neşet ertaş'ın ibo'ya verdiği ayar
üstteki link patlamış yenisini bırakalım. neşet ertaş türkü söylerken ibrahim tatlıses sürekli araya girip neşet ertaş'ı kızdırıyor. videonun sonlarına doğru neşet ertaş ibo'ya adeta toprak atıyor.
devamını gör...
e-kitap okumak
yok kokusu yoksa okuyamam aman dursun şurada tozlansıncıların okumasını salık verdiğim bir makale yi buraya bıraktığımdır.
devamını gör...
yazarları zevke getiren aktiviteler
haritalara bakmak. yer yüzünde geziyormuşçasına harika bir zevke ulaştırıyor.
devamını gör...
donunca hacmi artan madde
oksijen ve hidrojen atomlarından oluşan moleküllerden oluşan su.
soğuyan herhangi bir şey büzülür. atomların hareketini belirleyen şey sıcaklıktır. sıcaklık arttıkça atomların hareketleri de artış gösterir. bu daha çok yer ihtiyacı yani genleşme ile sonuçlanır. böylece hacim artar. su molekülü ise geometrisi nedeniyle istisnadır.

görselin kaynağı
moleküller, taşıdıkları pozitif ve negatif yüklerin, diğer moleküllerdeki negatif ve pozitif yükleri çekmesi nedeniyle aşağıdaki resimde olduğu gibi bağ yapmaya odaklanır ve böylece daha fazla yer tutarlar:

görselin kaynağı
suyun ayrıca canlılığı yakından ilgilendiren başka bir önemli özelliği de bulunur. katı su yani buz, sıvı suda batmaz. bunun sonucu, nehir, göl gibi su birikintilerinin yukarıdan dibe doğru buzlanmasıdır. eğer bunun tam tersi olsaydı ve buzlanma dipten yüzeye doğru gerçekleşseydi, bu tür yerlerde yaşayan canlılar hayatta kalamazdı.
ve son olarak; insan vücudunun %60 kadarı sudur. sadece akciğerler bazında incelediğinizde bu organın %83'ünün, kanı incelediğinizde ise kanın %90'ının sudan oluştuğunu görürsünüz. dünya yüzeyinin de %71'i yine sudan ibarettir.
edit: bizmut ve antimon için de aynı durumun varlığını hatırlatan kıronik'e teşekkürler. *
soğuyan herhangi bir şey büzülür. atomların hareketini belirleyen şey sıcaklıktır. sıcaklık arttıkça atomların hareketleri de artış gösterir. bu daha çok yer ihtiyacı yani genleşme ile sonuçlanır. böylece hacim artar. su molekülü ise geometrisi nedeniyle istisnadır.

görselin kaynağı
moleküller, taşıdıkları pozitif ve negatif yüklerin, diğer moleküllerdeki negatif ve pozitif yükleri çekmesi nedeniyle aşağıdaki resimde olduğu gibi bağ yapmaya odaklanır ve böylece daha fazla yer tutarlar:

görselin kaynağı
suyun ayrıca canlılığı yakından ilgilendiren başka bir önemli özelliği de bulunur. katı su yani buz, sıvı suda batmaz. bunun sonucu, nehir, göl gibi su birikintilerinin yukarıdan dibe doğru buzlanmasıdır. eğer bunun tam tersi olsaydı ve buzlanma dipten yüzeye doğru gerçekleşseydi, bu tür yerlerde yaşayan canlılar hayatta kalamazdı.
ve son olarak; insan vücudunun %60 kadarı sudur. sadece akciğerler bazında incelediğinizde bu organın %83'ünün, kanı incelediğinizde ise kanın %90'ının sudan oluştuğunu görürsünüz. dünya yüzeyinin de %71'i yine sudan ibarettir.
edit: bizmut ve antimon için de aynı durumun varlığını hatırlatan kıronik'e teşekkürler. *
devamını gör...
