kedi insanı vs köpek insanı
evde 2 kedim, işyerimde 1 kedim ve 1 köpeğimle ne mal olduğum belli değil. allah belamı versin. ne pis adamım ben.
devamını gör...
çakmak ya da çakmamak işte bütün mesele bu
anlaşılan tokai, çakar çakmaz çakan çakmaktan sonra bir şeyler deniyor yine.
devamını gör...
değiştirmek istediğiniz tarihi bir olay
26 şubat 1954, kasımpaşa.
devamını gör...
25 ocak 2021 sipariş edilen 6,5 milyon doz aşının gelmesi
artık her ne olacaksa olsun ama bir şeyler olsun dediğim haberdir.
gençliğimiz gitti mahvoldu arkadaşlarımla bir kafede kahve içmek gibi basit bir olayı özledim lan.
gençliğimiz gitti mahvoldu arkadaşlarımla bir kafede kahve içmek gibi basit bir olayı özledim lan.
devamını gör...
the office
daha evvel bir kaç bbc dizisi izlemeye çalıştım. adamların konuşmasından bir şey anlamıyorum. türkçe altyazı ile de izleyemiyorum zira yerel söyleyişleri çevirmiyor çünkü bilmiyor. ingilizce altyazı ile izlemeye çalışıyorum ama orada bulunan deyimi artınca çıkmıyor. bir örnekle açıklayayım. klişe olacak ama herkes yani aşağı yukarı herkes bunu bilir diye bu örneği veriyorum. ingilizcede it is raining like cats and dogs diye bir deyim var.
bunu aratamıyorum çünkü kedi çıkıyor köpek çıkıyor ama adam adamın bu deyimle anlatmak istediği şeye ulaşamıyorum. sağanak yağış demiyor da damlarda yatan sokak hayvanlarının sığınacak bir yer bulmak için kendini hızla damdan aşağı atması yani gökten kedi köpek yağması anlamını bilmiyorum ben çünkü ingiliz değilim ingilterede yaşamadım o yağmuru yemedim. ingiltereye en yakın rize var bizde ama orada bu durum olsa bu kedi köpek yağıyor kelimesi ile ilgili bir deyim yoktur.
neyse çok uzattım. bunun ingiliz versiyonu olan original halini izlemek istedim ama bu nedenlerle izleyemedim. herkeste amerikan versiyonunu değil ingiliz olanı izle dedi öyle kaldı.
şimdi 9 sezonu temin ettim ama bakalım ne zaman izlerim bilmiyorum çünkü sırada başka diziler mesela çok merak ettiğim breaking bad var.
bunu aratamıyorum çünkü kedi çıkıyor köpek çıkıyor ama adam adamın bu deyimle anlatmak istediği şeye ulaşamıyorum. sağanak yağış demiyor da damlarda yatan sokak hayvanlarının sığınacak bir yer bulmak için kendini hızla damdan aşağı atması yani gökten kedi köpek yağması anlamını bilmiyorum ben çünkü ingiliz değilim ingilterede yaşamadım o yağmuru yemedim. ingiltereye en yakın rize var bizde ama orada bu durum olsa bu kedi köpek yağıyor kelimesi ile ilgili bir deyim yoktur.
neyse çok uzattım. bunun ingiliz versiyonu olan original halini izlemek istedim ama bu nedenlerle izleyemedim. herkeste amerikan versiyonunu değil ingiliz olanı izle dedi öyle kaldı.
şimdi 9 sezonu temin ettim ama bakalım ne zaman izlerim bilmiyorum çünkü sırada başka diziler mesela çok merak ettiğim breaking bad var.
devamını gör...
güne bir söz bırak
dost kara günde belli olur.*
devamını gör...
sözlükçülerin en iyi 3 çorba listesi
mercimek
mercimek
ve
mercimek demek istediğim başlık.
mercimek
ve
mercimek demek istediğim başlık.
devamını gör...
frank abagnale
1980 tarihli biyografisinin anlatıldığı kitap, 2002 yılında steven spielberg tarafından çekilmiştir.
filmde bir çok önemli isim oynamıştır bu isimlerden bazıları, tom hanks, christopher walken, amy adams, martin sheen ve nathalie baye'dir. abagnale'i ise; leonardo dicaprio oynamıştır. halen izlemeyen olduğunu sanmıyorum ama izlemeyen varsa izlesin.
peki kimdir bu abagnale; 16 yaşında anne-babasının boşanmalarına kızıp evi terk eden bir çocuk. terk ederken yanına bir çek defteri de alıyor. 1.80 boylarında iri yapılı olan bir çocuk kendisinin 20 li yaşlarda görünmesinin verdiği rahatlıkla, 16 olan yaşını kimlik belgesinde sahtecilik yaparak 26 yaşında yapıyor. o zamanları kuyrye olarak çalışan bu kişi, bu kadar çok çalışmasına ancak ; gelirinin bu kadar az olmasına sinirlenerek karşılıksız çekler yazıyor.
o artık karşılıksız çeklerin arananıdır ve polis onu aramaktadır.
miamiye kaçtığı bir sırada, aynen fildeki gibi, pilot pilotun çevresinde taş gibi hatunlar görünce yav bir pilot belgesi uydurabilirim diye düşündü.
düşündüğünüde yaptı arkadaşlar. pan am şirketinin pilotlarına bedava uçuş imkanı vardı; böylelikle dünyayı gezdi.
ayrıca bir pilot üniforması giyen birinin çeklerinden asla kimse şüphe etmez ve hemen nakde çevirebilirdi.
bu şekilde iki yıl geçiren bu gözü pek arkadaşımız, utahta frank adams oldu. sosyoloji profesörü olarak çalışmak istedi canı, hooop hemen bir diploma uydurdu. brigham young ünivertesi sosyoloji profesörü olarak işe girdi.
sonra canı avukat olmak istedi. baro sınavını geçmesi gerekiyordu onu da geçti. bu çok zor bişeymiş amerikada...
neyse sonra louisania başsavcılığana danışmanlık bile yaptı herif.
bitti mi? tabi ki hayır.
canı bir de doktor olarak çalışmak istedi. tanıştıralım:
georgia hastanesi çocuk doktoru, frank williams.
bu arada halaa karşılıksız çek imzalıyordu. bu bıraktığı izler 1969'da fransada yakalanmasına sebep olacaktır.
bu film burada biter dediğinizi duyorum ama bitti mi? tabi ki hayır.
fransa'dan amerika'ya sınırdışı edildiğinde uçaktan kaçtı. tekrar yakalandı kanada'ya kaçtı. yakalandı bida kaçtı,, yakandı bidaha kaçtı .....
en sonunda washingtonda bir polis arabası yanından geçerken iki polis onu yakaladı ve 12 sene ceza aldı.
ancak cezasını yatarken 4 yılda fbi, kendilerine danışmanlık yapması şartıyla ,şartlı edebileceği teklifiyle geldi.
fbi danışmanlığı, bankaların dolandırıcılığı öneleme danışmanlıkları yaptı ve bankalara güvenlik danışmanlığı ile ilgili şirket kurdu.
neden bilmem ama en sevdiğim suçlulardan biridir bu adam.
