çocukken alınmadığı için yazarları bugün de üzen şeyler
sanal bebek. bugün hala üzmüyor tabi alınmaması ama isteyip alamayan o çocuk için bugün hala üzülürüm.
devamını gör...
antidepresan etkisi gösteren şeyler
denize sıfır bir balık restoranında bir akşam yemeği.
devamını gör...
ağırınıza giden sözler
senin buradaki vasfın ne ki?
normal biri söylese dediğine pişman ettirirdim fakat işte bazı kişiler ne yaparsa yapsın susman gerekiyor.
normal biri söylese dediğine pişman ettirirdim fakat işte bazı kişiler ne yaparsa yapsın susman gerekiyor.
devamını gör...
nuri bilge ceylan sineması
8 uzun metraj*, 1 kısa metraj* filme sahip olan sinemadır. yansıttığı dilin temel ögeleri; fotoğraf ve gerçekçilik üzerine kurulan hikâyelerdir.
nuri bilge ceylan sinemasını anlamak için bilinmesi gereken en önemli nokta; çehov’dur.
zira yönetmen dünyayı rus yazarın filtresinden görür. çehov edebiyatı’nda odak; sıralı şekilde cereyan eden olaylardan çok, kahramanın durağan ve sıradan dünyasındaki halet-i ruhiyesinin aktarımıdır. işte bu edebiyat, nuri bilge ceylan’ın sinema dilini oluşturan en önemli yapı taşıdır.
fotoğrafçılıkla başlamıştır mesleğe nuri bilge ceylan. fotoğraf sanatından geldiği, filmlerindeki üstün sinematografiden rahatça anlaşılır. filmlerinde karşımıza çıkan her kare; gerek açısı, gerek rengi, gerek işlediği kompozisyonla bir tablo gibi bakar bize. ona göre; en çirkin ortamda bile kameranın konulacağı altın bir nokta vardır. filmografisinin her parçasında bu üstün meziyetini bize gösterir.
sinema yaparken en çok senaryo zorlar onu. senaryo yazım sürecini, çok sancılı diye niteler. hikâyelerinde; taşrada sıkışan*, şehir-taşra ikileminde ezilip izole bir yalnızlık yaratan*, somutsal ihtiyaçlar üzerine ilişkiler kuran* insanlardır kahramanlar.
kahramanlar diyorum çünkü; tek bir karakterin filmi değildir onun filmleri. her figürün; bir diyeceği, bir derdi vardır. çokça duyduğumuz bir tabirle örnek vermek gerekirse, hikâyenin olmazsa olmazı diye hep bahsettikleri bir senaryo klişesi; kahramanın köklü amacı. işte filmlerinde, her kahramanın bir köklü amacı vardır. ama bu amacı; dünyayı kurtarmak, düşmanından intikam almak gibi bir amaç sanmayın. daha sade, daha sıradan, hayatın içinden; bir kitap yazmak, şehirde iş bulup çalışmak, köyüne dönüp hayvancılık yapmak gibi küçük küçük ve sonsuz amaçlar.
durağan yaşamlardan film yapmak, çok riskli ve zor bir iştir. hikâye akışının nabzını düşürerek, izleyiciyi filmden kopartabilir. işte tam da burada, nuri bilge’yi herkesten ayıran, onun üstün yeteneği devreye girer; diyalog yazımı.
edebi derinliği hat safhada olan nakış gibi işlenerek yazılmış diyaloglar, sıradanlığın boğucu atmosferi arasında sürükler götürür izleyiciyi. her kelimenin, her tonlamanın hatta bağlacın bile çok önemi vardır nuri bilge’nin gözünde. obsesif bir tavırla yaklaşır bu alana. karşılığını da bir sanat eseri yaratarak alır.
oyuncu seçimine gelecek olursak; alaylılarla çalışmayı daha çok tercih eder. onlarla doğallığı koruyacağını düşünür. tiyatro geleneğinden gelen mekteplilerin, okulda öğrendiği kalıplaşmış jest ve mimiklerin hikâyenin doğallığına zarar vereceğinden çekinir. fakat geçmişe nazaranla, filmlerindeki diyaloglar daha uzun ve edebidir. bu durum; nuri bilge’yi, mekteplilerle* çalışmaya yöneltmiştir. endüstriyelleşen sinema da yönetmenin oyuncu seçiminde etkin rol oynamıştır.