kadir mısıroğlu
"stalin hitler'i ayetel kürsi ile yendi, karl marx cinnidir,keşke yunan galip gelseydi" gibi sözleri olan ruh çağıran, ülkemizin kurucusu gazi mustafa kemal atatürk aleyhtarlığı gibi acizlikler ile şöhretini kazanmış hatta atatürk'ün ölmüş annesine de hakaretler ederken kendini islamcı diye tanıtan, masa başında kin kusan, hayali karakterlerle hikayeler anlatan ve şeriatı çok istediği halde iran'a falan değil gavur dediği memleketlerde çokça yaşamış tımarhane geçmişi olan halk dilinde fesli deli. kendisine başlık açılması bile gereksiz.
devamını gör...
başlık tutsun diye yazarların sinirine dokunmak
benim en ama en çok sinirimi bozan başlıklar espri yapmak için açılmış olanlar. kelime oyunu yapmak için başlık açıyor ya. bir de başlık ve tanım işbirliğiyle espri yapanlar var. tanımı okumadan başlığı anlamak mümkün değil.
sinirime dokunuyor. mizah böyle bir şey değil ya. nolur yapman guzum, böyle başlıklar açman yalvarıyorum ya. daha ne diyeyim nerelerde isyan edeyim?
hayır bir de benim bu sözlükte en keyif aldığım şey başlıklarla dalga geçmektir. kırılmayın diye yapmıyorum ama yaparım bak. sonra koşarsınız "başlık altında laf sokmaya çalışan yazar" başlığına.
sinirime dokunuyor. mizah böyle bir şey değil ya. nolur yapman guzum, böyle başlıklar açman yalvarıyorum ya. daha ne diyeyim nerelerde isyan edeyim?
hayır bir de benim bu sözlükte en keyif aldığım şey başlıklarla dalga geçmektir. kırılmayın diye yapmıyorum ama yaparım bak. sonra koşarsınız "başlık altında laf sokmaya çalışan yazar" başlığına.
devamını gör...
zorlu psm
istanbul beşiktaş'ta çok amaçlı bir sanat merkezi.
based istanbul ile birlikte başlattıkları "dijital sahne" serisi youtube üzerinden izleyiciyle buluştu. tiyatro seven ve pandemi sürecinden dolayı hasret kalanlara bir nebze olsun iyi gelir diye düşünüyorum. kanalın linki
serinin yayınlanan oyunları aşağıdaki gibidir:
(bkz: hamlet)
(bkz: martı)
(bkz: nora - bir bebek evi)
(bkz: antigone)
(bkz: romeo&juliet)
(bkz: 12.gece)
(bkz: hırçın kız)
(bkz: üç kız kardeş)
(bkz: ayı)
(bkz: bir yaz gecesi rüyası)
iyi seyirler efenim.
based istanbul ile birlikte başlattıkları "dijital sahne" serisi youtube üzerinden izleyiciyle buluştu. tiyatro seven ve pandemi sürecinden dolayı hasret kalanlara bir nebze olsun iyi gelir diye düşünüyorum. kanalın linki
serinin yayınlanan oyunları aşağıdaki gibidir:
(bkz: hamlet)
(bkz: martı)
(bkz: nora - bir bebek evi)
(bkz: antigone)
(bkz: romeo&juliet)
(bkz: 12.gece)
(bkz: hırçın kız)
(bkz: üç kız kardeş)
(bkz: ayı)
(bkz: bir yaz gecesi rüyası)
iyi seyirler efenim.
devamını gör...
yazarlar ilkokulda olsa açılacak başlıklar
hoşlanılan kişinin sümüğünü yemesi sorunsalı.
devamını gör...
eski sevgilinin doğum gününü kutlamak
bugün değişik bir hava var dışarda. güzel. yani en azından benim için. çünkü şu an bu satırları masmavi bir gökyüzünün altında bir zamanlar özel, önemi büyük olan biri için yazıyorum. biri dedim fark edersen. iki tanesi deseydim aynı etkiyi vermezdi. iyi ki bir tanesi dedim; çünkü bilirsin bir önemlidir. ikinci ve sonrası istatistiklerde bir kayıttır derim, susarım.
susmak; aslında söylenilecek onca şeye rağmen umudu kesip konuşmamaktır bence ve en büyük detaylardan biri bu umutsuzluğun arkasındaki söylenmemiş sözlerdir. hem kimin bilmesine ne gerek var ki? bilmediler zaten, hep döktüm satırlara. yollar aştım, sayfalar eskittim. sonra dönüp baktım ki hep aynı yerdeyim. aylar, yılları sanki hiç kovalamamıştı. hiç mi akıllanmamıştım? beklemişim sadece beklemişim. beklemek asla cevap değilmiş. hem iyi şeyler bekletmez ki insanı. bir anda bulursun sen onu. beklemek yalnızca hayal kırıklığı üretir ya da hayal kırıklığına varan mutluluk ve ben bunca zaman sonra tekrar aynı yerdeysem, ulaşmayı düşündüğüm bilgeden çok tanıdığım en büyük cahil olmuşum. belkide yüreğimdeki mutluluğun en büyük kaynağı da beklemek değil cahilliğimdi.
mutluluk, cahillikten veya beklemekten ziyade sen de biliyorsundur, dünya üzerinde insanoğlunun en çok aradığı şey. kiminin bulmak için çok çaba sarf ettiği kiminin de kokusundan dahi bihaber olduğu. bizim için ise bunu yaratmak hiçte ulaşılmaz değildi. düşünebiliyor musun? bir küçük gülümseme, bir telefon ve yahut ne zaman hangimizden geleceği meçhul h.c mesajıyla bile buna erişebiliyorduk. ben bunu her zaman bir ayrıcalık olarak görüyordum. aynı lisede 4 sene boyunca birbirimizi bulamamış olmamız ne kadar büyük talihsizlikse mutluluğu böyle küçük şeylerden çıkarabilmemiz tam tersi büyük bir mucizeydi.
malum koşullar ve pandemi yüzünden seni ayda bir yada şanslıysak haftada bir görebilmek belkide bu hayatta eksikliğini en çok hissettiğim şeydi. zamanı değiştirmek istiyordum ilk defa. 2021'de değilde bu devirden çok uzak bir ışık yılına ışınlamak istiyordum bizi. el ele sinemaya, tiyatroya gidebileceğimiz biri beş edebileceğimiz günlere. seninle her an çok özeldi ama birlikte her şeyi deneyimlemeye öylesine aç gözlü ve iştahlıydım ki, her şeyi istiyordum ya! delicesine, teatral bir duyguyla istiyordum seni. sıcak bir yaz akşamında nasıl gözükürsün ya da sinemada koca boy mısırını yerken benimkine salça olur muydun? marketten koca koca limonlar kapıp mısırlarımıza sıkar mıydık mesela? ufak ellerin adana artı lahmacunu kavrarken şakalarıma karşın ne tarz küfürler yerdim? mutfakta yapacağın sakarlıklara savuracağımız kahkahalar, huzursuz veya aç olduğunu bir vakit kafanı ütülememe karşın bana atacağın bir bakış peki? ve çoktan senin zihninde unutulmaya yüz tutmuş, benim aklıma kazınmış onlarca şeyi merak ediyordum. hepsini merak ediyordum. sabırsızdım ama acele etmiyordum; çünkü beraber daha da güzel şeyler yaşayacağımızı hissediyordum. beni pozitif yapanda buydu.
sen, bana nasıl sevdirmişsin kendini bu kadar? şimdi anlayabiliyorum efsaneleşmiş sevdaları. insan bilemiyormuş kalbine dokunacak kişiyi. dokunduğunda dünyasını değiştirecek kişiyi. iyi ki kalbime sen dokundun diyemiyorum çünkü çok sevip kavuşanlardan veya kavuşamayanlardan değil kavuşmamaya çaba edinmişlerdeniz.
peki, kendine benim gözlerimden bakmak ister miydin? üsteki paragrafın sorusuna belki bir cevap bulurduk birlikte ama emin ol istemezdin. yoksa o çok sevdiğin aynada gördüğünü beğenmeyip muhtelif ruh hallerine bürünür seni nasıl yücelttiğime inanamazdın. senle dolan her zerrem nasıl zuhur ettiğini bana bakan birinin, seni gördüğünü görmek istemezdin.
yüzyıllar önce hatırlamadığım bir şarkıda diyor ki: ya da neden desin ki zaten zımbırtıdan onlarca şarkı sözleri dinlettim sana. bunu da bilmeyiverelim değil mi? yalnız bazı şarkılar insanın yüreğine kar değil yağmur yağdırır bence. kar yağdırsa buz tutar yürek hem. gönül dediğin karlar altında bırakılır mı? yürek yalnızca bir et parçası mıdır ki dondurup vakti gelince çözelim? içimdeki küçük oğlan çocuğu bilmez sanırım. duygularımda benim gibi doğru her şeyden münezzehtir; ama o bahsettiğim şarkılar yazılmasa belki sevmeyi bilmezdik. kim bilir kavuşulmasa belki de sevmezdik. zaten kimse sevmeden kavuşamaz ki sevdiğine.
"ya rab öleyim mi, neyleyim ben? ayrı yaşayım mı sevdiğimden" demiş, abdülhak hamit tarhan. kesinlikle bir daha asla kavuşulmayacak bir sevginin diğer tarafta kavuşabileceğine inanan umut dolu bir sitemdir yazarın bu sözleri. şiir okusaydın bilirdin neden diğer tarafta kavuşmaya umutlu olduğunu yazarın. magazin boyutuyla ilgilenseydin karısına yazdığı bu şiirin hemen ardından taziyeye gelen bir kadına göz koyduğunu da öğrenirdin. her şeyi de bilmemek lazım sanırım. her sözü de söylememek mesela.
sözler baştan başa riyadır. ya da kalpten gelen bir dua. tabii duanın ulaşıldığı düşünülen yüce bir varlık varsa.
aslında herkes kendi içinde tanrıdır biraz. yalnızca bunu ilk söyleyeni zındık ilan ettiler. mesela tanrım ben de küstah biriyim en nihayetinde sen de; ve tanrım bazen işini gerçekten sevmediğini düşünüyorum. yoksa tanrı kendi verdiği ruhu neden cezalandırır ki? acaba tanrım, sen de benim gibi biraz olsun anarşist misin? ya da biz şeker hastası bir çocuğun gizlice yediği kendine zararlı şeker gibi bir şey miyiz? neyse ne, tanrı her şeye kadim olduğuna göre buna da bir cevabı yok; oysa yaşama sevincim hep bir varlıktan gelirken inanırdım ben mucizelere ve yüceliğine tanrının.
mucizeleri mütemadi diyebileceğim kadar çoktu sanırım tanrının. mesela düşünebiliyor musun, gelen bir bildirim sesiyle ağzın kulaklarına varana dek sevindiğini ya da düşünmeksizin parmakların onlarca tuşun üstünde gezinirken sebepsizce sırıttığını? düşünebiliyor musun, o uyurken bile aklına saplanıyor; acaba günü nasıldı, karnı aç mıydı, sinirli miydi, yorgun muydu, sağlıklı mıydı, bir şeye ihtiyacı var mıydı?.. sanırım bu uzun cümleleri de o günlerin mucizesi için yazıyorum; ve uzun cümlelerimi o günlerden tezi yok sevmediğini biliyorum. o yüzden daha fazla devam etmeyeceğim. bu uzun cümlelerimi asıl yazma amacımla sonlandıracağım. doğum günün kutlu olsun arkadaşım. nice mutlu senelere.
doğum gününü yüz yüze kutlamak isterdim. e tabii birde böyle çokça resmi bir mesajla kutlamamak. eskisi gibi senle buluşmaya hevesli miyim? bilmiyorum. o yüzden doğum gününü dahi bahane edip bir kez daha buluşma teklifinde bulunur muyum? sanmıyorum.
yine de özlüyor muyum diye sorarsan: evet ama neyi özlüyorum biliyor musun? seninle konuşmaya başladığımız zamanı, senle konuşurken hissettiğim o mutluluğu ve huzuru.
geçenlerde sokakta basitçe bir anket gördüm. dönmek istenilen yıl, diye. cevabım: her ne kadar tüm insanlık için en beter yıl olsa da 2020'nin son demleri olurdu; ama bir şeyi değiştirir miydim? emin değilim. yine de dönmek isterdim.
zaman şimdi biraz daha hoyrat davranıyor bedenime. ruhum ilk sarılışımız gibi ama artık içimde şarkı bitti.
sana bilmediğin bir şey söyleyemem. ben de hiçbir şey bilmiyorum. ne kadar iyilik varsa hepimiz için hepsini dileyip gerisine direniyorum. tekrardan doğum günün kutlu olsun.
susmak; aslında söylenilecek onca şeye rağmen umudu kesip konuşmamaktır bence ve en büyük detaylardan biri bu umutsuzluğun arkasındaki söylenmemiş sözlerdir. hem kimin bilmesine ne gerek var ki? bilmediler zaten, hep döktüm satırlara. yollar aştım, sayfalar eskittim. sonra dönüp baktım ki hep aynı yerdeyim. aylar, yılları sanki hiç kovalamamıştı. hiç mi akıllanmamıştım? beklemişim sadece beklemişim. beklemek asla cevap değilmiş. hem iyi şeyler bekletmez ki insanı. bir anda bulursun sen onu. beklemek yalnızca hayal kırıklığı üretir ya da hayal kırıklığına varan mutluluk ve ben bunca zaman sonra tekrar aynı yerdeysem, ulaşmayı düşündüğüm bilgeden çok tanıdığım en büyük cahil olmuşum. belkide yüreğimdeki mutluluğun en büyük kaynağı da beklemek değil cahilliğimdi.
mutluluk, cahillikten veya beklemekten ziyade sen de biliyorsundur, dünya üzerinde insanoğlunun en çok aradığı şey. kiminin bulmak için çok çaba sarf ettiği kiminin de kokusundan dahi bihaber olduğu. bizim için ise bunu yaratmak hiçte ulaşılmaz değildi. düşünebiliyor musun? bir küçük gülümseme, bir telefon ve yahut ne zaman hangimizden geleceği meçhul h.c mesajıyla bile buna erişebiliyorduk. ben bunu her zaman bir ayrıcalık olarak görüyordum. aynı lisede 4 sene boyunca birbirimizi bulamamış olmamız ne kadar büyük talihsizlikse mutluluğu böyle küçük şeylerden çıkarabilmemiz tam tersi büyük bir mucizeydi.
malum koşullar ve pandemi yüzünden seni ayda bir yada şanslıysak haftada bir görebilmek belkide bu hayatta eksikliğini en çok hissettiğim şeydi. zamanı değiştirmek istiyordum ilk defa. 2021'de değilde bu devirden çok uzak bir ışık yılına ışınlamak istiyordum bizi. el ele sinemaya, tiyatroya gidebileceğimiz biri beş edebileceğimiz günlere. seninle her an çok özeldi ama birlikte her şeyi deneyimlemeye öylesine aç gözlü ve iştahlıydım ki, her şeyi istiyordum ya! delicesine, teatral bir duyguyla istiyordum seni. sıcak bir yaz akşamında nasıl gözükürsün ya da sinemada koca boy mısırını yerken benimkine salça olur muydun? marketten koca koca limonlar kapıp mısırlarımıza sıkar mıydık mesela? ufak ellerin adana artı lahmacunu kavrarken şakalarıma karşın ne tarz küfürler yerdim? mutfakta yapacağın sakarlıklara savuracağımız kahkahalar, huzursuz veya aç olduğunu bir vakit kafanı ütülememe karşın bana atacağın bir bakış peki? ve çoktan senin zihninde unutulmaya yüz tutmuş, benim aklıma kazınmış onlarca şeyi merak ediyordum. hepsini merak ediyordum. sabırsızdım ama acele etmiyordum; çünkü beraber daha da güzel şeyler yaşayacağımızı hissediyordum. beni pozitif yapanda buydu.
sen, bana nasıl sevdirmişsin kendini bu kadar? şimdi anlayabiliyorum efsaneleşmiş sevdaları. insan bilemiyormuş kalbine dokunacak kişiyi. dokunduğunda dünyasını değiştirecek kişiyi. iyi ki kalbime sen dokundun diyemiyorum çünkü çok sevip kavuşanlardan veya kavuşamayanlardan değil kavuşmamaya çaba edinmişlerdeniz.
peki, kendine benim gözlerimden bakmak ister miydin? üsteki paragrafın sorusuna belki bir cevap bulurduk birlikte ama emin ol istemezdin. yoksa o çok sevdiğin aynada gördüğünü beğenmeyip muhtelif ruh hallerine bürünür seni nasıl yücelttiğime inanamazdın. senle dolan her zerrem nasıl zuhur ettiğini bana bakan birinin, seni gördüğünü görmek istemezdin.
yüzyıllar önce hatırlamadığım bir şarkıda diyor ki: ya da neden desin ki zaten zımbırtıdan onlarca şarkı sözleri dinlettim sana. bunu da bilmeyiverelim değil mi? yalnız bazı şarkılar insanın yüreğine kar değil yağmur yağdırır bence. kar yağdırsa buz tutar yürek hem. gönül dediğin karlar altında bırakılır mı? yürek yalnızca bir et parçası mıdır ki dondurup vakti gelince çözelim? içimdeki küçük oğlan çocuğu bilmez sanırım. duygularımda benim gibi doğru her şeyden münezzehtir; ama o bahsettiğim şarkılar yazılmasa belki sevmeyi bilmezdik. kim bilir kavuşulmasa belki de sevmezdik. zaten kimse sevmeden kavuşamaz ki sevdiğine.
"ya rab öleyim mi, neyleyim ben? ayrı yaşayım mı sevdiğimden" demiş, abdülhak hamit tarhan. kesinlikle bir daha asla kavuşulmayacak bir sevginin diğer tarafta kavuşabileceğine inanan umut dolu bir sitemdir yazarın bu sözleri. şiir okusaydın bilirdin neden diğer tarafta kavuşmaya umutlu olduğunu yazarın. magazin boyutuyla ilgilenseydin karısına yazdığı bu şiirin hemen ardından taziyeye gelen bir kadına göz koyduğunu da öğrenirdin. her şeyi de bilmemek lazım sanırım. her sözü de söylememek mesela.
sözler baştan başa riyadır. ya da kalpten gelen bir dua. tabii duanın ulaşıldığı düşünülen yüce bir varlık varsa.
aslında herkes kendi içinde tanrıdır biraz. yalnızca bunu ilk söyleyeni zındık ilan ettiler. mesela tanrım ben de küstah biriyim en nihayetinde sen de; ve tanrım bazen işini gerçekten sevmediğini düşünüyorum. yoksa tanrı kendi verdiği ruhu neden cezalandırır ki? acaba tanrım, sen de benim gibi biraz olsun anarşist misin? ya da biz şeker hastası bir çocuğun gizlice yediği kendine zararlı şeker gibi bir şey miyiz? neyse ne, tanrı her şeye kadim olduğuna göre buna da bir cevabı yok; oysa yaşama sevincim hep bir varlıktan gelirken inanırdım ben mucizelere ve yüceliğine tanrının.
mucizeleri mütemadi diyebileceğim kadar çoktu sanırım tanrının. mesela düşünebiliyor musun, gelen bir bildirim sesiyle ağzın kulaklarına varana dek sevindiğini ya da düşünmeksizin parmakların onlarca tuşun üstünde gezinirken sebepsizce sırıttığını? düşünebiliyor musun, o uyurken bile aklına saplanıyor; acaba günü nasıldı, karnı aç mıydı, sinirli miydi, yorgun muydu, sağlıklı mıydı, bir şeye ihtiyacı var mıydı?.. sanırım bu uzun cümleleri de o günlerin mucizesi için yazıyorum; ve uzun cümlelerimi o günlerden tezi yok sevmediğini biliyorum. o yüzden daha fazla devam etmeyeceğim. bu uzun cümlelerimi asıl yazma amacımla sonlandıracağım. doğum günün kutlu olsun arkadaşım. nice mutlu senelere.
doğum gününü yüz yüze kutlamak isterdim. e tabii birde böyle çokça resmi bir mesajla kutlamamak. eskisi gibi senle buluşmaya hevesli miyim? bilmiyorum. o yüzden doğum gününü dahi bahane edip bir kez daha buluşma teklifinde bulunur muyum? sanmıyorum.
yine de özlüyor muyum diye sorarsan: evet ama neyi özlüyorum biliyor musun? seninle konuşmaya başladığımız zamanı, senle konuşurken hissettiğim o mutluluğu ve huzuru.
geçenlerde sokakta basitçe bir anket gördüm. dönmek istenilen yıl, diye. cevabım: her ne kadar tüm insanlık için en beter yıl olsa da 2020'nin son demleri olurdu; ama bir şeyi değiştirir miydim? emin değilim. yine de dönmek isterdim.
zaman şimdi biraz daha hoyrat davranıyor bedenime. ruhum ilk sarılışımız gibi ama artık içimde şarkı bitti.
sana bilmediğin bir şey söyleyemem. ben de hiçbir şey bilmiyorum. ne kadar iyilik varsa hepimiz için hepsini dileyip gerisine direniyorum. tekrardan doğum günün kutlu olsun.
devamını gör...
olmak istenen cansız varlık
sulu boya fırçası olmak isterdim. ressamın hayal dünyası sonucu çıkan sanat eserinin bir parçası haline gelmek, her bir renkle bütünleştiğimi ve de ressamın ahenkli vuruşlarla kağıdı şenlendirdiğini hissetmek...
devamını gör...
mahlassızım
ortak moderatör işine girdik biz bu yazar arkadaşla, aramızda anlaştık hazall'ın dörtte üçü ona ait, gerisi benim.
şaka maka da benim pay iyice azaldı bu ara? biraz da bana bıraksan mı acaba?*
şaka maka da benim pay iyice azaldı bu ara? biraz da bana bıraksan mı acaba?*
devamını gör...
alternatif prezervatif sloganları
seçime hazırlanan parti sloganı gibidir.
örn. her şey güzel olacak.
benim kendi sloganım zannedersem " babalar kullanır " olurdu.
paketın üzerinde de uzun samsun resmi olurdu.
örn. her şey güzel olacak.
benim kendi sloganım zannedersem " babalar kullanır " olurdu.
paketın üzerinde de uzun samsun resmi olurdu.
devamını gör...
şiir ile kadın tavlanan karanlık dönem
kesinlikle kapanmıştır, az önce kesinlikle farkına vardım.
kadına "maviye çalar gözlerin, yangın mavisine" diyorum, "benim gözlerim kahverengi diyor" lan nerden göreyim, yolladığın fotoğraf şunun gibi bir şey, bırak göz rengini alnının bile olup olmadığı meçhul. *

neyse belki imana gelir diye yolladım giderli bi sıla gençoğlu şarkısı, ona da laf edip yemek yapmaya gitti.
şiir, şarkı artık hepsi boş azizim.
kadına "maviye çalar gözlerin, yangın mavisine" diyorum, "benim gözlerim kahverengi diyor" lan nerden göreyim, yolladığın fotoğraf şunun gibi bir şey, bırak göz rengini alnının bile olup olmadığı meçhul. *

neyse belki imana gelir diye yolladım giderli bi sıla gençoğlu şarkısı, ona da laf edip yemek yapmaya gitti.
şiir, şarkı artık hepsi boş azizim.
devamını gör...
dünyanın en mutlu ülkeleri listesi'nde türkiye'nin gerilemesi
mutsuzuz. bizi kendi içimizdekiler sömürüyor çünkü..
devamını gör...
gelmiş geçmiş en iyi kitap ismi
benim hüzünlü orospularım
(bkz: gabriel garcia marquez)
(bkz: gabriel garcia marquez)
devamını gör...
10000 karma puanı
an itibariyle geçtiğim karma puanı.
(bkz: bu gurur hepimizin)
(bkz: bu gurur hepimizin)
devamını gör...
her kızın 25 tane flörtü olduğu gerçeği
kadın olmadığımı öğrendiğim başlık.
her gün sözlükte bir başka şey olduğumu/olmadığımı öğreniyorum. her neyse, istatistiklerin içinden geçmişsiniz, helal olsun. *
her gün sözlükte bir başka şey olduğumu/olmadığımı öğreniyorum. her neyse, istatistiklerin içinden geçmişsiniz, helal olsun. *
devamını gör...
sözlüğün 1.yılının gelip çatması
devamını gör...