''
''
filmde bir çok önemli isim oynamıştır bu isimlerden bazıları, tom hanks, christopher walken, amy adams, martin sheen ve nathalie baye'dir. abagnale'i ise; leonardo dicaprio oynamıştır. halen izlemeyen olduğunu sanmıyorum ama izlemeyen varsa izlesin.
peki kimdir bu abagnale; 16 yaşında anne-babasının boşanmalarına kızıp evi terk eden bir çocuk. terk ederken yanına bir çek defteri de alıyor. 1.80 boylarında iri yapılı olan bir çocuk kendisinin 20 li yaşlarda görünmesinin verdiği rahatlıkla, 16 olan yaşını kimlik belgesinde sahtecilik yaparak 26 yaşında yapıyor. o zamanları kuyrye olarak çalışan bu kişi, bu kadar çok çalışmasına ancak ; gelirinin bu kadar az olmasına sinirlenerek karşılıksız çekler yazıyor.
o artık karşılıksız çeklerin arananıdır ve polis onu aramaktadır.
miamiye kaçtığı bir sırada, aynen fildeki gibi, pilot pilotun çevresinde taş gibi hatunlar görünce yav bir pilot belgesi uydurabilirim diye düşündü.
düşündüğünüde yaptı arkadaşlar. pan am şirketinin pilotlarına bedava uçuş imkanı vardı; böylelikle dünyayı gezdi.
ayrıca bir pilot üniforması giyen birinin çeklerinden asla kimse şüphe etmez ve hemen nakde çevirebilirdi.
bu şekilde iki yıl geçiren bu gözü pek arkadaşımız, utahta frank adams oldu. sosyoloji profesörü olarak çalışmak istedi canı, hooop hemen bir diploma uydurdu. brigham young ünivertesi sosyoloji profesörü olarak işe girdi.
sonra canı avukat olmak istedi. baro sınavını geçmesi gerekiyordu onu da geçti. bu çok zor bişeymiş amerikada...
neyse sonra louisania başsavcılığana danışmanlık bile yaptı herif.
bitti mi? tabi ki hayır.
canı bir de doktor olarak çalışmak istedi. tanıştıralım:
georgia hastanesi çocuk doktoru, frank williams.
bu arada halaa karşılıksız çek imzalıyordu. bu bıraktığı izler 1969'da fransada yakalanmasına sebep olacaktır.
bu film burada biter dediğinizi duyorum ama bitti mi? tabi ki hayır.
fransa'dan amerika'ya sınırdışı edildiğinde uçaktan kaçtı. tekrar yakalandı kanada'ya kaçtı. yakalandı bida kaçtı,, yakandı bidaha kaçtı .....
en sonunda washingtonda bir polis arabası yanından geçerken iki polis onu yakaladı ve 12 sene ceza aldı.
ancak cezasını yatarken 4 yılda fbi, kendilerine danışmanlık yapması şartıyla ,şartlı edebileceği teklifiyle geldi.
fbi danışmanlığı, bankaların dolandırıcılığı öneleme danışmanlıkları yaptı ve bankalara güvenlik danışmanlığı ile ilgili şirket kurdu.
neden bilmem ama en sevdiğim suçlulardan biridir bu adam.
''

devamını gör...
atatürk ne yaptıysa doğrudur ve asla sorgulanamaz
atatürk ne yaptıysa doğrudur ve asla sorgulamam.
sorgulayamam yüzüm kızarır.
bugün bi iran bi ırak bi afkanistan değilsek onun sayesinde.
bu bir borçtur.
bu borcu da vatanıma, onun ilke ve inkılapları ışığında iyi bir birey olarak ödeyeceğim.
kısacası bu toprakları sömürgecilerden kurtaran, gecesini gündüzünü türk milletine adayan bir kişiyi ben sorgulayamam utanırım.
sorgulayamam yüzüm kızarır.
bugün bi iran bi ırak bi afkanistan değilsek onun sayesinde.
bu bir borçtur.
bu borcu da vatanıma, onun ilke ve inkılapları ışığında iyi bir birey olarak ödeyeceğim.
kısacası bu toprakları sömürgecilerden kurtaran, gecesini gündüzünü türk milletine adayan bir kişiyi ben sorgulayamam utanırım.
devamını gör...
yennefer of vengerberg
yennefer 1173 yılında aedirn'in topraklarından birisi olan vengerberg'de mayıs gecesi/çiçek açan olarak bilinen belleteyn zamanında doğmuştur. ciri'nin de bu zamanda doğduğu rivayet edilir. annesinin yarı elf olmasından ötürü kendisi çeyrek elftir.andrzej sapkowski yennefer karakterini yaratırken okuyucunun klasiğin dışında bir karakter okuması için yarattığını söylemiştir.
dış görünüş olarak üçgenimsi bir yüzü, uzun bir burnu, keskin yüz hatları, soluk beyaz teni, derin bir sesi vardır. kendisini tarif ederken herkesin aklına kazınan siyah, dalgalı saçları, menekşe gözleri, leylak ve bektaşi kokuya sahip, boynunda takılı olan obsidyen kolyesi ve her zaman giydiği siyah-beyaz kıyafetleri vardır. kitaplarda, dizide ve oyunlardaki görüntüsü 20-30 yaş arasında olsa da kendisi 100 yaşına yakın bir büyücüdür. - geralt'tan da büyüktür-
kişilik olarak ise kurnaz, kendisinin tek nefret ettiğim özelliği olan çok gururlu olması, iyi bir mizaha sahip oluşu, büyüleyici ve tehditkar, hırslı ve zeki, zamanının değeceğini düşünmediği kişilere karşı içine kapanık ve soğuk, aşk için her şeyi yapabilecek birisi -ki kitaplarda bunun örneğini birçok kez gördük- oldukça zalim birisi olabiliyor özellikle manevi kızı ciri için. kitaplarda yan karakter, ikinci oyunda ana karakterimiz geralt'ın hafıza kaybının yavaş yavaş ortadan kalkmasıyla birlikte yer yer eski sahneleri görürüz ve son oyunda ise oyuncuya bağlı olarak olası bir ilişki içinde olabileceğimiz bir karakter kendisi. kitaplarda ve oyunlarda kendisiyle kıyaslanabilecek bir karakter yok zira akla ilk gelen isimlerden birisi olan triss merigold kitaplarda yan karakterin de yan karakteri gibi bir konumda ki triss hiçbir zaman yennefer gibi olamayacaktır.
yennefer, diziden de hatırlayacağımız üzere doğuştan gelen bir kamburluğu vardır ve bu kamburluk nedeniyle zor bir çocukluk geçirmiştir. babası bu kamburluk nedeniyle kendisinden nefret etmiş ve fiziksel şiddete maruz bırakıp annesini suçlamayı da ihmal etmemiştir. annesi bu durumda kızını hep korumaya çalışmış, bu doğumun tanrıların isteği olduğunu söylemiştir. ilerleyen zamanlarda babası ailesini terk etmiş ve annesi bu durum üzerine terk eden kocası rolünü üstlenip yennefer'ı suçlayıp şiddet uygulamaya başlamıştır.
yennefer büyüdükçe içindeki büyü potansiyeli de artmış ve bu durum aretuza büyücülük okulunun rektörlerinden birisi olan tissaia de vries'in dikkatini çekmiş ve kendisi tarafından okula alınmış ve eğitimlere başlamıştır. hayata dair hep bir nefreti olan yennefer okulda diğer öğrencilere kıyasla başarısız olmasından dolayı bu nefret daha da artmış ve bileklerini kesip intihar etmeye çalışmış ve başarısız olmuştur. kim bilebilir ki bu hayata olan kin ve nefretinin ilerleyen yıllarda hayata tutunmasının en büyük nedenlerinden birisi olacağını. okulda eğitim gördüğü süre boyunca tissaia'nın kendisine olan ilgisiyle birlikte zamanla kendisine bir anne figürü olmuştur. eğitiminin sonlarına büyücülerin geleneklerinden birisi olan aşamadan geçmiş ve tüm fiziksel kusurları ortadan kalkmış ve tissaia'nın büyücülerin çocukları olması halinde dünya için tehlikeli sonuçlar doğuracağını düşündüğü için diğer büyücüler gibi yennefer'ı da kısırlaştırmıştır. yen artık bir büyücü olmuş ve okul tarihinin en başarılı büyücülerinden birisi olarak mezun olmuştur.
yennefer, büyücülük yapanların çok ağır vergi ve cezalar ödediği rinde kasabına yerleşmiş ve büyü hizmeti isteyen kişilere el uzatmıştır. orada bulunduğu süre boyunca hiçbir vergi ve ceza ödememesi novigrad büyükelçisi beau berrant'ın kulağına gitmiş ve kendisini kelepçeleyip evine götürmüş fakat yennefer kendisinin aklıyla oynayıp kendi hizmetkarı yapmıştır.
