it up şekerim
ı know what you're feeling
shake it up şekerim
ı got what you're needing
shake it up şekerim
tell me what you're thinking
shake it up şekerim
you're my only sweet thing
ha, ha, hey, hey, hey
ha, ha, hey, hey, hey
ha, ha, hey, hey, hey
ha, ha, hey, hey, hey
shake it up şekerim (shake it up şekerim)
shake it up şekerim
you're my only sweet thing
shake it up şekerim
tell me what you're thinking
shake it up şekerim
you're my only sweet thing
shake it up şekerim
she smiled at me said
would you like a it "sweet'n low"
ı know a place where we can
take it nice and slow
ı know what you're thinkin
don't stop ı need that sweet thing
telling you now, this is real
shake it up şekerim
ı know what you're feeling
shake it up şekerim
ı got what you're needing
shake it up şekerim
tell me what you're thinking
shake it up şekerim
you're my only sweet thing
she said in a sexy lazy low key
can ı make it right
you put your trust in me
ı'll take you through the night
don't keep me waiting
not sure you're understanding
just how much ı crave for you
shake it up şekerim
ı know what you're feeling
shake it up şekerim
ı got what you're needing
shake it up şekerim
tell me what you're thinking
shake it up şekerim
you're my only sweet thing
lovey - dovey, lovey - dovey all the time
ı got lots of candy to make you mine
lovey - dovey, lovey - dovey all the time
ı got lots of candy for you
lovey - dovey, lovey - dovey all the time
ı got lots of candy to make you mine
lovey - dovey, lovey - dovey all the time
ı got lots of candy for you
shake it up şekerim
ı know what you're feeling
shake it up şekerim
ı got what you're needing
shake it up şekerim
tell me what you're thinking
shake it up şekerim
you're my only sweet thing
ha, ha, hey, hey, hey
ha, ha, hey, hey, hey
ha, ha, hey, hey, hey
ha, ha, hey, hey, hey
shake it up şekerim (shake it up şekerim)
shake it up şekerim
you're my only sweet thing
shake it up şekerim
tell me what you're thinking
shake it up şekerim
you're my only sweet thing
shake it up şekerim
devamını gör...
yazarların unutamadığı film replikleri
bu düşen bir toplumun hikayesi.. düşerken kendini rahatlatmak için sürekli şunu tekrar edermiş: buraya kadar her şey yolunda. buraya kadar her şey yolunda. buraya kadar her şey yolunda. önemli olan düşüş değil, yere çarpıştır
la haine
la haine
devamını gör...
21 temmuz 2021 yoldaş’ı protesto ediyorum
hikayenin öncesi için : #1147314
bu sırada dışardan bir ses duyuldu..."efendim acil durum, hemen iletmeliyim"
"gel" dedi yoldaş ağzındaki kanı sildikten sonra. "ne istiyorsun aptal herif, görmüyormusun acil durum toplantısındayız!"
kekeledi az önce içeri giren adam "a - ama efendim" o anda gözleri boynuna gergedan hayası dolamış iko'ya takıldı gözleri. o ciddi ortamda gülmemek için kendini sıksa da birkaç "tıs" çıktı ağzından. gözlerini kapatıp en kötü anılarını, minik kedisini kaybettiği günü düşündü.
saniyeler süren bu kısa olayda kendine gelince devam edebildi. "lucifer" dedi sadece. ortamdaki tüm moderasyon konunun meme olduğunu hemen anlamıştı.
moderasyon sırayla söyleniyordu. "kaç tane istiyor yine", "verin su adamın memesini", "meme versen kolunu ister"...
iri adam tekrar konuştu "efendim bu kez biraz farklı, seksli beach party istiyor"
yoldaş ve iko göz göze geldiler, istek gayet makuldu. ama önce çözülmesi gereken edit olayı vardı. üstüne after party olarak bu fikri düşünceklerdi...
"cikabilirsin" dedi yoldaş aklından geçen şeytani fantezilerle...
-- to be continued --
bu sırada dışardan bir ses duyuldu..."efendim acil durum, hemen iletmeliyim"
"gel" dedi yoldaş ağzındaki kanı sildikten sonra. "ne istiyorsun aptal herif, görmüyormusun acil durum toplantısındayız!"
kekeledi az önce içeri giren adam "a - ama efendim" o anda gözleri boynuna gergedan hayası dolamış iko'ya takıldı gözleri. o ciddi ortamda gülmemek için kendini sıksa da birkaç "tıs" çıktı ağzından. gözlerini kapatıp en kötü anılarını, minik kedisini kaybettiği günü düşündü.
saniyeler süren bu kısa olayda kendine gelince devam edebildi. "lucifer" dedi sadece. ortamdaki tüm moderasyon konunun meme olduğunu hemen anlamıştı.
moderasyon sırayla söyleniyordu. "kaç tane istiyor yine", "verin su adamın memesini", "meme versen kolunu ister"...
iri adam tekrar konuştu "efendim bu kez biraz farklı, seksli beach party istiyor"
yoldaş ve iko göz göze geldiler, istek gayet makuldu. ama önce çözülmesi gereken edit olayı vardı. üstüne after party olarak bu fikri düşünceklerdi...
"cikabilirsin" dedi yoldaş aklından geçen şeytani fantezilerle...
-- to be continued --
devamını gör...