homofobiklerin gizli eş cinsel olduğu iddiası
at yalanı üzeyim inananı tarzında bir iddiadır.
nerden biliyorsun dersen birincisi homofobik bir bireyim. *
aslında olayın amacı çok açık, böyle söyleyerek insanların homofobik olduğu düşüncesini dile getirmelerini engellemek.
ee o zaman ben hırsızları da sevmiyorsam hırsızım, katilleri sevmiyorsam katilim gibi gibi mi yürüteceğiz bu düşünceyi.
ne salak salak tespitler bunlar üstelik bilimsel bir veri bile yok sadece twitter'da biri söyledi diye herkes duyup duyup yazıyor sonra aaa bilgi işte.
ne yapak şimdi size ahlak kavramını falan yeniden en baştan mı tanımlayalım.
#363319 şu tanımı da iliştirelim. 2 nonoştan korkacak değiliz sadece doğru bulmuyoruz o kadar.
nerden biliyorsun dersen birincisi homofobik bir bireyim. *
aslında olayın amacı çok açık, böyle söyleyerek insanların homofobik olduğu düşüncesini dile getirmelerini engellemek.
ee o zaman ben hırsızları da sevmiyorsam hırsızım, katilleri sevmiyorsam katilim gibi gibi mi yürüteceğiz bu düşünceyi.
ne salak salak tespitler bunlar üstelik bilimsel bir veri bile yok sadece twitter'da biri söyledi diye herkes duyup duyup yazıyor sonra aaa bilgi işte.
ne yapak şimdi size ahlak kavramını falan yeniden en baştan mı tanımlayalım.
#363319 şu tanımı da iliştirelim. 2 nonoştan korkacak değiliz sadece doğru bulmuyoruz o kadar.
devamını gör...
yabancı el sendromu
ellerden birisinin kişinin kontrolü dışında hareket etmesi şeklinde kendini gösteren nörolojik sendrom.
devamını gör...
esenlikler
çoktan tedavülden kaldırdığımız eski bir kelime. bir zamanlar trt sunucularının dilinden düşmez. ekrandan esenlikler dilerlerdi. ayrılırken de esen kalın derlerdi.
devamını gör...
geceye bir 90'lar şarkısı bırak
kenan doğulu-yaparım bilirsin.
devamını gör...
cinselliği sadece gece konuşulacak bir konu sanmak
şuna bir açıklık getirelim. sizi leylekler getirmedi. cinsel birleşme sonucunda dünyaya geldiniz. en ufak cinsellik içeren bir başlık açıldığında 'reöröerörörö arkadaş galiba geceyi bekleyememiş hehehe!' tarzı tepkiler vermenize gerek yok. hepimiz sevişken varlıklarız.
devamını gör...
10 kasım
benim için 365 günün içinde en hüzünlü olan gündür. pek fazla enerjim yok açıkçası lakin şunu unutmayalım; atatürk ölür, düşünceleri ölmez, onu seviyorsak kendisine sahip çıkıp, türkiye cumhuriyeti vatandaşına yakışır şekilde hareket edelim. topluma faydalı insanlardan olalım, toplum düzenini bozanlardan değil. ilime, bilime güvenelim, atatürk’ün yolundan gidelim. gerici ve de özgürlük düşmanı olmayalım… aydın, çağdaş ve medeni bir insan olalım.

çok özledik be paşam…

hiçbir zaman unutmayacağız.

sevgi ve saygıyla…

çok özledik be paşam…

hiçbir zaman unutmayacağız.

sevgi ve saygıyla…
devamını gör...
30'unda metalci olmak
hayatımın şu anki evresinde içinde bulunduğum ilginç durum. metal müzik dinlemem gereken ergenlik yıllarımda türkü filan dinliyordum. bildiğin neşet ertaş filan takılıyordum. en marjinal müzik tarzım teoman ve şebnem ferah idi. metal müziğe filan haram gözüyle bakıyordum. metallica dinleyen arkadaşlarıma filan ''yahu örf ve ananelerimize uygun şarkılar dinlemek daha münasip olmaz mı?'' diye buyurduğumda ''ananemi karıştırma lan'' diye çıkışıyorlardı.
derken hayatımın şimdiki merhalesinde içimde tutamadığım bir enerji var. bu enerjiyi bir şekilde atmanın yollarını ararken sözlük'te tanıştığım ismini vermek istemeyen (cidden sordum, gerek yok dedi) bir yazar arkadaşımız exodus'un strike of the beast parçasını dinlememi önerdi. şarkı bittiğinde (tabii ne ana kaldı ne bacı, bir kulak arkamız kaldı) ''sen bu zamana kadar nerdeydin deli?'' diyecek noktaya kadar geldim. ardından oturdum pentagram'ın 2007'deki 1 saatlik konserinin kaydını çizgi film izler gibi izledim. kafası iyi geldi.
evet şu an bu satırları headbang yaparak yazıyorum...
derken hayatımın şimdiki merhalesinde içimde tutamadığım bir enerji var. bu enerjiyi bir şekilde atmanın yollarını ararken sözlük'te tanıştığım ismini vermek istemeyen (cidden sordum, gerek yok dedi) bir yazar arkadaşımız exodus'un strike of the beast parçasını dinlememi önerdi. şarkı bittiğinde (tabii ne ana kaldı ne bacı, bir kulak arkamız kaldı) ''sen bu zamana kadar nerdeydin deli?'' diyecek noktaya kadar geldim. ardından oturdum pentagram'ın 2007'deki 1 saatlik konserinin kaydını çizgi film izler gibi izledim. kafası iyi geldi.
evet şu an bu satırları headbang yaparak yazıyorum...
devamını gör...
evlenip çoluk çocuğa karışmak vs bekar kalıp bağımsız olmak
evlilik; kızlar için sorunlardan kurtulmak, erkekler için temel ihtiyaçlarının karşılanması şeklindeyse iki birey için sorun teşkil etmektedir. herkes içindeki çocuğu kaybetmeden yaşamına devam etmelidir. bazı insanlar hayatı birbirine zorlaştırırken bazıları zorluklarda bile oyun arkadaşı olur. bu bağlamda evlilik ne zorunluluktur ne de çok saçma bir şeydir. oyun arkadaşını bulabiliyorsan keyifle yola devam etmektir. eğer doğru kişi denk gelmiyorsa tabii ki bekarlık en iyisidir. kendini tanırsın, isteklerini, dileklerini bilirsin hele bağımsızlığına düşkünsen tam istediğin yerdesin. hayatın seçeneklerini, olanaklarını nasıl ne değildir diye iyice değerlendirmeli. çok büyük ön yargılar insanı köreltir. bu versusta kazanan bir yargı yok benim için. insanın kendi için yapabileceği en güzel şey keyifli vakit geçirebilmesi bulunduğu durumdan tatmin olmasıdır. mesele budur ve bu soruya cevap olarak, tek şey kendin için uygun durumu bulmaktırdır diyebilirim.
devamını gör...
mabel matiz'in kocası
ilk tanımda "cem adrian." yazıyordu.
devamını gör...
yazarların yazdığı hikayeler
bir garip anayasa
madde 1: putaşi birliği bir cumhuriyettir. ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
ilk maddesi buydu anayasanın. birliğin kurucu başkanları bu maddeyi oluşturmak adına günlerce kafa patlatmışlardı. eski anayasaları, hukuk kitaplarını, dini kitapları, sosyoloji, felsefe, tarih kitaplarını yalayıp yutmuşlardı. ne buldularsa yığmışlardı önlerine oradan da zihinlerine. yüzlerce kitabı süzerek, milyonlarca cümleyi damıtarak; bu maddeyi, anayasalarının ilk maddesi olarak, okunaklı bir yazıyla kocaman bir defterin ikinci sayfasına kondurmuşlardı.
ilk madde önemliydi. onu yazdıktan sonra gerisi nasılsa gelirdi. yazmaları gereken yüzlerce madde gözlerini korkutmuyordu. yol açıktı artık. bundan sonraki maddeler yolunu bulan su gibi akacaktı.
anayasayı tamamlayamamaktan korkmuyorlardı ama müsterih oldukları anlamına de gelmiyordu bu durum. diken üstündeydi kurucu başkanlar. birlik içindeki aşırı muhalif grup anayasayı sabote etmek için bir ekip kurmuştu çoktan. amaçları birlik meclisinde çoğunluğu oluşturup olası ilk maddeyi değiştirerek birlik yönetim biçimini kendi istedikleri hale sokmaktı. bunun için kurulan ekip şu anda, birlik kurucu başkanlarının çalışmakta olduğu odanın kapısında ve caddeye bakan iki camın önünde konuşlanmış içeriden gelecek her sesi, sözü, sözcüğü yakalayabilmek ve bu sözcüklerin oluşturacağı sorunları muhaliflerin merkezine iletmek için bekliyorlardı.
içeride gerçekleşen her şey dışarıda yankı buluyordu. ne zaman ilk maddeye bir sözcük eklense ya da bu maddeden bir sözcük çıkarılsa bu haber anında muhalif grup başkanlarına iletiliyordu. o kadar yoğun bir istihbarat ve istihbarata karşı koyma çalışması vardı ki iki tarafta da bazen bilgiler birbirine karışabiliyordubirlik kurucu başkanları ilk maddeyi koruma altına almaları gerektiğine dair bir düşünceye gark olduklarında muhalif grup bu maddenin değiştirilmesinin şart olduğuna iyice inandı.
iki grubun endişelerinin oluşturduğu çapraz ateş arasında toplantı salonundakiler ilk maddenin değiştirilmesini engellemek için ikinci bir madde koydular;
madde 2: anayasanın 1 inci maddesindeki birliğin şeklinin cumhuriyet olduğu hakkındaki hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
bu madde içeride ne kadar sevince ve rahatlamaya neden olduysa dışarıda da o kadar üzüntü ve endişe saldı muhaliflerin içine. çünkü ikinci madde, öyle sanılıyordu ki, ilk maddenin dolayısıyla da anayasanın ve kurulmuş olan birliğin etrafında görünmez bir zırh, bir koruma kalkanı oluşturacaktı. bu korunaklı anayasa taslağı kurucular için bir kahve molası, muhalifler içinse yoğun bir kulis çalışması anlamına geldi.
dört kurucu başkan ve yaverleri kahve içmek için kahve masasına doğru gittiler. önce başkanlar sonra da yaverler aldı bardaklarını ellerine. başkanlar porselen, yaverler plastik bardaktan içiyorlardı kahvelerini. kahve buğusu, sigara dumanı ve korku, endişe, rahatlama, sevinç gibi duyguların ortama saldığı garip kokular odanın havasını ağırlaştırmıştı. düşünme duyuları dumura uğrayan ekip bir süre kendi hallerinde boş hayallere daldı, sessiz bir kararla.
bu esnada dışarıdaki hengâme de görülmeye değerdi. koşturanlar, düşünenler, bağıranlar, azarlananlar, sorun çıkartanlar, çözüm üretenler hep bir arada absürt bir trajedinin içinde dönenip duruyorlardı. ikinci maddenin ağır darbesi altında ezilmişlerdi. çözüm ne olabilirdi? ilk iki madde nasıl hükümsüz kılınabilirdi?
bu sorunun çözümünü muhalifler değil kurucular buldu. kurucu yaverlerinden biri sessiz düşünme anında ağzından çıkan sözcüklerin oluşturduğu soruya engel olamadı ve bu soruyu ortama saldı yüzü kıpkırmızı olarak;
— ya ikinci maddeyi de değiştirirlerse?
bu soru bir bomba gibi patladı odada. başkanların en genci bardağını düşürdü elinden ve bardak, en şişman başkanın yüzü gibi tuzla buz oldu. yaverler tiril tiril titremeye başladı. kahveler bırakıldı ve masanın başında toplanıldı yeniden üçüncü bir madde yazmak için.
dışarıdaki durumsa çok farklıydı içeridekinden. en büyük sorunları umulmadık bir anda ve beklenmedik bir şekilde çözülmüştü. artık yapılacak tek şey beklemekti.
üçüncü madde hızla yazıldı.
madde 3: anayasanın 2 inci maddesindeki hüküm değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
madde yazılmıştı yazılmasına ama yazım işi bitir bitmez gözler birbirine korku dolu bakışlarla dönmüştü. ya bu da değiştirilirse diye.
hemen kaleme sarıldı kurucu başkanlar bir dördüncü madde yazdılar, ardından beşinci, altıncı, yedinci, sekizinci…
birkaç gün sonra kurucu başkanlar ilk maddenin değiştirilmesini belki de büyük bir sorun çıkartmayacağı kararına varıp anayasayı olduğu gibi bırakmaya karar verdi. 765. maddenin değiştirilemeyeceğini söyleyen 766. maddeyi yazdıktan sonra elbette. muhaliflerse 466. maddenin değiştirilemeyeceğini söyleyen 467. maddeden sonra vazgeçmişlerdi ilk maddeyi değiştirmekten.
anayasa birlik meclisinde oybirliği ile kabul edildi. 766 madde ve şimdi tek sorun; bu maddelerin günlük yaşama nasıl uygulanacağı. kurucular içeride, muhalifler dışarıda harıl harıl çalışmaktalar.
madde 1: putaşi birliği bir cumhuriyettir. ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
ilk maddesi buydu anayasanın. birliğin kurucu başkanları bu maddeyi oluşturmak adına günlerce kafa patlatmışlardı. eski anayasaları, hukuk kitaplarını, dini kitapları, sosyoloji, felsefe, tarih kitaplarını yalayıp yutmuşlardı. ne buldularsa yığmışlardı önlerine oradan da zihinlerine. yüzlerce kitabı süzerek, milyonlarca cümleyi damıtarak; bu maddeyi, anayasalarının ilk maddesi olarak, okunaklı bir yazıyla kocaman bir defterin ikinci sayfasına kondurmuşlardı.
ilk madde önemliydi. onu yazdıktan sonra gerisi nasılsa gelirdi. yazmaları gereken yüzlerce madde gözlerini korkutmuyordu. yol açıktı artık. bundan sonraki maddeler yolunu bulan su gibi akacaktı.
anayasayı tamamlayamamaktan korkmuyorlardı ama müsterih oldukları anlamına de gelmiyordu bu durum. diken üstündeydi kurucu başkanlar. birlik içindeki aşırı muhalif grup anayasayı sabote etmek için bir ekip kurmuştu çoktan. amaçları birlik meclisinde çoğunluğu oluşturup olası ilk maddeyi değiştirerek birlik yönetim biçimini kendi istedikleri hale sokmaktı. bunun için kurulan ekip şu anda, birlik kurucu başkanlarının çalışmakta olduğu odanın kapısında ve caddeye bakan iki camın önünde konuşlanmış içeriden gelecek her sesi, sözü, sözcüğü yakalayabilmek ve bu sözcüklerin oluşturacağı sorunları muhaliflerin merkezine iletmek için bekliyorlardı.
içeride gerçekleşen her şey dışarıda yankı buluyordu. ne zaman ilk maddeye bir sözcük eklense ya da bu maddeden bir sözcük çıkarılsa bu haber anında muhalif grup başkanlarına iletiliyordu. o kadar yoğun bir istihbarat ve istihbarata karşı koyma çalışması vardı ki iki tarafta da bazen bilgiler birbirine karışabiliyordubirlik kurucu başkanları ilk maddeyi koruma altına almaları gerektiğine dair bir düşünceye gark olduklarında muhalif grup bu maddenin değiştirilmesinin şart olduğuna iyice inandı.
iki grubun endişelerinin oluşturduğu çapraz ateş arasında toplantı salonundakiler ilk maddenin değiştirilmesini engellemek için ikinci bir madde koydular;
madde 2: anayasanın 1 inci maddesindeki birliğin şeklinin cumhuriyet olduğu hakkındaki hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
bu madde içeride ne kadar sevince ve rahatlamaya neden olduysa dışarıda da o kadar üzüntü ve endişe saldı muhaliflerin içine. çünkü ikinci madde, öyle sanılıyordu ki, ilk maddenin dolayısıyla da anayasanın ve kurulmuş olan birliğin etrafında görünmez bir zırh, bir koruma kalkanı oluşturacaktı. bu korunaklı anayasa taslağı kurucular için bir kahve molası, muhalifler içinse yoğun bir kulis çalışması anlamına geldi.
dört kurucu başkan ve yaverleri kahve içmek için kahve masasına doğru gittiler. önce başkanlar sonra da yaverler aldı bardaklarını ellerine. başkanlar porselen, yaverler plastik bardaktan içiyorlardı kahvelerini. kahve buğusu, sigara dumanı ve korku, endişe, rahatlama, sevinç gibi duyguların ortama saldığı garip kokular odanın havasını ağırlaştırmıştı. düşünme duyuları dumura uğrayan ekip bir süre kendi hallerinde boş hayallere daldı, sessiz bir kararla.
bu esnada dışarıdaki hengâme de görülmeye değerdi. koşturanlar, düşünenler, bağıranlar, azarlananlar, sorun çıkartanlar, çözüm üretenler hep bir arada absürt bir trajedinin içinde dönenip duruyorlardı. ikinci maddenin ağır darbesi altında ezilmişlerdi. çözüm ne olabilirdi? ilk iki madde nasıl hükümsüz kılınabilirdi?
bu sorunun çözümünü muhalifler değil kurucular buldu. kurucu yaverlerinden biri sessiz düşünme anında ağzından çıkan sözcüklerin oluşturduğu soruya engel olamadı ve bu soruyu ortama saldı yüzü kıpkırmızı olarak;
— ya ikinci maddeyi de değiştirirlerse?
bu soru bir bomba gibi patladı odada. başkanların en genci bardağını düşürdü elinden ve bardak, en şişman başkanın yüzü gibi tuzla buz oldu. yaverler tiril tiril titremeye başladı. kahveler bırakıldı ve masanın başında toplanıldı yeniden üçüncü bir madde yazmak için.
dışarıdaki durumsa çok farklıydı içeridekinden. en büyük sorunları umulmadık bir anda ve beklenmedik bir şekilde çözülmüştü. artık yapılacak tek şey beklemekti.
üçüncü madde hızla yazıldı.
madde 3: anayasanın 2 inci maddesindeki hüküm değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
madde yazılmıştı yazılmasına ama yazım işi bitir bitmez gözler birbirine korku dolu bakışlarla dönmüştü. ya bu da değiştirilirse diye.
hemen kaleme sarıldı kurucu başkanlar bir dördüncü madde yazdılar, ardından beşinci, altıncı, yedinci, sekizinci…
birkaç gün sonra kurucu başkanlar ilk maddenin değiştirilmesini belki de büyük bir sorun çıkartmayacağı kararına varıp anayasayı olduğu gibi bırakmaya karar verdi. 765. maddenin değiştirilemeyeceğini söyleyen 766. maddeyi yazdıktan sonra elbette. muhaliflerse 466. maddenin değiştirilemeyeceğini söyleyen 467. maddeden sonra vazgeçmişlerdi ilk maddeyi değiştirmekten.
anayasa birlik meclisinde oybirliği ile kabul edildi. 766 madde ve şimdi tek sorun; bu maddelerin günlük yaşama nasıl uygulanacağı. kurucular içeride, muhalifler dışarıda harıl harıl çalışmaktalar.
devamını gör...
yee naaldlooshiit
navajo yerlilerinin inanışında, lanetlenmiş kötücül bir yaratık. açgözlülük ve zengin olma hırsı ile yaşayan yerlilerin bir yerden sonra bu yaratığa dönüşeceğine inanılır. yaratığın belden aşağısı çakaldır. elleri de çakal pençesi gibi tasvir edilmektedir. aynı zamanda kara şamanların, büyü yolu ile de insanları bu yaratığa dönüştürebileceğinden bahsedilir. yaratığın gece yarısı ortaya çıktığı ve insanların can ve mallarına kast ettiği anlatılır.
navajolar bu büyüye maruz kalmamak için tork adı verilen kolyeler takarlar. bu kolyeler ay şeklindedir. ve tılsımlı olduğuna inanılır. gecenin ve yaratığın gazabından korunmak için takılır. bazılarının ortasında ise yıldız bulunur. her ne olursa olsun etki icra edebilmesi için şamanın bu tılsıma elinin değmiş olması gerekir.
vakti zamanında navajo yerlileriyle teşrik-i mesaim olmuştu. güzel dostluklar kurdum. bu tarz hikayeleri onların ağzından dinlemek keyifli oluyor. hele geceyse ve size sadece ateş ve doğanın sesleri eşlik ediyorsa, tabiri caizse tadından yenmiyor. yıllar boyu dilden dile ve nesilden nesil 'e aktardıkları hikayeler gerçekten insanın bazen tüylerini diken diken edebiliyor. tork' unu kaybeden bir çocuğun hikayesini anlatmışlardı böyle bir ortamda bana. uzun zaman oldu çocuğun ismini hatırlamıyorum. ormana giriyor ve kayboluyor. günler sonra çocuğun tılsımlı kolyesi bulunuyor. sonra bölgede kayıplar ve ölümler artıyor. kabilenin yaşlılarından bir tanesi çocuğu gördüğünü ve çocuğun dönüştüğünü söylüyor. bebek çakal lakabı takılıyor bu yee naaldlooshiit'e.
tabi hikâyenin bütün ayrıntılarını hatırlayamıyorum. bu sebeple biraz kabaca anlatmış oldum. ortam, anlatım tarzı, mistik ögelerin havada uçuşması falan insanı çok temiz geriyor. ha birde o arada cayote sesleri falan duyuyorsunuz üzerine mis gibi sos oluyor. * neyse işte öyle! siz, siz olun öyle kafanıza göre ormanlara gece vakti dalmayın. *
navajolar bu büyüye maruz kalmamak için tork adı verilen kolyeler takarlar. bu kolyeler ay şeklindedir. ve tılsımlı olduğuna inanılır. gecenin ve yaratığın gazabından korunmak için takılır. bazılarının ortasında ise yıldız bulunur. her ne olursa olsun etki icra edebilmesi için şamanın bu tılsıma elinin değmiş olması gerekir.
vakti zamanında navajo yerlileriyle teşrik-i mesaim olmuştu. güzel dostluklar kurdum. bu tarz hikayeleri onların ağzından dinlemek keyifli oluyor. hele geceyse ve size sadece ateş ve doğanın sesleri eşlik ediyorsa, tabiri caizse tadından yenmiyor. yıllar boyu dilden dile ve nesilden nesil 'e aktardıkları hikayeler gerçekten insanın bazen tüylerini diken diken edebiliyor. tork' unu kaybeden bir çocuğun hikayesini anlatmışlardı böyle bir ortamda bana. uzun zaman oldu çocuğun ismini hatırlamıyorum. ormana giriyor ve kayboluyor. günler sonra çocuğun tılsımlı kolyesi bulunuyor. sonra bölgede kayıplar ve ölümler artıyor. kabilenin yaşlılarından bir tanesi çocuğu gördüğünü ve çocuğun dönüştüğünü söylüyor. bebek çakal lakabı takılıyor bu yee naaldlooshiit'e.
tabi hikâyenin bütün ayrıntılarını hatırlayamıyorum. bu sebeple biraz kabaca anlatmış oldum. ortam, anlatım tarzı, mistik ögelerin havada uçuşması falan insanı çok temiz geriyor. ha birde o arada cayote sesleri falan duyuyorsunuz üzerine mis gibi sos oluyor. * neyse işte öyle! siz, siz olun öyle kafanıza göre ormanlara gece vakti dalmayın. *
devamını gör...
aleyhe açılan başlığa entry girmek
cevap hakkı veya tekzip amacı baş gösterdiğinde yazarın, yazma gereksinimini karşılamasıdır.
devamını gör...
normal sözlük’ün ömrünün kısa olacak olması
yazarlar için çaylak sistemi burada da er geç olacak.çürük elmalarında ayıklanacağına inanıyorum.kafa sözlük'ün ömrü bence epey uzun olacak.inşaallah öylede olur..
devamını gör...
yaprak sarma
ınsanın aklına geldiğinde olsa da yesek diye iç geçirilen, insanlar arasında yaprağı benden sarması senden diye latife edilen, etli ve zeytinyağlı olarak genellikle asma yaprağına, yer yer lahana yaprağına sarılan yemek türü.
devamını gör...
anime önerileri
mahou shoujo madoka magica.
bu sabah bitirdiğim, kısacık olsa da gözümdeki yaşları tüketmeme neden olan anime.
bu sabah bitirdiğim, kısacık olsa da gözümdeki yaşları tüketmeme neden olan anime.
devamını gör...
yazarların ölmek istediği zamanlar
bir gün, son kez ağladığımda, göz yaşlarimla doldurduğum son kadehi kaldirdığimda aniden, sessiz sedasız ölmek istiyorum. zamanıni pek bilmem ama hissediyorum dostlar, pek uzun yaşamam ben.
devamını gör...
hayata bir ucundan tutunmak
hayat boyu hep kötü şeyler yaşayıp çok üzülsen de bir mutluluk oyunu gibi bardağın dolu tarafını görebilmek, mutlu olmak için bir sebep bulup yaşamak için çabalamaktır. içinde yaşama sevincinin olmasıdır . yaşadığına şükretmek , bundan da mutluluk durmaktır. her şeyin içinde bir iyiliğin olduğunu anlamaktır. sadece kötü olaylara odaklalmayıp iyi olayları da anlamaya çalışmaktır. kendini iyi hissetmek için sürekli bir bahane aramaktır kısacası mutluluk oyundur.
devamını gör...
metro goldwyn mayer
aşağıdaki fotoğraf da, aslan jackie, metro goldwyn mayer yapım şirketinin ünlü açılış jeneriğinde kükremek için kamera karşısına geçiyor.
aslında jackie'ye dikkatli bakmanızda fayda var zira o mgm filmleri başlarken gördüğünüz aslan değil, jackie sadece kükremesiyle mgm'in alameti farikası haline geliyor. logo'daki aslan başka bir aslan lakin kulaklarımızdan silinmeyen kükreme sesi jackie'nin sesi. 1929 yılından bugünlere taşınan o kükremenin sahibi jackie beyin asaleti ise dikkatlerden kaçmıyor.
herkes leo'yu tanıyor. jackie'nin adını anan yok. o yüzden kükremesi ile leo'yu ünlü eden jackie'yi burada saygı ile yad etmek istedim. perde arkasındaki kahramana selam olsun!

tabi konusu açılmışken slats'dan da bahsetmek lazım. slats mgm'in ilk aslanıdır. kükrememiş olsa bile karizması ile gönüllerde yer etmiştir. görüntü var ses yoktur. 4 sene boyunca insanlar şu karizmayı görmüştür sinema perdesinde;

şu meşhur leo'dan önce de tanner varmış. tanner için renkli filmlerin efendisi diyebiliriz. 22 sene bilfiil mgm'e hizmet etmiş kerata. uzun yeleli george ise sadece 2 sene görev alabilmiş mgm'de. tabi sırma yelelerini kıskandılar aslanımın. kesin öyle bir çekememezlik hazımsızlık vardır diye düşünüyorum.
mgm starı leo'nun da hitchkok ile olan meşhur pozlarını koymazsak olmaz. her ne kadar jackie'nin tanınmasına mani olmuş olsa da biz de hak geçmez;

aslında jackie'ye dikkatli bakmanızda fayda var zira o mgm filmleri başlarken gördüğünüz aslan değil, jackie sadece kükremesiyle mgm'in alameti farikası haline geliyor. logo'daki aslan başka bir aslan lakin kulaklarımızdan silinmeyen kükreme sesi jackie'nin sesi. 1929 yılından bugünlere taşınan o kükremenin sahibi jackie beyin asaleti ise dikkatlerden kaçmıyor.
herkes leo'yu tanıyor. jackie'nin adını anan yok. o yüzden kükremesi ile leo'yu ünlü eden jackie'yi burada saygı ile yad etmek istedim. perde arkasındaki kahramana selam olsun!

tabi konusu açılmışken slats'dan da bahsetmek lazım. slats mgm'in ilk aslanıdır. kükrememiş olsa bile karizması ile gönüllerde yer etmiştir. görüntü var ses yoktur. 4 sene boyunca insanlar şu karizmayı görmüştür sinema perdesinde;

şu meşhur leo'dan önce de tanner varmış. tanner için renkli filmlerin efendisi diyebiliriz. 22 sene bilfiil mgm'e hizmet etmiş kerata. uzun yeleli george ise sadece 2 sene görev alabilmiş mgm'de. tabi sırma yelelerini kıskandılar aslanımın. kesin öyle bir çekememezlik hazımsızlık vardır diye düşünüyorum.
mgm starı leo'nun da hitchkok ile olan meşhur pozlarını koymazsak olmaz. her ne kadar jackie'nin tanınmasına mani olmuş olsa da biz de hak geçmez;

devamını gör...
iş görüşmesi
kendimi kim milyoner olmak ister'deki yarışmacılar gibi hissederim sağlı sollu nefes aldırtmadan sorulan sorular,gereksiz heyecan, psikolojik testler'le sınanma...ilk bir dakikası az çok belli eder işin gidişatını bazen sıkılırsın masadan kalkmak istersin o derece.bazılarına çok ciddi kafa göz dalmak istemişliğim oldu,stres seviyemi iyice yükseltmişlerdi.efendim neymiş hep alttan alıcakmışsın adam seni yerden yere vurucakmış ama işe alıcakmışsın.nefret ediyorum iş görüşmelerinden direkt bir yere girsem de kurtulsam.
devamını gör...
