kadıköy

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

uykuda iken olduğum hal.
uykumu çok ciddiye alırım.
hadi bana iyi geceler.
devamını gör...

uzun zamandır almak istediğim kitap setimi sipariş ettim.şimdi heyecanla bekliyorum.
devamını gör...

(bkz: bloukrans köprüsü)
216 metre yükseklikten, bir araya getirilmiş birkaç yüz tane don lastiğine güvenip atlayacaksanız, buyurun.
devamını gör...

böyle başlıklara hep sabahattin ali cevabı verdiğim için biraz da günümüz yazarlarından sevdiğim hakan günday'ın alıntılarından birini paylaşayım dedim.

''çünkü eğer bu dünyada bir yerlerde, insanlar çocukları bombalıyorsa, bunu bilmeye gerek yoktu. o dünya zaten yanmış çocuk eti kokardı. eğer bir yerlerde, başka çocuklar açlıktan geberip gidiyorsa, bunu da bilmeye gerek yoktu. o dünyanın zaten açlıktan nefesi kokardı."
devamını gör...

rahmetli babaannem hepsine bir top verseler de kavga etmeseler derdi. anlamış kadın, çözmüş olayı aslında.
devamını gör...

vakt-i zamanında köy ağalarının şehirden misafirleri gelirken karşılama töreninde davul zurnaya eşlikeden tamamlayıcı unsurdur. bu zamanda kabalık olarak algılanabilir.
devamını gör...

hiçbir edebi eseri olmayan kitapları alıp yücelten okuyucular da en az yayınevleri kadar suçludur. sırf ünlü diye bir kişinin kitabı neden alınır hiç anlamıyorum..
devamını gör...

ilk üretim amacı yenidoğan bebeklerde görülen pulmoner hipertansiyon tedavisi içindir.
hatta haberlerde yeni doğmuş bebeğe viagra verildi diye araştırmadan yapılan haberle tepki odağı olmuştu.
daha sonrasında erektil disfonksiyon tedavisinde de etkili olmasıyla yaygın kullanım haline gelmiştir.
bu ilaç kullanımına bağlı mavi diskromatopsi yani birçok şeyi mavi görme durumu oluşabilir.

benzer etki mekanizması ile kullanılan daha uzun etkili tadalafil ve oral biyoyararlanımı daha iyi olan avanafil ajanlar vardır.
devamını gör...

mükemmel gifleriyle yüzümüzü güldüren, enerjik ve samimi bi yazar.

her başlıkta görmek istiyoruz o gifleri yalnız biz*.
devamını gör...

ömrümden yaklaşık 12 saat alıp götüren bir çalışma oldu. umarım beğenilir. malesef herhangi bir testerımız olmadığı için gözümden kaçan ufak tefek arızalar çıkabilir özelden bildirebilirsiniz.
devamını gör...

bize ruslar'dan geçmiş bir kültürdür. tasavvuf kültüründe semaver, dervişe benzetilir. içinde yanan közün fokurdaması dervişin bağrının yanması, gözyaşı dökmesine benzetilir.
devamını gör...

özgüvenimin az biraz yükselmesi için kayda değer başarı isteyen zihnim, düşmesi için en ufak rüzgarı yeterli görüyor.
ama rüzgardan bol ne var ki şu hayatta? stabil bir özgüvenle dümdüz yaşayıp gitmek için ne olması lazım? mucize mi bekliyorsun, gelmeyecek. seni çekip çıkaracak insan mı bekliyorsun? gelmeyecek.
gel sevgili özgüvenim sen gel.. düşme bu kadar kolayca, sen düştükçe yaşamak nasıl da zorlaşıyor. gereksiz olsun yükselişin, manasız olsun, hatta isterse kibirlice olsun ama yüksel... yeter ki düşme.

yüksel, yüksel ki iyi kötü idame ettireyim şu hayatı. yüksel ki bir yerlere dikiş tutturayım. yüksel ki insanlara katlanabileyim, aralarına karışıvereyim sanki hep aralarındaymışımcasına.

