simli yılbaşı kartları
eski zamanlardan kalma güzel bir detay.
çocukluğumuzda biriktirirdik bu kartları. yılbaşında hediyelerin yanına koyar, içlerine iyi dileklerimizi yazardık. bazen de yurt dışında yaşayan akrabalara falan gönderilirdi.
yılbaşı kartı olmaları nedeniyle genellikle kar manzaralı, küçük sevimli kasabalar görürdünüz bu kartlarda. bazılarında noel baba ve geyikleri, bazılarında süslü çam ağaçları, bazılarında yanında köpeğiyle kardan adam yapan çocuklar... huzur dolu, insanı imrendiren görüntülerdi yani bu kartpostallar üzerindeki resimler.
sizi bilmem ama ben bunları gördüğümde hâlâ içim ısınıyor.



görsel kaynağı 1
görsel kaynağı 2
çocukluğumuzda biriktirirdik bu kartları. yılbaşında hediyelerin yanına koyar, içlerine iyi dileklerimizi yazardık. bazen de yurt dışında yaşayan akrabalara falan gönderilirdi.
yılbaşı kartı olmaları nedeniyle genellikle kar manzaralı, küçük sevimli kasabalar görürdünüz bu kartlarda. bazılarında noel baba ve geyikleri, bazılarında süslü çam ağaçları, bazılarında yanında köpeğiyle kardan adam yapan çocuklar... huzur dolu, insanı imrendiren görüntülerdi yani bu kartpostallar üzerindeki resimler.
sizi bilmem ama ben bunları gördüğümde hâlâ içim ısınıyor.



görsel kaynağı 1
görsel kaynağı 2
devamını gör...
sana değmezmiş
yaptığı iyiliklerin boşa gittiğini anlayan kişi serzeniş'idir.
devamını gör...
hap yutamamak
çocukluktan beri muzdarip olduğum sorundu bu.
doktorlar tarafından bile şımarıklık olarak görülüyordu bu durum. hiç olmazsa bazı doktorlar tarafından diyelim. hap yutamıyorum şurup yazar mısınız dediğim zaman panikle beyaz kod veriyorlardı. hatta bizzat hastane polisinin beni alıp kabataş meydanına götürüp çığlıklar eşliğinde zincirlemişliği vardır. üstüme şuruplar döküp ellerimi arkadan bağlayıp üstü çıplak deri eldivenli 40-50 kediye kuşa yalattılar beni. çok utanıyorum, lütfen öyle bakmayın.
eski erkek arkadaşım bir gün hap yutamıyor olmamı bağırsaklardan kaynaklı bir sorun olarak görmüştü. benim bu tür konularda takıntılı olup kesinlikle kabul etmiyor olmam nedenli adam uzman görüşünü korkmadan belirtemiyordu ama ucundan kıyısından bilgiyi veriyordu. çocukken bağırsaklarımda yarattığı rahatsızlık hissi nedeniyle kendimi hap yutamadığıma inandırmış olabilirdim ona göre.
o bu görüşü sunduktan sanıyorum 2 sene sonra üzerine düşündüm. belki 1.5 sene. çocukluğu düşündüm. karnımın sürekli ağrımasını, günün nerdeyse 16-17 saatinde uykusuz kalmamı, huzursuzluğumu, daha önemlisi doğduktan sonra hiçbir şekilde 1 sene boyunca uyumayıp ağlamış olduğumun şikayetinin hâlâ yapılıyor olmasını ve neden çocukken tek tip beslenmeye başladığımı düşündüm, sonuçta kendisine hak verdim. resmen çocukken bağırsaklarımda yarattığı sorunlar nedenli ilaç kullanmayı bırakmıştım ve kendimi korktuğuma inandırmıştım. buralarda ise kendisini çok öpüyorum, hep nokta atışı tespitler yapıyordun minik poğaçam.
ben bu durumu anlayınca ne oldu? hapı ağzıma attım ve şak diye yuttum. hatta pozitif çıkınca intihar eder gibi 8 ilacı birden yuttum. hap dilimin altına kaçmadı, boğulur gibi olmadım, daha önemlisi boğulma korkum olmadı. öyle bir anda hap yutmaya başladım yani.