sözün özü; her sahnesi, her planı büyük bir titizlikle çekilmiştir. sinematografisi, sanat eseri ciddiyetiyle resmedilmiştir. hayatın içinden gelen, film olamayacak kadar gerçekçi senaryolara sahiptir.
bizi, bize en iyi anlatan bir sinemadır, nuri bilge ceylan sineması.
nuri bilge ceylan sinemasını anlamak için bilinmesi gereken en önemli nokta; çehov’dur.
zira yönetmen dünyayı rus yazarın filtresinden görür. çehov edebiyatı’nda odak; sıralı şekilde cereyan eden olaylardan çok, kahramanın durağan ve sıradan dünyasındaki halet-i ruhiyesinin aktarımıdır. işte bu edebiyat, nuri bilge ceylan’ın sinema dilini oluşturan en önemli yapı taşıdır.
fotoğrafçılıkla başlamıştır mesleğe nuri bilge ceylan. fotoğraf sanatından geldiği, filmlerindeki üstün sinematografiden rahatça anlaşılır. filmlerinde karşımıza çıkan her kare; gerek açısı, gerek rengi, gerek işlediği kompozisyonla bir tablo gibi bakar bize. ona göre; en çirkin ortamda bile kameranın konulacağı altın bir nokta vardır. filmografisinin her parçasında bu üstün meziyetini bize gösterir.
sinema yaparken en çok senaryo zorlar onu. senaryo yazım sürecini, çok sancılı diye niteler. hikâyelerinde; taşrada sıkışan*, şehir-taşra ikileminde ezilip izole bir yalnızlık yaratan*, somutsal ihtiyaçlar üzerine ilişkiler kuran* insanlardır kahramanlar.
kahramanlar diyorum çünkü; tek bir karakterin filmi değildir onun filmleri. her figürün; bir diyeceği, bir derdi vardır. çokça duyduğumuz bir tabirle örnek vermek gerekirse, hikâyenin olmazsa olmazı diye hep bahsettikleri bir senaryo klişesi; kahramanın köklü amacı. işte filmlerinde, her kahramanın bir köklü amacı vardır. ama bu amacı; dünyayı kurtarmak, düşmanından intikam almak gibi bir amaç sanmayın. daha sade, daha sıradan, hayatın içinden; bir kitap yazmak, şehirde iş bulup çalışmak, köyüne dönüp hayvancılık yapmak gibi küçük küçük ve sonsuz amaçlar.
durağan yaşamlardan film yapmak, çok riskli ve zor bir iştir. hikâye akışının nabzını düşürerek, izleyiciyi filmden kopartabilir. işte tam da burada, nuri bilge’yi herkesten ayıran, onun üstün yeteneği devreye girer; diyalog yazımı.
edebi derinliği hat safhada olan nakış gibi işlenerek yazılmış diyaloglar, sıradanlığın boğucu atmosferi arasında sürükler götürür izleyiciyi. her kelimenin, her tonlamanın hatta bağlacın bile çok önemi vardır nuri bilge’nin gözünde. obsesif bir tavırla yaklaşır bu alana. karşılığını da bir sanat eseri yaratarak alır.
oyuncu seçimine gelecek olursak; alaylılarla çalışmayı daha çok tercih eder. onlarla doğallığı koruyacağını düşünür. tiyatro geleneğinden gelen mekteplilerin, okulda öğrendiği kalıplaşmış jest ve mimiklerin hikâyenin doğallığına zarar vereceğinden çekinir. fakat geçmişe nazaranla, filmlerindeki diyaloglar daha uzun ve edebidir. bu durum; nuri bilge’yi, mekteplilerle* çalışmaya yöneltmiştir. endüstriyelleşen sinema da yönetmenin oyuncu seçiminde etkin rol oynamıştır.