sen varoluşuna anlam ararsın, bu bilmediğin yolculukta da kendine yoldaşlar ararsın. kim bilir belki de varoluş amacın çöp tenekesinde ağzı kapalı poşetten çıkamayan arı için elini çöpe sokup poşedi yırtmaktı, veya otobüste telefonuna dalmış taklidi yapmaktan vazgeçip yorgun adama yer vermekti.
kendine büyük misyonlar yüklemek.

kim dedi ki var oluş anlamın kitleleri etkileyecek diye? sen de devasa çarkların yanında küçük dişlisindir belki de.
minik eylemler, anlık işe yarayışlar gene de yadsınamaz küçük etkiler.

düşme sevgili özgüvenim bakma sen ne geçmişe ne geleceğe ne mistik anlamlara. oralardan almak zorunda değilsin motive edicini, ellerin ayakların beynin de yeterli. küçük dişli ol, olmayıversin ulvi amaçların, büyük şeyler başaramayıver, sen de günü kurtar. ve doğanın bir parçası olarak kalabildiğin kadar hayatta kal.
devamını gör...

sevgi bilinmez ki bilinirse sevgi olmaz. nedeni olmaz sevginin severiz işte çiçekleri. çiçek açan, çiçek açmayan, renkli, renksiz demeden severiz...
bir de emek var azizim emek... öyle çiçek bakmak kolay iş değildir mesela şiir yazmak gibidir. bir kitabın dilini çözüp içerisine girip tüm karakterlerini tahayyül etmek gibidir çiçek bakmak...
devamını gör...

yanlış düşünceye saygı duyulmaz .

burada , kime , neye göre doğru veya yanlış sorusu sorulacaktır ki bunun da cevabı,
'genel kabul görmüş evrensel ilkeler' dir .
devamını gör...

insan mutsuz olduğu anıları daha çok aklında tutuyor. bunu da başka bir tanımımda uzun uzun açıklamıştım zaten tekrar anlatmaya sanıyorum ki gerek yok. başlığı görür görmez aklımda canlanan anılar; mutlu ve iyi hissettiğim değil, olabildiğince kötü anılar olduğunu gördüm. burada hangi birini anlatsam yine bir şey ifade etmeyecek. ama biz yine de boş geçmeyelim. bu seneki doğum günüm güzeldi be, çok güzeldi. sağ olun dostlar.
devamını gör...

realizmin büyük temsilcilerinden biri olmakla birlikte fransız edebiyatının da önemli romancılarındandır. üslubu sade ve süsten oldukça uzaktır.

kendisiyle ilgili öne çıkan önemli özelliklerinden biri de gerçekçi bir anlayışa sahip olduğu için kahramanlarının psikolojik çözümlemelerine önem verip ruhsal durumlarını öne çıkartmasıdır.
devamını gör...

senin kafan yanmış kardeşim.

köy insanı onlar. sizin gibi paraya tamah etmezler.

aylık gelirleri ve giderleri eşittir. yaşadıkları ev babalarından kalmadır. muhtemelen pek çoğu o evlerde çocukluğunu geçirmiştir. o evin yanması o insanların anılarını yakmaktır, gerçi siz anlamazsınız.

neyse sizin anladığınız dilden de konuşalım.

idare hukukunda sosyal risk ilkesi denen bir ilke bulunur. buna göre terör eylemlerinden kaynaklı zarara uğramış insanlar, devlete tazminat davası açıp, zararını faiziyle devletten alabilirler.

yani yok öyle, insanların hakkını gasp edip; gasp edilmeyen kısmı lütuf olarak göstermeye çalışmak.
devamını gör...