bu uzun yazının özeti şu bebeksiler. çocukken antibiyotik kullanımı bağırsak florasını bozduysa ve siz de buna bağlı olumsuzluklar yaşadıysanız hap yutmayı bırakmış olabilirsiniz. o yüzden bir an bu durumun bağırsak ile ilgili yaşadığınız bir tartışmanın sonucu olduğunu düşünün ve deneyin. çünkü ben denedim sahiden boğulmuyor insan. ha boğaza takılıyor mu? ben şuncacık ekmeği yutarken ve hatta çoğu zaman tükrüğü ile boğulan bir insan olarak hapı boğazın oraya takmayı başardım. lan dedim sahiden hap yüzünden ölüyorum bu nasıl iş diye bile düşündüm ama su içtim ve çok ilginç bir şey oldu. hap su ile birlikte oradan kaydı gitti.
inanılmaz bir bilgi değil mi? bence öyle. öpüyorum hepimizi.
not: bazı ilaçları kırıp içmek çok ciddi sorunlar beraberinde getiriyormuş. öyle şeyler yapmayın.
doktorlar tarafından bile şımarıklık olarak görülüyordu bu durum. hiç olmazsa bazı doktorlar tarafından diyelim. hap yutamıyorum şurup yazar mısınız dediğim zaman panikle beyaz kod veriyorlardı. hatta bizzat hastane polisinin beni alıp kabataş meydanına götürüp çığlıklar eşliğinde zincirlemişliği vardır. üstüme şuruplar döküp ellerimi arkadan bağlayıp üstü çıplak deri eldivenli 40-50 kediye kuşa yalattılar beni. çok utanıyorum, lütfen öyle bakmayın.
eski erkek arkadaşım bir gün hap yutamıyor olmamı bağırsaklardan kaynaklı bir sorun olarak görmüştü. benim bu tür konularda takıntılı olup kesinlikle kabul etmiyor olmam nedenli adam uzman görüşünü korkmadan belirtemiyordu ama ucundan kıyısından bilgiyi veriyordu. çocukken bağırsaklarımda yarattığı rahatsızlık hissi nedeniyle kendimi hap yutamadığıma inandırmış olabilirdim ona göre.
o bu görüşü sunduktan sanıyorum 2 sene sonra üzerine düşündüm. belki 1.5 sene. çocukluğu düşündüm. karnımın sürekli ağrımasını, günün nerdeyse 16-17 saatinde uykusuz kalmamı, huzursuzluğumu, daha önemlisi doğduktan sonra hiçbir şekilde 1 sene boyunca uyumayıp ağlamış olduğumun şikayetinin hâlâ yapılıyor olmasını ve neden çocukken tek tip beslenmeye başladığımı düşündüm, sonuçta kendisine hak verdim. resmen çocukken bağırsaklarımda yarattığı sorunlar nedenli ilaç kullanmayı bırakmıştım ve kendimi korktuğuma inandırmıştım. buralarda ise kendisini çok öpüyorum, hep nokta atışı tespitler yapıyordun minik poğaçam.
ben bu durumu anlayınca ne oldu? hapı ağzıma attım ve şak diye yuttum. hatta pozitif çıkınca intihar eder gibi 8 ilacı birden yuttum. hap dilimin altına kaçmadı, boğulur gibi olmadım, daha önemlisi boğulma korkum olmadı. öyle bir anda hap yutmaya başladım yani.
bu uzun yazının özeti şu bebeksiler. çocukken antibiyotik kullanımı bağırsak florasını bozduysa ve siz de buna bağlı olumsuzluklar yaşadıysanız hap yutmayı bırakmış olabilirsiniz. o yüzden bir an bu durumun bağırsak ile ilgili yaşadığınız bir tartışmanın sonucu olduğunu düşünün ve deneyin. çünkü ben denedim sahiden boğulmuyor insan. ha boğaza takılıyor mu? ben şuncacık ekmeği yutarken ve hatta çoğu zaman tükrüğü ile boğulan bir insan olarak hapı boğazın oraya takmayı başardım. lan dedim sahiden hap yüzünden ölüyorum bu nasıl iş diye bile düşündüm ama su içtim ve çok ilginç bir şey oldu. hap su ile birlikte oradan kaydı gitti.
inanılmaz bir bilgi değil mi? bence öyle. öpüyorum hepimizi.
not: bazı ilaçları kırıp içmek çok ciddi sorunlar beraberinde getiriyormuş. öyle şeyler yapmayın.
devamını gör...
yusuf güney'in astral seyahat ile uzaya gidişi
senin işin mi yoksa bu söyle çabuk? legal torbacı..
tanım: astral seyahat ile uzaya gittiğini idda eden müptezel. *
tanım: astral seyahat ile uzaya gittiğini idda eden müptezel. *
devamını gör...
satyagraha felsefesi
‘şiddet karşıtlığının ürettiği güç kesinlikle insan yeteneğinin icat ettiği tüm silahların gücünden üstündür.’ diyen mahatma gandhi’nin belirli bir kötülüğe karşı kararlılıkla ama kesinlikle şiddete başvurmaksızın direnmeyi öngören felsefesi. bu felsefenin en temel ilkesi de hinduların ahimsa diye adlandırdığı şiddetsizlik ilkesidir. bu felsefeye göre şiddet kullanmak doğru kavrayışı kaybetmeye neden olurdu.
en temel örneklerinden biri de gandhi'nin büyük britanya imparatorluğu’nun sömürgeciliğine karşı direnişidir. mahatma gandhi hindistan’dan alınan britanya tuz vergisine karşı protestosunda yaptığı 400 kilometrelik gandhi tuz yürüyüşü ile ülkesinin britanya’ya karşı başkaldırısına öncülük etti.

mahatma gandhi
işin ilginç yanı ise gandhi bu felsefenin temellerini henry thoreau’dan almıştı. nitekim gandhi daha öğrenciyken thoreau’nun ‘haksız yönetime karşı’ kitabını kendi anadiline çevirip yurttaşlarına dağıtmıştı. henry thoureu ise bu şiddetsiz direnme felsefesini hint kaynaklarından özellikle de bhagavad gita’dan esinlenerek çıkarmıştı. yani kökünü hindistan’dan alan düşünce batı’da(abd’de) gelişmiş ve yine anavatanına, hindistana dönmüş oluyordu.

henry d. thoreau
en temel örneklerinden biri de gandhi'nin büyük britanya imparatorluğu’nun sömürgeciliğine karşı direnişidir. mahatma gandhi hindistan’dan alınan britanya tuz vergisine karşı protestosunda yaptığı 400 kilometrelik gandhi tuz yürüyüşü ile ülkesinin britanya’ya karşı başkaldırısına öncülük etti.

mahatma gandhi
işin ilginç yanı ise gandhi bu felsefenin temellerini henry thoreau’dan almıştı. nitekim gandhi daha öğrenciyken thoreau’nun ‘haksız yönetime karşı’ kitabını kendi anadiline çevirip yurttaşlarına dağıtmıştı. henry thoureu ise bu şiddetsiz direnme felsefesini hint kaynaklarından özellikle de bhagavad gita’dan esinlenerek çıkarmıştı. yani kökünü hindistan’dan alan düşünce batı’da(abd’de) gelişmiş ve yine anavatanına, hindistana dönmüş oluyordu.

henry d. thoreau
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
bugün oturdum ölümü düşündüm
kirli, acı bir su gibi yürüdü içimde
dokunduğum, gördüğüm her şeye sindi
ürperdim, korktum ve biraz şaşırdım
bugün oturdum ölümü düşündüm
yağmur altında ya da karanlıkta
bir başıma kalmış gibi.
sevgilim böylesine alımlıyken
güz kuşlarının güneye doğru akıp gideceği yol
iyice belirmişken gökyüzünde
onarırken, sararken hayat
çocukların incinmiş gülüşlerini
artık her park yeri bir apartman inşaatı
her sokak bir otomobil nehriyse de.
bugün oturdum ölümü düşündüm
soğuk camlara dayayarak yüzümü
kuşağımın acısını, kefenlenen gençliğimizi
yaşayan ya da artık yaşamayan dostları
bugün oturdum ölümü düşündüm
örterek yüreğime kara bir tülü.
bugün oturdum ölümü düşündüm
kapkara bir gece penceremi dalarken
öleceğini bile bile karşı koymanın onurunu
yiğitliğin, özverinin, sevginin
arkadaşlarımın yüreklerinden çıkan özsuyunu.
bugün oturdum ölümü düşündüm
bir darağacında ya da yolda yürürken
bugün oturdum ölümü düşündüm
yirmi yaşında ve hayat bu kadar güzelken *
kirli, acı bir su gibi yürüdü içimde
dokunduğum, gördüğüm her şeye sindi
ürperdim, korktum ve biraz şaşırdım
bugün oturdum ölümü düşündüm
yağmur altında ya da karanlıkta
bir başıma kalmış gibi.
sevgilim böylesine alımlıyken
güz kuşlarının güneye doğru akıp gideceği yol
iyice belirmişken gökyüzünde
onarırken, sararken hayat
çocukların incinmiş gülüşlerini
artık her park yeri bir apartman inşaatı
her sokak bir otomobil nehriyse de.
bugün oturdum ölümü düşündüm
soğuk camlara dayayarak yüzümü
kuşağımın acısını, kefenlenen gençliğimizi
yaşayan ya da artık yaşamayan dostları
bugün oturdum ölümü düşündüm
örterek yüreğime kara bir tülü.
bugün oturdum ölümü düşündüm
kapkara bir gece penceremi dalarken
öleceğini bile bile karşı koymanın onurunu
yiğitliğin, özverinin, sevginin
arkadaşlarımın yüreklerinden çıkan özsuyunu.
bugün oturdum ölümü düşündüm
bir darağacında ya da yolda yürürken
bugün oturdum ölümü düşündüm
yirmi yaşında ve hayat bu kadar güzelken *
devamını gör...
6 ocak 2021 bahçeli'nin boğaziçi üniversitesi açıklaması
şaşırmadık yine oturduğu yerden konuşmuş. sen hicbir ise yaramaz mısın be adam ?
devamını gör...
colonia
2015 yapımı koloni adlı bu film geçmişte haysiyet kolonisinde hayatını kaybedenlere adanmıştır.

şili'nin çalkantılı siyasi dönemlerinde geçen filmde iki sevgili darbe sırasında birbirlerinden ayrılır. sevgilisi hans'ı kurtarmak için içerde yaşayanların çoğunun dışarda olmak için her şeylerini vereceği koloniye gönüllü olarak katılmak ister. yalnız bir sıkıntı vardır ki kadınlar ve erkekler bu kolonide birbirlerini görmeden yaşarlar. film dram kategorisinde olsa da benim için gerilim dolu bir film oldu. şimdi ne olacak, haydi yaparsınız, aklını kullan, yapma etme diye diye filmi bitirdim. kadın'ın - emma watson - aşkı da takdiri hak ediyordu. seni cesur yürek.
filmin sonunda aha dedim şükür kurtuluyorlar derken aha dedim noluyor yakalandılar, oh tamam tamam yakalanmadılarla bitti film. en çok hamile kadına üzüldüm. onu ne güzel bir hayat bekliyordu dışarda çocuğuyla. dokuz yaşından beri böyle bir cehennemde yaşa ve dışarı çıktığın ilk dakikalarda öl. olacak iş miydi be?
gerçek hayata dayanan bu film mutlaka izlenmesi gerekiyor. haysiyet kolonisi nedir, yine din adı altında ne gibi iğrençlikler yapılmış merak edenler için: al sana link
haysiyetsizler kolonisi olsa cuk otururmuş da neysee.

şili'nin çalkantılı siyasi dönemlerinde geçen filmde iki sevgili darbe sırasında birbirlerinden ayrılır. sevgilisi hans'ı kurtarmak için içerde yaşayanların çoğunun dışarda olmak için her şeylerini vereceği koloniye gönüllü olarak katılmak ister. yalnız bir sıkıntı vardır ki kadınlar ve erkekler bu kolonide birbirlerini görmeden yaşarlar. film dram kategorisinde olsa da benim için gerilim dolu bir film oldu. şimdi ne olacak, haydi yaparsınız, aklını kullan, yapma etme diye diye filmi bitirdim. kadın'ın - emma watson - aşkı da takdiri hak ediyordu. seni cesur yürek.
filmin sonunda aha dedim şükür kurtuluyorlar derken aha dedim noluyor yakalandılar, oh tamam tamam yakalanmadılarla bitti film. en çok hamile kadına üzüldüm. onu ne güzel bir hayat bekliyordu dışarda çocuğuyla. dokuz yaşından beri böyle bir cehennemde yaşa ve dışarı çıktığın ilk dakikalarda öl. olacak iş miydi be?
gerçek hayata dayanan bu film mutlaka izlenmesi gerekiyor. haysiyet kolonisi nedir, yine din adı altında ne gibi iğrençlikler yapılmış merak edenler için: al sana link
haysiyetsizler kolonisi olsa cuk otururmuş da neysee.
devamını gör...
nedir bu kadar zor olan sorusu
elden bir şey gelmemesidir. anlatmak istersin, anlatamazsın. elinden bir şey gelmez.
konuşmak istersin ama anlaşılamazsın elinden bir şey gelmez.
adaletsizliği, eşitsizliği , dünyanın kötülüğünü görürsün ama elinden bir şey gelmez.
bütün bunların sonucunda sessiz ve suskun bir insana dönüşmüşsündür ama yinede elinden bir şey gelmez...
konuşmak istersin ama anlaşılamazsın elinden bir şey gelmez.
adaletsizliği, eşitsizliği , dünyanın kötülüğünü görürsün ama elinden bir şey gelmez.
bütün bunların sonucunda sessiz ve suskun bir insana dönüşmüşsündür ama yinede elinden bir şey gelmez...
devamını gör...
nazan öncel'in en güzel şarkısı
tarkan ile düet yaptıkları "hay hay" isimli parçasıdır.
devamını gör...
ağza kürekle vurma hissi yaratan sözler
genelde olumsuzluk pompalayan sözler
evleneceksin - allah kurtarsın
çocuk olur - şimdi sıçtınız, geceniz gündüzünüze karışacak
askere gidersin - sen bu kafayla kesin dayak yersin
iş kuracaksın - maaşlı iş candır, gelirin giderin belli abi
işe girersin - insan kendi işinin patronu olacak varya mis
hasta olursun - ooo gözün toprağa bakıyo
araba alırsın - çok yakıyo bunlar, parçası pahalı, falancada vardı tamirciden çıkamazdı
gibi gibi gibi.
evleneceksin - allah kurtarsın
çocuk olur - şimdi sıçtınız, geceniz gündüzünüze karışacak
askere gidersin - sen bu kafayla kesin dayak yersin
iş kuracaksın - maaşlı iş candır, gelirin giderin belli abi
işe girersin - insan kendi işinin patronu olacak varya mis
hasta olursun - ooo gözün toprağa bakıyo
araba alırsın - çok yakıyo bunlar, parçası pahalı, falancada vardı tamirciden çıkamazdı
gibi gibi gibi.
devamını gör...
kiraz dudak elma yanak portakal göğüs karpuz popo
manav bir erkeğin hayali olan kadın tahayyülü.
edit: manav erkek ne yahu*. manavcılık yapan bir erkek diyeyim en iyisi. orijinali bozmak istemedim, kalsın öyle.
edit: manav erkek ne yahu*. manavcılık yapan bir erkek diyeyim en iyisi. orijinali bozmak istemedim, kalsın öyle.
devamını gör...
normal sözlük'e nick altındaki tanımı silme özelliği gelsin kampanyası
madem başlık engelleyemiyoruz kendi nick altımıza gelen bir tanımı silme hakkımız olsun diye düşünüyorum. birinden hazzetmiyor tanımlarını engelliyorsunuz, fakat malum kişi gelip nickaltınıza rahatça yazabiliyor sizi görebiliyor sizi yine takip edeibliyor. kendi nickaltımızı bari kontrol edebilelim diye düşünüyorum.
devamını gör...
evrim teorisinin çürümüş olması
vahabi öğretilerinin peşinden giden cahil söylemi.
devamını gör...
146'dan internete girmiş efsane nesil
1999 senesinde 250 milyon tl fatura ödemişliğim var.
ey gidi...
o zamanlar daha güzeldi ama internete girmek.
internette karşılaştığın kişi kimse, enteresan bir bağ kuruyordun hemen.
sanki okyanusta gemin batmış da, yüzerek ıssız bir adaya ulaşmışsın ve biriyle karşılaşmışsın gibi oluyordu.
yaş grubu hemen hemen aynı... 17-25
30 yaşında birinin internette takılması, ayıp karşılanıyordu yani, düşünün.
girmeyi de beceremiyorlardı zaten, hep senden yardım istiyorlardı.
o nesil gerçekten efsaneydi.
80'li yılların başlarında doğanlar...
ey gidi...
o zamanlar daha güzeldi ama internete girmek.
internette karşılaştığın kişi kimse, enteresan bir bağ kuruyordun hemen.
sanki okyanusta gemin batmış da, yüzerek ıssız bir adaya ulaşmışsın ve biriyle karşılaşmışsın gibi oluyordu.
yaş grubu hemen hemen aynı... 17-25
30 yaşında birinin internette takılması, ayıp karşılanıyordu yani, düşünün.
girmeyi de beceremiyorlardı zaten, hep senden yardım istiyorlardı.
o nesil gerçekten efsaneydi.
80'li yılların başlarında doğanlar...
devamını gör...
sabah işe giderken simit poğaça almak
mide yanmasını falan geçtim kısa zaman içinde büyük bir göbeğiniz olacağına işarettir ama işte insan o tadın bağımlısı oluyor.
devamını gör...
cayuga
kuzey amerika'da yaşayan iroquoi dili konuşan bir kızılderili kabilesidir.
iroquoi birliğinin beş ulusundan biridir. diğerleri gibi ingilizlerle birlik olup kendilerine karşı çıkan bütün kabilelerle savaştılar. ilk defa amerikan bağımsızlık savaşında birlikleri bozuldu ve kimileri ingilizlerin, kimileri kolonilerin yanında savaştı. ingilizlerin yanında savaşanlar kanadaya yerleşti.
bugün kanada'nın ontario eyaletinde ve a.b.d'nin new york, oklahoma eyaletlerindeki rezervasyonlarda yaşıyorlar.
iroquoi birliğinin beş ulusundan biridir. diğerleri gibi ingilizlerle birlik olup kendilerine karşı çıkan bütün kabilelerle savaştılar. ilk defa amerikan bağımsızlık savaşında birlikleri bozuldu ve kimileri ingilizlerin, kimileri kolonilerin yanında savaştı. ingilizlerin yanında savaşanlar kanadaya yerleşti.
bugün kanada'nın ontario eyaletinde ve a.b.d'nin new york, oklahoma eyaletlerindeki rezervasyonlarda yaşıyorlar.
devamını gör...
duman
bir rivayete göre sezen aksu her şeyi yak şarkısı için " benden iyi söylemişler. " demiştir.
devamını gör...
sözlüğün bir vakit kaybı olduğu gerçeği
böyle düşünürsek eninde sonunda öleceğiz yani yaşamakta bir vakit kaybı olmuyor mu? başkası gezmeyi sever ne biliyim gidip bir cafede oturmayı vesaire, ben de sözlükte takılmayı seviyorum misal başkasının sevdiği aktiviteler de bana zaman kaybı geliyor.
yani bunun için kesin bir tespit yapılamaz, ünlü türk filozofumuzun dediği gibi herkesin hayatına kimse karışamaz.
yani bunun için kesin bir tespit yapılamaz, ünlü türk filozofumuzun dediği gibi herkesin hayatına kimse karışamaz.
devamını gör...