şimdi witcher evreninin en çok tanınan canavar avcısı geralt of rivia ile en yakın dostu dandelion balık avı için su kenarına giderler ve oltalarına eski bir amfora takılır. dandelion bu eski amforayı yakından incelerken mühründen dolayı içince cin olduğunu anlamış ve mührü bozmaya çalışmıştır. her zaman yaptığı gibi geralt'ın uyarılarına rağmen mührü bozmaya çalışmış ve ikili arasında ufak bir arbede çıkmıştır. bu arbede sonucunda testi kırılmış ve içinden ışıklı, kızıl bir duman göğe doğru yükselmiştir. geralt kendisini yana atıp atından kılıcını almaya gittiği esnada ozanımız kollarını göğsünde kavuşturmuş ve gözlerini açmadan duruyordu. göğe yükselen duman yoğunlaşıp toplanmış ve irili çıkıntılı bir küre olmuş, ozanın baş hizasında süzülmeye başlamış ve burunsuz, kocaman gözlü ve gaga benzeri bir ağıza sahip kafaya dönüşmüştü. dandelion sahip olduğunu düşündüğü üç dilek hakkından ikisini çoktan söylemiş ve üçüncüyü söyleyecekken korkunç kafadan iki tane kol çıkmış ve dandelion'ı boğazlamış ve ozanı nefessiz bırakmıştı. geralt her ne kadar kılıçla kafaya saldırsa bile her atağı etkisiz kalıyordu. kafa artık daha da büyümüş ve dandelion'ı havaya kaldırıp yere çarpıyordu. parmaklarıyla aard işareti yapmış ve toplayabildiği tüm enerjisiyle birlikte kafayı hedef alıp büyü ile ona saldırmıştı. bu büyük enerji saldırısının sonucu çıkan gürültü geralt'ın kulaklarını çınlamaya yetmiş ve ağaçları sallandırmıştı. cin tüyler ürpertici bir çığlık atıp göğe yükselmiş ve suyun üzerinden uçmuştu. geralt hemen ozanın yanına gidip onu kaldırmak için atladığında parmakları kuma gömülü bir nesneye değmişti. dikkatle incelediğinde kırık bir haç ve dokuz köşeli bir yıldız olduğunu görmüştü. nehrin üzerinde süzülen kafa artık saman yığını boyutuna ulaşmış geralt'a saldırmak üzere hızla kendisine doğru yola çıkmıştı. geralt hemen mührü eline almış ve kolunu canavara doğru uzatıp bir zamanlar bir rahibeden öğrendiği cin kovma formülünü bağırarak söylemişti. batıl inançlara sahip olmayan geralt bundan dolayı bu formülü daha önce hiç kullanmamıştı. mühür cızırdamış ve el yakacak kadar bir sıcaklığa ulaşmıştı. kafa havada asılı kalıp nehrin üzerinde hareketsiz süzülüp uzaklaşmaya başlamıştı. geralt hemen yakın dostunun yanına gitmiş ve kendisinin kan kustuğunu görmüş ve yardım için yola çıkmıştır. bir kamp civarına yaklaşan ikili yardım için gittikleri zaman elf kendilerine bu yaranın büyücülükle tedavi edileceğini ve ellerinden bir şey gelemeyeceklerini söylemiş ve ozanın yarasını hafifletmek amacıyla ufak bir yardım yapmıştır. geralt'ın "yakınlarda büyücü var mı" sorusuna ise bir bu kasabada büyücülüğün imkansıza yakın olduğunu fakat elçinin malikanesine sığınan bir büyücünün olduğunu söylemiş ve böylelikle ikili yardım istemek için yola çıkmıştır.
malikanenin kapısındaki iri yarı olan korumayı para kesesi ile devirmiş ve evin içine girmişlerdi. malikanenin mutfağına inen geralt orada elçi berrant ile karşılaşmış ve beyninin yıkandığını anlamıştır. berrant elma suyunu götürmesi gerektiğini söylediğinde geralt elma suyunu almış ve yukarı çıkmış ve mum, şarap ve meyve gibi karışık kokular arasında leylak ve bektaşi üzümü kokusunu yoğun almaya başlamış ve bu kokuyu takip etmiş ve yolun sonunda hayatının aşkı olacak kişi olan yennefer'ın odasına varmıştı. susuzluktan ölmek üzere olduğunu söyleyen kadının bardağına elma suyunu boşalttıktan sonra kadın kendisine teşekkür etmiş ve kim olduğu konusunda soru yağmuruna tutmuştur. geralt "bu sorulardan hangi birini cevaplayayım" yanıtı verince kadın bulunduğu yataktan kalkmış ve ayaklarıyla ışık huzmesi yaratmış ve geralt ise içgüdüsel olarak ellerini heliotrop -büyü işareti olarak quen'e benzer fakat bunun farkı sadece fiziksel saldırılara karşı işe yaramıyor oluşu- işareti yapmış ve bedeni duvara savrulmuştur. kadın tekrar saldıracağı esnada korumalar odaya gelmiş ve geralt'ın buraya yardım için geldiğini söylemesi üzerine kadın durup korumalara dönüp azarlamış ve banyosunun hazırlanmasını istemiştir. yennefer, bu büyüsünü savuşturan adamın kim olduğunu öğrenmek için çeşitli sorular sormuş ve ikili arasında tanışma faslı başlamıştı. yennefer geralt'a dönüp "fırsatın varken sen de banyo yap. kokundan atının yalnızca cinsini ve yaşını değil, rengini de anladım." diyerek banyo yapmaya davet etmiştir. banyo yaparken birbirlerini tanımak için soru sormaya devam etmişler ve banyo bittikten sonra geralt yardım istediğini söylemek için nehir kenarında başlarına gelen olayı anlatmaya başlamıştır. yennefer'ın dikkatini ise cin kısmı çekmiş ve niyetini pek belli etmeye çalışmadan tüm sorularını cin üzerinden sormaya başlamıştı. mührün nerede olduğunu sorusunu sorunca geralt uyanık davranmaya çalışıp duraksayarak önemsiz bir şey olduğunu düşündüğünü söylemiş ve mührün dandelion'da olduğunu söylemiş fakat bu olay büyücü kadının gözünden kaçmamıştı. yennefer, dandelion'ın bulunduğu kampa bir sihir yapıp portal açmış ve -geralt'ın oyunlarda "i hate portals." cümlesinin nereden geldiğini bu kısımda öğrenmiş oluyoruz. geralt, portaldan geçen birisinin sadece vücudunun yarısının diğer taraftan çıktığını ve diğer yarısının nerede olduğunu hiç bulunamadığını kendi gözleriyle görmüştü.- geralt bu esnada şuurunu kaybetmişti. kendine geldiğinde bir saat geçmiş ve bilgi almak için saatler önce tanıştığı elf arkadaşının yanına gitmişti. elf kendisine büyücü kadının çok tehlikeli olduğunu ve ona güvenmemesi gerektiğini söylemişti. geralt, ozan arkadaşını görmek için yennefer'ın yanına gittiğinde büyücü kadın ona üst kattan seslenmiş ve yanına çağırmıştı. geralt kapının başına geldiğinde yennefer'in sol omzunu incelemiş ve diğer omzuna göre eşitsizlik olduğunu, burnunun daha önce gördüğü boyutuna göre daha uzadığını, dudaklarının inceldiğini, çenesinin kısaldığını ve kaşlarının eşitsizliğini fark etmişti. dandelion'ın nerede olduğunu sorduktan sonra birlikte yatağının başına gelmişlerdi ve geralt odayı dikkatle incelediğinde bir ritüeli andıran ögeleri odanın içinde olduğunu fark etmişti. ozanın iyi olduğu gördükten sonra geralt odaya dağılan dokuz köşeli yıldızı sorduğunda ise bunun tuzak olduğunu ve son kalan dilek hakkına sahip olmak istediğinin cevabını almıştı. ikili arasındaki konuşmanın sonucunda yen, geralt'ı öperek tıpkı berrant gibi onun da zihniyle oynamış ve hizmetkarı yapıp görevler vermişti. geralt kendine geldiğinde karşısında 3 kişi vardı ve bunlardan birisi elf arkadaşıydı. etrafına baktığında zindanda olduğunu fark etmiş ve neler olduğunu sormuştu. elf, kısaca kendisinin kasabayı birbirine kattığını ve devlet görevlilerine birkaç kez saldırdığını ve kalabalık bir ordunun üzerine doğru gittiği sırada bayıldığını söyledi. geralt neden kendisinin burada olduğunu sordu ve elf, ordunun kendisine saldıracağını ve bu yüzden yardım için yanına geldiğini fakat kafasına darbe yediği için bayıldığını söyledi. malikanenin girişinde bayılttığı iri adam mahzenin içine girip geralt'tan intikam almak için onu çözdü ve saldırmaya başladı. ne kadar saldırırsa saldırsın bayılmayan geralt'a son bir dileğinin olup olmadığını sordu ve geralt cevap olarak "bir tane var... patlamanı istiyorum orospu çocuğu" dedi. gardiyan son kez tüm gücünü kullanıp kafa atmak üzereyken kafayı atamadı ve garip şekillere girdi. ellerini karnına götürüp kıpkırmızı kesildi ve ardından patladı..