3 sene önce eşimle birlikte dişimizi tırnağımıza taktık, varımızı yoğumuzu ortaya koyup, uğruna günde 12 saat çalıştık (şaka değil, yasal da değil, beyaz yaka da maalesef bu şartlarda ülkemizde) ve bir ev aldık, kredisinin yarısını ödedik devamını da hala ödüyoruz. bu kredi varken bakamayız diye çocuk bile yapmadık. komşularımızla çok mutlu olduğumuz, kendisini çok sevdiğimiz bir evimiz var. yurt dışı imkanları karşımıza çıksa dahi burada mutluyuz deyip bir yere kımıldamadık.

şimdi evimizin 100 m yanında bulunan 10 senelik okul bilmediğimiz bir nedenle (!) yıkıldı ve mülteci okulu yapılıyor. bu demek oluyor ki, yaşam tarzlarımız aynı olmayan insanlar kısa süre içinde buraya yerleşecekler. ve biz şimdi kendi aramızda ne yapalım? taşınalım mı? komşularımızı seviyoruz, burayı seviyoruz? yine de gitmeli miyiz bunu konuşuyoruz..

neden mi? çünkü mahallemizin çehresi değişecek, çünkü ben bugün giydiğim elbiseyi (zaten inanılmaz sakin ve ıssız olan bu yerde) giyemeyeceğim. korkacağım, bakışlardan rahatsız olacağım. çünkü biz istanbul'dan tam da bu sebeple taşındık. çünkü biz tam da bu sebeple bu semtte oturmak istedik. çünkü ben işten gecenin köründe döndüğümde evime huzurla gidebileyim istedik.

şimdi çok kafasız varmış sözlükte diyen arkadaşa sormak isterim, bir tane, 2 tane değil tüm semtin çehresini değiştirecek okul senin evinin yanına yapılsın ister miydin? şimdi yukarıda uzun uzun projeyi anlatan ve onlar zaten oradaydı, yoğun yaşadıkları yerlere yapılıyor diyen arkadaşa da belirtmek isterim. hayır! bizim semtte yoklar.. hem de hiç.. bu tamamen yerleştirme politikası. eğer bu okullarla bir adaptasyon planlansaydı bunu mevcut devlet okullarında yaparlardı. almanya'da sizce türk çocukları türk okuluna mı gidiyor? hayır, haftada bir gün türkçe dersi seçiyorlar benliklerini unutmamak için, o kadar. ayrıca medeni ülkelerde bir semt için böyle büyük adımlar atılırken mahalle sakinlerine sorulur, referandum yapılır bölgesel. öyle tepeden inme al yaptım senin de hayatın değişisin banane denmez.

istanbul'daki arkadaşlarımdan 3 tanesi geçtiğimiz ay yine yurt dışına gitti yaşamak için. bunların hepsi bu ülkenin yetiştirdiği emek ve para harcayıp bir yere getirdiği ve tam da ülkeye en çok katkı sağlayacak zamanı gelen insanlar. gittiler.. neden mi? 3'ününki de ekonomik değil. artık burda yaşayamıyoruz, sahile inemiyoruz yolda bile yürünmüyor. 5 kişiden biri türkçe konuşmuyor burda, rahat değiliz dedikleri için..

37 yaşındayım.. mühendisim.. 11 senedir bir konuda uzmanlaştım. 2 yabancı dilim var. eşim de benzer. ve biz bugün, burada kendi insanımızla yaşamayı sevdiğimiz, buranın güzelliklerine duyduğumuz hayranlık ve etrafımızda çocukken bizimle aynı çizgi filmi izlemiş aynı şeylere gülebildiğimiz insanlar olsun diye zamanında çalışmak için gitmeyi düşünmediğimiz ülkeleri şimdi düşünmek zorunda kaldık.. birlikte yaşamak istemediğimiz mülteciler yüzünden, bize aynı tavırla bakacak ülkelere.. bin bir emekle aldığımız evimizin fiyatını dahi düşüren okul yüzünden... o yüzden kimse de bana şimdi gelip yok hamaset, yok bilmem ne demesin.
devamını gör...

sesizliğin sesi sevdadır der susarım.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim