behçet aysan
          sefa behçet aysan.
1949 ankara doğumlu şair ve doktor.
girit göçmeni şair edip aysanın oğlu. ilk okulu demirlibahçe*de, orta okulu selimiye kışlası*nda, liseyi kuleli askeri lisesi*nde okuyarak ankara tıp fakültesine askeri öğrenci olarak girmiştir. tek çocuğu olan kızı, şair ve dramaturg eren aysandır.
12 mart muhtırası zamanında ceza yasasının 141. maddesi*ne dayatılan iddia ile tutuklanmış ve tıp öğrenimine ara vermek zorunda kalmıştır. 5 ay harbiye, selimiye, kartal, maltepe, ankara/mamak ve ankara/merkez cezaevlerinde yattıktan sonra aklanarak cezaevinden çıkmıştır. bir dönem çeşitli dergilerde ve özel kurumlarda çalışmış daha sonra fakülteyi bitirip ankara numune hastanesinde psikiyatri bölümünden uzmanlık alarak ruh ve sinir hastalıkları uzmanı olmuştur.
orta okul yıllarında yazmaya başladığı şiirleri lisedeyken biraz daha geri planda kalmıştır. içine girmemesi mümkün olmayan öğrenci olayları kendisine hareketli bir gençlik yaşatmıştır. cezaevinde ve sonrasında çalıştığı dergilerde yazmaya devam eden aysan şiirlerinde de hep vurguladığı iyiliğe ve sevgiye inanıyordu.
' şiir, mutlak iyileşmenin mümkün olduğu bir tür değildir fakat yazınsal olarak insanın iç dünyasını pek çok açıdan harekete geçirebilir. bizim edebiyatımız da şiirin geçtiği türlü yollardan geçerek kendini var etmiş, ilerletmiştir.'
aysanın şiirleri de bu yolun yolcusuydu. o da benim gibi dünyadan gelip geçen her şeyin; örneğin bir güvercinin bile sevindirilmesi, mutlu edilmesi gerektiğini düşünüyordu. çünkü yaşanmış ve yaşanacak olanların mutlak sonsuzluğu, onu yaşayan herkesin hissettiklerinden doğan güzelliklerle mümkündü. bizim edebiyatımız böylesi bir duygunun çocuğuydu ve bunu en iyi bilenlerden biriside aysandı..
ülkemizde ki cehaletin silinemez kara lekesi olan sivas katliamında ölene kadar şiirleriyle yaşama yön vermeye çalışmıştır. ölümünden sonra türk tabipler birliği tarafından her yıl düzenli olarak behçet aysan şiir ödülü düzenlenmeye başlanmıştır.
eserleri;
karşı gece, şairin ilk kitabı. 1983
sesler ve küller, şairin ikinci kitabı. yaşar nabi nayır şiir ödülü almıştır. 1984
eylül, şairin üçüncü kitabı. ceyhun atuf kansu şiir ödülü almıştır. 1986-1988
deniz feneri, şairin dördüncü kitabı. abdi ipekçi barış ve dostluk ödülü almıştır. 1987
şiirler, kitabı. 1990
behçet aysan, kitabı. 1993
üç kardeştiler, radyo oyunu. 1995
düello, bütün şiirleri. 2013
- gandalfgillerden ukdesi -
  1949 ankara doğumlu şair ve doktor.
girit göçmeni şair edip aysanın oğlu. ilk okulu demirlibahçe*de, orta okulu selimiye kışlası*nda, liseyi kuleli askeri lisesi*nde okuyarak ankara tıp fakültesine askeri öğrenci olarak girmiştir. tek çocuğu olan kızı, şair ve dramaturg eren aysandır.