geralt kendine geldiğinde elf arkadaşı onu dışarı çıkarmıştı. o esnada bölgenin valisi kendilerini her şeyin suçlusu olarak görüp lanetler okuyordu. vali, papaz, elf ve geralt kendi aralarında tartışma yaparken dandelion ortaya çıktı ve geralt'ın masum olduğunu savundu. uzun bir konuşma sonucunda geralt'ın cinin efendisi olduğunu ve dilek hakkına sahip oldukları konusunda hemfikir oldukları sırada malikaneden sesler geliyor ve yer sallanıyordu. geralt veda edip malikanenin en üst kattaki odasına çıktı ve yennefer'ın acı çekerek bir ritüel yaptığını gördü. geralt'ın her ne kadar onu vazgeçirmek için yaptığı konuşmanın bir sonucu olmasa da yen cini ehlilleştirmek için büyük bir çaba içerisindeydi fakat cin tüm odaya yayılmıştı. uzun bir kapışma sonucunda ikili portaldan geçip bir meyhanenin içine düşmüşlerdi. yennefer, geralt'a neredeyse cini ele geçirmek üzere olduğunu ve bu işe karışmasaydı başarılı olacağını söyleyip ona saldırmaya başlamıştı. geralt her ne kadar ona dilek hakkının kendisinde olduğunu söylemeye çalışsa da yen onu dinlemiyor ve saldırmaya devam ediyordu. ikili arasında gerçekleşen uzun kavga sırasında cin daha da büyümüş ve kasabanın yok olmasına ramak kalmıştı. geralt dilek hakkının sahibi olduğunu ve son bir dilek hakkı kaldığını yennefer'a söylemişti. yen kendisine "dileğin geralt? çabuk! ne istiyorsun? ölümsüzlük mü? servet mi? şöhret mi? kudret mi? güç mü? meziyetler mi? çabuk, zamanımız kalmadı!" diyor ve bu esnada geralt susuyordu.
insan olmak, dedi yennefer ansızın, çirkin çirkin sırıtarak. "bildim değil mi? dileğin bu çünkü bunun düşünü kuruyorsun. olmak istediğin kişiye dönüşmek ve olmak zorunda bırakıldığın kimlikten çıkabilmek için serbest kalmak, kurtulmak istiyorsun. cin dileğini yerine getirecek geralt. söyle dileğini." dedi yennefer.
geralt susmaya devam ediyordu ve bu esnada yen yüzünü geralt'ın yüzüne yaklaştırdı ve witcher onun leylak ve bektaşi üzümü olan kokusu aldı. yennefer ona bu pozisyonda bir daha eline böyle bir ikinci şans geçmeyecek, dileğin nedir sorusunu sorunca geralt gerçekliğe döndü ve bu büyücü kadının bir zamanlar kim olduğunu, neleri hatırladığını ve neleri hiç unutamayacağını biliyordu. büyücü olmadan önce bu kadının kim olduğunu öğrenmişti artık. çünkü geralt'a bakan kişinin kambur bir kadının, keskin, hain ve bilge gözleriydi. geralt'ın içini korku kapladı ve bu korkunun sebebi bu öğrendiği şeyler değil tam aksine yennefer'ın düşüncelerini okuması ve öğrendiği şeyleri bilmesinden ve asla bağışlanamayacak olmasından korkuyordu. güçlenen cin yennefer'ın üstüne atılmış ve yennefer karşılık olarak ellerinden ışık huzmesi yayıyordu ama çok zayıf bir ışık. tam bu esnada ansızın geralt ne dileyeceğini fark etti dileğini getirdi. böylece bu evrende bilinen en büyük aşk hikayesi başlamış oldu.
sodden tepesi savaşında büyücülerin kardeşiliği'nin safında kuzeyliler'in tarafında olmuş ve nilfgaard büyücüsü olan fringilla vigo tarafından kör edilmiştir. daha sonra bu körlüğü çeşitli büyüler ile ortadan kaldırsa da ömrü boyunca bu duygusal yarayı içinde yaşatmıştır.
serinin 7. ve hikaye olarak son kitabı olan gölün hanımı'nda geralt ve cüceler rivia'da savaş sonrası dinlenmek için bulundukları ortamda geralt emekli olmaya karar verir fakat bu karar insanların, elflerin ve diğer cücelerin biraz sonra başlatacağı savaştan önce verilmiştir. geralt bu savaşa son bir savaş gözüyle bakıyordu ve gerçekten de son bir savaştı. kendisine bir mızrakla saldırmaya çalışan kişinin mızrağını kırıp tam öldürecekken o kişinin merhamet istediğini gördükten sonra vazgeçti ve arkasını döndüğü esnada bu kişinin eline üç dişli gübre yabasını gördü ve ters yöne kaçmak için döndüğünde kalabalığın arasında sıkıştı ve yabaya bakmaktan başka bir şey yapamadı.
yennefer olay yerine geldiğinde gözü hiçbir şeyi görmüyor ve sadece geralt ve ciri'yi arıyordu. yanındaki triss ise kaçmanın derdindeydi. -işte bu yüzden triss hiçbir zaman yennefer gibi karakter sahibi olamayacak. - yennefer kendisine atılan taşlardan dolayı kendini kaybetmeye başlamış ve yüzüne gelen son taş darbesiyle her şey kapkara bir kadifeye bürünmüştü. kendine geldiğinde anne olarak gördüğü tissaia'yı karşısında bulmuştu. kısa bir muhabbet sonucunda yennefer kendine gelmiş ve birisinin onu yerde sürüklediğini fark etmişti, bu kişi triss merigold'dan başkası değildi. triss ile yennefer birlikte son kez büyü yaparak gökyüzünden dolu yağdırmış ve bu büyü "merigold'un yıkıcı dolu fırtınası" olarak kayıtlara geçmiş, triss'in ağzındaki yarasından dolayı ne dediği anlaşılamadığı için hiçbir zaman tekrar edilememiştir. dolu sonrası ortalık sessizleşmişti. yennefer hayatının aşkının yanına gittiğinde mecali kalmamıştı ve üzerine yığılmıştı. yapacak hiçbir şey kalmamıştı artık ta ki sislerin arasında beliren tekboynuz ıhuarraquax'ı gören kelpi'nin kişnemesi duyuluncaya kadar. ciri bir eliyle boynuza dokundu ve diğer elini de yerde hareketsiz yatan geralt'a doğru uzattı. parmaklarının arasından lav gibi kızgın bir ışık zinciri yayıldı ve herkes bu olayın içinde kaybolmuştu, düş gibiydi. gitgide yoğunlaşan sislerin içinde bulanıklaşan tekboynuz kişledi ve bir şey göstermeye çalışırcasına ayaklarını yere vurdu. triss o tarafa baktı ve gölün üzerinde bir teknenin siyah gölgesini fark etti. iki aşığı sandalın içine koymaya çalışan ciri yardım istedi ve dandelion önce davranıp baygın yennefer'ı kucakladı. kadının ne kadar narin ve hafif olduğunu şaşırdı ve destek aldığına yemin edebilirdi. omzunun yanında eski savaş arkadaşı cahir'i gördüğüne de yemin edebilirdi. milva'nın sarı saç örgüsünü gördüğünü de... yennefer'ı sandala yatırırken angoulême'in küpeşteyi tutan ellerini gördüğüne yemin edebilirdi. cüceler witcher'ı taşıyor, onlara geralt'ın başını tutan triss yardım ediyordu. yarpen zigrin gözlerini kırpıştırdı çünkü bir an için dahlberg kardeşleri görmüştü. zoltan chivay, witcher'ı sandala yatırırken caleb stratton'un yardım ettiğine yemin edebilirdi. triss merigold, mercan adıyla bilinen lytta neyd'in parfümünün kokusunu aldığına bahse girebilirdi. bir an için kaer morhen'den tanıdığı coen'in ela gözlerini görür gibi olmuştu. ciri sandala bindi ve anne, baba ve kız olarak üçü sisler arasında kayboldu ve kısa bir süre sonra ciri'nin silüetini göremez oldular.
bana yalan söyledi, diye düşündü triss. onu bir daha hiç göremeyeceğim. göremeyeceğim çünkü... va'esse deireadh aep eigean, va'esse eigh faidh'ar. bir şey biter...