sözün özü; her sahnesi, her planı büyük bir titizlikle çekilmiştir. sinematografisi, sanat eseri ciddiyetiyle resmedilmiştir. hayatın içinden gelen, film olamayacak kadar gerçekçi senaryolara sahiptir.
bizi, bize en iyi anlatan bir sinemadır, nuri bilge ceylan sineması.
devamını gör...
panik atak
yaşamı tehdit eden durumlar da aşırı fizyolojik ve bilişsel değişikliklerin birden ortaya çıkması ile kendini gösteren ivegen kaygı panik nöbetidir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
otobüsten indi, garaja yürüdü...
bugün hep, o garajla market arası yolda yürür buldu kendini. hatta bir ara o yolda, öylece, kaldırımda otururken hayal etti kendini..
anlaşılan yalnız değildi bu hayali yaşamada... otobüsten indiği an karşısında buldu onu. kaldırıma oturmuş, öylece duruyordu. üzgün.. .
yeniden otobüse yönelecek oldu. fakat kımıldamadı. kararlılıkla karşıdan karşıya geçti. ilk kez cadde boştu, beklemesine gerek kalmadı.
kaldırımdaki şaşkın, titreyen gözlerle baktı.
anlaşılan o da kıpırdamıyordu. geçip yanına oturdu.
hiç konuşmadılar bir süre.
uzunca bir süre...
zaten gün dönmekteydi,
şimdiyse akşam olmuştu çoktan. hiç konuşmadılar. beriki tezcanlıydı, duramazdı öyle namütenahi... fakat susuyordu. tabakasını çıkardı. kaç saattir yanındayım yine içmedim görüyor musun?.. sigara içtiğimi unutmuşum. yine ve yine senin yanında...görüyor musun?.....
ne gözlerine baktı, ne bir cevap verdi diğeri... anlaşılan konuşmak için yuttuğu dilinin boğazından dönmesini bekliyordu. ses etmedi beriki, tabakayı yerine koydu, oturdu yeniden.
bir heyecan vardı her yanında. yeniden ve yeniden.
hisler aynı hislerdi işte. nasıl hissedip gelmişti onca yolu yalnız başına?.. hissetmişti basbayağı... hisler aynı hisler işte dedi ve tuttu elinden... . sesini bile çıkarmadı diğeri. elleri buz gibiydi.
hasta olacaksın, dedi. yine seslenmedi diğeri. ayağa kalktı, onu da tuttu kolundan kaldırdı ayağa. sarıldı mı? otobüse mi bindiler? sonrasını gören olmadı. o saatten sonra onları o kaldırımda gören olmadı.
o saatten sonra onları bir daha gören olmadı..
.
ve perdeyi kapattı beriki ışığı söndürüp içeri düştü.
bir sigara daha yaktı...
bugün hep, o garajla market arası yolda yürür buldu kendini. hatta bir ara o yolda, öylece, kaldırımda otururken hayal etti kendini..
anlaşılan yalnız değildi bu hayali yaşamada... otobüsten indiği an karşısında buldu onu. kaldırıma oturmuş, öylece duruyordu. üzgün.. .
yeniden otobüse yönelecek oldu. fakat kımıldamadı. kararlılıkla karşıdan karşıya geçti. ilk kez cadde boştu, beklemesine gerek kalmadı.
kaldırımdaki şaşkın, titreyen gözlerle baktı.
anlaşılan o da kıpırdamıyordu. geçip yanına oturdu.
hiç konuşmadılar bir süre.
uzunca bir süre...
zaten gün dönmekteydi,
şimdiyse akşam olmuştu çoktan. hiç konuşmadılar. beriki tezcanlıydı, duramazdı öyle namütenahi... fakat susuyordu. tabakasını çıkardı. kaç saattir yanındayım yine içmedim görüyor musun?.. sigara içtiğimi unutmuşum. yine ve yine senin yanında...görüyor musun?.....
ne gözlerine baktı, ne bir cevap verdi diğeri... anlaşılan konuşmak için yuttuğu dilinin boğazından dönmesini bekliyordu. ses etmedi beriki, tabakayı yerine koydu, oturdu yeniden.
bir heyecan vardı her yanında. yeniden ve yeniden.
hisler aynı hislerdi işte. nasıl hissedip gelmişti onca yolu yalnız başına?.. hissetmişti basbayağı... hisler aynı hisler işte dedi ve tuttu elinden... . sesini bile çıkarmadı diğeri. elleri buz gibiydi.
hasta olacaksın, dedi. yine seslenmedi diğeri. ayağa kalktı, onu da tuttu kolundan kaldırdı ayağa. sarıldı mı? otobüse mi bindiler? sonrasını gören olmadı. o saatten sonra onları o kaldırımda gören olmadı.
o saatten sonra onları bir daha gören olmadı..
.
ve perdeyi kapattı beriki ışığı söndürüp içeri düştü.
bir sigara daha yaktı...
devamını gör...
erkekler ağlamaz
yalanmis o, aslinda aglarlarmis hem de hickira hickira...kuytu kosede agladiklari icin, kimse bilmezmis. yalan olan bu mu yoksa?
devamını gör...
edebiyat rüya takımı
ben mevzuya liglere göre bakılması gerekliliğine inandığım için ilk kadromla karşınızdayım * bu takım biraz fantastik bir takım, idmanlarda bilimsel yöntemler kullanıyor. aynı zamanda tüm oyun kurgusu hücum edebiyatı stratejisine dayanıyor. *

takımı oluştururken cidden zorluk çektim. nice koç yiğitler yedek kaldı. kadro dışı bırakıldı. gördüğünüz üzere takımın kaptanı ve 10 numarası tolkien abimiz. takımı bir maestro gibi yönetecek, ince ara paslarıyla rakip takımın aklını alacak. aynı zamanda takımda teknik hayal gücü en yüksek oyunculardan birisi. kaptanımız olmadan kesinlikle maçlara çıkmıyoruz. pele ve maradona dünya futbolunda nerede duruyorsa, bizim 10 numara onların birkaç fersah üzerinde yer alıyor.
ursula ablayı sol kanada attım. buradaki temel amaç rakibin karşı kanadını felç etmek. çünkü ursula abla'nın kurguları felç edici bir gerçeklik içeriyor. kurgunun gerçekliği konusunda fuleli adımları ile rakibi hallaç pamuğu gibi dağıtacağına inanıyorum.
sağda terry abi yer alıyor. en önemli özelliği zekâsı ve muzipliği. rakibin aklını alacağını düşünüyorum. adam her iki ayağını da raket gibi kullanabiliyor. rakip bekler için ölümcül bir oyuncu. ayrıca ceza sahasına her noktadan inanılmaz top kesiyor. sahayı görüş açısı muazzam. her yerden boştaki adamı görebiliyor.
sol bekte ikili ve değişen bir oyuncu tercihim var. hangisi oynarsa oynasın diğerini aratmaz. bütün özellikleri benzer. strugatski kardeşler o kanadı otobana çevirecek. onlardaki gelişim azmi ve sürekli golü arama isteğini her kanat bekinde bulamazsınız. kusursuz bir sovyet disiplini ile toplarını oynuyorlar. yaratıcılık düzeylerine ise ancak şapka çıkarılabilir.
sağ beke eddings abiyi yazdım. bu ligde değeri anlaşılamamış bir oyuncu. oysa takım oyununda muazzam iş çıkaracağı aşikâr. ursula ablaya atacağı ters toplar ile rakibin içinden geçeceğiz.
defans bloğunda ise alfred ve lem abileri kullandım. çok sağlam oyun görüşleri var. geriden oyunu çok iyi kuracaklarını düşünüyorum. ayrıca oyun kurgularındaki derin görüş ve sahayı muazzam şekilde analiz etme yetenekleri ile ciddi fark yaratacaklarına inanıyorum.
kale ise sağlam ellerde. robert abimiz tek bir seri ile bile kaleye duvar örer. çok zor gol yer bu takım.
frank abiyi sağ öne attım. tolkienden alacağı toplarla, patlayıcı gücünü kullanıp, kalecileri yere yatırıp yatırıp kafa bulacaktır. ondan sonra gol mü atar, asist mi yapar orası ona kalmış. biraz george best gibi düşünün onu.
sol önde ise namı değer fırtına yaratan michael abi var. adam aç, sürekli golü arıyor. muazzam bir arzu ve istekle oynuyor. ursula ablaya çok alan açar. golcüyü iyi besler. en az 15 gol atıp 10 asist yapmazsa ben de bir şey bilmiyorum.
golcüde de ikili bir tercih kullandım. hangisi oynarsa oynasın rakip kalecileri ters ayakta yakalar, her halükarda ters köşe yatırırlar. geriden gelen diğer yetenekler de onların açtığı boş alanlar sayesinde rakip kaleye gol olup yağarlar. weiss&hickman ikilisi el fenomeno gibi leblebici vazifesi görecektir. gerisini rakipler düşünsün.
bizde fular olmadığı ve atkılarımızla tribünlerden aşağıya doğru aktığımız için başlığın çok yerinde bir başlık olduğunu düşünüyorum. entel abi ve ablaların futbol düşmanlığına karşı omuz omuza *
diğer kadroları da zamanla başlığa ekleyeceğim. hepsinin kendi liginin şampiyonu olması umudunu taşıyarak başlıktan ayrılıyorum.

takımı oluştururken cidden zorluk çektim. nice koç yiğitler yedek kaldı. kadro dışı bırakıldı. gördüğünüz üzere takımın kaptanı ve 10 numarası tolkien abimiz. takımı bir maestro gibi yönetecek, ince ara paslarıyla rakip takımın aklını alacak. aynı zamanda takımda teknik hayal gücü en yüksek oyunculardan birisi. kaptanımız olmadan kesinlikle maçlara çıkmıyoruz. pele ve maradona dünya futbolunda nerede duruyorsa, bizim 10 numara onların birkaç fersah üzerinde yer alıyor.
ursula ablayı sol kanada attım. buradaki temel amaç rakibin karşı kanadını felç etmek. çünkü ursula abla'nın kurguları felç edici bir gerçeklik içeriyor. kurgunun gerçekliği konusunda fuleli adımları ile rakibi hallaç pamuğu gibi dağıtacağına inanıyorum.
sağda terry abi yer alıyor. en önemli özelliği zekâsı ve muzipliği. rakibin aklını alacağını düşünüyorum. adam her iki ayağını da raket gibi kullanabiliyor. rakip bekler için ölümcül bir oyuncu. ayrıca ceza sahasına her noktadan inanılmaz top kesiyor. sahayı görüş açısı muazzam. her yerden boştaki adamı görebiliyor.
sol bekte ikili ve değişen bir oyuncu tercihim var. hangisi oynarsa oynasın diğerini aratmaz. bütün özellikleri benzer. strugatski kardeşler o kanadı otobana çevirecek. onlardaki gelişim azmi ve sürekli golü arama isteğini her kanat bekinde bulamazsınız. kusursuz bir sovyet disiplini ile toplarını oynuyorlar. yaratıcılık düzeylerine ise ancak şapka çıkarılabilir.
sağ beke eddings abiyi yazdım. bu ligde değeri anlaşılamamış bir oyuncu. oysa takım oyununda muazzam iş çıkaracağı aşikâr. ursula ablaya atacağı ters toplar ile rakibin içinden geçeceğiz.
defans bloğunda ise alfred ve lem abileri kullandım. çok sağlam oyun görüşleri var. geriden oyunu çok iyi kuracaklarını düşünüyorum. ayrıca oyun kurgularındaki derin görüş ve sahayı muazzam şekilde analiz etme yetenekleri ile ciddi fark yaratacaklarına inanıyorum.
kale ise sağlam ellerde. robert abimiz tek bir seri ile bile kaleye duvar örer. çok zor gol yer bu takım.
frank abiyi sağ öne attım. tolkienden alacağı toplarla, patlayıcı gücünü kullanıp, kalecileri yere yatırıp yatırıp kafa bulacaktır. ondan sonra gol mü atar, asist mi yapar orası ona kalmış. biraz george best gibi düşünün onu.
sol önde ise namı değer fırtına yaratan michael abi var. adam aç, sürekli golü arıyor. muazzam bir arzu ve istekle oynuyor. ursula ablaya çok alan açar. golcüyü iyi besler. en az 15 gol atıp 10 asist yapmazsa ben de bir şey bilmiyorum.
golcüde de ikili bir tercih kullandım. hangisi oynarsa oynasın rakip kalecileri ters ayakta yakalar, her halükarda ters köşe yatırırlar. geriden gelen diğer yetenekler de onların açtığı boş alanlar sayesinde rakip kaleye gol olup yağarlar. weiss&hickman ikilisi el fenomeno gibi leblebici vazifesi görecektir. gerisini rakipler düşünsün.
bizde fular olmadığı ve atkılarımızla tribünlerden aşağıya doğru aktığımız için başlığın çok yerinde bir başlık olduğunu düşünüyorum. entel abi ve ablaların futbol düşmanlığına karşı omuz omuza *
diğer kadroları da zamanla başlığa ekleyeceğim. hepsinin kendi liginin şampiyonu olması umudunu taşıyarak başlıktan ayrılıyorum.
devamını gör...
kahramanmaraş'ta bir esnafın böbreğini satışa çıkarması
evet içi işleri bakanımız da kahve ağzıyla laf dalaşında takılsın kadın iç çamaşırı ile laf sokmaya çalışsın. ben bu kadar utanmaz, yüzü keçeden beter insanlar görmedim cidden.
devamını gör...
benzinlikte buzlu camdan kalçası görünen adamın feryadı
akıllara sivaslı abiyi getirmiştir.
devamını gör...
profiline kendi fotoğrafını koyan sözlük yazarı
çirkinim, yolluyum ve burayı instagram ile karıştırıyorum.
varsa reşit olmamış evladınız, onun seçimlerine karışabilirsiniz. başkasının ne yaptığı, sizi de aynı şeyi yapmaya zorlamadığı sürece, sizi ilgilendirmez.
bu ne her şeye karışmak arzusudur mirim!
t: profiline ot, bok, çiçek, böcek fotosu koyanlar kadar sıradan bir insan.
varsa reşit olmamış evladınız, onun seçimlerine karışabilirsiniz. başkasının ne yaptığı, sizi de aynı şeyi yapmaya zorlamadığı sürece, sizi ilgilendirmez.
bu ne her şeye karışmak arzusudur mirim!
t: profiline ot, bok, çiçek, böcek fotosu koyanlar kadar sıradan bir insan.
devamını gör...
edebiyat dedikoduları
yahya kemal, dostlarından birine:
-"bu akşam, yemeği benimle yer misin?" diye sorunca, arkadaşı:
-"hay hay! çok memnun olurum, hiçbir mazeretim yok." der. yahya kemal ise gülümseyerek:
-"iyi öyleyse, bu akşam size geliyorum."
-"bu akşam, yemeği benimle yer misin?" diye sorunca, arkadaşı:
-"hay hay! çok memnun olurum, hiçbir mazeretim yok." der. yahya kemal ise gülümseyerek:
-"iyi öyleyse, bu akşam size geliyorum."
devamını gör...
hangi yazar gözünde nasıl canlanıyor sorusu
devamını gör...
işsizler iş beğenmiyor
empati özürlüsü bir milletiz. hoş çoğu kelimeyi bile duymamıştır. tabii üniversitede kola kahve içmekten midesi incelmiş, uykusuzluktan beyni küçülmüş insanlar ameleliği beğenmiyor he mi? her gün bir paket makarna alacak ücrete ok demeleri lazım daha ne istiyorlar, hadsizlere bak sen! *
devamını gör...
dandik entrylerin fazla sayıda beğenilmesi
neye göre dandik? kime göre dandik? diye sorarlar adama.
herkes aynı zevke sahip olmak zorunda mı? adama güzel geliyordur beğenmiştir.
ama tabii kanımızda var başarılı olan her şeye bir şekilde b*k sıçratmak.
tanım: entrylerine fazla beğeni gelmediği için ağlayan yazar beyanı.*
herkes aynı zevke sahip olmak zorunda mı? adama güzel geliyordur beğenmiştir.
ama tabii kanımızda var başarılı olan her şeye bir şekilde b*k sıçratmak.
tanım: entrylerine fazla beğeni gelmediği için ağlayan yazar beyanı.*
devamını gör...
bir kadının bağımlılık yapabilecek özellikleri
şefkatidir.
devamını gör...
iyileşmeyen kalp kırıklığı
sozlugun bende biraktigi.
devamını gör...
şizofreni
şizofreni, bireylerin gerçekliği anormal olarak yorumladıkları ve gerçek ile gerçek dışını birbirinden ayıramadıkları ciddi bir zihinsel bozukluğa verilen addır.
şizofreni, halüsinasyonlar, sanrılar ve günlük işleyişi bozan son derece düzensiz düşünme ve davranışların sonucunda ortaya çıkabilir bunun sonucunda bireyi bütünüyle etkisiz hale getirebilir. şizofreni durumunun gelişmesine neyin neden olduğu henüz kesin olarak belirlememiştir. fakat araştırmacılar genetik yapının, beyin kimyasının ve çevrenin bir kombinasyonunun şizofreni durumunun gelişmesine katkıda bulunduğuna inanmaktadır. şunu da belirtmek gerekir ki çevrenin kişi üzerindeki olumsuz etkisi tek başına şizofreni hastalığını ortaya çıkarmaz. başka hastalıklar bu olumsuz durumla tetiklendiğinde şizofreni ortaya çıkabilir. erken tedaviye başlamak çok önemli olduğu gibi tedavi edilmeyen şizofreni bireyin hayatının her alanını etkileyen ciddi sorunlara neden olabilir.
şizofreni türleri:
-paranoid şizofreni: kişiler çok yoğun belirtiler yaşamasına karşın asla hastalığı kabul etmez ve bütün belirtileri gizlemeye çalışır bu da kişilerin toplumdan uzaklaşmalarına neden olur. kişiler zulüm gördükleri veya birileri tarafından cezalandırıldıkları ile ilgili yanlış inançlara sahiptirler. fakat düşünceleri, konuşmaları, duyguları oldukça normaldir. bu hastalarda şüpheci ruh haline sıklıkla rastlanır. diğer türlere göre daha geç yaşta ve daha yavaş ilerlediği görülür.
-dezorganize (hebefrenik) şizofreni: kişilerin konuşmalarında oldukça sık tutarsızlıklar görülür. hastaların zihinleri oldukça karışıktır. bazı günlük işlerini yapmakta zorlanabilen bu kişilerde duygusuzluk, uygunsuz hareketler vardır. dışardan çocuksu görünebilirler.
-katatonik şizofren: semptomlar fiziksel olara görülür. kişiler genelde hareketsizdirler. genellikle çok katı ve sert olurlar, hareket etmeyi istemezler. çevrelerinde olan bitenlere karşı kayıtsız kalırlar. uzun süre hareketsiz kalabilirler ve bu tür şizofreni aniden ve genellikle genç yaşlarda ortaya çıkar.
-ayrışmamış şizofreni: belirtiler vardır fakat bu türün belirtileri henüz herhangi bir gruba dahil edilmemiştir. semptomlar yukarıda yazmış olduğum 3 türden birine tam olarak uymadığında bu tanı koyulabilir.
-kalıntı (rezidüel) şizofreni: kişilerin şizofreni semptomları şiddeti azalmıştır fakat halüsinasyonlar gibi diğer semptomlar hala vardır, sadece şiddeti ilk teşhis edildiğine oranla azalmıştır.
-basit şizofreni: normal işlevlerde azalma belirgin olarak görülür. yavaş ve sinsi olarak ilerleyen bu tür genç yaşlarda ortaya çıkar. kişiler çevreye karşı ilgisizdirler. kişilerde ayrıca aldırmaz tavırlar sık görülür ve ailenin, çevrenin kurallarına ters davranışlar ortaya çıkar.
şizofreni, halüsinasyonlar, sanrılar ve günlük işleyişi bozan son derece düzensiz düşünme ve davranışların sonucunda ortaya çıkabilir bunun sonucunda bireyi bütünüyle etkisiz hale getirebilir. şizofreni durumunun gelişmesine neyin neden olduğu henüz kesin olarak belirlememiştir. fakat araştırmacılar genetik yapının, beyin kimyasının ve çevrenin bir kombinasyonunun şizofreni durumunun gelişmesine katkıda bulunduğuna inanmaktadır. şunu da belirtmek gerekir ki çevrenin kişi üzerindeki olumsuz etkisi tek başına şizofreni hastalığını ortaya çıkarmaz. başka hastalıklar bu olumsuz durumla tetiklendiğinde şizofreni ortaya çıkabilir. erken tedaviye başlamak çok önemli olduğu gibi tedavi edilmeyen şizofreni bireyin hayatının her alanını etkileyen ciddi sorunlara neden olabilir.
şizofreni türleri:
-paranoid şizofreni: kişiler çok yoğun belirtiler yaşamasına karşın asla hastalığı kabul etmez ve bütün belirtileri gizlemeye çalışır bu da kişilerin toplumdan uzaklaşmalarına neden olur. kişiler zulüm gördükleri veya birileri tarafından cezalandırıldıkları ile ilgili yanlış inançlara sahiptirler. fakat düşünceleri, konuşmaları, duyguları oldukça normaldir. bu hastalarda şüpheci ruh haline sıklıkla rastlanır. diğer türlere göre daha geç yaşta ve daha yavaş ilerlediği görülür.
-dezorganize (hebefrenik) şizofreni: kişilerin konuşmalarında oldukça sık tutarsızlıklar görülür. hastaların zihinleri oldukça karışıktır. bazı günlük işlerini yapmakta zorlanabilen bu kişilerde duygusuzluk, uygunsuz hareketler vardır. dışardan çocuksu görünebilirler.
-katatonik şizofren: semptomlar fiziksel olara görülür. kişiler genelde hareketsizdirler. genellikle çok katı ve sert olurlar, hareket etmeyi istemezler. çevrelerinde olan bitenlere karşı kayıtsız kalırlar. uzun süre hareketsiz kalabilirler ve bu tür şizofreni aniden ve genellikle genç yaşlarda ortaya çıkar.
-ayrışmamış şizofreni: belirtiler vardır fakat bu türün belirtileri henüz herhangi bir gruba dahil edilmemiştir. semptomlar yukarıda yazmış olduğum 3 türden birine tam olarak uymadığında bu tanı koyulabilir.
-kalıntı (rezidüel) şizofreni: kişilerin şizofreni semptomları şiddeti azalmıştır fakat halüsinasyonlar gibi diğer semptomlar hala vardır, sadece şiddeti ilk teşhis edildiğine oranla azalmıştır.
-basit şizofreni: normal işlevlerde azalma belirgin olarak görülür. yavaş ve sinsi olarak ilerleyen bu tür genç yaşlarda ortaya çıkar. kişiler çevreye karşı ilgisizdirler. kişilerde ayrıca aldırmaz tavırlar sık görülür ve ailenin, çevrenin kurallarına ters davranışlar ortaya çıkar.
devamını gör...
şiir yazan insana ilham nereden geliyor
mutlu şair görmedim. haliyle bizi bunaltan,çıkmazdaymış gibi düşündüren, acı çektiren,hayattan aldığımız hazzi azaltan ne varsa aslında bir nimet olduğunun örneğini şiirden görüyoruz.
mutluyken niye şiir yazayım ki anı yaşarım.
ne zaman derde kedere bürünsem şiire dönerim. meret de nankör değil gel başla der gibi. terapimi yapar çıkarım. o orda durur. derdim de orda durur. haliyle şiiri önemserim. kıymetlidir. vazgeçilmezdir.
mutluyken niye şiir yazayım ki anı yaşarım.
ne zaman derde kedere bürünsem şiire dönerim. meret de nankör değil gel başla der gibi. terapimi yapar çıkarım. o orda durur. derdim de orda durur. haliyle şiiri önemserim. kıymetlidir. vazgeçilmezdir.
devamını gör...