12 mart muhtırası zamanında ceza yasasının 141. maddesi*ne dayatılan iddia ile tutuklanmış ve tıp öğrenimine ara vermek zorunda kalmıştır. 5 ay harbiye, selimiye, kartal, maltepe, ankara/mamak ve ankara/merkez cezaevlerinde yattıktan sonra aklanarak cezaevinden çıkmıştır. bir dönem çeşitli dergilerde ve özel kurumlarda çalışmış daha sonra fakülteyi bitirip ankara numune hastanesinde psikiyatri bölümünden uzmanlık alarak ruh ve sinir hastalıkları uzmanı olmuştur.
orta okul yıllarında yazmaya başladığı şiirleri lisedeyken biraz daha geri planda kalmıştır. içine girmemesi mümkün olmayan öğrenci olayları kendisine hareketli bir gençlik yaşatmıştır. cezaevinde ve sonrasında çalıştığı dergilerde yazmaya devam eden aysan şiirlerinde de hep vurguladığı iyiliğe ve sevgiye inanıyordu.
' şiir, mutlak iyileşmenin mümkün olduğu bir tür değildir fakat yazınsal olarak insanın iç dünyasını pek çok açıdan harekete geçirebilir. bizim edebiyatımız da şiirin geçtiği türlü yollardan geçerek kendini var etmiş, ilerletmiştir.'
aysanın şiirleri de bu yolun yolcusuydu. o da benim gibi dünyadan gelip geçen her şeyin; örneğin bir güvercinin bile sevindirilmesi, mutlu edilmesi gerektiğini düşünüyordu. çünkü yaşanmış ve yaşanacak olanların mutlak sonsuzluğu, onu yaşayan herkesin hissettiklerinden doğan güzelliklerle mümkündü. bizim edebiyatımız böylesi bir duygunun çocuğuydu ve bunu en iyi bilenlerden biriside aysandı..
ülkemizde ki cehaletin silinemez kara lekesi olan sivas katliamında ölene kadar şiirleriyle yaşama yön vermeye çalışmıştır. ölümünden sonra türk tabipler birliği tarafından her yıl düzenli olarak behçet aysan şiir ödülü düzenlenmeye başlanmıştır.
eserleri;
karşı gece, şairin ilk kitabı. 1983
sesler ve küller, şairin ikinci kitabı. yaşar nabi nayır şiir ödülü almıştır. 1984
eylül, şairin üçüncü kitabı. ceyhun atuf kansu şiir ödülü almıştır. 1986-1988
deniz feneri, şairin dördüncü kitabı. abdi ipekçi barış ve dostluk ödülü almıştır. 1987
şiirler, kitabı. 1990
behçet aysan, kitabı. 1993
üç kardeştiler, radyo oyunu. 1995
düello, bütün şiirleri. 2013
- gandalfgillerden ukdesi -
devamını gör...
stamford köprüsü savaşı
          pek çok tarihçi tarafından viking çağının bitimi olarak kabul edilen savaştır.
      
  devamını gör...
hayata dair gülümseten detaylar
          yazım yayınlanınca, ne güzel yazmışsınız diye yazan dostlar.
sadece gülümsemekle kalmıyorum ağzım kulaklarıma varıyor.
  sadece gülümsemekle kalmıyorum ağzım kulaklarıma varıyor.
devamını gör...
sürekli aldatılsa da insanlara güvenen kişi
          temiz kalpli saf olanlar daha çok yaşar evet, ama bu onun elinde olan birşey değildir, bilimsel olarak açıklamasını da yaptım ama kimse tanım okumuyor anladığım kadarıyla, bilmiyor arkadaşlar bilmiyor.. neden bu insanlara inandığını kişinin kendisi bilmiyor, içine girdiği döngüden çıkamıyor.. 