"bir şey bitti." dedi dandelion değişik bir sesle.
"bir şey başlıyor," diye ekledi yarpen zigrin.
kentin bir yerlerinde horoz öttü. sis hızla dağıldı.
geralt kendine geldiğinde rivia'yı ve üç dişli yabanın hayal olmadığını hatırladı. yennefer kendisine hareketsizce yatmasını söyledi ve geralt ciri'nin nerede olduğunu sordu. yennefer ise gitti diyerek cevap verdi ve kalkıp geralt'ın başının altındaki kolunu çekti ve onun gözlerine uzanacak şekilde çimlere uzandı.
"ciri ile sandala binmiştik" diye anımsadı geralt. "göl üzerindeydik. sonra bir nehir. akıntı çok şiddetliydi. sis vardı..."
yennefer, geralt'ın elini tutup bütün kuvvetiyle sıktı. "kıpırdama sevgilim. yanındayım. olanlar ve o zaman nerede olduğumuzun bir önemi yok. yanındayım şimdi. senden asla ayrılmayacağım." asla."
"seni seviyorum yen."
"biliyorum."
"ama yine de," diye iç geçirdi geralt, "nerede olduğumuzu bilmek isterdim."
"ben de," dedi yennefer, kısık sesle ve biraz çekimser.
"bu şimdi hikayenin sonu mu?" diye bir süre sonra sordu galahad.
"nereden çıkardın?" diye itiraz etti ciri ve ellerinde ve ayak tabanlarında kuruyan kumlardan kurtulmak için ayaklarını birbirine sürttü. "bir hikayenin böyle bitmesini ister misin? yok öyle şey! ben istemem mesela!"
"ne oldu peki sonra?"
"ne olacak?" dedi ciri. "evlendiler."
"anlat."
"anlatacak ne var ki? güzel bir düğünleri oldu. herkes bir araya geldi; dandelion, nenneke ana, ıola ve eurneid, yarpen zigrin, vesemir, eskel... coen, milva, angoulême... ve mistle'ım... ben de oradaydım, yedim, içtim. onlar, yani geralt ve yennefer daha sonraları kendilerine bir ev yaptırıp mutlu, çok ama çok mutlu yaşadılar. masallardaki gibi. anlıyor musun?"
"neden ağlıyorsun gölün hanımı?"
"ağlamıyorum. rüzgar gözlerimi yaşartıyor. o kadar!"
dış görünüş olarak üçgenimsi bir yüzü, uzun bir burnu, keskin yüz hatları, soluk beyaz teni, derin bir sesi vardır. kendisini tarif ederken herkesin aklına kazınan siyah, dalgalı saçları, menekşe gözleri, leylak ve bektaşi kokuya sahip, boynunda takılı olan obsidyen kolyesi ve her zaman giydiği siyah-beyaz kıyafetleri vardır. kitaplarda, dizide ve oyunlardaki görüntüsü 20-30 yaş arasında olsa da kendisi 100 yaşına yakın bir büyücüdür. - geralt'tan da büyüktür-
kişilik olarak ise kurnaz, kendisinin tek nefret ettiğim özelliği olan çok gururlu olması, iyi bir mizaha sahip oluşu, büyüleyici ve tehditkar, hırslı ve zeki, zamanının değeceğini düşünmediği kişilere karşı içine kapanık ve soğuk, aşk için her şeyi yapabilecek birisi -ki kitaplarda bunun örneğini birçok kez gördük- oldukça zalim birisi olabiliyor özellikle manevi kızı ciri için. kitaplarda yan karakter, ikinci oyunda ana karakterimiz geralt'ın hafıza kaybının yavaş yavaş ortadan kalkmasıyla birlikte yer yer eski sahneleri görürüz ve son oyunda ise oyuncuya bağlı olarak olası bir ilişki içinde olabileceğimiz bir karakter kendisi. kitaplarda ve oyunlarda kendisiyle kıyaslanabilecek bir karakter yok zira akla ilk gelen isimlerden birisi olan triss merigold kitaplarda yan karakterin de yan karakteri gibi bir konumda ki triss hiçbir zaman yennefer gibi olamayacaktır.
yennefer, diziden de hatırlayacağımız üzere doğuştan gelen bir kamburluğu vardır ve bu kamburluk nedeniyle zor bir çocukluk geçirmiştir. babası bu kamburluk nedeniyle kendisinden nefret etmiş ve fiziksel şiddete maruz bırakıp annesini suçlamayı da ihmal etmemiştir. annesi bu durumda kızını hep korumaya çalışmış, bu doğumun tanrıların isteği olduğunu söylemiştir. ilerleyen zamanlarda babası ailesini terk etmiş ve annesi bu durum üzerine terk eden kocası rolünü üstlenip yennefer'ı suçlayıp şiddet uygulamaya başlamıştır.
yennefer büyüdükçe içindeki büyü potansiyeli de artmış ve bu durum aretuza büyücülük okulunun rektörlerinden birisi olan tissaia de vries'in dikkatini çekmiş ve kendisi tarafından okula alınmış ve eğitimlere başlamıştır. hayata dair hep bir nefreti olan yennefer okulda diğer öğrencilere kıyasla başarısız olmasından dolayı bu nefret daha da artmış ve bileklerini kesip intihar etmeye çalışmış ve başarısız olmuştur. kim bilebilir ki bu hayata olan kin ve nefretinin ilerleyen yıllarda hayata tutunmasının en büyük nedenlerinden birisi olacağını. okulda eğitim gördüğü süre boyunca tissaia'nın kendisine olan ilgisiyle birlikte zamanla kendisine bir anne figürü olmuştur. eğitiminin sonlarına büyücülerin geleneklerinden birisi olan aşamadan geçmiş ve tüm fiziksel kusurları ortadan kalkmış ve tissaia'nın büyücülerin çocukları olması halinde dünya için tehlikeli sonuçlar doğuracağını düşündüğü için diğer büyücüler gibi yennefer'ı da kısırlaştırmıştır. yen artık bir büyücü olmuş ve okul tarihinin en başarılı büyücülerinden birisi olarak mezun olmuştur.
yennefer, büyücülük yapanların çok ağır vergi ve cezalar ödediği rinde kasabına yerleşmiş ve büyü hizmeti isteyen kişilere el uzatmıştır. orada bulunduğu süre boyunca hiçbir vergi ve ceza ödememesi novigrad büyükelçisi beau berrant'ın kulağına gitmiş ve kendisini kelepçeleyip evine götürmüş fakat yennefer kendisinin aklıyla oynayıp kendi hizmetkarı yapmıştır.
şimdi witcher evreninin en çok tanınan canavar avcısı geralt of rivia ile en yakın dostu dandelion balık avı için su kenarına giderler ve oltalarına eski bir amfora takılır. dandelion bu eski amforayı yakından incelerken mühründen dolayı içince cin olduğunu anlamış ve mührü bozmaya çalışmıştır. her zaman yaptığı gibi geralt'ın uyarılarına rağmen mührü bozmaya çalışmış ve ikili arasında ufak bir arbede çıkmıştır. bu arbede sonucunda testi kırılmış ve içinden ışıklı, kızıl bir duman göğe doğru yükselmiştir. geralt kendisini yana atıp atından kılıcını almaya gittiği esnada ozanımız kollarını göğsünde kavuşturmuş ve gözlerini açmadan duruyordu. göğe yükselen duman yoğunlaşıp toplanmış ve irili çıkıntılı bir küre olmuş, ozanın baş hizasında süzülmeye başlamış ve burunsuz, kocaman gözlü ve gaga benzeri bir ağıza sahip kafaya dönüşmüştü. dandelion sahip olduğunu düşündüğü üç dilek hakkından ikisini çoktan söylemiş ve üçüncüyü söyleyecekken korkunç kafadan iki tane kol çıkmış ve dandelion'ı boğazlamış ve ozanı nefessiz bırakmıştı. geralt her ne kadar kılıçla kafaya saldırsa bile her atağı etkisiz kalıyordu. kafa artık daha da büyümüş ve dandelion'ı havaya kaldırıp yere çarpıyordu. parmaklarıyla aard işareti yapmış ve toplayabildiği tüm enerjisiyle birlikte kafayı hedef alıp büyü ile ona saldırmıştı. bu büyük enerji saldırısının sonucu çıkan gürültü geralt'ın kulaklarını çınlamaya yetmiş ve ağaçları sallandırmıştı. cin tüyler ürpertici bir çığlık atıp göğe yükselmiş ve suyun üzerinden uçmuştu. geralt hemen ozanın yanına gidip onu kaldırmak için atladığında parmakları kuma gömülü bir nesneye değmişti. dikkatle incelediğinde kırık bir haç ve dokuz köşeli bir yıldız olduğunu görmüştü. nehrin üzerinde süzülen kafa artık saman yığını boyutuna ulaşmış geralt'a saldırmak üzere hızla kendisine doğru yola çıkmıştı. geralt hemen mührü eline almış ve kolunu canavara doğru uzatıp bir zamanlar bir rahibeden öğrendiği cin kovma formülünü bağırarak söylemişti. batıl inançlara sahip olmayan geralt bundan dolayı bu formülü daha önce hiç kullanmamıştı. mühür cızırdamış ve el yakacak kadar bir sıcaklığa ulaşmıştı. kafa havada asılı kalıp nehrin üzerinde hareketsiz süzülüp uzaklaşmaya başlamıştı. geralt hemen yakın dostunun yanına gitmiş ve kendisinin kan kustuğunu görmüş ve yardım için yola çıkmıştır. bir kamp civarına yaklaşan ikili yardım için gittikleri zaman elf kendilerine bu yaranın büyücülükle tedavi edileceğini ve ellerinden bir şey gelemeyeceklerini söylemiş ve ozanın yarasını hafifletmek amacıyla ufak bir yardım yapmıştır. geralt'ın "yakınlarda büyücü var mı" sorusuna ise bir bu kasabada büyücülüğün imkansıza yakın olduğunu fakat elçinin malikanesine sığınan bir büyücünün olduğunu söylemiş ve böylelikle ikili yardım istemek için yola çıkmıştır.
malikanenin kapısındaki iri yarı olan korumayı para kesesi ile devirmiş ve evin içine girmişlerdi. malikanenin mutfağına inen geralt orada elçi berrant ile karşılaşmış ve beyninin yıkandığını anlamıştır. berrant elma suyunu götürmesi gerektiğini söylediğinde geralt elma suyunu almış ve yukarı çıkmış ve mum, şarap ve meyve gibi karışık kokular arasında leylak ve bektaşi üzümü kokusunu yoğun almaya başlamış ve bu kokuyu takip etmiş ve yolun sonunda hayatının aşkı olacak kişi olan yennefer'ın odasına varmıştı. susuzluktan ölmek üzere olduğunu söyleyen kadının bardağına elma suyunu boşalttıktan sonra kadın kendisine teşekkür etmiş ve kim olduğu konusunda soru yağmuruna tutmuştur. geralt "bu sorulardan hangi birini cevaplayayım" yanıtı verince kadın bulunduğu yataktan kalkmış ve ayaklarıyla ışık huzmesi yaratmış ve geralt ise içgüdüsel olarak ellerini heliotrop -büyü işareti olarak quen'e benzer fakat bunun farkı sadece fiziksel saldırılara karşı işe yaramıyor oluşu- işareti yapmış ve bedeni duvara savrulmuştur. kadın tekrar saldıracağı esnada korumalar odaya gelmiş ve geralt'ın buraya yardım için geldiğini söylemesi üzerine kadın durup korumalara dönüp azarlamış ve banyosunun hazırlanmasını istemiştir. yennefer, bu büyüsünü savuşturan adamın kim olduğunu öğrenmek için çeşitli sorular sormuş ve ikili arasında tanışma faslı başlamıştı. yennefer geralt'a dönüp "fırsatın varken sen de banyo yap. kokundan atının yalnızca cinsini ve yaşını değil, rengini de anladım." diyerek banyo yapmaya davet etmiştir. banyo yaparken birbirlerini tanımak için soru sormaya devam etmişler ve banyo bittikten sonra geralt yardım istediğini söylemek için nehir kenarında başlarına gelen olayı anlatmaya başlamıştır. yennefer'ın dikkatini ise cin kısmı çekmiş ve niyetini pek belli etmeye çalışmadan tüm sorularını cin üzerinden sormaya başlamıştı. mührün nerede olduğunu sorusunu sorunca geralt uyanık davranmaya çalışıp duraksayarak önemsiz bir şey olduğunu düşündüğünü söylemiş ve mührün dandelion'da olduğunu söylemiş fakat bu olay büyücü kadının gözünden kaçmamıştı. yennefer, dandelion'ın bulunduğu kampa bir sihir yapıp portal açmış ve -geralt'ın oyunlarda "i hate portals." cümlesinin nereden geldiğini bu kısımda öğrenmiş oluyoruz. geralt, portaldan geçen birisinin sadece vücudunun yarısının diğer taraftan çıktığını ve diğer yarısının nerede olduğunu hiç bulunamadığını kendi gözleriyle görmüştü.- geralt bu esnada şuurunu kaybetmişti. kendine geldiğinde bir saat geçmiş ve bilgi almak için saatler önce tanıştığı elf arkadaşının yanına gitmişti. elf kendisine büyücü kadının çok tehlikeli olduğunu ve ona güvenmemesi gerektiğini söylemişti. geralt, ozan arkadaşını görmek için yennefer'ın yanına gittiğinde büyücü kadın ona üst kattan seslenmiş ve yanına çağırmıştı. geralt kapının başına geldiğinde yennefer'in sol omzunu incelemiş ve diğer omzuna göre eşitsizlik olduğunu, burnunun daha önce gördüğü boyutuna göre daha uzadığını, dudaklarının inceldiğini, çenesinin kısaldığını ve kaşlarının eşitsizliğini fark etmişti. dandelion'ın nerede olduğunu sorduktan sonra birlikte yatağının başına gelmişlerdi ve geralt odayı dikkatle incelediğinde bir ritüeli andıran ögeleri odanın içinde olduğunu fark etmişti. ozanın iyi olduğu gördükten sonra geralt odaya dağılan dokuz köşeli yıldızı sorduğunda ise bunun tuzak olduğunu ve son kalan dilek hakkına sahip olmak istediğinin cevabını almıştı. ikili arasındaki konuşmanın sonucunda yen, geralt'ı öperek tıpkı berrant gibi onun da zihniyle oynamış ve hizmetkarı yapıp görevler vermişti. geralt kendine geldiğinde karşısında 3 kişi vardı ve bunlardan birisi elf arkadaşıydı. etrafına baktığında zindanda olduğunu fark etmiş ve neler olduğunu sormuştu. elf, kısaca kendisinin kasabayı birbirine kattığını ve devlet görevlilerine birkaç kez saldırdığını ve kalabalık bir ordunun üzerine doğru gittiği sırada bayıldığını söyledi. geralt neden kendisinin burada olduğunu sordu ve elf, ordunun kendisine saldıracağını ve bu yüzden yardım için yanına geldiğini fakat kafasına darbe yediği için bayıldığını söyledi. malikanenin girişinde bayılttığı iri adam mahzenin içine girip geralt'tan intikam almak için onu çözdü ve saldırmaya başladı. ne kadar saldırırsa saldırsın bayılmayan geralt'a son bir dileğinin olup olmadığını sordu ve geralt cevap olarak "bir tane var... patlamanı istiyorum orospu çocuğu" dedi. gardiyan son kez tüm gücünü kullanıp kafa atmak üzereyken kafayı atamadı ve garip şekillere girdi. ellerini karnına götürüp kıpkırmızı kesildi ve ardından patladı..
geralt kendine geldiğinde elf arkadaşı onu dışarı çıkarmıştı. o esnada bölgenin valisi kendilerini her şeyin suçlusu olarak görüp lanetler okuyordu. vali, papaz, elf ve geralt kendi aralarında tartışma yaparken dandelion ortaya çıktı ve geralt'ın masum olduğunu savundu. uzun bir konuşma sonucunda geralt'ın cinin efendisi olduğunu ve dilek hakkına sahip oldukları konusunda hemfikir oldukları sırada malikaneden sesler geliyor ve yer sallanıyordu. geralt veda edip malikanenin en üst kattaki odasına çıktı ve yennefer'ın acı çekerek bir ritüel yaptığını gördü. geralt'ın her ne kadar onu vazgeçirmek için yaptığı konuşmanın bir sonucu olmasa da yen cini ehlilleştirmek için büyük bir çaba içerisindeydi fakat cin tüm odaya yayılmıştı. uzun bir kapışma sonucunda ikili portaldan geçip bir meyhanenin içine düşmüşlerdi. yennefer, geralt'a neredeyse cini ele geçirmek üzere olduğunu ve bu işe karışmasaydı başarılı olacağını söyleyip ona saldırmaya başlamıştı. geralt her ne kadar ona dilek hakkının kendisinde olduğunu söylemeye çalışsa da yen onu dinlemiyor ve saldırmaya devam ediyordu. ikili arasında gerçekleşen uzun kavga sırasında cin daha da büyümüş ve kasabanın yok olmasına ramak kalmıştı. geralt dilek hakkının sahibi olduğunu ve son bir dilek hakkı kaldığını yennefer'a söylemişti. yen kendisine "dileğin geralt? çabuk! ne istiyorsun? ölümsüzlük mü? servet mi? şöhret mi? kudret mi? güç mü? meziyetler mi? çabuk, zamanımız kalmadı!" diyor ve bu esnada geralt susuyordu.
insan olmak, dedi yennefer ansızın, çirkin çirkin sırıtarak. "bildim değil mi? dileğin bu çünkü bunun düşünü kuruyorsun. olmak istediğin kişiye dönüşmek ve olmak zorunda bırakıldığın kimlikten çıkabilmek için serbest kalmak, kurtulmak istiyorsun. cin dileğini yerine getirecek geralt. söyle dileğini." dedi yennefer.
geralt susmaya devam ediyordu ve bu esnada yen yüzünü geralt'ın yüzüne yaklaştırdı ve witcher onun leylak ve bektaşi üzümü olan kokusu aldı. yennefer ona bu pozisyonda bir daha eline böyle bir ikinci şans geçmeyecek, dileğin nedir sorusunu sorunca geralt gerçekliğe döndü ve bu büyücü kadının bir zamanlar kim olduğunu, neleri hatırladığını ve neleri hiç unutamayacağını biliyordu. büyücü olmadan önce bu kadının kim olduğunu öğrenmişti artık. çünkü geralt'a bakan kişinin kambur bir kadının, keskin, hain ve bilge gözleriydi. geralt'ın içini korku kapladı ve bu korkunun sebebi bu öğrendiği şeyler değil tam aksine yennefer'ın düşüncelerini okuması ve öğrendiği şeyleri bilmesinden ve asla bağışlanamayacak olmasından korkuyordu. güçlenen cin yennefer'ın üstüne atılmış ve yennefer karşılık olarak ellerinden ışık huzmesi yayıyordu ama çok zayıf bir ışık. tam bu esnada ansızın geralt ne dileyeceğini fark etti dileğini getirdi. böylece bu evrende bilinen en büyük aşk hikayesi başlamış oldu.
sodden tepesi savaşında büyücülerin kardeşiliği'nin safında kuzeyliler'in tarafında olmuş ve nilfgaard büyücüsü olan fringilla vigo tarafından kör edilmiştir. daha sonra bu körlüğü çeşitli büyüler ile ortadan kaldırsa da ömrü boyunca bu duygusal yarayı içinde yaşatmıştır.
serinin 7. ve hikaye olarak son kitabı olan gölün hanımı'nda geralt ve cüceler rivia'da savaş sonrası dinlenmek için bulundukları ortamda geralt emekli olmaya karar verir fakat bu karar insanların, elflerin ve diğer cücelerin biraz sonra başlatacağı savaştan önce verilmiştir. geralt bu savaşa son bir savaş gözüyle bakıyordu ve gerçekten de son bir savaştı. kendisine bir mızrakla saldırmaya çalışan kişinin mızrağını kırıp tam öldürecekken o kişinin merhamet istediğini gördükten sonra vazgeçti ve arkasını döndüğü esnada bu kişinin eline üç dişli gübre yabasını gördü ve ters yöne kaçmak için döndüğünde kalabalığın arasında sıkıştı ve yabaya bakmaktan başka bir şey yapamadı.
yennefer olay yerine geldiğinde gözü hiçbir şeyi görmüyor ve sadece geralt ve ciri'yi arıyordu. yanındaki triss ise kaçmanın derdindeydi. -işte bu yüzden triss hiçbir zaman yennefer gibi karakter sahibi olamayacak. - yennefer kendisine atılan taşlardan dolayı kendini kaybetmeye başlamış ve yüzüne gelen son taş darbesiyle her şey kapkara bir kadifeye bürünmüştü. kendine geldiğinde anne olarak gördüğü tissaia'yı karşısında bulmuştu. kısa bir muhabbet sonucunda yennefer kendine gelmiş ve birisinin onu yerde sürüklediğini fark etmişti, bu kişi triss merigold'dan başkası değildi. triss ile yennefer birlikte son kez büyü yaparak gökyüzünden dolu yağdırmış ve bu büyü "merigold'un yıkıcı dolu fırtınası" olarak kayıtlara geçmiş, triss'in ağzındaki yarasından dolayı ne dediği anlaşılamadığı için hiçbir zaman tekrar edilememiştir. dolu sonrası ortalık sessizleşmişti. yennefer hayatının aşkının yanına gittiğinde mecali kalmamıştı ve üzerine yığılmıştı. yapacak hiçbir şey kalmamıştı artık ta ki sislerin arasında beliren tekboynuz ıhuarraquax'ı gören kelpi'nin kişnemesi duyuluncaya kadar. ciri bir eliyle boynuza dokundu ve diğer elini de yerde hareketsiz yatan geralt'a doğru uzattı. parmaklarının arasından lav gibi kızgın bir ışık zinciri yayıldı ve herkes bu olayın içinde kaybolmuştu, düş gibiydi. gitgide yoğunlaşan sislerin içinde bulanıklaşan tekboynuz kişledi ve bir şey göstermeye çalışırcasına ayaklarını yere vurdu. triss o tarafa baktı ve gölün üzerinde bir teknenin siyah gölgesini fark etti. iki aşığı sandalın içine koymaya çalışan ciri yardım istedi ve dandelion önce davranıp baygın yennefer'ı kucakladı. kadının ne kadar narin ve hafif olduğunu şaşırdı ve destek aldığına yemin edebilirdi. omzunun yanında eski savaş arkadaşı cahir'i gördüğüne de yemin edebilirdi. milva'nın sarı saç örgüsünü gördüğünü de... yennefer'ı sandala yatırırken angoulême'in küpeşteyi tutan ellerini gördüğüne yemin edebilirdi. cüceler witcher'ı taşıyor, onlara geralt'ın başını tutan triss yardım ediyordu. yarpen zigrin gözlerini kırpıştırdı çünkü bir an için dahlberg kardeşleri görmüştü. zoltan chivay, witcher'ı sandala yatırırken caleb stratton'un yardım ettiğine yemin edebilirdi. triss merigold, mercan adıyla bilinen lytta neyd'in parfümünün kokusunu aldığına bahse girebilirdi. bir an için kaer morhen'den tanıdığı coen'in ela gözlerini görür gibi olmuştu. ciri sandala bindi ve anne, baba ve kız olarak üçü sisler arasında kayboldu ve kısa bir süre sonra ciri'nin silüetini göremez oldular.
bana yalan söyledi, diye düşündü triss. onu bir daha hiç göremeyeceğim. göremeyeceğim çünkü... va'esse deireadh aep eigean, va'esse eigh faidh'ar. bir şey biter...
"bir şey bitti." dedi dandelion değişik bir sesle.
"bir şey başlıyor," diye ekledi yarpen zigrin.
kentin bir yerlerinde horoz öttü. sis hızla dağıldı.
geralt kendine geldiğinde rivia'yı ve üç dişli yabanın hayal olmadığını hatırladı. yennefer kendisine hareketsizce yatmasını söyledi ve geralt ciri'nin nerede olduğunu sordu. yennefer ise gitti diyerek cevap verdi ve kalkıp geralt'ın başının altındaki kolunu çekti ve onun gözlerine uzanacak şekilde çimlere uzandı.
"ciri ile sandala binmiştik" diye anımsadı geralt. "göl üzerindeydik. sonra bir nehir. akıntı çok şiddetliydi. sis vardı..."
yennefer, geralt'ın elini tutup bütün kuvvetiyle sıktı. "kıpırdama sevgilim. yanındayım. olanlar ve o zaman nerede olduğumuzun bir önemi yok. yanındayım şimdi. senden asla ayrılmayacağım." asla."
"seni seviyorum yen."
"biliyorum."
"ama yine de," diye iç geçirdi geralt, "nerede olduğumuzu bilmek isterdim."
"ben de," dedi yennefer, kısık sesle ve biraz çekimser.
"bu şimdi hikayenin sonu mu?" diye bir süre sonra sordu galahad.
"nereden çıkardın?" diye itiraz etti ciri ve ellerinde ve ayak tabanlarında kuruyan kumlardan kurtulmak için ayaklarını birbirine sürttü. "bir hikayenin böyle bitmesini ister misin? yok öyle şey! ben istemem mesela!"
"ne oldu peki sonra?"
"ne olacak?" dedi ciri. "evlendiler."
"anlat."
"anlatacak ne var ki? güzel bir düğünleri oldu. herkes bir araya geldi; dandelion, nenneke ana, ıola ve eurneid, yarpen zigrin, vesemir, eskel... coen, milva, angoulême... ve mistle'ım... ben de oradaydım, yedim, içtim. onlar, yani geralt ve yennefer daha sonraları kendilerine bir ev yaptırıp mutlu, çok ama çok mutlu yaşadılar. masallardaki gibi. anlıyor musun?"
"neden ağlıyorsun gölün hanımı?"
"ağlamıyorum. rüzgar gözlerimi yaşartıyor. o kadar!"
devamını gör...
ermeni soykırımı iddiası
vardır, yoktur bilinmez. kesin konuşanlar cahilliğinden ötürü kesin konuşurlar.
bir düşünen insan olarak söylüyorum. dünyanın en saçma açıklaması "bir .... öğrencisiyim" diyerek başlayıp devam ettirilen açıklamadır. hacı bak öğrencisisin, daha öğreniyorsun. yolunda uzuuuun seneler var. öğreten değilsin. kaldıki öğreten de bu konuda emin değil. kimse emin değil. aydınlatılamayan bir konu hakkında "beyler dağılın tarih bölümü 1.sınıftan ben deniz ...... geldim, bakın beyler! biz bu işi okuyoruz, böyle bişi yok" falan demek :)
tarih, edebiyat, sanat. bunlar doğa bilimi değil kanka. bunlar kesinlik içermez.
bir düşünen insan olarak söylüyorum. dünyanın en saçma açıklaması "bir .... öğrencisiyim" diyerek başlayıp devam ettirilen açıklamadır. hacı bak öğrencisisin, daha öğreniyorsun. yolunda uzuuuun seneler var. öğreten değilsin. kaldıki öğreten de bu konuda emin değil. kimse emin değil. aydınlatılamayan bir konu hakkında "beyler dağılın tarih bölümü 1.sınıftan ben deniz ...... geldim, bakın beyler! biz bu işi okuyoruz, böyle bişi yok" falan demek :)
tarih, edebiyat, sanat. bunlar doğa bilimi değil kanka. bunlar kesinlik içermez.
devamını gör...
iş makinelerini izleyen insan
eğer boş vaktim varsa üç beş dakikalığına izlediğim için dahil olduğum insan grubudur.
keyifli bir aktivitedir bence.
keyifli bir aktivitedir bence.
devamını gör...
asla yapamam dediğiniz meslekler
diş hekimliği ve veterinerlik.
devamını gör...
barış özcan
beni geren youtuber. evet bu adam beni gerim gerim geriyor. neden mi? çünkü fazla mükemmel.
marmara hukukta okurken uyguladığı zihin sarayı tekniğini öyle bir anlatıyor ki sanırsın dünyanın en kolay şeyi. ama gel gör ki uygulamaya gelince yok, yapılmıyor.
birçok tekniği bir yandan öğretiyor evet ama insana kendini yetersiz de hissettiriyor. sanki uygulamazsam ya da uygulayamazsam kendime saygım yokmuş gibi.
bu yüzden kendisini izlemeyi bıraktım. yapmaya çalışırken bozuyor.
marmara hukukta okurken uyguladığı zihin sarayı tekniğini öyle bir anlatıyor ki sanırsın dünyanın en kolay şeyi. ama gel gör ki uygulamaya gelince yok, yapılmıyor.
birçok tekniği bir yandan öğretiyor evet ama insana kendini yetersiz de hissettiriyor. sanki uygulamazsam ya da uygulayamazsam kendime saygım yokmuş gibi.
bu yüzden kendisini izlemeyi bıraktım. yapmaya çalışırken bozuyor.
devamını gör...
takipçi
kafa sözlük'te beni takip eden 20 kişi var.
kendi özgür iradesiyle beni takip eden herkese teşekkür ediyorum ama o 20'nin 10'unu ben zorla takip ettirdim.
bu suç mu?
kendi özgür iradesiyle beni takip eden herkese teşekkür ediyorum ama o 20'nin 10'unu ben zorla takip ettirdim.
bu suç mu?
devamını gör...
çayın şekerini iade eden tip
tabağın kenarındaki şekere hiç dokunmayan bir tipim. havalı olmak uğruna değilde şekeri alıp eve götürecek halimiz olmadığından geri iade ediyoruzdur.
bir dahaki sefere burun deliklerime sokacağım. *
bir dahaki sefere burun deliklerime sokacağım. *
devamını gör...
bir depremin her şeyi yok edebilmesi
bugün biraz fazla ölüm üzerine düşündüğünü gözlemlediğim yazar beyanı. bunun gibi milyon seçenek var, insanın ölüm karşısındaki acizliği bu. yani üzerine düşünmek sadece yersiz stres yapar. ki deprem bunların içinde en kontrol edilebilir olanı, bu ülkede değil ama tabii ki.
devamını gör...
ağız kokusu
bazen sadece ağız içi bakterilerden, bazen de mide problemlerinden kaynaklanabilen dayanılması güç koku.
çürümemiş bile olsa, yirmilik dişler de genelde bu kokuların birincil nedeni olabilir. çektirin, kurtulun.
çürümemiş bile olsa, yirmilik dişler de genelde bu kokuların birincil nedeni olabilir. çektirin, kurtulun.
devamını gör...
popülaritesini hak eden filmler
devamını gör...