çünkü kimse kendi davranışlarının sebebine, kaynağına bakmıyor, bununla ilgilenmiyor, herkesin çok güzel süsleyerek anlattığı birçok hayat hikayesinin arkasında, örtbas ettiği kırgınlıkları, travmaları var, onlar insanların hayatı boyunca canlı bir virüs gibi bünyesinde yaşamaya devam eder, bunları bulup, etkisiz hale getirmek mümkün, bunlar insanın hızını kesen şeylerdir, enerjisini emen şeylerdir, su alan bir gemi gibi düşünebilirsiniz, hayatınızda istediğiniz şeylerin olmasına, işlerin ilerlemesine engeldir bunlar, konsantre olmaya, ileriye bakmaya engeldir,
son olarak evet saf temiz insanlardır, çünkü bencil ve sadece kendini düşünen bazı insanlar, annesinin babasının yaşattığı travmayı, travma olarak algılamaz, onun karakteri de yalan söylemeyi, kandırmayı kendine hak gören, çıkarı için sözünde durmamayı mübah gören bir karakterse,
ona göre de kötü olmadığı için, kırılmaz.. yine hayatına aynı uyanıklıkla devam edecektir, ve kendisini kandırmaya çalışan insanlara inanmayacaktır, çünkü hep sadece ben diyen insanların, dikkat ettiyseniz, kendisine bencillik yapanlara, aynı kendisi gibi olanlara sesi çıkmaz, çünkü kendi silahını tanır.. bencil insanlar zaten hiç bir şeye karşı duyarlı değildir.. kendisi hariç, nerde baş köşeye oturan, sırf kendini yerleştiren tipler varsa, bunlar kendileri dışında hiçbirşeye duyarlı değildir..
"bence"
burada yazdıklarımı bir yerde okumadım bilgi olarak, bu konuyla ilgili okuduklarımın, ve diğer tanımımda yazdığımın tersini düşünerek fikir yürüttüm
**diğer tanımım da, okuduklarımdan yaptığım çıkarımlarımdır, hiçbir yerde, benim yazdığım şekilde yorumlanmış, örneklenmiş değildir bu konu, kopyala yapıştır yapmak tarzım değil, zaten üşenmeyip, nerde izlediğimi kimden duyduğumu uzun uzun yazıyorum, kendi adıma yazdıklarım, benim tespitlerim ve düşüncelerimdir.
  çünkü kimse kendi davranışlarının sebebine, kaynağına bakmıyor, bununla ilgilenmiyor, herkesin çok güzel süsleyerek anlattığı birçok hayat hikayesinin arkasında, örtbas ettiği kırgınlıkları, travmaları var, onlar insanların hayatı boyunca canlı bir virüs gibi bünyesinde yaşamaya devam eder, bunları bulup, etkisiz hale getirmek mümkün, bunlar insanın hızını kesen şeylerdir, enerjisini emen şeylerdir, su alan bir gemi gibi düşünebilirsiniz, hayatınızda istediğiniz şeylerin olmasına, işlerin ilerlemesine engeldir bunlar, konsantre olmaya, ileriye bakmaya engeldir,
son olarak evet saf temiz insanlardır, çünkü bencil ve sadece kendini düşünen bazı insanlar, annesinin babasının yaşattığı travmayı, travma olarak algılamaz, onun karakteri de yalan söylemeyi, kandırmayı kendine hak gören, çıkarı için sözünde durmamayı mübah gören bir karakterse,
ona göre de kötü olmadığı için, kırılmaz.. yine hayatına aynı uyanıklıkla devam edecektir, ve kendisini kandırmaya çalışan insanlara inanmayacaktır, çünkü hep sadece ben diyen insanların, dikkat ettiyseniz, kendisine bencillik yapanlara, aynı kendisi gibi olanlara sesi çıkmaz, çünkü kendi silahını tanır.. bencil insanlar zaten hiç bir şeye karşı duyarlı değildir.. kendisi hariç, nerde baş köşeye oturan, sırf kendini yerleştiren tipler varsa, bunlar kendileri dışında hiçbirşeye duyarlı değildir..
"bence"
burada yazdıklarımı bir yerde okumadım bilgi olarak, bu konuyla ilgili okuduklarımın, ve diğer tanımımda yazdığımın tersini düşünerek fikir yürüttüm
**diğer tanımım da, okuduklarımdan yaptığım çıkarımlarımdır, hiçbir yerde, benim yazdığım şekilde yorumlanmış, örneklenmiş değildir bu konu, kopyala yapıştır yapmak tarzım değil, zaten üşenmeyip, nerde izlediğimi kimden duyduğumu uzun uzun yazıyorum, kendi adıma yazdıklarım, benim tespitlerim ve düşüncelerimdir.
devamını gör...
sözlükteki esrarengiz yazarlar
          sözlüğün tenhalarında varlıkları hissedilen ama görülemeyen yazarlardır. siz onları göremezsiniz ama onlar sizi görür.
      
  devamını gör...
klasikleşmiş yalanlar
          özellikle telefon konuşmalarında söylenen 'onun/onların da size selamı var.' cümlesi.
      
  devamını gör...
ekmek arasına en çok yakışan yiyecek
          ekmek o kadar lezzetli ki ekmeğin arasına ne konursa konsun vazgeçilmez bir lezzet oluyor. efsane olan  sıcak ekmek arasına domates, peynir ikilisidir. sevenlere afiyet olsun
      
  devamını gör...
edebiyat dedikoduları
          orhan velinin bir şiiri diş fırçasına sarılı olarak bulunmuştur. vefatından sonra yayımlanan bu şiiri; aşk resmi geçidi dir.
      
  devamını gör...
kürtajın yasaklanması gerekliliği
          kürtaj bir hak olduğu için aslı olmayan gerekliliktir. kadınları kafasında dert edinmiş insanlar tabiki de onun doğurup doğuramayacağına da karışacak. kesinlikle insanların barbarca 15 çocuk yapıp imkansızlık sefillik içinde büyütmesi daha normaldir! tamamen kendi hayatını etkileyecek bir konuda bile kendinden çok bu meraklı güruhun aptalca söylemlerine maruz kalmaktadır. üreyip üremeyeceği de ataerkinin inisiyatifine kalmış demek ki.
      
  devamını gör...
tozkoparan
          ünlü bir kemankeşin mahlasıdır aynı zamanda.
tozkoparan iskender.
imparatorluğun çeşitli illerinde 10 ayrı rekor kırmış ve bunların hiçbiri daha sonra aşılamamıştır. en uzun rekorunu, gündoğusu havasıyla atılan arkurı menzili’nde 1281,5 gezle kırmıştır. bu 846 metrelik uzaklık, bir dünya rekorudur.
daha fazlası için...
  tozkoparan iskender.
imparatorluğun çeşitli illerinde 10 ayrı rekor kırmış ve bunların hiçbiri daha sonra aşılamamıştır. en uzun rekorunu, gündoğusu havasıyla atılan arkurı menzili’nde 1281,5 gezle kırmıştır. bu 846 metrelik uzaklık, bir dünya rekorudur.
daha fazlası için...
devamını gör...
monsanto
          amerika birleşik devletleri merkezli, gdo tohumları üretmesiyle meşhur şirket. küresel tohum pazar payında %26 ile ilk sırada gelen şirket, gdo illetini dünyaya tanıtmasından 1 yıl sonra, yani 1997'den beri ne yazık ki ülkemizde de faaliyet gösteriyor. bir süre önce bayer adlı firma tarafından satın alındığı biliniyor.
şirketin geçmişi tehlikeli madde üretimiyle dolu ama ne yazık ki ne dünyada ne de ülkemizde buna dur diyen var. asla rahat durmuyorlar ve ürettikleri neredeyse her şey kanserojen. bunun bilinçli olarak yapıldığından başka bir düşünce de gelmiyor insanın aklına artık.
bianet. org'dan alıntı:
--- alıntı ---
1901'de amerikan menşeli çok uluslu bir şirket olarak kurulan monsanto'nun tarihçesi şöyle:
ilk ticari faaliyeti, kanserojen bir madde olan, coca cola için üretilen yapay tatlandırıcı sakarin ile başladı.
1920'lerde poliklorlanmış bifeniller (pcb)'in üretimine başladı. canlı sağlığına aşırı zararı saptanmış olan bu kimyasal abd`de 1979'da yasaklandı. ancak monsanto, 2001'deki stockholm sözleşmesi'ne kadar diğer ülkelerde bunların üretimine devam etti.
sentetik
1941'de, gıda ürünlerinin de ambalajı olarak kullanılan sentetik polistiren (polystyrene) üretimine başladı. günümüzde strafor olarak adlandırılan maddelerin atıkları amerikan çevre koruma ajansı (epa) tarafından 1980'de yayınlanan en zararlı atıklar listesinde.
1943-45 yılları arasında ise monsanto merkezi araştırma departmanı, radyoaktif plütonyum saflaştırma, üretim ve nükleer silah yapım projesi olan manhattan projesi'nde yer aldı.
böcek öldürücü
1944'de "insanlar ve hayvanlar için çok güvenilir" diye reklamları yapılan ddt'nin ilk üreticisi monsanto'dur. sıtmayı önlemek için çıkartılan bu zehir, dünyanın hemen hemen her yerinde tarımda böcek öldürücüsü olarak yıllarca kullanıldı. daha sonra çevre ve canlı sağlığına verdiği zarar nedeniyle 1972'de yasaklandı.
dioxin
1945'te tarım ilacı olarak geliştirdiği ot öldürücünün dioksin maddesini üretti. kalp, karaciğer hastalıkları, üreme ve gelişme bozukluklarına yol açan çok toksik bir kimyasal madde olan dioxin, 1997'de dünya sağlık örgütü'nce kanserojen olarak sınıflandırıldı.
1955'te ilk petrol bazlı gübreyi üretti. bu kimyasal gübreler, günümüzde hala tartışma konusu olan toprak mikroorganizmalarının yok edilişi ve toprağın bir anlamda sterilize olmasında, toprağın fiziksel ve kimyasal yapısının bozulmasında önemli rol oynuyor.
--- alıntı ---
yazının tamamı için link
ya da olayı ziraat mühendisleri odası'ndan dinlemek isteyenler için link
  şirketin geçmişi tehlikeli madde üretimiyle dolu ama ne yazık ki ne dünyada ne de ülkemizde buna dur diyen var. asla rahat durmuyorlar ve ürettikleri neredeyse her şey kanserojen. bunun bilinçli olarak yapıldığından başka bir düşünce de gelmiyor insanın aklına artık.
bianet. org'dan alıntı:
--- alıntı ---
1901'de amerikan menşeli çok uluslu bir şirket olarak kurulan monsanto'nun tarihçesi şöyle:
ilk ticari faaliyeti, kanserojen bir madde olan, coca cola için üretilen yapay tatlandırıcı sakarin ile başladı.
1920'lerde poliklorlanmış bifeniller (pcb)'in üretimine başladı. canlı sağlığına aşırı zararı saptanmış olan bu kimyasal abd`de 1979'da yasaklandı. ancak monsanto, 2001'deki stockholm sözleşmesi'ne kadar diğer ülkelerde bunların üretimine devam etti.
sentetik
1941'de, gıda ürünlerinin de ambalajı olarak kullanılan sentetik polistiren (polystyrene) üretimine başladı. günümüzde strafor olarak adlandırılan maddelerin atıkları amerikan çevre koruma ajansı (epa) tarafından 1980'de yayınlanan en zararlı atıklar listesinde.
1943-45 yılları arasında ise monsanto merkezi araştırma departmanı, radyoaktif plütonyum saflaştırma, üretim ve nükleer silah yapım projesi olan manhattan projesi'nde yer aldı.
böcek öldürücü
1944'de "insanlar ve hayvanlar için çok güvenilir" diye reklamları yapılan ddt'nin ilk üreticisi monsanto'dur. sıtmayı önlemek için çıkartılan bu zehir, dünyanın hemen hemen her yerinde tarımda böcek öldürücüsü olarak yıllarca kullanıldı. daha sonra çevre ve canlı sağlığına verdiği zarar nedeniyle 1972'de yasaklandı.
dioxin
1945'te tarım ilacı olarak geliştirdiği ot öldürücünün dioksin maddesini üretti. kalp, karaciğer hastalıkları, üreme ve gelişme bozukluklarına yol açan çok toksik bir kimyasal madde olan dioxin, 1997'de dünya sağlık örgütü'nce kanserojen olarak sınıflandırıldı.
1955'te ilk petrol bazlı gübreyi üretti. bu kimyasal gübreler, günümüzde hala tartışma konusu olan toprak mikroorganizmalarının yok edilişi ve toprağın bir anlamda sterilize olmasında, toprağın fiziksel ve kimyasal yapısının bozulmasında önemli rol oynuyor.
--- alıntı ---
yazının tamamı için link
ya da olayı ziraat mühendisleri odası'ndan dinlemek isteyenler için link
devamını gör...
beyoğlu rapsodisi
          ahmet ümit'in eylül 2003 basımlı polisiye-gerilim türünde romanıdır.
roman ellili yaşlarının başında yıllardır dost olan üç arkadaşı konu alır. selim nihat ve kenan liseden beri ayrılmayan hayatları gittikçe sıradanlaşmış insanlardır. kenan'ın geçirdiği kaza sonucu onun ölümsüzlük ile kafasını bozmasıyla üç arkadaşı da bilinmez bir yolculuğa çıkarır. kitap selim'in ağzından anlatılır ve bu beyaz türk diyebileceğimiz insanların geçmişleri ve gelecekleri arasındaki bağlar bir cinayeti çözme uğraşlarıyla iyice karışır. kitap tümüyle beyoğlu'nda geçmesiyle bize beyoğlu'nun sokaklarını, caddelerini; camilerini, kiliselerini; kafelerini, barlarını, pasajlarını ve meyhaneleriyle; semtin tarihine, mimari yapısına, kültürüne ışık tutar.
ahmet ümit kitabı agatha christie'nin roger ackroyd cinayeti adlı polisiye romanından esinlenerek yazmıştır.
kitap genel itibariyle bilgi kültür açısından çok doyurucu ve okunurken sıkılma gibi bir durum söz konusu değil, fakat asıl polisiye tarafa giriş iki yüzlü sayfaların başında olduğu için okuyucuyu belli bir süre sonra sıkabilir. hikayenin üç ana karakteri güzel bir şekilde analiz edilmişken yan karakterlerin sadece sahne doldurmak için-gülriz, burç vb.- yazıldığını düşünüyorum. kitap sonuyla şok etse de katilin tam olarak nedenlerinin çok hızlıca geçilmesi, çok aceleci bir final olması beni pek tatmin etmedi. hikaye çok kopuk kopuk ilerledi, son yüz sayfa olaylar akarken katilin kim olacağına dair hiçbir ipucu okuyucuya verilmemişti.
son olarak kitap ahmet ümit skalasında polisiye olarak biraz yavan kalsa da kültür tarafı ağır basarak, okuyucuya her zaman bir şekilde tetikte bekleterek bir oturuşta okunabilir.
  roman ellili yaşlarının başında yıllardır dost olan üç arkadaşı konu alır. selim nihat ve kenan liseden beri ayrılmayan hayatları gittikçe sıradanlaşmış insanlardır. kenan'ın geçirdiği kaza sonucu onun ölümsüzlük ile kafasını bozmasıyla üç arkadaşı da bilinmez bir yolculuğa çıkarır. kitap selim'in ağzından anlatılır ve bu beyaz türk diyebileceğimiz insanların geçmişleri ve gelecekleri arasındaki bağlar bir cinayeti çözme uğraşlarıyla iyice karışır. kitap tümüyle beyoğlu'nda geçmesiyle bize beyoğlu'nun sokaklarını, caddelerini; camilerini, kiliselerini; kafelerini, barlarını, pasajlarını ve meyhaneleriyle; semtin tarihine, mimari yapısına, kültürüne ışık tutar.
ahmet ümit kitabı agatha christie'nin roger ackroyd cinayeti adlı polisiye romanından esinlenerek yazmıştır.
kitap genel itibariyle bilgi kültür açısından çok doyurucu ve okunurken sıkılma gibi bir durum söz konusu değil, fakat asıl polisiye tarafa giriş iki yüzlü sayfaların başında olduğu için okuyucuyu belli bir süre sonra sıkabilir. hikayenin üç ana karakteri güzel bir şekilde analiz edilmişken yan karakterlerin sadece sahne doldurmak için-gülriz, burç vb.- yazıldığını düşünüyorum. kitap sonuyla şok etse de katilin tam olarak nedenlerinin çok hızlıca geçilmesi, çok aceleci bir final olması beni pek tatmin etmedi. hikaye çok kopuk kopuk ilerledi, son yüz sayfa olaylar akarken katilin kim olacağına dair hiçbir ipucu okuyucuya verilmemişti.
son olarak kitap ahmet ümit skalasında polisiye olarak biraz yavan kalsa da kültür tarafı ağır basarak, okuyucuya her zaman bir şekilde tetikte bekleterek bir oturuşta okunabilir.
devamını gör...
afganistan
          sovyetler birliği işgalinde de, abd işgalinde de milyonlarca insanın öldüğü ve sakat kaldığı, ağır bedeller ödeyen ülke.
      
  devamını gör...
toblerone davası
          isveç sosyal demokrat parti başkanı mona sahlin, birgün markette alış veriş yapar ve eve giderken marketten çok sevdiği çikolata olan toblerone almadığını fark eder. başka bir marketin önünde durup marketten toblerone alır. fakat harcamayı dalgınlıkla şahsi kredi kartından değil devletin kendisine tahsis etmiş olduğu kredi kartından yapar.
aradan belli bir zaman geçince maliye müfettişleri konuya el atar. hakkında devleti zarara uğratmaktan soruşturma açılır. bütün mal varlığı incelenir. açılan davaları kazanır ve temize çıkar.
dünya siyaset tarihine damgasını vurmuş olan bu olay siyasi ahlak için en güzel örneklerden biridir.
  aradan belli bir zaman geçince maliye müfettişleri konuya el atar. hakkında devleti zarara uğratmaktan soruşturma açılır. bütün mal varlığı incelenir. açılan davaları kazanır ve temize çıkar.
dünya siyaset tarihine damgasını vurmuş olan bu olay siyasi ahlak için en güzel örneklerden biridir.
devamını gör...
tarihi şahsiyetler yazar olsa açacağı başlıklar
          balamber han (balamir han ) sarışın kadınlar için kavimler göçü yaptığımız iddiasının gerçekleri yansıtmaması 
      
  devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
          eğer whatsapp'ta ya da telegram'da ffi yazarsanız, yazınız tek karakter olan, ffi(0xfb03) ile yer değiştirir. işte bunlar hep sıkıştırma.
      
  devamını gör...
nickaltı başlığı bile açılmamış ezik yazar
          öğretmenim benim ışıklı ayakkabılarım var ama onun yok diyen çoçuk büyümüşte başlık açmış gibi olmuş. ah çocuk hiç mi büyümüycen.
      
  devamını gör...
normal sözlük yazarlarının içini ısıtan şeyler
          sokaktaki bir kediyi sevmek ve beslemek.
      
  devamını gör...
sophie toscan du plantier cinayeti
          bu aralar cinayet belgesellerine merak salmış bir hukuk fakültesi öğrencisi olarak kanımı donduran vahşi bir cinayetti.
sizlere cinayetten kısaca bahsetmem gerekirse; 20 aralık 1996'da fransız asıllı 39 yaşındaki film yapımcısı sophie toscan du plantier; noel'i geçirmek için gittiği irlanda kırsalındaki evinin gidiş yolunda ölü bulunur. 100 yılı aşkındır cinayet işlenmeyen ve sakin bir kasaba olan schull bir anda tüm dünyanın ilgi odağı olur. yerel bir gazeteci olan ingiliz ıan bailey irlanda polis teşkilatı garda tarafından şüpheli olarak iki kez gözaltına alınsa da yeterli delil bulunamadığı için serbest bırakılır. (ıan bailey'in cinayet saatlerinde nerede olduğunu kanıtlayamaması, yüzündeki ve ellerindeki çizikler, cinayet gününden birkaç gün sonra evinin bahçesinde kendine ait bazı kıyafetleri yakması, sophie'nin yakın arkadaşlarına kasabadaki bir gazetecinin kendisiyle görüşmek için ısrar ettiğini söylemesi... vb. kanıtlar ingiliz hukuk sistemine göre ya ikinci kanıt sayılmıştır ya da hiç kanıtlanamamıştır.) ingiliz hukuk sisteminin annesinin katilini cezalandırmaya elverişli yasalarının olmadığını düşünen sophie'nin oğlu pierre-louis baudey, fransız mahkemelerinde annesinin katili olduğuna inandığı ıan bailey'e karşı dava açar. ıan bailey duruşmalara katılmaz ve mahkeme tarafından gıyabında (in absentia) duruşmalar görülür. 2019 yılında ıan bailey 25 yıl hapis alır ama irlanda yüksek mahkemesi 2020 yılında iade edilemeyeceğine hükmeder.
netflix'te sophie'nin hayatı ve karakteri, cinayetin soruşturma aşamaları, mahkeme kayıtları, olağan şüphelilerin elenmesi gibi birsürü detayın anlatıldığı 3 bölümlük 'sophie toscan du plantier cinayeti' mini belgesel dizisini herkese tavsiye ederim. herkese iyi seyirler dostlarım :(
  sizlere cinayetten kısaca bahsetmem gerekirse; 20 aralık 1996'da fransız asıllı 39 yaşındaki film yapımcısı sophie toscan du plantier; noel'i geçirmek için gittiği irlanda kırsalındaki evinin gidiş yolunda ölü bulunur. 100 yılı aşkındır cinayet işlenmeyen ve sakin bir kasaba olan schull bir anda tüm dünyanın ilgi odağı olur. yerel bir gazeteci olan ingiliz ıan bailey irlanda polis teşkilatı garda tarafından şüpheli olarak iki kez gözaltına alınsa da yeterli delil bulunamadığı için serbest bırakılır. (ıan bailey'in cinayet saatlerinde nerede olduğunu kanıtlayamaması, yüzündeki ve ellerindeki çizikler, cinayet gününden birkaç gün sonra evinin bahçesinde kendine ait bazı kıyafetleri yakması, sophie'nin yakın arkadaşlarına kasabadaki bir gazetecinin kendisiyle görüşmek için ısrar ettiğini söylemesi... vb. kanıtlar ingiliz hukuk sistemine göre ya ikinci kanıt sayılmıştır ya da hiç kanıtlanamamıştır.) ingiliz hukuk sisteminin annesinin katilini cezalandırmaya elverişli yasalarının olmadığını düşünen sophie'nin oğlu pierre-louis baudey, fransız mahkemelerinde annesinin katili olduğuna inandığı ıan bailey'e karşı dava açar. ıan bailey duruşmalara katılmaz ve mahkeme tarafından gıyabında (in absentia) duruşmalar görülür. 2019 yılında ıan bailey 25 yıl hapis alır ama irlanda yüksek mahkemesi 2020 yılında iade edilemeyeceğine hükmeder.
netflix'te sophie'nin hayatı ve karakteri, cinayetin soruşturma aşamaları, mahkeme kayıtları, olağan şüphelilerin elenmesi gibi birsürü detayın anlatıldığı 3 bölümlük 'sophie toscan du plantier cinayeti' mini belgesel dizisini herkese tavsiye ederim. herkese iyi seyirler dostlarım :(
devamını gör...

